Radisson’un Türkiye’deki müthiş yükselişi

2030’a kadar 100 otele ulaşmayı hedefleyen Radisson Otel Grubu, İzmir’de RED markasını tanıtırken; Konya, Güre ve Assos gibi şehirlerde yeni projelere imza attı. Grubun Küresel Başkanı Chema Basterrechea, Türkiye’yi Avrupa’daki en cazip pazarlardan biri olarak konumlandırıyor.
14.07.2025 11:02 GÜNCELLEME : 14.07.2025 11:02

ÖZLEM KAPAR BAYBURS/ radisson otel grubu, türkiye pazarındaki büyümesini hızlandırarak, 2030 yılına kadar 100 otel hedefine odaklandı. İzmir'de açılacak olan Radisson RED oteli ve İstanbul'un yanı sıra Anadolu'da planlanan yeni yatırımlar, grubun Türkiye stratejisinin somut örnekleri. Radisson Otel Grubu Küresel Başkanı Chema Basterrechea, Para'ya verdiği özel röportajda, Türkiye'nin turizmdeki güçlü konumunu, markanın yeni projelerini ve sektörel fırsatları değerlendirdi.

Radisson Hotel Group'un küresel büyüme stratejisinde Türkiye nasıl bir konuma sahip?

Türkiye bizim için çok önemli, stratejik pazarlardan biri. Bu önemi belirleyen iki temel faktör var. Birincisi Türkiye'nin coğrafi konumu; Asya ile Avrupa'yı birleştiren bir köprü görevi görüyor. İkincisi ise ülkenin turizm potansiyeli. Sadece İstanbul değil, tüm Türkiye, turizm açısından çok güçlü dinamiklere sahip. Türkiye'de iş otellerinden tatil resortlarına, dağ veya kongre otellerine kadar oldukça geniş bir yelpazede seçenek sunuluyor. Bizim için sadece İstanbul gibi büyük şehirler değil, başka şehirler de önem taşıyor. Sektördeki gelişmeyle birlikte bu şehirlere yönelik otel yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Şu anda imzaları atılmış, yapım aşamasında olan otel sayımız 50'nin üzerinde. Bu sayıyı 3 ila 5 yıl içinde 70'e, 2030 yılına kadar ise 100 otele çıkarmayı hedefliyoruz.

Bu yıl içinde faaliyete başlayacak yeni oteller var mı?

Bu yıl Türkiye pazarına Radisson RED markamızla giriş yapıyoruz. İzmir Bornova'da açacağımız otel, Türkiye'deki ilk RED otelimiz olacak. Bir diğeri ise İstanbul Kartal'da açılacak olan bir rezidans projesi.

RED markamız, günümüz gezginlerine hitap eden bir lifestyle (yaşam tarzı) konsepti. İç mimarisiyle farklı, teknolojiyi etkin şekilde kullanan, dinamik ve genç bir ruh taşıyan bir marka. Bu yılın son çeyreğinde açmayı planlıyoruz.

Kartal'daki diğer projemiz ise 34 katlı, Adalar manzaralı bir bina olacak. Blue Residences Kartal otelinin inşaatı da son aşamada ve onu da yine yılın son çeyreğinde açacağız.

Ayrıca yakın zamanda Ankara Çankaya'da ve İstanbul Merter'de iki yeni otel açtık. Dolayısıyla son altı ay hem bu açılışlarla hem de piyasaya yeni markaların girmesiyle oldukça yoğun geçti.

İstanbul dışındaki bölgelerde Radisson markasının yatırım planları nasıl şekilleniyor? Önümüzdeki dönemde hangi şehirlerde büyümeyi hedefliyorsunuz?

