SKDM basitleştirme düzenlemesi yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nda önemli güncellemeler gerçekleştiren 2025/2083 sayılı tüzük, birliğin resmî gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre bir şirketin yıllık toplam ithalatı kaynaklı emisyonları 50 tonun altında kaldığı takdirde SKDM Sertifikası satın alma gibi yükümlülüklerden muaf olacak. Bu muafiyet hidrojen ve elektrik alanını ise kapsamayacak.
Başta sanayici olmak üzere iş dünyasının en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen ve Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın önemli bir parçası olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), Ekim ayı başında yürürlüğe girmişti. Böylece, Türkiye'de faaliyet göstererek AB'ye ihracat gerçekleştiren demir çelik, alüminyum, gübre, elektrik, hidrojen ve çimento sektörleri başta olmak üzere binlerce firma karbon ayak izi raporlamalarını yapma zorunluluğuna dahil oldu. 1 Ocak 2026 itibarıyla bu raporlamaları doğrulatma zorunluluğu başlayacak. Yeni regülasyonlara uyum sağlamak için üreticilerin çok fazla zamanı kalmadı.
Türkiye'nin ilk İklim Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle beraber geçtiğimiz Temmuz ayında Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi Yönetmeliği (ETS) taslağı yayınlanmıştı. Kısa bir süre önce ise birçok sektörün dört gözle beklediği toplantı gerçekleşti. 7552 sayılı İklim Kanunu ile kurulan ve başkanlık görevi TOBB'a tevdi edilen Karbon Piyasası Danışma Kurulu toplantısında alınacak kararlara hazırlık amacıyla; Emisyon Ticaret Sistemi sektörleri için kıyas değer ve tahsisat oranlarının belirlenmesine yönelik kurulan "Ücretsiz Tahsisat ve Kıyas Değerlerin Belirlenmesi Çalışma Grubu" ilk toplantısı gerçekleştirildi. İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından yürütülen çalışmalar ve tahsisatlandırma yöntemleri ele alındı.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, SKDM ve ETS'nin muhataplarına ne gibi yükümlülükler getireceğini, emisyon ticaretinin nasıl yapılacağını ve 2026 Ocak itibariyle başlayacak olan yeni sürecin yol haritasını araştırdık. Türkiye'nin ETS sistemi kurgusunda, genel olarak üretimi engellemeden enerji verimliliği çerçevesinde bir uygulama söz konusu olacağı fikri hakim.
AB KOMİSYONU ÜÇ MEVZUAT HAZIRLIYOR
Ticaret Bakanlığı AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Dairesi Başkanı Elif Taşyürek, Ekim 2023 itibariyle başlayan raporlama döneminin 1 Ocak 2026 itibariyle uygulama dönemine geçeceğini ifade ederek, raporlamanın mali yükümlülük olarak kendini göstereceğini ifade ediyor. SKDM kapsamı ürünlerde AB'ye ihracatımızın yüzde 44 olduğunun altını çizen Taşyürek, bunun yaklaşık 11 milyar dolarlık bir ihracata denk geldiğini belirterek, "Dolayısıyla bu ihracatçılarımızın AB pazarına girişinde artık mali yükümlülük söz konusu olacak. Başlangıç tarihi olarak 1 Ocak 2026 diyoruz ama SKDM beyanının verileceği tarih 2026 yılı için esasen Eylül 2027. Dolayısıyla aslında 2026 yılı için yapılacak olan ihracatta doğrulama yükümlülüğünün 30 Eylül 2027'ye kadar yerine getirilmesi gerekecek" diyor. Hala bazı belirsiz konular olduğunu vurgulayan Taşyürek, "Doğrulayıcıların akreditasyonu, doğrulayıcıların nasıl akredite edilecekleri gibi hususlar var. Öte yandan hala uygulama dönemindeki emisyon hesaplaması ile ilgili bir mevzuat yayınlanmadı. Avrupa Komisyonu şu anda 3 adet mevzuat hazırlığında. Bunlardan bir tanesi uygulama dönemindeki emisyonların nasıl hesaplanacağıyla ilgili. Avrupa Birliği'nde halihazırda SKDM kapsamında varsayılan değerlerin kullanılması söz konusu. Gerçek değerlerin kullanılabilmesi için ya doğrudan bir bağlantı olması gerekiyor ya da bir enerji satın alım anlaşması imzalanmış olması gerekiyor. Ancak bu Avrupa Birliği'nin kendi iç düzenine göre dizayn edilmiş bir durum. Üçüncü ülkelerdeki idari düzenlemeler buna uymuyor. Dolayısıyla Avrupa Komisyonu şu anda hesaplanması ile ilgili bir mevzuat çalışması da yürütüyor. Yine üçüncü ülkelerde ödenen karbon vergilerinin, ETS serbest tahsisatlarının, SKDM mali yükümlülüğünden düşmesi ile ilgili çalışmalar söz konusu. Tüm bunlara istinaden bu sene sonunda SKDM mevzuatının yeniden bir gözden geçirilmesini bekliyoruz" diye konuşuyor. Halihazırda raporlama döneminde hem dolaylı hem doğrudan emisyonların raporlandığını hatırlatan Taşyürek, uygulama dönemi başladığı andan itibaren, sadece gübre, çimento ve agromara demir için dolaylı emisyonların raporlanacağı bilgisini aktardı. Buna göre üretim prosesinde kullanılan elektrik için emisyonlar doğrulanacak ve raporlanacak. Avrupa Komisyonu'nda bunun diğer sektörlere genişletilip genişletilmeyeceği ile ilgili de bir çalışma yürütülüyor.
