İş dünyası konkordatoda acil önlem istiyor

Konkordato ilan eden şirket sayısı artarken, iş dünyası temsilcileri konkordato sisteminde alacakların korunmasını ve Kredi Garanti Fonu’na benzer bir fonun kurulmasını istiyor. Adalet Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde görüşe açtığı ve önerileri aldığı İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik getiren kanun taslağı ile konkordato kurumu güçlendiriliyor. Taslağa göre konkordato komiserlerinin yetki ve sorumlulukları artırılıyor.
15.09.2025 10:23 GÜNCELLEME : 15.09.2025 10:23

HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Konkordato ilan eden şirket sayısındaki artış hızlanırken, iş dünyası konkordato suiistimallerinin önlenmesi ve alacakların korunması başta olmak üzere bir dizi önlemin acilen hayata geçirilmesini bekliyor. Konkordato İhtisas Mahkemeleri'nin kurulması, Kredi Garanti Fonu'na benzer bir yapı kurularak bu fon üzerinden alacaklılara ödemelerin yapılması, konkordato sürecinin şeffaf ve denetlenebilir hale getirilmesi dile getirilen beklentiler arasında öne çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı'nın görüşe açtığı İcra ve İflas Kanunu'nda değişiklik getiren Cebri İflas Kanunu taslağı, konkordato sisteminde önemli değişiklik getiriyor. 31 Ocak 2026'ya kadar görüşlerin alınacağı taslakla, konkordato kurumu güçlendiriliyor. "Alacakları" koruyan" düzenlemelerin yanı sıra Alacaklılar Kurulu devreye alınıyor. Bu kurulda işçi temsilcisi bulundurulması öngörülürken, konkordato komiserlerinin yetki ve sorumlulukları da artırılıyor. Denetim mekanizmaları sıkılaştırılıyor. Ayrıntılar haberimizde…

İLK SEKİZ AYDA 2024 AŞILDI

Önce konkordato verilerine bir göz atalım. Türkiye'de konkordato ilan eden şirket sayısı artıyor. Konkordatotakip.com'un paylaştığı verilere göre, 2025 yılının ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 86.7 artışla bin 833 dosya için mahkemeler tarafından geçici mühlet kararı verildi ve bu gerçekleşmeyle 2024 yılı genelinde bin 723 olan geçici mühlet kararı sayısının üzerine çıkıldı. Ocak-Ağustos döneminde kesin mühlet kararı sayısı yıllık yüzde 188.1 artışla bin 40'a ulaştı. 2024 yılında kesin mühlet kararı sayısı 827 düzeyindeydi. 2025 yılının ilk sekiz ayında iflas kararı sayısı yıllık yüzde 143.1 artışla 748, tasdik kararı sayısı yüzde 11.6 azalışla 61 oldu. 2024 yılı genelinde ise iflas kararı sayısı 132, tasdik kararı sayısı 114 düzeyindeydi. Ocak-Ağustos döneminde yıllık yüzde 112 artışla 759 konkordatonun reddi kararı verildi. Konkordatotakip.com'un verilerine göre, 2025 yılının ilk sekiz ayında tekstil sektöründe 133, inşaat sektöründe 81, metal ürün imalatı sektörde 57 dosya için geçici mühlet kararı verildi. Yılın Ocak-Ağustos döneminde geçici mühlet başvuru sayısında bu üç sektörü, mobilya (42), alüminyum işleme (41), plastik sanayi (39), sebze meyve toptancıları (34), gıda (34), ambalaj (30) ve otomotiv yedek parça (26) sektörleri izledi. Sekiz aylık dönemde giyim sektöründe 8, yapı malzemelerinde 11, araç bakım servis hizmetlerinde 11, sağlık hizmetlerinde 10, otomotivde 10, ayakkabıda 17, et ve et ürünlerinde 17 geçici mühlet başvurusu yapıldı.

"ÇIKIŞ YOLU ARAYIŞI!"

Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz, konkordatolardaki artışın temelinde, işletmelerin giderek artan finansman maliyetleri, yüksek enflasyon, kur dalgalanmaları ve iç pazardaki daralma gibi makroekonomik faktörlerin yattığını vurguluyor. Özellikle sanayiciler açısından üretim maliyetlerinin öngörülemez şekilde yükselmesinin, tahsilat sorunlarıyla birleşince şirketlerin nakit akışlarının bozulduğunu dile getiren Karadeniz, "Buna ek olarak krediye erişimde yaşanan güçlükler ve bankaların temkinli davranması, firmaları konkordato ilan etmeye zorlayan bir başka etken. Plastik sanayinde, hammadde fiyatlarının küresel ölçekte dalgalanması, enerji maliyetlerinin artması ve rekabet baskısı, şirketleri daha kırılgan hale getiriyor. Konkordatoya başvuran şirket sayısındaki artışı yalnızca kötü yönetim veya piyasa daralmasıyla açıklamak doğru değil; bu daha çok ekonomik sistemdeki yapısal sorunların bir yansıması. Sanayici, üretmek ve ayakta kalmak için mücadele ediyor ama sürdürülebilir bir finansman modeli oluşturulmadığı sürece konkordato gibi çıkış yolları gündeme geliyor" diye konuştu.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Toygar Narbay ise konkordato artışının arkasında yatan temel nedenin, 2021 yılının sonunda ekonomi politikalarında yapılan tercihler olduğunu ileri sürdü. Narbay, "Yüksek enflasyonla mücadelede seçilen yüksek faiz-baskılanan kur politikası, özellikle katma değerin büyük kısmını ülkemizde bırakan hazır giyim ve tekstil sektörlerini derinden etkiledi" dedi.

"SEKTÖRÜN FİNANSAL DURUMU KRİTİK SEVİYEDE"

Hazır giyimin, konkordato başvurularının en yoğun yaşandığı sektörlerin başında geldiğini belirten Narbay, 2025'in ilk yarısında yaklaşık 300 tekstil ve hazır giyim firmasının konkordato ilan ettiğine dikkat çekti. Bu durumun, sadece sayısal bir veri olmaktan çıkıp, sektörün üretim bilgisinin ve know-how'ın da kaybedilmesi anlamına geldiğini söyleyen Narbay, "Çünkü gerek kapanmalar gerekse küçülmeler dolayısıyla 2022'de 735 bin kişiye ulaşan istihdamımız bu yılın Haziran ayında 561 bine geriledi. Sektörün finansal durumu da kritik seviyeye ulaştı. TGSD olarak yaptığımız modellemeye göre, 2022'de vergi öncesi karlılık oranı yüzde 10.5 olan bir şirket, 2023'te yüzde 5.6 kar ederken 2024'ü yüzde 5.1 zararla kapattı. 2025 yılı için de yüzde 4.6 zarar öngörüyoruz. Bu durum, iki yıl üst üste zarar eden sektörün öz sermayesini tamamen kaybetmesi anlamına geliyor. Konkordato, iflas, ticari faaliyetleri son verilmesi veya yatırımları yurt dışına kaydırma ise tüm bunların doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

