PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Ekonomistlere göre 2024, "geçiş ve dengelenme" yılı olacak. Küresel ekonomide büyüme yavaş seyredecek, enflasyon artışının yerini düşüş alacak. ABD ekonomisi için yumuşak iniş senaryoları güçlenirken, Avrupa ülkeleri için ekonomik durgunluk tartışmaları devam edecek. 2024'e ilişkin öngörülerini "ilk altı ay" ve "ikinci alt ay" olarak ayrıştırarak aktaran ekonomistler, ülkelere göre ayrışmakla birlikte yılın ikinci yarısında enflasyonda düşüş sürecinin hızlanmasını bekliyor. Bu yıl küresel ve ulusal ekonomiyi etkileyecek faktörler arasında iklim değişikliği ve yapay zeka, ilk sıralarda yer alacak. Yapay zeka ve etkilediği sektörler hem ekonomik hem de sosyal hayatı belirlemeye ve yön vermeye devam edecek. Bir anlamda 2024, yeni gelişmelerin ortaya çıkabileceği yeni bir dönemin başlangıcı olabilecek. 2024'te de jeopolitik gerilimler, çatışmalar, savaşlar risk oluşturmaya devam edecek. Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in Gazze Şeridi işgali, olası bir Çin-Tayvan çatışması gündemdeki yerini koruyacak. 2024 yılında merkez bankalarının para politikası kararları, ekonominin seyrinde etkili olacak. Sıkı para politikasından daha gevşek bir para politikasına geçilecek. ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) güçlü parasal sıkılaştırma hamleleri yerini kademeli bir genişlemeye bırakacak.
Türkiye de 31 Mart 2024'te yerel seçimlerini gerçekleştirecek. Ekonomistlere göre, özellikle enflasyonda düşüşün hızlanmasıyla yatırımlar hareketlenecek. Yatırım çekecek sektörlerin başında yapay zeka, bio teknoloji gelecek. Enerji, ulaştırma, lojistik, sağlık, gıda, demir çelik, otomotiv sektörleri ile yaratıcı ve yenilikçi sektörler öne çıkmaya devam edecek. Yeşil enerji, sürdürülebilir tarım ve çevre dostu teknolojilere yönelik büyüme fırsatları olacak. PARA Dergisi olarak yeni yılın ilk günlerinde ekonomistlere 2024 yılı beklentilerini sorduk. Galatasaray Üniversitesi'nden Selçuk Üniversitesi'ne Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Pamukkale Üniversitesi'ne birçok üniversitede ders veren akademisyenlerin küresel ve ulusal ekonomiye ilişkin öngörülerini aldık. İşte 28 hocanın 2024 yorumları...
GELİŞMİŞ EKONOMİLER DAHA YAVAŞ BÜYÜYECEK…
İstanbul Topkapı Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Ceylan Ataman, pek çok uluslararası değerlendirme kuruluşunun küresel eğilimler ve beklentiler raporlarındaki 2024 yılı öngörülerinin gelişmiş ekonomilerin, gelişmekte olan piyasalara göre daha yavaş bir büyümeyle karşı karşıya kalacağına işaret ettiğini vurguladı. Küresel olarak büyümenin 2024'te yüzde 2.7'ye gerileyeceği tahmin edildiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti:
"Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, küresel ekonomik büyüme ağırlıklı olarak Asya ekonomilerine bağımlı olacak. Çin ekonomisinin 2023'te yüzde 5'lik büyüme hedefine ulaşması beklenirken, büyümenin 2024'te yüzde 4'e gerileyeceği tahmin ediliyor. Euro bölgesinde 2023'te ekonomik büyüme yüzde 0.6 ve 2024'te ise yüzde 0.9 seviyesinde bekleniyor. Goldman Sachs 2024'te ABD'nin yüzde 2.1 büyüyeceğini belirtirken, G20'nin gelişmiş ekonomilerinin 2024'te yüzde 1 büyümesinin ve gelişmekte olan ekonomilerin 2024'de yüzde 3.7 büyümesinin beklendiğini aktarıyor. OECD, Türkiye'de 2024'te yüzde 2.9 büyüme öngörüyor. Türkiye için 2024-2026 dönemine ilişkin Orta Vadeli Program (OVP) 2024 büyüme hedefini yüzde 5.5'ten yüzde 4'e çekti. Türkiye'de 2024 yılına ilişkin farklı ekonomik büyüme beklentisi, öngörülemeyen jeopolitik risklerin ekonomi üzerindeki etkisinin bir ölçütü olarak değerlendirilebilir."
Bu arada küresel ticaret beklentilerine de bir göz atalım. Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre 2023'te küresel ticaret büyümesinin yüzde 0.9 düzeyinde gerçekleşmesi bekleniyor.
JEOPOLİTİK RİSKLER BELİRLEYİCİ OLACAK
2024'te Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail'in Filistin'deki katliamları ve Tayvan krizi gibi gerilimlerin devam etmesinin beklendiğini söyleyen OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, "Enerji piyasalarında dalgalanma, küresel ticaret akışında kesintiler, finans piyasalarında volatilite ve belirsizlikler, ekonomilerin savunma harcamalarına angaje olması ve bunların neticesinde küresel ekonomide yavaşlama bizi bekliyor olabilir. IMF'ye göre 2024'te küresel ekonomik büyüme yüzde 2.9'a düşecek. Bu, yüzde 3.8 olan tarihsel ortalamanın epey altında" dedi.
