Kira krizine yeni çözüm aranıyor

Türkiye’de konut kiralarında yaşanan fahiş artış, Deutshe Bank’ın 69 ülkeyi kapsayan araştırmasıyla da tescillendi. Araştırmaya göre son 5 yılda İstanbul’daki kira artışları açık ara önde. Uzmanlar artışın önüne geçmek için birçok ülkede uygulanan modelleri öneriyor…
19.08.2025 12:16 GÜNCELLEME : 19.08.2025 12:16

SELMA ŞENOL/ Deutsche Bank'ın 69 ülkede yaptığı bir araştırma Türkiye'yi kira piyasasında zirveye taşıdı. Deutsche Bank Dünya Fiyatlarını Haritalandırmak-2025 araştırmasına göre; son 5 yılda İstanbul'da kiralar, dolar bazında yüzde 193 artarak dünyada açık ara zirveye yerleşti. Şu an İstanbul'da, şehir merkezinde kirası bin 764 dolar olan üç odalı bir ev, 2020 yılında 602 dolardı. Söz konusu dolar bazındaki artış, Türkiye'de kiraların yüksek enflasyondan dahi ayrıştığını ortaya koydu.

Her ne kadar listenin başına yerleşmiş olsa da sorun sadece İstanbulluları ilgilendirmiyor. 2025 yılı haziran ayı itibariyle Türkiye'de kiralar ortalama 20.000 TL seviyesine çıktı. Muğla gibi bölgelerde bu rakamlar 30.000 TL'yi aşarken, Ankara ve İzmir'de 25.000 TL'ye, Kocaeli'de ise 21.500 TL'ye kadar çıkıyor.

Ülkemizde konut kiralarında yıllık artışlar enflasyona endeksli olarak gerçekleşiyor. TBK 344. madde kira artışlarını önceki 12 aylık TÜFE ortalamasına göre sınırlandırıyor. Taraflar daha düşük oran belirleyebiliyor ancak daha yüksek oran geçersiz sayılıyor.

Buna rağmen enflasyona meydan okuyan kira artış grafiği, kiracı sayısının hızla arttığı ülkemizdeki kira krizini net bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü ülkemizde kiracıların sayısı artıyor, kiralık konutlar ise eskiliğine, depreme dayanıklı olup olmadığına bakılmaksızın adeta kapışılıyor. Resmi rakamlara göre son 15 yılda Türkiye'de ev sahipliği oranı yüzde 67'lerden yüzde 56'lara gerilerken, kirada oturanların oranı yüzde 21'lerden yüzde 28'lere yükseldi. Uzmanlara göre bu tablo, hem konuta erişimin giderek zorlaştığının göstergesi, hem de kiralık konut piyasasının yıldızının uzun bir süre daha parlaklığını koruyacağını gösteriyor.

PANDEMİDEN SONRA PATLADI

Konut piyasasında kiralık dengenin özellikle pandemi sonrası bozulduğu dikkat çekiyor. Pandemide duran konut üretimi, göç hareketliliği, kiralık konut piyasasını ciddi şekilde sarsarken, kiralık konutlara talep arttı. Arz talep dengesizliğinin ev sahibi lehine geliştiği bu süreçte, ev sahipleri ile kiracılar arasında yaşanan çatışmalar artık sadece mahkemelerde değil, haber bültenlerinde, sosyal medyada, sokakta karşımıza çıkmaya başladı. TÜİK verilerine göre en fazla yüzde 41 seviyesinde (Ağustos 2025) olması gereken yıllık kira artış oranının üzerine çıkmaya çalışan ev sahipleri, kiracıları tahliyenin farklı yollarına yöneldi…

Bu süreçte kiracı-ev sahibi ihtilafları dava sayısı önemli ölçüde arttı. 1 Eylül 2023'ten itibaren arabuluculuk başvurusunun zorunlu hale gelmesiyle, uyuşmazlıklar önce arabulucuda çözülmeye çalışılıyor. Ayrıca TBK'ya göre 5 yıldan uzun kira sözleşmelerinde taraflar, piyasa koşullarına uygun kira belirlenmesi için kirayı yargıya taşıyabiliyor. Bu durumda hâkim; sadece TÜFE değil, emsal kiralar ve mülk durumu gibi faktörleri dikkate alıyor.

