Deride büyük hedefleri var…

Deri konfeksiyonun üssü Zeytinburnu’nda büyüyen Sansar Deri, perakendeye de girdi. Şu anda üç olan mağazalarında 20 Türk üreticisinin ürünlerini satıyor. İhracattan asla vazgeçmeyeceklerini söyleyen Sansar Deri’nin ikinci kuşak patronu Fatih Sansar’ın en büyük hedefi ise ABD ve Kanada pazarı…
03.06.2025 10:42 GÜNCELLEME : 03.06.2025 10:42

ÖZBEY MEN/ Deri sektörü Türkiye'de en eski iş kollarından. Gerek tabakhane, gerekse konfeksiyonda dünyada sayılı ülkeler arasında yer alıyoruz. Konfeksiyonda Zeytinburnu gibi bir üssümüz var. Neredeyse tamamı KOBİ'lerden oluşan deri konfeksiyoncuların yine neredeyse tümü ihracatçı. Ülkeye döviz kazandıran Zeytinburnu'ndaki yüzlerce firmadan biri de Sansar Deri. Yaklaşık 40 yıllık bir geçmişe sahip. Tokatlı girişimci İbrahim Sansar ve eşi Züleyha Sansar memleketlerinde deri şapka üretimiyle bu sektöre adım atmışlar. Şu anda ise şirketin başında ikinci kuşak Fatih Sansar var. Deri konfeksiyonun kendisi için bir tutku olduğunu söyleyen Fatih Sansar, üretim ve ihracatın yanı sıra perakendede de büyüme planları yapıyor. Şu anda üç olan perakende mağazalarında 20 Türk üreticinin ürünlerini satıyor. Aynı zamanda kano tutkunu olan Fatih Sansar ile deri sektörünün geleceğini ve Sansar Deri'nin hedeflerini konuştuk…

Deri sektörüne nasıl girdiniz? Aileniz bu işe nasıl başladı?

Deri sektörüne aile kökenli bir geçmişle adım attım. 1987 yılında anne ve babam bu sektöre girdi. Ben ise ikinci nesil olarak bayrağı devraldım. Küçük yaşlardan itibaren üretim süreçlerine ve deriyle yapılan işçiliğe tanıklık ettim. Bu bir meslekten öte, zamanla benim için bir tutkuya dönüştü. Firmamız 1987 yılında Tokat'ta kuruldu. Üretim yolculuğumuz, evimizde deri parçalarını işleyerek başladı. İlk olarak deri şapka üretimiyle sektöre adım attık. Zamanla uzmanlık alanımızı genişleterek deri mont imalatına yöneldik. Sonraki yıllarda ise ürün gamımızı çeşitlendirerek tekstil mont ve kaban üretimine de başladık. Bugün, sadece üretim değil, aynı zamanda tasarım ve koleksiyon bazlı çalışmalar da yapıyoruz. Danimarka, İtalya, Yunanistan, Rusya, Kazakistan ve Türkiye gibi birçok ülkede düzenlenen uluslararası fuarlarda markamızı başarıyla temsil ediyoruz. 1995 yılında beri İstanbul'da üretim yapmaktayız.

Ürün gamınızda neler var?

Ürün gamımızda deri montlar, kuzu kürkünden üretilen kabanlar ve değerli kürklerden tasarlanan dış giyim ürünleri yer alıyor. Özellikle soğuk iklimlerde maksimum konfor ve sıcaklık sağlayan, uzun ömürlü giysiler üretiyoruz. Kaz tüyü mont ve parkalar, kaşe kabanlarımız çok tutuluyor. Üretimde doğal materyalleri tercih ediyor, polyester gibi sentetik malzemelerden uzak duruyoruz. Hem estetik hem de fonksiyonel açıdan güçlü parçalar üretmeyi hedefliyoruz. Kendi üretimimiz her zaman olmuştu ama son yıllardaki ekonominin bozukluğu, düşük kur bizi fason üretim yapmaya zorladı. Şu anda sadece fason üretimi yapıyoruz. Yıllık 20 bin mont üretim yapacak bir potansiyelimiz var. Yine yıllık 1.5-2 milyon dolar düzeyinde ihracatımız bulunuyor. En fazla ihracatımız Rusya, Kazakistan ve Avrupa'ya. Amerika'ya da satışımız var. ABD en büyük hedef pazarımız.

ABD, Kanada gibi büyük pazarlara girmek için ne gibi desteklere ihtiyacınız var?

Sansar markası olarak ABD pazarına girmeyi hedefliyoruz. Bu büyük ve stratejik pazarda varlık gösterebilmek adına özellikle uluslararası fuarlara katılım bizim için kritik önem taşıyor. Bu noktada, devletin sağladığı fuar desteklerinden faydalanmayı planlıyoruz. Bu tür teşvikler, markamızın yurt dışı tanıtımı ve yeni müşteri ağları kurması açısından büyük bir itici güç olacaktır.

Dünyada deri ürünlerine talep nasıl?