ATO'DAN "FON" ÖNERİSİ

Görüşe açılan kanun taslağının detaylarına girmeden önce, iş dünyasının beklenti ve taleplerine de kısaca göz atıyoruz. Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran; konkordato ile ilgili bir çalışma yaparak, Adalet Bakanlığı ile paylaştıklarını söyledi. Baran, bu çalışmada konkordato davaları için Konkordato İhtisas Mahkemeleri kurulmasını ve ticaret hukuku, iflas hukuku, finansal yeniden yapılandırma ve şirketler hukuku alanlarında uzmanlık sahibi hakimlerin görev yapmasının sağlanması gerektiğine yer verdiklerini söyledi. Konkordato sürecinin daha şeffaf ve denetlenebilir hale gelmesi için mahkemelerde dijital altyapının güçlendirilmesi, yapay zeka destekli finansal analiz sistemleri ile otomatik raporlama mekanizmalarının devreye alınması gerektiğini vurguladıklarını dile getiren Baran, "Konkordato başvurusu kabul edilen ticari şirketlerin alacaklılarını korumak amacıyla, borçlu şirketlerin mal varlıklarına borçları karşılığı borçları kadar el konulmasını önerdik. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu'na benzer bir yapı kurularak, bu fon üzerinden alacaklılara ödemelerin yapılması ve ticari hayatın sürdürülebilirliğinin sağlanması gerektiğini ifade ettik. Fonun kaynakları olarak: 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında ticaret sicil işlemlerinden tahsil edilen yargı harçlarından belirli bir oranda (örneğin yüzde 1) yapılacak kesinti, Rekabet Kurumu payından belirli bir oranda (örneğin yüzde 1) yapılacak kesinti, bu kesintilerin yeterli olmaması halinde, uygun görülen diğer kaynaklardan fon aktarılmasına önerimizde yer verdik" diye konuştu.

"KOMİSYON KURULSUN"

ATO'nun çalışmasında, yargılama sürecine dair öneriler de yer aldı. Konkordato talebiyle mahkemeye başvurulduğunda talebin incelenmesi amacıyla yeminli mali müşavir veya bağımsız denetçi, avukat, gayrimenkul değerleme uzmanı ve Oda temsilcisinden oluşan bir komisyon kurulmasını önerdiklerini belirten Baran, bu komisyonun, son beş yıla ait mali verileri inceleyerek, şirket mal varlıklarının şahsi varlıklarla illiyet bağının (Suistimalin ve özellikle mal kaçırma vakalarının önlenmesi için konkordato başvurusundan önce geriye dönük olarak başvuru sahibinin kendisinin, birinci/ikinci derece yakınlarının ve düzenli ticari ilişki içinde olduğu yakın çevresinin mal varlığı dökümü kayıt altına alınabilir) olup olmadığını değerlendirerek bir rapor hazırlanabileceğini ve geçici mühlet kararın bu rapor doğrultusunda verilebileceğini ifade ettik. Kesin mühlet kararı almamış veya alamamış (sadece geçici mühlet imkanından faydalanmış) şirketlerin, farklı veya aynı mahkemelerden tekrar tekrar geçici mühlet alarak icra takiplerini durdurup alacaklıları mağdur etmesini önlemek amacıyla, ikinci ve sonraki konkordato başvurularını yapabilmeleri için en az bir yıl geçmesi şartının aranmasına yönelik yasal düzenleme yapılması gerektiğini önerdik. Bunlar dışında alacaklıların temsilinin eşit şekilde düzenlenmesi, alacaklıların hak kaybının önlenmesi, konkordato müessesesinin suistimal edilmesinin önüne geçilmesi için de önerilerde bulunduk."

"ÖDEME PLANLARI YENİDEN YAPILANDIRILMALI"

Son dönemlerde sayısı hızla artan konkordatolar, Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) da gündeminde. ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, Temmuz ve Ağustos ayı Meclis Toplantılarında konkordatoya yönelik açıklamalarda bulunmuştu. Yüksek faiz oranlarının getirdiği maliyet baskısı, üretim ve yatırım ortamını ciddi şekilde zorlaştırdığına dikkat çeken Ardıç, bu durumun özellikle finansal kırılganlığı olan şirketlerin devamlılığını tehdit eder hale geldiğini, iflas ve konkordato sayılarının geçen yıla göre yüzde 100'e yakın arttığını vurguladı. Mevcut borç yükü altında ezilen firmaların faaliyetlerini sürdürebilmeleri ve istihdamı koruyabilmeleri için banka borçlarının kapsamlı ve etkin bir şekilde yapılandırılmasının elzem olduğunu söyleyen Ardıç, "Bu süreç, sadece borçların ertelenmesi değil; aynı zamanda ödeme planlarının gerçekçi bir şekilde yeniden yapılandırılmasını ve firmaların yeniden ayağa kalkmasına imkan verecek destekleyici finansman araçlarını da içermelidir. Banka borçlarının yapılandırılması, iflasların önlenmesi ve konkordato ilanlarının azaltılması noktasında da kritik bir rol oynayarak, ekonominin bütününü korumak adına stratejik bir adım olacaktır. İlgili kurumlarımızı, bu konuda kararlılıkla adım atmaya ve sürdürülebilir bir ekonomik yapı için reel sektöre nefes aldıracak düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmeye davet ediyoruz" dedi.

