“DASK ile tamamlayıcı bir yapı oluşturulmalı”

Türkiye, jeolojik konumu itibarıyla yüksek deprem riski taşıyan ülkelerin başında geliyor. Bu gerçeklik, afet sonrası finansal dayanıklılığı sağlayacak mekanizmaların önemini her geçen gün daha da artırıyor.
24.12.2025 09:49 GÜNCELLEME : 24.12.2025 09:49

ÖZBEY MEN/ Zorunlu Deprem Sigortası (DASK), bu açıdan bakıldığında yalnızca bir sigorta ürünü değil; toplumsal risk paylaşımını sağlayan stratejik bir yapı olarak öne çıkıyor. 2026 yılına yaklaşırken DASK'ın hukuki altyapısı, teminat kapsamı ve geleceğe yönelik dönüşüm beklentileri, sigorta sektörü açısından kritik bir önem taşıyor.

Zorunlu Deprem Sigortası'nın, 6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu kapsamında olduğunu belirten Sigorta ve Reasürans Brokerleri Derneği (SBD) Yönetim Kurulu Üyesi Gökhan Özakıncı, Bu kanun ile deprem nedeniyle meydana gelebilecek maddi zararların hızlı ve sürdürülebilir bir finansman modeliyle karşılanmasının ve devlet bütçesi üzerindeki yükün azaltılmasının amaçlandığını vurguluyor. Sadece son yıllarda yaşanan büyük ölçekli depremlerin değil; sel, heyelan ve fırtına gibi diğer doğal afetlerin de ciddi ekonomik kayıplara yol açtığını ifade eden Özakıncı, "Bu doğrultuda, 2026 yılına yönelik kamu politika belgelerinde, DASK'ın "Zorunlu Afet Sigortası" modeline dönüştürülmesine ilişkin mevzuat çalışmalarının gündeme alınacağı ifade ediliyor. Bu olası dönüşüm, sigorta sisteminde üç temel sonucu beraberinde getirebilir. Bunlar risk havuzunun genişlemesiyle daha dengeli ve sürdürülebilir bir yapının oluşması, sigortalılık oranlarında artış ve sigorta bilincinin güçlenmesi, afet risklerinin bütüncül bir yaklaşımla yönetilmesi. Sektör açısından bakıldığında, bu değişim; ürün çeşitliliği, reasürans yapıları ve teknik fiyatlama modellerinde önemli bir dönüşümü de beraberinde getirecektir" diyor.

DASK Poliçesinin Teminat Yapısı

Mevcut haliyle DASK poliçesinin, depremin doğrudan neden olduğu maddi zararların yanı sıra, deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, tsunami ve yer kayması gibi riskleri de teminat altına aldığını kaydeden Özakıncı, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Teminat kapsamı, binanın taşıyıcı unsurlarını ve yapısal bütünlüğünü oluşturan bölümleri içeriyor. Temeller, ana duvarlar, merdivenler, çatı ve ortak alanlar bu kapsama dahil. Ancak bununla birlikte DASK poliçesi; ev eşyalarını, kira kaybını, iş durmasını veya manevi tazminat taleplerini kapsamıyor. Bu durum, DASK'ın temel amacının "binanın yeniden inşası için finansal kaynak sağlamak" olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle, konut sigortaları ile tamamlayıcı bir yapı oluşturulması büyük önem taşıyor. Azami teminat tutarları ve metrekare bedelleri ise her yıl yeniden belirlenmekte; inşaat maliyetleri ve ekonomik göstergeler doğrultusunda güncellenmektedir. Bu dinamik yapı, DASK'ın güncel risklere uyum sağlamasını mümkün kılıyor."

Uygulama, Denetim ve Dijitalleşme

DASK poliçelerinin yetkili sigorta şirketleri aracılığıyla düzenlendiğini ve merkezi sistem üzerinden takip edildiğini hatırlatan Özakıncı, son yıllarda dijitalleşme sayesinde poliçe üretimi, yenileme ve hasar ihbar süreçlerinde önemli bir hız ve şeffaflık sağlandığının altını çiziyor. Kamu kurumları ile yapılan entegrasyonlar sayesinde zorunluluk denetimlerinin de daha etkin şekilde yürütüldüğünü belirten Özakıncı, sözlerini şöyle tamamlıyor:

"2026 yılı itibarıyla DASK, yalnızca deprem sonrası hasarları karşılayan bir sigorta ürünü olmaktan çıkıp, ulusal afet dayanıklılığının temel yapı taşlarından biri haline gelme potansiyeline sahip. Kapsamın genişletilmesi ve mevzuatın güncellenmesi, sigorta sektörüne olduğu kadar toplumun tamamına uzun vadeli fayda sağlayacaktır. Sigorta sektörü açısından bu süreç; teknik uzmanlık, risk yönetimi ve kamu-özel iş birliğinin daha da önem kazanacağı yeni bir dönemin habercisi. DASK'ın evrimi, aynı zamanda Türkiye'de sigortanın sosyal ve ekonomik rolünün yeniden tanımlandığı bir dönüşüm sürecini de temsil etmektedir."

BİZE ULAŞIN