SELMA ŞENOL/ Rüzgarın ve gölgenin sofradaki hali onlar. İklimin fısıltısıyla büyüyen ve kentlerde sofraları süsleyen hikayeleriyle mikroiklim ürünleri, kentleri besleyen sessiz birer güç sanki. Mikroiklim özelliklerinden gelen bereket, bir adım ötede sunduğu bambaşka tadıyla, bulunduğu coğrafyayı da farklılaştırıyor, rakiplerinin önüne çekiyor, hatta tarımsal kalkınma politikalarına ilham veriyor. Ancak küresel iklim krizi adıyla çokça konuşulan dünya felaketi, mikroiklim yetiştiriciliğini de zorluyor. İklim koşulları değiştikçe mikroiklim ürünlerinin de tadı kaçıyor, üretimi azalıyor, hatta kimileri artık o bölgeleri terk ediyor. Mikroiklimin sessiz hikayesi bugünlerde farklı bir yöne evriliyor…
Mikroiklim ya da genel kullanılan başka bir ifadeyle mikroklima, zemine yaklaşık 2 metre yükseklikteki iklim ya da belirgin ve küçük bir alandaki (örneğin bir şehirde binalar arasındaki) iklim anlamına geliyor. Genelde çevresindeki büyük iklim özelliklerinden ayrılan küçük alanlar bunlar ve yerel özellikleri nedeniyle tarımsal üretimde farklılaşma sağlıyor. Kivi deyince Yalova'yı, muz deyince Anamur'u, şeftali deyince Bursa'yı, pamuk deyince Adana'yı hatırlıyor olmamız işte bundan…
Türkiye, orta kuşakta yer alan konumu dolayısıyla tarım açısından oldukça şanslı bir ülke. Dört mevsimi yaşatan ülkemizde, Karasal, Akdeniz ve Karadeniz olmak üzere üç farklı iklim tipiyle karşılaşılıyor, bu iklim çeşitliliği de tarım ürünleri alanında zenginlik getiriyor. Çayın ve fındığın adresi Karadeniz, ayçiçeğinin adresi Trakya, tahılın adresi İç Anadolu'dur, fıstığı ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sormak yerinde olur. Bunlar makroiklim örnekleri. Mikro bazlı örnekler içinde Malatya'da kayısı, Edirne'de pirinç, Afyonkarahisar'da haşhaş, Aydın'da incir, Çanakkale'de domates gibi küçük coğrafyaların ürünlerinden bahsetmek gerekiyor.
MİKROKLİMA GÖRÜLEN YERLER
Mikroklima görülen yerleşim yerlerinde, bulunduğu bölgede yetişmeyen tarım ürünleri yetişir. Bu iklim tipinin görülmesindeki en büyük etkenlerden biri yükseklik farkıdır. Örneğin, normalde ova ve platolardan oluşan bir yerleşim yerinde dağların çevrelediği bir bölgenin içerisinde hava sıcaklıkları daha yüksek ya da düşük olabilir. Bu da başta ormancılık ve hayvancılık olmak üzere birçok farklı sektörü olumlu yönde etkiler.
İklim ve ürün ilişkisini ortaya koyacak iki örnekle devam edelim: Anamur ve çevresi Türkiye'nin en ılıman bölgesidir. Bu bölgede don olayları çok nadir gözükür, sıcaklıklar her daim yüksektir ve hep güneşli bir hava hakimdir. Bu yüzden de tropikal bir bitki olan muz Anamur, Alanya, Silifke dolaylarında yetiştirilmektedir.
Türkiye'deki tek çay üretim bölgesi Rize, Türkiye'nin açık ara en yağışlı bölgesidir. Bunun sebebi hakim rüzgar yönüne bakan Doğu Karadeniz Dağları ve bu dağların yüksek olmasından dolayı Karadeniz'den gelen nemin dağlara çarparak tüm nemini Rize dolaylarına bırakmasıdır. Bu özellikleri Rize'de çay üretimini mümkün kılar. Aynı zamanda sonbahara doğru esen muson rüzgarları bölgenin sıcaklığını yükseltmektedir. Bu yüzden de bitkilerin gelişimi kış aylarına kadar sürer. Bu da her ne kadar Akdeniz bölgesine özgü bir meyve olsa da mandalinanın Rize çevresinde yetiştirilmesine imkan sağlar. Hemen yanı başındaki Artvin ise bir vadi tabanında yer aldığı için etrafına göre kuraktır, yazları daha az yağış alır, bu yüzden de Artvin Çoruh Vadisi'nde bir Akdeniz iklimi bitkisi olan zeytin yetiştirilmektedir.
