Jeopolitik riskler gündemdeki yerini koruyor

Önümüzdeki süreçte jeopolitik risklerde artış yaşanacak olursa, bu durum risk iştahını ve riskli varlıkları baskılamaya devam edebilir. İran ve İsrail’in doğrudan karşı karşıya geldiği ve ABD ile Rusya’nın farklı tarafları destekleyerek bölgede bir güç savaşına girişmesi düşük bir senaryo olsa bile, önemli bir risk unsurudur.
26.10.2023 14:54 GÜNCELLEME : 27.10.2023 00:01

ONURCAN BAL Bir önceki hafta İsrail – Hamas arasında başlayan çatışmalar küresel çapta jeopolitik riskleri gündeme taşırken, jeopolitik endişeler önceki hafta olduğu gibi geçen hafta içerisinde de küresel risk iştahı ve riskli varlıklar üzerinde baskı oluşturdu. Haftanın ilk yarısında diplomatik girişimlerin hız kazanmasına bağlı olarak jeopolitik endişelerin bir miktar yatıştığı ve risk iştahının toparlanma kaydettiği görülse de İsrail'in Gazze'de bir hastaneyi vurduğuna ilişkin haber akışları sonrasında yeniden artış kaydeden endişeler nedeniyle haftanın ikinci yarısında risk iştahı tekrar zayıflama kaydetti. Jeopolitik endişelerin ön plana çıkmasıyla haftanın ikinci yarısında güvenli liman talebiyle ons altında yükselişler hız kazanırken, arz kaynaklı endişelerle petrol cephesinde de yeniden alımlar etkili oldu. Geçen Cuma günü Orta Doğu'da görev yapan ABD Donanmasına ait bir savaş gemisinin Yemen yakınlarında nereyi hedeflediği bilinmeyen birden fazla füzeyi tespit ederek engellediği açıklaması da savaşın yayılabileceğini ve ABD'nin müdahil olabileceği endişelerini artırdı. İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların daha geniş bir bölgeye yayılabileceği ve başka ülkelerin İsrail ile karşı karşıya gelebileceğine ilişkin endişeler de ana risk başlığı olarak gündemde kalmaya devam ediyor. İsrail – Gazze arasında devam eden çatışmalar ve Lübnan ile zaman zaman artan gerilimler büyük ölçüde piyasa fiyatlamalarının içerisine yer alırken, Lübnan ile İsrail arasında gerilimin artış kaydetmesi, İsrail'in Suriye'ye yönelik ek operasyonlar düzenlemesi ve diğer ülkelerin yaşanan gelişmelere doğrudan müdahil olabilme ihtimali gibi diğer olası gelişmeler ise fiyatlamalar içerisinde bulunmamaktadır. Önümüzdeki süreçte sıraladığımız risklerde artış yaşanacak olursa bu durum risk iştahını ve riskli varlıkları baskılamaya devam edebilir. İran ve İsrail'in doğrudan karşı karşıya geldiği ve ABD ile Rusya'nın farklı tarafları destekleyerek bölgede bir güç savaşına giriştiği bir senaryo hem dünya barışı hem de piyasalar açısından en olumsuz senaryo olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu senaryo düşük bir ihtimal olarak değerlendirilse de bu tarz durumlarda en düşük ihtimaller bile önemli bir risk unsuru olarak izlenmelidir. Özetle jeopolitik riskler, İsrail'in Gazze'ye yönelik olası bir kara harekâtı, İsrail – Lübnan sınırında artan saldırılar, Ortadoğu'da yüksek seyreden tansiyon ve İsrail – Hamas arasındaki çatışmaların daha geniş bir bölgeye yayılabileceğine ilişkin artan korkular küresel risk iştahı ve riskli varlıklar üzerinde baskı oluşturuyor. Önümüzdeki günlerde bölgedeki gelişmeler ve haber akışları risk iştahı ve fiyatlamalar üzerinde belirleyici olmaya devam edecektir.

