HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Dünyada ve Türkiye'de yeni nükleer santral projeleri hız kazanıyor. Son veriler, dünyada yapım aşamasında olan 68 reaktör olduğuna işaret ediyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesiyle bu ülkeler arasında dördüncü sırada yer alan Türkiye, yeni nükleer santral projelerini de devreye sokmaya hazırlanıyor. 2053 net sıfır karbon hedeflerine ulaşılması için Akkuyu NGS'nin yanında Sinop ve Trakya'da iki büyük ölçekli NGS inşa etmeyi, ayrıca küçük modüler reaktörler (SMR) kurmayı hedefleyen Türkiye, yeni projeler için Çin, Rusya, Güney Kore ve Kanada'yla görüşmelerini sürdürüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yaptığı bir açıklamada yeni nükleer projelere resmiyet kazandırmak istediklerinin altını çizerek, ikinci ve üçüncü NGS projeleriyle Rusya, Güney Kore ve Çin'in ilgilendiğini, bunlara ek olarak Kanada'dan Candu şirketiyle de görüşmelerin sürdüğünü söyledi. Rosatom'un Akkuyu NGS'yi 2010 yılında imzalanan 20 milyar dolarlık anlaşma kapsamında inşa ettiğini anımsatan Bakan Bayraktar, Sinop ve Trakya bölgesinde kurulacak yeni santral projelerinde bu yıl somut gelişmeler beklediklerini ve çalışmaların hızla sürdüğünü belirtti. 2024 yılı sonu itibarıyla Akkuyu NGS projesinde yerlileştirme oranı yüzde 58'i aşarken, Sinop ve Trakya nükleer santralleri ile SMR'lerde, Akkuyu'ya kıyasla daha yüksek yerlilik oranı ve teknoloji transferi hedefleniyor. Edinilen bilgiye göre, Sinop ve Trakya nükleer santralleri için yürütülen müzakerelerde, yerli tedarik ve teknoloji transferi konuları öne çıkıyor. SMR teknolojileri kapsamında, özellikle güvenilirliği kanıtlanmış, uluslararası sertifikasyon süreçlerinden geçmiş ve yüksek yerlileştirme potansiyeli sunan tasarımlara odaklanılıyor.
MİLLİ YETKİNLİKLER GELİŞTİRİLECEK
2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'ne göre, SMR'ler başta olmak üzere, nükleer enerji alanında yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi, bu teknolojilerin ulusal enerji stratejisine entegre edilmesi hedefleniyor. 4. Nesil Nükleer Reaktörler Yol Haritası'nın hazırlanması ve nükleer güç santralinin tasarımı, imalatı, inşası, kurulumu, işletimi, bakımı, onarımı ve sökümü ile yakıt çevrimi gibi tüm yaşam döngüsünde milli yetkinliklerin ve ihracat yeteneklerinin geliştirilmesi planlanıyor. Ayrıca, mobil nükleer reaktörlerin üretim ve kullanım olanaklarının yaygınlaştırılması hedefleniyor. Nükleer teknoloji alanında kapasiteyi artırmak üzere Nükleer Teknopark kurulması öngörülüyor. Stratejide, SMR'lerin düşük sermaye ihtiyacı, saha esnekliği ve modüler yapısı ile geleneksel nükleer santrallere göre avantajlar sunduğu belirtilerek, SMR'lerin daha az ilk yatırım maliyeti ve kısa inşa süresi ile elektrik talebine hızlı karşılık verme kapasitesine sahip olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, yenilenebilir enerji santralleriyle oluşturulacak hibrit enerji sistemleri, hidrojen üretimi, proses ısısı, tuzlu su arıtma ve bölgesel ısıtma gibi kojenerasyon uygulamalarıyla karbonsuzlaşma hedeflerine önemli katkılar sunabileceği ifade ediliyor. Türkiye'nin, SMR teknolojilerinin ticarileşmesini sağlamak amacıyla yerli sanayinin daha fazla dahil olacağı yenilikçi iş modelleri ve yasal çerçeveler geliştirildiğinin altı çiziliyor.
Akkuyu NGS projesiyle gelişen yerli sanayinin, Türkiye'deki yeni projelerle sıçrama yapması, global projelerin kapılarını aralaması bekleniyor. Sektör temsilcilerinin açıklamalarına göre, Akkuyu'da tecrübe kazanan firmalar, elde ettikleri birikimi yurt dışı pazarlarda değerlendirmeyi hedefliyor. Macaristan, Mısır, BAE'deki projelere Türk şirketler ürün ve hizmet sağlarken, birçok firma Avrupa, Asya ve Orta Doğu'daki yeni santraller için ekipman ihracatı imkanlarını değerlendiriyor. PARA Dergisi olarak biz de yeni nükleer santral projelerini ve yerlileşme çalışmalarını araştırdık.
2053'TE 20 GW HEDEFLENİYOR
Türkiye, enerji arz güvenliğinin sağlanması; yeşil, sürdürülebilir ve güvenilir kaynakların artırılması; bunun yanında, 2053 net sıfır karbon hedeflerine ulaşılması için enerji portföyüne nükleer enerjiyi ekleme yolunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu doğrultuda, Akkuyu NGS'nin yanında Sinop ve Trakya'da iki büyük ölçekli nükleer santral daha inşa edilmesi, ayrıca SMR'lerin kurulması planlanıyor. Böylece, nükleer santrallerin kurulu gücünün 2035 yılında 7.2 GW (gigavat) seviyesine, 2053 yılında ise 20 GW; elektrik üretiminde nükleer santrallerin payının ise yaklaşık yüzde 30 seviyelerine gelmesi hedefleniyor. Hükümetten yapılan açıklamalara göre, Türkiye'de şu anda inşa edilen ve toplam kapasitesi 4.8 GW olan Akkuyu NGS'nin ilk ünitesinin bu yıl sonunda, dört ünitenin ise birer yıl arayla 2028 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi planlanıyor. Akkuyu NGS devreye alındığında, Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu tek başına karşılaması bekleniyor.
SİNOP İÇİN RUS VE GÜNEY KORE İLE GÖRÜŞÜLÜYOR
Şimdi de, Türkiye'nin ikinci ve üçüncü NGS projelerinde gelinen aşamaya hızlıca bir göz atalım. Atom Enerjisi Komisyonu'nca 1974'te ülke çapında yapılan saha araştırmaları neticesinde Akkuyu sahasının yanında Sinop sahası da bir nükleer santral kurulumu için uygun bulundu. Sinop NGS'nin kurulumu için yapılan proje yarışmalarının başarıya ulaşmaması neticesinde, 2013'te Japonya ile bir hükümetlerarası anlaşma imzalandı. Ancak her iki ülkenin mutabakatıyla Sinop projesinde iş birliğine devam etmeme kararı alındı. Sinop'ta bir nükleer santral projesinin hayata geçirilmesi konusunda kararlı olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB), Türkiye Nükleer Enerji A.Ş.'yi (TÜNAŞ) görevlendirdi ve proje kapsamında 2020'de ÇED olumlu kararı alındı. TÜNAŞ, Sinop sahasında uluslararası standartlara uygun olarak detaylı teknik çalışmalar gerçekleştirmiş olup 2024 yılında Nükleer Düzenleme Kurumu'ndan (NDK) "saha onayını" aldı. Böylelikle Sinop Sahası'nın nükleer santral kurulumuna uygun olduğu teyit edildi. ÇED olumlu kararına müteakip kara ve kıyı tarafında imar planları hazırlandı ve bu planlar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca onaylanarak kesinleşti. Halihazırda Sinop Nükleer Santral Projesi için yatırım görüşmeleri Rusya ve Güney Kore ile sürmekte olup henüz bir anlaşma imzalanmadı. Yatırımcı ülke veya ülkeler belirlendikten sonra anlaşma imzalanmasını takiben sahada yatırıma ivedilikle başlanabilmesi için gerekli tüm hazırlıklar tamamlanıyor.
