Yatırımcıların 2026 gündemi yoğun

2026 ve Ötesi: Fintek Ekosisteminin Yol Haritası ana temasıyla gerçekleştirilen 14. Yeni Nesil Girişimcilik Zirvesi’nde, ekosistemin önemli yatırımcıları 2026’yı ele aldı.
17.11.2025 13:30 GÜNCELLEME : 17.11.2025 13:30

2026 ve Ötesi: Fintek Ekosisteminin Yol Haritası" ana temasıyla gerçekleştirilen 14. Yeni Nesil Girişimcilik Zirvesi'nin ilk paneli Sentez Medya Kurucusu ve Para Dergisi Yazarı Musa Savaş moderatörlüğünde "Yatırımcıların Penceresinden Ekosistem" başlığıyla düzenlendi. Panele Aktif Ventures Genel Müdürü Yasemin Evsahibioğlu, 212 NexT Yönetici Ortağı Çağlar Urcan ve Simya VC Yönetici Ortağı Selma Bahçıvanoğlu katıldı. Katılımcılar, yatırım ekosistemindeki gelişmeleri, 2026 öngörülerini ve fonlarının planlarını aktardı.

FİNANSAL TEKNOLOJİ KÖPRÜSÜ

Panelde ilk sözü alan Aktif Ventures Genel Müdürü Yasemin Evsahibioğlu, Aktif Bank'ın Türkiye'nin en büyük finansal ekosistemini yönettiğine dikkat çekerek, Yaklaşık 3,5 yıl önce kurulan Aktif Ventures'ın Türkiye'de hem finansal teknolojilerin yükselişe geçtiği hem de girişimcilik ve yatırım süreçlerinin daha profesyonel bir zemine oturmaya başladığı bir dönemde doğduğunu anlattı. "Başlangıçta servis bankacılığı anlayışıyla, finteklere bankacılık yetenekleri kazandırmayı hedefleyen bir yapıydık. Ancak zamanla stratejimizi yenileyerek odağımızı Appilion platformuna çevirdik" diyen Evsahibioğlu sözlerine şöyle devam etti: "Appilion'u, teknoloji üretenlerle bu teknolojileri tüketenleri bir araya getiren bir pazaryeri gibi konumladık. Bugün girişimciler teknolojilerini Appilion üzerine yerleştirerek hem görünürlük kazanabiliyor hem de bu teknolojileri bankalar, elektronik para kuruluşları veya sigorta şirketleri gibi büyük oyuncularla buluşturabiliyor. Bu yapıyı biz "Venture Building" yani "girişim mimarisi" olarak tanımlıyoruz. Appilion'un bir tarafında girişimciler, diğer tarafında da teknolojiye ihtiyaç duyan büyük kurumlar yer alıyor."

Appilion'un merkezinde API teknolojisi bulunuyor. En basit tanımıyla API, iki sistemin birbiriyle konuşmasını sağlayan ortak bir dil. Örneğin bir bankanın sahtekarlık (fraud) tespiti için yeni bir sisteme ihtiyacı varsa, bu sistemin mevcut bankacılık altyapısıyla konuşabilmesi gerekiyor. İşte Appilion tam olarak bu ihtiyacı karşılıyor; teknolojik entegrasyonu kolaylaştıran, hazır bir altyapı sunuyor. Evsahibioğlu, platformda yer alan ürünlerin çoğunun girişimlere ait olduğunu ifade ederek, "Biz bir teknoloji pazaryeriyiz. Partnerlerimiz, teknolojilerini API versiyonlarıyla sisteme koyarak, bankalar ve finansal kurumlar için "plug & play" yani "tak çalıştır" modeliyle kullanılabilir hale getiriyor" dedi.

