Türkiye'nin yerel üretim gücünü, kadın girişimciliğini ve organik tarımı birleştiren Rose & Cure, sentetik içermeyen, doğal üretim anlayışıyla Isparta'dan doğup ülke ekonomisine katkıda bulunuyor. Organik gül yetiştiriciliğini modern formülasyon teknolojisiyle birleştiren Rose & Cure, yılda 20 ton gül çiçeği işleyerek gülden katma değerli cilt bakım ürünleri üretiyor ve her yıl 6 ton yaşamı yeniden yeşertiyor. Markanın kurucusu Gülce Altıntaş, "Organik üretim pahalı bir yol ama uzun vadede kazandıran tek model. Biz 2018'den bu yana özkaynakla büyüyerek, her yıl ortalama yüzde 30 ciro artışı yakaladık. Kaliteden taviz vermeden ölçeklenmenin mümkün olduğunu kanıtladık" dedi.
Rose&Cure markasının temelleri, Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş'ın Osmanlı tıbbı üzerine yaptığı araştırmalar sırasında gülün şifa verici özellikleriyle tanışmasıyla atıldı. Akademik hayatı boyunca gül üzerine 40'tan fazla makale, 7 Türkçe ve 1 İngilizce kitap kaleme alan Prof. Dr. Ayten Altıntaş, bu alandaki engin bilgi birikimini kızı Gülce Altıntaş'a aktardı. 2018'den itibaren annesinin danışmanlığında "organik gül yetiştiriciliği" çalışmalarına başlayan Gülce Altıntaş, 2019 yılında Rose&Cure markasını kurumsallaştırarak girişimcilik yolculuğunu başlattı. Bugün marka; gül suyu, gül yağı, krem, maske ve serum gibi doğal cilt bakım ürünleri üretiyor. Rose & Cure, kuruluş hikâyesinden 2026 vizyonuna uzanan süreçte üretim modelini, pazar hedeflerini ve büyüme planlarını açıkladı.

"Gül doğru işlendiğinde hem tedavi hem kalkınma aracı"
Rose&Cure markasının hikayesine değinen Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Osmanlı tıbbı üzerine yaptığı araştırmalarda gülün sadece bir koku değil, bir şifa kaynağı olduğunu gördüğünü söyledi. Gülün, hem insan beyni hem de hücreler üzerindeki iyileştirici gücünün bedeni olduğu kadar ruhu da dengelediğini dile getirerek şöyle devam etti:
"Yüzyıllar önce hekim reçetelerinde yer alan bu bilgi, bugün bilimsel olarak da doğrulanıyor. Biz Rose & Cure'da bu bilgiyi doğallığını bozmadan günümüze taşıyoruz. Gülün frekans, enerjisi ve içeriğindeki aktif maddeler insan sağlığıyla çok uyumlu. Ancak bu etkiyi sadece genetiği ile oynanmamış saf Isparta gülünü pestisitsiz ve geleneksel yöntemlerle üreterek elde edebiliyoruz. Bu yüzden organik üretim bizim için bir tercih değil, bir zorunluluk. Gül, doğru işlendiğinde hem bir tedavi hem de bir kalkınma aracıdır."
"Hedefimiz Türk gülünü dünya raflarına taşımak"
Gülün Türkiye'nin hem kültürel hem ekonomik hazinelerinden biri olduğuna değinen Rose&Cure kurucusu Gülce Altıntaş ise, "2024 yılında Türkiye gül ürünleri ihracatından 50 Milyon Euro gelir elde etti. Bu rakam gelişime çok açık. Ancak yıllarca bu potansiyel yeterince değerlendirilemedi. Biz Rose & Cure olarak gülün gerçek değerini yeniden kazandırmak istiyoruz" dedi. Gülce Altıntaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ürünlerimizin tamamı sentetik kimyasal içermeyen, izlenebilir üretim zincirinden geliyor. Saf olarak ürettiğimiz Gül suyu, gül mayası ve gül yağı dışında tüm ürünlerimizi kendi formülasyonumuzla üretiyoruz, Türkiye'de raflarda alınabilecek ilk organik gül markası olma sorumluluğunu taşıyoruz. Organik üretim pahalı bir yol ama uzun vadede kazandıran, toprağı ve ekosistemi koruyan tek model. Biz organik tarım sayesinde toprağın ömrünü uzatıyoruz. Konvansiyonel tarımla 20-25 yılda çoraklaşan toprak organik tarım sayesinde 50 yıl yaşayabiliyor. Ve tabi aynı şekilde üzerinde yaşayan canlıları da korumuş oluyoruz. 1990'lardan bu yana arı türlerinin %25'inin neslinin tükendiğini düşündüğümüzde pestisitsiz tarım artık sadece bir tarım metodu değil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Biz 2018'den bu yana özkaynakla büyüyerek, her yıl ortalama yüzde 30 ciro artışı yakaladık. Kaliteden taviz vermeden ölçeklenmenin mümkün olduğunu kanıtladık. 2024 yılında 50 Milyon ciro elde ettik. Kısa vadede ise yüzde 10 EBITDA marjı, orta vadede ise yıllık yüzde 25–40 ciro büyümesi hedefliyoruz. İhracatta özellikle Avrupa ve Körfez ülkelerinde seçili kanallarda konumlanarak, Türk gülünü dünya raflarında hak ettiği noktaya taşımak istiyoruz. Bugün Dubai ve İsviçre'ye düzenli sevkiyatlarımız var; ABD'de ise niş kanallarda pilot satışlarımız başladı.
