Dikkat ekonomisi!

GİRİŞ TARİHİ: 07.12.2025 GİRİŞ TARİHİ: 15:40 SON GÜNCELLEME: 08.12.2025 00:03
Algoritmaların yönettiği dünyada, zihinlerimiz yeni bir pazara dönüştü. Reklamlar artık bilgi değil, sürekli uyarılma hali satıyor. Bu durum dikkat ekonomisi kavramıyla ifade ediliyor. 2004’te 2.5 dakika olan insan dikkati, 2025’te 47 saniyeye düştü. Markalar dikkatimiz için yarışıyor…

ÜRÜN DİRİER/ Reklam dünyasında yarış artık saniyelerle ölçülüyor. Markalar dikkat için kıyasıya rekabet ediyor. 2004'te 2.5 dakika olan insan dikkati, 2025'te 47 saniyeye indi. Yani dikkat süresi 20 yılda beşte bire düştü. Dijital çağın gürültüsünde artık her markanın, her içeriğin ve her bireyin peşinde olduğu tek bir şey var, dikkat. Eskiden reklam bütçeleriyle ölçülen başarı, bugün saniyelerle ölçülen ilgiyi yakalama gücüyle tanımlanıyor.

Dijital çağın en kıt kaynağı artık para değil, dikkat. Sosyal medya algoritmalarından video platformlarına, haber sitelerinden uygulama bildirimlerine kadar her şey, saniyelik bir "bakış" için yarışıyor. Reklamcılık endüstrisi bu yeni düzende yalnızca ürün satmıyor; insan zihnini, zamanı ve dikkati yönetiyor. "Dikkat ekonomisi" adı verilen bu sistem, markaların yaratıcı fikirlerden çok veriyle beslendiği, insanın davranış kalıplarını öngören bir makineye dönüştü. Peki, bu rekabetin sonunda gerçekten kazanan kim?

Bir zamanlar reklamlar bize bir şeyler "anlatmak" isterdi, bugünse "unutmamızı" istemiyorlar. Ekranlarımızın her köşesinde bir markanın sesi yankılanıyor, bir video diğerine bağlanıyor, bir bildirim ötekini kovuyor. Adeta dikkatimizi bir an olsun bırakmamamız için her şey tasarlanmış gibi. Bu da bizi yeni bir döneme taşıyor: Dikkatin bir tür para birimi olduğu, insan zihninin ekonomik değere dönüştüğü bir çağ bu. Reklamcılık artık yalnızca bir endüstri değil, toplumsal bilincin görünmez yöneticisi.

Bir sabah telefonun ekranını kaydırıyorsunuz. Bir reklam gözünüze ilişiyor, bir diğeri hemen ardından geliyor. Farkında olmadan onlara birkaç saniyenizi veriyorsunuz, işte o birkaç saniye, milyar dolarlık bir ekonominin yapıtaşı. Dikkatin... Tıpkı bir enerji kaynağı gibi, ne kadar kıtsa o kadar değerli. Günümüz reklamcılığı, artık sadece ürünleri değil, zihinsel alanlarımızı da hedefliyor. Her bildirim, her görsel, her "sponsorlu içerik", bir zihin ekonomisinin parçası. Ve bu ekonomi, durmaksızın büyüyor…

YENİ PARA BİRİMİ DİKKAT

Dijital reklamcılık dünyasında artık en kıt kaynağın para değil dikkat olduğunu söyleyen Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, "IAB raporuna göre, insan dikkati son 20 yılda dramatik biçimde azaldı. 2004 yılında ortalama bir kişi bir ekranda 2.5 dakika odaklanabiliyorken, bugün bu süre 47 saniyeye kadar düştü. Bu değişim, dijital pazarlamanın merkezine 'dikkat ekonomisi' kavramını taşıdı. Reklamlar artık saniyeler içinde yarışıyor. Gerçek etkiyi yaratan şey, gözün gördüğü değil, zihnin odaklandığı andır" diyor.

Sonsuz içerik akışı içinde kullanıcıların gözünü, kulağını ve zihnini birkaç saniyeliğine bile olsa kendine çevirebilen markalar, yeni ekonominin gerçek kazananları haline geliyor. Bu yeni dönemde markaların amacı sadece görünür olmak değil, anlamlı bir bağ kurarak hatırlanmak. İşte bu noktada dikkat ekonomisi devreye giriyor. İnsanların sınırlı dikkatini en değerli ticaret aracına dönüştüren, modern pazarlamanın yeni para birimi. IAB'nin Ekim 2025'te yayımladığı "Guide to Attention" raporundan yola çıkarak önemli değerlendirmelerde bulunan Kaplan, markalar için artık asıl sorunun "reklamım gösterildi mi?" değil, "reklamım gerçekten fark edildi mi?" olduğuna işaret ediyor.