Dizginlenemeyen konut kiraları sorunu sadece Türkiye'de yaşanmıyor. Benzer sorunlarla boğuşan ülkeler kira artışlarında hem enflasyon harici belirleyici endeksler tanımlıyor hem de bölgesel kira limitleriyle piyasayı dizginlemeye çalışıyor.

Kira endeksine bağlı konut politikaları denildiğinde akla gelen, İspanya'da IRAV modeli, Almanya'da Mietpreisbremse (kira freni) yasası, Fransa'nın kira tavanı uygulaması gibi örnekler, kiracıları ve küçük ev sahiplerini korumayı amaçlayan sistemli yaklaşımlar olarak dikkat çekiyor. Türkiye'de bu tür yapısal modeller henüz tartışma aşamasında. Ancak artan toplumsal baskı ile birlikte bu tartışmalar hukuki ve siyasi platforma taşınacak gibi görünüyor. Devletin sorunun çözümüne ilişkin düğmeye basmış olması da gelecek günler adına umut verici…

SOSYAL KONUT PROJESİ DİĞER İLLERE DE YAYILMALI

TOKİ'nin hayata geçirmeye hazırlandığı sosyal kiralık konut modeli, uzmanlara göre önemli bir başlangıç. Ancak bu adımın yalnızca İstanbul ölçeğinde kalmaması, ülke genelinde daha dengeli bir kentleşmeyi hedeflemesi gerektiği vurgulanıyor. Gayrimenkul uzmanları kamu müdahalesiyle kira piyasasında denge kurma girişimi olarak değerlendirdikleri projenin etki yaratabilmesi için geçici değil, sürdürülebilir ve planlı olması gerektiğini savunuyor.

Türkiye'ye özel çözüm seti nasıl tasarlanabilir? Kira krizinin çözümü ne olabilir sorularını uzmanlara, akademisyenlere ve profesyonellere yönelttik…

Türkiye'de TÜFE'ye bağlı kira artışının ekonomik istikrarsızlık yarattığı hususundan hareketle uzmanlar, İspanya'nın NTVA Index ile önümüzdeki yıllarda stabil artış sağlanabileceğini, İstanbul, Ankara gibi şehirlerde belirli semtlerde kira baskısını azaltmak için bölgesel limit uygulanabileceğini, Almanya'da olduğu gibi büyük mülk sahipleri için bir tanım belirlenerek, büyük veya kentsel yatırımcıların farklı kurala tabi tutulmasını öneriyor.

2024-2028 yıllarını kapsayan 12'nci Kalkınma Planı Konut Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu'nun raportörü de olan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hepşen'e göre toplumsal huzuru da doğrudan etkileyen bu konudaki çözüm serbest piyasanın dinamiklerine bırakılamayacak kadar önemli.

"SAĞLAM BİR VERİ ALTYAPISI KURULSUN"

"2020 sonrasında ivmelenen fiyat artışları, özellikle büyükşehirlerde dar gelirli hanelerin barınma krizine sürüklenmesine neden oldu. Bugün İstanbul'un bazı ilçelerinde ortalama kira bedeli asgari ücretin neredeyse iki katına ulaştıysa, artık meseleyi sadece serbest piyasanın dinamiklerine bırakamayacağımızı kabullenmemiz gerekiyor.

Türkiye'nin kira krizine vereceği yanıt, artık geçici önlemlerle sınırlı kalmamalı. Kira artışlarına karşı sürdürülebilir bir denge mekanizması kurulmak isteniyorsa, önce bu krizin bir fiyat sorunu değil, yapısal bir yönetişim sorunu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Buradan hareketle atılacak ilk adım, kira piyasasını spekülatif hareketlerden koruyacak güvenilir ve bölgesel düzeyde işler bir veri altyapısının kurulması olmalı. Mahalle bazlı gerçekleşen kira verilerine dayanan bir kira endeksi hem adil artış sınırlarının belirlenmesine hem de konut politikalarının hedefli biçimde tasarlanmasına olanak sağlar.

