İDİL TARAKLI/ Küresel piyasalar ABD'de Demokratlar ve Cumhuriyetçiler'in geçici bütçe konusunda anlaştığı ve hükümetin kapalılık halinin yakında sona ereceğine dair haberlerin de etkisi ile yeni haftaya pozitif başladı. Hafta başında Asya'da da güçlü yükselişler dikkat çekti. Küresel tarafta risk iştahı genel olarak hafta ortasında korundu. ABD'de hükümetin 42 gün sonra yeniden açılması ise küresel borsalara gelen alımları destekledi. Makro verilerin açıklanabilecek olması, Fed'den faiz indirim beklentilerini de güçlendirdi. Ancak hafta sonuna doğru ABD'de hükümetin açılmasına karşın, bazı Fed yöneticilerinin Aralık'ta faiz indirimi olmayabileceği mesajları ve teknoloji şirketlerine gelen satışlar ABD borsalarında yüzde 2'lere varan geri çekilmelere neden oldu. Satışların Avrupa ve Asya borsalarını da etkilediği görüldü. Fed odaklı beklentilerin de 2026'ya ötelenmesi dikkat çekti.
Önceki hafta TCMB'nin yılın 4. Enflasyon Raporu sunumunda 2025 için enflasyon beklenti bandını yüzde 25 – 29 aralığından yüzde 31 – 33 aralığına yükseltmesi ve sıkı parasal duruşun devam edeceği mesajı vermesinin etkisi ile Borsa İstanbul geçen haftaya da risk iştahı düşük başladı. Bu nedenle Borsa İstanbul'un küresel taraftaki pozitif havadan ayrıştığı görüldü.
Ancak zayıf seyir Borsa İstanbul'da ilerleyen günlerde de devam etti. Endekste satışların geniş tabana yayıldığı dikkat çekti. Özellikle siyasi risklerin tekrardan gündeme gelmesinin, fiyatlamalar üzerinde baskı oluşturduğunu ifade eden analistler, ancak Borsa İstanbul'da kısa vadeli dalgalanmalara rağmen uzun vadeli beklentilerin yukarı yönlü olduğunun altını çiziyor.
Bilanço döneminin de sona ermesi ile beraber belli kriterler eşliğinde hisse seçiminin önemini vurgulayan analistler, bu kapsamda özellikle net kar, FAVÖK ve borçluluk oranının önemini vurguluyor.
Piyasa aktörleri, açıklanan 3. çeyrek bilançolarının da etkisi ile orta ve uzun vadede uygun seviyelerde portföylere dahil edilmek üzere 25 hissenin takip edilebileceğini söylüyor.
"POZİTİF TRENDİN DEVAMINI BEKLİYORUZ"
Beklentilerin altında gelen Ekim ayı enflasyon verisini pozitif yorumlarken Kasım yüzde 1.65, Aralık ayı için yüzde 1 ve yıllık enflasyonun yüzde 32 bandına yakınsamasını bekleyen Marbaş Menkul Değerler Araştırma Uzmanı
Erdem Yıldız, "PMI verilerinde ise İmalat PMI aylık 20bp düşüş ile 46.5 seviyesine gerilediğini takip etsek de gıda ve ana metal gibi gruplar haricinde hafif toparlanma görüyoruz. Dolayısıyla sektörel anlamda zorlu koşulların devam ettiğini ve henüz istenilen seviyelerden uzak olduğumuzu düşünüyoruz. Öte yandan Merkez Bankası Enflasyon raporunun şahin tutumlu geçtiğini izlerken orta-uzun vade için iletişimin pozitif olduğunu değerlendiriyoruz. İçeride takvimin görece sakin olduğunu izlerken bilanço ve makro veri odaklı Ekim ayına nazaran daha güçlü geçmesini beklediğimiz bir Kasım ayı performansı bekliyoruz. Küresel tarafta da ABD hükümetinin yeniden açılmasıyla beraber gelecek makro verilerin FED'in Aralık kararı öncesinde önem niteliğinin yüksek olacağını ve veri odaklı piyasa fiyatlamalarını takip edeceğimiz bir döneme girdiğimizi düşünüyoruz" yorumunu yapıyor.