Türkiye genelinde bu örnekler çoğaltılabilir. Hepsinin ortak özelliği, bulundukları coğrafyadaki üreticilerin önemli bir gelir kaynağı olmasıdır.
MİKROKLİMA İKLİMLİ İNHİSAR'DA NAR BEREKETİ
Bilecik'in mikroklima özelliğiyle bilinen İnhisar ilçesinde de iri taneli olması ve şeker oranının yüksekliği sebebiyle nar, ilçenin adeta simgesi haline gelmiştir. 3 bin dekar alanda yetiştirilen ve ilçenin en önemli gelir kaynakları arasında bulunan meyve, çoğunlukla İstanbul, Ankara ve Bursa'dan gelen alıcılara satılmaktadır ve lokum ve meyve suyu üretiminde de kullanılır. Yıllardır festival organizasyonları ile ulusal düzeyde tanıtımını sağlayan İnhisar narı gözünü yurtdışına dikmiştir. Bölgenin mikroklima iklim özelliğinde, toprağın da verimli olduğunu belirten belediye yetkilileri, nar lokumu, suyu, pestili ve ekşisi gibi ürünlerle meyveyi yurtdışında tanıtacak projeler geliştirmektedir.
YUSUFELİ ZEYTİNİ YÖRENİN GEÇİM KAYNAĞI
Artvin'de Çoruh Nehri'nin oluşturduğu vadideki mikroklima ikliminde yetişen ve Yusufeli zeytini olarak da adlandırılan "Butko zeytini" asırlardır yöre halkının geçim kaynağıdır. Yusufeli ilçesine bağlı Yağcılar köyü sakinlerinden Süleyman Küçükkoçak zeytinliklerin genellikle dik yamaçlarda ya da uçurumun kenarında olduğunu ve bazıları 15 metreye ulaşan ağaçlara tırmanarak hasat yaptıklarını anlatıyor. Küçükkoçak, zeytin denilince akla Marmara ve Ege bölgesinin geldiğini ancak kendilerinin de Türkiye'nin farklı illerine zeytin ve zeytinyağı gönderdiklerini vurgulayarak "İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Eskişehir başta olmak üzere Türkiye'nin her vilayetine zeytin gönderiyoruz. Yurt dışında da Almanya ve Fransa'ya gönderim yaptık" diyor.
Erzincan, her ne kadar Doğu Anadolu'nun karasal iklimiyle tanınsa da özellikle Fırat Nehri çevresi, vadiler, dağ etekleri gibi alanlarda belirgin mikroklima özellikleri göstermektedir. Erzincan'ın içinden geçen Karasu Nehri ve vadi sistemi, çevresindeki alanlarda hava sirkülasyonunu düzenleyerek don riskini azaltmaktadır. Bu bölgelerde meyve çiçeklerinde erken uyanma ile geç don riski arasındaki süre daha uzun olması nedeniyle meyve ağaçları için avantaj sağlamaktadır.
ERZİNCAN'IN CİMİN ÜZÜMÜ VE EĞİN DUTU ÇOK MEŞHUR
Erzincan'da güney ve güneydoğuya bakan eğimli araziler, kışın bile daha fazla güneş almaktadır. Bu alanlarda mikroklima sayesinde sıcaklık farkı 2- 4 °C'ye kadar çıkabilmektedir. Bu özelliği sayesinde özellikle erken gelişim isteyen veya geç olgunlaşan ürünler için (üzüm, incir, aronya gibi) avantajlı konuma sahiptir. Erzincan ovası genellikle rüzgârlara açık olmasına rağmen, dağ etekleri ve vadilerdeki doğal korunaklılık nedeniyle, rüzgârın zararını azaltmaktadır. Bu bölgelerde özellikle yüksek boylu meyve ağaçlarında dal kırılması gibi riskler azdır. İlde ağırlıklı olarak buğday, arpa, yonca, şekerpancarı üretilmektedir ama mikroklima özellik gösteren Üzümlü ilçesinde coğrafi işarete sahip, Cimin üzümü olarak bilinen, aroma ve şeker oranı yüksek, sofralık üzüm çeşidi ün yapmıştır. Kemaliye ilçesinde yetiştirilen, coğrafi işarete sahip Eğin Dutu, Kemah ilçesinde yetiştirilen coğrafi işarete sahip Kemah cevizi, İlin birçok bölgesinde yetiştiriciliği yapılan sakı elması önemli üretim potansiyeline sahip ürünler arasındadır. Ayrıca tıbbi ve aromatik bitkilerden Lavantanın kültürel üretimi konusunda çalışmalar başlatılmış.