TRAKYA'DA SAHA BELİRLENDİ
ETKB, üçüncü nükleer santralin kurulumu için (Trakya) 2013'te yer seçimi çalışmalarına başladı. Bu çalışmalarda ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde ilgili kurumlardan veriler toplanarak kapsamlı bir coğrafi bilgi sistemi oluşturuldu, fay hatlarına uzaklık, depremsellik, soğutma suyu mevcudiyeti, nüfus yoğunluğu, topoğrafya, arazi kullanımı gibi pek çok kriter ışığında aday sahalar belirlendi. Yerli ve yabancı uzmanların katılımı ve nükleer enerji alanında yetkin şirketlerin uzun ve detaylı çalışmaları neticesinde Trakya'da bir saha belirlendi ve sahanın sınırları netleştirildi. Sahanın nükleer tesis kurulumuna uygunluğunun teyidi için teknik çalışmalar devam ediyor. Projenin gerçekleştirilmesine yönelik olarak potansiyel yatırımcı ülkeler ile toplantılar gerçekleştirilmiş olup müzakereler sürüyor.
YÜKSEK YERLİLEŞTİRME POTANSİYELLİ TASARIMLAR İLGİ ODAĞI
Geleneksel büyük nükleer santrallerin yüksek inşaat maliyetleri ve uzun süren inşaat süreleri, ayrıca yüksek güvenlik koşullarının sağlanmasının zorlukları nedeniyle, dünyada SMR sistemlerine geçilmesi hedefleniyor. Türkiye de enerji arz güvenliği ve 2053 karbon nötr hedefine ulaşabilme için yeni dönem enerji stratejileri içinde yenilikçi tasarımları, modüler yapıları ve küçük boyutlarıyla SMR'lara yer vermeye hazırlanıyor.
ETKB'den edilen bilgiye göre, Türkiye SMR teknolojileri kapsamında özellikle güvenilirliği kanıtlanmış, uluslararası sertifikasyon süreçlerinden geçmiş ve yüksek yerlileştirme potansiyeli sunan tasarımlara odaklanıyor. Basınçlı su reaktörleri (PWR) tabanlı SMR'ler başta olmak üzere, hem elektrik üretimi hem de ısı/kojenerasyon uygulamalarına uygun, farklı güç aralıklarında modüler reaktörler değerlendiriliyor. Ayrıca, ileri nesil (Gen-IV) reaktör tasarımlarının orta ve uzun vadede incelenmesi planlanıyor.
Öte yandan, Türkiye'de SMR kurulumu için öncelikli olarak elektrik arz güvenliğinin güçlendirilmesi gereken, mevcut altyapıya yakın, soğutma suyu temininin sağlanabileceği ve endüstriyel tüketimin yoğun olduğu bölgeler değerlendiriliyor.
YÜZER PLATFORMLAR BİLE GÜNDEMDE
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şule Ergün SMR'lerin, 10-300 MWe güç aralığında çalışan, kompakt ve modüler yapıda tasarlanmış yeni nesil nükleer reaktörler olduğunu vurgulayarak, "küçük" ifadesinin reaktör gücünü, modüler ifadesinin ise fabrikada üretilip sahada birleştirilebilen ekipmanı ifade ettiğini belirtti. SMR'ların; elektrik üretimi, endüstriyel ısı, deniz suyu tuzsuzlaştırma gibi çeşitli amaçlara yönelik olarak karada, su altında veya yüzer platformlarda kurulabileceğinin altını çizdi.
Ergün, "SMR'lerin öne çıkan özellikleri; düşük güç ve alan gereksinimi, gelişmiş pasif güvenlik sistemleri, bütünleşik tasarımlar, alternatif yakıt ve soğutucu kullanımıdır. Ayrıca çoklu modül konseptiyle aynı sahada birden fazla reaktör modülü çalıştırılabilir, bu sayede toplam güç artırılabilir ve santralin işletme için kullanılan tüm veriler tek bir kontrol odasında toplanabilir. Ancak bu durum modüller arası etkileşim, insan faktörleri, sistem bağımlılıkları ve acil durum yönetimi açısından yeni güvenlik değerlendirmeleri gerektirir" dedi.
DÜNYADA ÖNE ÇIKAN SMR TASARIMLARI
Bu arada dünyada henüz yaygınlaşmayan SMR'lere yönelik, birçok ülke tarafından tasarım ya da araştırma çalışmaları devam ediyor. Türkiye Elektrik Sanayi Birliği'nin,"SMR Küçük Modüler Reaktörler" raporunda, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) ve Dünya Nükleer Birliği (WNA) tarafından yapılan yayınlar ışığında öne çıkan SMR türleri, "su soğutmalı reaktörler, yüksek sıcaklık gaz soğutmalı reaktörler, ergimiş tuz reaktörleri, hızlı nötron reaktörleri, mikro reaktörler ve diğer teknoloji kullanımları" olarak sıralandı. Prof. Dr. Ergün ise, dünyada öne çıkan SMR tasarımlarına yönelik şu bilgileri paylaştı:
"İnşaatı süren CAREM (Arjantin), tasarım lisansı almış 60 MWe'lik NuScale VOYGR (ABD), farklı ülkelerde kurulması gündemde olan 100 MWe'lik SMART (Güney Kore), inşaat aşamasında olan ACP100 (Çin) ve düşük maliyetli BWR tasarımı BWRX-300 (GE-Hitachi)."
Bu projelerde raporlanan yatırım maliyetlerinin oldukça geniş bir aralıkta olduğuna dikkat çeken Ergün, "Bunun nedeni, maliyetin teknolojiye ve projenin farklı özelliklerine göre farklılık göstermesi" ifadelerini kullandı.
GELECEKTE ÖNLERİ AÇIK
ThorAtom Genel Müdürü, FİGES AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Reşat Uzmen ise, büyük güçteki konvansiyonel reaktörlerin toplam maliyetlerinin yüksekliğine ve inşaat sürelerinin oldukça uzun olduğuna dikkat çekerek, bu durumun gelecekte, toplam maliyeti daha düşük olan ve modüler özelliklerinden dolayı çok daha kısa sürede istenen yerde kurulabilen SMR'lerin önünü açacağını vurguladı.
Türkiye'nin sismik yapısı dolayısıyla büyük nükleer reaktörlerden oluşan nükleer güç santrallarının kurulabilme sahalarının da çok kısıtlı olduğunu dile getiren Uzmen, "Halen Akkuyu'daki NGS'nin yanı sıra Sinop ve İğneada sahaları elverişli görülüyor. Ama nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payının arttırılması planlandığından çok daha güvenilir olan SMR'lerin pek çok sahaya elverişli olacağı düşünülüyor. Burada önemli olan SMR'lerin 4. Nesil teknolojilerinden biri olması ve Türkiye'de imal edilebilmesidir. Buna en elverişli teknolojinin Ergimiş Tuz Reaktörü (ETR) olduğu son yıllarda yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur" dedi.
