Bağlarda tat, turlarda doğa ve tarih var
ÖZLEM KAPAR BAYBURS/ Bağbozumunun büyüleyici ritüeli bir kez daha yola çıktı... Türkiye'nin dört bir yanındaki bağ rotaları, sadece üzüm değil; kültür, doğa ve gastronomi dolu deneyimlerle adeta bir şenliğe dönüşüyor. Trakya'nın köklü geleneklerinden Urla'nın modern tatlarına, Kapadokya'nın volkanik topraklarından Saros'un kıyı esintilerine kadar uzanan çok geniş coğrafyada, sonbaharın gelişini bağlarda karşılayanlar için güzel bir sezonun ilk günlerindeyiz.
Festivaller, tadım etkinlikleri, butik bağ otelleri ve yerel üreticilerin özenli sofraları; misafirlerini doğayla baş başa, rafine bir keşfe davet ediyor.
ALTIN ASMALARIN ÜLKESİ: LİDYA ANTİK BAĞ ROTASI
50'den fazla üzüm çeşidiyle İç Ege'nin tarih ve tarım açısından en verimli topraklarını kapsayan bölgelerinde üretim yapan bir grup bağcı, güçlerini birleştirerek Lidya Antik Bağ Rotası adlı yeni bir oluşuma imza attı. İzmir Kemalpaşa'dan Manisa, Akhisar, Alaşehir ve Uşak'a, oradan Aydın'a uzanan bu rota; üreticilerin ortak değerlerle bir araya gelerek bağcılık kültürünü ve bölgenin turistik zenginliklerini tanıtmayı hedefliyor.
Farklı ölçeklerde, ancak benzer bir üretim anlayışıyla çalışan üreticiler; rotanın, binlerce yıllık tarım geleneğine ve Lidya Uygarlığı'nın mirasına dikkat çeken bir köprü işlevi göreceğini belirtiyor.
"Altın Asmaların Ülkesi" olarak tanımladıkları bu antik coğrafyada, hem toprağın potansiyelini hem de tarihin izlerini yaşatmak isteyen üreticiler, bölgeyi sadece bir üretim merkezi değil aynı zamanda gastronomi ve kültür turizmi destinasyonu haline getirmeyi amaçlıyor.
Yeni rota kapsamında yer alan üreticiler arasında Heraki, Kastro Tireli, Pendore, Nif, Selendi ve Sobran bulunuyor. Bu bağlar, ziyaretçilere hem tadım hem de bölgenin eşsiz doğasında bağcılık kültürünü deneyimleme imkanı sunuyor.
Lidya Antik Bağ Rotası Koordinatörü Ercan Boztepe, bölgenin tarihi ve turistik noktalarını da öne çıkarmak istediklerini kaydediyor. Manisa'nın Kapadokyası olarak nitelenen Kuladokya, Karun Hazineleri'ne ev sahipliği yapan Uşak Müzesi, tarihte ilk Kral Yolu'nun başlangıcı Sardes Antik Kenti gibi pek çok önemli tarihi ve turistik noktayı gastronomi turizmi ile birleştirdiklerini söylüyor.
Öte yandan Alaşehir Sobran Bağları'nda 4 Ekim Cumartesi "Philadelphia Üzüm ve Sokak Sanatları Şenliği" düzenleniyor. Etkinlikte bağlarda ürün toplama, piknik, canlı müzik, zeytin ve tadım atölyeleri, yoga, duvar boyama ve sokak sanatları atölyeleri yer alacak.
TRAKYA'DA ÜÇ ÜLKEYİ BULUŞTURAN HASAT
Türkiye'nin en köklü bağcılık geleneklerinden birine ev sahipliği yapan Trakya, verimli toprakları ve uygun iklimiyle kaliteli üzüm üretiminin kalbi konumunda. Bağ rotalarının en özel duraklarını barındıran bu bölge, her hasat zamanı doğayla iç içe, rafine bir yaşam kültürüne davet ediyor.
Ve bu yıl da Trakya'da bağ bozumu heyecanı tüm hızıyla sürüyor. Üreticiler yaşanan aşırı sıcaklık nedeniyle yüzde 15 civarında ürün kaybıyla karşı karşıya kalmasına rağmen, bağlarda herhangi bir hastalık olmaması nedeniyle mutlu.