Bugün Appilion, 1000'in üzerinde API'ye sahip. Türkiye'de API üreten bankalar arasında birinci sırada olduklarını ifade eden Evsahibioğlu sözlerine şöyle devam etti: "Geçen yıl stratejimizi yeniden yapılandırarak entegratör rolümüzü daha da güçlendirdik. Teknoloji üreticileri ürünlerini kendileri platformumuza koymak istiyor. Bu sayede hem kapsayıcılığımız arttı hem de farklı fiyatlama ve iş modellerine sahip teknolojileri bir araya getirerek çok daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşabilir hale geldik. Bu çok kıymetli bir şey çünkü sonuçta teknoloji satın alımı çok büyük bütçeler istiyor ve eğer müşterinin bütçesine, ihtiyacına o dönemki ihtiyaçlarına yönelik ürününüz yoksa bu sizi aslında oyun dışı bırakıyor. Bunu bertaraf ettik ve Appilion'u aynı üründen birden fazla partnerin bulunduğu bir kurguya getirdik."

Evsahibioğlu, Aktif Ventures girişimcilik ekosistemine yatırım tarafında da katkı sunduklarını ve Mindvest fonu aracılığıyla bugüne kadar toplam 12 girişime yatırım yaptıklarını söyledi. Mindvest'in yönetimi şu anda Aktif Portföy altında ancak yatırım fırsatlarının bulunması, değerlendirilmesi ve ön eleme süreçleri Aktif Ventures tarafında. Evsahibioğlu, yatırım yaptıkları girişimlere yalnızca finansal destek sağlamadıklarını aynı zamanda pazara çıkış stratejilerinde de yanlarında olduklarını ifade etti. Evsahibioğlu, "Sonuç olarak Appilion, Mindvest ve diğer iştiraklerle birlikte Aktif Ventures olarak finansal teknolojiler alanında tam anlamıyla bir "girişim mimarisi" inşa ediyoruz. Hedefimiz, Türkiye'deki girişimcilik ve fintek ekosistemini global ölçekte rekabet edebilir hale getirmek" dedi.

GLOBAL ERİŞİM DESTEĞİ

Panelde ikinci sözü alan Simya VC Yönetici Ortağı Selma Bahçıvanoğlu ise Simya VC olarak erken aşama girişimlerin karşılaştığı temel zorluklara çözüm üretmeye odaklanan bir yapı olduklarını aktardı. Bu aşamadaki girişimlerin çoğu genellikle bireysel ya da melek yatırımcılardan fon bulabildiğini ancak kurumsal bir yatırım yaklaşımıyla desteklenmedikleri için ilerleyen dönemlerde, özellikle yeni yatırım turlarında bazı zorluklar yaşayabildiklerini anlatan Bahçıvanoğlu, "Biz bu noktada devreye giriyoruz. Erken aşamada hızlı yatırım süreçleriyle, bilgi birikimimizi ve geniş ağımızı girişimlerin hizmetine açıyoruz" dedi. Bahçıvanoğlu sözlerine şöyle devam etti: "Erken aşama girişimlerde gözlemlediğimiz eksikliklerden biri, yalnızca Türkiye'de değil globalde de geçerli, doğru network'lere ulaşamamak. İşte burada Alchemist Accelerator işbirliğimiz devreye giriyor. Türk girişimleri bizim aracılığımızla Alchemist ağına katıldıklarında hem birebir görüşme hem de detaylı geri bildirim alma fırsatına sahip oluyor."

Alchemist, 30 bin kişilik güçlü bir global ağa sahip. Örneğin ABD'de önemli bir bankayla çalışan bir girişim, bu ağ üzerinden başka ülkelerde de potansiyel müşterilerle eşleşebiliyor. Bu yapı teknoloji tabanlı girişimler için çok değerli bir uluslararası görünürlük ve erişim sağlıyor. Bahçıvanoğlu, "Bizimle çalışan girişimler de bu sayede küresel arenada yer alabiliyor, uluslararası müşteriler ve yatırımcılarla buluşabiliyor" dedi.