"KONUT UYUMLU ENFLASYON KATSAYISI"

İkinci olarak, kira artışlarının doğrudan genel enflasyona bağlandığı mevcut sistem terk edilerek, daha istikrarlı ve öngörülebilir bir endeksleme yaklaşımı benimsenmeli. Enerji ve gıda gibi oynak bileşenlerden arındırılmış, TÜİK'in konutla doğrudan ilişkili harcama kalemlerine dayalı, daha dengeli ve öngörülebilir bir "konut uyumlu enflasyon katsayısı" hem ev sahiplerini hem de kiracıları koruyan bir zemin sunabilir. Ancak bu teknik yaklaşım, sadece makroekonomik güvenle anlam kazanır.

Üçüncü adım, yüksek kira baskısı yaşanan bölgelerde – örneğin üniversite çevreleri, turistik mahalleler ya da merkezi akslar – yerel yönetimlerin sınırlı müdahale yetkisine sahip olabileceği "yüksek baskılı alan" tanımı getirilmelidir. Bu alanlarda kira artışları için tavan belirleme veya arzı artırmaya yönelik teşvik sistemleri uygulanabilir.

Dördüncü olarak, konut piyasasında belirleyici ağırlığa sahip büyük mülk sahipleri için farklılaştırılmış düzenlemeler düşünülmelidir. Belirli bir eşik üzerinde mülke sahip kişi ve kurumlar – özellikle kurumsal portföy yönetimi yapan aktörler – için daha uzun vadeli kontrat zorunluluğu ya da sosyal katkı yükümlülükleri getirilmesi ya da vergisel düzenlemeler piyasanın spekülatif dengesini bozmanın önüne geçebilir.

Ve son olarak, tüm bu piyasa içi düzenlemeleri tamamlayacak şekilde, kamu eliyle kiralık sosyal konut üretiminin yeniden başlatılması zorunluluktur. TOKİ ve yerel yönetimlerin birlikte yürüteceği modellerle, özellikle genç haneler, güvencesiz çalışanlar ve mevsimlik işçiler için erişilebilir kiralık konut üretimi, barınma krizinin ancak arz tarafında da çözüm geliştirilirse aşılabileceğini ortaya koyacaktır."

YOKSULLAR İÇİN KONUT ARAŞTIRMASI YAPILIYOR

İSEDAK koordinasyonunda Dr. Levent Sümer ile birlikte "İslam İş birliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerde Yoksullar İçin Yaşanabilir Konut" başlıklı bir araştırma yürüttüklerini ifade eden Prof. Dr. Ali Hepşen, raporun Eylül ayında açıklanacağını söyledi. Prof. Dr. Hepşen "Bu süreçte farklı ülkeleri gözlemleme imkanı da bulduk ama kira-barınma sorunu her yerde var ve fakat herkes kendince farklı çözümler üretmiş durumda. Bu modeller elbette kopyala-yapıştır yöntemiyle Türkiye'ye taşınamaz. Ancak her biri belli açılardan uyarlanabilir. Örneğin, enflasyondan bağımsız kira endeks sistemi: TÜİK, Tapu Kadastro ve e-Devlet altyapısı kullanılarak mahalle bazlı gerçekleşen kira endeksleri oluşturulabilir. Stressed area tanımı: Mahalle/ sokak düzeyinde arz-talep analiziyle pilot uygulamalar başlatılabilir. Büyük ev sahipleri için özel düzenleme: Mülk adedine göre kademeli yükümlülükler tanımlanabilir.

Kira artışlarını kontrol altına almak için sadece piyasa içi düzenlemelerle yetinmek mümkün değil. Devletin doğrudan arz tarafında yer aldığı bir model, yani sosyal kiralık konut üretimi yeniden gündeme alınmalı. TOKİ'nin sadece satış değil, uzun dönemli kiralama amacıyla konut üretmesi sağlanmalı. Mevsimlik işçiler, öğrenciler, genç hane halkları gibi gruplar için hedefli, geçici veya kademeli kira modelleri geliştirilmelidir…"

BÖLGESEL RAYİÇ VE DENETİM MEKANİZMASI ŞART
Türkiye'de konut kiralarının dövizle yarıştığını dile getiren Tüm Emlak Danışmanları Birliği (TEDB) Başkanı Hakan Akçam, "Konutu dövize endeksli bir yatırım enstrümanı olarak gören ev sahipleri fiyat belirlerken TÜFE'ye değil, döviz kuruna bakıyor" diyor. Fiyatların ihtiyaçla değil fırsatla belirlendiğini anlatan Hakan Akçam, "Bir bölgede bir ev 20 bin TL'ye kiraya verildiyse, yan sokaktaki ev sahibi de 18 bin TL istemeye başlıyor. Bu zincirleme fiyatlama sarmalı, arz-talep dengesiyle açıklanamaz. Sorunun çözümü için kısa vadeli pansumanlar değil, yapısal ve çok yönlü politikalar gerekiyor" diyor. Hakan Akçam'ın önerileri arasında kira artışlarının TÜFE'ye göre değil, bölgesel rayiçlere göre yapılması ve objektif bir denetim mekanizmasının kurulması da var:

