Ruh sağlığı izni’nin bedeli 1 trilyon dolar

Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmalara göre, iş ortamlarında yaşanan anksiyete ve depresyon sonucunda yılda 12 milyar iş günü kaybediliyor. Bu da yılda 1 trilyon dolar zarar demek. Son yıllarda çalışanların yıllık izinlerini kullanma motivasyonları değişmiş durumda. Çalışanlar artık ‘Ruh Sağlığı İzni’ de alıyor…
13.05.2024 14:38 GÜNCELLEME : 14.05.2024 00:01

PARA ARAŞTIRMA/ ÜRÜN DİRİER Yaşanan yoğun stres ve giderek ağırlaşan yaşam koşulları, çalışanların yıllık izinlerini kullanma gerekçelerini de değiştirdi. Çalışanlar artık 'Ruh Sağlığı İzni' de alıyor. Uluslararası araştırmalar, son yıllarda çalışanların büyük çoğunluğunun yıllık izinlerini "ruh sağlığı" gerekçesiyle kullandıklarını gösterirken, uzmanlar, özellikle 2017'den 2023'e kadar o dönmede ruh sağlığı ile ilgili izinlerin yüzde 300 oranında arttığını söylüyor. Akıl sağlığı sorunlarının maliyetinin 2030 yılına kadar küresel anlamda 6 trilyon ABD dolarına ulaşılacağı tahmin ediliyor. Bu rakam kanser, diyabet ve solunum rahatsızlıklarının toplam maliyetinden daha fazla. Dünya Sağlık Örgütü'nün yapmış olduğu çalışmalara göre ise, her sekiz kişiden biri ruh sağlığı bozukluğu yaşıyor. Yetişkin çalışanların yüzde 15'inden fazlası hayatının bir döneminde ruh sağlığı problemiyle karşı karşıya kalıyor. Buna bağlı olarak kişilerin iş ortamlarında yaşadıkları anksiyete ve depresyon sonucunda yılda 12 milyar iş günü kaybediliyor. Bu durumun küresel ekonomiyi yılda 1 trilyon dolar zarara uğrattığı hesaplanıyor.

VERİMLİ ÜRETİM İÇİN BİR TEHDİT

Modern dünyada stres ve tükenmişlik arttıkça fiziksel hastalıklar kadar ruh sağlığının da ön plana çıktığını dile getiren Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş Demir, "Toplumsal olarak mutlu bir gelecek için bugün tüm kurumlarımızın çalışanların ruh sağlığı için adım atması ve ruh sağlığını korumaya yönelik izin uygulamaları başlatması gerekiyor. Covid-19 pandemisi, devam eden uluslararası çatışmalar, savaşlar, toplumsal huzursuzluk, kutuplaşmalar, istikrarsız ekonomi ve iklim krizi gibi çalkantılı olayları göz önüne aldığımızda, üreten, çalışan insanların yıllık izinlerini kullanma motivasyonları da değişiyor. Eskiden sadece fiziksel hastalıklar dahilinde izin alınırken şimdilerde insanların tükenmiş bir halde kendilerini işe gitmek için zorladıklarını, özellikle ülkemizde ruhsal sağlıkları için adım atmadıklarını görüyoruz" diyor.

İnsanların toplu taşıma araçlarında, meydanlarda, sokaklarda umutsuz bir şekilde gündelik hayatını sürdürmeye çalıştığına işaret eden Demir, "Ancak bu durum sanılanın aksine verimli bir üretim ve mutlu bir toplum geleceği için bir tehdit. Toplumsal olarak mutlu bir gelecek için bugün tüm kurumlarımızın çalışanların ruh sağlığı için adım atması ve ruh sağlığını korumaya yönelik izin uygulamaları başlatması gerekiyor. Bugün mutsuz bir çalışan, saatlerce ofiste otursa üretken olamaz, yaratıcılık körelir, yapılan işlerde hata oranı artar. Tükenmişlik sendromu zaman zaman herkesin yaşayacağı bir süreçtir. İşte tam da bu dönemlerde kurumlar çalışan psikolojisini önemsemeli ve gereken adımları atmalıdır" diye konuşuyor.

