“Bir an önce yeşil dönüşüme uyum şart”

Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Başkanı Mehmet Sami Kılıç, Para Dergisi’nin Sürdürülebilir Yeşil Ekonomi podcast serisinin 12’nci bölümüne konuk oldu. Sektör paydaşlarının çok acil adımlar atması ve mevcut iş yapış şekillerini değiştirmesi gerektiğine dikkat çeken Kılıç, “Bir an önce yeşil dönüşüme uyum göstermek şart” dedi.
15.11.2022 09:44 GÜNCELLEME : 02.01.2023 14:23

PARA RÖPORTAJ/ HAYRİYE MENGÜÇ İklim değişikliğiyle mücadelede hemen her sektör, yeşil dönüşüm hazırlığı içinde. Bu sektörler arasında inşaat ve gayrimenkul de bulunuyor. Sektör paydaşlarını bir araya getiren ve bu yıl 7 Kasım'da beşincisi düzenlenen Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi-22'nin ardından Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Başkanı Mehmet Sami Kılıç, Para Dergisi'nin Sürdürülebilir Yeşil Ekonomi podcast serisinin 12'nci bölümüne konuk oldu.

Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi'ne ev sahipliği yapan ve kısa adı ÇEDBİK olan Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği; sürdürülebilir kentsel dönüşüm, enerji verimliliği ve yeşil bina konularında toplumu bilinçlendirmeye önemli katkılarda bulunuyor. ÇEDBİK Başkanı ve ABD'nin önde gelen inşaat şirketlerinden Turner International Türkiye Direktörü Mehmet Sami Kılıç, zirvede tartışılan konular hakkında bilgi verirken yeşil dönüşüm konusunda sektör paydaşlarının çok acil adımlar atması ve mevcut iş yapış şekillerini değiştirmesi gerektiğini vurguladı. Kılıç, konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:

"Çünkü artık '-mış' gibi yapmanın, her şeyi devletten beklemenin, doğru aksiyonları almak için ek teşvikler beklemenin zamanı çoktan geçti. Dünya bu sinyali bize veriyor zaten. Sürdürülebilirlik artık olmazsa olmaz bir konu. Ve düzenlediğimiz zirvede bunun altını paydaşlarımızla kuvvetli bir biçimde çizdik."

ÇEDBİK Başkanı Kılıç, Para Dergisi'nin Sürdürülebilir Yeşil Ekonomi podcast serisinin 12'nci bölümünde; yerli ve milli YES-TR Yeşil Sertifika Sistemi'ni, finans sektörünün yaklaşımını ve yeşil malzeme piyasasını anlattı.

-Geçen hafta önemli bir zirveye ev sahipliği yaptınız… Gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirliğin önemi ve aciliyetini yüksek sesle duyurmaya çalıştınız… Zirvede neler konuşuldu? Genel olarak amacınıza ulaştınız mı? Ne dersiniz?

'Sıfırın İnşası' ana temasıyla bu yıl beşincisini düzenledik zirvemizin… Çevre dostu yeşil binalar olarak bizim ev sahipliğimizde Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığımızın destekleriyle hayata geçirdiğimiz bu zirvenin gayet başarılı geçtiğini düşünüyoruz. 450'ye yakın ziyaretçimiz oldu. Bakan Yardımcımız, Vali Yardımcımız, geldi. Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörümüz geldi. Ayrıca Belediye Başkanları Birliği Başkanı ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de geldi. Biz amacımıza ulaştık. Gayrimenkul ve inşaat sektöründeki sürdürülebilirliğin hepimiz için önemini ve aciliyetini daha yüksek sesle duyurduk, diye düşünüyoruz. Ortaya çıkan yeni fırsatları veya engelleri vurgulamayı hedeflemiştik. Onu da gerçekleştirdik.