Bugüne kadar Simya VC'nin sekiz girişimi Alchemist programına kabul edilmiş ve hepsi de süreci başarıyla tamamlamış. Bunlardan biri, Aktif Ventures'ın da yatırım yaptığı B2Metric. Program sonrasında şirketin cirosunda ciddi bir artış yaşanmış ve bugün farklı ülkelerde global müşterilere hizmet veriyor. Benzer şekilde, Simya VC'nin nadir hastalıklar üzerine odaklanan sağlık girişimi de Alchemist ağı üzerinden çok güçlü bir danışma kurulu kurabilmiş. Stanford Medicine'dan isimler de bu kurulda yer almış.

Bahçıvanoğlu, Simya VC olarak daha çok 350–500 bin dolar aralığında erken aşama yatırımlar yaptıklarını ancak amaçlarının yalnızca sermaye sağlamak değil; girişimlerin büyüme stratejilerini destekleyip uluslararası ağlarla buluşturmak olduğunu aktardı.

2025 yılının da oldukça verimli geçtiğini anlatan Bahçıvanoğlu, "2022'de hayata geçirdiğimiz Simya I fonu, yalnızca 13 ay gibi kısa bir sürede hedeflerine ulaştı. Bu fondan 2025 başında son yatırımımızı yaparak toplam 12 yatırımla fonu kapattık.2025'in başında ise yeni fonumuz Simya II'yi kurduk. Yılın ortasına geldiğimizde hedeflediğimiz fon büyüklüğünün yarısına ulaştık, yıl sonuna kadar kalan kısmı da tamamlamayı planlıyoruz" dedi ve sözlerine şöyle devam etti: "2025 içinde şimdiye kadar üç yatırım gerçekleştirdik, yıl sonuna kadar iki yeni yatırım daha planlıyoruz. Toplamda 600'ün üzerinde girişimle görüştük. Ayrıca 2025'te yatırım yaptığımız girişimlerden ikisi Alchemist iş birliğiyle yürütülen yatırım turlarında devam yatırımı aldı. Bu turların liderliğini Alchemist Doha üstlendi. Bu örnekler, girişimlerle kurduğumuz ilişkinin yatırım sonrasında da sürdüğünün göstergesi. Bizim için yatırım süreci, fonlama anında bitmiyor; aksine, uzun soluklu bir ortaklığın başlangıcı anlamına geliyor."

GELECEĞİN SANAYİSİNİ ŞEKİLLENDİRMEK

Panelin üçüncü konuşmacısı olan 212 NexT Yönetici Ortağı Çağlar Urcan ise 212 Next'in iki yıl önce Türkiye'de sanayi ve derin teknolojiyi buluşturan özel bir modelle kurulduğunu anlattı. 212 Next, malzeme bilimleri ve ileri teknoloji tabanlı girişimleri merkezine alan bir fon. İnovasyonun en stratejik bileşenlerinden biri artık malzeme bilimlerinden geliyor. Sürdürülebilir üretim, çevre dostu kimyasallar, enerji dönüşümü, geri dönüşüm teknolojileri gibi alanların tümü, aslında malzeme tabanlı gelişmeler sayesinde mümkün hale geliyor. Bu vizyon doğrultusunda, Akkök Holding'in öncülüğünde 2024'ün ilk çeyreğinde Türkiye'nin ilk dikey odaklı (malzeme teknolojisi odaklı) derin teknoloji fonu olarak 212 Next hayata geçirildi. Urcan, sanayinin dönüşüm sürecinde, şirketlerin yeni teknolojilere daha erken erişme, inovasyonu iş modellerine entegre etme ve bu süreçte güvenilir bir köprüye ihtiyaç duyduklarını gördüklerini anlatarak "Bu noktadan hareketle, malzeme bilimi gibi derin ve stratejik bir alanda yenilikçi çözümler geliştiren girişimlere erken aşamada destek verebileceğimiz bir yapı kurma fikri doğdu" dedi.