UZUN ÇALIŞMA SAATLERİ Y KUŞAĞINI ETKİLİYOR

Mesai saatleri sonrası devam eden rutin ve uzun çalışma saatlerinin, hafta sonu ek çalışmaların Y Kuşağı üyelerinin işten uzaklaşmasına neden olduğunu dile getiren Demir, X kuşağının Y kuşağı çalışanlarına göre psikolojik olarak daha dayanıklı olduklarına vurgu yaparak, "X kuşağının çok çalışarak başarıya ulaşabileceklerine dair inançlarıyla işlerine bağlılık gösterdiklerini, Y kuşağının ise teknolojik imkanların daha gelişmiş olduğu bir ortamda büyümelerine rağmen, küreselleşen dünyada rekabet etme zorunluluğuyla karşı karşıya olduklarını ve bu nedenle, psikolojik dayanıklılık açısından X kuşağı avantajlı konumdayken Y kuşağının daha dezavantajlı olduğunu söyleyebiliriz" diyor.

Yıllık izinlerin sadece evlilik, ölüm ve fiziksel hastalıklar için olmaması gerektiğine de değinen Demir, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Çalışanlar açık bir şekilde tükenmiş hissettiklerini ya da farklı bir ruhsal dönemden geçtiğini ifade edebilmeli ve gerektiğinde kendilerini şarj edebilmeleri için ruh sağlığı izni alabilmelidirler. Aşırı çalışma da psikolojik dayanıklılığı zorluyor. Bu nedenle, öncelikler belirlemek ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirmek önemli. İş yerindeki stres, mobbing gibi olumsuz durumlar, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir ve ruhsal sorunlara yol açabilir. Bununla başa çıkmanın anahtarı, uyum sağlama yeteneğini geliştirmek ve kişisel ruh sağlığını korumaktır. Bedensel ve ruhsal sağlık için düzenli olarak çaba sarf etmek, yaşamda anlamı bulmak ve stresle başa çıkma becerilerini geliştirmek önemlidir."

Stresin kronik hale gelmesinin, uzun süreli stres durumlarında ortaya çıktığını ve depresyon, anksiyete gibi birçok sağlık sorununa yol açabildiğini kaydeden Demir, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Stresin belirtileri bazen fark edilmeyebilir ancak sürekli yorgunluk, isteksizlik gibi belirtiler kronik stresin işaretleri olabilir. Bu durumda, sağlıklı uyku alışkanlıkları geliştirmek önemlidir çünkü düzenli ve yeterli uyku, tükenmişliğe karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Uyku düzenine dikkat etmek, melatonin hormonunun belirli saatlerde salgılanmasını sağlamak önemlidir."

İNSAN KAYNAĞININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SORUNU

"HiDoctor olarak Deloitte ile birlikte hayata geçirdiğimiz, Türkiye'de iş hayatında akıl sağlığına dair en kapsamlı ve güncel verilerden oluşan araştırmamızda sosyal alanların akıl sağlığına etkilerine bakıldığında, iş hayatının, aile hayatıyla başa baş seviyede ilk sıralarda olduğunu gördük" diyen HiDoctor CEO'su Ahmet Bal, "Yani kişilerin ruh sağlığı izni almalarına sebep olan sorunların temelinde, küresel çaptaki olumsuzluklar karşında zorlanma ve tabii ki bu gündeminde hoyratlaştırdığı iş hayatının ta kendisinin yol açtığı yıpranma hali var. Ben bu anlamda artık iş hayatının insanlardan aldıklarını geri verme zamanı diyorum" diyor.

Yaptıkları araştırmaya göre, zihinsel olarak iyi hissettiğinde bunu işe pozitif yansıdığını söyleyenlerin oranının yüzde 80 olduğunu vurgulayan Bal, "Nasıl yansıdığına dair yanıtlar da; iş planına uyma, eksiksiz ve verimli çalışma, takım ve yönetici ilişkilerinde iyileşme, kuruma güven ekseninde şekilleniyor. Ayrıca zihinsel olarak iyi hissetmenin işe devamsızlığa etkisinin yüzde 73, verimli çalışmaya etkisinin ise yüzde 77 olduğunu gördük. Zihinsel olarak iyi hissetmeyen kişiler, işi koruma veya kazanmada zorluk yaşıyor, stresle başa çıkma, iyi bağlantılar kurabilme, yeteneklerinin kullanabilme ve bulundukları topluma katkıda bulunma kapasiteleri giderek azalıyor" diye konuşuyor.