Hemen hemen tüm yayınlanan raporlarda emtia piyasalarında altın fiyatlarının rekor seviyelere çıkması beklendiğine dikkat çeken Yülek, petrolün 90 doların üzerine çıkması ve orada çıpalanması ihtimalinin artık uzak olmadığını vurguladı. Yülek, küresel politik düzlemin de bunu besler nitelikte olacak gibi durduğunu kaydetti.
İstanbul Topkapı Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Ceylan Ataman, 2024'te ulusal ve küresel ekonomik beklentilerde jeopolitik riskler ve emtia fiyatlarının belirleyici olacağını vurgulayarak, Ukrayna-Rusya savaşının halen devam ediyor olması ve İsrail-Hamas krizinin mevcut küresel ekonomik beklentileri değiştirebileceğini ifade etti. Ataman, "Ulusal düzeyde ise Mart ayına kadar bir seçim ekonomisinin hakim olacağı dikkate alınırsa gerçek ekonomik göstergelerin yılın ikinci çeyreğinden itibaren ortaya çıkacağını söylemek yanlış olmayacak. Bir yandan derin yapısal sorunlar ve siyasi riskler yaşanırken öte yandan yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, yapay zekâ gibi yenilikler ülkelerin gündeminde olup ekonomilerin dönüşümünde belirleyici rol oynamaktadır" diye konuştu.
"YENİ OYUN KURALLARI GÖZE ÇARPIYOR"
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet İncekara da küresel ve ulusal ekonomideki risklere değindi. Gelişmiş ülkeler tarafından gündeme getirilen "yeşil ve dijital dönüşümün", hegemon güçlerin belirlediği "yeni oyun kuralları" olarak göze çarptığına dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet İncekara, "Dijital dönüşümle iş gücü verimliliği ve niteliğini artırma yoluna gidilirken, yeşil dönüşümle üretim sürecinde çevreye verilen zarar minimize edilerek karbon ayak izinin azaltılması ve sınai üretimde çıktının maksimize edilmesi amaçlanıyor. Bu çerçevede ülkelerin önüne bir takvim konularak belirlenen koşullara uyulması bekleniyor. Bu şartlar gelişmekte olan ülkeler için büyük bir maliyeti beraberinde getiriyor. Üretiminde temiz ve yenilenebilir enerji kullanılmayan ürünlerin belli başlı pazarlara girişi de engelleniyor. Niteliksiz emek bu dönüşümle saf dışı kalırken nitelikli iş gücü ön plana çıkıyor. Tüm bu dönüşümlerin bir anda gerçekleştirilmek istenmesi, zaman uyumsuzluğunu gündeme getiriyor. Kıt kaynaklara sahip gelişmekte olan ülkeler için kaynakların tahsisi yeniden gündeme geliyor ve uzun vadeli uygun maliyetli kredi ihtiyacı doğuyor. Bu finansman ihtiyacının karşılanabilmesi adına başvurulacak finansal kurum ve kuruluşlar ABD ve Avrupa merkezli. Dolayısıyla bu süreç, hegemon ekonomik gücü ve onun nüfuzunu artırıyor" dedi.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise küresel risklere ilişkin şunları söyledi:
"Yüksek faiz ortamında borsalarda ve başta gayrimenkul piyasalarında düşüşlerin finansal piyasalarda çalkantılara yol açması. Refah etkisi denilen servetlerin düşüşü sonucu talebin de zayıflaması. Bunun büyüme ve istihdama olumsuz etkisi. Başta ABD Atlantik ittifakının Çin'e yönelik yaptırımlarının tedarik zincirlerinde aksamalara neden olması, bu anlayışın yol açtığı verim kayıplarının ekonomiyi iyice durgunlaştırması. Jeopolitik gerilimlerin küresel ekonomiyi olumsuz etkilemesi, enerji fiyatlarının zirve yapması."
"EURO BÖLGESİ'NDE YATAY BÜYÜME BEKLENİYOR"
2024'te küresel ekonomi açısından merkez bankalarının para politikası kararları önemli olacak. 2024'te ABD ve Euro Bölgesi'nde faiz artırımlarının durması ve indirimlerin beklendiğini vurgulayan OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, Morgan Stanley ve ING gibi finans kuruluşlarının da faiz oranlarında düşüş öngördüğüne dikkat çekti. Özellikle FED'in 2024 yılı başından itibaren faiz indirimlerine hazır olduğunu belirten Yülek, "Küresel büyüme beklentileri inişli çıkışlı bir seyir gösterebilir. ABD'nin dayanıklı bir ekonomik performans sergilemesi, Euro Bölgesi'nde ise yatay bir büyüme bekleniyor. Almanya 2023'ü eksi büyüme ve teknik resesyonla kapatacak. Gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonda çıkışlar olabilir" dedi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova ise 2024'ün büyük merkez bankaları açısından faiz indirim döngüsünün başlayacağı bir yıl olacağını vurgulayarak, faiz indirimine yönelik piyasa beklentilerinin FED açısından yılın ilk çeyreğinde iken, ECB açısından yılık ilk yarısının sonuna doğru olduğunu ifade etti. Arzova, şunları kaydetti:
"Sonrasında parasal gevşeme ile birlikte hisse senetleri piyasasında yukarı yönlü hareketler ve riskli varlıklarda da değer artışları gelecek. İçeride, bundan sonraki süreçte Merkez Bankası'nın piyasa fonlamasını minimuma çekerek parasal sıkılaşmayı bu alanda da sağlaması bekleniyor. Böylece mevduat faizleri yükselirken piyasanın kendi sıkılaşmasını kendisinin yapmasına imkan tanımasına olanak tanımış olacak. Faizlerin Türkiye'de enflasyonda kalıcı iyileşme sağlanana kadar yüksek kalacağını ve herhangi bir faiz indirimine gidilmeyeceğini düşünüyorum."
