İDRİZ ÇOKAL/ Taksim360 ile Türkiye'ye geliyor… Londra'ya özel mağaza… Kadın yönetici oranını yüzde 42'ye çıkartacak… Denizden korkan anneleri ikna etti…
Taksim360 ile Türkiye'ye geliyor
İstanbul'un en merkezi konumunda, Beyoğlu'nda yer alan Taksim360 Projesi, Türkiye'nin önde gelen gruplarından Çalık Holding tarafından yapıldı. İlk etabı 2018 yılında açılan Taksim360, Türkiye'nin kamu-özel sektör ortaklığı ile gerçekleştirilen ilk ve en büyük projesi olma özelliğine sahip. Ayrıca, Avrupa'nın En İyi Kentsel Yenileme Ödülü'ne de layık görülen bir proje. 154 bin 591 metrekarelik inşaat alanı ve 220 metrelik cephe uzunluğuna sahip olan Taksim360; her biri özenle ve dikkatle tasarlanmış konut, ofis, alışveriş ve sosyal mekânlarla dolu konsept sokaklarla çevrili 9 bina ve 825 adet bağımsız bölümden oluşuyor. 122 adet ofis, turizm konutu statüsünde yer alan 558 adet konut, 9 adet bağımsız ofis binası, 135 adet ticari üniteden oluşan projede ayrıca 550 araç kapasiteli otopark bulunuyor.
İstanbu Taksim'de yer alan bu projede hayat epeydir devam ediyor. Ancak istenilen hareketlilik tam sağlanamadı. En azından bizim gözlemimiz bu yönde. Öğrendiğimize göre Taksim360 projesinde önemli bir değişim hazırlığı yapılıyormuş. Projenin içinde yeni yeme içme ve eğlence mekanları olacakmış. Dönüşüm çerçevesinde bununla ilgili görüşmeler sürüyormuş. Projenin içinde otel de vardı. Bu konuda da önemli bir adım atılmış. Uluslararası otel zinciri Hilton'un butik otel markası Canopy by Hilton ile anlaşmaya varılmış. Türkiye'de farklı markalarıyla hizmet veren Hilton, Canopy by Hilton'u ilk defa Türkiye'ye getiriyormuş. 11'i süit 110 odalı otelin açılışı yılbaşından sonra yapılacakmış. Otel, projenin konsept sokaklarına bakan üç farklı dünyaca ünlü restorana da ev sahipliği yapacakmış. Otelde lüks toplantı odaları, spa ve fitness alanı da özel olarak tasarlanmış. Avrupa'nın En İyi Kentsel Yenileme Ödülü'ne sahip Taksim360, yedinci yılında büyük dönüşüme sahne olacak gibi görünüyor…
Londra'ya özel mağaza
Rebul'un hikayesi 1895'te İstanbul'da Rue de Pera'da başlıyor. Genç Fransız eczacı Jean Cesar Reboul, İstanbul'un büyüleyici ruhundan ilham alarak Beyoğlu'nda "Grande Pharmacie Parisienne" adlı eczanesini kurar. Yıllar sonra yanında işe başlayan Kemal Müderrisoğlu ile karşılaşmaları, Rebul Eczanesi'nin doğuşuna dönüşür. Atelier Rebul, böylesine büyülü karşılaşmalardan doğdu. Tesadüfen bir araya gelen insanlar ve şehirler, yeni ve olağanüstü bir şeylere imza attı. 1938'de ise Rebul Lavanda Kolonyası ortaya çıkar. İstanbul'a hayran kalarak burada yaşamaya karar veren Jean Cesar Reboul, markanın bugün hâlâ ilhamını aldığı bu mirası başlatır. Atelier Rebul parfümleri, Fransız eczacılık geleneğinden ve İstanbul'un ruhundan ilham alır.
İşte 130 yıllık bu köklü marka büyüdü büyüdü dünyaya yayılmaya başladı. Bugün 3 kıtada, 21 ülkede ve yaklaşık 1000 lüks satış noktasında varlık gösteriyor. 25'i Türkiye'de toplam 33 mağazası bulunuyor. Türkiye dışında Azerbaycan, Bahreyn, Hollanda, Katar, Kuveyt, Slovenya ve Suudi Arabistan'da kendine ait mağazaları bulunuyor. Marka yurtdışı büyümesinde bu kes rotayı İngiltere'ye çevirdi. Londra mağazasının resmi açılışı için gün sayılıyor. Hatta geçen hafta markanın 130. Yılı Londra'da açılacak mağazada kutlanmış. Öğrendiğimize göre bu mağazada Atelier Rebul'un bütün ürünleri olacakmış. Sadece bu mağazaya özgü özel ürünler de vitrinde yer alacakmış. Markanın bir sonraki durağının parfümleri ile ünlü Fransa'nın başkenti Paris olacağı konuşuluyor…
Kadın yönetici oranını yüzde 42'ye çıkartacak
Cavit Habib, tesis yönetimi sektörünün duayen isimlerinden biri. Henüz Türkiye'de bu kavramın yeni yeni olduğu 1990'lı yılların başında sektöre adım atmış. 1992 yılında sektörün ilk şirketlerinden biri olan Proser'i kurmuş. 2002'de sektörde faaliyet gösteren Servicemaster ile birleşmişler. 2005 yılına kadar da sektörde emin adımlarla ilerlemiş. Bu tarihte Danimarka merkezli ISS Group, şirketin çoğunluk hisselerini almış. Cavit Habib, şirkette küçük hissedar ve CEO olarak devam etmiş.