"Depresyon, kaygı gibi sebeplerle işe devamsızlık, işte var olamama dünya ekonomisine olan 12 milyar iş günü kaybettirdiğini, küresel ekonomiye 1 trilyon dolara mal olduğunu sanırım geçen yıl duymayan kalmamıştır. Hatta biz bunu konuşurken muhtemelen bu rakam artıyor" diyen Bal sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Akıl sağlığı sorunlarının maliyetinin 2030 yılına kadar küresel anlamda 6 trilyon ABD dolarına ulaşılacağı tahmin ediliyor; bu rakamın kanser, diyabet ve solunum rahatsızlıklarının toplam maliyetinden daha fazla olduğunun da altı çiziliyor. Axa Sigorta'nın global çapta yayınladığı 2024 Ruh Sağlığı Raporu'nda ruh sağlığı sorunlarındaki artışın alarm seviyesinde olduğunu gösterdi. Türkiye, ortalamayı en çok yükselten ülkelerden biri, özellikle de gençler tarafında. Türkiye, BM Dünya Mutluluk raporunda 98. sırada, gençler özelinde bakarsak 101. sırada. Burada gençlerin her geçen gün daha hızla iş gücüne katıldığını gözeterek ve önlem alınmazsa "ruh sağlığı" izni konusundaki rakamların daha da artacağı sonucuna ulaşabiliriz. Biz de Türkiye'de her 2 çalışandan 1'inin psikolojik sağlamlığının düşük olduğunu tespit ettik. Buna rağmen psikolojik destek almayanların ya da alamayanların oranını yüzde 88 olduğunu gördük. Kurumların dikkat etmesi gereken, bunun aslında bir 'insan kaynağının sürdürülebilirliği' meselesi olduğudur ve hem iş dünyasının geleceğini belirleyen hem de etki alanıyla toplumun refahını yakından ilgilendiren bir konudur."

Ali TUNCEL/ T4 People Analytics Kurucu CEO'su

"Proaktif izin planlamaları ile ruh sağlığı korunabilir"

İşe ve işverene bağlılığın ciddi ölçüde azaldığı, yeteneği çekme ve elde tutmanın her zamandan daha zor olduğu içinde bulunduğumuz bu yeni dönemde, yeteneği elde tutmak artık insan kaynakları alanında en önemli yetkinliklerden birisi oldu. Çalışan esenliğini artırmak, ruh sağlığını korumak ve sürdürülebilir kılmak da insan kaynakları gündeminin ilk sıralarına yerleşti. Teknoloji ile beraber gelen uzaktan çalışabilme imkanı birçok çalışan için mesai saatlerinin erozyona uğramasına yol açtı. Geceleri, hafta sonları ve hatta yıllık izindeyken bile çalışmak artık yeni normal bir rutin. Peş peşe yapılan toplantılar gibi bu yeni çalışma düzeniyle beraber ortaya çıkan çalışma ve iletişim yoğunluğu, çalışanların yıpranma ve tükenmişlik riskini ciddi ölçüde artırıyor. Türkiye'nin önde gelen kurumlarıyla yaptığımız veri analitiği ölçümlerinde görüyoruz ki, son yıllarda mesai dışı çalışma oranları giderek artıyor. Öyle ki, yıpranma riskinin yükseldiği çok yoğun çalışma dönemlerini takip eden 3 ay içerisinde, çalışanların istifa oranları 2 ila 4 kat artıyor. Yıllık izinde olduğu bir günde, örneğin 3 online toplantıya girmiş ve 7 e-mail göndermiş bir çalışan aslında izin yapmak yerine mesai yapmaya devam etmiş demektir. Bu alanda analitik çalışmalar yaptığımız bir kurum, yüksek çalışma temposu altında ve uzun süre izin kullanmamış olan çalışanlarını önden tespit eden ve bu tespitleri ilgili İK birimlerine otomatik bildirimlerle ileten bir uygulama başlattı. Proaktif izin planlamaları ile henüz yıpranma noktasına gelmeden çalışanlarının ruh sağlıklarını koruyarak verimli ve motive bir şekilde işlerine devam etmelerini sağlandı.