ARAÇ ÇEŞİTLİLİĞİ ARTIRILACAK
Hatırlanacağı üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Aralık ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 250 baz puan artışla yüzde 42.5'e çıkarmıştı. Dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirerek parasal sıkılaştırma hızını yavaşlatan TCMB, parasal sıkılaştırma adımlarını en kısa zamanda tamamlamayı öngördüğünü duyurmuştu. TCMB, piyasadaki likidite fazlasını piyasadan çekip sıkılaşmaya katkı sağlayacak, Türk lirası depo alım ihalelerine başlamıştı.
TCMB, 29 Aralık 2023'te 2024 Para Politikası yol haritasını açıklamıştı. Para politikası metnine göre fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gereken parasal sıkılık düzeyi, enflasyonu "enflasyon raporlarında" öngörülen patikaya, orta vadede ise yüzde 5 hedefine ulaştıracak şekilde gerektiği sürece korunacak. Miktarsal sıkılaştırma adımlarına, kullanılan sterilizasyon araçlarının çeşitliliği artırılarak devam edilecek. Mevcut makro ihtiyati çerçevenin tüm bileşenlerinin enflasyon, faizler, döviz kurları, rezervler, beklentiler ve finansal istikrar üzerindeki yansımaları değerlendirilerek ve etki analizlerine dayanılarak sadeleşme süreci 2024 yılında da devam edecek.
"2024'TE 40 ÜLKEDE SEÇİM OLACAK"
2024 yılında küresel ve ulusal ekonomiyi etkileyecek faktörlerden biri de seçimler olacak. 2024'ün 40 ülkede seçimlerin yapılacağı bir yıl olacağını vurgulayan Prof. Dr. Murat Yülek, bunların en önemlisinin ABD başkanlık seçimleri (Kasım 2024) olduğunu, bunun da siyasi faktörlerin ekonomi üzerinde etkisinin büyük olacağını gösterdiğini ifade etti. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, 2024'teki ABD seçimlerinin, jeopolitik dengelere ve dolayısıyla ekonomik gelişmelere yön vermeye aday olduğunun altını çizdi.
Rusya'da başkanlık seçimi 17 Mart 2024'te yapılacak. Türkiye ise 31 Mart 2024'te yerel seçimleri gerçekleştirecek. Yerel seçimlerin Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendiren ekonomistler, 2024 yılını seçim öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırıyor. Seçim öncesinde parasal politikalarda sıkılaştırma adımlarının devam edeceğini vurgulayan ekonomistler, seçimler sonrasında ise daha kuvvetli sıkılaştırma politikalarının gündemde olacağı görüşünde.
KIRILMA NOKTASI…
Ankara Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abuzer Pınar, 31 Mart yerel seçimlerin bütçe üzerinde bir miktar baskı yaratma ihtimali olmakla beraber dengeleri bozacak bir gelişme olmayacağını dile getirdi.
Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın ise, Türkiye ekonomisi açısından 2024'ün temel kırılma noktasının 31 Mart yerel seçimleri olduğu görüşünde. Yerel Seçim öncesi yaşanabilecek mali genişlemeye rağmen, seçim sonrasından başlayarak yılın sonuna kadar çok güçlü bir mali sıkılaşma görülebileceğini vurgulayan Alçın, "Özellikle belli vergi kalemlerinde ciddi oransal artışlar ile ek vergiler gündemimizde olabilir. 2024'te enflasyonun seyri ağırlıklı olarak Mart ayı sonuna kadar verilecek bütçe açığının düzeyine bağlı olacak. Hedefi çok aşan bir bütçe açığı, mali disiplin adımlarının ve sıkı para politikasının etkilerini zayıflatabilir ve hem Orta Vadeli Program (OVP) hem de TCMB 2024 yıl sonu tahminlerini aşan düzeylerde bir enflasyonla yılı kapatabiliriz" dedi.
Dünyada genel konjonktürün büyüme dostu olmadığını ifade eden İstanbul Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ferman, jeopolitik yeni bir risk olmazsa Türkiye'nin küresel ekonomiden pozitif ayrışacağını, ancak 31 Mart yerel seçimleri sonrasında daha kuvvetli sıkılaştırmaların olacağının unutulmaması gerektiğini vurguladı.