ISS global anlamda bakıldığında dünyanın sayılı, köklü şirketlerinden biri. Bugün ISS Avrupa, Asya, Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Asya Pasifik bölgelerinde "Tesis Yönetimi" konusunda hizmet sunuyor ve bu alanda dünyanın lider şirketlerinden sayılıyor. 350 binin üzerinde istihdam sağlıyor. Türkiye'de de sektörün lider firmalarından biri. Türkiye'de entegre tesis yönetimi, temizlik, güvenlik, teknik bakım, yemek, bitki bakım, haşere kontrolü ve destek hizmetler gibi konularda hizmet veriyor. Türkiye'de 45 bin çalışanı var. 4 binden fazla da müşteriye sahip. 5 bin noktada hizmet veriyor. Cavit Habib liderliğinde yoluna devam eden ISS Global, Türkiye'de büyümeye devam ediyor. İstihdam sayısını her geçen yıl artırıyor. Nitekim yıl boyunca işe alımlara devam etti. Bu yıl sonunda 4 bin ilave istihdam sağlamış olacaklar. Cavit Habib'in yeni stratejisi şirketteki kadın çalışan oranı. Toplam çalışanın yüzde 52'si kadın. Habib, sadece çalışan sayısında değil, yönetici kadın oranını da artırmak istiyor. Yıl sonuna kadar yönetim düzeyinde kadın çalışanların oranını yüzde 42'ye çıkarma hedefi belirlemiş. Bu hedef doğrultusunda da ilerliyormuş.
Cavit Habib, duayen bir isim ama yapay zeka ve dijital alanı da ihmal etmiyor. Bu alanlara yatırım yaparak şirketin rekabet gücünü artırıyor. Dijital dönüşüm ve AI uygulamalarını şirkete adapte ediyormuş. Dijitalleşme şirketin her kademesinde kendini gösterecekmiş…
Denizden korkan anneleri ikna etti
Depremin olumsuz etkilediği Hatay'da, "Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı'nın 16. sezonunda "Fark Yaratan" olarak seçilen Deniz Toprak'ın Cemal Akar ve Derya Gümüş Türkoğlu ile Samandağ'da kurduğu Hatay Sörf Merkezi'nin haberine geçen hafta yer vermiştik.
Arkadaşımız Kerem Köfteoğlu'nun duyumlarına göre, Samandağ'ın son derece dalgalı denizinde gençleri sörf yapmaya ikna etmek pek de kolay olmamış. Çünkü Samandağ'da geçmişte yaşanan boğulma vakalarından dolayı, bırakın sörf yapmayı, aileler çocuklarının denize girmesini bile istemiyormuş. Sörf merkezinin kurucuları bu engeli aşmak için geçici konaklama merkezlerinde kapı kapı dolaşıp anneleri ikna etmek için kolları sıvamış. Kurucu ortaklardan eğitimci geçmişi de olan Türkoğlu, oğlu Nuri'yi merkeze kaydederek bir anlamda ilk kıvılcımı yakmış.
Anne Türkoğlu, arkadaşımızın "Siz denizden korkmuyor muydunuz?" sorusunu "Önceleri çok korkuyordum. İlk başlarda oğlum sörf tahtasının üstüne her çıktığında heyecandan kalbim küt küt atıyordu. Sonra bu işin bir tekniği olduğunu, bu teknikle dalgaların kontrol edilebileceğini görüp anladım. Artık dalgaların yükseldiğini gördüğümde oğluma 'hadi sörf zamanı' diyerek onu gönül rahatlığıyla denize yolluyorum" şeklinde yanıtlamış.
Samandağ'da 200-250 güne yakın dalga oluyormuş. Türkoğlu'na göre, Samandağ'da çocuklar önce sörf tahtasında hayata tutunup, ardından dalgalara karşı ayağa kalkıyormuş. Bu da çocukların hayatla olan mücadelesini anlatıyormuş.