"MALİYET HESAPLARI ÖNGÖRÜLERE DAYANIYOR"
SMR'lerin henüz ticari olarak kurgulanmadıklarından yapılan maliyet hesaplarının öngörülere dayandığını vurgulayan Uzmen, "Buna göre gelişmiş 3. Nesil SMR'lerin maliyetinin 5 bin USD/kW; 4. Nesil SMR'lerin ise 3 bin-3 bin 500 USD/kWe olduğunu kaydetti. Uzmen, "Bir başka ifadeyle 100 MWe gücünde 4. Nesil bir ETR maliyeti 300 ile 350 milyon USD olacak. Üretim arttıkça bu rakamın bir hayli düşeceği aşikardır. Bir ETR'nin elektrik üretim maliyetinin ise 4-4,3 cent$/kWh olacağı hesaplandı. ETR'lerin bir başka önemli özelliği de 550-600 C aralığında ısı enerjisi sağlayabilmesidir" dedi.
"MALİ DESTEK MİLLİ ŞİRKETLERİ ÖNE ÇIKARABİLİR"
Sektör temsilcileri ve uzmanlar, Türkiye'nin SMR teknolojileri üretebileceğine işaret ediyor. Türkiye'de özellikle 4. Nesil SMR tasarımlayacak ve geliştirecek asgari altyapının mevcut olduğunu dile getiren Uzmen, bu konuda özel sektörün devlet desteği ile başarıya ulaşacağını dile getirdi. Uzmen, "Çok iyi planlanıp gerekli destekler temin edilmesi durumunda Türkiye bu tür reaktörlerde ihraççı durumuna da gelebilir. Çünkü halen dünyada 4. Nesil ETR tasarlayıp üretmeye doğru yol alan 8-10 şirket bulunuyor. Bunların hiçbiri henüz ticari aşamaya gelmedi. Kısacası herkes yaklaşık aynı durumda. Planlama ve mali destek milli şirketleri öne çıkarabilir" dedi.
Prof. Dr. Ergün de, SMR'lerin modüler yapı ve düşük ilk yatırım ihtiyacı ile Türkiye gibi sanayisi gelişen ülkeler için fırsatlar yarattığını belirtti. Ergün, "Basitleştirilmiş tasarımlar sayesinde ekipman ve inşaatta yerli katkı oranı artırılabilir. Uzun vadede, özgün SMR geliştirilmesiyle teknoloji ihracatı mümkün olabilir. Bunun için sanayi, üniversite ve araştırma kuruluşları ve kamu iş birliğiyle bir ekosistem kurulmalı" diye konuştu.
Ergün, yeni nesil teknolojilerle ilgili eğitimlere ihtiyaç duyulmakla beraber, yeni nükleer santral projeleri için yeteneklerin ve yeterliliklerin geliştirilmesinin mümkün olduğunu kaydetti. 2050 yılına kadar nükleer gücün küresel elektrik üretimindeki payının yüzde 10'un üzerine çıkmasının hedeflendiğini dile getiren Ergün, SMR'ların bu büyümenin önemli bir parçası olmasının beklendiğini söyledi.
Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu (NükTe) Koordinatörü Adil Buyan ise, Türkiye'nin kaçan trenlere değil, yakalayacağı trenlere odaklanması gerektiğinin altını çizerek, Türkiye'nin SMR teknolojilerinde ortaklık yaparak, kendi teknolojisini üretebileceğini kaydetti. Bu stratejik ortaklıkların, hangi ülkeyle, hangi teknolojiler için, nasıl ve ne şekilde yapılacağının önemli olduğuna dikkat çeken Buyan, "Eğer Türkiye doğru teşviklerle, doğru teknolojilere yatırım yaparsa, Ar-Ge çalışmalarına odaklanırsa, bu alanda köşe başı bir yere konumlanabilir" dedi.
YENİLİKÇİ BİR EKOSİSTEM OLUŞTURUYOR
Şimdi de yerlileşme çalışmalarına bir göz atalım. Nükleer enerjide yerlileştirme, Türkiye'nin enerji bağımsızlığını güçlendirmenin yanı sıra, ekonomik ve teknolojik kalkınma için stratejik bir öneme sahip. Yerli üretim ve yerel tedarik zincirlerinin geliştirilmesi, dışa bağımlılığı azaltarak maliyet etkinliğini artırırken, ulusal sanayinin küresel standartlarda üretim kapasitesini yükseltiyor. Yerlileştirme, Ar-Ge faaliyetlerini teşvik ediyor, yüksek nitelikli iş gücü yetiştirilmesine olanak tanıyor ve teknoloji transferiyle yenilikçi bir ekosistem oluşturuyor. Bu süreç, enerji sektörünün yanında, ilgili tüm endüstrilerde sürdürülebilir bir büyüme ve rekabet avantajı sağlayarak, Türkiye'yi nükleer teknolojiler alanında bölgesel ve küresel bir lider konumuna taşıyacak temel bir adım. Nükleer sektör, havacılık, uzay ve savunma sanayi gibi yüksek hassasiyet gerektiren endüstri dalları arasında yer aldığından, güvenlik ve kalite standartları en üst düzeyde tutuluyor. Türk firmalarının bu stratejik sektöre entegrasyonunun, uluslararası güvenlik ve kalite standartlarına uyum sağlama yetkinliği kazandırmakla beraber, firmaların küresel ölçekte rekabet gücünü artırarak, başta havacılık, uzay ve savunma sanayi olmak üzere ilgili tüm sektörlerde sürdürülebilir bir kapasite gelişimine olanak sağlayacağı ifade ediliyor. Nükleer projelerin, elektrik üretim santrali ekipmanlarının yerli üretiminden savunma sanayiine, demir-çelik sektöründen ileri malzeme teknolojilerine kadar geniş bir yelpazede yenilikçi bir ekosistemin oluşumuna zemin hazırlaması bekleniyor. Böylelikle, nükleer santrallerin, Türkiye'nin sanayi altyapısını güçlendirerek, küresel ölçekte söz sahibi bir teknoloji ve üretim merkezi olma yolunda tarihi bir dönüşümün önünü açacağı vurgulanıyor.
AKKUYU ÖRNEĞİ
Akkuyu NGS projesinin uygulanmasında, yerelleşme seviyesinin artırılmasına ve Türk şirketlerinin projede yer almasına önem veriliyor. Bu amaçla genişletilmiş bir "Yerelleştirme Çalışma Grubu" da oluşturuldu. Bu grupta proje ana katılımcıları olan Akkuyu Nükleer A.Ş. ile ETKB'nin yanı sıra, ana yüklenici TİTAN 2 IC İçtaş İnşaat ortak girişimi ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE) yönetim temsilcileri bulunuyor. Çalışma grubu, yerelleştirme sürecini kolaylaştırmak için düzenli olarak toplanan alt gruplara ayrıldı. Akkuyu Nükleer A.Ş. ayrıca Rosatom ile birlikte Türkiye'deki potansiyel tedarikçi şirketlerin temsilcileri için seminerler de düzenliyor.
"YERLİLEŞME VİZYONU DEVAM EDECEK"
ETKB'den edinilen bilgiye göre, 2024 yılı sonu itibarıyla ekipman, malzeme ve hizmetler dikkate alındığında, Akkuyu NGS projesinde yerlileştirme oranı yüzde 56.30'a (8 milyar 227 milyon dolar) ulaştı. Türkiye'nin yerlileşme vizyonu bundan sonraki nükleer projelerde de devam edecek. Sinop ve Trakya nükleer santralleri ile SMR'lerde, Akkuyu'ya kıyasla daha yüksek yerlilik oranı ve teknoloji transferi hedefleniyor. Sinop ve Trakya nükleer santralleri için yürütülen müzakerelerde, yerli tedarik ve teknoloji transferi konuları öne çıkıyor.