Orta-uzun vadeli senaryo beklentilerinin pozitif olduğunu belirten Yıldız, kısa vade için özellikle Ekim sonrasında Ağustos ayı kadar olmasa da görece daha iyi bir Kasım ayı beklentisinde olduğunu söylüyor. Gelişmekte olan ülke ve dünya endeksleriyle kıyaslandığımızda yılbaşından bu yana hala negatif bölgede fiyatlamamızı sürdürdüğümüzün altını çizen Yıldız, önümüzdeki dönemde bu farkın kapanmasını bekliyor. İç dinamikler doğrultusunda fiyatlamaların sürdüğünü belirten Yıldız, ana temanın faiz indirim döngüsü olduğunun altını çiziyor. Yıldız, "Ölçülemeyen siyasi ve jeopolitik riskler baskı unsuru olarak kalmaya devam etse de pozitif trendin devam etmesini bekliyoruz. Bu doğrultuda endeksin yılı geçtiğimiz haftalarda da olduğu gibi yukarıda 3 dolar (12.700) aşağıda ise 2.3 dolar (9.600) seviyesi arasında kapatmasını öngörüyoruz" diyor.
"KADEMELİ TOPARLANMA SÜRECİ DEVAM EDİYOR"
Üçüncü çeyrek bilançolarının geneline bakıldığında geçtiğimiz dönemlerde de iç dinamiklerdeki değişimden kaynaklı oluşan kademeli toparlanma sürecinin devam ettiğini ifade eden Yıldız, "Beğendiğimiz ve değer barındıran şirketlerde operasyonel verilerde pozitif seyrin sürdüğünü ve faaliyet gideri, finansman gideri ve net parasal pozisyondaki negatif etkilerin enflasyondaki aşağı yönlü eğilim ışığında bilançolar üzerindeki baskılarının zayıfladığı bir bilanço dönemini geride bıraktık. Karlılık anlamında her geçen çeyrek iç dinamikler eşliğinde toparlanma görsek de sektörel anlamda hem içeride hem de yurtdışında net toparlanma sinyallerinin oluştuğunu fakat henüz zayıf ve kırılgan bir yapı içerisinde olduğu bir yapı içerisinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Bilanço beklentilerinde ise büyük ölçüde beklentilere paralel ya da üzerinde sonuçlar açıklandığını takip ettik. Sonuç olarak beklentiler dahilinde kademeli toparlanma sürecinin devam ettiğini ve geçiş dönemi içerisinde bulunduğumuzu görmekteyiz" değerlemesini yapıyor.
Yıldız, açıklanan 3. çeyrek bilançolarının da etkisi ile orta ve uzun vadede uygun seviyelerde portföylere dahil edilmek üzere Pegasus, Türk Telekom, Turkcell, Anadolu Efes, Garanti BBVA, THY, Tav Havalimanları Holding, Armada Gıda, Hitit Bilgisayar Hizmetleri, Aksa Enerji, Limak Doğu Anadolu Çimento, Global Yatırım Holding, Çimsa, Teknosa, Ford Otomotiv, Otokar, Aselsan, İş Finansal Kiralama, Aygaz, Türkiye Sigorta, Türk Altın İşletmeleri, Gübre Fabrikaları, Galata Wind Enerji, Aydem Yenilenebilir Enerji ve Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları hisselerinin takip edilmesini öneriyor.
"GÜLERMAK'TA YÜKSELİŞ POTANSİYELİ YÜZDE 53"
Kuveyt Türk Yatırım, Gülermak hissesinde 12 aylık hedef fiyatı 263 TL olarak belirlerken, şirketin güçlü backlog yapısı, uluslararası projelerde artan payı ve döviz bazlı sözleşmelerin sağladığı kârlılık desteği nedeniyle hissede yüzde 53'lük yükseliş potansiyeli öngördüğünü açıkladı.
Kuveyt Türk Yatırım, Gülermak hissesinde tavsiyesini 'al' olarak koruduğunu belirterek, şirketin metro ve hafif raylı sistem projelerinde artan iş hacmi ile 4.7 milyar euro seviyesindeki bakiye sipariş büyüklüğünün gelir görünümünü güçlendirdiğini ifade etti. Şirketin Türkiye, Polonya ve Romanya'da devam eden büyük ölçekli altyapı projelerinin, hem gelir akışını hem de operasyonel kârlılığı destekleyen ana unsurlar olduğu hatırlatan Kuveyt Türk Yatırım, hisseye yönelik şu değerlemeyi yaptı: "Gülermak'ın 2025'te 1.032 milyar euro net satış, 151 milyon euro FAVÖK ve 140 milyon euro net kâr açıklayabileceğini öngörüyoruz. F/K ve FD/FAVÖK çarpanlarının küresel benzerlerine kıyasla iskontolu seyretmesi, hedef fiyatın yukarı yönlü seyrini destekliyor. Şirketin özellikle AB fonlu projelerde sağladığı düzenli hak ediş akışı ve döviz ağırlıklı kontrat yapısı nakit döngüsünde öngörülebilirliği artırıyor. Polonya ve Romanya'da kazanılan yeni projeler ile Türkiye'de metro ve demiryolu ihaleleri ise yılın geri kalanı için pozitif katalizör olarak ön plana çıkıyor."
