Çalışan ayrılıklarında şirket kendini nasıl korur?

Günümüz dünyasında şirketlerin en değerli varlığı artık fiziksel sermaye ya da makineler değil; kurumsal bilgi, strateji, müşteri ağı ve teknolojik yeniliklerdir. Bu “görünmeyen sermaye”, şirket çalışanlarının büyük katkısı ile yaratılır ve yine onlar aracılığıyla korunur ya da kaybedilir. KYO Legal Ortağı Avukat Furkan Ökse, çalışan ayrılıklarında şirketlerin kendini nasıl koruyabileceğini 5 maddede anlattı.
08.07.2025 10:50 GÜNCELLEME : 08.07.2025 10:50

Günümüz dünyasında şirketlerin en değerli varlığı artık fiziksel sermaye ya da makineler değil; kurumsal bilgi, strateji, müşteri ağı ve teknolojik yeniliklerdir. Bu "görünmeyen sermaye", şirket çalışanlarının büyük katkısı ile yaratılır ve yine onlar aracılığıyla korunur ya da kaybedilir.Özellikle bir çalışan işten ayrıldığında, beraberinde götürdüğü bilgi ve ilişki ağlarının hatta belki de şirket içinde geliştirmiş olduğu ürüne dair fikri mülkiyet haklarının kaybı işveren açısından ciddi bir risk unsuru haline gelebilir. Tam bu noktada, haksız rekabet, ticari sırların korunması ve fikri mülkiyet haklarına dair sözleşme hükümlerinin önemi ortaya çıkar.

KYO Legal Ortağı Avukat Furkan Ökse, çalışan ayrılıklarında şirketlerin kendini nasıl koruyabileceğini 5 maddede anlattı.

İşten Ayrılan Çalışan, Bilgisiyle Rakibe Dönüşebilir

Birçok işveren, çalışanın işten ayrılmasıyla birlikte yaşanabilecek olası zararları operasyonel bir boşluk olarak görme eğilimindedir. Oysa durum çok daha derindir. Çalışanın şirket içinde elde ettiği bilgi, eriştiği sistemler, tanıdığı müşteriler ve öğrendiği stratejiler, onu doğrudan bir rakibe dönüştürebilir. Örneğin eski çalışan, şirketin yıllarca emek vererek oluşturduğu müşteri listesine erişmişse ve yeni işyerinde bu listeyi pazarlama amacıyla kullanıyorsa bu açık bir haksız rekabet örneğidir. Benzer şekilde, şirketin henüz pazara sunmadığı bir yazılım ürününün teknik özelliklerini veya stratejilerini üçüncü kişilerle paylaşmak da haksız rekabet kapsamında değerlendirilecektir. Bu gibi davranışlar, şirketin itibarını zedelemenin ötesinde, doğrudan gelir kaybına ve rekabet avantajının ortadan kalkmasına neden olabilir. Bu tür eylemlerin en riskli yanı, çoğu zaman geride yazılı bir iz bırakmamasıdır. Bir çalışan, şirketin fiyatlandırma stratejisine hakim olabilir, bir müşterinin hassas beklentilerini hatırlayabilir veya bir sistem açığını hatırlayıp yeni şirketine aktarabilir. Bu bilgiler belge niteliğinde olmasa da hukuken korunmaya değer niteliktedir. Çünkü bu tür bilgiler, şirketin iş yapış şekliyle doğrudan ilgilidir ve rakiplerin eline geçtiğinde ciddi bir pazar kaybına neden olacaktır.

Çalışan Sadakat Yükümlülüğü

Türk Borçlar Kanunu'nun 396. maddesi bu hususların korunması bakımdan işçinin sadakat borcunu düzenler. Sadakat borcu kapsamında çalışan, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez. Ayrıca çalışan, iş gördüğü sırada öğrendiği, üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde çalışan, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür. Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere geniş kapsamlı sadakat borcu, hizmet ilişkisinin devam ettiği süre ile sınırlandırmış, ancak sır saklama yükümlülüğünün işverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da devam edeceği öngörülmüştür. İşçinin sadakat borcunun bir parçası olarak, sözleşmelere eklenen özel maddelerle veya iş sözleşmesinden ayrıca düzenlenen rekabet yasağı sözleşmeleri ile, çalışanın iş akdi sona erdikten sonra belirli bir süre boyunca rakip firmalarda çalışması, ticari sırları açıklaması veya kendi girişimini kurarken önceki işyerindeki bilgileri kullanması yasaklanabilmektedir. Rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerlilik şartları, sınırları ve sonuçları ise Türk Borçlar Kanunu'nun 444. Maddesi ve devamında düzenlenmektedir.