"Öncelikle devletin sosyal konut üretimini hızlandırması şart. TOKİ gibi kurumlar uzun vadeli kiralama modeliyle de devreye girmeli. Dar ve orta gelirli vatandaşlar için kira destekli sosyal konut projeleri hayata geçirilmeli. Boş bırakılan yatırım amaçlı konutlara kademeli boş konut vergisi getirilmeli. Bugün birçok ev, sırf değer kazansın diye boş tutuluyor. Kira artışları sadece TÜFE'ye endekslenerek çözülemez. Bölgesel rayiçler, konutun yaşı, metrekaresi, bulunduğu kat gibi objektif kriterlere dayalı bir denetim mekanizması kurulmalı. Aksi hâlde TÜFE sınırı sadece kâğıt üzerinde kalır, uygulamada delinir…"

ÇÖZÜM ARZIN ARTMASI

Gayrimenkul ekonomisti ve değerleme uzmanı Dr. Ahmet Büyükduman ülkemizdeki kira rayiçlerinin yüksekliğinin kiralık konut arzının yetersizliğinden kaynaklandığına dikkat çekti. Bu nedenle kiralık konut arzını artıracak çözümlere odaklanmak gerektiğini ifade eden Dr. Büyükduman'a göre, kiralık konut arzını artırmak için üç politika setinden bahsedilebilir:

1. Kamunun kiralık konut üretimi,

2. ⁠Özel sektörün kiralık konut üretimi,

3. ⁠Bireyler kendi konutlarını üretebilmeli

Kamunun TOKİ eliyle kiralama piyasasına yönelik konut üretebilmesi için kaynak bulması gerektiğini, kaynak bulunsa dahi kamunun ürettiği bu sosyal kiralık konutların tahsisi, yönetimi ve bakımının büyük bir operasyon gerektirdiğini anlatan Dr. Ahmet Büyükduman, bu çözümün kayırmacılık (nepotism) yüzünden yeni sorunlara neden olabileceği uyarısında da bulundu.

Özel sektörün kiralık konut üretmesi için, emlak ve gelir vergisi muafiyeti benzeri vergi teşvikleri gerektiğini anlatan Dr. Ahmet Büyükduman, ayrıca devletin kiralık konut yapılacak arazileri bu amaçla kurulmuş GYO veya GYF'lere bedelsiz üst hakkıyla tahsis edebileceğini ifade etti.

"MEVZUAT DEĞİŞMELİ"

Kendi konutlarını yapmak üzere vatandaşlara uygun fiyatlı arsa tahsisinin de düşünülebileceğini belirten Dr. Büyükduman, üretime yönelik bu politikaların yanı sıra kiralama mevzuatında mülk sahipleri aleyhine olan hükümlerin kaldırılması gerektiğini savundu. Bu kapsamda kira düzeltmelerinin 3 yılda bir yapılması, iki kirayı mazeretsiz yatırmayan kiracıların derhal tahliyesi gibi kira getirisi elde etmek üzere konut yatırımı yapmayı cazip hale getirecek düzenlemelerin yapılmasını öneren Dr. Büyükduman farklı ülkelerdeki endeks örneklerinin kiralarda tavan fiyat uygulamasına dayandığını söyledi.

Tavan fiyat uygulamasına, kara borsa yaratacağı endişesiyle karşı çıkan Dr. Büyükduman bunun yerine kiralık sosyal konut üretilmesini önerdi. Dr. Büyükduman "Önerim; TOKİ'nin kamu arazilerine 50 m2 büyüklüğünde minimal konutlar üretmesi. Bu konutları 10 yıl intifa hakkı koyarak ihale ile satması. İntifa hakkı bitiminde mülk sahiplerinin serbestçe konutlarını tasarruf etmesi. 10 yıllık süre için bu konutların kirası mülk sahiplerine devlet tarafından garanti edilmesi. 10 yıl boyunca bu mülklerin makul rayiçlerden ihtiyaç sahiplerine kiraya verilmesi. 10 yıl intifa hakkı konularak satılan mülklerden elde edilen hasılatla yeni sosyal konutların üretimine devam edilmesi" diye konuştu.