Amaçlarının ileri malzeme teknolojileri alanında erken aşama girişimlere yatırım yaparken aynı zamanda sanayiyle güçlü bir işbirliği modeli oluşturmak olduğunu anlatan Urcan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kimyadan tekstile, ambalajdan enerjiye, elektronikten otomotive kadar birçok sektörde değer zincirlerini dönüştürecek malzemelere odaklanıyoruz. Biyo-bazlı doğal malzemeler, yeni nesil kimyasallar, enerji depolama çözümleri ve geri dönüşüm teknolojileri, odak alanlarımızın başında geliyor. Yatırımcılarımıza sürdürülebilir bir finansal getiri sunmayı hedeflerken aynı zamanda Türkiye'nin sanayi tabanına yeni nesil teknolojileri kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu model sayesinde sanayi şirketleri inovasyonu yakından takip edebiliyor, geleceğin teknolojilerine erken aşamada dahil olabiliyor."

212 NexT'in fon büyüklüğü 22 milyon dolar seviyesinde. Akkök Holding'in yanı sıra farklı sanayi kuruluşları ve bireysel yatırımcılar da fona katılmış. Urcan, yatırımcı kabulünün devam ettiğini, 2026'nın ilk çeyreğinde bu süreci tamamlamayı planladıklarını söyledi.

Ortalama yatırım tutarlarının girişim başına 500 bin ila 1 milyon dolar arasında değiştiğini aktaran Urcan, bugüne kadar bine yakın girişimi değerlendirdiklerini ve dört girişime toplam 4 milyon dolar yatırım gerçekleştirdiklerini söyledi. Urcan, sözlerine şöyle devam etti: "Beşinci yatırımımızın da imza sürecindeyiz ve yakın zamanda duyurmayı planlıyoruz. Bugün incelediğimiz girişimlerin yaklaşık yüzde 60–70'i Avrupa merkezli. Özellikle Almanya, Fransa, İsviçre ve İngiltere gibi teknik üniversite çıkışlı derin teknoloji ekosistemlerine odaklanıyoruz. Önümüzdeki dönemde de Avrupa ve Kuzey Amerika merkezli ileri malzeme teknolojisi girişimlerine yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Ancak bizim için yatırım yalnızca sermaye sağlamak anlamına gelmiyor. Girişimlerin büyüme yolculuğunda teknik bilgi, stratejik yönlendirme ve sektörel bağlantılarımızla destek veriyoruz. Aynı zamanda yatırımcılarımız olan sanayi şirketlerine de inovasyon ve yeni teknolojilere erken erişim fırsatı sağlıyoruz. Bu yaklaşım bizi klasik bir VC fonundan ayırıyor. Sanayi tarafında yaptığımız yatırımlarda girişimcilerin yaratabileceği stratejik etkiyi de değerlendirme imkanı buluyoruz."

ASIL BÜYÜK YATIRIMLAR YOLDA

14. Yeni Nesil Girişimcilik Zirvesi'nde Vatut Teknoloji Kurucu Ortağı & Para Dergisi Yazarı Doç Dr. Ali Efe İralı'nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Finteklerin 2026 Gündemi" başlıklı ikinci panele ise, NeoHub Kurucu Genel Müdürü Gürhan Çam, Hesap Genel Müdür Yardımcısı Lütfi Kalaycı ve Lidio Kurucu Ortağı ve CEO'su Emre Güzer katıldı. Katılımcılar, 2026 yılında finansal teknoloji ekosistemini etkileyecek konuları ve hedeflerini paylaştı.

HİBRİT MODEL

Panelde ilk sözü alan NeoHub Kurucu Genel Müdürü Gürhan Çam, NeoHub'ı kurarken Türkiye'de benzeri olmayan, hibrit bir model kurguladıklarını anlatarak sözlerine başladı. NeoHub bünyesinde kendi yazılımlarını özellikle API ve mikro servis tabanlı teknolojilerle geliştirdikleri bir yazılımevi bulunuyor. Gürhan Çam, bu sayede sadece finansal değil, yapısal anlamda da yenilikçi iş modelleri üretebilen esnek bir yapı oluşturduklarını söyledi. Çam sözlerine şöyle devam etti: "Bu hibrit modelin en büyük avantajı, Türk Ticaret Kanunu'na tabi olmamamız. Yani bir banka iştiraki olsak da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu veya 6493 sayılı Elektronik Para Kanunu kapsamına girmiyoruz. Bu durum bize çok daha geniş bir manevra alanı sağlıyor; farklı sektörlerle iş birliği yapabiliyor, bankalarla ya da fintek ekosistemindeki diğer oyuncularla çeşitli gelir kalemleri yaratabilecek yeni finansal iş modelleri geliştirebiliyoruz."