"ZORLU KOŞULLARDA 2024'E ADIM ATILDI"
Türkiye'nin 2024'e zorlu koşullar içerisinde adım attığını vurgulayan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, bu koşulları 2020'den bu yana küresel ekonomik faaliyeti baskılayan küresel gerilimler başta olmak üzere, bir dizi olumsuz konjonktürel etki ile yüksek enflasyon oranları, kronik dış ticaret açıkları ve yüksek faizin başı çektiği yapısal problemlerin belirlediğini söyledi. Orta Vadeli Program ve Merkez Bankası enflasyon raporunun enflasyonda düşüş süreci için 2024'ün ikinci yarısını işaret ettiğini vurgulayan Çetinkaya, "Yılın ilk altı ayı yüksek enflasyon koşullarında devam edecek. Yılın ikinci yarısında enflasyonda düşüş sürecinin hızlanmasıyla yatırım ikliminde iyileşme olabilir. Enflasyona bağlı olarak satın alma gücünün önemli ölçüde azaldığı bir dönemi geride bıraktık. Yılın ikinci yarısından itibaren güçlü bir baz etkisiyle enflasyon düşüşünü göreceğiz. Mevcut para politikasında normalleşme devam ederse yılsonunu yüzde 40 enflasyon seviyesi ile kapatacağımızı düşünüyorum. Enflasyonla mücadelenin sıkılaştırıcı politikalarla kararlı bir şekilde sürdürülmesini oldukça doğru olduğunu düşünüyorum. Bunun büyüme verileri üzerinde geçici olumsuz etkileri olacaktır. Son verilerde, gayri safi sabit sermaye oluşumunun sanayi üretimi ve PMI tarafındaki gelişmeler ekonominin üretim tarafındaki yavaşlamaya işaret ediyor. Yatırım ve üretimin yavaşlaması ile 2024 yılında da büyümenin ivme kaybetmesi kuvvetle muhtemeldir" diye konuştu.
"CARİ DENGE POZİTİF BAKİYE VERİYOR!"
Türkiye ekonomisine ilişkin en dikkat çekici gelişmelerden birinin, Eylül'den beri cari işlemler hesabında pozitif bakiye verilmesi olduğunu söyleyen Çetinkaya, "Üretimin ve dolayısıyla ihracatın ithalata bağımlılığı nedeniyle kronikleşmiş olan yüksek dış ticaret açıkları ve buna bağlı olarak bozulan cari işlemler göstergeleri, ülkemizde genellikle daralma ve kriz dönemlerinde iyileşme gösteriyor. Bu iyileşmenin 2024'te de devam etmesi muhtemel" dedi.
Küresel dış pazarlarda yavaş yavaş bir toparlanma olduğunu dile getiren Çetinkaya, bu toparlanmadan Türkiye'nin de özellikle ihracat açısından önemli kazanımlar elde edeceği düşüncesinde. Turizm potansiyeli açısından 2024'ün beklentilerin üzerinde olma olasılığının çok yüksek olduğunu dile getiren Çetinkaya, "Lakin ülkemiz turizminde, kişi başı harcamayı arttıracak bir takım düzenlemelerin devreye girmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.
"2024, ZORLU BİR YIL OLACAK"
Türkiye finansal piyasalar görünümüne ilişkin açıklamalarda bulunan Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Cansızlar, faizlerdeki hızlı artış ve kredi büyümesindeki yavaşlamayla birlikte ekonominin çarklarının da yavaşlamaya başladığını, ancak yavaşlamanın etkisinin 2024'te tamamlanmasının beklendiğini vurguladı. Ekonomik büyümenin 2023'te yüzde 4.5, 2024'te yüzde 3.5 civarında gerçekleşmesinin mümkün olduğunu dile getiren Cansızlar, şu açıklamayı yaptı: "Büyümedeki yavaşlamanın ise işsizlik oranını artırması beklenebilir. İşsizlik oranının 2024'te yüzde 11, tüketici enflasyonunun 2024 yılı için yüzde 46 civarında gerçekleşmesi olası. Şu an yüzde 42.5 seviyesinde olan TCMB faizinin, 2024 yılı başında yüzde 45 seviyelerinde seyretmesi ve 2024 yılı ikinci yarısından sonra da indirimlere gidilerek yılı muhtemelen yüzde 36 seviyesinde kapatması mümkün. Yüksek enflasyonun 2024'te de Türkiye gündeminin ilk sıralarında yer almaya devam edeceği ve yüksek enflasyon ile nispeten yüksek faizin de 2024'te Türkiye gündeminde olacağı söylenebilir. Şu an vergi ve komisyonlarla birlikte yüzde 70'lerde olan ihtiyaç kredisi faizlerinin de 2024 boyunca yüksek seyretmesi bekleniyor. Dolar/TL kurunun 2024 yılı sonunda 45 lira olması mümkün. 2023 yıl sonu cari işlemler açığının 46 milyar dolar, 2024'te de ekonomik daralmaya paralel olarak 36 milyar dolara inmesi olası. Özellikle Mart yerel seçimlerinden sonra alınacak ilave tedbirler nedeniyle, finansal piyasalarda özellikle döviz, altın ve borsada - sert hareketlerin olabileceğini göz ardı etmemek yararlı olacak. Sonuç olarak 2024 yılı, zorlu bir yıl olacak."
