ONURCAN BAL Süregelen faiz artırımlarının gecikmeli etkileri, mart ayında bankacılık sektörüne ilişkin gündeme gelen endişeler ve kredi koşullarındaki sıkılaşma beklentileri, küresel çapta resesyon endişelerini yeniden artıran gelişmeler oldu. ABD'de büyük yatırım bankaları ve kredi derecelendirme kuruluşları, yılın ikinci yarısında ABD ekonomisinin resesyona girebileceğine dair uyarılarını sürdürüyor. Ekonomik yavaşlama, şirket kârlılıklarını baskılayarak yıl içerisinde hisse piyasalarında satışların derinleşmesine neden olabilir. Bu nedenle ilerleyen süreçte açıklanacak ekonomik veriler ve şirketlerin finansal sonuçları, piyasaların yakın takibinde yer alacak ve fiyatlamalar üzerinde belirleyici olacaktır. ABD ve Avrupa'da şu ana kadar açıklanan finansal sonuçlarda ciddi ölçüde bir zayıflama yaşanmamasına karşın sektör ve şirketler özelinde ayrışmalar dikkat çekiyor. Ayrıca yılın ilerleyen çeyreklerinde şirketlerin finansal performansları son derece önemli olacaktır. Resesyon kaynaklı endişelerin yanında merkez bankalarının bir süre daha faiz artırımlarına devam edeceğine ilişkin güç kazanan beklentiler de son haftalarda piyasaları baskılıyor. Büyük merkez bankalarından birkaç faiz artırımı daha gördükten sonra yılın ikinci yarısında ekonomik verilerin yakından izlendiği ve faiz artırımlarına ara verildiği bir döneme geçeceğimizi düşünüyoruz. Elbette bu hususta ekonomik veriler ve özellikle enflasyonun izleyeceği seyir, merkez bankalarının kararları üzerinde ana belirleyici olacaktır. Bankacılık endişeleriyle birlikte piyasalarda yılın ikinci yarısında faiz indirimlerinin başlayacağına ilişkin güç kazanan beklentilerin de gün geçtikçe zayıfladığı görülüyor. İlerleyen aylarda finansal istikrara ilişkin ek riskler gündeme gelmez ve tahmin edilenden daha sert bir resesyon yaşanmazsa bu yılın sonuna kadar merkez bankalarının yüksek faiz oranlarını koruma eğiliminde olacakları kanısındayız. Toparlayacak olursak, küresel çapta önemli risk başlıkları gündemdeki yerini korumaya devam ederken, son haftalarda riskli varlıklarda dalgalı bir seyir ve alım iştahındaki zayıflık öne çıkıyor. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere yılın ilk yarısında riskli varlıklarda yükselişleri destekleyebilecek önemli bir katalizör bulunmazken, gündemdeki mevcut endişeler aşağı yönlü önemli bir risk oluşturuyor.
BANKACILIK SEKTÖRÜNE İLİŞKİN HASSASİYET KORUNUYOR
ABD'de mart ayında yaşanan banka iflasları sonrasında olası yeni iflaslar arasında adı en çok geçen bankalardan biri olan ve bu hususta diğer büyük bankalardan önemli bir mevduat girişi sağlayarak endişelerin yatıştırılmaya çalışıldığı First Republic Bank, geçen hafta 2023 yılının ilk çeyreğine ait finansal sonuçlarını açıkladı. Açıklanan finansallarda ilk çeyrekte mevduatlarının beklentilerin üzerinde düşüş kaydettiği görüldü. First Republic'in mevduatları ilk çeyrekte 72 milyar dolar azaldı ve 104,5 milyar dolara geriledi. Bilanço sonrasında banka hisselerinde hafta içerisinde sert düşüşler yaşanırken, piyasalarda küçük-orta ölçekli bankalara ilişkin endişelerin yeniden artış kaydettiği görüldü. Mevcut durumda piyasalarda banka iflaslarının gündeme geldiği mart ayı kadar büyük bir endişe olmasa da özellikle küçük-orta ölçekli bankalar açısından hassasiyetin yüksek kalmaya devam ettiği ve bu husustaki gelişmelerin yakından izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
MAYISIN İLK HAFTASINDA EKONOMİK TAKVİM YOĞUN
Mayıs ayının ilk haftasında küresel çapta oldukça yoğun bir veri akışı bizi bekliyor. 1 Mayıs Pazartesi günü ABD'de ISM imalat PMI, 2 Mayıs Salı günü Euro Bölgesi'nde imalat PMI ve nisan ayı TÜFE rakamları, 3 Mayıs Çarşamba günü ABD'de ISM hizmet PMI ile FED faiz kararı, 4 Mayıs Perşembe günü Euro Bölgesi'nde hizmet PMI rakamları ile ECB faiz kararı ve 5 Mayıs Cuma günü ABD'de tarım dışı istihdam verisi piyasaların yakın takibinde olacaktır. Hem açıklanacak ekonomik veriler hem de FED ve ECB'nin faiz kararları, piyasalardaki risk iştahını ve fiyatlamaları şekillendirecektir. ABD'de son dönemde açıklanan ekonomik veriler göz önünde bulundurulduğunda, 3 Mayıs'ta sona erecek toplantısında FED'in 25 baz puan faiz artırımına giderek politika faizini yüzde 5.00 – 5.25 aralığa yükseltmesine kesin gözüyle bakılıyor. Mayıs ayındaki faiz artırımı ile mart ayında yayınlanan projeksiyonlarda işaret edilen nihai faiz oranına (yüzde 5.1) ulaşacak olan FED'in faiz artırım döngüsünü sonlandırarak beklemeye geçmesi öngörülüyor. Faiz kararının ardından FED Başkanı Powell'ın açıklamaları ve yönlendirmeleri oldukça kritik olacaktır. FED'in ardından piyasaların gözü, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faiz kararında olacaktır. ECB üyelerinden son dönemde farklı tonda açıklamalar takip edilse de ağırlıklı görüşün enflasyonla mücadelenin devam etmesi ve faiz artışlarının yavaşlayarak da olsa bir süre daha sürdürülmesi yönünde olduğu görülüyor. Piyasalardaki genel beklentiler ECB'nin 4 Mayıs'taki toplantısında 25 baz puan faiz artışına gitmesi yönünde şekilleniyor. İlerleyen sürece dair Avrupa'daki genel ekonomik görünüm ve enflasyonun seyrine bağlı olarak ECB'nin haziran ve temmuz aylarında da 25 baz puanlık faiz artırımlarını sürdürebileceği beklentisi öne çıkarken, yılın ikinci yarısı itibarıyla ECB'nin de faiz artış döngüsünü sonlandırması bekleniyor.