NeoHub'ın yalnızca Denizbank'a değil, tüm finansal kurumlara hizmet verebilen bir inovasyon merkezi olduğunun altını çizen Çam, bu bakış açısıyla "Deniz Akvaryum" adını verdikleri bir inovasyon merkezi açtıklarını anlattı. Çam, "Bu merkezde, yıl boyunca açık olan hızlandırma ve etkileşim programlarımız yer alıyor. Girişimler istedikleri zaman başvuru yapabiliyor; seçildiklerinde ofis alanı, mentorluk ve tüm desteklerden ücretsiz olarak faydalanabiliyorlar. Üstelik NeoHub girişimlerden herhangi bir hisse payı da talep etmiyor. Amacımız sadece onları doğru kurumlarla eşleştirip iş modellerini büyütebilmek" dedi.

Bu modelin bir ayağını da Deniz Ventures oluşturuyor. Bugüne kadar sekiz yatırım gerçekleştiren fonun özellikle Midas yatırımı büyük ses getirdi. Deniz Ventures, ağustos ayında 80 milyon dolar yatırım alan Midas'ın ilk kurumsal yatırımcısıydı. Midas'ın unicorn olma yolunda ilerlediğini, kendilerinin ise 6x çarpanla bu yatırımdan çıktıklarını söyleyen Çam, "Midas yatırımıyla birlikte ana sermayedarımız Emirates NBD'nin girişim sermayesi yatırımlarına olan yaklaşımını da dönüştürdük. Bu başarı hikayesi onları yeni bir fon kurmaya yöneltti: 100 milyon dolar büyüklüğünde bir fon oluşturuldu ve bu fonun yarısına talibiz. Böylece Türkiye'deki girişimlere yurtdışı kaynak girişini de sağlıyoruz" dedi.

NeoHub'ın girişimcilere sunduğu avantajlardan da bahseden Çam, sadece yatırım yapmadıklarını, girişimleri bankadaki iş kollarıyla eşleştirdiklerini, mentorluk verdiklerini ve uluslararası açılımlarında aktif rol aldıklarını anlattı. Çam, "Midas'ın flip-up (yurtdışına taşınma) sürecinde yer aldık. Yeni yatırımımız Onlayer'da da benzer bir süreç yürüteceğiz; girişimin Dubai veya İngiltere merkezli bir yapıya dönüşmesi gündemde. Bu tür dönüşümler, yabancı fonların Türk girişimlerine doğrudan yatırım yapabilmesinin önünü açıyor" dedi.

2025'in kendileri açısından oldukça yoğun ama verimli geçtiğini aktaran Gürhan Çam, "İlk kurulduğumuzda üç yılda artıya geçmeyi planlıyorduk, fakat 1,5 yılda bu hedefe ulaştık. 4 milyon dolar sermayeyle başladığımız yolculukta bugün 100 milyon dolar değerlemeye ulaştık. Üstelik bu değerlemenin içinde Deniz Ventures yatırımları yer almıyor" dedi. Çam son olarak 2026'ya girerken ekosistem için çok umutlu bir dönemin arifesinde olduğumuzu söyleyerek, "Hem edilen tecrübenin artması hem de ekonominin göreceli düzelecek olması sayesinde yurtdışından girişimlerimize bir para akını bekliyorum, ki şu an bir kapanmak üzere olan çok büyük yatırımlar var fintek ekosisteminde. Ezcümle toparlarsak ben çok ümitliyim" dedi.