NükTe Koordinatörü Adil Buyan, nükleer santralde halihazırda yerlileşme aşamalarını, inşaat yatırımı, basınçlı kazan ve kaplar, yakıt çubukları, buhar türbin ve jeneratörü, pompalar, vanalar, otomasyon ve program, elektrik pano ve kablolar, jeneratörler ve UPS ve personel olarak 10 kalemde anlattı. Türkiye'nin inşaat yatırım kısmının tamamını karşılamakta hiçbir sıkıntı çekmediğine dikkat çeken Buyan, "İşin yüzde 100'üne yakın bir kısmı karşılandı diyebiliriz. Basınçlı kazanlar ve kaplara baktığımızda, Türkiye ana yakıt tankını yapacak bir teknolojiye sahip değil. Fakat daha ufak buhar çeviriciler, kazanlar yapılabiliyor ve ihraç ediyor. Ülkemiz şu anda yakıt çubuğu yapmıyor. Buhar türbin ve jeneratöründe çok ciddi teşebbüsleri var. Türkiye'de çok iyi pompa firmaları var. Buna karşın, nükleer santralin pompaları çok özel olduğu için genelde yurt dışından alınıyor. Vanalar aynı durumda. Otomasyon ve program kısmında genelde Almanya hakim. Türkiye'nin bu konuda bir çalışması yok. Elektrik pano ve kabloları konusunda Türkiye'nin durumu çok iyi. Büyük oranda bu konuda destek veriyor. Jeneratör ve UPS konusunda Türkiye'nin durumu çok iyi. Personel konusunda, yani mühendislik hizmetleri, inşaat hizmetleri konusunda da çok iyi durumdayız" diye konuştu.
"DÜNYA, SERTİFİKASYON DÜNYASI…"
Akkuyu Nükleer Güç Sitesi ile nükleer ekosistemin gelişmesinde ilk dalganın yaşandığına işaret eden Buyan, Sinop ve Trakya NGS ile SMR projeleriyle birlikte yerli sanayinin hızla gelişeceğini kaydetti. Akkuyu'nun ilk ünitesinin inşasında birçok firmanın belgelendiğini dile getiren Buyan, "Dolayısıyla, 2, 3 ve 4. ünitelere hizmet vermeleri çok kolaylaşacak" dedi.
Buyan, yerlileşmede sertifikasyon konusunun önemine dikkat çekerek, "Artık dünya sertifikasyon dünyası, sertifikalı olmayan ürünü satamıyorsunuz" ifadelerini kullandı. Sertifikasyon konusunda iki seçenek olduğunu dile getiren Buyan, bunlardan ilkinin yüksek belgelendirme ücretleri ve yüksek nakliye ücretleriyle ürünlerin yurtdışında sertifikalandırılması olacağını kaydetti. İkincisinin ise belgeli ve onaylı test laboratuvarlarının Türkiye'de kurulması olduğunu vurguladı. Buyan, devlete burada büyük görev düştüğünün altını çizerek, bu konuda eksikliğin tamamlanması, ihtiyaç duyulan altyapının oluşturulması gerektiğini kaydetti.
ERKEN AŞAMADA ENTEGRASYON
Sektör temsilcileri, yeni projelerde yerli sanayinin erken aşamada entegrasyonunun önemine dikkat çekiyor. Ankara Sanayi Odası (ASO) Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, Akkuyu'dan edinilen tecrübelerle, gelecek projelerde teknoloji transferi odaklı, yerlileşmeyi temel alan, kamu-özel iş birliğine dayalı bir modelin şart hale geldiğini vurguladı. TÜNAŞ öncülüğünde hayata geçirilecek modellerde, tedarikçi geliştirme programlarının erken aşamada devreye alınması ve sertifikalı yerli firmaların sistematik olarak projelere entegre edilmesi gerektiğini söyleyen Ardıç, ayrıca geleceğin teknolojisi olarak kabul edilen SMR gibi yeni nesil sistemlere uyumlu altyapının bugünden kurgulanmasının çok kritik olduğunu vurguladı.
"YOL HARİTASI SUNUYOR"
SMR gibi yeni nesil projelerde yerli katılım stratejisinin önemine dikkat çeken Nükleer Sanayi Derneği (NIATR) Başkanı Alikaan Çiftçi de, gelecek projelerde yerli sanayinin erken aşamada entegre edilmesi gerektiği görüşünde. Akkuyu'da elde edilen kazanımların, gelecekteki santraller için bir yol haritası sunduğunu vurgulayan Çiftçi, ikinci, üçüncü nükleer santraller ve SMR projelerinde yerli sanayinin en başından itibaren stratejik ortak olarak konumlandırılmasının önemli olduğunu kaydetti. Devlet ile özel sektörün ortak hareket etmesi gerektiğini dile getiren Çiftçi, "Daha yatırım aşamasında yerli tedarikçi havuzları belirlenip bunlara kapasite geliştirme desteği verilmeli. Örneğin reaktör kabı, türbin sistemleri, kontrollü soğutma üniteleri vb. kritik ekipmanların yerli olarak üretilmesi için Ar-Ge projeleri ve sertifikasyon programları desteklenmeli, deneme-imalat kapasitesi artırılmalı. Aynı zamanda teknik eğitim ve sertifikasyon süreçlerine hız verilmeli; var olan nükleer mühendislerin yetiştirilmesi ve önlisans düzeyinde nitelikli iş gücü hazırlanması için programlar (meslek liseleri, üniversiteler) yaygınlaştırılmalı" diye konuştu.
"SMR KONSORSİYUMLARINA TÜRK FİRMALARI DAHİL EDİLMELİ"
SMR teknolojilerinin, dünya genelinde giderek yoğun ilgi gördüğüne dikkat çeken NIATR Başkanı Çiftçi, IAEA verilerine göre geliştirme aşamasındaki SMR konsepti sayısının 70'e ulaştığını kaydetti. Çiftçi, şunları kaydetti:
"SMR'lerin modüler yapısı ve daha küçük kapasitesi, yatırım riskini ve ön maliyeti azaltabiliyor. Bu fırsatı yakalamak için ülkemizde de teknoloji transferi ve uluslararası işbirlikleriyle kritik ekipmanların yerelde üretilmesi planlanmalı. Biz Nükleer Sanayi Derneği olarak, SMR projelerinde teknoloji transferi ve uluslararası iş birlikleri geliştirerek kritik ekipmanların, sanayi altyapısının, tedarik zincirinin ülkemizde kurulması gerektiğini altını çizerek vurguluyoruz. Bu amaçla SMR konsorsiyumlarına Türk firmalarının dahil edilmesi ve ihtiyaç duyulan bileşenlerin önceden belirlenip yerli üreticilerce karşılanması aşamasında gereken faaliyetlere katkıda bulunmaya devam edeceğiz. Özetle, gelecek santrallerde yerli sanayi erken aşamada entegre edilmeli, tasarımdan tedarike, eğitimden test kalibrasyonuna kadar tüm dönemde Türk sanayisinin payı önceki projelerin ötesine taşınmalı."