Kalkınma ajansları, mikroklima ürünlerini pazara sunmada ve yetiştirmede çiftçileri yalnız bırakmayarak tüm desteklerini sunuyor. Bunlardan biri de Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı...
Ajans 2020 yılında belediye ve üniversite iş birliği ile Afşin ilçesinde lavanta üretimini başlatmış. Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesindeki 380 dekarlık lavanta tarlası, kadınların kurduğu kooperatif sayesinde işletiliyor. Kooperatif üyeleri, lavanta tarlasının bakımını ve üretimini üstlenirken, lavantadan elde edilen sabun, yağ ve kolonya gibi ürünleri de ziyaretçilere sunuyor.
YALOVA'DA KİVİ ÜRETİMİ AZALDI
Bölgelerinin önemli tanıtım ve gelir gücünü oluşturan mikroklima ürünleri, bugünlerde önemli bir tehdide karşı mücadele veriyor.
Küresel iklim krizi coğrafyaların alışıldık iklim koşullarını bozarken, mikroiklim bölgelerinde de sıkıntıya yol açıyor. Her ne kadar sıkıntının başlıca kaynağı küresel iklim krizi olsa da bir diğer nedeni tarımda topraklarının gerektiğince dinlendirilememesi olduğuna dikkat çekiliyor. Bunun da en somut örneği Kivi üretimi ile bilinen Yalova ilindeki üretim…
Yalova Kivi Üreticileri Birliği Başkanı Mutlu Çoban, kivinin il ekonomisine katkısını şu sözlerle özetliyor:
"Birliğimizin halen 36 üyesi var, ama üye olmayan da en az 250 üretici olduğunu söyleyebilirim. Yıllar önce kivi üretimi daha verimliydi ama tonajlarda artık ciddi düşüşler var. Dönüm başına 4.5 ton verim alınabiliyordu ama şimdi öyle değil. Yalova'da 6 bin 600 dönüm üretim bahçesi vardı ama hastalık ve iklim nedeniyle üretim düşünce sökümler başladı, şimdi sanırım üretim 5 bin dönüme geriledi. Üretici artık alternatif yeni ürün arayışına yöneldi. Çünkü artış kışın kar yok, yağış yok. Hava sıcaklığı eksiye düşmüyor. Her türlü meyvenin belli bir soğuklanma ihtiyacı var, ağaçların uykuya yatması gerekir. Ancak kış, kış gibi olmayınca ne yazık ki erken uyanmalar oluyor. Yeterli uykuyu almadan uyanınca dengesizlikler oluşuyor. Bir dalda normalde 20 göz varsa bunun 15-16 tanesi uyanırdı. Şimdi ancak 7-8 tanesi uyarılıyor. Yalova'da her türlü ürüne müsait bir toprak var, bu nedenle kivi üreticisi armut, erik, hurma, şeftali gibi ürünlere yöneliyor. Kivinin kökleri fazla derine gitmez, besini aldığı kökler yüzeyde kalır. Bu nedenle topraktaki en ufak hastalıktan çabuk etkilenir. Diğer meyveler ise daha köklüdür ve hastalıktan daha az etkilenir. Örneğin ben bazı ağaçlarımı söktüm, İspanyol hurması diktim. Dayanıklı bir ürün ve buzhanede 4 yıl saklanabiliyor. Özetle, kivi artık Yalova'yı terk ediyor diyebiliriz. Hastalığa karşı üreticiler olarak her türlü çareyi aradık, İl Tarım Müdürlüğü ile dirsek temasına geçtik. Ama sorun çözülemedi. Çünkü hastalanan bölgeyi en az 3 yıl boş bekletmeniz gerekir ama hiçbir üretici 3 yıl bekleyebilecek durumda değil…"