"ENFLASYON ENDİŞE KAYNAĞI"
Prof. Dr. Ataman, Türkiye'de enflasyonun endişe kaynağı olmaya devam ettiğini vurguladı. 2024-2026 OVP'de 2024 enflasyon tahmininin yüzde 33 olduğuna dikkat çeken Ataman, "Yıllık tüketici fiyat endeksi (TÜFE) manşet enflasyonun Mayıs 2024'te yüzde 70-75 seviyesinde tepe yapacağı öngörülüyor. Öte yandan ABD ve Euro Bölgesi'ndeki faiz artışları enflasyonu düşüş eğilimine soktuğu söylenebilir. OECD ülkelerinde manşet enflasyonun bu yılki yüzde 7 seviyesinden, 2024'te yüzde 5.2'ye düşeceği hesaplanıyor. Hatta 2025 yılı sonuna kadar çoğu G20 ekonomisinde hedefe geri dönmesi bekleniyor. Ancak pek çok raporda iklim veya jeopolitik olayların enerji ve gıda fiyatlarındaki ani artışlardan kaynaklanan dalgalanmalara yol açabileceği uyarısı saklı tutuluyor. OECD'ye göre, mevcut kamu borcunun GSYH'ye oranı tüm zamanların en yüksek seviyelerinde seyrediyor ve hükümetler iklim değişikliğiyle mücadele ihtiyacı da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü artan mali baskılarla karşı karşıya kalıyor. Türkiye'de 2023 sonunda ise cari işlemler hesabının 46.4 milyar dolar açık vermesi tahmin ediliyor. 2024 yılı için cari açığın 30 milyar dolar ile bir gerileme beklentisi var. Ancak sorun 170 milyar dolarlık dış borcun hangi risklerle ödeneceği sorunudur" diye konuştu.
YÜZDE 5 BÜYÜME BEKLENTİSİ DE VAR…
TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez, TCMB'nin Haziran'dan bu yana uyguladığı para politikalarının devam ettirmesi durumunda 2024 yılı sonunda Türkiye ekonomisinin yüzde 4-4.3 büyüyeceği, enflasyonun yüzde 40-42, işsizlik oranının yüzde 9-9.5 aralığında gerçekleşeceği beklentisini dile getirdi. Sönmez, 2024 yılı sonu cari açık beklentisini ise 32-35 milyar dolar olarak açıkladı.
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özer ise 2024 yılı sonu beklentilerini yüzde 4.1 büyüme, yüzde 40 enflasyon, yüzde 10.1 işsizlik oranı ve 35 milyar dolar cari açık olarak sıraladı.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Dinç, deprem sonrası ayağa kalkmayı içeren politikaların da etkisiyle 2024'te yüzde 5 oranında bir büyüme performansı beklediğini vurgulayarak, değerli Türk lirası politikasının devamı halinde 2024 yılı sonu TÜFE beklentisini yüzde 40 ve altı olacağını ifade etti. 2024 yılı sonu cari açık beklentisini 50 milyar dolar olarak açıklayan Dinç, "Ücret artışları iş gücü arzını motive edecektir. İş-Kur'a göre açık pozisyon sayısı yüksek. Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) çıkışları da devam ediyor. Türkiye 2024'ü yüzde 9 seviyelerinde işsizlik oranı ile tamamlayabilir" dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Yergin de 2024'te yüzde 5 büyüme bekleyenlerden. Ekonomistlerin 2024 yılı sonu GSYH büyümesi beklentileri yüzde 2 ile yüzde 5 arasında değişiyor. İşsizlik oranı beklentileri genelde yüzde 10.1 olan OVP hedefinin altında kalırken, yüzde 12.5 olarak ifade edenler de bulunuyor. Yıl sonu enflasyon beklentileri yüzde 35 ile yüzde 60 arasında, cari açık beklentileri ise 32 milyar dolar ile 50 milyar dolar arasında değişiklik gösteriyor.
ESNEK ÇALIŞMA DAHA ÇOK KONUŞULABİLİR…
Ekonomistler, 2024 yılında işgücü piyasaları açısından 2023'e benzer bir görünüm bekliyor. 2024'te işsizlik ve istihdam düzeylerinde 2023'ten farklı bir görünüm olmayacağı düşüncesinde olan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker. 2024'ün iş gücü piyasalarında esnek çalışma modellerinin daha fazla konuşulduğu bir yıl olabileceğini vurguladı. İşsizlik ve istihdamda iyileşme emarelerinin 2025 sonrasında gerçekleşmesini beklediğini söyledi.
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Savaş Erdoğan, işsizlik rakamlarında, yıl boyunca mevsimsel etkiye bağlı küçük değişmeler dışında olağanüstü bir durumun olmayacağı görüşünde. Türkiye'de yıllarca işsizlik oranlarının yüzde 10'a yakın bantta seyrettiğini vurgulayan Erdoğan, "Artık bu bir histeri olmuş durumda. Bu nedenle işsizlik rakamlarında yıl boyunca mevsimsel etkiye bağlı olarak küçük değişmeler dışında olağanüstü bir durumun olacağını düşünmüyorum" dedi.