"YENİ PROJELER NÜKLEER EKOSİSTEMİ BESLER"
Yeni bir nükleer santralin devreye girmesinin, sadece enerji üretimini değil, tüm bir nükleer ekosistemi besleyeceğini vurgulayan Çiftçi, "İlk olarak, uzun vadeli işletme dönemi için eğitimli uzman ve mühendis ihtiyacı doğar. Zaten Türkiye'deki üniversitelerde nükleer mühendislik bölümleri mevcut. Rusya'da da toplamda 600'e yakın Türk mühendis eğitimlerini tamamlayarak sektöre katılacak. Bunların hali hazırda 319'u Akkuyu NGS projesinde görev alıyor. Yerli sanayi de bu uzmanlıkla uyumlu şekilde büyüyecek. Nükleer tesis işletmesini, bakımını ve denetimini yürütecek kadroları yetiştirmek için mesleki eğitim programları planlanıyor. Diğer yandan, Akkuyu gibi büyük projeler sayesinde kurulan altyapı yeni tesislerin ve bakım onarım hizmetlerinin de önünü açıyor. Ekosistemin bir parçası olarak destekleyici kurumlar da güçleniyor. Örneğin TSE'nin Akkuyu'da edindiği deneyim, yeni santrallerde hem saha denetimi hem de malzeme uygunluk çalışmalarında kullanılacak. Kısacası, her yeni santral Türkiye'nin test-kalibrasyon merkezleri, standartlar hazırlama ve denetleme kapasitesini artırıyor. Böylece Türkiye, ileride yurtdışında kurulacak santraller de deneyimleriyle rol alabilir. Nükleer Teknik Destek Anonim Şirketi (NÜTED), Akkuyu'nun birçok sürecinde edindiği tecrübeyi Macaristan'a taşıyarak PAKS-II Nükleer Santral Projesi'nde imalat denetim hizmeti vermeye başlayacak. Bu gibi örneklerin artarak devam edeceğine inanıyoruz" diye konuştu.
Bu geniş ekosistem kazancının, bilgi birikiminin diğer sektörlere aktarılmasıyla daha da büyüyeceğini dile getiren Çiftçi, Türk sanayisinin Akkuyu'da edindiği yüksek mühendislik tecrübesini kablo, basınçlı tank, borulama, valf, pompa üretimindeki yetkinlikler, rüzgar enerjisi, savunma, havacılık, sağlık gibi alanlarda da kullanmaya başladığının altını çizdi. Çiftçi, "Dolayısıyla nükleer projeler, sadece enerji sektörünü değil ülkenin ileri sanayi altyapısını da güçlendiriyor. Bu da uzun vadede sürdürülebilir bir endüstri gelişimini destekleyen olumlu bir döngü oluşturuyor" dedi.
GLOBAL YATIRIMCILARIN TEDARİKÇİSİ OLABİLİR
Peki yerli üreticiler global yatırımcıların tedarikçisi olabilir mi? Çiftçi'ye göre, Akkuyu'daki başarı hikayeleri, Türk tedarikçilerin global projelere kapı aralayabileceğini gösteriyor. Akkuyu'da tecrübe kazanan firmalar, artık elde ettikleri birikimi yurt dışı pazarlarda değerlendirmeyi hedefliyor. "Macaristan, Mısır, BAE'deki projelere destek verebilen, ürün ve hizmet sağlayabilen bir konumdayız" diyen Çiftçi, gerçekten de Akkuyu'da tecrübe kazanan birçok firmanın yüksek mühendislik standartlarına ulaşarak Avrupa, Asya ve Orta Doğu'daki yeni santraller için ekipman ihracatı imkanlarını değerlendirmeye başladığını kaydetti. Bu potansiyeli hayata geçirmek için bir strateji de geliştirildiğini dile getiren Çiftçi, şöyle devam etti:
"Enerji Bakanlığı, Türkiye'deki nükleer yatırımların tüm paydaşlarını tek bir çatı altında buluşturacak NETBİS (Nükleer Enerji Tedarikçi Bilgi Sistemi) portalını hayata geçirdi. Devlet desteklerinin yanında, uluslararası işbirliklerinin de teşvik edileceğini öngörüyoruz. Türk firmalarının ihraç kredileri, teknik eğitim programları, Ar-Ge teşvikleri gibi mekanizmalar yoluyla güçlendirilmesi gerekiyor. Örneğin fuarlar, ikili iş görüşmeleri ve konsorsiyumlar yoluyla yerli şirketler global tedarikçilere entegre ediliyor. Günün sonunda tüm bu adımlar, yerli üreticilerin küresel nükleer tedarik zincirinde söz sahibi olabilmesinin önünü açacak."
"İHRACATÇI KİMLİĞİMİZİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALKIYOR"
Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç da, Türk firmalarının, nükleer tedarik zincirine entegrasyon konusunda ciddi adımlar attığını vurguladı. Ardıç, "Fransa'daki La Hague tesisi ve Almanya'daki Philippsburg santrali için farklı firmalarımızca çelik boru ve bağlantı elemanları başta olmak üzere çeşitli ekipmanlar ihraç edildi. Ayrıca ihracatı yapan önemli firmalar, Ankara Sanayi Odası tarafından yürütülen Nükleer Sanayi Kümelenmesi üyesi. Bu deneyimler, firmalarımızın yalnızca yurt içi değil, yurt dışı projelere de tedarikçi olarak dahil olabileceğini ortaya koyuyor. Bu da nükleer alanda ihracatçı kimliğimizin önündeki engellerin kalkmakta olduğuna işaret ediyor" dedi.
"KÜRESEL YATIRIMLAR DA RADARA ALINMALI"
Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç da, sadece Türkiye'deki projelere odaklanmakla yetinilmemesi, küresel ölçekte hız kazanan nükleer yatırımların da radara alınması gerektiği görüşünde. Yerli üreticilerin, küresel nükleer tedarik zincirinde aktif roller üstlenebileceğine dikkat çeken Kıvanç, bunun için kümelenme modelleri, hedef pazarlara yönelik tanıtım faaliyetleri ve ihracat destekleriyle donatılmış bir yol haritası hazırlanması gerektiğini söyledi.
Kıvanç, "Tedarikçilerin uluslararası nükleer standartlara uyum sağlaması için belgelendirme süreçlerini destekleyecek test altyapıları kurulmalı; sanayiye yönelik teknik rehberlik ve eğitim programları devreye alınmalı. Ayrıca üniversiteler, araştırma merkezleri ve teknoloji firmalarıyla güçlü iş birlikleri geliştirilmeli. Bu yapılar olmadan nükleer sanayiye entegrasyon mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Kıvanç, nükleerde yerli katkı oranının artırılması için açık ve kademeli bir stratejiye ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Alikaan ÇİFTÇİ / Nükleer Sanayi Derneği (NIATR) Yönetim Kurulu Başkanı
"Yerli sanayiye dev boyutlu yeni iş alanları yaratıyor"
Mersin'de yapılan Akkuyu NGS projesinin inşaat döneminde, çelikten imalata, elektrik-elektroniğe, makine sanayinden montaja kadar pek çok alanda yüzlerce Türk firması için yeni fırsatlar doğdu. TSE 2024 verilerine göre Akkuyu'da şimdiye dek yaklaşık 664 milyon dolar tutarında yerli malzeme kullanıldı. Bu büyük ölçekli yerel tedarik, akıllı üretim ve yeni teknolojiler gerektiren bir alt sektör oluşturdu. Örneğin yerli inşaat çeliği üreticileri, reaktör binası donatılarını, makine-elektronik firmalar ise kontrol sistemleri ve jeneratör ekipmanlarını sağlayarak önemli iş hacmi elde etti. Akkuyu NGS projesinde şimdiye kadar Türk şirketlerine 8 milyar doların üzerinde bir yerlilik oranı sağlandığı belirtiliyor. Sanayi kaynakları, başlangıçta çoğunlukla standart inşaat işleriyle sınırlıyken, projedeki ilerlemeyle birlikte giderek daha karmaşık parça ve sistemleri üretir hale geldi. Örneğin bugün kablo izolasyonundan basınçlı tank imalatına, valf ve pompa gibi özel parçaların test ve sertifikasyonuna kadar gelişmiş süreçler yerli firmalarda oturmuş durumda. Nitekim biz de, 3-4 yıl önce yapılan işler ile şu anki işler arasında nitelik farkı oluşmaya başladığına tanıklık ediyoruz. Bu sayede Türk sanayisinin nükleer projelerde kazandığı tecrübe, sağlık, savunma, uzay, yenilenebilir enerji gibi diğer yüksek katma değerli sektörlere aktarılabilecek altyapı ve beşeri sermayeyi de destekliyor. Nükleer santraller yerli sanayiye dev boyutlu yeni iş alanları yaratıyor.