"20 Dönüm Toprakta, Her Yıl 6 Ton Yaşamı Yeniden Yeşertiyoruz"
Konvansiyonel tarım yerine organik üretimi benimsediğimiz için, her yıl 20 dönümlük gül bahçemizde yaklaşık 80–320 kg sentetik gübrenin toprağa karışmasını önlüyor, 4–6 ton organik maddeyi toprağa geri kazandırıyor, mikrobiyal canlılığı %50'ye kadar artırıyor ve 2–6 ton karbonun doğada tutulmasına katkı sağlıyoruz. Böylece yalnızca güllerimizi değil, toprağın canlılığını, su kaynaklarını ve ekosistemin doğal dengesini de koruyor; her hasatta toprağın da bizimle birlikte nefes almasını sağlıyoruz.

"Geleceğe yatırım: Ar-Ge, inovasyon ve ihracat"
Türkiye kozmetik pazarı 2024'te yaklaşık $3,7 milyar düzeyinde; bunun içinde doğal/organik kozmetik segmenti küçük ama hızlı büyüyor. Bu çerçevede Rose & Cure olarak Türkiye'de organik/temiz cilt bakımı işinde ilk etapta %1–2 pazar payı (12–18 ay) ve dermokozmetik alt-kategorisinde seçili kanallarda %3–5 pay hedefliyoruz; ihracatla birlikte toplam organik gelir payımızı kademeli artıracağız. 2026 yılında hedefimiz ise sürdürülebilir ve kârlı büyümeyi koruyarak çok kanallı satışımızı derinleştirmek, seçili Avrupa ve Körfez pazarlarında ihracat payını artırmak, 2–3 yeni ürün lansmanıyla portföyü 'az ama etkili' çizgide büyütmek ve müşteri yaşam boyu değerini yükseltmek. Kalite ve Ar-Ge kapasitesi için laboratuvar altyapısına, üretimde verimliliği artıracak otomasyon/ambalaj hatlarına ve dijital tarafta veri analitiğine yatırım planlıyoruz.
"Her sezon yüzlerce kişiye istihdam sağlıyoruz"
Organik üretim maliyetleri geleneksel yöntemlere göre ortalama yüzde 35 daha yüksek, ancak bu farkı süreç verimliliği ve israfı azaltarak dengeliyoruz. Bugün 10 kişilik çekirdek ekibimizle, her sezon yüzlerce kişiye istihdam sağlıyoruz. Gül tarımı, kırsalda kadın emeğini ve yerel ekonomiyi güçlendiren stratejik bir alan, bu yönüyle Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme hedeflerine katkı veriyoruz."
Rose&Cure'ün üretim zinciri, yerel çiftçiler, kadın istihdamı ve üniversite–sanayi iş birliklerinden oluşan güçlü bir ekosisteme dayanıyor. Bakır imbiklerde, odun ateşinde distilasyonla elde edilen gül suyu ve gül yağı hiçbir katkı içermiyor; markanın tüm ürünleri PETA onaylı ve vegan. Gül hasadı dönemlerinde kadın iş gücü ön plana çıkarken, Rose&Cure bu yönüyle de kapsayıcı bir istihdam modeli oluşturuyor.