IĞDIR ERKENCİLİĞİ İLE FARK YARATIYOR
TC Serhat Kalkınma Ajansı Iğdır Yatırım Destek Ofisi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü ulusal koordinasyonunda Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars illerinde faaliyet gösteriyor. Ajansın faaliyet bölgesinde yer alan Iğdır ili, Doğu Anadolu Bölgesi'nde nadir görülen mikroklima özellikleri ile öne çıkıyor. Aras Vadisi boyunca uzanan çukur yapısı ve çevresini saran yüksek dağlar sayesinde, Iğdır ili bölgeye hâkim karasal iklimden büyük ölçüde ayrışarak, daha ılıman bir iklim yapısı kazanmıştır. Bu mikroklima etkisi, Iğdır'ı tarımsal erkencilik ve ürün çeşitliliği bakımından avantajlı bir konuma getiriyor. Bölgede üretilen kayısılar genellikle "şalak" tipi, sulu ve tatlı çeşitler olup, büyük oranda sofralık tüketim için değerlendiriliyor. TÜİK 2024 verilerine göre Iğdır ilinde toplam 39.534 ton kayısı üretimi gerçekleştirilmiş. Bu üretim miktarıyla Iğdır, Türkiye genelinde en fazla kayısı üreten 8. il konumunda.
MİKROKLİMA ETKİSİ KAĞIZMAN'A DA YANSIDI
TC Serhat Kalkınma Ajansı (Serka) İl Koordinatörü Ramazan Mutlu Doğaner, mikroklima etkisinin yalnızca Iğdır'la sınırlı kalmayıp kısmen komşu illere de yansıdığına dikkat çekiyor.
Ramazan Mutlu Doğaner "Kars ilinin Kağızman ilçesinde de kayısı üretimi yapılmaktadır. 2024 yılı TÜİK verilerine göre Kars ilinde 4.838 ton kayısı üretimi gerçekleşmiş olup, bu miktarın neredeyse tamamı Kağızman ilçesinden elde edilmiştir. Kağızman kayısısı, Iğdır'dakinden farklı olarak daha geç olgunlaşan ve kurutmalık olarak değerlendirilebilen bir tür. Iğdır mikrokliması meyvecilik yanı sıra sebzecilikte de üretim avantajı sağlamaktadır. Özellikle yazlık sebze üretiminde ürünler erkenci olarak pazara sunulmakta, bu da üreticilere ekonomik açıdan önemli bir avantaj ve getiri sağlamaktadır. Bu potansiyelin doğru planlamalarla değerlendirilmesi, tarıma dayalı sanayi yatırımları, kırsal kalkınma ve istihdam açısından da büyük katkılar sağlayacaktır" diyor.
Iğdır'da kayısı, patlıcan, dut, domates gibi meyve ve sebzelerden reçel, pekmez, konserve ve salça üretimi yapan firmalar ve kooperatifler mevcut. Potansiyelin ekonomik değere dönüştürülmesine yönelik orta veya büyük ölçekli bir işleme, kurutma, konserve, reçel veya paketleme tesisi bulunmaması önemli bir eksiklik. Ancak Ramazan Mutlu Doğaner, Yerel Kalkınma Hamlesi Programı ile Iğdır'a nitelikli bir yatırım kazandırılacağı müjdesini veriyor. Bu yatırım, kayısıların depolama ve işleme altyapı yetersizliği nedeniyle düşük fiyatlarla satılmasının önüne geçecek.