Reklam dünyasında uzun süredir kullanılan "görüntülenebilirlik" (viewability) metriğinin artık tek başına yeterli olmadığını belirten IAB verileri, görüntülenen reklamların yüzde 81'inin aslında hiç izlenmediğini ortaya koyuyor. Buna karşın, görünür sayılmayan mobil reklamlardan yüzde 25'i kullanıcılar tarafından fark ediliyor. Bu verilerin, markaların yalnızca görünürlüğe değil, gerçek dikkate yatırım yapmaları gerektiğini gösterdiğinin altını çizen Kaplan şunları aktarıyor:

"Yeni nesil reklam teknolojileri, dikkati ölçmek ve yönetmek için hem göz takibi (eye-tracking) gibi kesin yöntemleri hem de yapay zekâ destekli olasılıksal modelleri bir arada kullanıyor. Bu sistemler sayesinde markalar, hangi içeriklerin izleyicide daha fazla odaklanma ve duygusal etki yarattığını gerçek zamanlı olarak görebiliyor. Kaliteli dikkate odaklanan kampanyalar yüzde 124 daha yüksek dikkat puanı, yüzde 340 daha yüksek tıklanma oranı (CTR) ve yüzde 40 daha düşük CPM maliyeti elde ediyor."

Dikkat optimizasyonunun yalnızca performansı değil, çevresel etkiyi de iyileştirdiğini belirten Kaplan, sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Adelaide ve Scope3 tarafından yapılan ortak araştırma, dikkat metriği yüksek medya yatırımlarının yüzde 37 daha az karbon salımıyla aynı dönüşümü sağladığını ortaya koyuyor. Bu da dikkat ekonomisini yalnızca verimlilik değil, sürdürülebilirlik açısından da markalar için stratejik bir unsur haline getiriyor. Artık kampanyalar yalnızca ne kadar izlendiğiyle değil, ne kadar hatırlandığıyla değerlendiriliyor. Reklamverenler için en büyük yatırım, hedef kitlelerinin dikkatini kazanmak ve onu tutabilmek olacak. Dikkat, geleceğin reklam para birimidir."

REKABET ARTIK MARKALAR ARASINDA DEĞİL

En değerli kaynağın zaman değil, dikkat olduğunu ifade eden Digital Exchange CEO'su Emrah Pamuk ise, "Pazarlamanın yeni para birimi, insanın bir bildirimden diğerine geçmeden önce ayırdığı o kısa an haline geldi. Bu tablo, markaları kökten bir dönüşüme zorluyor. Rekabet artık marka ile marka arasında değil, marka ile kullanıcının bir sonraki bildirim sesi arasında yaşanıyor. Dikkatin bu kadar sınırlı olduğu bir dönemde, markaların ilk üç saniyede bağ kurması gerekiyor. Mesajın net, duygunun güçlü ve hikâyenin sade olması şart. Örneğin biz Digital Exchange olarak turizm sektöründe yürüttüğümüz kampanyalarda, reklamların ilk yedi saniyesinde insan yüzü veya duygusal bir sahne kullandığımızda izlenme oranlarının yüzde 40'a kadar yükseldiğini gözlemledik. İnsan dikkati, en çok insan hikâyesine tepki veriyor" diyor.

Aynı etkinin e-ticaret tarafında da geçerli olduğunun altını çizen Pamuk, "Kullanıcı artık uzun ürün tanıtımlarını izlemiyor; kısa, güven veren, gerçek deneyim arıyor. Bir kozmetik markasıyla yürüttüğümüz kampanyada, ürünün kullanımını mikro influencer'ın kendi dilinde anlattığı 20 saniyelik UGC videosu, profesyonel stüdyo çekiminden yüzde 58 daha yüksek dönüşüm sağladı. Çünkü dikkat, kusursuzlukta değil, inandırıcılıkta kalıyor. Kullanıcılar güzel görsellikten çok samimi kanıtı hatırlıyor" diye konuşuyor.

"TEK İÇERİK, HER MECRA" DÖNEMİ KAPANDI

Pamuk'a göre, bugün "çok görünür olmak" değil, "doğru anda görünür olmak" önemli. Markalar için dikkat artık bir maraton değil, mikro anlarda kazanılan bir sprint. Aynı kampanyayı tüm mecralara yaymak yerine, her platformun dikkat ritmine göre uyarlamak gerekiyor. YouTube'da 15 saniyelik dikey videolar, Telegram'da metin destekli kısa hikâyeler, arama ekosisteminde bağlama özel mesajlar gibi… Artık "tek içerik, her mecra" dönemi kapandı; "tek fikir, çoklu uyarlama" dönemi başladı.