ALACAKLI FİRMALAR DA KORUNMALI

Ardıç, konkordato süreci ile ilgili iş dünyasının uygulamada karşılaştığı önemli sorun alanlarından birinin de, konkordato ilan eden firmaların ticari ilişki içinde bulunduğu birçok tedarikçi ve alacaklı şirketin ciddi mağduriyetler yaşaması olduğuna dikkat çekti. Konkordatonun amacının firmaların iflasa sürüklenmesini önlemek, tedarik zincirinin aksamasını engellemek ve istihdamı korumak olduğunun altını çizen Ardıç, "Bu yönüyle sistemin, üretimin sürekliliğini koruyan ana işlevi oldukça değerlidir. Ancak uygulamada görüyoruz ki, konkordato sürecinde ödemelerin durması ya da tahsilatların uzun süre askıya alınması, domino etkisiyle sağlıklı işletmeleri de zor duruma düşürmektedir. Bu durum, hem piyasada güven sorununa neden olmakta hem de ekonomik faaliyetlerin sağlıklı şekilde sürdürülmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle mevcut konkordato sistemi sadece borçlu firmayı değil, onunla ticaret yapan alacaklı firmaları da koruyacak şekilde yeniden ele alınmalı. Sistemin çok taraflı dengesini gözeten bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuz açık. Bu nedenle konkordato sisteminde yapılacak her revizyonun, tüm tarafları gözeten, şeffaf, denetlenebilir ve suiistimali önleyici bir anlayışla şekillendirilmesini savunuyoruz" diye konuştu.

Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) faaliyet gösterip konkordato ilan eden firmaların, OSB'lere olan elektrik ve su borçlarının da bu süreçte ödenmediğine dikkat çeken Ardıç, Bu maliyetleri bölgede faaliyet gösteren diğer firmalar finanse etmek durumunda kaldığını vurguladı. Ardıç, bu sürece ilişkin hazırlanan yeni düzenlemenin tüm bu sorunlara çözüm olmasını ve en kısa sürede yürürlüğe girmesini beklediklerini sözlerine ekledi.

Bu arada, geçtiğimiz günlerde mağdur olan işçilerin kıdem tazminatı haklarını en azından bir bölümünü kurtarabilmeleri için Kıdem Tazminatı Garanti Fonu kurulması önerisi de farklı çevreler tarafından gündeme getirilmişti.