"KOZA ALTIN'DA 'ENDEKS ÜSTÜ GETİRİ' BEKLİYORUZ"
Gedik Yatırım, güçlü operasyonel performans ve artan altın üretimi nedeniyle Koza Altın için 'endeksin üzerinde getiri' tavsiyesini koruyup hedef fiyatını 34 TL olarak belirledi. 2025'in üçüncü çeyreğinde Koza Altın'ın net satışlarının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 125.6 artışla 5.6 milyar TL'ye ulaştığını hatırlatan Gedik Yatırım, bu büyümenin; altın fiyatlarındaki yüzde 40 artış ve satış hacmindeki yüzde 76 yükseliş ile desteklendiğini belirtti. Aynı dönemde FAVÖK (faiz, amortisman ve vergi öncesi kâr) yüzde 187 artışla 2.1 milyar TL seviyesine çıktığını, FAVÖK marjının da yıllık bazda 820 baz puan artarak yüzde 38.3 olduğunu ifade eden Gedik Yatırım, hisseye yönelik şu değerlemeyi yaptı: "Şirketin 3Ç25 net kârı 2.76 milyar TL olarak gerçekleşirken, bu rakam geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 167 artışa denk geldi. 2025'in ilk dokuz ayında toplam net kâr yüzde 562 artışla 4.56 milyar TL'ye yükseldi. Koza Altın'ın altın üretimi yıllık bazda yüzde 54 artışla 36.934 ons seviyesine ulaştı. Satış hacmi ise 38.644 ons olarak kaydedildi. Nakit üretim maliyetleri yüzde 9 artışla 2.229 dolar/ons seviyesinde gerçekleşti, ancak çeyreklik bazda yüzde 4'lük iyileşme sağlandı. Şirketin net nakit pozisyonu 3Ç25 itibarıyla yüzde 15 artışla 18.5 milyar TL'ye çıktı. Bu, güçlü operasyonel nakit akışının sürdüğüne işaret ediyor. Net borç/FAVÖK oranı -5,7x olarak hesaplandı. Koza Altın hissesi, yıl başından bu yana BİST- 100 Endeksi'nin yüzde 18 üzerinde getiri sağladı. Şirket, 2026 tahminlerine göre 5.0 FD/FAVÖK çarpanıyla işlem görüyor. Gedik Yatırım olarak bu seviyeyi 'makul' buluyoruz. Güçlü finansal sonuçların hisse performansını destekleyeceğini düşünüyoruz."
Erdem YILDIZ/ Marbaş Menkul Değerler Araştırma Uzmanı
"Migros'ta hedef fiyatımız 761 TL"
MİGROS: Şirketin 2025 3.çeyrekte 106.8 milyar TL hasılat, 9.4 milyar TL FAVÖK, 3.94 milyar TL ile beklentilerin üzerinde karlılık rakamları açıkladığını görüyoruz. 3Q25'de satışlarının çeyreksel olarak geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7.7 artış, mağaza sayısının yüzde 1.2 büyümeyle 3730 mağazaya ulaştığı, toplam satış alanındaki büyümenin yüzde 3 olarak gerçekleştiği, online hizmet veren mağaza sayısının yüzde 21 güçlü büyüme kaydettiği dikkat çekiyor. Öte yandan karlılık marjlarında hem çeyreklik hem de geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre marjlarda büyüme devam etti. Genel olarak baktığımızda beklenti üzerindeki karlılık rakamlarını pozitif yorumluyoruz. Yoğun rekabet koşulları altında oluşan kampanya ve promosyon stratejilerine rağmen reel anlamda mağaza büyümesinin devamı ve güçlü operasyonları pozitif değerlendirirken online mağazacılık segmentindeki güçlü verileri önemli bir katalizör olarak yorumluyoruz. Yatırım harcamalarının teknoloji ve verimlilik odaklı ilerlenmesinin karlılık üzerinde pozitif ayrıştırıcı unsur olduğunu düşünüyoruz. 3Q25 itibariyle güçlü performansa paralel FAVÖK marjı beklentisinin yüzde 6'dan yüzde 6.5'a revize edilmesini de olumlu değerlendiriyoruz. Bu veriler ışığında Migros hisselerinde yüzde 52.3 yükselme potansiyeli ile 761 TL hedef fiyat öngörüyoruz. AL tavsiyemizi sürdürüyoruz.