Dünyada deri ürünlere talep az. Bunun arkasında birçok etken var. Bunlardan biri, küresel moda endüstrisinin yönlendirmeleri. Özellikle bazı küresel güçler, petrol türevlerinden üretilen sentetik malzemeleri öne çıkararak hem maliyet avantajı sağlıyor, hem de bu ürünleri moda haline getirerek büyük bir ekonomik rant elde ediyorlar. Ayrıca, son yıllarda bazı ünlülerin ve markaların deri karşıtı duruş sergilemesi, deri ürünlerinin görünürlüğünü azaltıyor. Bu da tüketici algısını doğrudan etkiliyor. Ancak bu sentetik ürünlerin uzun vadede hem insan sağlığı hem de çevre üzerinde ciddi olumsuz etkileri olduğu giderek daha net ortaya çıkıyor. Deri, doğal ve uzun ömürlü bir malzeme olarak aslında sürdürülebilirliğe çok daha uygun. Bu bilinç arttıkça, insanların tekrar doğal ürünlere ve dolayısıyla deriye yöneleceğini düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda deri ürünlerine olan talebin yeniden yükselmesini bekliyoruz.

ABD'nin yeni ek vergi uygulamaları Türk deri sektörü için bir fırsat olabilir mi?

Türk derisinin özellikle soğuk iklime sahip ülkelerde, yani Kuzey Yarım Küre'de daha etkin bir şekilde tanıtılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bölgelerde deri ürünlere olan ihtiyaç hem fonksiyonel hem de estetik açıdan yüksek. Dolayısıyla bu pazarlarda Türk derisinin kalitesi ve tasarımıyla öne çıkması mümkün. Ayrıca, ABD'nin bazı ülkelere uyguladığı yeni ek vergilerin Türk deri sektörü için bir avantaj yaratabileceğini düşünüyoruz. Bu durum bize pazarda rekabet avantajı sağlayabilir, ancak etkilerini tam olarak görmek için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Süreci yakından takip ediyoruz.

Deri sektörünün sorunları nelerdir? Bu sorunları açmak için neler yapılmalı?

Deri sektörünün en temel sorunlarının başında nitelikli iş gücüne ulaşamamak ve finansmana erişimde yaşanan zorluklar geliyor. Üretim yapan firmalar olarak, özellikle deneyimli ustalar ve genç iş gücünü sektöre kazandırmakta ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bu durum hem üretim kalitesini hem de kapasiteyi doğrudan etkiliyor. Meslek liseleri ve çıraklık merkezlerinin sektörle daha entegre çalışması, yeni nesli bu alana kazandırmak açısından büyük önem taşıyor. Bir diğer önemli sorun ise krediye ulaşmakta yaşanan güçlükler. Özellikle ihracat yapan firmalar olarak, döviz girdisi sağladığımız halde finansman desteği konusunda gereken kolaylığı göremiyoruz. Oysa ki, ihracatçının önünü açmak, ülke ekonomisi açısından da kritik öneme sahip. Devletin bu alanda tartışmasız daha fazla destek vermesi gerekiyor. Gerek düşük faizli kredi imkânları, gerekse ihracata yönelik teşvikler artırılmalı. Ayrıca sektörün stratejik bir alan olarak tanımlanması, uzun vadeli politikalarla desteklenmesi şart.

Perakende mağazacılığa girdiniz. Bu alanda nasıl bir büyüme planlıyorsunuz?

Perakende mağazacılığa 2024 Aralık ayında başladık. Şu anda 3 şubemiz var. Sirkeci, Zeytinburnu ve Tokat. İstanbul'da turistin yoğun olduğu yerlerde mağaza açmayı düşünüyoruz. Yurt dışı planımız şu anda yok. Mağazamızda 20 Türk firmasının ürünlerini satıyoruz. Sattığımız ürün gamı doğal ürünler, deri mont, kürklü ve yünlü ürünler. İnsana mutluluk veren ürünler satmaya çalışıyoruz. Doğal ürünlerin çeşidini geliştireceğiz. Keten ve pamuktan yapılmış, el emeği elbiseler üretip satmak istiyoruz. Ayrıca deri ve kürk doğal malzemeli ayakkabılar satmak da hedeflerimiz arasında.

Tokat'taki fabrikası depremde yıkıldı

Sansar Deri'nin Tokat'ta kurduğu konfeksiyon tesisinin depremde yıkıldığını belirten Fatih Sansar, bu yüzden üretimi bırakmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Sansar, "Ne yazık ki Tokat'taki üretim tesisimiz depremde ağır hasar aldı ve tamamen kullanılamaz hale geldi. O tarihten bu yana devlet desteği alamadık. Bu şartlar altında oradaki üretimi yeniden başlatmamız şu an için mümkün görünmüyor. Ayrıca genel olarak tekstil ve konfeksiyon sektörünün içinde bulunduğu zorluklar, sektörde faaliyet göstermeyi her geçen gün daha da güçleştiriyor. Mevcut politikalar nedeniyle birçok üretici gibi biz de ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bu nedenle Tokat'taki üretim faaliyetlerimize devam etmeme kararı aldık" diyor.

BİZE ULAŞIN