SUİSTİMALİ ÖNLEMEK AMAÇLANIYOR

Avukat, uzman arabulucu Ege Demiralp, neden yeni bir Cebri İcra Kanunu'na ihtiyaç duyulduğunu ve taslakla konkordato ile ilgili yapılması öngörülen değişiklikleri PARA Dergisi'ne anlattı. Demiralp, taslak ile konkordatoda suiistimali önleme, alacaklıları koruma ve şeffaflığın amaçlandığını vurguladı. 2018 sonrası sistemde konkordato reddedilirse tekrar başvurunun mümkün olduğunu dile getiren Demiralp, "2025 taslağı diyor ki: Borçlunun mali yapısında esaslı bir değişiklik olmadıkça aynı tür konkordato için yeniden başvuru yapılamaz. Bu düzenleme, konkordatoyu kötüye kullanarak sürekli zaman kazanma girişimlerini engelleyecek. Alacaklı şirketlerin beklemede kalma mağduriyetini azaltır. Başvuru sırasında 'Konkordato Gider Avansı Tarifesi' uyarınca belirli bir tutar peşin yatırılmak zorunda. Bu başvuruların ciddiyetini artırır; sırf prosedürü başlatıp sonra geri çekilme riskini azaltır. Alacaklı borçlu hakkında konkordato istediğinde konkordato talebine, 'gerekçeli dilekçe' sunmak zorundaydı. Artık bu prosedür kalkıyor alacaklı yalnızca borçlu hakkında iflas isteme yetkisinin olduğuna dair beyanla başvurabilir. Alacaklılar kurulu devreye giriyor. Alacaklıların geçici mühlete doğrudan itiraz hakkı açıkça düzenlenmemişti. Daha çok tasdik aşamasında etkileri vardı. Alacaklılar geçici mühlet kararına açıkça itiraz edebiliyor. Bu hak belirginleştirildi. Mahkeme, kesin mühlet içinde bir kurul oluşturabiliyor. Bu kurul, alacaklıları temsil ediyor, komiserin işlemlerini denetliyor, borçlunun faaliyetleri hakkında görüş veriyor. Borçlunun önemli işlemleri için kurulun görüşü aranabiliyor. Böylece alacaklılar, kesin mühlet sürecinde aktif ve kurumsal bir denetim mekanizması kazanıyor. Mahkemenin denetimi güçlenmiş, alacaklılar daha rahat ses çıkarabilecek. İtiraz sebepleri eşitlik ilkesine aykırılık, kötü niyet, alacaklıların menfaatine aykırılık gibi genişletilmiş. Komiserin rapor sunma süresi 14 güne çıkarılmış. Bu da daha kapsamlı inceleme demek. Komiser artık hem alacaklılar kurulu tarafından hem mahkeme tarafından hem de devlet tarafından mali olarak denetlenecek" diye konuştu.

İCRA TAKİBİNDE DEĞİŞİKLİK

Demiralp, taslak ile icra takibinde yapılacak değişikliklere de değindi. İcra takibinin tarafları arasında gözetilmesi gereken menfaat dengesi, ilamsız icra takibinin kesinleşmesine kadarki aşamalarda alacaklı taraf lehine olmak üzere bozulduğuna dikkat çeken Demiralp, "İlamsız icra takibinin hiçbir belgeye dayanılmadan başlatılabilmesi, ödeme emrine karşı açıkça imzaya itiraz etmeyen veya kısmi itirazını açıkça yapmayan takip borçlusunun itiraz etmemiş sayılması ve banka alacaklarının tahsili için getirilmiş olan özel hükümlerin bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Yeni Cebri İcra Kanunu ile artık senet, resmi sözleşme ve onaylanmış fatura haricinde bir evrak ile icra takibi başlatılamayacak. Örneğin emlak sözleşmelerinde düzenlenen komisyon ücreti, kaparo gibi bedellerin tahsili için bu sözleşmeler ile icra takibi başlatılabiliyorduk, artık kalkıyor. Sözleşmenin icra takibine konulabilmesi için resmi şekilde yapılmış olması şartı geliyor" dedi.