Dikkat ekonomisinde kazanan markaların büyük bütçelere değil, anlamlı temaslara yatırım yapanlar olacağını belirten Pamuk sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Çünkü veriler, reklamı izletenin efekt değil, empati olduğunu gösteriyor. İnsanlar bir markanın ne söylediğini değil, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğini hatırlıyor. Ve bu yeni ekonomide, o 47 saniyelik kısa anda dikkat kazanabilen markalar, geleceğin en büyük yatırımlarını çoktan yapmış olacaklar."

MİKRO ANLARIN YÜKSELİŞİ

Microsoft'un araştırmalarının da IAB raporuyla benzer bir tablo çizdiğini belirten RTB House Türkiye Ülke Müdürü Can Tunçer de, "2000'li yıllarda 12 saniye olan dikkat süresi, 2015'te 8 saniyeye gerilemiş, hatta Z kuşağı için bu süre Japon balıklarının dikkat süresinden bile daha kısa olarak belirtiliyor. Bu dramatik düşüş, pazarlama ve reklamcılık stratejilerinde köklü bir değişimi zorunlu kılıyor" diyor.

Tunçer'e göre, sonsuz içerik akışı ve bilgi bombardımanı altında, tüketiciler saniyeler içinde kararlar veriyor. Bu ortamda, geleneksel, geniş kitlelere yönelik reklam yaklaşımları ve anahtar kelime bazlı yüzeysel hedeflemeler yetersiz kalıyor. Bir "kahve makinesi" araması yapan kullanıcının sadece bilgi edinmek mi, ürünleri karşılaştırmak mı yoksa anında satın almak mı istediği gibi nüanslar, geleneksel sistemler tarafından çoğu zaman gözden kaçırılıyor. Demografik bilgiler tek başına yeterli olmaktan çıkarken, aynı demografiye sahip iki kişinin aynı web sitesini farklı niyetlerle ziyaret edebileceği gerçeği, daha derin bir anlayışın gerekliliğini ortaya koyuyor. İşte tam bu noktada "mikro anlar" kavramı büyük önem kazanıyor. Tüketicilerin bir ihtiyaç veya merak duygusuyla cihazlarına yöneldiği, "bir şey öğrenmek istiyorum," "bir yere gitmek istiyorum," "bir şey yapmak istiyorum" veya "bir şey satın almak istiyorum" gibi net bir niyetle hareket ettiği bu kısa ve kritik zaman dilimleri, markalar için altın değerinde fırsatlar sunuyor. Meselenin artık her an görünür olmak değil, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru mesajla bulunabilir olmak olduğuna vurgu yapan Tunçer, yapay zekanın etkileri konusunda da şunları aktarıyor:

"Bu yeni dikkat ekonomisinde başarılı olmanın anahtarı, yapay zeka ve makine öğrenimi destekli çözümlerde yatıyor. YZ, kullanıcı davranışlarını analiz ederek, hangi kitlelerin hangi reklamlarla daha iyi etkileşim kuracağını belirleyerek reklam hedeflemesinde oyun değiştirici bir faktör haline geliyor. Kişiselleştirilmiş reklam kampanyaları, YZ sayesinde her bireye özel içerikler sunarak etkileşim oranlarını artırıyor. Dikkat ekonomisi, markaları görüntüleme veya tıklama gibi geleneksel metriklerin ötesine geçmeye zorluyor. Artık gerçek dikkat, etkileşim, ve hafıza izi gibi daha anlamlı metrikler sorgulanıyor. IAB verileri, görüntülenen reklamların yüzde 81'inin aslında hiç izlenmediğini ortaya koyarken, markaların yalnızca görünürlüğe değil, gerçek dikkate yatırım yapmaları gerektiğini gösteriyor."

Tunçer'in aktardıklarına göre, dikkat süresinin kısalması, markaların "daha fazla reklam" yapması gerektiği anlamına gelmiyor; daha akıllı, daha dikkatli ve daha bağlam-uyumlu reklam yapmaları gerektiğini gösteriyor. Yapay zeka destekli çözümler, kullanıcıların niyetini, bağlamını ve içerikteki odağını dikkate alarak reklamı doğru zamanda, doğru içerikte ve doğru mesajla buluşturarak, markaların bu yeni dikkat ekonomisi ortamında az zamanda çok anlam üretmelerine olanak tanıyor.