YEREL KALKINMA HAMLESİ PROGRAMI
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından yerel ve bölgesel kalkınmayı sağlamak amacıyla 2025 yılı temmuz ayında Yerel Kalkınma Hamlesi Programı Cumhurbaşkanı Kararıyla yürürlüğe girdi. Kapağımıza taşıdığımız bu program kapsamında yatırımcılar Yerel Kalkınma Hamlesi Programı için öngörülen destek unsurlarından yararlanabilecekler. Söz konusu desteklerden yararlanacak konularda mikroklima ürünleri yetiştiriciliğini ilgilendiren bölümler de bulunuyor.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Gıda ve Tarımsal Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Halil İbrahim Öztürk, Türkiye'de mikroklima avantajına sahip alanların korunması ve geliştirilmesi, tarımsal destekleme politikalarının çeşitli başlıkları altında dolaylı olarak teşvik edildiğini belirtiyor. Doç. Dr. Öztürk "Mikroklima alanlarının üretim kapasitesinin geliştirilmesi ve farklılaştırılmış tarımsal ürünlerin ekonomiye kazandırılması; hem gıda arz güvenliğine hem de ihracat gelirlerinin artırılmasına olumlu yansımaktadır. Ancak, mikroklima bazında ayrıntılı haritalama, sistematik veri toplama ve uzun vadeli izleme eksiklikleri, mikroklima potansiyelinin tam anlamıyla planlanmasını ve yönetilmesini güçleştirmektedir. Ulusal politikalarda mikroklima odaklı Ar-Ge yatırımları, üretici eğitim programları ve yerelde ürün adaptasyonu çalışmalarının daha da yaygınlaştırılması ülkemizin bu alandaki gelişimi için önem arz etmektedir" değerlendirmesinde bulunuyor.
Erzincan potansiyelini tam değerlendiremiyor
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Gıda ve Tarımsal Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Halil İbrahim Öztürk, Erzincan ve çevresinin sahip olduğu mikroklima avantajları, verimli toprakları ve kaliteli su kaynaklarıyla önemli tarımsal üretim merkezlerinden biri olma potansiyeline sahip olmasına rağmen, potansiyelin arzu edilen düzeyde ekonomik ve sosyal faydaya dönüşemediğini açıkladı. Doç. Dr. Öztürk "Bölgede miras yoluyla gerçekleşen arazi bölünmeleri, tarımsal işletme ölçeğinin giderek küçülmesine ve buna bağlı olarak verimlilikte ciddi azalışlara neden olmaktadır. Modern sulama tekniklerinin ve tarımsal mekanizasyonun yeterince yaygınlaştırılamaması, bölgenin sahip olduğu üretim potansiyelinin tam anlamıyla değerlendirilememesine yol açmaktadır. Sanayi ve pazarlama altyapısındaki yetersizlikler, özellikle işleme tesisleri ile soğuk hava depolarının sınırlı olması, tarımsal ürünlerin katma değerli hale getirilmesini ve ihracat kapasitesinin artırılmasını güçleştirmektedir" dedi.
Erzincan fasulyesi coğrafi işaret yolunda
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Gıda ve Tarımsal Üretim Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Görevlisi Sevda Yıldıran Söğürtlüpınar da Erzincan fasulyesi gibi coğrafi işaret potansiyeli olan ürünlerin işlenerek pazara sunulmasının bölgesel gelir çeşitliliği ve markalaşma açısından önemli fırsatlar sunacağını belirtiyor. Söğürtlüpınar kekik, lavanta ve çörekotu gibi tıbbi ve aromatik bitkilerin bitkisel yağ, kozmetik ve sağlık sektörlerine yönelik ileri işleme tesisleriyle değerlendirilmesinin, Erzincan'ın yeni pazarlara açılmasını sağlayacağına dikkat çekiyor.
SON YILLARDA JAPONYA PAZARI ÖNE ÇIKTI
AYDIN
Aydın, binlerce yıl önce Büyük Menderes Irmağı'nın suladığı bereketli topraklar üzerine kurulmuş, doğa ile kültürün buluştuğu bir kent. Medeniyetlerin eşsiz mirasını günümüze taşıyan Aydın, aynı zamanda Türkiye'nin en önemli mikroklima alanlarından biri. Büyük Menderes Havzası'nın elverişli iklimi sayesinde incir, zeytin, kestane gibi değerli ürünler yetişiyor. Dünya çapında tanınan "Aydın İnciri" (sarılop çeşidi), hem lezzeti hem de besin değeriyle bir marka. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde ise aroması yüksek, polifenol oranı zengin ürünler elde ediliyor. Yılın büyük bölümünde güneşli geçen iklim koşulları, tarımsal verimliliği önemli ölçüde artırıyor. Aydın Ticaret Odası Başkanı Hakan Ülken tescili Aydın Ticaret Odası'na ait Aydın incirinin, Avrupa Birliği'nde menşe alanında coğrafi işaret kazanan ilk Türk ürünü olduğunu söylüyor. Ülken "Her yıl başta Avrupa ülkeleri olmak üzere 40'tan fazla ülkeye ihraç edilmektedir. İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya, en yoğun talebin olduğu pazarlar. Zeytin ve zeytinyağı ihracatında ise İtalya, İspanya, ABD ve Orta Doğu pazarları öne çıkmakta" diye konuşuyor. Ürünlerin ihracat sürecinin hem kooperatifler hem de özel firmalar aracılığıyla yürütüldüğünü, böylece üretimden tüketime kadar kalite kontrolü sağlandığını belirten Ülken, Aydın Ticaret Odası olarak, coğrafi işaretli ürünlerimizin yurt içi ve yurt dışı pazarlarda hak ettiği değeri bulması, markalaşması ve rekabet avantajı sağlaması amacıyla dünya pazarına yönelik tanıtım faaliyetleri yürüttüklerini ifade ediyor.