Seyit ARDIÇ / Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
"Sertifikalı üretim yetkinliği gelişti"
Türkiye, nükleer enerji alanında milli sanayinin rolünü artırmak için stratejik dönüşümü başlattı. Akkuyu NGS Projesi, bu anlamda bir milat. 2024 yılı sonu itibarıyla toplam harcamalar üzerinden hesaplanan genel yerlilik oranı yüzde 58.66 seviyesine ulaştı. Bu oran; ekipman, malzeme, hizmet alımları ile maaşlar ve vergileri kapsayan çerçevede hesaplanmış olup, bazı kalemlerde yüzde 90'lara varan yerlilik oranları dikkat çekiyor. Örneğin; pompa alımlarında yüzde 97, inşaat işlerinde yüzde 85, elektrik ekipmanlarında yüzde 73 oranında yerli katkı sağlamış durumdayız. Akkuyu NGS deneyimi, Türk sanayisinin nükleer kalite gereksinimlerini karşılayabilecek düzeye ulaştığını gösterdi. Pompa, vana ve boru sistemlerinden elektrik panolarına, HVAC sistemleri, otomasyon sistemleri, yangın söndürme çözümleri ve su arıtma ekipmanlarına kadar geniş bir yelpazede ürün ve hizmet üretimi başarıyla gerçekleştiriliyor. Bu yetkinlikler, sadece Akkuyu için değil, Sinop ve Trakya'da kurulması planlanan yeni santraller için de stratejik önem taşıyor. Üstelik bu alanlarda kazandığımız yetenekler, ülkemizi global tedarik zincirlerinin bir parçası yapacak potansiyele de sahip. Ayrıca, yerli sanayide gelişim sadece üretim kabiliyetiyle sınırlı kalmadı; proje yönetimi, kalite sistemleri, montaj ve inşaat gibi katma değerli alanlara da yayıldı. Pompa, vana, elektrik sistemleri, HVAC, yangın söndürme sistemleri gibi alanlarda sertifikalı üretim yetkinliği geliştirildi.
Zeki KIVANÇ / Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
"Yeni fırsatlara kapı aralayacak"
Nükleer enerji yatırımları, sadece enerji arzına yönelik bir adım değil; aynı zamanda yüksek teknolojiye dayalı sanayileşmenin itici gücü. Türkiye, Akkuyu Nükleer Güç Santrali ile bu alanda önemli bir tecrübe kazandı. Bu projede ülkemizden ve bölgemizden birçok sanayici ve müteahhit firma çözüm ortağı oldu; önemli deneyimler elde etti. Bugün hala devam eden bu iş birlikleri, ileride hem Türkiye'de hem de dünya genelinde hayata geçirilecek nükleer santral projelerinde yeni fırsatlara kapı aralayacak. İkinci ve üçüncü santral projeleriyle birlikte, küçük modüler reaktörler gibi yeni nesil teknolojiler de gündemimize giriyor. Bu süreçte yerli sanayimizi yalnızca bir izleyici veya destekleyici değil, doğrudan çözüm ortağı olarak konumlandırmalıyız. Her yeni yatırım, yerli üretim kapasitemizin gelişmesi, bilgi birikimimizin artması ve teknolojik yetkinliğimizin güçlenmesi açısından büyük bir fırsat. Nükleer yatırımları yalnızca enerji politikalarının değil; sanayi ve teknoloji politikalarının da merkezine yerleştirmeliyiz. Zira bu santraller yalnızca elektrik üretmekle kalmaz; makine, otomasyon, yazılım, metal işleme, ileri malzeme ve kalite kontrol gibi pek çok sektöre bilgi ve iş gücü transferi sağlar.
Dr. Reşat UZMEN/ThorAtom Genel Müdürü, FİGES AŞ Yönetim Kurulu Üyesi
"ThorAtom olarak amacımız 4. Nesil ETR geliştirmek"
FİGES olarak 2016 yılında başlayan nükleer reaktör tasarlama ve geliştirme projesi, aynı yıl AB'nin desteklediği (Horizon 2020) SAMOFAR projesine katılmasıyla büyük bir ivme kazandı. SAMOFAR, çoğunluğu AB ülkelerinin yetkin akademik ve nükleer kuruluşlarının yer aldığı toryumu kullanan 4. Nesil Ergimiş Tuz Reaktörü (ETR) geliştirilmesine yönelik bir proje idi. FİGES, sahip olduğu yüksek mühendislik yeteneklerini kullanarak SAMOFAR'daki 3.000 MWth gücündeki ETR'nin ısı değiştiricilerinin tasarımı işini yüklendi ve 2018'de projeyi tamamlayarak teslim etti. Bunun üzerine Türkiye için küçük modüler sınıfa girecek ETR tasarımına karar verilerek FİGES bünyesinde nükleer mühendislik ekibi genişletilmiş ve iki ayrı ETR öntasarımı tamamlandı. Çalışmaların daha odaklı olması bakımından 2023 yılında FİGES'in bütün nükleer çalışmaları yüzde 100 FİGES iştiraki olan ThorAtom şirketine devredildi. Geçen süre zarfında ETR'yi tanıtmak ve gerekli finansman imkanı yaratmak üzere ilgili kamu kuruluşları ve özel sektör şirketleriyle görüşmeler yapıldı. ThorAtom olarak amacımız 50 ile 150 MWe gücünde küçük modüler sınıfa giren ve özellikle KOBİ'lerin enerji (ısı ve elektrik) ihtiyacına yönelik, ayrıca yeşil hidrojen üretimi tesisleriyle entegre olabilen, daha uzun vadede büyük konteyner gemilerinde nükleer itki sistemi olarak kullanılabilecek 4. Nesil ETR geliştirmek. Bu tür ETR'ler yakıt olarak yüksek zenginlikte uranyum, kullanılmış nükleer yakıtlardan çıkarılan plütonyum-uranyum ve uranyum-toryum karışımlarını kullanmaya elverişli.