OYAK ÇİMENTO: Oyak Çimento'nun 2025 3.çeyrekte 15.4 milyar TL hasılat, 4.58 milyar TL FAVÖK, 3.39 milyar TL net kâr ile beklentilerimize paralel sonuçlar açıkladığını görüyoruz. Satış kırılımına baktığımız zaman yılın ilk yarısında olduğu gibi 3Q25'te de hazır beton grubu yüzde7.7 ile pozitif ayrışırken, çimento grubunda yüzde 2.4 hafif geri çekilme ile görece negatifliğin devam ettiği dikkat çekiyor. Bu durumu ise deprem bölgesinde talebin güçlü devam etmesine rağmen görece baz etkisi oluşturmasına bağlıyoruz. Öte yandan 3Q25'te geçtiğimiz çeyreğe kıyasla çimentonun yüzde 10, hazır beton grubunun ise yüzde14 artış göstermesini pozitif değerlendiriyoruz. Genel olarak beklentilere paralel sonuçları pozitif yorumluyoruz. Deprem bölgesi talebinin hala güçlü olarak sürdüğünü izlerken, hacimsel verilere baktığımızda son çeyrek çift haneli büyüme ve son iki çeyrek hazır beton grubunda yüzde 30+ artışı önemli buluyoruz. Yılın ilk yarısında ürün fiyatlarındaki artışın enflasyonun altında kalması sonucu oluşan negatif etkinin 3Q25'te ürün fiyatlarındaki hafif de olsa artış etkisiyle görece kırıldığını izlerken, yılın geri kalanı için güncel koşullar dahilinde ürün fiyatlarını ve Marmara – Ege Bölgesi satış gelişimini yakından takip edeceğiz. Tüm bunlara ek olarak şirketin güçlü konumlanması, deprem bölgesinin pozitif etkilerinin sürmesi, kentsel dönüşüm, altyapı yatırımlarının devamı, Suriye hikayesi ve sürdürülebilir kârlılık gibi faktörler sonucu defansif ve güçlü yapısının devam ettiğini düşünüyoruz. Şirket özelinde hedef fiyatımız 29.52 TL'den yüzde 49.2 yükselme potansiyeli ile 31.85 TL'ye revize ediyoruz ve önerimizi 'tut' tan 'al' yönüne çeviriyoruz.
TURKCELL: Şirket 2025 3.çeyrekte 59.53 milyar TL hasılat, 26.51 milyar TL FAVÖK, 5.39 milyar TL net kar ile beklentilerimize paralel sonuçlar açıkladı. 3Q25'de de yıl boyu süren güçlü operasyonların devamı dikkat çekti. Genel olarak baktığımızda beklentilere paralel sonuçları pozitif yorumluyoruz. Yılın ilk yarısında olduğu gibi ikinci yarısında da yoğun rekabete rağmen etkin yönetim ve güçlü operasyonların devamını bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde 5G ile gelen gecikmesiz yüksek hızlı internet ile birlikte artması beklenen data kullanım oranları, ARPU büyümesinin devamı, sürdürülebilir karlılık, müşteri kazanımının güçlü seyretmesi, fiberleşme ve 5G ihalesi gibi başlıklar altında Turkcell hisselerinde yüzde 72.2 yükselme potansiyeli ile 160.7 TL hedef fiyat öngörüyoruz. 'Al' tavsiyemizi sürdürüyoruz. Şirket 3Q25 itibariyle beklentilerinde revizyona giderken revize rakamlarla yüzde 10 gelir büyümesi, yüzde 42-43 FAVÖK marjı, veri merkezi ve bulut segmentinde yüzde 43 gelir artışı beklerken yatırım harcamalarını ise yüzde 24'den yüzde 23'e revize ettiğini görüyoruz.
"Makro veriler ışığında MB'nin tutumu ve faiz kararları önemli"
Hikayelerin ya da trendi belirleyecek unsurların kısa süreler içerisinde majör değişimlere uğramadığını belirten Marbaş Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Erdem Yıldız, hem içeride hem de dışarıda siyasi ve jeopolitik gelişmelerin bir numaralı, makro verilerin ise iki numaralı öncelik olduğunu belirterek yılsonuna kadar borsada trendi belirleyecek ana unsurların aşağıdaki gibi olacağını öngörüyor:
*Dezenflasyon sürecinin devam etmesi fakat sürecin görece yavaşlamasıyla beraber önümüzdeki dönemde gelecek makro veriler ışığında Merkez Bankası'nın tutumu ve faiz kararları.
*İçeride ve dışarıda siyasi haber akışlarının görece azalmasına paralel makro veri odaklı gündem takibi.