Türkiye'nin başlıca mikroklima üretim bölgelerinden biri olan Aydın, 2023/24 döneminde ülke genelinde gerçekleşen 356 bin ton incir üretiminin yüzde 57.3'ü (yaklaşık 204 bin ton) gerçekleştirdi. 2024 yılında ise bu rakam 209.590 ton olarak kayıtlara geçerken Aydın liderliğini sürdürdü.
2022-2023 sezonunda 123 bin ton yağlık ve 50 bin ton sofralık zeytinin üretildiği Aydın, sofralık zeytin üretiminde Türkiye'de üçüncü, yağlık zeytin üretiminde ise dördüncü konumda bulunuyor. Aydın ayrıca incir ve kestanede Türkiye birincisi, zeytin, pamuk, enginar ve çilekte ikinci, yer fıstığında ise üçüncü sırada yer alıyor.
2024 yılında Aydın'dan yapılan kuru incir ihracatı 45.372 ton ile Türkiye toplamının yaklaşık yüzde 91'ini oluşturdu. İhracatta başlıca pazarlar Fransa, Almanya ve ABD olmakla birlikte, son yıllarda Japonya pazarı da öne çıkıyor. Dünya kuru incir ticaretinin yüzde 55'i Türkiye tarafından karşılanıyor.
Aydın Ticaret Odası olarak, incirin tanıtımına yönelik pek çok proje gerçekleştirdiklerini anlatan Hakan Ülken, bu faaliyetleri şu sözlerle özetliyor:
"Aydın Tanı Tır projesi ile 50'ye yakın il gezilerek ilin ve incirin tanıtımı yapıldı. Özel tasarımlı incir paketleri hazırlanarak SunExpress uçuşlarında yolculara ikram edildi. Yurt içi ve yurt dışı fuar, festival ve organizasyonlarda özel tasarımlı stantlarda üretici üyelerimizin ürünleri sergilendi. İncirin faydalarını ve coğrafi işaret bilgisini tanıtan broşürler hazırlanarak ilgili mecralarda dağıtıldı. "Geçmişten Günümüze İncir" kitabı yayımlandı. Ulusal televizyonlarda incir reklamları yayınlanırken, ülke genelinde sinemalarda "Süper İncir" filminin yapımına katkı sağlandı. Bu çalışmalar, ürünlerimizin tanıtımı ve markalaşması adına düzenli olarak devam etmektedir."
İncir, Aydın'ın en önemli ihraç ürünü. Türkiye ve AB tescili ile birlikte, halk arasında "yemiş" olarak bilinen bu ürün artık "Aydın İnciri" markasıyla ulusal ve uluslararası pazarda tanınmaktadır.