Bu zirve; binaların geleceği, sürdürülebilir finansman, karbonsuzlaştırma hedefleri ve döngüsel ekonomi gibi sektörde önem arz eden konuların ele alındığı bir zirve oldu. Konuların hepsi gayet ilgiyle izlendi. Biliyorsunuz günümüzde iklim değişikliğiyle mücadele sadece bizim değil, tüm ülkelerin önceliklerinden biri. Ama önemli olmasına karşın maalesef birçok sektör ve kurum bu konuya gereken hassasiyeti göstermiyor. İklim değişikliğiyle mücadelede hayata geçirilen çalışmaları her ne kadar çok kıymetli bulsak da önümüzdeki dönemde bu süreçlere adapte olamayan şirketlerin hem ekonomik hem de kanuni yükümlülükler açısından ciddi dezavantajlarla karşı karşıya kalacağını düşünüyorum. Biliyorsunuz, Yeşil Mutabakat da bunun ilk büyük uyarısıydı. Enerji ve su gibi kaynakların büyük kısmını binalar yani gayrimenkul sektörü tüketiyor. Ve bu tehdidi hissedecek sektör olacaktır, diye düşünüyorum. Bu nedenledir ki Türkiye'nin inşaat ve gayrimenkul sektörlerinde yer alan paydaşların çok acil adımlar atması, mevcut iş yapış şekillerini değiştirmesi gerekiyor bu yeni kurallar, kanunlar ve genelgeler çerçevesinde. Bu konuda adım atmak isteyen çok fazla kurum olsa da gerek uluslararası gerekse yerel mevzuatın getirdikleri karşısında hala netleşmemiş bazı noktalar var. Daha yolun çok başındayız çünkü… Bu nedenle bu gerçekleştirdiğimiz zirvede, sürdürülebilirlik adına gayrimenkul ve inşaat sektörlerini etkileyebilecek en önemli başlıkları tartışmaya açtık. Gerçekçi çözümleri konuştuk. Çünkü artık '-mış' gibi yapmanın, her şeyi devletten beklemenin, doğru aksiyonları almak için ek teşvikler beklemenin zamanı çoktan geçti. Dünya bu sinyali bize veriyor zaten. Sürdürülebilirlik artık olmazsa olmaz bir konu. Ve düzenlediğimiz zirvede bunun altını paydaşlarımızla kuvvetli bir biçimde çizdik.

-Zirvenizin başlıklarından bazı noktaları başa çekerek sormak istiyorum; örneğin Türkiye'deki binaların geleceğini… Yaşanabilir binaların sürdürülebilir olması için geçen Haziran'da yürürlüğe giren YES-TR yeşil sertifika sistemini değerlendirir misiniz? Türkiye'nin bu konuda hızla yol alması için atılması gereken adımlar konusunda zirvede neler tartışıldı?

YES-TR, çok yeni bir konu. Bütün hazırlıkları da yapıldı. Zirvede de Bakanlığımızdan bu konuyla ilgilenen Murat Baylan Bey, bu sertifikasyonun tüm detaylarını ziyaretçilerle paylaştı. Bu, ulusal bir sertifika, biz de bunu destekliyoruz. Ve çok da ümitliyiz. Çünkü Türkiye'de ulusal ve yerel düzeyde enerji verimli çevre dostu bina ve yerleşme uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla bu sistem çok faydalı olacak, diye düşünüyoruz. Yeni veya mevcut yerleşkeler bazında her enerji su ve ısıl verimliliğini kapsayan sosyal ve sağlıklı yaşam konusunda kaliteli bir gelecek ve sürdürülebilirliği içine alan bir sertifikasyon bu. Şu ana kadar gelinen durum, yaratılacak fayda ve inşaat sektöründe ne gibi değişikliklere yol açacağı hakkında ümidimiz ve bilgimiz var. Bunu da zaten Bakanlığımızla paylaşıyoruz. Şimdiye kadar her uluslararası sertifika sistemlerini konuşuyorduk Türkiye'de ve kullanıyorduk. 500'ün üzerinde uluslararası sertifika taşıyan bina var Türkiye'de. Ancak bunların hepsi Türkiye'ye tam özgü değildi. Ama yeni ulusal sistemimiz Türkiye'ye özgü. Türkiye'nin iklim koşulları ve yapı stoku düşünülerek ortaya konmuş bir sertifikasyon sistemi. Bu önemli. Bunun takibi de açıkçası bizim tarafımızdan tavsiye edildiği üzere belli kuruluşlar tarafından verilmesi, devlet tarafından da öngörülüyor. Bu sistemde sadece sertifikasyon ücretinin Türkiye'de kalması, bence çok az önemli kısmı. Asıl önemli kısmı kamu eğer bu sertifikasyonu zorunlu kılarsa kendi binalarında bu sistem Türkiye'nin her yerine çok rahat yayılacaktır, diye düşünüyoruz.