Bağ bozumu ile birlikte Trakya Bağ Rotası turları da başladı. Özellikle İstanbul kalkışlı, günübirlik ve konaklamalı turlara ilgi oldukça fazla. Bağların kalbinde konumlanan butik otelleri ve lezzet duraklarını ziyaret edenler, üzümün hikayesine bağ bozumu etkinlikleriyle tanıklık ediyor.
Trakya'nın bereketli topraklarında pek çok belediye, üzümün coşkusunu bağ bozumu festivalleriyle kutlayarak, ilçelerinin sokaklarını daha fazla ziyaretçiyle şenlendirmeyi amaçlıyor.
Trakya Turizm İşletmecileri Derneği (TTİD) Başkanı Orhan Çebi, bağlarda ağırladıkları ziyaretçi sayısında bu yıl önemli bir artış olduğunu söylüyor. Çebi, ülkemizin ilk 'gastronomi rotası' olarak nitelediği Trakya Bağ Rotası'na bu yıl İpsala'dan Sarı Vadi Bağları'nı da eklendiklerini ifade ediyor. Çebi şunları belirtiyor:
"Bu yılki en önemli gelişme, Trakya Belediyeler Birliği ve Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Candan Yüceer'in, 2026'da düzenlenmesi planlanan "Uluslararası Bağ Bozumu ve Gastronomi Festivali" için şimdiden start vermesi oldu. Oldukça ses getirecek bir proje için kolları sıvadık. Bu arada Bulgaristan ve Yunanistan Trakya'sı ile işbirliği yapacağımız "Bir Bakışta 3 Ülke ve Gastronomi Rotası"nda da imzalar atılıyor. Bulgaristan ile imzalar tamamlandı. Sıra Yunanistan'da. Sonrasında projeyi güçlendirmek adına Avrupa Birliği'ne başvurumuzu yapacağız. Kısacası, Trakya bağlarında 2026'da yüzler daha çok gülecek."
ARCADİA BAĞLARI'NDA ŞENLİK VAR
Trakya'nın en seçkin bağ rotalarından Arcadia Bağları ve Bakucha Vineyard Otel, bu ay boyunca ziyaretçilerini bağ bozumunun heyecanına ortak ediyor. Misafirler sabahları üzüm kesiminde yer alarak hasadın coşkusunu paylaşırken, gün boyunca bağların eşsiz atmosferinde doğayla baş başa kalıyor. Akşamları ise özel menüler, günbatımı manzaraları ve canlı müzik performansları ile unutulmaz anılar birikiyor.
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve bu yıl 17'ncisi gerçekleşen Bağ Bozumu Şenliği, festival havasında geçiyor. Balkan Bandosu'nun ritimleri eşliğinde bağlarda yapılan yürüyüş ve temsili hasatla açılıyor. Ardından Eylül Elif Arslan & Can Tutuğ Latin Trio sahne alarak bağlara sıcak Latin ezgileri taşıyor.
Şenlik boyunca, alanda kurulan özel lezzet noktalarında Bakucha mutfak ekibi tarafından hazırlanan sokak tatları servis ediliyor. Gün doğa, müzik ve eğlenceyle iç içe yaşanıyor, günbatımında ise coşku yerini huzura bırakıyor.
ECEABAT'TA BİR SONBAHAR MASALI
Türkiye'nin en etkileyici bağ otellerinden biri olan, Çanakkale'nin Eceabat ilçesinde yer alan Hotel Caeli, bağ bozumunun o büyüleyici ruhunu yaşatmak için özel bir program sunuyor: Caeli Bağ Bozumu Deneyimi Paketi.
170 hektarlık bağların kalbinde yer alan otel, lüksü ve doğayı kusursuz bir dengede birleştiriyor. 12 Ekim'e kadar geçerli olan bu deneyimde, misafirler daha ilk anda Caeli Ekolojik Bahçesi'nden gelen taze ürünlerle hazırlanan ikramlarla ve Caeli'nin kendi üretimi lezzetlerle karşılanıyor.
Konaklama süresince, ünlü cilt bakım markası Caudalie ile hazırlanan SPA Caeli'de asma ve üzüm özleriyle zenginleştirilmiş ritüeller bedeninize iyi gelirken, ruhunuzu da şımartıyor. 700 metrekarelik alanda sauna, hamam, ısıtmalı havuz ve terapi odaları doğanın ortasında kusursuz bir kaçış sunuyor. Program, yalnızca dinlenme değil; bağ gezileri, şarap tadımları ve özenle seçilmiş lezzetlerle bir bağ bozumu ritüeline dönüşüyor.