*Siyasi akışın risk unsuru kısa vade için ortadan kalksa da yeni yatırımcı kitlesi ve piyasa dinamiklerinin değişmesi ışığında gelen şok haber akışlarının kısa vadeli piyasa üzerinde baskı ve volatilite yaratma potansiyeli.
*Sektörel anlamda içeride toparlanma belirtilerinin yılın ikinci yarısında takibi.
*ABD hükümetinin yeniden açılmasıyla beraber gelecek veri setlerinin yakinen takibi.
*Yapay zeka ve teknoloji temasının devamı eşliğinde gelen haber akışlarının endeks üzerinde pozitif etkisini takip etsek de değerleme anlamında pahalı soru işaretlerinin artması.
*FED'in faiz indirim politikası.
Pasifik Holding geçen hafta talep topladı
Teknolojiden lojistiğe, gayrimenkulden enerji ve madenciliğe kadar farklı alanlarda yatırımları ile dikkat çeken Pasifik Holding geçen hafta (12, 13 ve 14 Kasım) hisselerini halka arz etti. Aralarında Pasifik GYO, Pasifik Eurasia ve Pasifik Teknoloji gibi Borsa İstanbul'da işlem gören üç şirketin de bünyesinde yer aldığı Pasifik Holding'in 2 milyar TL'si sermaye artırımı, 2 milyar TL'si ortak satışı olmak üzere toplam 4 milyar TL nominal değerli hissesi Halk Yatırım ve İntegral Yatırım liderliğinde 1.50 TL'den sabit fiyatla talep toplama yöntemiyle satışa sunuldu. Halka arz sonrasında Pasifik Holding'in halka açıklık oranı yüzde 20 olacak. Pasifik Holding'in halka arzına konu payların yüzde 40'ı bireysel yatırımcılara, yüzde 10'u 100 bin lot üzeri yüksek başvurulu yatırımcılara ve yüzde 50'si yurt içi kurumsal yatırımcılara tahsis edilecek. Borsa İstanbul Yıldız Pazar'da işlem görecek Pasifik Holding, halka arzdan elde edilecek gelirin yüzde 80'ini teknoloji, lojistik, gayrimenkul ve enerji sektörleri başta olmak üzere yeni yatırımlarda, yüzde 10'unu işletme sermayesinde, kalan yüzde 10'luk kısmı da finansal borçların ödenmesinde kullanacak.
Pasifik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan, daha güçlü bir kurumsal yapı hedefiyle farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerini 2023 yılında holding çatısı altında topladıklarını hatırlattı.
Pasifik Holding'in 30 Haziran 2025 itibariyle özkaynaklarının 30.2 milyar TL'ye ulaştığını, net dönem karının ise 1.4 milyar TL olduğunu ifade eden Fatih Erdoğan, "Halka açılma vizyonunu geleceğe bırakacağımız en büyük miras olarak gördüğümüz için Pasifik Holding'i de halka açmaya karar verdik" dedi.
Pegasus'ta yeni hangarların ilk etabı Ocak 2026'da tamamlanacak
Pegasus, artan filo genişlemesine paralel olarak bakım kapasitesini de güçlendiriyor. Bu kapsamda şirket hem hafif hem de ağır bakım faaliyetlerinin gerçekleştirilebileceği, ayrıca uçak boyama hizmetinin de sunulacağı yeni bir bakım hangarı kompleksi yatırımı yapıyor. Yeni hangarların ilk etabı olan 'Boya ve Hat Bakım' hangarları ocak ayında hizmete girecek. Toplam 120 milyon dolar tutarındaki yatırımın 2026 yılı içinde tamamlanmasının ardından Pegasus'un operasyonel verimliliğinin artması, dış tedarik ihtiyacının azalması ve uzun vadeli maliyet avantajı sağlanması hedefleniyor.
Geçen yıl 37.5 milyon yolcuya hizmet verdiklerini bu yılın sonunda 40 milyon yolcuyu aşmayı öngördüklerini belirten Pegasus Hava Yolları CEO'su Güliz Öztürk, "Türkiye dahil 54 farklı ülkede 156 noktaya sefer düzenliyoruz. Bunun 38'i iç hatlardan oluşuyor. Yani, yüzde 80 yurt dışı uçuşlarımız söz konusu" dedi.
Şirketin gelirlerinin ilk dokuz ayda 2.6 milyar euro'ya yükseldiğini ve yıllık bazda yüzde 10 artış gösterdiğini de ifade eden Öztürk, operasyonel kârlılıkta dünyada ilk 3'te yer aldıklarına dikkat çekti. 2026'nın kapasite arzında daha kontrollü, daha optimize stratejiye yönelecekleri bir yıl olacağını söyleyen Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: "Uzun vadeli büyüme hikayemizi planlamaya ve icraya devam edeceğiz.