ARABULUCULUĞUN İCRA KABİLİYETİ GÜÇLENDİRİLİYOR

Demiralp, taslağın arabuluculuğun icra kabiliyetini de daha güçlü hale getirdiğini vurguladı. Arabuluculuk sonucunda düzenlenen ve mahkemece şerh verilen arabuluculuk anlaşma belgelerinin, ilam niteliğinde belge sayıldığını belirten Demiralp, "Böylece 'Arabuluculuk Anlaşma Belgesi'ni doğrudan ilamlı icraya koyabiliyorsunuz. Arabuluculuk Anlaşma Belgesi ile icra takibi açarken alacağınızın yüzdesi üzerinden değil maktu ve cüzi bir harç ödüyorsunuz. Yeni düzenleme ile bu belgelerin icra takibine konu edilmesi daha da kolaylaştırılıyor. Taraflar, arabuluculuk sürecinde bir borcun ödenmesi veya belirli bir yükümlülüğün yerine getirilmesi hususunda anlaşmışlarsa, bu belge artık doğrudan icra edilebilirlik vasfı taşır ve alacaklı, ayrı bir dava açmak veya yeniden yargılama süreçlerine girmek zorunda kalmadan, anlaşma belgesini icraya koyabilir. Yargının iş yükünü azaltarak alacaklının hakkına daha hızlı kavuşmasını sağlar. Örneğin aralarında sözleşmenin yerine getirilmesinden kaynaklanan ticari bir uyuşmazlık olan iki tacir bu uyuşmazlıklarını arabuluculuğa taşıyarak, arabuluculuk anlaşma belgesi ile resmileştirir ve yerine getirilmediğinde ilamlı icraya konu edebilirler" diye konuştu.

Ege DEMİRALP / Avukat, Uzman Arabulucu

"İş dünyasının 'denge' beklentisi tasarıda gözetiliyor"

İcra ve İflas Kanunu'nda değişiklik getiren taslakta, konkordatoda yeniden başvuru yasağı ile sürekli başvurup zaman kazanma ihtimali engelleniyor. Bu, alacaklı şirketlerin beklemede kalma mağduriyetini azaltır. Başvuru ciddi maliyet gerektiriyor; böylece ciddiyetsiz, sadece zamana oynamak isteyen şirketlerin önü kapanıyor. Bu da alacaklı şirketleri koruyan bir filtre görevi görüyor. Artık alacaklılar, sadece toplantıda oy veren değil; sürekli denetim yapan aktör. Özellikle büyük şirket alacaklıları (bankalar, tedarik zinciri) için çok güçlü bir güvence. Rehinli alacaklar için mühlet süresince faiz işlemeye devam ediyor. Teminatlı alacakların değeri korunuyor; rehinli alacaklıların kaybı azalıyor. İş dünyasının 'denge' beklentisi bu düzenlemelerde açıkça gözetilmiş. Borçlu korunurken, alacaklıların sesi ve hakkı da süreç boyunca daha etkin hale geliyor. Çalışanlar için; öncelikli alacaklar (ücret, nafaka vb.) korunmaya devam ediyor. Çalışanlar bu alacakları için ayrıcalıklı sırada. Alacaklılar kurulunda işçi temsilcisi bulundurulması öngörülüyor. Yani işçiler artık sadece listede 'küçük alacaklı' değil, sürecin içinde temsil edilen taraf. Eşitlik ilkesine aykırılık veya işçi alacaklarını zedeleyen planlar daha kolay reddedilebilecek (m. 392). Çalışanların tamamen korunması mümkün değil (çünkü sonuçta konkordato bir 'alacak kesintisi' ve 'vade uzatma' sistemi. Ama taslak, işçilerin en azından sesinin duyulacağı, kurulda temsil edileceği ve sırada önceliklerinin korunacağı bir yapı getiriyor.

Gürsel BARAN / Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı

"Merkezi bir sistem kurulmalı"