GYODER'DEN KİRALARI DÜŞÜRECEK MODEL ARAYIŞI

Son 15 yılda Türkiye'de kirada oturanların oranının 7 puan yükselerek yüzde 28'e çıkmasını, konuta erişimin giderek zorlaştığının göstergesi olarak değerlendiren GYODER Başkanı Neşecan Çekici, Türkiye'de kira sarmalını ve barınma krizini çözmenin yolunun konut modelini değiştirmekten geçtiğini belirtiyor.

GYODER olarak 3 yıldır Yeni Konut Modeli üzerine çalıştıklarını anlatan Çekici, "Bu modelin temel amacı, kira fiyatlarını yarıya indirmek ve kentsel dönüşüme zemin hazırlamak. Kamunun kiraya veren konumunda olduğu bu modelde, arsa maliyetlerini düşürerek konut üretim maliyetlerini dengelemeye çalışıyoruz" dedi. Ciddi bir bütünleşik konut politikasının, acil kodu ile Türkiye'nin gündeminde üst sıralarda yer alması gerektiğini belirten Çekici, bu nedenle hükümetin sosyal kiralık konut üretimini teşvik etmesinin son derece yerinde bir adım olduğunu ifade ediyor ve şunları söylüyor:

"İnşaat maliyetlerindeki artış ve ekonomik koşullar, vatandaşların ev sahibi olma imkanını ciddi biçimde sınırlıyor. Öte yandan, ikinci konut alımına yönelik kredi kısıtlamaları da barınma amaçlı ilk konuta erişimi zorlaştıran bir unsur haline geldi. Nitekim sektörümüzde öncelikli konu barınma konusu ve kentsel dönüşüm. Türkiye'nin yaklaşık olarak yılda 800-900 bin konut üretmeye ihtiyacı var. Şu anda sadece 500-600 bin adet üretiliyor ancak bu üretim mevcut ihtiyacı karşılayamıyor. Ayrıca, deprem riski altındaki İstanbul'da, beş yıl içinde dönüştürülmesi gereken 1,5 milyon konut bulunur ve bunların 600 bini öncelikli durumda. Ciddi bir bütünleşik konut politikası, acil kodu ile Türkiye'nin gündeminde üst sıralarda yer almalı.

Gayrimenkul ekosisteminin oluşması için özel sektör-kamu-STK-akademi olarak birleşmemiz, tek masada bir araya gelmemiz gerekiyor. Ortak akılla yeni yollar yeni çözümler geliştirmeli, dünya ile entegre, kalıcı ve sürdürülebilir politikalar oluşturarak sektörümüzü canlandırmalı ve dolayısıyla toplumu içinde bulunduğu barınma krizinden çıkartmalıyız.

GYODER olarak barınma sorununa çare olmak için GYODER Yeni Konut Modeli üstüne 3 yıldır çalışıyoruz. Bu modelin temel amacı, kira fiyatlarını yarıya indirmek ve kentsel dönüşüme zemin hazırlamak. Kamunun kiraya veren konumunda olduğu bu modelde, arsa maliyetlerini düşürerek konut üretim maliyetlerini dengelemeye çalışıyoruz.

Şu anda Türkiye'de arsa maliyetleri, toplam maliyetin ortalama yüzde 50'sine denk geliyor; bu oran Avrupa'da yüzde 20'ler civarında. Devletin elindeki arsalar, gayrimenkul geliştiricilerine belli bir proje dönemi için ödünç verilirse ve kamu–özel iş birliği yöntemi ile ve seri bir üretim mantığıyla üretim yapılsa on binlerce konut inşa edilebilir. Bu model çerçevesinde yap-işlet-devret modeliyle bireysel değil kamusal kiraya veren yapısını oluşturuyoruz ve kiracıyla kiraya veren arasındaki problemleri ortadan kaldırıyoruz. Arsa maliyeti sebebiyle oluşan fark kiraları da yarı yarıya düşürüyor. Kamunun kiraya veren konumunda olduğu bu modelin finansmanını, sermaye piyasası enstrümanlarını da içine alan çeşitli senaryolarla destekledik. Yani finansman için de devlete yük olmuyoruz; devletten bir tek şey istiyoruz: 'Arsa'. Bu projeyi hayata geçirebilirsek hem konut üretim sürecini hızlandırabilir hem de kira fiyatlarını regüle ederek krize çözüm getirebiliriz."