Bu arada 2024-2026 yıllarını kapsayan OVP'de Türkiye ekonomisinin GSYH büyümesinin 2023'te yüzde 4.4, 2024'te yüzde 4 olması öngörülürken, 2023 yılını "yüzde 65" olan OVP hedefinin hemen altında, yıllık yüzde 64.77 artışla kapatan TÜFE'nin, 2024 sonunda yüzde 33 olması hedefleniyor. OVP'de 2024 yılı işsizlik oranı hedefi yüzde 10.3, cari işlemler açığı hedefi ise 34.7 milyar dolar olarak öngörülüyor.
"TÜRKİYE GELİŞEN ÜLKELERDEN POZİTİF AYRIŞIYOR"
Şimdi de yatırımlar konusuna odaklanalım. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Gür, gelişmiş ülke merkez bankalarının faizleri indirmesinin, normal şartlar altında uluslararası yatırımcıların gelişen ülkelere ilgisini arttırdığını ifade ederek, "Ama şu sıralar gelişen ülkelerin çoğunda yatırımcıyı cezbedecek bir hikaye yok. Bu açıdan değerlendirildiğinde Hindistan ve Türkiye'nin gelişen ülkeler evreninden pozitif ayrıştığı söylenebilir. Eğer Türkiye, enflasyonla mücadeleye dönük sıkı duruşunu korur ve katılaşan yüksek enflasyon beklentisini kırmayı başarabilirse, geçmiş 5-6 yılın ortalamalarına kıyasla 2024'te daha fazla uluslararası yatırım çekebilir" dedi.
Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, 2024 yılı hem küresel düzeyde parasal genişlemenin büyüklüğü ve boyutuna hem de Türkiye'de para, maliye ve gelirler politikalarının eşgüdüm içerisinde uygulanmasına bağlı olarak Türkiye'ye gelen yabancı yatırımcı miktarını etkileyeceğini vurgulayarak, bu manada, özellikle 2024'ün ikinci yarısına ilişkin beklentilerin pozitif olduğunu kaydetti. Para politikalarının maliye politikalarıyla desteklenmesi ve bu politikaların istikrarlı bir şekilde yürütülmesi halinde Türkiye'nin kredi risk priminin (CDS) geri çekilmeye devam edeceğine işaret eden Öz, risk priminin düşmesinin yabancı yatırımcılar için önem az ettiğini kaydetti. Bu dönemde Türk lirası lehine hareketlerin yaşanması döviz açığı bulunan firmalar için borçlanma çeşitliliğini arttırarak göreceli olarak rahatlama sağlayacaktır. Ancak döviz kurundaki gevşemenin kalıcı olması ülkeye yabancı para girişinde istikrarın sağlaması ile mümkün. Tam bu noktada, yerel seçimler sonrası, kurda enflasyon farkı kadar küçük bir yukarı ivme beklentiler dahilinde. Dövizden Türk lirasına geçişlerin devam edeceğini beklediğimiz 2024 yıl sonu itibarıyla dolarda 42-44 TL tahmini seslendirilebilir" diye konuştu.
TÜRKİYE'DE YÜKSEK YATIRIM POTANSİYELİ VAR
Ankara Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abuzer Pınar, kamu yatırımları açısından 2024 yılının durgun geçebileceğini vurguladı. 2024'ün ikinci yarısında politika faizinin düşmesi gündeme gelirse özel sektör yatırımlarının harekete geçebileceğine dikkat çeken Pınar, "Ayrıca ABD ve AB politika faizleri de düşüşe geçerse daha fazla yabancı yatırım da mümkün" ifadelerini kullandı. Yatırımların öncelikle yüksek teknoloji alanlarına yöneleceğine işaret eden Pınar, başta yeşil enerji, havacılık, savunma, sağlık ve yazılım sektörleri olmak üzere Türkiye'de yüksek bir yatırım potansiyeli olduğunu kaydetti. Pınar, finansal ortamın iyileşmesi ile yatırımların hızlanmasının beklenebileceğinin altını çizdi.
Prof. Dr. Üstün Dikeç'e göre yatırımlar, izleyen yıllarda da ekonominin en önemli kaynaklarından biri olmaya devam edecek. "Altyapı ile finansman öncelikli olarak planlanmalı ve uygulanmalı" diyen Dikeç, konut (inşaat), otomotiv, tekstil, elektrik, madencilik sektörlerine kalkınma planlarında belirtildiği üzere ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı.