DİKKAT EKONOMİSİNİN 3 TEMEL GERÇEĞİ

Ancreva Danışmanlık'tan Marka Mühendisi Ömürden Sezgin'in aktardıklarına göre, dikkat ekonomisi, pazarlamayı bir sanat, içeriği bir mühendislik, veriyi ise sezgi alanına dönüştürdü, dönüştürecek. Markaların mesajlarını anlatmak için artık uzun zamana değil, doğru saniyelere, güçlü mesajlar vermeye ihtiyacı var. Bu tablo, iletişimi ve içerik üretimini bütünüyle dönüştürüyor. Bugün fark yaratmak isteyen markalar, dikkat ekonomisinin üç temel gerçeğini çok iyi bilmek zorunda;

İlk saniyede etki yarat: Bir içerik, hikâyesine güçlü bir girişle başlamazsa kaybolur. Bir ses, bir renk, bir yüz ifadesi ya da bir cümle… Beyne "burada ilginç bir şey var" dedirten o ilk dokunuş, artık stratejinin merkezinde. Ama amaç sadece dikkat çekmek değil — anlam kazandırmak.

Mesajını sadeleştir, özünü koru: Uzunluk artık önemini yitirdi. Önemli olan, karmaşadan uzak, özlü bir hikâyeyle var olmak. İzleyici, karmaşık cümleleri değil, net bir duyguyu hatırlıyor. Markalar "ne söylüyorum?" yerine "neden söylüyorum?" sorusuna yanıt vermeli.

Tutarlı Ol, Güven Kazan: İnsan zihni, kendini güvende hissettiği sesi tanır. Bir markanın tonu, rengi, dili her yerde aynı hissi veriyorsa, o marka artık sadece bir isim değil bir duyguya dönüşür. Strateji, kampanyaların değil, marka kimliğinin merkezinde olmalı. Bugün küçük ve orta ölçekli markalar da büyük markalar kadar güçlü içerikler üretebiliyor. Ancak teknoloji kadar önemli olan, bu içeriklerin doğru stratejiye, tutarlılığa ve özgün kimliğe dayanması.

DİJİTAL DÜNYADA DİKKATİ KORUMAK İÇİN 6 TAVSİYE

"Teknolojiyi tamamen hayatımızdan çıkarmak gerçekçi değil; ancak onu bilinçli yönetmek mümkün" diyen İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Zuhal Doğan Bektaş, tavsiyelerini şöyle sıralıyor:

- Süre sınırlaması getirin: Pomodoro gibi zaman yönetim teknikleri (25 dakika odaklanma, 5 dakika mola) üretkenliği artırabilir. Sosyal medya için ekran süresi sınırlayıcı uygulamalar kullanmak da faydalıdır.

- Bildirimleri azaltın: Anlık mesajlar ve bildirimler, DEHB'li bireylerin odaklarını en çok bozan etkenlerdendir. Gerekli olmayan bildirimleri kapatmak, dikkat bölünmesini azaltır.

- Fiziksel planlayıcılar kullanın: Dijital uygulamalar yerine ajanda, defter veya yazılı listeler, zihni sabitlemeye yardımcı olur. "Yapılacaklar listesi"ni görmek, görev tamamlamayı kolaylaştırır.

-Düzenli egzersiz yapın: Fiziksel aktivite, dopamin ve noradrenalin düzeylerini artırarak dikkat ve motivasyonu destekler. Günlük yürüyüşler, yoga, bisiklet veya dans gibi aktiviteler ruh halini dengelemeye de yardımcı olur.

-Ekransız zaman dilimleri oluşturun: Yemek saatlerinde, yatmadan önce veya sabah uyanır uyanmaz ekransız kalmak, zihinsel dinlenme sağlar.

-Uyku ve beslenme düzenini koruyun: Kafein tüketimini azaltmak, düzenli uyku saatleri oluşturmak ve akşamları ekran maruziyetini sınırlamak, belirtileri hafifletebilir.

Kaan BERKAN/ Golin İstanbul Ajans Başkanı

"İletişim stratejileri yeniden tasarlanmalı"