Hotel Caeli, misafirlerine zevklerine ve beklentilerine göre seçim yapma imkanı sunan üç farklı konaklama seçeneğiyle dikkat çekiyor. Konaklama seçenekleri, deluxe odalardan 100 metrekarelik tower suite'lere kadar uzanıyor; fiyatlar ise 700 ile bin 100 euro arasında değişiyor. Fiyatlara zengin bir kahvaltı, SPA alanı kullanımı, içecek ikramları ve bağ bozumu programı dahil.
SAROS'UN KIYISINDA
Saros Körfezi'nde yer alan, bir tarafında Marmara Denizi, diğer tarafında Ege Denizi'ni kucaklayan 140 dönümlük bir arazi üzerindeki Yükseltan Bağevi, bu yıl bağ bozumuna erken başladı.
Kuraklığa rağmen üzüm kalitesinde kayıp yaşamadıklarını söyleyen Satış ve Pazarlama Sorumlusu Fatma Şen, sistemik ilaçlama yapmadıklarını ve peptisit kimyasal ilaçlar kullanmadıklarına vurgu yapıyor. Şen, "Tesis sahibimiz doktor İsmail Yükseltan, bu konuda çok hassas. Bağda sadece kükürt ve bordo bulamacı kullanıyoruz. Asmalar en dipten mineralleri aromaları ve tuzları alıyor. Üzümlerimiz bu nedenle aromatik ve asit dengeli oluyor" diye konuşuyor.
Yükseltan Bağevi'nde Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Chardonnay, Sauvignon Blanc ve Riesling üzüm çeşitlerimizi bulunuyor. Ocak ayında başladıkları incelikli ve zahmetli bağ bakımıyla bir mucizeyi ortaya çıkardıklarını ifade eden Şen şöyle konuşuyor: "Çok büyük bir emekle üzümü yetiştirip şato tarzı üretim ile topluyoruz ve 15 dakika içinde çelik tanklara alıyoruz. Bu çok önemli bizim için. Seçilmiş özenli üzümleri işliyoruz."
Bağların arasında yer alan 18 odalı konaklama tesisi, doğayla iç içe, huzurlu bir kaçış noktası. Oda-kahvaltı ya da tam pansiyon seçenekleri sunuluyor. Saros manzarasına karşı düzenlenen tadımlar, bağ turları ve sohbetler, konuklara unutulmaz bir bağ bozumu deneyimi yaşatıyor.
KAPADOKYA'DA YEPYENİ BİR ROTA
Kapadokya'da bağcılığın geçmişi, Roma dönemine kadar uzanıyor. Bağ turizmiyle hem kültürel mirasını yaşatabilecek hem de bölgesel kalkınmaya katkı sağlayabilecek bağlara sahip. Volkanik toprak yapısı, kireçli, yüksek pH içeren, mineralce zengin, organik madde miktarı fakir. Karasal iklim koşulları, gece ve gündüz ısı farklılığı, düşük nem, mevsimsel rüzgarlar nedeniyle çok uygun aromalara sahip üzümler yetiştiriliyor.
İşte bölgenin bu verimli topraklarında yetişen üzümlerden elde edilen ürünlerin, dünyaya açılması için hayata geçen yeni bir dernek var: Kapadokya Geleneksel Bağcılığı ve Yerli Üzümlerini Koruma Yaşatma Derneği (KURDER). Bölgede yetişen yerli üzümleri korumak, ekonomiye kazandırmak ve yetiştiricileri de desteklemek için uğraşan dernek, 15 üye üreticiden aldıkları üzümleri işliyor ve Avrupa sofralarına taşıyor.
Sunolus Bağ Evi de, Kapadokya ve Kayseri tatil planınız var ise mutlaka uğramanız gereken bir gastronomi noktası. Burada Erciyes Dağı'nın eteklerinde volkanik toprak yapısı ve uygun iklim şartlarına sahip 130 dönüm arazide dikili Chardonnay, Roussanne, Narince, Kalecik Karası ve Tempranillo üzümleri özenle yetiştiriliyor ve işleniyor.
Sunolus Bağ Evi'nin Kurucusu Oluş Molu, çocukluğunun geçtiği aile çiftliğinde organik üzüm üreterek Vinolus markasını doğduğu topraklara kazandırmış. Burada yöresel yemeklerle bezeli çok güzel sofralar kuruluyor.