Kira endeksine bağlı konut politikalarından örnekler

İSPANYA: Kira artışları enflasyondan ayrılıyor

İspanya'da kira artışları doğrudan TÜFE'ye bağlı olmayacak. 2023'te artışlar yüzde 2 ile sınırlandırıldı, 2024'te yüzde 3'e çıktı; 2025'ten itibaren ise yeni bir referans endeksi (IRAV) kullanılmaya başlandı. 1 Ocak 2025'ten itibaren yürürlüğe giren Housing Lease Reference Index (IRAV), TÜFE'nin yanı sıra temel enflasyon ve hesaplanmış ortalama yıllık değişimin en düşük değerini alarak yıllık artış limitini yüzde 2,2 seviyesinde sabitliyor. Ayrıca "stressed areas" (yüksek talep bölgeleri) kanuni olarak tanımlanıyor; bu alanlarda yerel yönetimler kira tavanları belirleyebiliyor ve büyük mülk sahiplerine farklı kurallar uygulanıyor.

PORTEKİZ: Yeni Kira Artışı Formülasyonu

Portekiz'de 2023 yılında çıkarılan düzenleme ile kira artışları TÜFE karşısında sıklıkla sınırlandırılıyor. Örneğin, 2023 yılında artışlar toplam TÜFE verisi yerine TÜFE‑konut dışı baz alınarak ve yüzde 2'yi aşmaması yönünde düzenlendi. 2025 kira artış katsayısı, yine TÜFE‑konut dışı enflasyon baz alınarak ve kanunla belirleniyor; yaklaşık yüzde 2,16 olarak belirlendi. Bu oran yasa ile belirleniyor, yani yıl başında tüm taraflar için öngörülebilir bir artış oranı tanımlanıyor.

ALMANYA: Bölgesel Piyasa Bazlı Kira Sınırlandırması

Almanya'da 2015'te yürürlüğe giren "Mietpreisbremse" (kira freni) mekanizması, yüksek talep bölgelerinde (örneğin Berlin, Hamburg) uygulanan bir yerel kira regülasyonu. Kiralar, sadece o bölgedeki emsal kiralar üzerine en fazla yüzde 10 eklenerek belirlenebiliyor. 2025 Mayıs'ında hükümet, bu düzenlemenin 2029'a kadar uzatılmasını önerdi. Ancak DIW Berlin gibi enstitülerin yaptığı çalışmalara göre, mevcut uygulamanın etkisi sınırlı; düşük gelirliler başta olmak üzere kiracılar hâlâ ciddi ücret baskısı altında. Özellikle Berlin'de son yıllarda kiralarda yüzde 20‑70 artış gerçekleşti. Berlin'de mobilyalı geçici kiralama gibi hukuki boşluklar sayesinde kira kontrolünden kaçınılabilmiş; bu tip kiralamalar kiranın metrekare başına €30'a kadar çıkmasına yol açmış. Bu piyasadaki yüzde 21,2'lik artışın önemli bir bölümü bu boşluğa bağlanıyor.

MISIR: Kira Kontratları Süresiz

Mısır'da 1977 yılında yapılan düzenleme (49 No'lu Yasa) ile kira kontratları süresiz hale getirilmiş, kira bedelleri ise sabitlenmiş. Bugün hâlâ binlerce dairede, sembolik bedellerle (örneğin aylık 10 Mısır Lirası) oturan ve oturmaya devam edecek kiracılar bulunuyor. Bu sistemde ev sahipleri dairelerine bakım yapmamakta, alıcı çıkmamakta ve binalar hızla çöküşe geçmekte. Bu uygulama, iyi niyetli görünen kira müdahalesinin zamanla piyasayı nasıl felç edebileceğinin bir örneği...