-Sadece kamu binaları mı bu sertifikayı alacak, ya da alması muhtemel?

Amaç ilk başta bunu kamuda zorunluya çevirmek, şu anda dönmedi. Ama oraya dönecek. Oraya döndüğü takdirde mesela bir kamu bankası Hakkari'de bir şube açacaksa YES-TR sertifikası olmayan binada bankamın şubesini açmak istemiyorum, dediği zaman bu, Hakkari'den Edirne'ye Mersin'den Sinop'a kadar bütün özel sektördeki kişilere de sirayet edecek ve bu sertifikasyonu arayacak. Konu böylelikle özel sektörde de yankı bulacak.

Veya başka teşvikler verilecek ki şu anda bu, masada yok. Belki o teşviklerin de faydasıyla konut sektörüne de bu koşul gelecek. Zaten bizim şu anki inşaat kriterlerimiz, bu sertifikaları almaktan çok da uzak değil. Önemli olan, bu binaları enerji verimli hale getirmek ki şu anki enerji darboğazından enerji ithalatımızdan olan yükü azaltmak.

-Sürdürülebilir binalara dönüşümün kaynağı nerede? İnşaat sektörü yeşil binalara nasıl bakıyor ve yeşil binaların Türkiye'de artması için finans sektörünün yaklaşımı nedir? Bankalar bu konuya nasıl bakıyor? Bu konuyu zirvede konuştunuz mu?

Bazı yerlerde yeşil dönüşüm, yani Türkiye'deki konut sektöründe hafiften başladı gibi. Ama işin çok çok çok başındayız. Ama valiliğe bağlı İstanbul Proje koordinasyon Birimi (İPKB) bulunuyor. Bütün okulları ve hastaneleri deprem riskinde dolayı yenileyen kuruluş. Mesela onların yatırımları; yurtdışındaki banka, finans kuruluşları ve diğer uluslararası finans kuruluşlarından geliyor. Onların şartı da bu konularda yapılacak bu değişiklik, depremden dahi olsa sürdürülebilir bina olma şartı; yani şu an gördüğünüz İstanbul'daki yenilenen okulların hepsi, o kredilerle ve sürdürülebilir şartlarla yapılıyor. Hastaneler de keza öyle… Okmeydanı, Göztepe ve Kartal'daki hastaneler de bu kriterlerle yapıldı. Ülkemizde finans kuruluşları tarafından çok odaklanılan bir konu olmasa da yurtdışından gelen finansman, bu şartı önümüze koyuyor. Ondan dolayıdır ki Türkiye'de de bu projelerin hepsi; şu anda devlet okulları, devlet hastaneleri olmalarına rağmen özel sektördekilerden daha iyi kriterlerle inşa edilmiş durumda. Eğer bunu zaten bu finans kuruluşları bu şartlarla verip bu sonuçlar alınabiliyorsa ülkemizde de bu, yavaş yavaş yaygınlaşır diye ümit ediyoruz. Ama ülkemizdeki kredi sistemi bu konunun daha çok çok başında.

-Son olarak Türkiye'deki yeşil malzeme piyasasını değerlendirebilir misiniz? Bu piyasanın sertifika sistemlerini etkilediğini öğrendim. Ne dersiniz? Bu etkiler nelerdir?