Iberia ile 1 Kasım 2025'ten itibaren başlayan 'kod paylaşımı' anlaşması kapsamında ABD'de Miami'ye bağlantılı seferlere başlamak için hazırlıklarımızı yapıyoruz. Yolcumuz Pegasus ile Madrid'e gidecek. Oradan Iberia ile Miami'ye geçecek. Mexico City, Kolombiya, JFK ve Miami uçuşları için izin sürecindeyiz. İzinlerin birkaç ay içinde tamamlanmasını bekliyoruz. Yolcularımız Pegasus ile Madrid'de gidecek, devam uçuşları Iberia ile gerçekleşecek."
Bu yıl Pegasus filosuna 9 tane sıfır uçak katıldığını, 2026'da da 8 yeni uçağın geleceğini belirten Öztürk, "Filomuzun önümüzdeki yıllarda dengeli yapıda büyümesi için Boeing ile 100'ü kesin, 100'ü opsiyonel olmak üzere 200 uçağı kapsayan anlaşma imzaladık. Bu, bizim için stratejik önem taşıyor. İlk Boeing teslimatlarının 2028'den itibaren filomuza katılmasını bekliyoruz. 2029 yılı sonuna kadar 43 tane de Airbus 321 teslim alacağız." açıklamasını yaptı.
Geçen yıl Silikon Vadisi'nde "Pegasus Innovation Lab."ın devreye girdiğini hatırlatan Öztürk, dijitalleşme ve sürdürülebilirliğin Pegasus'un gelecek stratejisinde merkezi bir yere sahip olduğunun altını çizdi.
Cimpor, 200 yıllık üretim teknolojisini değiştirmeyi başardı
Oyak Çimento'nun ana hissedarı olan Cimpor, kalsine kil (LC3) teknolojisi ile çimentoda karbondioksit emisyonunu yüzde 90 azaltmayı başardığını açıkladı.
Yıllık 24 milyon ton üretim kapasitesiyle ülkemizin en büyük çimento sanayi gruplarından Oyak Çimento'nun ana hissedarı Cimpor böylece 'karbon nötr' geleceğe önemli katkılar sağlamayı hedefliyor.
CIMPOR, yeni nesil düşük karbon ayak izli teknolojisi ile geleneksel Portland çimentosu klinkerine kıyasla; yüzde 90'a varan daha düşük karbondioksit emisyonu ve enerji tüketiminde de elektrikte yüzde 60, ısı enerjisinde ise yüzde 30'un üzerinde tasarruf sağlayan değerler ile üretim yapmayı planlıyor. 2026 yılı itibarıyla global ölçekte 1.5 milyon ton üretim kapasitesine ulaşacak olan şirket, 4 tesisi ile dünyanın en büyük kalsine kil üreticisi olmayı ve bu sayede CO₂ emisyonunu 1.2 milyon tona yakın azaltmayı öngörüyor. Dünyadaki ilk kalsine kil üretim hattı entegrasyonu olan çimento fabrikasını 2020'de Fildişi Sahili'nde, ardından Kamerun'da işletmeye alan şirketin Portekiz ve Gana'daki tesisleri de yakında devreye girecek.
CIMPOR'un modern çimento teknolojisinde yenilikçi çözümlerine dikkat çeken CIMPOR Global Holdings Yönetim Kurulu Başkanı Suat Çalbıyık, şirketin hedeflerini şu sözlerle özetledi: "Sürdürülebilirlik ve dijitalleşmeyi iş modelimizin ve geleceğe yönelik stratejimizin temeli olarak görüyoruz. Rekabetin sadece finansal başarılarla değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal sorumluluklarla da ölçüldüğü bu yeni dönemde, CIMPOR olarak düşük klinker oranına sahip çimentoların üretimi, alternatif yakıtların ve hammaddelerin kullanımı gibi unsurlardan oluşan yaklaşımımızla sektöre öncülük ediyoruz. 'Dijital Dönüşüm' ve 'Yeni Nesil Ürün Geliştirme' gibi başlıklarla sektörün önümüzdeki 10 yıldaki gelişimini şekillendirecek stratejilerimiz, kendi yol haritamızla birebir örtüşüyor."