Daha önce de söylediğim gibi Türkiye, ekonomik gelişimiyle birlikte turizm açısından sınırsız olanaklar sunuyor. Bu kapsamda Anadolu da bizim için çok önemli. Türkiye'de artan sanayi faaliyetleriyle birlikte iş seyahatleri çoğaldı, şehirler gelişti. Bununla birlikte konaklama sektöründe de ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Anadolu'da, Ege ve Akdeniz bölgelerinde hem açılacak otellerimiz hem de üzerinde çalıştığımız projelerimiz var. İç turizmin etkisiyle Anadolu'da da büyümeye devam ediyoruz. Farklı şehirlerde çeşitli projeleri devreye alıyor ya da sözleşmelerini imzalıyoruz. Örneğin Konya'da 'Radisson Individuals' markalı bir otelimiz açılacak. Balıkesir Güre'de yine aynı markamızla termal bir otelimiz daha açılacak. Assos Petra Radisson Individuals Radisson projemiz var. İstanbul Kağıthane'de açılacak bir otelimiz daha bulunuyor. Yine İstanbul Çağlayan'da da başka bir otel projemiz mevcut. Bunların hepsi 2025 ve sonrası yıllarda yapım aşamasında olan projelerimiz.

Bu yıl açılışlara değil, daha çok anlaşmalara mı odaklanıyorsunuz?

Aslında bu yıl için "sadece anlaşmalara odaklanıyoruz" gibi bir yaklaşımımız yok. Ancak içinde bulunduğumuz enflasyonist ortam ve ekonomik koşullardaki dalgalanmalar nedeniyle, sadece bizim değil, tüm otel gruplarında açılış süreçlerinde ister istemez bazı gecikmeler yaşanabiliyor. Bu da doğal olarak anlaşma ile açılış arasında bir zaman farkı oluşmasına neden oluyor.
Otelcilik sektöründe bu zaten belirli bir döngüdür; önce bir anlaşma yapılır, ardından yatırım ve planlama süreci gelir, sonrasında ise otelin hizmete açılması gerçekleşir. Yani açılışlar bizim için hala önemli bir öncelik; sadece süreç doğası gereği zamana yayılmış durumda. Aslında temel hedefimiz, bir yandan markamızı büyütürken bir yandan da imzaladığımız sözleşmeleri mümkün olan en kısa sürede hayata geçirip, otellerimizi misafirlerin hizmetine sunmak.

Sizce Türkiye hala cazip ve "uygun fiyatlı" bir destinasyon mu, yoksa artık yabancı turistler ve yatırımcılar açısından 'pahalı' bir ülke haline mi geldi?

Bu soruya geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor. Aslında sadece Türkiye'de değil, pek çok ülkede enflasyon ve maliyet artışları yaşanıyor. Bizim sektörümüzde de bu durum kendini gösteriyor; çünkü oldukça kaliteli oteller inşa ediliyor ve yüksek standartlarda hizmet sunmak için nitelikli insan kaynağıyla çalışıyoruz. Doğal olarak tüm bu unsurlar maliyetlere yansıyor. Ancak enflasyonist baskılarla fiyatlar aynı hızda artmayabiliyor; çünkü bu artışları doğrudan ve anında misafire yansıtmak her zaman mümkün olmuyor. Bu da sektörümüzde geçici bir dengesizlik yaratabiliyor.

Türkiye özelinde konuşacak olursak, halen güçlü bir talep var ve turist sayılarında artış yaşanıyor. Ancak gelen misafir profili dönemsel olarak değişebiliyor. Yine de Türkiye, genel anlamda hala fiyat-kalite dengesi açısından rekabetçi bir destinasyon olmaya devam ediyor.

Bu, global ölçekte yaşanan bir döngü. Türkiye dahil birçok ülkede enflasyonist süreçlerin yarattığı geçici dengesizlikler mevcut. Fakat bu durumun zamanla dengeye oturacağına inanıyoruz.

Peki, önceki yıla kıyasla turist sayısında bir azalma söz konusu mu?

Bunu doğrudan tek bir veriyle karşılaştırmak çok doğru olmaz. Çünkü bir yandan yeni otel açılışlarımız oluyor, diğer yandan mevcut otellerimizde renovasyon ve inovasyon süreçleri devam ediyor. Ancak bazı bölgelerde, özellikle büyük şehirler dışındaki lokasyonlarda, gerçek doluluk oranlarında sınırlı da olsa bir düşüş gözlemliyoruz. İstanbul özelinde ise büyük bir doluluk kaybı yaşanmıyor. Ancak enflasyon ve döviz kuru etkisi nedeniyle fiyatların gerçek maliyetleri tam olarak yansıtması zorlaşıyor. Bu da kısa vadede kârlılığı bir miktar etkileyebiliyor. Yine de bu durum sektörün doğal döngüsünün bir parçası. Özellikle bizim sektörümüzde dönemsel dalgalanmalar yaşanabilir. Ancak bunun geçici olduğunu düşünüyoruz ve önümüzdeki dönemde yeniden pozitif bir ivmelenme bekliyoruz.

