Turizmde yeni rekor
HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Türkiye'nin, ilk 9 aylık turizm performansı belli oldu. 2025'in ilk 9 ayında turizm gelirleri yıllık yüzde 5.7 artışla 50 milyar 35 milyon 855 bin dolara ulaşırken, ziyaretçi sayısı yüzde 1.8 artışla 49 milyon 173 bin kişiyi aştı. 2025 yılında Türkiye'nin 64 milyar dolar turizm geliri, 65 milyon ziyaretçi hedefi bulunuyor. 2026 yılı turizm geliri hedefi ise 68 milyar dolar. İlk 9 ayda ziyaretçi kişi başı ortalama harcama yıllık yüzde 3.7 artışla bin 6 dolar oldu. Yılın 9 ayında Türkiye'nin turizm gideri yüzde 37 artışla 7 milyar 687.3 milyon dolar, yurt dışını ziyaret eden sayısı ise yüzde 2.6 artışla 8 milyon 927 bin 507 kişi oldu.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 2005 yılının ilk 9 ayında elde edilen 50 milyar dolarlık turizm geliriyle Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde en yüksek 9 aylık gelire imza attığını vurgulayarak, 2025 yılı başında koydukları 64 milyar dolarlık turizm geliri hedefini tutturacaklarını kaydetti. 3. çeyrek turizm rakamlarını Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen basın toplantısında açıklayan Bakan Ersoy, 2025 ziyaretçi sayılarından gelir rakamlarına kadar pek çok alanda hedeflerin yakalandığını ve aşılmaya başlandığını söyledi.
3. ÇEYREK TURİZM GELİRİ 24.3 MİLYAR DOLAR
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'nin turizm geliri yılın 3. çeyreğinde yıllık yüzde 3.9 artarak 24 milyar 257.8 milyon dolar oldu. Ziyaretçilerden elde edilen turizm geliri 24 milyar 46.8 milyon dolar, transfer yolculardan elde edilen turizm geliri ise 211 milyon 37 bin dolar düzeyinde gerçekleşti. Ziyaretçilerin turizm gelirinin yüzde 16.1'ini ülkeyi ziyaret eden yurt dışı ikametli vatandaşlar oluşturdu. Türkiye'den çıkış yapan ziyaretçi sayısı 2025 yılı 3. çeyreğinde yıllık yüzde 1.9 artarak 23 milyon 639 bin 736 kişi oldu. Ziyaretçilerin yüzde 14.5'ini 3 milyon 438 bin 655 kişi ile yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu. Bu çeyrekte ülkemizde geceleme yapan ziyaretçilerin gecelik ortalama harcaması 100 dolar oldu. Yurt dışında ikamet eden vatandaşların gecelik ortalama harcaması ise 64 dolar olarak hesaplandı. Bu çeyrekte ziyaretçilerden elde edilen turizm geliri içerisindeki paket tur harcamalarının payı yüzde 33.6, yeme içme harcamalarının payı yüzde 19.9, uluslararası ulaştırma harcamalarının payı ise yüzde 11.1 oldu. Ziyaretçiler yüzde 73.8 ile en çok "gezi, eğlence, sportif ve kültürel faaliyetler" amacıyla geldi. İkinci sırada yüzde 17.3 ile "akraba ve arkadaş ziyareti", üçüncü sırada ise yüzde 3.7 ile "alışveriş" yer aldı. Yurt dışı ikametli vatandaşlar ise Türkiye'ye yüzde 59.9 ile en çok "akraba ve arkadaş ziyareti" amacıyla geldi.
Yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye'nin turizm gideri yıllık yüzde 32.3 artarak 2 milyar 479.2 milyon dolar dolar olurken, bunun 2 milyar 34.65 milyon dolarını kişisel, 444.6 milyon dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu.
"UYGULANAN PROGRAMIN BAŞARISI AÇISINDAN ÖNEMLİ"
Turizm verilerini değerlendiren Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Yıldıran, turizm sektörünün Türkiye ekonomisine katkı sağlamaya devam ettiğini vurgulayarak, özellikle birim dolar gelirlerindeki artışların, turizm sektöründe katma değer artışı açısından ümit verici bir gelişmeyi gösterdiğine işaret etti. Yıldıran, bunun özellikle döviz girdisi sağlaması ve iç piyasadaki bağlı ve destek sektörleri ayakta tutması açısından da uygulanan ekonomi programının başarısı açısından önemli olduğunu kaydetti.
TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Cahit Sönmez ise, hem 3. çeyrekte hem de yılın ilk 9 ayında gelen turist sayısındaki artış çok sınırlı artarken turizm gelirlerindeki artışın biraz daha hızlı olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
"Turist başına geliri biraz artırabilmişiz. Ancak değişmeyen gelişme ise yine paket turların ağırlığı. Bu durumda turizm faaliyetinin otel dışındaki etkisi oldukça sınırlı kalabiliyor. 3. çeyrek verilerine genel bakacak olursak gelirlerin artması dış ticaret açığının dengelenmesi ve cari açığın makul seviyelerde kalması için önemli."
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker de son 10 yılın ortalamasına bakıldığında ziyaretçi başına düşen ortalama harcamanın 909 dolar iken bu yıl 9 aylık ortalamanın bin doları aşmasının turizm gelirlerinde istikrarlı artışa işaret ettiğini vurguladı. Şeker, "9 aylık performans yıl sonu itibarıyla turizm gelirlerinin 2024'e kıyasla daha yüksek olacağını gösteriyor" ifadelerini kullandı.
BEKLENTİLER BOZULDU
Enflasyondaki artış, beklentileri de bozdu. Piyasa katılımcıları ve hanehalklarının 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyon beklentileri artarken, reel kesimin enflasyon beklentileri gerilemeyi sürdürdü. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) açıkladığı sektörel enflasyon beklentilerine göre, ekim ayında 12 ay sonrası yıllık tüketici enflasyon beklentileri aylık bazda, piyasa katılımcıları için 1.01 puan artarak yüzde 23.26, hanehalkı için 1.40 puan artarak yüzde 54.39 seviyesine yükselirken, reel sektör için 0.50 puan azalarak yüzde 36.30 seviyesine geriledi. Artış sınırlı kalsa da, reel kesimin enflasyon beklentileri bu düzeyi ile son 44 ayın en düşük seviyesine işaret etti. Sektörel enflasyon beklentilerine göre, gelecek 12 aylık dönemde enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranı ise bir önceki aya göre 0.85 puan azalarak yüzde 26.50 seviyesinde gerçekleşti.
GÖZLER BU HAFTA ENFLASYONDA
Söz enflasyondan açılmışken, ekim ayı enflasyon verileri 3 Kasım'da açıklanacak. TÜİK verilerine göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) eylülde aylık yüzde 3.23 artarken, yıllık enflasyonu bir önceki aya göre 0.34 puan artışla yıllık yüzde 33.29'a yükseldi. TCMB'nin piyasa katılımcıları anketinde, katılımcıların ekim ayı TÜFE beklentisi yüzde 2.34 düzeyindeydi. Piyasa beklentileri ise yüzde 2.70 bandında yoğunlaşıyor. Aks Araştırma Kurucusu ve Baş Ekonomisti Ayşe Özden, TÜFE artışının ekimde aylık yüzde 2.6 ve yıllık yüzde 32.86 seviyesinde gerçekleşmesini beklediğini söyledi. Ahlatcı Portföy Genel Müdürü Tonguç Erbaş, ekimde TÜFE artış beklentisini aylık yüzde 2.70, yıllık yüzde 33.06 olarak dile getirdi. Prof. Dr. Murat Şeker ise ekim ayında aylık enflasyonun yüzde 2.5-3 aralığında gerçekleşmesini beklediğini kaydetti.
Bu arada TCMB, yılın son enflasyon raporunu 7 Kasım Cuma günü saat 10.30'da İstanbul'da açıklayacak.
EKONOMİK GÜVEN ENDEKSİ ARTTI
Geçen hafta "güven" endeksleri de açıklandı. Ekonomik güven endeksi ekimde, bir önceki aya göre yüzde 0.3 oranında artarak 98.2 değerini aldı. TÜİK verilerine göre, ekonomik güven endeksi eylülde 98 düzeyinde gerçekleşmişti. Endeksin 100 değerinin altında yer alması, genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Endeks son olarak martta 100.8 düzeyinde gerçekleşmişti. Tüketici güven endeksi ekimde, bir önceki aya göre yüzde 0.3 azalışla 83.6 değerini aldı.
Güven endeksi ekimde bir önceki aya göre, hizmet sektöründe yüzde 0.3 oranında azalarak 110.7, perakende ticaret sektöründe yüzde 3.7 artarak 113.2, inşaat sektöründe yüzde 5.3 azalarak 83.7 değerini aldı. Ekim'de mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi (RKGE), bir önceki aya göre 1.2 puan artarak 102 seviyesinde gerçekleşti.