Yüz yıllardır aynı şekilde üretim yapan çimento sektörünün ağır sanayiyle özdeşleştiği görüşünün artık değişmeye başladığını vurgulayan Suat Çalbıyık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Artık rejenerasyon zamanındayız. Kendimizi, işlerimizi, sektörümüzü en baştan tanımlama zamanı ve dünya yeniden şekilleniyor. Ancak bu değişim yalnızca teknolojide değil, değerler sistemimizde de kendini gösteriyor. Kaynaklar, üretim biçimleri, insanın doğayla ilişkisi bir kez daha tanımlanıyor. Artık sadece malzeme üretmiyoruz, CIMPOR olarak dönüşümün malzemesini üretiyoruz. Kendi geliştirdiğimiz DeOHclay (Dekarbonize Kil) teknolojisiyle düşük karbonlu çimento üretiminde öncülük ediyoruz. Bu teknoloji, klinker oranını düşürerek emisyonları önemli ölçüde azaltıyor. Bunun yanı sıra daha az klinker, daha az enerji gerektiren ve daha çevre dostu olan katkılı çimentoların üretim ve satış oranını hızla artırıyoruz"
CIMPOR Global Holdings CTO'su Berkan Fidan ise "CIMPOR olarak çimento endüstrisinde oyunun kurallarını değiştiriyoruz ve bu değişimin merkezinde çığır açan 'de'OHClay Kalsine Kil Teknolojimiz' yer alıyor. Bu teknoloji ile sadece inovasyona değil, somut çevresel çözümlere yatırım yapıyoruz. 2026 yılına kadar en az 1.5 milyon ton/yıl kapasiteye ulaşarak dünyanın en büyük kalsine kil üreticisi olmayı hedefliyoruz. Bu kapasite, yılda 5 milyon ton eşdeğer kalsine kil karışımlı çimento üretimi anlamına gelirken, bize her yıl 1.2 milyon tona kadar CO2 azaltma imkanı sunacak."
"Pazarda hızlı büyüyerek payımızı arttıracağız"
Pazar payını bir adım daha artırarak, dengeli bir şekilde büyümeyi hedeflediklerini belirten QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan; kurumsal, ticari, KOBİ, bireysel ve kredi kartı alanlarında dağınık olmayan, dengeli bir yapı kurmaya çalıştıklarını söyledi. Son on yıldır, QNB'nin Türkiye'ye gelişinden bu yana stratejilerinin hep aynı olduğunu belirten Tan, "Her yıl özel bankalar arasındaki pazar payımızı artırmaya devam ediyoruz. Segmental dağılımda mevcut dağılımızın dışında bir dağılım beklemiyoruz ama Enpara'nın ayrılması ile bankamızdan çıkan müşterilerimizin de yerini daha hızlı bir şekilde doldurmak istiyoruz. Bununla ilgili birçok stratejimiz var" şeklinde konuştu.
Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin bu yıl çok önemli sınavlardan başarıyla geçtiğini de ifade eden Tan, "Asıl yoldan çıkmak ve o patikayı kaybetmek risktir. Şu anda patikada devam ediyoruz. O patika yavaş adım, hızlı adım duruma göre aynı şekilde devam ediyor. Ben bunun çok daha önemli olduğunu düşünüyorum" dedi.
Orta Vadeli Program izlenirken yaşanan gecikmelerin Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi kaynaklı olmadığını kaydeden Tan, "Bu gecikmelerin sebebi ya dış hareketlilik ya iç hareketlilik oldu. Bu gecikmelerin herhangi bir sebebi, politika faizi veya ekonomi yönetiminin aldığı yanlış kararlarla veya 'bu kararı almasalardı daha iyi olur' diye kimse söyleyemez. Yine bir şey olsa aynı tedbirleri alırlar diye düşünüyorum. Patikadan sapılması çok büyük bir risktir. Bu patika zor bir patika. Bu patika ekonomiyi aşırı frenlemiyor ama yavaş yavaş açıyor. Programın bugüne kadar ki bu başarısı, programdan ne olursa olsun sapılmamasıyla, değiştirilmemesiyle devam ediyor. Sonuçta bu çok gürültü yaratabilecek bir program. Bu programın çok başarılı olması, ekonominin çok hızlı büyümeyeceği anlamına geliyor. Enflasyonu başka türlü kontrol altına alamazsınız" açıklamasını yaptı. Enflasyonu yüzde 60'lardan yüzde 30'lara indirmekle yüzde 30'lardan yüzde 10'un altına indirmek arasında fark olduğunun da altını çizen Tan, enflasyonu vücudu sinsi bir şekilde etkileyen 'şeker' hastalığına benzetti. Tan, "Enflasyonu yüzde 30'lardan yüzde 10'lara indirmenin daha zor olduğunu düşünüyorum. Enflasyonla mücadele için uygulanan hamleler ise 'acı reçete'. Yüzde 25 enflasyon ile 5 sene gidersiniz, ne olduğunu anlamazsınız. Şeker hastalığında da anlamazsınız ne olduğunu ama vücudun içi paramparça olur. Yani kalp krizi gibi bir şey değildir. Bir şekilde bu ilaçları alacağız, diyeti yapacağız. Bu şekeri de 70–100 mg/dL seviyesinin altına indirmemiz gerekecek yoksa vücut bunu kaldıramaz. Herkes kalp krizinden korkuyor ama bu tür sinsi hastalıklar daha kötü" yorumunu yaptı.