PİYASA TEMELLİ BİR MEKANİZMA OLACAK
2 Temmuz'da yürürlüğe giren İklim Kanunu'nun uzun süre merakla beklenen bir kanun olduğuna işaret eden İklim Değişikliği Başkanlığı'ndan İklim Değişikliği Başkanlığı Uzmanı Ezgi Akgedik ise, bu kanunun aslında yeşil büyüme ve yeşil dönüşümü destekleyen çerçeve bir kanun olduğunu belirterek, "İklim değişikliğiyle mücadeledeki planlama araçlarından bir tanesi bir karbon fiyatlamasının oluşturulması. Burada karbon fiyatlama aracı olarak Emisyon Ticaret Sistemi'nde karar kılındı. Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi'nin kurulma yetkisi de İklim Değişikliği Başkanlığı'na verildi. Tabii ki bu yetki sadece bize ait değil. Kanunda önemli iki tane kurul var. Bir tanesi karbon piyasası kurulu, bir tanesi danışma kurulu. Karbon piyasası kurulu aslında ETS ile ilgili temel bütün emisyon ticaret sisteminin kalbini oluşturabilecek bütün kararları alaca önemli bir kurul. Bu kurulun senede birkaç defa toplanıp önemli kararlar almasını bekliyoruz. Önemli diğer bir ayak da danışma kurulu. Bu da özel sektör ayağı. Buraya da TOBB başkanlık ediyor. Burası sektördeki istişare niteliğindeki kararlarını bizlere ve karbon piyasası kuruluna sunabilecek" diyor.
İklim Değişikliği Başkanlığı'nın kurulmasından itibaren Emisyon Ticaret Sistemi üzerine çalışıldığını ve sera gazı emisyonlarını azaltmak için piyasa temelli bir mekanizma kurulmasına yönelik çalışmalar yapıldığını ifade eden Akgedik'in aktardığı bilgilere göre, dünyada 38 adet emisyon ticaret sistemi var ve dünyada emisyonların yüzde 19'u ETS'lerle fiyatlanıyor. Her ETS aslında kendi dinamiğine ve kendi ülkesindeki makroekonomik koşullara göre dizayn edilebiliyor. ETS'de neden Avrupa Birliği ile birebir bir uyum içinde olmadığımıza yönelik gelen eleştirilere de değinen Akgedik, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Avrupa Birliği'nde neredeyse 90-100 dolarlara ulaşmış bir karbon fiyatı var. Bunun ülkemizde fiyat olması demek, şu anki enflasyonist durumda inanılmaz bir zincirleme maliyet oluşturması demek. Karbon ticareti sistemi üretim süreçlerinde düşük emisyonu teşvik edecek ve pilot dönemde firmaların performansı şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde değerlendirilecek. Türkiye'de İklim Kanunu kapsamında kurulması planlanan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile ilgili olarak, ilk aşamada MRV sistemine kayıtlı ve yıllık 50.000 tonun üzerinde emisyon salan tesisler kapsama alınacak. Her tesis için emisyon üst sınırları belirlenecek ve tahsisatlar başlangıçta ücretsiz olacak; performansa göre değişiklik gösterecek. Düşük emisyonlu tesisler karbon fazlalarını satabilecek, yüksek emisyonlu tesisler ise gerekli alımları yapacak. Taslak mevzuat çalışmaları tamamlanmak üzere olup, sistemin 2026 yılına kadar yürürlüğe girmesi hedefleniyor. Bu sistem, Türkiye'nin yeşil dönüşüm yolculuğu için önemli bir adım olacak."
2015 yılından beri Türkiye'de halihazırda devam eden sera gazi emisyonlarının izlenmesi kapsamında kayıtlı olan yaklaşık 800 tesis bulunduğunu ve bunların emisyon toplamının ülke emisyonunun yarısına tekabül ettiğini ifade eden Akgedik, "Biz buradaki kategorizasyonu ve tesisleri baz aldık. Burada kayıtlı olan ve yıllık emisyonu 50 bin ton karbondioksit eş değeri üzerinde olan tesisler, ETS kapsamında olacak diyebiliriz. 50 bin ton altında olan tesisler ETS kapsamında değil" diye konuşuyor.