Elif ELKİN/ LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri Genel Müdürü

"Çalışanlara gerekli destek verilmeli"

Çalışanlar, ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili olarak şirkete başvurduklarında gizlilik haklarının korunacağını bilmelidir. Ayrıca, şirketler çalışanlara ruh sağlığı konusunda destek sağlamalı ve gerekli kaynakları sunmalıdır. Bu destek içerisinde danışmanlık hizmetleri veya ruh sağlığı profesyonellerine erişim de olabilir. Şirketler, çalışanlara ruh sağlığı konusunda açık ve destekleyici bir iletişim ortamı sunmalıdır. Ruh sağlığı izinleriyle ilgili politikalar ve destek hizmetleri hakkında düzenli olarak bilgilendirme yapılmalı ve çalışanların farkındalığı artırılmalıdır. Ruh sağlığı izinleri, çalışan verimliliğinin düşüşte olduğunu göstermez; aksine, uzun vadede verimliliği artırabilir. Çünkü ruh sağlığı sorunları, çalışanların iş performanslarını etkileyebilir ve motivasyonlarını azaltabilir. Bu durumda, çalışanlara ruh sağlığı izni vermek, çalışanların iyileşme sürecine odaklanmalarını sağlayabilir ve daha sağlıklı bir şekilde işlerine geri dönmelerine yardımcı olabilir. Kafa dinleme izni, çalışanların zihinsel ve duygusal sağlıklarını yenilemek, stresi azaltmak ve motivasyonlarını artırmak için kullanabilecekleri bir fırsattır. Çalışanlar, kafa dinleme izni sürecinde dinlenmek ve gevşemek için zaman ayırmalıdır. Uyku, meditasyon, nefes egzersizleri veya yoga gibi rahatlama teknikleri bu süreçte faydalı olabilir.

Çetin ÇETİNTAŞ/ YogaKioo Okulları Kurucusu

"Köklü şirketler çalışanlarına yoga dersi aldırıyor"

Toplum olarak "kendi üzerimize çalışmanın" önemini yeni yeni öğreniyoruz. Kendi üzerine çalışmayan, kendine iyi gelecek, ruhunu besleyecek şeylerle ilgilenmeyen, stres yönetimi üzerine çalışmayan, kendini bilme sürecine girerek, varlığı üzerine düşünmeyen bireyler, ruhsal olarak da zayıflıyor. Bunu egzersiz yapmayan bir bedenin yıllar içerisinde dengesini, esnekliğini, gücünü kaybetmesine benzetebiliriz. Biz de ruhsal olarak kendimiz üzerine çalışmadıkça, ruhumuz benzer şekilde zayıflıyor ve daha kırılgan hale geliyor. Bir insan kendi "iyiyse" bu durum, bulunduğu ortama, işine, ilişkilerine kısacası tüm yaşamına sirayet eder. Stres kontrolü bu konudaki kilit nokta. Günümüzde köklü şirketler bunun için çalışanlarına haftanın birkaç günü yoga dersleri aldırıyor ya da belli aralıklarla nefes, meditasyon gibi çalışmalar uygulatıyor. Bu sayede çalışanların kendilerine iyi bakmaları için bir kültür aşılanıyor. Her insan fiziksel egzersizleri, nefes çalışmalarını ve meditasyonu düzenli şekilde hayatına dahil edebilirse ve ilgi duyduğu bir felsefeye biraz vakit ayırırsa sadece ruh sağlığına büyük bir katkıda bulunmakla kalmaz, kendi gelişimine de hizmet etmiş olur.

BİZE ULAŞIN