Adil BUYAN / Nükleer Teknoloji Bilgi Platformu (NükTe) Koordinatörü, Fizik Yüksek Mühendisi
"ETR ve SMR'ler en önemli yatırım alanı olacak"
Dünya ülkeleri ucuz enerjiyi nükleerden nasıl elde ederiz yarışında son kavşağa geldi. Bu son kavşakta önümüzde ilk olarak SMR-küçük modüler reaktör teknolojileri, ikinci olarak ETR-ergimiş tuz reaktörleri fırsatı yer alıyor. Ayrıca, füzyon reaktörleri çalışmaları da çok ciddi aşamalara geldi. Bu teknolojilerdeki en önemli beklenti, ucuz enerji üretiminin kapısını aralamak. SMR'ler, bir tır arkasında rahatlıkla taşınabilen nükleer tipi olup 30/100MWe güç üretebiliyor. Nükleer santrallarda 4. Nesil sonrası, teknoloji çalışmaları ETR'lere yönelmeye başladı. ETR'lerin, çok ciddi sorunları çözülebildiği ortaya çıktı. ETR'lerin atmosfer basıncı altında çalıştığı, radyoaktivitelerin daha az olduğu biliniyor. En önemlisi de yakıt olarak içinde toryumun kullanıldığı göz önüne alınınca, dünya devletleri Ar-Ge'de bu konuya yöneldi. Bu konuda yarışı kazanan ülke ise Çin oldu. 60 MWe kapasiteli ilk ETR inşasına başladı. Çin, dünyanın ilk ETR nükleer santralini, 2029'da tamamlayıp faaliyete geçirmeyi hedefliyor. Planlara göre tesis 60 MW gücünde ısı üretecek. Termal enerjinin bir kısmı 10 MW'lık bir elektrik güç ünitesini çalıştıracak. Geride kalan kısım ise hidrojen üretiminde kullanılacak. Reaktör, son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz SMR yaklaşımını temel alıyor. Dolayısıyla artık düşük kapasiteli, yöresel, düşük maliyetli, basınç olmayan, patlama riski olmayan, radyasyon yaymayan bu nükleer santral teknolojisi zaman içerisinde tüm dünyaya yayılacak. ETR'ler ve SMR'lerin nükleer alanında önümüzdeki dönemin en önemli yatırım alanı olacağı kesin gözüküyor.
Prof. Dr. Şule ERGÜN / Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
"Devletlerarası anlaşmalar ve özel sektör ortaklıkları değerlendirilmeli"
Nükleer enerji, düşük karbon salımı, yüksek kapasite faktörü (yüzde 90+), kesintisiz ve güvenilir üretim kapasitesi ile iklim değişikliğiyle mücadelede ve arz güvenliğinde kritik rol oynuyor. Fosil kaynaklara bağımlılığı azaltıyor. Yenilenebilir sistemlerle dengeli bir sistemin parçası olabilir. Küresel eğilim, büyük reaktörlerin yanı sıra SMR'lere yönelimi içeriyor. Bu teknolojilerin, gelecekte yaygın olarak enerji sistemlerine entegre edilmesi bekleniyor. Türkiye'nin 20 GW nükleer enerji kurulu güç hedefi, Akkuyu, Sinop ve Trakya'da kurulacak büyük santrallerin yanı sıra çok sayıda SMR kurulumu ile mümkün olabilir. Hem devletler arası anlaşmalar hem de yerli/uluslararası özel sektör ortaklıkları değerlendirilmeli. SMR'ların avantajları arasında daha düşük ilk yatırım maliyeti, daha kısa inşaat süresi, yüksek güvenlik seviyesi, şebekeye esnek uyum ve uzak bölgelere uygulanabilirlik yer alıyor. Öte yandan, düşük üretim kapasitesi nedeniyle ölçek ekonomisinden sınırlı yararlanılması, sınanmamış teknolojiler, lisanslama zorlukları, atık yönetimi ve sınırlı deneyim gibi dezavantajlar da bulunuyor.
Akkuyu NGS'nin yılda 35 milyar kWh elektrik üretmesi planlanıyor
Akkuyu NGS'nin inşasına yönelik proje, Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 12 Mayıs 2010'da imzalanan Hükümetler arası Anlaşma'ya istinaden Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom tarafından hayata geçiriliyor. Mersin'in Gülnar ilçesinde inşa edilen Akkuyu NGS, her biri 1.200 MW kapasiteli VVER-1200 3+ nesil reaktörlere sahip dört güç ünitesinden oluşacak Akkuyu NGS, aynı anda inşa edilen 4 güç ünitesiyle dünyanın en büyük nükleer santral inşaat sahalarından biri konumunda. Akkuyu NGS'nin çoğunluk hissedarı Rosatom. Projede, "Yap-Sahip Ol-İşlet" modeli uygulanıyor. Projenin uygulayıcısı Akkuyu Nükleer A.Ş., uzun vadeli bir sözleşme kapsamında bir nükleer enerji santralinin tasarım, inşaat, bakım, işletme ve işletmeden çıkarma sorumluluğunu üstlendi. Akkuyu NGS'nin tasarımda öngörülen işletme ömrü 60 yıl olup bu ömrü 20 yıl daha uzatma potansiyeli mevcut. Akkuyu NGS'nin yılda yaklaşık 35 milyar kWh elektrik üretmesi planlanıyor. Akkuyu NGS, Türkiye Cumhuriyeti'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak. Akkuyu NGS, Uluslararası Atom Enerji Ajansı'nın ve Uluslararası Nükleer Güvenlik Danışma Grubu güvenlik standartlarında belirtilen tüm uluslararası gereksinimlere ve Avrupa İşletmeci Kuruluş (EUR) şartlarına uygun olarak inşa ediliyor. Şu anda Akkuyu NGS sahasında yaklaşık yüzde 80'i Türk vatandaşı olmak üzere 30 binden fazla kişi istihdam ediliyor.
NETBİS ile nükleerde yerli sanayinin payı artırılacak
Türkiye'nin nükleer programı içinde yerli sanayi katkısının artırılması amacıyla ETKB tarafından Nükleer Enerji Tedarikçi Bilgi Sistemi (NETBİS) Türk sanayisinin kullanımına açıldı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, NETBİS'in sürekli olarak Türk firmalarının kapasitelerine ilişkin güncel bilgiler toplanması amacı yanında gelecekteki nükleer santral projelerinde ihale duyuru ve iletişim platformu olarak da kullanılması düşünülüyor. NETBİS ile Türk firmalarına ilişkin sürekli olarak güncel tutulacak bilgilerin Türkiye'deki nükleer santral projeleri yanında termik santraller başta olmak üzere diğer elektrik üretim santralleri ve boru hatları, petrokimya tesisleri gibi diğer enerji tesislerinde de yerlileştirmeyi artırmak üzere ilgili kamu kurumları ile paylaşılması planlanıyor. Diğer yandan Türkiye'deki nükleer santrallerde kazanılan tecrübe ile Türk firmalarının dünyadaki diğer nükleer santraller için ekipman, malzeme, hizmet ihracatçısı olma potansiyeli bulunuyor ve NETBİS ile toplanacak bilgilerin dünya çapında Türk sanayisini tanıtmak için paylaşımı da amaçlanıyor.
Türkiye'nin ilk ve tek nükleer kümelenmesi
ASO öncülüğündeki Nükleer Sanayi Kümelenmesi (NÜKSAK), Türkiye'nin ilk ve tek nükleer sanayi kümelenmesi. 17 ilden 89 firma, dört üniversite, dört kamu kurumu ve sanayi odalarından oluşan şemsiye yapının, firmaları nükleer pazara adım adım hazırladığını söyleyen Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, nükleer sanayide sertifikasyon, danışmanlık, ihale eğitimi ve uluslararası bağlantılar sağladığını vurguladı. Bugüne kadar 11 firmanın NDK onaylı imalatçı belgesi aldığını dile getiren Ardıç, "Ayrıca Fransa, Güney Kore, İngiltere, Çekya ve Rusya gibi ülkelerle iyi niyet anlaşmaları imzalandı, nükleer fuar sponsorlukları ve iş ziyareti programları gerçekleştirildi" dedi.