Geçtiğimiz hafta QNB Türkiye, Habitat Derneği ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle yürütülen 'Su ile Hayata' projesi kapsamında Gaziantep'te çocuklarla bir araya gelen Tan; QNB Türkiye'nin, 2015 yılında kurduğu 'Minik Eller Büyük Hayaller' Sosyal Sorumluluk Platformu ile bugüne kadar 750 binden fazla çocuğa ulaştığını söyledi. Tan, platformun çevresel sürdürülebilirlik alanındaki en güçlü uygulamalarından biri olan ve geçtiğimiz yıl başlayan 'Su ile Hayata' projesi ile 7–14 yaş arası çocuklarda suyun değeri, su tasarrufu ve çevresel farkındalık konularında bilinç geliştirmeyi hedeflediğini sözlerine ekledi.
Avrupa'nın araçlarını Orge şarj edecek
Orge Elektrik, tamamen yerli mühendislikle geliştirdiği elektrikli araç şarj sistemleriyle Avrupa pazarına açılıyor. Orge Elektrik CEO'su Nevhan Gündüz, "Kısa vadede bölgesel üretici, 2030 itibarıyla ise Avrupa'da ilk 10 şarj tedarikçisinden biri olacağız" dedi.
Elektrik taahhüt sektöründeki tecrübelerini e-mobiliteye taşıdıklarını ifade eden Gündüz "Elektrikli araç pazarı yalnızca otomotiv değil, enerji altyapısını da yeniden şekillendiriyor. Bu dönüşümde yerli üretim eksikliği ve ithal sistemlerin yüksek maliyeti büyük bir fırsat oluşturdu. Biz de bu alandaki mühendislik yetkinliğimizi şarj teknolojilerine yönlendirdik. Orge'nin tamamen kendi Ar-Ge ekibiyle geliştirdiği sistemler, OCPP 2.0.1 uyumlu yazılım ve ARM tabanlı modüler kontrol platformu sayesinde uluslararası tüm markalarla entegre çalışabiliyor. Bu özellik, firmayı küresel tedarik zincirine entegre olma konusunda öne çıkarıyor. Yeterli araç sayısına ve talebe ulaşılması durumunda önümüzdeki yıllarda elektrikli araç şarjına 100 milyon TL'nin üzerinde ilave yatırım yapacağız" açıklamasını yaptı.
Bu yatırımla, yeterli araç sayısına ve talebe ulaşılması durumunda 20 bin soket kapasitesi ve 5 bin noktada aktif istasyona ulaşacaklarını belirten Gündüz, "Bu yatırımlar sayesinde hem ihracat payımızı artıracağız hem de Avrupa pazarında güçlü bir Türk markası olarak konumlanacağız. İlk etapta İngiltere, Hollanda ve Almanya pazarlarını hedefliyoruz. Orta vadede Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika ve Balkan bölgesinde distribütörlük modeliyle büyümeyi; önümüzdeki 2-3 yıl içinde de Avrupa genelinde satışlarımızı başlatmayı planlıyoruz" şeklinde konuştu.
Orge'nin Ar-Ge çalışmalarında kablosuz şarj, güneş destekli sistemler ve çift yönlü enerji akışı (V2G) teknolojilerine odaklandığını da hatırlatan Gündüz "En yakın ticarileşme aşamasında olan V2G sistemiyle araçlar sadece enerji tüketicisi değil, aynı zamanda enerji üreticisi haline gelecek. 2026'da pilot uygulamalara başlamayı planlıyoruz. Bu sistem, şebeke yükünü dengeleyerek enerji verimliliğine katkı sağlayacak" bilgisini verdi.
Ayrıca Orge olarak, güneş ve rüzgar destekli istasyonlarımızla Türkiye'nin Net Sıfır 2053 vizyonuna katkı sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Gündüz "Ürün bileşenlerinin yüzde 75'i geri dönüştürülebilir malzemelerden oluşurken, üretim tesislerinde güneş enerjili sistemlerin kurulmasını planlıyoruz. Yerli üretim, yenilenebilir enerji ve akıllı yazılım birleştiğinde karbon nötr bir taşımacılık altyapısı mümkün hale geliyor. Biz bu dönüşümün mühendislik tarafını üstleniyoruz" dedi.