Aydın Ticaret Odası tarafından verilen coğrafi işaret logosunun yaygın kullanımı sayesinde, "incir" denildiğinde akla gelen ilk marka Aydın inciridir. Coğrafi işaret, ürünün marka değerini artırmakta, raf fiyatını yükseltmekte ve ekonomik anlamda yüksek katma değer yaratmaktadır. Hakan Ülken gelecek dönem stratejileri hakkında da şu bilgiyi paylaşıyor:
"Dünya pazarlarında Türk incirinin imajını korumak amacıyla, üretici ve ihracatçılarımızın kendi markalarının yanı sıra coğrafi işaret logolu ambalajlarda ihracat yapmaları konusunda bilgilendirme faaliyetleri yürütmekteyiz. Oda olarak incir başta olmak üzere yerel ürünlerimizin coğrafi işaret alması için paydaşlarımızla iş birliği yapıyor; bu ürünlerin ulusal ve uluslararası tanıtımı için çalışmalar yürütüyoruz. Yöresel ürünlerimizi korumak, gelecek nesillere aktarmak, dünya çapında tanıtmak ve üreticimizin emeğini katma değere dönüştürmek için coğrafi işaret çalışmalarına büyük önem veriyoruz."
BİLECİK
4 ÜRÜNDE İLK 5'TE YER ALIYOR
Bilecik Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Ergün, Türkiye'nin Marmara, Ege, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinin kesişim noktasında yer alan ve üç farklı iklim kuşağının etkisi altında bulunan Bilecik'in 4 ürünüyle Türkiye'de ilk 5'te yer aldığını hatırlatıyor. Şerbetçi otunda Türkiye 1'incisi olan Bilecik, ceviz üretiminde 3., marul üretiminde 4., ayva üretiminde 5., kara buğday üretiminde 6., şeftali ve nektarin üretiminde ise 7. sırada yer alıyor.
Benzersiz coğrafi ve iklimsel çeşitliliğin, ilin mikroklima (mikroiklim) alanlarının oluşmasına ve çok çeşitli, nitelikli tarımsal ürünlerin yetişmesine olanak sağladığını dile getiren Ergün, Bilecik'in mikroklima özelliklerinden dolayı yetişen ve coğrafi işaret tescili alınan veya başvurusu yapılan birçok ürün bulunduğunu dile getiriyor. Ergün, "Bilecik TSO olarak ilimizde yetişen mikroklima ürünlerinin pazarlamasına destek amaçlı olarak, coğrafi işaret tescil süreçlerine öncülük etmekteyiz. Şu anda 30'dan fazla ürün için tescil alınmış veya başvuru yapılmıştır. Üreticilerin bilinçlendirilmesi, ürünlerin katma değerli şekilde işlenmesi ve markalaşması amacıyla eğitimler ve bilgilendirme toplantıları düzenlemekteyiz. Yerel üreticilerimizin ürünlerini ulusal ve uluslararası fuarlarda tanıtmasına destek oluyoruz. E-ticaret ve yeni nesil pazarlama yöntemleriyle üreticilerimizin daha geniş pazarlara ulaşmasını teşvik ediyoruz. Tarımsal altyapı yatırımlarının geliştirilmesi, paketleme ve depolama olanaklarının artırılması için kamu ve özel sektör iş birlikleri yürütmekteyiz" diyor. Ergün'ün verdiği bilgilere göre, özellikle İnhisar narı, şerbetçiotu, üzüm ve ayva gibi ürünlerde ihracat potansiyeli mevcut. Şerbetçiotu, başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelere ihraç edilebilir potansiyele sahip. Nar ve ayva gibi ürünlerde ise ihracat hacmi her yıl artmakla birlikte, ürünlerin potansiyeli tam anlamıyla değerlendirilemiyor. En büyük kısıtlar; üretim miktarının dalgalanması, iklim değişikliğine bağlı riskler ve lojistik altyapıdaki eksikliklerdir.
Bilecik'in mikroklima alanlarında yetişen ürünler yüksek kalite ve özgünlük sunuyor. Ancak bu avantajın yanında bazı zorluklar da bulunuyor.
İklim değişikliği ve ekstrem hava olayları, ürün verimliliğinde ve sürekliliğinde dalgalanmalara neden olabilmekte. Mikroklima alanlarının küçük ve dağınık olması, büyük ölçekli üretim ve standardizasyonu zorlaştırmakta. Ürün çeşitliliği yüksek olsa da bazı ürünlerde süreklilik ve sürdürülebilirlik sağlamak güçleşiyor.