ÖDEME SİSTEMLERİNDE BÜYÜK DÖNÜŞÜM
Gürhan Çam'ın ardından söz alan Lidio Kurucu Ortağı ve CEO'su Emre Güzer, Lidio'nun üç yıldır aktif olarak faaliyet gösterdiğini aktardı. Ancak Güzer sektörün en deneyimli isimlerinden. Türkiye'nin ilk ödeme kuruluşlarından PayU'nun yöneticiliğini de yapan Güzer, 2019'da ayrılarak Lidio'yu kurdu. Bu süreci "Pandemi döneminde şirket kurduk -şimdi geriye dönüp baktığımda, bunun tam anlamıyla bir çılgınlık olduğunu söyleyebilirim. O dönemde Collective Spark'tan yatırım aldık ve hemen ardından Merkez Bankası'na lisans başvurusu yaptık" diye anlatan Güzer, lisans için iki yıl beklemek zorunda kaldıklarını hatırlatarak şunları söyledi: "PayU ile hem ilk lisans sürecine hem de bugünkü dönüşüme bizzat tanıklık etmiş bir isim olarak lisans sürecinin hızlı olacağını düşündük. Başta '6-8 ayda faaliyete geçeriz' diyorduk ama süreç oldukça detaylı ve titiz ilerledi. Zor bir dönemdi. Yatırım almışsınız, çok hızlı faaliyete başlayacağınızı düşünüyorsunuz, rakipler hızla yol alıyor, dışarıda bir köşe başı tutma yarışı var."

Ama bu bekleyişi avantaja çevirmeyi başarmışlar. Visa'nın Türkiye'deki kart saklama işini yapmışlar. Güzer, "Bu aslında "asla yapmayız" dediğimiz bir alandı; kendi teknolojimizi dışarıya satmayı planlamıyorduk. Ancak hayatta kalmak için bu alanı yeniden tanımladık ve bu sayede yeni bir iş kolu doğdu. Hakikaten yatırım gibi bir şey oldu, sonra Vodafone ile devam ettik, Vodafone Pay'in tüm altyapısını hayata geçirdik" diye anlattı. Bugün LC Waikiki, DeFacto, MediaMarkt, SunExpress, Google, Temu gibi devlerle çalışan Lidio'nun işlem hacmi 4 milyar dolar, yıl sonunda 5 milyar doların üzerine çıkmayı planlıyorlar.

2026 için gündemdeki ana madde ise tek tıkla ödeme platformu LidioPass. Masterpass'in rakibi olan çözümün kökleri kökleri 2016'ya Lidio'nun üzerine inşa edildiği Mobile Express dönemine uzanıyor. Lidio açık bankacılık lisansı sonra sistemi Lidio Pass markasıyla yeniden konumlandırdı ve şu anda 4 milyon tüketiciye ulaşmış durumda. Bu konu 2026'da çok önemli gelişmeler yaşanabilir. "Yıllardır Türkiye'deki işletmelerin ödemelerinin Türkiye'deki kuruluşlar tarafından işlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Netflix'e ödeme yaptığınızda, neden bu işlem Hindistan'daki ya da İrlanda'daki bir banka üzerinden geçsin? Türkiye'de güçlü bankalarımız, lisanslı ödeme kuruluşlarımız var ve verinin Türkiye'de kalmasını sağlayan regülasyonlar da artık mevcut" diyen Güzer sözlerine şöyle devam etti: "Bu vizyon doğrultusunda, Merkez Bankası'nın yönetmelikte hayata geçirdiği 19. madde ile birlikte bu kapsamdaki ilk lisanslı ödeme kuruluşu olduk. Önce Worldline, ardından dLocal ile iş birlikleri yaptık. Bugün Türkiye'den yurt dışına yapılan kartlı online ödeme hacmi 10 milyar dolar. Bu 10 milyar doların Türkiye'de kalması için çalışıyoruz."