FED BAŞKANI POWEL'DAN TEMKİNLİ DURUŞ

Tahvil faizlerindeki yükselişin ek bir sıkılaşmayı ima ettiği ve FED'in faiz oranlarını artırmasına gerek olmayabileceğine ilişkin son dönemde bazı FED üyelerinden gelen açıklamalara kıyasla FED Başkanı Powell, perşembe günkü konuşmasında görece daha şahin bir tavır ortaya koydu. Powell, ekonomik büyümenin ve iş gücü talebinin dayanıklılığını gösteren son verileri dikkatle izlediklerini belirterek, büyümenin sürekli olarak trendin üzerinde olduğuna veya iş gücü piyasasındaki sıkılığın azalmadığına dair ek kanıtların para politikasının daha da sıkılaştırılmasını gerektirebileceğini vurguladı. Riskleri gözeterek faiz politikasında temkinli biçimde ilerlediklerini, jeopolitik gerilimdeki artışın önemli bir risk oluşturduğunu ve enflasyonda düşüş patikasının zorlu olacağını belirten Powell, tahvil faizlerindeki yükselişin finansal koşulları sıkılaştırdığını kaydetti. Ayrıca düşük enflasyona sürdürülebilir dönüşün, ekonomide trendin altında bir büyüme dönemi ve iş gücü piyasası koşullarında bir miktar daha yumuşama gerektireceğini ifade etti. Powell'ın açıklamalarından yola çıktığımızda kasım ayında FED'in faiz oranlarında değişime gitmeyeceğini ancak ekonominin gücünü korumaya devam etmesi ve iş gücü piyasasında istenen yavaşlamanın görülmemesi halinde, FED'in ek bir faiz artış ihtimalinin masada kalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Enflasyon ve istihdam başta olmak üzere ekonomik veriler, FED'in faiz kararları üzerinde belirleyici olacaktır. ABD ekonomisinin gücünü korumasına bağlı olarak geçen hafta yeniden yükselişlerin öne çıktığı ABD 10 yıllık tahvil faizleri Powell'ın mesajları sonrasında yüzde 5 seviyesini test etti. ABD ekonomisinin genel olarak gücünü koruması ve iş gücü piyasasında henüz istenen soğumanın görülmemesi FED cephesini temkinli olmaya zorluyor. Ek olarak Ortadoğu'da artan tansiyon petrol fiyatlarını yukarı çekerken, petrolde yükselişin devam etmesi enflasyon üzerinde ek baskı oluşturarak merkez bankaları açısından zorlu bir sürece işaret edebilir. Petrol fiyatlarının 100 doları aştığı ve üzerinde kaldığı bir senaryoda küresel çapta merkez bankaların ek faiz artışlarına gittikleri ve şahin duruşun korunduğu bir süreci görebiliriz. Yeni haftada ABD'de açıklanacak öncü PMI rakamları, 2023/3Ç'e ilişkin ilk okuma büyüme verisi ve kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksi (PCE) yakından takip edilecektir.

ECB'NİN FAİZ ORANLARI SABİT TUTMASI BEKLENİYOR

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, geçen haftaki açıklamasında İsrail - Hamas çatışmalarının enflasyonist bir etkisi olup olmayacağını görmek için petrol fiyatlarına bakacaklarını ifade etti. Son aylarda Euro Bölgesi'nde enflasyon rakamlarında gözlenen gerileme ile eylül toplantısında 25 baz puan faiz artırımı giden ve toplantı sonrasında önceki toplantılara kıyasla şahin tonun bir miktar yumuşadığı ECB'nin bu hafta perşembe günü gerçekleşecek ekim ayı toplantısında beklemeye geçerek faiz oranlarında değişime gitmeyeceğini düşünüyoruz. Ancak toplantı sonrasında ECB Başkanı Lagarde'ın açıklamalarında belirsizliklere vurgunun yapıldığı, enflasyonla mücadele söyleminin gücünü koruduğu ve gerekmesi halinde ek sıkılaşmaya gidilebileceğini öne çıkaran mesajlar görebileceğimiz kanısındayız. Piyasadaki genel beklentilerin aksine ECB'nin 25 baz puanlık faiz artırımına gitmesi, eylül ayından sonra sıkılaşma döngüsünün sonuna gelindiğini düşünen piyasalar açısından büyük bir sürpriz olacak ve halihazırda zayıflama kaydeden risk iştahı ve hisse piyasaları üzerindeki baskıyı artıracaktır.

BİZE ULAŞIN