Oluş Molu, Kapadokya Bağ Rotası'nın kurulması için çalışma yapıyor. Tıpkı Trakya ve Ege'de olduğu gibi bir rota hazırlayarak dünya turizmine açmak istediklerini ifade eden Molu, bağcılık konusunda önde gelen isimlerden destek ve öneri aldıklarını anlatıyor. Bölgeye kendileri gibi daha çok bağ evi açılması halinde gastronomi turizminde çok güçlü olabileceklerini kaydediyor.
URLA BAĞ YOLU
İzmir'in yükselen gastronomi merkezi Urla, yerel tatları modern dokunuşlarla buluşturan restoranlarıyla ve butik otelleriyle öne çıkıyor.
Urla'nın yeşil tepeleriyle çevrili bağ otelleri, doğayla iç içe sakin bir konaklama deneyimi sunuyor. Zeytin ağaçlarının gölgesinde, üzüm bağlarının tam ortasında yer alan bu oteller, misafirlerine hem kırsal yaşamın huzurunu hem de şık ve özenli bir hizmet anlayışını bir arada sunuyor. Sabahları kuş sesleriyle uyanmak, akşamları bağ manzarasına karşı oturmak isteyenler için Urla'nın bağ otelleri, sade lüksü ve Ege ruhunu buluşturan eşsiz bir kaçış noktası niteliğinde.
Urla Bağ Yolu üreticileri, modern gastronominin vazgeçilmez eşlikçisi ürünleri ile genç ve yetenekli şeflere uygun bir habitat yaratmışlar. Urla, şu anda Türkiye'nin en fazla gastronomik ödüllü beldesi. Bu ödüllerin en az üçünün de Yeşil Michelin yıldızlı olması, yörede sürdürülebilir turizm temellerinin sağlamlığına işaret ediyor.
Bölgedeki bağlarda bu ay boyunca her hafta sonu tadım ve gezileri içeren etkinlikler var. Ziyaret etmeden önce arayıp rezervasyon yapmak gerekiyor; bazı bağ evleri sadece rezervasyonla kabul ediyor.
Urla Bağ Yolu rotasını çok güzel anlatan bir harita var; bölgedeki üreticiler, bağ evleri gezilecek yerler işaretli. Örneğin Urlice, MMG gibi tesislerde tadım, bağ gezisi gibi aktiviteler sunuluyor. Tur firmaları da bölgeye günlük veya konaklamalı bağ turları düzenliyor. Urla bağlarını, ister haritayı elinize alıp kendiniz; ister acentelerin çok iyi organize ettiği turlarla gezebilirsiniz.
Zeynep Arca ŞALLIEL / Arcadia Kurucusu
"Bağ otelleri ile dünyada yeni bir destinasyon olabiliriz"
Bağ ve kırsal gastronomi turizmi halen dünyada en hızlı büyüyen kategoriler arasında yer alıyor. Bu alan henüz ülkemizde çok yeni. Özenli ve doğru projelendirilen, doğaya saygılı bağ otellerinin ve kırsal gastronomi tesislerinin sayısının artması Türkiye'nin destinasyon olarak bu alanda da tanınması yolunda faydalı olur.
Yeni girişimlerin başarılı olması için yatırımlarda yer seçiminden tasarıma tüm aşamaların, bu tür turizmi tercih eden yerli ve yabancı turistlerin yüksek sosyo-ekonomik seviyesi göz önüne alınarak planlanması gerekir. Dünyada sürdürülebilir modeller ve doğaya uyumlu sakin lüks konseptlerinin bu kategoride öne çıktığını görüyoruz. Bunun yanında tesislerde ürün çeşitlendirmek ve bu turizmi kültür ile desteklemek de çok önemli. Gastronomi deneyimlerinin yanı sıra çevredeki tarihi değerler ve sanat etkinlikleri, misafir deneyimini özelleştirmede güçlü araçlar olarak öne çıkıyor. Bu tür tesisler doğası gereği bulundukları bölgedeki yerel değerleri yaşam tarzı ile harmanlayarak markalaştırma konusunda da iyi bir fırsat sunuyor. Özenli projelendirilmiş tesislerin planlı bir şekilde artması ile uluslararası pazarda yeni destinasyonlar yaratmak mümkün.