İHRACATÇIMIZ ULUSLARARASI REKABETTE GERİ KALMAMALI
EPİAŞ ETS ve Çevresel Piyasalar Birimi Müdürü Mustafa Aydın da emisyon ticaret sisteminin teknik olarak tamamen hazır olduğunu belirterek, "Artık sadece düzenleyici onay bekleniyor. Piyasanın işlerliğini sağlayacak açık artırma, spot ve vadeli piyasa yapıları ile şeffaf ve sürdürülebilir bir karbon fiyatlama mekanizması kurulacak. Katılımcılar, yatırımlarının karşılığını bu piyasada almaya başlayacak" dedi. Yeşil dönüşüme finansman sağlanabilmesi için bu piyasanın gerçekten çok sağlıklı işletilmesi gerektiğine vurgu yapan Aydın, "ihracatçılarımızın uluslararası alanda rekabette geri kalmaması, istemeden önlerine herhangi bir engel çıkartılmaması ve mümkünse pozitif noktada desteklenmeleri açısından emisyon ticaret sistemi çok kritik. Aslında yasa her ne kadar bundan birkaç ay önce çıkmış olsa da EPİAŞ bünyesinde emisyon ticaret sisteminin ayağa kaldırılması ile ilgili çalışmalar 2023 yılına dayanıyor. 2023 yılından bugüne kadar teknolojik altyapısı hazırlanıyor" diye konuşuyor.
Çünkü Tahsisatları piyasaya arz edecek olan tarafın İklim Değişikliği Başkanlığı'nın tahsisat hesabı olduğuna işaret eden Aydın şunları aktarıyor: "Arz edilen tahsisatların toplam taleple buluştuğu noktaya karbon referans fiyatı veya tahsisat referans fiyatı diyeceğiz. Kıyas değerler baz alınarak verilen tahsisatlar bazı piyasa katılımcılarına yükümlülükleri çerçevesinde yeterli gelmeyebilecek. Bazıları satıcı pozisyonunda ellerinde fazla tahsisat bulunduruyor olabilecek. Bunlar da bunun ticaretini spot piyasalarda yapacaklar. Karbon fazlalarını, kirletme haklarının fazlalarını, ürettikleri emisyondan arta kalan kısmı buna ihtiyaç duyan piyasa katılımcılarına satacaklar ve karşılığını alacaklar. Diğer taraftaki alıcı taraftaki piyasa katılımcıları da ödedikleri tahsisat fiyatları çerçevesinde, SKDM kapsamında kendi müşterilerine gidip bunları beyan ettikleri zaman kendi müşterileri bunun için ayrı bir maliyet istemiyor olacak. Emisyon ticaret sistemi aslında bu şekilde ihracatçımıza fayda sağlıyor olacak."
TÜRKİYE İÇİN FIRSAT DA VAR
ATP CEO'su Umit Cinali, ATP'nin sürdürülebilirlik vizyonu doğrultusunda geliştirdiği GreenX platformuyla işletmelere karbon ayak izlerini ölçme, yönetme ve uluslararası standartlara uygun şekilde dengeleme imkanı sunduklarını belirterek, "Küresel enerji sektörü hızlı bir dönüşümden geçiyor. Avrupa Birliği'nin 2026'da devreye alacağı karbon ticaret sistemi, Türkiye için hem uyum zorunlulukları hem de yeni fırsatlar getiriyor. Yeşil Enerji Zirvesi'nin bugün kamu, akademi, özel sektör ve sivil toplumu bir araya getirmesi bu nedenle büyük önem taşıyor" dedi.
Mehmet ERGÜN / TSE Çevresel Gözetim ve Doğrulama Müdürü
"Karbon kredisinin ismi Turkuvaz oldu"
Bizim TSE olarak buradaki rolümüz, katılımcılara esneklik mekanizması sağlayacak tamamlayıcılık. Tahsisatların içerisinde mevzuata tabii kuruluşlara bir esneklik mekanizması sağlayan karbon kredilerinin kullanılması söz konusu. Ve bu emisyon ticaret sistemlerinin genellikle ilk başlangıç aşamalarında kurgulanan, planlanan, uygulanan bir yöntem. Bizim de buradaki rolümüz Türk Standartları Enstitüsü olarak bu kullanılacak karbon kredilerinin ulusal bir mekanizmadan elde edilerek kredilendirilmesi. Bunun ismi de turkuaz kredi olarak tanımlandı. Emisyon ticaret sistemimizin pilot dönemi 2026-2028 arasında olacak. 1. faz dönemi de 2028-2035 arasında. Pilot fazda bu karbon kredilerinin kullanımını öngörmüyor mevzuat. Tahsisatların belli bir yükümlülüğü de bu karbon kredileriyle tamamlanacak. Bizim rolümüz de burada devreye giriyor. Yerli metodolojiler geliştirme hedefimizle, karbon kredilerinin güvenilirliğini ve izlenebilirliğini sağlamayı amaçlıyoruz.