SİNGAPUR: Kamunun Kiralama Denetimi

Singapur'da kamu konutlarının çoğu satılık olsa da yaşlı ve dar gelirli bireyler için HDB tarafından kiralık konutlar da sağlanıyor. Bu konutlar yalnızca onaylı kişilere kiralanabiliyor ve kira bedeli devlet tarafından denetleniyor.

MALEZYA: Talep Taraflı Kira Destekleri

Malezya'da Program Perumahan Rakyat (PPR) kapsamındaki bazı sosyal konutlar, sembolik kira bedelleriyle kiraya veriliyor. Ayrıca "Rent-to-Own" (RTO) modeliyle önce kiralama sonra mülkiyet geçişi sağlanıyor. Türkiye'de de TOKİ iş birliğiyle benzer hibrit modeller tasarlanabilir.

ENDONEZYA: Kamu Eliyle Kiralık Konut Üretimi

Endonezya'da Rusunawa adı verilen dikey sosyal konutlarda düşük gelirli kesimlere yönelik kira imkânı sunuluyor. Üniversite öğrencileri, işçiler ve bekar çalışanlar bu sistemin temel hedef kitlesi. Türkiye'de geçici barınma ihtiyacı olan gruplar için bu tür yapılar öncelikli olabilir.

FAS: Kira Alanındaki Boşluk

Fas'ta sosyal konutlar ağırlıklı olarak satılık konutlardan oluşuyor. Kiralık sosyal konut üretimi neredeyse yok. Bu da özellikle gençler ve turistik bölgelerde barınma krizini derinleştiriyor.

135 Bin Kira İhtilafı Arabulucuda Çözüldü

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç kira uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk kapsamında bugüne kadar 383 bin 502 başvurudan 135 bin 673'ünün tarafların karşılıklı anlaşmasıyla sonuçlandığını belirtti. Sadece İstanbul'da 107 bin, Ankara'da 39 bin, İzmir'de ise 23 bin kişi arabuluculuk yoluyla sorununu çözdü. Türkiye genelinde ise 271 bin vatandaş, adliyeye gitmeden masa başında uzlaşarak anlaşmaya vardı. Bakan Tunç, iş, ticaret ve tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı olan arabuluculuğun, 1 Eylül 2023'ten itibaren kira anlaşmazlıklarında da zorunlu hale getirildiğini hatırlattı ve bu uygulama sayesinde, mahkemelerin yükünün hafiflediğini ve vatandaşların uzlaşma kültürüyle sorunlarını daha hızlı çözebildiğini ifade etti.

Yeni Uydu Kentlerle İzmir'e Çözüm Geliştirilsin

İzmir'de vatandaşların yüzde 40'ının kirada oturduğunu söyleyen Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, tarım ve orman alanı olmayan alanlarda uydu kentlerin yapılabileceği yeni konut alanlarının belirlenmesi gerektiğini vurguladı. 2030 yılında İzmir nüfusunun 8 milyon civarında olacağı öngörüsünde bulunan Aslan, "İzmir'de merkezi ve yerel yönetimler, dar gelirli yurttaşların yararlanabileceği ve İzmir'e nefes aldıracak 'uydu kentlerin' yapılabileceği arsalar üretmiyor. Dünyanın her yerinde inşaat maliyetindeki arsa payı yüzde 20-30 dolayında iken İzmir'de konut maliyetini ikiye katlıyor, ayrıca arsa sahipleri de sorumsuzca davranarak kat karşılığı oranlanın keyfine göre belirleyerek hak etmediği oranda rant elde ediyor. Bu durumda bir kişi arsa payı yüksek olduğu için 2 ev parası birden ödemek zorunda kalıyor" diye konuştu. İnşaatın metrekare maliyetinin arsa maliyetinin yüksekliği nedeniyle 20-25 bin TL'den 50 bin TL ve üstüne çıktığına dikkat çeken Aslan, "Bu da dar gelirlinin alım gücünün çok üzerinde oluyor. Oysa ki barınma sorunu çözümü için hiç konutu olmayan yurttaşlarımız ile ilgili belediyeler uygun arsa üretmeli, merkezi yönetim de tıpkı 1984-1990 yıllarında olduğu gibi Türkiye'deki konut açığını kapatmak ve dar gelirli, konutu olmayan yurttaşlarımıza uygun arsa ve kredi temin etmek için TOKİ kaynaklarından kredi kullandırmalı" dedi.

BİZE ULAŞIN