Konnkordato süreçlerine ilişkin bilgiler, merkezi bir sistem kurularak tek bir noktadan anlık olarak kamuoyuyla paylaşılmalı. Konkordato sisteminin daha doğru anlaşılması amacıyla bilgilendirme mekanizmaları oluşturulmalı. Konkordato verilerine baktığımızda çok yüksek rakamlar görüyoruz. 2018'de toplam başvuru sayısı bin 551 iken, 2023'te bin 516, 2024'te 3 bin 497'ye ulaşmış. Bu yılın ilk altı ayında da 2 bin 776 başvuru söz konusu. Bu veri, yılsonunda geçen yılı aşacağımızı gösteriyor. Konkordato, iş dünyamıza hem ekonomik hem de psikolojik etkileri olan bir süreç. Bir yandan firmalar konkordato ilan ederek nefes alma ve yeniden yapılanma imkanı bulurken diğer yandan firmalarla ticaret yapan işletmeler için belirsizlik, tahsilat riski ve güven kaybı oluşuyor. Yani bir işletmeyi koruma şemsiyesi altına alırken onunla ticaret yapan diğer işletmeleri sıkıntılarla baş başa bırakıyor. Ticari hayatta bunun çok örneği var. Konkordato ilan eden şirketin patronları, koruma kalkanı ardında eski rahat hayatlarına devam ederken, iş yaptıkları şirketler batma noktasına geliyor. Psikolojik açıdan da, eskiden çekler ve senetler ticari hayatın vazgeçilmezleriydi. Şimdi maalesef karşıdaki şirket konkordato ilan eder korkusuyla bu enstrümanlar kullanılmak istenmiyor. İster istemez bu da ticaretin önünde engel teşkil ediyor.

Ömer KARADENİZ / Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı

"Adil bir denge kurulmalı"

Adalet Bakanlığı'nın gündeme getirdiği yeni düzenleme, konkordato sisteminin geleceği açısından çok önemli bir fırsat. Çünkü mevcut uygulamada hem alacaklıların hak kayıpları hem de borçlu firmaların süreci kötüye kullanması gibi sorunlar yaşanıyor. Yeni sistemin mutlaka şeffaflık, denetim ve süre etkinliği üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Konkordato, sadece gerçekten yeniden yapılanma iradesi olan, üretimini ve istihdamını sürdürmek isteyen firmalara imkan tanımalı; bu süreç bir borçtan kaçış ya da zaman kazanma aracı haline gelmemeli. Aynı zamanda, alacaklıların da kendilerini güvende hissetmeleri ve haklarının korunacağına inanmaları şart. Dolayısıyla, işletmelerin ayakta kalması ile alacaklıların çıkarlarının korunması arasında adil bir denge kurulmalı. Böyle bir çerçeve hem üretimin sürekliliğini hem de piyasalarda güven ortamının yeniden tesis edilmesini sağlayacaktır.

Toygar NARBAY / Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı

"Sistem, iki tarafın da haklarını koruyacak şekilde işletilmeli"

Türkiye'de konkordato başvurularındaki dramatik artış, ülkemizin yaşadığı ekonomik dönüşümün en somut göstergelerinden biridir. 2024 yılının tamamında 3 bin 497 konkordato başvurusu kayıtlara geçerken 2025'in sadece ilk yedi ayındaki başvuru sayısı 3 bin 474'e ulaştı. Bu veriler, konkordato başvurularının 2025 yılında rekor seviyeye çıkacağını açıkça gösteriyor. Mevcut sistemde konkordato, mali açıdan zor durumda bulunan borçluların alacaklılarıyla belirli bir ödeme planı çerçevesinde anlaşarak borçlarını ifa etme imkanı sağlamasına rağmen, zaman kazanma aracı olarak kötüye kullanılması gibi durumlar da yaşanabiliyor. Taslak düzenleme ise kesin mühletteki değişiklik, mahkemenin rolünü güçlendirme, komiser yetkilerinin genişletilmesi, alacaklı haklarının korunması, denetim ve şeffaflık gibi olumlu değişiklikleri içeriyor. Ancak bu düzenlemelerin başarılı olabilmesi için yetkilerin objektif kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi, farklı mahkemeler arasında uygulama birliği sağlanması, hakimler, komiserler ve avukatlar için kapsamlı eğitim programları düzenlenmesi, konkordato sisteminin makroekonomik politikalarla koordineli olması ve sistemin her iki tarafın da haklarını koruyacak şekilde işletilmesi büyük önem arz ediyor.