NPPES 2025, SMR yatırımlarına odaklanıyor
Nükleer Sanayi Derneği tarafından düzenlenen "Nükleer Santraller Zirvesi ve Fuarı (NPPES) 2025", 1-2 Temmuz 2025 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilecek. Zirve bu yıl özellikle SMR yatırımlarına odaklanıyor; Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı çerçevesinde hareketlenen SMR talepleri ve tedarik zinciri fırsatları masaya yatırılacak. Etkinlikte İtalya, Bulgaristan, USA, Çin, Güney Kore, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerden nükleer sanayide deneyimli çok sayıda firma yer alacak. NIATR Başkanı Alikaan Çiftçi'nin açıklamalarına göre, dünyanın önde gelen nükleer santral yapımcıları (Rosatom, KHNP/KEPCO, SPIC) ile Akkuyu projesinin paydaşları İçtaş Nükleer, Assystem, TSE ve diğerleri Türk firmalarıyla bir araya gelecek. Zirvenin öne çıkan başlıkları arasında Akkuyu, Sinop ve Trakya projelerindeki gelişmeler, yeni iş ve tedarik fırsatları ile nükleer santral ürünlerine dair detaylı paylaşımlar yer alacak.
68 nükleer reaktörün inşası sürüyor
Dünyada çalıştırılabilir toplam 397.742 MWe kapasiteli 439 nükleer reaktör bulunuyor. World Nuclear Association verilerine göre, bu reaktörlerin küresel elektrik üretimindeki payı 2024 yılı için yüzde 9. Dünyada inşa aşamasında 68 reaktör bulunuyor. Projelenen ise 108 adet. Dünyadaki nükleer santral gelişmesinin sayısal değer olarak çok önemli mesajlar verdiğini belirten NükTe Koordinatörü Adil Buyan, global elektrik üretiminde nükleerin payının 1996'da yüzde 15'lerdeyken, bu oranın 2024 yılında yüzde 9'lara gerilediğine dikkat çekti. Buyan, "Bu gerilemenin temel nedeni, bir nükleer santral yatırımına karşılık, elektriği biraz pahalı olsa da, kurulumu oldukça kolay, hızlı ve ucuz yatırımı olan kömür ve doğalgaz santrali v.b. yatırımların yapılmasıdır. Yoksa nükleer santral sayılarında hiçbir zaman azalma yaşanmamıştır. Fakat bu gelişmeler, elektrik enerjisinde ucuzluğu sağlayamadı. Ucuz enerjinin nükleerin dışında elde etmenin zorluğunu tüm ekonomi çevreleri ve bilim çevreleri kabullenmek durumunda kaldı. Toplam çalıştırılabilir reaktör net kapasitesine bakıldığında ABD 96.952 MWe (94 adet) ile ilk sırada yer alırken, bu ülkeyi 63 bin MWe (57 adet) ile Fransa, 56.930 MWe (58 adet) ile Çin, 31,679 MWe (33 adet) ile Japonya, 26.802 MWe (36 adet) ile Rusya, 25.723 MWe (26 adet) ile Güney Kore izliyor. Dört beş sene önce, dünyada, nükleerde adeta büyük bir yatırım kampanyası başladı. Dünya rekoru diyebileceğimiz aynı anda 68 nükleer santral inşaatı ise devam ediyor. Bu santrallerden 30'u Çin'de şu anda inşa halinde. Yedisi Rusya'da, altısı Hindistan'da. Dört üniteli Akkuyu Nükleer Sitesi'siyle Türkiye ise dördüncü sırada. Önümüzdeki 10-15 yılda dünyada faal halde bulunan nükleer santral sayısının 500'e çıkması, nükleerin elektrik üretimindeki payının da ciddi oranda yükselişe geçmesi bekleniyor" dedi.
SMR teknolojilerinde deneyimi 10 yıllara dayanıyor
Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, küçük kapasiteli nükleer güç santrallerinin geliştirilmesi ve uygulanmasında öncü. Bu reaktörlerin güvenli işletimi konusundaki deneyimi 10 yıllara dayanıyor. Rosatom, teknik projeden uygulamaya geçen "Akademik Lomonosov yüzer nükleer güç santrali" ile barışçıl amaçlarla küçük kapasiteli bir nükleer güç santralini başlattı. Projenin temelinde, Rosatom'un, buz kıran filosuna ait gemilerdeki küçük reaktörlerin işletilmesindeki deneyimler dikkate alınarak tasarlanmış küçük kapasiteli reaktörlere sahip referans teknolojisi yatıyor. Akademik Lomonosov, Rusya'nın en kuzeyindeki Pevek kenti için şu ana kadar 1 milyar kilovatsaatten fazla elektrik üretti. Akademik Lomonosov'un bölgedeki ana görevlerinden biri, Baimskaya cevher alanındaki ana yataklardaki büyük ölçekli madencilik operasyonları için enerji sağlamak. Bu deneyime dayanarak, Uzak Doğu'da yer alan dünyanın en büyük işletilmemiş bakır yataklarından birinin geliştirilmesine yönelik projenin hayata geçirilmesi için çalışmalar yürütülüyor. Rosatom, ayrıca, Yakutistan'da kara tabanlı bir küçük kapasiteli nükleer güç santrali inşa ediyor. Söz konusu inşa projesi, en yeni RITM-200N reaktör ünitesi temelinde hayata geçiriliyor. Bu ünite, çok amaçlı nükleer buzkıranlar için geliştirilmiş modern yerli RITM-200 gemi reaktör ünitesi temel alınarak tasarlanmış olup, enerji tesisinin karada konuşlandırılmasına uyarlandı. Rosatom ayrıca, 10 MW'a kadar kapasiteli su-su reaktörlü, entegre tip 'Şelf-M' reaktör ünitesi projesini de yürütüyor.
Nükleer Teknopak kurulacak
Türkiye'de nükleer bilimler, radyasyon teknolojileri ve malzeme araştırmaları gibi kritik alanlarda Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin bir araya getirilmesi amacıyla Nükleer Teknopark kurulması öngörülüyor. 2030 Sanayi ve Teknoloji Strateji'ne göre, Teknopark bünyesinde TÜBİTAK ve TENMAK başta olmak üzere konuyla ilgili kamu kurumlarının altyapı ve insan kaynakları koordine edilecek, üniversitelerdeki akademisyenler ve özel sektör girişimleri desteklenecek. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin nükleer enerji alanında geçmişten bu yana oluşturduğu altyapı ve insan kaynağı ile Nükleer Teknopark'ta akademik liderlik yapması öngörülüyor.
Reaktör geliştirme çalışmaları desteklenecek
Nükleer reaktör geliştirme çalışmaları Rekabet Öncesi İşbirliği Programı kapsamında desteklenecek. 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'ne göre başlatılacak uzun soluklu projelerin, Ar-Ge sürecinin akabinde proje bazlı teşvikler ile yatırıma dönüşmesi sağlanacak. Nükleer teknolojiye yönelik sanayi kümelenmeleri desteklenecek, özellikle reaktör ekipmanları, otomasyon sistemleri, ısı değiştiriciler, basınçlı kaplar ve güvenlik ekipmanları gibi stratejik alanlarda yerli tedarik zincirleri oluşturulacak. Ergimiş tuz reaktörleri gibi yeni nesil nükleer teknolojilerin geliştirilmesi ise bu alanda yaşanabilecek kırılmalarda öncü olunmasını sağlayacak. Türkiye, nükleer enerjiyi yalnızca bir enerji kaynağı olarak değil, aynı zamanda teknoloji ve sanayi gelişimi için kaldıraç olarak değerlendirecek; bu alanda rekabet gücünü artırarak küresel değer zincirine entegre olacak.