Radisson markası kendi içinde hangi şehirlerde veya ülkelerde 'tatlı' bir rekabet içinde?

Radisson markası olarak, bizim için 'rekabet' kelimesinden ziyade, destinasyonların sunduğu potansiyel ve kültürel zenginlikler ön planda. Özellikle İstanbul, tarihi dokusu, kültürü ve benzersiz enerjisiyle dünyanın önde gelen destinasyonlarından biri. Sadece İstanbul değil, genel olarak Türkiye, Ortadoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan geniş coğrafyada çok yüksek bir potansiyele sahip. Örneğin Avrupa pazarlarına baktığımızda; Barselona veya Amsterdam gibi şehirlerde artık bir doygunluk söz konusu. Bu şehirlerde yaşayanlar vergi yükü, trafik gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya ve bu da o pazarların büyüme potansiyelini sınırlıyor. Türkiye ise; doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle bir destinasyonu cazip kılan tüm unsurları aynı anda sunuyor. İstanbul özelinde ise, adeta bu reçetenin bütün ilaçları tek bir şehirde toplanmış durumda. Bu nedenle Türkiye, özellikle İstanbul, Avrupa'nın en iyi pazarlarından biriyle eşdeğer konumda ve biz de buradaki büyüme fırsatlarından çok heyecan duyuyoruz.

Grubunuzun bu yıl küresel çapta nasıl bir gelişimi olacak?

"Radisson Rewards" sadakat programımız şu anda dünya çapında yaklaşık 23 milyon üyeye ulaştı. Programı, misafirlerimize maksimum fayda sağlamak üzere sürekli geliştiriyoruz. Ayrıca gelir yönetimi (revenue management) bizim için önemli bir konu. Otellerimizin ve yatırımcılarımızın gelirlerini artırmak için ticari anlamda birçok yeni çalışma yapıyoruz. Yapay zeka tabanlı teknolojik yatırımlarımızı artırıyoruz. Bunlar arasında web sitesi, mobil uygulamalar gibi dijital platformlarımız da yer alıyor. Tüm bu yenilikler aslında hem otel sahiplerine daha fazla gelir yaratmak hem de misafir deneyimini iyileştirmek amacıyla yapılıyor. Odağımız bu ve çalışmalarımız bu yönde devam ediyor.

Son olarak, Türkiye hakkında kişisel olarak neler söylemek istersiniz?

Türkiye çok dinamik bir ülke ve otelcilik tutkuyla yapılan bir iş. Bu tutkuyu Türkiye'deki sektörde çalışan insanların tamamında görmek mümkün. Öğrenme, başarma ve gerçekleştirme arzusu bu insanların DNA'sında var. Bu da zaten işin ne kadar doğru yapıldığını gösteriyor.

Türkiye'nin bu kadar genç bir nüfusa sahip olması ve bu nüfusun işini güler yüzlü ve severek yapması, dünyada çok sık rastlanan bir durum değil.

2025'te açılacak oteller:

Radisson RED – İzmir Bornova

• Türkiye'deki ilk RED markalı otel

• Lifestyle konsepti, genç kitle odaklı

• Açılış: 2025 son çeyrek

Radisson Blu Residences, İstanbul Kartal

• 34 katlı rezidans projesi, Adalar manzaralı

• Açılış: 2025 son çeyrek

2027'de açılması planlanan oteller:

Radisson Individuals – Konya

Radisson Individuals – Güre (termal otel)

Assos Petra Radisson Individuals – Assos

Park Inn by Radisson - İstanbul Çağlayan

Premier Hotel Kağıthane - İstanbul

BİZE ULAŞIN