Tahir TELLİOĞLU / İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Yönetim Kurulu Başkanı

"Politika faizinin düşmesi süreci yavaşlatır"

Konkordato, son 1-2 yıldır iş dünyasında bozulan ekonomik dengeler çerçevesinde şirketlerin iflasa sürüklenmemek üzere başvurduğu bir yöntem oldu. Bazen de hafif bir zorluk yaşadıklarında sığındıkları bir yöntem. Maalesef, şu anki mevzuat bunun bir kaçamak yöntem olarak kullanılmasına biraz izin veriyor. Özellikle özel sektörde ve kamuda çalışan orta ve büyük ölçekli inşaat firmalarında, gerek Merkez Bankası politika faizinin yüksekliğinden, gerekse krediye istenilen faiz oranını verseniz dahi finansmana ulaşamamaktan dolayı bu krizlerin biraz arttığını söyleyebiliriz. Adalet Bakanlığı'nın, konkordatonun kurallarının sıklaştırılması hususunda bir çalışması var. Önümüzdeki günlerde hem konkordato süreciyle ilgili yasal düzenlemelerin biraz daha sıkılaşması hem de Merkez Bankası politika faizlerinin aşağıya doğru evrilmesinden dolayı konkordatolardaki artış sürecinin biraz daha yavaşlayacağını söyleyebilirim.

Memiş KÜTÜKCÜ / Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Yönetim Kurulu Başkanı

"OSB'lerin alacağı 'öncelikli alacak' olmalı"

Konkordato'da bir şirketi koruma altına alınırken, maalesef bu şirketle ticari ilişki içinde olan birçok kurum ve şirket bu durumdan etkileniyor. OSB'lerde, sanayicilerin elektrik, doğalgaz ve su ihtiyacını sağlayan OSB yönetimi de bu süreçten olumsuz etkileniyor. OSB'lere olan elektrik, doğalgaz ve su borçları bu süreçte ödenmiyor. OSB'ler verdikleri hizmet karşılığında aylık olarak tahsilat yapmak zorundalar ki, hizmete devam edebilsinler. Dolayısıyla OSB'lerin elektrik, su ve doğalgaz alacağı öncelikli alacak olmalı ve bunlar aksatmadan ödenmeli. Aksi halde bunu OSB, diğer sanayicilerin oluşturduğu bütçeyle karşılamak zorundalar. Bu da OSB'leri zora sokuyor. Ancak konkordato ilan eden bazı şirketlerin, elektrik, doğalgaz ve su borçlarını ödemeye devam ettiğini söylemeliyim. Bu durum, uygulamada farklılık arz ediyor.

İcra İflas Kanunu reform paketi görüşe açıldı

Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan İcra ve İflas Kanunu Bilim Komisyonu'nca hazırlanan "Cebrî İcra Kanunu Taslağı", geçen ay görüş ve öneriye açıldı. 31 Ocak 2026'ya kadar görüşler mgm.ozelhukuk@adalet.gov.tr adresine iletilecek. Görüşler, Bilim Komisyonu'nca dikkate alınarak taslak metni son şekli verilecek. Taslakla, yıllar içinde parça parça yapılan değişiklik ve ilavelerle anlaşılması ve uygulanması güç bir hal alan yürürlükteki kanun, kolayca anlaşılabilir ve uygulanabilir bir sadeliğe kavuşturuluyor. Kanun gerekçesinde ifade edildiği üzere, kanun metninin sistematiği birkaç istisna dışında muhafaza ediliyor. Söz konusu istisnai haller olarak hacizli mala istihkak davaları hakkındaki hükümlerin tasarrufun iptali davalarından sonra gelecek şekilde Kanunun Üçüncü Kitabına nakledilmesi ve halen Türk Ticaret Kanununda yer alan Deniz İcra hükümlerinin ise İcra Ceza hükümlerinden önce, Dördüncü Kitap başlığı altında Cebrî İcra Kanununa alınmış olması, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan para alacaklarına ilişkin takip usulü hakkındaki 7155 sayılı Kanun hükümlerinin de bazı değişikliklerle Cebrî İcra Kanununa dahil edilmesi olarak sıralanıyor.

BİZE ULAŞIN