ÜRÜN DİRİER/ E-ticaret son yıllarda adeta patladı. Hemen her şeyin sanal ortamda satın alındığı bu dönemde firmalar e-ticaret alanına hiç olmadığı kadar yatırım yaptı. Gelişmelere bakılırsa tüm bu yatırımların meyvelerinin alınacağı bir dönem bizi bekliyor. Çünkü e-ticaret firmalarının gündemlerinin ilk sırasında Trump'ın ek gümrük tarifelerinin ortaya çıkarabileceği fırsatlar var. Trump'ın ek gümrük tarifelerinin e-ticarette küresel tedarik zincirine nasıl yansıyacağı merak konusu. Sektördeki firmalar olası senaryolar üzerinden kendilerine fırsat penceresi aralamayı düşünüyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemde duyurduğu küresel gümrük vergisi hamleleri, yalnızca dünya ekonomisini değil, dijital pazarlama ve e-ticaret dinamiklerini de doğrudan etkileyen bir gelişme olarak öne çıkıyor. Trump'ın "önce Amerika" söylemini yeniden masaya koyarak Çin başta olmak üzere belirli ülkelere daha yüksek tarifeler getirme planı, uluslararası ticaretin seyrini yeniden şekillendiriyor. Bu gelişmeler, Türk ihracatçıları, dijital satış yapan markalar ve küresel pazarlarda yer almak isteyen KOBİ'ler için kritik sinyaller veriyor.
ALTERNATİF KAYNAK ÜLKE ARAYIŞI HIZLANABİLİR
Ticimax CSO'su Ceyhun Turan, "ABD'li tedarikçiler ve e-ticaret satıcıları için alternatif kaynak ülke arayışı hızlanabilir. Türkiye bu noktada stratejik bir avantaja sahip olabilir" diyor.
Trump döneminde devreye giren ek gümrük tarifelerinin, küresel tedarik zincirinde dalgalanmalara yol açtığını ve bu dalgaların elbette Türkiye'deki e-ticaret oyuncularını da etkileyebileceğini ifade eden Ceyhun Turan, "Özellikle ithalata dayalı çalışan firmalar, ürün maliyetlerindeki artış ve tedarik sürelerindeki uzama nedeniyle karlılık konusunda zorlanabilir. Lojistik maliyetlerinin yükselmesi ve alternatif tedarikçilerle çalışma ihtiyacı da operasyonel yükü artırabilir. Ancak bu tabloyu bir risk kadar fırsat olarak da görmek mümkün. Türkiye'deki e-ticaret firmaları, bu gelişmeleri yerli üreticilerle daha yakın çalışmak, tedarik zincirini çeşitlendirmek ve dijital ihracat stratejilerini güncellemek için bir fırsata çevirebilir. Doğru adımlar atıldığında, bu süreç daha sürdürülebilir ve esnek bir büyüme modeli oluşturmak için bir dönüm noktası olabilir" diye konuşuyor.
ÇİN'İN BOŞALTTIĞI ALANI TÜRK ÜRETİCİLER DOLDURACAK
Trump yönetiminin, 2 Mayıs'tan itibaren Çin'den gelecek küçük paketlere uygulanan vergiyi yüzde 120'ye çıkarmasının da Çin menşeili ürünlerin ABD pazarında dezavantajlı hale gelmesine neden olması bekleniyor. Bu durumun Türkiye menşeili ürünlere ilgiyi artırabileceğine işaret eden Turan, "Çünkü bu durum Çin menşeli ürünlerin ABD pazarında rekabet gücünü ciddi şekilde zayıflatıyor. Dolayısı ile tedarikçiler ve e-ticaret satıcıları için alternatif kaynak ülkeler arayışını hızlandırabilir. Türkiye, bu noktada stratejik bir avantaja sahip olabilir. Çünkü Türkiye, hem üretim kapasitesi hem de coğrafi konumu ile AB ve ABD'ye görece hızlı erişim sağlayabilen, gümrük avantajları açısından Çin'e kıyasla daha uygun maliyetli olabilecek bir alternatif olarak öne çıkıyor. Özellikle tekstil, ev ürünleri, takı, doğal kozmetik gibi kategorilerde Türkiye menşeili ürünlerin ABD'li satıcılar ve tüketiciler nezdinde daha cazip hale gelmesi mümkün. Eğer Türkiye'deki üreticiler ve e-ihracat yapan firmalar bu fırsatı doğru şekilde değerlendirirse, ABD pazarında Çin'in boşalttığı alanları doldurabilirler. Bu da e-ticaret altyapı sağlayıcıları olarak bizim için, hem ABD pazarına yönelik çözümler geliştirme hem de Türk firmaların uluslararası pazarlara entegrasyonunu hızlandırma adına önemli bir fırsat doğurur" şeklinde konuşuyor.