Rekabet Yasağı Sözleşmelerini Yapmak

Türk Borçlar Kanunu'nun 444. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip bir çalışan, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra yazılı bir taahhütle işvereniyle rekabet etmekten kaçınabilir. Ancak bu rekabet yasağı yalnızca çalışanın, hizmet süresince işverene ait müşteri çevresi, üretim sırları ya da işin işleyişine dair stratejik bilgilere eriştiği ve bu bilgilerin kullanılması hâlinde işverenin ciddi bir zarara uğrayabileceği durumlarda geçerlidir. Geçerlilik için üç şart aranır: yasağın yazılı olması, çalışanın fiil ehliyeti ve bilgilerin işverene zarar verecek nitelikte olması. Örneğin, bir çalışan farklı sektörde faaliyet gösteren bir firmada çalışmaya başlarsa, rekabet yasağı hükmü olsa bile, işveren açısından doğrudan bir zarar oluşmadıkça bu hüküm geçerli sayılmaz.

Rekabet Yasağı İhlalinin Sonuçları

İş sözleşmesinde veya ayrı bir sözleşmede yer alan rekabet yasağını ihlal eden çalışan, işverene bu nedenle verdiği tüm zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Eğer sözleşmede bir ceza koşulu öngörülmüşse ve aksi belirtilmemişse, çalışan bu bedeli ödeyerek rekabet yasağından kurtulabilir; ancak işverenin zararı ceza koşulunu aşarsa, çalışan ek tazminat da ödemek zorundadır. Bu tür uyuşmazlıklarda görevli mahkeme İş Mahkemeleri'dir. Ayrıca, sözleşmede açıkça belirtilmişse ve ihlal işverenin menfaatlerini ciddi şekilde zedeliyorsa, işveren yalnızca tazminat değil, yasağa aykırı faaliyetin durdurulmasını da talep edebilir.

Rekabet Yasağının Sona Ermesi

Rekabet yasağı, kural olarak sözleşmede belirtilen sürenin bitimiyle sona erer; ancak Türk Borçlar Kanunu'nun 447. maddesi iki önemli istisna getirir: İşverenin artık korunmaya değer bir menfaati kalmamışsa ya da iş sözleşmesi haklı bir neden olmadan işveren tarafından feshedilmiş veya işverenin kusuruyla çalışan tarafından sona erdirilmişse, rekabet yasağı geçerliliğini yitirir. Bu hükümler, çalışanın ekonomik özgürlüğünü korumayı ve adil bir denge sağlamayı amaçlar.

Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının Korunması

Rekabet yasağına ek olarak, işverenin fikri ve sınai mülkiyet haklarını koruyabilmesi için iş sözleşmelerine mutlaka özel hükümler eklenmelidir. Özellikle çalışan tarafından iş görme edimi kapsamında geliştirilen yazılım, tasarım, içerik, algoritma gibi ürünlerin tüm fikri haklarının işverene ait olduğunun açıkça belirtilmesi büyük önem taşır. Bu sayede, iş ilişkisi sona erdiğinde çalışanın bu ürünler üzerinde hak iddia etmesi, devretmesi ya da ticarileştirmesi engellenir. Aksi takdirde, işverenin yatırımlarının mülkiyeti belirsizleşir ve bu durum ciddi hukuki ve maddi riskler doğurur.

Nihayetinde şirketlerin görünmeyen sermayelerini korumaları için çalışan sadakat yükümlülüğü, rekabet yasağı ve fikri mülkiyet haklarına dair sözleşmesel düzenlemeler büyük önem taşır. Bu yasal çerçeveler, işverenlerin haklarını güvence altına alarak, ayrılan çalışanların potansiyel zararlarını en aza indirmeyi hedefler.

BİZE ULAŞIN