Öte yandan imalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) ekimde bir önceki aya göre 0.2 puan artarak yüzde 74 seviyesinde gerçekleşti.
İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 8.6
Mevsim etkisinden arındırılmış verilerle işsizlik oranı eylülde bir önceki aya göre değişim göstermeyerek, yüzde 8.6 seviyesinde gerçekleşti. Eylülde işsiz sayısı 12 bin kişi artarak 3 milyon 75 bin kişi oldu. Eylül'de istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre 200 bin kişi azalarak 32 milyon 491 bin kişi, istihdam oranı ise 0.3 puan azalarak yüzde 48.9 oldu. Eylül'de işgücüne katılma oranı bir önceki aya göre 0.3 puan azalarak yüzde 53.5 düzeyinde gerçekleşti. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı aylık 0.9 puan azalarak yüzde 14.9 oldu. Atıl işgücü oranı ise eylülde aylık 1.2 puan azalarak yüzde 28.6 düzeyinde gerçekleşti.
İşgücü verilerini değerlendiren TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez, işgücü piyasasında dikkat çeken en önemli verinin genç nüfus işsizlik oranının düşmesi olduğunu vurgulayarak, "Bu grupta işsizlik oranı 0.9 puan azalmış. Nicel bu gelişmenin olumlu sayılabilmesi için aslında nitel olarak da desteklenmesi gerekir. Yani genç nüfus istihdamının ne kadarının eğitimleri ile uyumlu? Yine dikkat çeken diğer bir konu ise işgücüne katılım oranının yüzde 53'ün çok az üzerinde takılıp kalması. Batı normlarının altında kalan oran doğal olarak işsizlik oranını makul seviyelere çekebiliyor" dedi.
BİTKİSEL ÜRETİME 90.9 MİLYAR LİRALIK DESTEK
Türkiye ekonomisine ilişkin hedef ve politikaların yer aldığı 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, 30 Ekim tarihli Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlandı. Yıllık Programa göre, 2025'te 158.6 milyar lira olarak gerçekleşmesi beklenen tarımsal destekleme bütçesi 2026'da yüzde 5.7 artışla 167 milyar 634.7 milyon liraya çıkarılıyor. 2026 yılı tarımsal destekleme bütçesi 2025 yılı başlangıç ödeneğiyle karşılaştırıldığında ise yüzde 24.2 oranında artışa işaret ediyor. Tarımsal destekleme bütçesinden 2026 yılında aslan payını 90 milyar 889.8 milyon lira ile bitkisel üretim desteklerine ayrıldı. Böylece, tarımsal destek bütçesinin yüzde 54.2'sini bitkisel üretim destekleri oluşturdu.
Yıllık Programa göre, 2026'da hayvancılık destek ödemeleri bütçesi 2025'e göre yüzde 31 artışla 36.6 milyar lira, kırsal kalkınma amaçlı tarımsal destekleme ödemeleri bütçesi yüzde 39.2 artışla 14.2 milyar lira olarak belirlendi.
2026'da, tarım sigortası destekleme hizmetlerine yönelik ise yıllık yüzde 19.8 artışla 23 milyar lira destek bütçesi ayrıldı.
Prof. Dr. Mustafa YILDIRAN / Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Reel sektör ihtiyatlı"
Hanehalkının 2026 yazına kadar enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesi mümkün. Piyasa katılımcıları açısından enflasyon beklentisini olumsuz etkileyen iki gelişme oldu. Birincisi, eylül ayı enflasyonun yüzde 3'ün üzerinde gelmesi nedeniyle TCMB'nin düzeltilmiş enflasyon hedefinin de gerçekleşmesinin mümkün olmayacağının anlaşılması. İkincisi de TCMB'nin enflasyondaki yükselişe rağmen 100 baz puan faiz indirimine gitmesi nedeniyle, talebin genişlemesine imkan verecek finansal ortamın oluşacağını tahmin etmeleri. Reel sektör beklentilerinde ise, değişim çok farklı değil. Reel sektördeki beklenti trendi daha rijittir. Yani reel sektör de enflasyonda düşüşe ihtiyatlı yaklaşıyor. Şu anda reel sektör beklentisi, muhtemel yıl sonu enflasyonuna en yakın rasyodur. Dolayısıyla enflasyondaki gelişmeleri en yakından takip eden kesim olarak, reel sektör beklentilerini izlemek piyasa açısından daha gerçekçi olacak. Reel sektör enflasyon beklentilerini olumsuz etkileyebilecek gelişmelerden birisi de üretici fiyatlarındaki artışlar. Son iki aydır üretici fiyatlarındaki yükselişler, reel kesimin beklentilerini olumsuz etkileyebilir. Ekonomik güven endeksindeki dar banttaki olumlu gelişme devam ediyor. Fakat özellikle sanayideki iyileşmeye karşı duyulan güvende negatif gelişme sürüyor. Politika yapıcılar, iki yıldır devam eden sanayideki iyileşmeye negatif tepkiyi daha ayrıntılı analiz etmek zorunda. Özellikle teknolojik ve küresel sanayi yapısındaki değişimler makro politikayı yeniden belirleyecek şekilde yeniden gözden geçirilmeli.
Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Kalıcı düşüşün yakında gerçekleşmeyeceği beklentisi hakim"
Hanehalkının yüksek enflasyon beklentisi devam ediyor, ancak reel sektörde beklenti enflasyonun düşmesi eğiliminde. Öte yandan aynı oranda olmasa da piyasa katılımcıları da enflasyonist sürecin devam edeceğini düşünüyor. Bu durum dezenflasyon sürecin zamana yayılacağına işaret ediyor. Enflasyonda kalıcı düşüşün yakın zamanda gerçekleşmeyeceği beklentisinin hakim olduğu anlaşılıyor.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranındaki sınırlı artışa paralel olarak, güven endekslerinde de temkinli bir iyimserlik dikkat çekiyor. Buna karşın, inşaat sektöründe görülen gerileme öne çıkan bir risk unsuru olarak değerlendirilebilir. Yine de genel tablonun özellikle üretim kısmı açısından istikrarlı bir iyileşmeye dönüştüğü söylenebilir. İşgücü piyasasında genel istihdam düzeyi korunmakla birlikte, işsizlik oranındaki sınırlı bir artış gözlendi. Atıl işgücü oranı ise azalmasına rağmen halen yüzde 28.6 gibi yüksek bir oranda seyrediyor. Dolayısıyla işsizlik sorununun geniş tanımıyla birlikte ele alındığında, kronik bir sorun olmaya devam ettiği anlaşılıyor.
Dr. Cahit SÖNMEZ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi
"Beklentiler ve fiyatlama davranışları atalet riskini artırıyor"
Ekim ayı verilerine göre reel sektör temsilcilerinin beklentileri geçen aya göre iyileşirken hanehalkının ve piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına yönelik enflasyon beklentisi bozulmuş. Zaten TCMB her toplantı sonrası enflasyonla ilgili risk faktörlerini sayarken ilk sıraya beklentileri koyuyor. İkinci sırada gelen fiyatlama davranışlarının rasyonel olmaması faktörü de reel kesim beklentileri ile ilgili. Doğal olarak beklentiler ve fiyatlama davranışlarının parasal aktarım mekanizması çerçevesinde politika faiz oranı ile etkilenememesi, para politikasının etkinliğini biraz azaltıyor. Aynı zamanda atalet riskini de artırıyor. Güven endeksleri verilerinde de benzer bir resim var. Reel kesimin imalat ve perakende sektörlerinde güven bir önceki aya göre artmış. Ancak tüketicilerin geride kalan 12 aylık maddi durumunu ve gelecek 12 aydaki ekonomiye duydukları güveni ölçen 'tüketici endeksinde' gerileme görülüyor. Zaten uzunca süredir bu endeks 100 değerinin altında seyrediyor. Aynı şekilde inşaat sektöründe de momentum kaybı sinyali olarak değerlendirebileceğimiz bir sonuç dikkat çekiyor. Alınan siparişler ve çalışan sayısı verilerinden türetilen endeks yüzde 5.3 aşağı gelmiş. Oysa 2. çeyrek büyümenin lokomotif sektörü inşaat idi. İmalat sanayi KKO verilerinden, büyümenin öncü göstergesinde belirgin bir değişim olmadığını anlıyoruz. Bunun da TCMB'nin sıkı para politikalarının doğal bir sonucu olduğunun altını çizmemizde fayda var. Alt kırılımlardan bu sonuçları daha rahat okuyabiliyoruz. Tüketim malları, dayanıklı ve dayanıksız mallarının tüketiminde gerileme görülüyor. Buna karşın ara mal ve yatırım mallarında artış söz konusu.