Son zamanlarda Yeşil Mutabakat'ı duyuyoruz… Bu, özellikle Avrupa'ya çok ihracatımız olduğunu düşünürsek bizi de direkt etkileyecek bir husus. Burada bizim bakmak istediğimiz şey; bir malzeme üretirken ne kadar karbon ayak izi oluşturduğumuz, ne kadar karbon salımına neden olduğumuz. Bu hususlar önemli. Tabii ki belli şart ve belli kriterlerde bunları takip etmezsek bize ek vergi koymaları söz konusu. Sadece Türkiye değil, bütün dünya için geçerli bu. Yani, direkt bizi etkileyen bir husus. Yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinde binaların inşasını sağlayan yapı malzemeleri önemli bir yer tutuyor. Ve değerlendirmenin de bir parçası. Bu uluslararası sertifikalarda da öyle, YES-TR'de de öyle olacak. Türkiye'de de yapı bina malzemeleri, yeşil bina sertifika sistemleriyle birlikte büyüyor ve gelişiyor. Tabii hammaddenin elde edilmesinden ürünün seçimi, kullanımı ve geri kazınım süreçlerinden açığa çıkan karbon ve sera gazı salınımı, harcanan enerji ve su gibi çevreye olan etkilerini değerlendirdiğimizde ve bu etkileri en aza indirmeyi hedeflemiş ürünlere, yeşil veya sürdürülebilir yapı malzemeleri diyebiliriz. Sürdürülebilir yapı malzemeleri doğal kaynakları tahrip etmeyecek hammaddeler kullanan ve bunları doğaya zarar vermeden elde eden, üretiminde de çevreyi kirletmeyen ve minimum enerji kullanan, bina yapımında yüksek fire oluşturmayan ambalaj atıklarıyla çevreye zarar vermeyen, yapının kullanımı aşamasında başta enerji verimliliği olmak üzere yönetmeliklere uygun olmasına imkan tanıyan, insan sağlığına uygun ve güvenli mekanlar oluşturulmasına olanak sağlayan yapının yıkılmasından sonra ortaya çıkacak atıkları geri dönüşebilir malzemelerdir. Çevresel etkiler, sürdürülebilir malzemelerin pazarda ayırt edilmesi ve ürünlerin belgelenmeleri açısından büyük önem taşıyor. Uluslararası sertifikalarda da zaten Türkiye'de tercih edilen yeşil bina sertifikası sistemleri kullanılan malzemeler için TIP3 kategorisindeki çevresel ürün beyanı (EPE) dediğimiz çevresel etiketini öneriyor ve kullanımını teşvik ediyor. Yani çevresel ürün beyanı, ürünlerin yaşam döngüsü analiziyle çevresel etkileri hakkında şeffaf ve karşılaştırılabilir bilgileri ileten bir beyan. Bu beyanı artık her malzemenin pasaportu olacak gibi düşünün, eğer Yeşil Mutabakat kriterlerine uymayan durum olduğu zaman gümrükte ek vergi doğması söz konusu. Bu da bizi, eğer bu kriterlere uymazsak dezavantajlı hale getirebilir. Özellikle Avrupa'ya ihraç eden bir ülke olarak bunun önemli bir husus olduğunu düşünüyoruz. Bundan sonra her yurtdışına çıkan malzemede bu şartlar aranacak. Bu önemli husus; özellikle Türkiye gibi sanayii güçlü bir ülkede dışarıya satma konusunda çıtayı biraz daha yükseltecek, diyoruz.

Röportajı dinlemek için linkler:

Spotify:

https://open.spotify.com/show/1Cg4Iopf1zyafglkNYVaFI

Google Podcast:

https://podcasts.google.com/feed/aHR0cHM6Ly9hbmNob3IuZm0vcy85MGE2Yzg3OC9wb2RjYXN0L3Jzcw

BİZE ULAŞIN