TCMB FAİZ ORANLARINDA DEĞİŞİME GİTMEDİ
TCMB 27 Nisan Perşembe günü gerçekleşen toplantısında piyasadaki beklentilerle uyumlu olarak faiz oranlarında değişime gitmedi ve politika faizini yüzde 8.5 seviyesinde korudu. Son toplantılarda ifade edilen mevcut para politikası duruşunun fiyat istikrarı ve finansal istikrarı koruyarak deprem sonrası gerekli toparlanmayı desteklemek için yeterli olduğu görüşü bu toplantıda da korundu. Karar metninde, uygulanan bütüncül politikaların desteğiyle enflasyonun seviyesinde ve eğiliminde iyileşmeler görülmeye başlandığını ancak depremin yol açtığı arz-talep dengesizliklerinin enflasyon üzerindeki etkilerinin yakından izlendiğini ifadesi de değiştirilmedi. TCMB kararının piyasalar üzerinde anlamlı bir etkisi olmadı.
YURTİÇİNDE NİSAN ENFLASYON RAKAMLARI AÇIKLANACAK
Yeni ayda 3 Mayıs Çarşamba günü nisan ayı enflasyon rakamlarını takip edeceğiz. Mart ayı TÜFE rakamı aylık bazda yüzde 2.29 oranında piyasa beklentilerinin bir miktar altında artış kaydederken, yıllık TÜFE baz etkisiyle yüzde 50.51 seviyesine gerilemişti. Nisan ayı TÜFE rakamının aylık bazda yüzde 2.20 artış kaydetmesini ve baz etkisiyle yıllık TÜFE'nin yüzde 50.51 seviyesinden yüzde 43.30 seviyesine gerilemesini bekliyoruz. Piyasadaki medyan beklentiler ise TÜFE'nin aylık bazda yüzde 2.70 oranında artış kaydedeceği ve yıllık TÜFE'nin yüzde 44.10 olarak gerçekleşeceği yönünde şekilleniyor. Geçen sene nisanda TÜFE aylık bazda yüzde 7.25 artış kaydetmişti. Bu ayki TÜFE'de piyasa beklentilerine paralel bir veri gelirse yine güçlü bir baz etkisiyle yıllık TÜFE'de düşüş eğilimini görüyor olacağız. Yıllık TÜFE enflasyonunun baz etkisinin yardımıyla hazirana kadar düşmeye devam etmesini bekliyoruz.
SEÇİM YAKLAŞTIKÇA PİYASALARDA OYNAKLIK ARTABİLİR
Nisan ayının ilk yarısında toparlanma eğiliminin güç kazandığı ve 5.200 direncinin test edildiği BIST-100 Endeksi'nde ayın ikinci yarısında alım iştahının zayıfladığı takip edildi. Son dönemde yorulma emarelerinin öne çıktığı BIST-100 Endeksi'nde geçen hafta içerisinde hız kazanan satışlar dikkat çekti. Yaşanan satışların majör bir nedeni bulunmazken, yaklaşan seçim süreci ve belirsizliklerin yorulma emarelerinin gözlendiği endekste satışlara neden olduğunu değerlendiriyoruz. Yaklaşan seçim süreci ve düşük seyreden işlem hacimleri önümüzdeki günlerde endekste oynaklığın yüksek seyretmesine neden olabilir. Ek olarak içinde bulunduğumuz finansal sonuç döneminde sektörel ve hisse bazlı ayrışmaların da yaşanabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. BIST-100 Endeksi'nde nisan başında test edilen 4.680 seviyesi altındaki olası kapanışlarda teknik görünümdeki zayıflamanın derinleştiği ve satışların hız kazandığı görülebilir. Bu durumda 4.601 – 4.550 ve 2 Şubat'ta test edilen 4.479 seviyeleri gündeme gelebilir. 4.479 seviyesi altında ise panik havasıyla çok daha sert satışlar söz konusu olabilir. Toparlanma çabasında ise psikolojik öneme sahip 5.000 puan üzerindeki kapanışlar önem taşımaktadır. 5.000 puan üzerinde 50 günlük hareketli ortalama (5.081) ve 5.200 seviyesi direnç konumunda bulunmaktadır. Nisan ayında güçlü direnç olarak çalışan 5.200 seviyesi aşılabilirse alımların güç kazandığı bir fiyatlama yaşanabilir.