TÜRKİYE LEHİNE BİR AVANTAJA DÖNÜŞEBİLİR
Trump yönetiminin Çin'den gelen küçük paketlere uyguladığı yüksek vergiler ve artan posta maliyetlerinin, özellikle Temu, Shein, AliExpress gibi Çin merkezli e-ticaret devlerinin ABD pazarındaki rekabet gücünü zayıflatabileceğine de vurgu yapan Turan, şöyle devam ediyor:
"Bu gelişme, düşük fiyat ve hızlı gönderim üzerine kurulu iş modellerini sarsarken, alternatif tedarikçi arayışını da hızlandırıyor. Türkiye hem coğrafi konumu hem üretim kapasitesiyle bu noktada önemli bir fırsat yakalayabilir. Yerli e-ticaret platformları ve üreticiler, lojistik ve dijital altyapılarını güçlendirerek bu boşluğu doldurabilir, özellikle ABD ve Avrupa pazarlarında daha görünür hale gelebilir. Bu süreç, doğru stratejilerle yönetildiğinde, küresel oyuncularla rekabette Türkiye lehine bir avantaja dönüşebilir."
E-TİCARETTE YENİ DENGELER OLUŞUYOR
ME Consultancy Kurucusu Murat Erdör ise, yeni gümrük vergilerinin küresel e-ticaret üzerinde yarattığı etkilerin Türkiye ekonomisi için belirsizlik ve fırsatları bir arada sunduğuna işaret ederek, "Yeni vergilendirme politikaları, Türkiye gibi hem doğrudan ABD ile ticaret yapan hem de AB ve Çin gibi diğer büyük ekonomik bloklarla sıkı ilişkileri bulunan ülkeleri dolaylı olarak etkiliyor. ABD'ye yapılan ihracatın maliyetler nedeniyle zorlaşması, bazı sektörlerde Türk üreticileri dezavantajlı duruma sokabilir. Ancak Çin menşeli ürünlere uygulanan ek vergiler, bazı Türk üreticileri için yeni fırsat kapıları da açabilir. Özellikle otomotiv yan sanayi, tekstil, tüketici elektroniği ve beyaz eşya gibi alanlarda bu değişikliklerin etkisi hissedilecek" diyor.
Trump'ın olası tarifelerinin, ABD'ye yönelik e-ticaret faaliyetlerinde ciddi zorluklara neden olabileceğini vurgulayan Erdör, "Gümrük vergilerinin artması, ürün fiyatlarında yükselişe, teslimat sürelerinde gecikmelere ve tüketici memnuniyetinde düşüşe yol açabilir. Özellikle Amazon, Etsy ve eBay gibi platformlar üzerinden ABD pazarına ürün satan Türk satıcılar için bu yeni koşullar dikkatle izlenmeli. Diğer yandan, yerelleşme eğilimlerinin artmasıyla birlikte markaların bölgesel pazarlara daha fazla odaklanması ve Avrupa, Orta Doğu gibi yakın pazarlara yönelmesi bekleniyor" diye konuşuyor.
PAZARLAMA UZMANLARINA STRATEJİK ÖNERİLER
Erdör'e göre, bu yeni ticaret ortamında, pazarlama ve iletişim profesyonellerinin hızlı adapte olabilen, veri temelli ve kriz senaryolarını önceden öngören yaklaşımlar geliştirmesi kritik önem taşıyor. Öncelikle, alternatif pazarlara yönelmek ve bu pazarlarda daha etkin iletişim stratejileri oluşturmak büyük avantaj sağlayacaktır. Müşteri iletişiminde şeffaflık ilkesi doğrultusunda, fiyat ve teslimat koşullarındaki değişikliklerin açıkça paylaşılması güven kaybını önler. Ayrıca, ürün kampanyalarının yerel hassasiyetlere uygun şekilde yeniden tasarlanması, kullanıcı bağlılığını artırabilir. Pazarlama ekiplerinin lojistik ve tedarik süreçleriyle entegre çalışarak olası krizlere karşı hazırlıklı olması ise markaların sürdürülebilirliğini garanti altına alacaktır.