Ancak bu konuda Mastercard ile yaşadıkları fikir ayrılığı nedeniyle Rekabet Kurumu'na taşınmış durumda. Güzer bu süreci şöyle anlattı: "Mastercard ile ilişkilerimiz bozuldu çünkü Mastercard 30 yıl önce icat ettiği bir kuralın hala geçerli olduğunu iddia ediyor. Ama artık dünya değişti. Eğer hizmet burada veriliyorsa, takası BKM yapıyorsa, tüketici burada ödüyorsa, Mastercard'ın 'yurtdışına hizmet veremezsin' demesinin bir anlamı yok. Bu, sadece bizim değil, tüm sektörün dönüşümüne öncülük eden bir adım. Veri Türkiye'de kalacak, gelir burada vergilenecek, TROY kartları güçlenecek. Şu anda bu mücadeleyi tek başımıza veriyoruz, ama Merkez Bankası'nın desteğiyle Türkiye bu konuda dünyaya örnek olacak bir model geliştiriyor."

Eğer Rekabet Kurumu'ndan müspet karar çıkarsa Güzer, 2026'da bu alanda yüzde 50 büyüme öngördüğünü, çok büyük ölçekte bir hacim yaratacaklarını aktardı: "Böylece Uber, Spotify gibi küresel markalara ödeme yaparken artık yabancı ödeme kuruluşlarına değil, Türkiye'deki altyapılara güveneceğiz. Eğer bunu başarırsak, sadece Türkiye için değil, dünya ödeme sistemleri için de yeni bir sayfa açmış olacağız" dedi.

KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ FİNANS

Panelin son konuşmacısı olan Hesap Genel Müdür Yardımcısı Lütfi Kalaycı, Sipay Global çatısı altında bireysel müşterilere hitap eden bir finansal pazaryeri olarak nisan ayında faaliyete başladıklarını aktardı. Kalaycı, "Hesap'ın temel misyonu, bireylerin karmaşık finansal yaşamını sadeleştirmek ve basitleştirmek. Günümüzde bireysel kullanıcılara hizmet veren 30'dan fazla finansal kuruluş var ve özellikle kredi, kredi kartı, mevduat gibi ürünlerde yoğun bir arama trafiği söz konusu. Yalnızca Google üzerinde bu konularda aylık ortalama 40 milyonu aşkın arama yapılıyor. Dolayısıyla, onlarca kurumun yüzlerce ürünü arasında kullanıcıların doğru seçimi yapması giderek zorlaşıyor. Biz de bu karmaşıklığı ortadan kaldırmak için yola çıktık. Henüz kuruluş yılımızı tamamlamamış olmamıza rağmen, ihtiyaç kredisi, kredi kartı, mevduat, konut kredisi ve taşıt kredisi alanlarında bankalara 2 milyonu aşkın yönlendirme gerçekleştirdik" dedi.

Hesap bu yılı iki faza ayırmış. İlk fazda, Google'daki yoğun kullanıcı arama taleplerine doğru ve sade bilgilerle yanıt verebilmeyi hedeflemişler. İkinci fazda ise mobil uygulamamıza odaklanmışlar. Lütfi Kalaycı, "Uygulamamız şu anda mağazalarda yer alıyor ancak geliştirmeleri sürüyor. Bu ikinci aşamada, kullanıcıların finansal kararlarını daha kişiselleştirilmiş bir deneyimle alabilmelerini sağlamak istiyoruz dedi.

2026 ve sonrasına dair oldukça umutlu olduğunu söyleyen Kalaycı sözlerini şöyle sürdürdü: "Son üç yılda özellikle B2C alanında yeni iş modellerinin ortaya çıkmasına ya da mevcut modellerin dijitalleşme sürecinin hızlanmasına tanıklık ediyoruz. Artık kullanıcılar sadece bankalarda değil, pazaryerleri ve e-ticaret platformları üzerinden de finansal ürünlere erişebiliyorlar. Ancak bu kolay erişimin beraberinde finansal hayatın orkestrasyonuna duyulan ihtiyacı artırıyor. Hesap olarak biz, işte bu "finansal orkestrasyon"un merkezinde olmayı hedefliyoruz. Kullanıcının harcama analizlerini, gelir-gider dengesini, nakit akışını takip ederek, kişisel ekonomisini bir şirketin bilançosu gibi yönetmesine yardımcı olmayı amaçlıyoruz."

BİZE ULAŞIN