YATIRIM ÇEKECEK SEKTÖRLER
OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, 2024 yılında yatırım çekecek sektörleri gıda, enerji, demir çelik ve otomotiv olarak sıraladı. 2023'teki enflasyonist sürecin etkisini en çok gıda sektöründe gösterdiğine dikkat çeken Yülek, gıda sektöründeki firmaların aşırı kârlar yaşadığının altını çizdi. Yülek, "2024'te de gıda sektörünün bu yüksek kârların etkisiyle yatırım çekmesi bekleniyor. Diğer yandan küresel piyasaların etkisiyle enerji sektöründeki şirketlerin de yatırımların yöneldiği alanlardan biri olması şaşırtıcı olmayacak. Türkiye'nin yarı mamul mal ihracatında önde olduğu sektörler çerçevesinde demir-çelik sektöründe üretim yapan firmaların yatırım çekmesini bekleyebiliriz. Özellikle elektrikli araçlara yönelik olmak üzere otomotiv sektörü yatırımlarının da yüksek seyretmesini bekliyoruz" dedi.
"YAPAY ZEKA İÇİN KRİTİK BİR YIL OLABİLİR"
Yülek, 2024 yılında yeşil enerji, sürdürülebilir tarım ve çevre dostu teknolojilere yönelik büyüme fırsatlarının öne çıkabileceğini vurguladı. Biyoteknoloji ve dijitalleşme gibi teknolojik alanlardaki ilerlemelerin, yeni endüstrilerin ortaya çıkmasına ve verimliliğin artmasına olanak tanıyabileceğine değinen Yülek, bunun da ekonomik büyüme için bir fırsat olabileceğine işaret etti. Yülek, şunları kaydetti:
"BNP Paribas'ın raporuna göre, 2024 yapay zeka için kritik bir yıl olabilir. Yapay zeka modellerinin eğitimi için altyapının büyümesi, grafik işlem birimleri (GPU'lar) sağlayıcılarındaki rekabet, özel entegre devrelerin (ASIC'ler) kullanımı ve ağ oluşturma teknolojilerindeki ilerlemeler, bu alanda yatırım fırsatları sunabilir. Türkiye'nin de bu alanlarda atılım gerçekleştirmesi önemli. Petrol fiyatlarının öngörülen yükselişi ve enerji piyasasındaki değişiklikler, temiz enerji ve enerji dönüşümü alanında fırsatlar yaratabilir. Yenilenebilir enerji projeleri ve yeşil teknolojilere yönelik yatırımlar bu bağlamda artabilir."
"EN ÇOK YATIRIMI YAPAY ZEKA ALACAK"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da 2024'te en çok yatırım alacak alanların bio teknoloji ve yapay zekâ olduğunu vurgulayarak, yapay zekanın otomobillerde, tıp ve eğitimde kullanımının daha geniş bir alana yayılabileceğini kaydetti. 2024 yılında dünya ekonomisinde büyümede bir yavaşlama beklendiğine dikkat çeken Arzova, "Ancak alternatif enerjiye ve tarıma yönelik yatırımların devam edeceğini düşünüyorum. Alternatif enerji denince akla rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve bio yakıtlar geliyor. Özellikle güneş enerjisi yatırımları daha fazla ilgi çekecektir. Elektrikli otomobil üretimi 2024 yılında da artarak devam edecek. Bununla birlikte elektrikli arabalarda kullanılan piller ve bunların kullanım ömrü sonrasında imhasına yönelik alanlar da ilgi çekiyor" dedi.
YENİLİKÇİ SEKTÖRLER ÖNE ÇIKMAYA DEVAM EDECEK
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, 2024 yılında enerji, ulaştırma, lojistik sektörleri ile yaratıcı ve yenilikçi sektörlerin öne çıkmaya devam edeceğini vurgulayarak, bu sektörlerle birlikte teknoloji, sağlık ve finansın yatırım çekme potansiyelinin yüksek olduğunu kaydetti. Şeker, iç ve dış talepte gözlenecek daralma, yüksek enflasyonun belli ölçüde devam etmesi, finansman ve işçilik maliyetlerindeki artışların tüm sektörleri olumsuz etkileyecek riskler arasında yer aldığına dikkat çekti.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, 2024 yılında yüksek teknolojili imalat, yenilenebilir enerji ve sağlık yatırımlarının cazip olacağını dile getirdi. Gayrisafi sabit sermaye oluşumunun gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) içindeki payının gerilemiş olmasının, ekonominin üretim tarafındaki yavaşlamaya işaret ettiğini vurgulayan Çetinkaya, bunun da yatırımları olumsuz yönde etkileyeceğini kaydetti. Çetinkaya, özellikle yüksek faiz ortamında reel sektörün likiditeye ulaşma noktasındaki zorluklarının yatırımların önündeki en büyük sorun olduğunu ifade etti.