Mikroklima ürünlerinin, Bilecik'in hem tarımsal hem de gastronomik açıdan marka değerini artırdığına dikkat çeken Bilecik TSO Başkanı Mehmet Ergün "Coğrafi işaretli ürünler, şehrin tanıtımında önemli bir rol oynamakta, gastronomi turizmini desteklemekte ve yerel ekonomiye katkı sağlamaktadır. Ancak, mevcut potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için bazı temel alanlarda gelişime ihtiyaç olduğu görülmektedir. Öncelikle, üretim altyapısının güçlendirilmesi, modern tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması ve çiftçilerin bu konularda desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, mikroklima ürünlerinin markalaşması, katma değeri yüksek ürünlere dönüştürülmesi ve bu ürünlerin ulusal ve uluslararası pazarlarda tanıtılması gerekmektedir. Bu noktada, coğrafi işaret tescil süreçleri, ürünlerin özgünlüğünün korunması ve tanıtımı açısından önemli bir araçtır. İhracat odaklı stratejilerin geliştirilmesi de Bilecik'in mikroklima ürünlerinin dünya pazarlarında hak ettiği yeri alabilmesi için kritik bir gerekliliktir. Lojistik altyapının güçlendirilmesi, depolama ve paketleme olanaklarının artırılması, üretici birliklerinin ve kooperatiflerin desteklenmesi, ihracat prosedürlerinin kolaylaştırılması gibi adımlar, ürünlerimizin rekabet gücünü artıracaktır. Yine, iklim değişikliği ve ekstrem hava koşulları gibi risklere karşı üreticilerin bilinçlendirilmesi ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesi de sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır" diye konuşuyor.
Bilecik'in mikroklima ürünleri
İnhisar Narı: Bilecik'in İnhisar ilçesinde yetişen nar, kendine has aroması, ince kabuğu ve yüksek verimiyle bölgenin simgesi haline gelmiştir. Mikroklima sayesinde olgunlaşma süresi ve kalitesi farklılık göstermektedir.
Osmaneli Ayvası ve Osmaneli Karpuzu: Osmaneli ilçesinde yetişen ayva ve karpuz, Türkiye genelinde tanınmakta ve tercih edilmektedir.
Bedi Üzümü, Küre Üzümü: Sınırlı alanlarda yetişen bu üzümler, mikroklima sayesinde özgün tat ve aromaya sahiptir.
Çukurören Biberi, Bilecik Kamber Biberi: Farklı aroması ve acılık dengesiyle öne çıkar.
Kızıldamlar Kestane Kabağı, Bilecik Cennet Hurması, Bilecik Balı: Mikroklima koşulları bu ürünlerin lezzet ve kalite özelliklerini belirgin şekilde artırmaktadır.
Şerbetçiotu: Türkiye'de birinci sırada yer alan Bilecik şerbetçiotu, özellikle bira endüstrisi için kritik öneme sahiptir. Ayrıca ceviz, ayva, marul, kara buğday, şeftali ve nektarin gibi ürünlerde de Türkiye sıralamalarında üst sıralarda yer almaktadır.
Mikroiklimleri etkileyen faktörler
Belirli bir bölgenin mikro iklimini şekillendiren çeşitli faktörler vardır. Şehirlerde, kentsel ısı adası etkisi nedeniyle bu faktörler daha da kritik hale gelir:
Yüzey malzemeleri: Asfalt ve beton gibi koyu renkli malzemeler ısıyı emer ve ısınmaya katkıda bulunurken, daha açık renkli veya yansıtıcı malzemeler kentsel alanlarda sıcaklık artışını azaltmaya yardımcı olur.
Bitki örtüsü: Ağaçlar, çalılar ve bitkiler, terleme yoluyla çevredeki havayı soğutarak doğal gölge sağlar ve yerel sıcaklıkları düşürür. Kentsel tasarıma bitki örtüsünü dahil etmek, kentsel ısı adalarının şiddetini azaltmaya yardımcı olur.
Su kütleleri: Göller, nehirler ve göletler gündüzleri ısıyı emer ve geceleri dışarı verir, böylece sıcaklık dalgalanmalarını azaltır ve daha serin bir mikro iklime katkıda bulunur.
Binalar: Kentsel yapılar, rüzgar akışını ve gölgeyi etkileyerek ısının nasıl dağıtılıp korunduğunu etkiler. Yüksek binalar ısıyı hapsederek, şehir içinde daha yüksek sıcaklıklara katkıda bulunan yerel sıcak alanlar yaratabilir