Dr. Okan YARDIMCI / EPDK Çevresel Piyasalar ve Alternatif Yakıtlar Grup Başkanı
"Teklifler en yüksek fiyattan en düşük fiyata doğru sıralanacak"
EPDK'nın rolü sadece enerji piyasasına yönelik değil, piyasa işleyişine yönelik olacak. Bu işin ana hatlarını İklim Değişikliği Başkanlığı'nın önümüzdeki günlerde yayınlayacağını emisyon ticaret sistemi yönetmeliği belirleyecek. 1 Ocak'ta hepimizin heyecanla beklediği karbon ticareti dönemi, pilot dönem de olsa başlayacak. Amacımız sera gazı emisyonlarının azaltımını teşvik etmek amacıyla tahsisatların ve emisyon ticaretine ilişkin uygun görülen diğer sözleşmelerin alım satımının gerçekleştirildiği birincil ve ikincil piyasaların işletilmesi. Piyasa katılımcılarının kayıt yapacağı işlem kayıt sistemine dair usul ve esasların belirlenmesi. EPDK da bu anlamda elektrik ve gaz piyasası ile birlikte yine kanun değişikliğinde yapılan, iklim kanunuyla getirilen yeni düzenlemeyle piyasa bozucu davranışlara yönelik hem elektrik hem gaz hem de karbon piyasalarında bir yetki almış durumda. İhalelerde piyasa katılımcıları yalnızca alış yönlü teklif sunacaklar. İhalelerde asgari teklif büyüklüğü bir lot olacak. Bu değişebilir tabi. Piyasa katılımcıları ihalelerde sunacağı teklifleri diğer piyasa katılımcılarının tekliflerini görmeden sunacaklar. Aynı elektrik piyasasındaki, doğalgaz piyasasındaki sistem işleyecek. Teklifler en yüksek fiyattan en düşük fiyata doğru sıralanacak. Aynı fiyat için sunulan alış tekliflerinde teklif zamanı baz alınacak. Satışa sunulan tahsisat miktarlarıyla alış teklifleri eşleştirilecek ve satışa sunulan tahsisat miktarlarının tamamen veya kısmen eşleştiği en son alış teklif fiyatı karbon referans fiyat olacak. Karbon piyasasının temel altyapısı ve düzenleme çerçevesi büyük oranda şekillendi. ETS kapsamında hem birincil hem de ikincil piyasa kurgusu netleşiyor; referans fiyatlama, teminat yapıları ve ikili anlaşmalarla piyasaya işlerlik kazandıracağız.
2050'ye kadar 30 trilyon dolar ek maliyet
Karbon yakalama teknolojilerine "aşırı bağımlılık" 2050'ye kadar 30 trilyon dolar ek maliyet oluşturabilir. Oxford Smith School Onursal Araştırma Görevlisi Rupert Way, "Fosil yakıtların sürekli kullanımını kolaylaştırmak için genel bir çözüm olarak karbon yakalama ve depolama teknolojilerine güvenmek, topluma her yıl 1 trilyon dolara mal olacak" dedi. Karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojilerine aşırı bağımlılık geliştirerek 2050'ye kadar net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmanın, dünya ekonomisine en az 30 trilyon dolar ek maliyet oluşturabileceği hesaplandı. Oxford Üniversitesi Smith İşletme ve Çevre Okulu tarafından hazırlanan ve sonuçları Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında açıklanan yeni araştırması, net sıfır emisyona giden iki farklı yol için maliyet tahminleri sundu. Bu tahminlerin ilkinde, bugünkü emisyonların yaklaşık onda birini ve ikincisinde ise emisyonların yaklaşık yarısını azaltmak için CCS teknolojilerinin kullanılması durumunda oluşacak maliyet hesaplandı. Buna göre, iklim değişikliğine yol açan emisyonların azaltılması için enerji verimliliğinde ilerleme sağlanması ve elektrifikasyona dayalı bir yol haritasına odaklanmak yerine CCS teknolojilerine dayalı bir yol haritası çizmek ekonomik açıdan son derece zarar verici olacak. Söz konusu teknolojilere aşırı bağımlılık geliştirerek net sıfır emisyona ulaşmak 2050'ye kadar en az 30 trilyon dolar ek maliyet oluşturacak.