"TEKNOLOJİ YATIRIMLARI ÖN PLANDA OLUR"
Her şey yolunda giderse yılın ikinci yarısı, özellikle yılın son çeyreğinde faiz indirimleri başlayabileceğine dikkat çeken Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, o süreçte yatırımlarda bir hareketlenme görülebileceğini işaret etti. Aslanoğlu, "Her sektör yatırımlara açık olur ama daha çok teknoloji yatırımları ön planda olur. Konut bir sonraki sene hafif canlanabilir. Elektrik, mobilya sektörleri toparlanabilir. Tekstil ihracat bağlantılı olarak bu sektörleri takip edebilir" ifadelerini kullandı.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hepşen, 2024'te özellikle deprem bölgesinin yeniden imarı ve kentsel dönüşüm mevzuatındaki yüzde 51 çoğunluk şartı gibi yeni düzenlemeler ile birlikte inşaat faaliyetlerinin hızlanabileceğini vurguladı. Hepşen, "Diğer taraftan, barınma ya da yatırım amacı doğrultusunda yapılacak konut yatırımlarında ise bir duraksama söz konusu olacak. Yılın ikinci yarısında olası bir faiz indirim sürecine girilebilirse, ancak o noktada sektörde bir canlanma beklemek gerekebilir" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN LOJİSTİK AVANTAJI
Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu, 2024 yılı için tarım ve sanayi gibi üretime yönelik reel sektörlerde, özellikle maliyet enflasyonuna ve talep daralmasına bağlı olarak çok fazla olumlu gelişme beklemediğini vurguladı. Saygılıoğlu, perakende ve turizm sektörlerinde ise ciddi gelişmeler olacağı düşüncesinde olduğunu kaydetti. 2024 yılının lojistik sektörü için çok başarılı ve olumlu görünmediğini ifade eden Saygılıoğlu, "Bunun sebepleri arasında FED ve ECB başta olmak üzere büyük merkez bankalarının izlediği para politikaları, Avrupa ekonomilerindeki ciddi daralma, bitmeyen Rusya ve Ukrayna Savaşı'nın fiilen ortadan kaldırdığı kuzey koridoru, şimdi de Orta Doğu'daki Filistin İsrail savaşının ortaya çıkardığı Süveyş Kanalı'nda geçiş sorunları yer alıyor. Ayrıca, döviz kurlarının Türkiye ihracatını cezbetmemesi, maliyet enflasyonu, küresel ticaret alanının pandemi sonrası dengesini bulamaması da sayılabilir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Orta Koridor'da bulunan Türkiye'nin lojistik konusunda çok ciddi avantajları var. Bu avantajlar hükümet politikalarıyla desteklenmeli" diye konuştu.
TÜRKİYE ALTERNATİF GÜZERGAH….
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Yergin, tedarik zincirinde meydana gelecek aksamalar ve özellikle deniz taşımacılığında oluşacak yüksek maliyetlerin 2024'ün gündemini oluşturacak konulardan biri olduğunun altını çizdi. Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'nın uzun süre kapanma riskinin taşımacılık konusunda küresel bir sorun haline geldiğine işaret eden Yergin, Türkiye'nin bu konuda en optimal alternatif güzergâh olarak konumlanacağını dile getirdi. Bu çerçevede yapılan karayolu, demiryolu yatırımları, açılan koridorların Türkiye'yi küresel bir çekim merkezine dönüştürdüğünü vurgulayan Yergin, örnek olarak Zigana Geçidini verdi. Zigana Geçidi'nin Trabzon'u, Gümüşhane'ye bağlamakla kalmayıp aynı zamanda 2024 yılında tamamlanması planlanan "Kalkınma Yolu" aracığıyla Basra Körfezi'ni, Karadeniz ile ilişkilendirdiğini belirten Yergin, "Zengezur Geçidi, Asya'yı Avrupa'ya bağlıyor. Bunun gibi ulusal boyutta görülen birçok yatırım aslında entegre bir şekilde bölgesel ve küresel etkiler yaratacak. Türkiye bu riskleri ve maliyetleri en aza indirecek gerekli yatırımları yaptı ve yapmaya devam ediyor" dedi.
"VERİMSİZ FİRMALAR ZORLANACAK"
TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Aktaş, 2024 yılının (ulusal) yatırımlara olası etkilerine değindi. Türkiye ekonomisindeki 31 Mart'taki yerel seçimlere kadar bir bolluk yaşanacağını söyleyen Aktaş, sonrasında kemer sıkma politikasının uygulamaya konulacağını kaydetti. Aktaş, "Buna bağlı olarak kambiyo zararı olan firmalar ile verimsiz firmaların battığını ya da zorlandığını göreceğiz. Bundan da korkmamak lazım. Verimsiz olanların elenmesi genel ekonominin lehine olan bir durum. Eğer akılcı politikalar devam ederse özellikle ihracata yönelik sektör ve firmaların bu süreçten kârlı çıkacağını, ithalatçıların ise zorlanacağını söyleyebiliriz. 2024, inşaat, otomotiv sektörü, bankacılık için zor bir yıl olacak. İhracatçıların bu gelişmelerden olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyorum" dedi.
2024'ün özellikle finansal kaldıraç derecesi yüksek firmaları zorlayacağını belirten Aktaş, yeni kurulan işletmeler ile mikro ve küçük ölçekli işletmeler için sıkıntılı bir dönem yaşanacağını ifade etti. Aktaş, "Kemer sıkma politikası uygulanan dönemlerde borçla yatırım yapan ve net işletme sermayesi negatif olan firmalar daha fazla sıkıntı çekiyor. Bu dönemde karı daha da artırmaktan ziyade firmayı ayakta tutmayı amaçlamak daha akıllıca olabilir" diye konuştu.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu da 2024'te düşük faizli krediler sayesinde ayakta kalan zombi şirketler arasında iflaslar ve borç ödeme sorunlarının yaygınlaşması riskine dikkat çekti.