"DÜNYA DEĞİŞİYOR, HİKÂYELER DE DEĞİŞMELİ"
Erdör sözlerini şöyle tamamlıyor: "Trump'ın yeni gümrük politikaları, küresel ürün akışının yanı sıra markaların anlattığı hikâyeleri de dönüştürüyor. Artık pazarlama ekipleri yalnızca ürün değil, sürdürülebilirlik, güvenilirlik ve adaptasyon kabiliyeti de satmak zorunda. İletişimin gücü, bu belirsiz dönemde işletmelerin en büyük avantajı olabilir. Yeni döneme uygun, daha yerel, daha samimi ve daha stratejik anlatılar geliştirmek, bu geçiş sürecinden kazançla çıkmanın anahtarı olacaktır."
Seyhun ÖZKARA/ IdeaSoft Yönetim Kurulu Üyesi
"Küresel e-ticaret dinamiklerini derinden etkiledi"
Donald Trump'ın 2025'te uygulamaya koyduğu yeni gümrük tarifeleri, özellikle Çin'den gelen ürünlere yüzde 145'e varan oranlarda vergi getirmesiyle, küresel e-ticaretin dinamiklerini derinden etkiledi. Bu yüksek vergiler, Çin merkezli e-ticaret platformlarının ABD pazarındaki rekabet gücünü azaltarak, tedarik zincirlerinde yeniden yapılanma ihtiyacını doğurdu. Ayrıca, düşük değerli ürünlerin gümrük vergisinden muaf tutulduğu "de minimis" uygulamasının Çin için kaldırılması, küçük paketli ürünlerin ABD'ye girişini zorlaştırdı ve tüketiciler için fiyat artışlarına neden oldu. Bu gelişmeler, küresel e-ticaret şirketlerini alternatif tedarik kaynakları ve pazar stratejileri geliştirmeye zorladı. Bu durum çok sürdürülebilir bir çözüm sağlamıyor. Ancak bu durumun uzun vadede böyle devam etmesi pek sürdürülebilir bir çözüm değil; zira hem ABD'li perakendeciler hem de tüketiciler artan maliyetlerden olumsuz etkileniyor. Bu nedenle, orta ve uzun vadede Çin ile ABD arasında ticari gerilimi yumuşatacak bir düzenleme yapılabileceğini ve mevcut dengesizliğin geçici olacağını düşünüyorum. Türkiye için bu durum yeni fırsatlar yaratıyor. ABD'nin Türkiye'den gelen ürünlere uyguladığı yüzde 10'luk gümrük vergisi, Çin'e kıyasla oldukça düşük. Bu, Türk e-ihracatçıları için ABD pazarında rekabet avantajı sağlıyor. Ayrıca, Çinli firmaların yüksek vergilerden kaçınmak için Türkiye'de üretim tesisleri kurmayı veya Türk firmalarıyla ortaklıklar yapmayı değerlendirmesi, Türkiye'ye doğrudan yabancı yatırım akışını artırabilir. Bu gelişmeler, Türk e-ihracatçılarının ABD pazarında daha güçlü bir konum elde etmeleri için önemli fırsatlar sunuyor.
Emre KOCA/ E-ihracat uzmanı
"Türk üreticiler için büyük bir fırsat"
ABD'nin Çin'e uyguladığı yüzde 145 gümrük vergisi, Türk üreticileri için büyük bir fırsat yarattı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Çin menşeli ürünlere uygulamaya başladığı yüzde145 oranındaki ek gümrük vergisi, Türkiye'deki üreticiler için yeni bir ihracat fırsat kapısı araladı. Bu yeni vergi politikası sayesinde Türk üreticiler, ABD pazarında Çinli tedarikçilere karşı ciddi bir rekabet avantajı elde etti. Türkiye'den gönderilen ürünler yüzde 10'luk vergiye tabi tutulurken, Çin'den gelen aynı ürünler yüzde 145'e varan vergilere çarptırılıyor. Bu fark, özellikle e-ticarette Çin'in hakimiyetine karşı Türk üreticilerin yeniden sahaya dönmesini sağlıyor. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; Türkiye'den 100 dolarlık maliyetle üretilen bir ürün ABD'ye yüzde 10 gümrükle girerek toplamda 110 dolara mal olurken, aynı ürün Çin'den geldiğinde yüzde 145 vergiyle birlikte 245 dolara çıkıyor. Arada 135 dolarlık bir fark oluşuyor. Bu da hem tüketici fiyatı hem de toptan satış açısından Türkiye'yi öne çıkarıyor. Türkiye'de halihazırda e-ihracat yapan yaklaşık 15 bin firma bulunuyor. Bu firmalar pazarda önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Ayrıca altyapısını tamamlamış ve düzenli e-ihracat yapan 10 bin firma da aktif olarak faaliyet gösteriyor. Bunların dışında, 25 bin civarında yeni firmanın da önümüzdeki 1 yıl içinde pazara entegrasyon sağlaması bekleniyor.