Artık tüketiciye görünür olmaktan öte onlarla saniyeler içerisinde anlamlı ve duygusal bağ kurmak, ilgilerini ve dikkatlerini çekmek önemli hale geldi. Bu dönüşüm, 'Dikkat Ekonomisi' olarak adlandırılıyor; yaşadığımız dijital çağda dikkat sınırlı ve kıymetli bir kaynak haline geldi. PR ve iletişim danışmanlığı dünyasında dikkat ekonomisinin önemi çok büyük, eskiden mesajı doğru kişiye ulaştırmak yeterliydi; bugün ise o kişinin dikkatini çekmek, ilgisini sürdürmek ve duygusal bir bağ kurmak gerekiyor. Çünkü kullanıcılar artık saniyeler içinde karar veriyor, izleyip izlememek, tıklayıp tıklamamak, kalıp kalmamak hep dikkat süresinde gizli. Bu yeni gerçeklik, iletişim stratejilerinin yeniden tasarlanmasını zorunlu kılıyor. Artık uzun metinler, karmaşık anlatımlar değil; net, hızlı, etkileyici ve duygusal bağ kuran içerikler öne çıkıyor. Yarattığımız içerikler erişimle değil, saniye başına etkileşimle değerlendirilmeye başlandı. Dolayısıyla dikkati kazanacak kalitede tüketiciyi yakalayacak kurgular geliştirmek şart oldu. TikTok, Reels, Shorts gibi platformlar bu dönüşümün yeni kahramanları, bu platformlardaki algoritmalar ilk birkaç saniyede ilgiyi yakalayamayan içerikleri hızla geriye itiyor, bu da iletişimde göz önünde bulundurulmalı. Bu yüzden biz ajans olarak 'snackable content' dediğimiz kısa ama etkili hikayelere odaklanıyoruz çünkü biliyoruz ki tüketiciyi yakalamak için hikayeyi dakikalarla değil, saniyelerle anlatmak zorundayız.

Ekrem EKİCİGİL/ Adform Türkiye Ticari Direktörü

"Dikkat tesadüfen kazanılan bir şey değil, tasarım yoluyla inşa edilen bir etki"

Dijital reklamcılık, beyana dayalı basit raporlamalardan bugünün veri ve davranış odaklı ekosistemine doğru önemli bir evrim geçirdi. Bir zamanlar reklamverenlerin temel sorusu, kampanyaların kaç kişiye gösterildiği ve ne kadar erişim aldığıydı. Bugün ise sayısal hacimden çok algısal etkileri konuşuyoruz. Artık bir reklamın ekranda görünmesinin onun gerçekten fark edildiği anlamına gelmediğini biliyoruz. Bu nedenle "reklamım görüldü mü?" sorusunun yerini "reklamım gerçekten fark edildi mi?" aldı. Bu dönüşüm, ölçüm dünyasında teknik bir kavram olan "görünürlük" (viewability) anlayışından, kullanıcı davranışını esas alan "dikkat" (attention) yaklaşımına geçişi zorunlu kıldı. Görünürlük, reklamın ekranda belirli bir süre yer alıp almadığını ölçmekle sınırlı kalıyor. IAB standartlarına göre bir görüntülü (display) reklamın en az yüzde 50'sinin bir saniye, bir video reklamın ise iki saniye boyunca görünür olması yeterli kabul ediliyor. Bu standart bize yalnızca reklamın göründüğünü söylüyor fakat görünür olmak, fark edilmek anlamına gelmiyor. Dikkat metriği, reklamın gerçekten fark edilip edilmediğini anlamamızı sağlıyor. Üstelik bu ölçüm, kamerayla göz takibi gibi müdahaleci yöntemlerle değil; tamamen anonimleştirilmiş davranışsal sinyaller üzerinden yapılıyor. Reklamın ekranda ne kadar süre kaldığı, ekranda kapladığı alan, kullanıcının sayfayı hangi hızda ve hangi yönde kaydırdığı, sesin açık olup olmadığı ve videonun oynatılıp oynatılmadığı gibi mikro etkileşimler, dikkatin gerçekten oluşup oluşmadığını gösteriyor. Nöropazarlama araştırmalarının yıllardır gösterdiği gibi, insan beyni doğası gereği yüzlere ve göz teması kurulan noktalara yöneliyor. Dolayısıyla dikkat, yalnızca tesadüfen kazanılan bir şey değil, tasarım yoluyla inşa edilen bir etki.

Zehra ÖNEY/ 360+ Media Interactive Technologies CEO'su

"Başarı bağıran markaların değil, anlam yaratanların olacak"

Bir çağ düşünün: her saniye milyonlarca içerik üretiliyor, her biri gözünüzün önünde sadece bir an kalmak için yarışıyor. Bu çağın adı artık dikkat ekonomisi. Artık bilgiye sahip olan değil, dikkati yöneten kazanıyor. İnsan zihni, yapay zekânın yönettiği dev bir akış içinde, her gün binlerce görsel ve mesajla sınanıyor. Bugün odak süremiz yalnızca 47 saniye. Bu, sadece ekran süresi değil, modern insanın düşünme biçiminin dönüşümü. Süper zeka çağında yaşıyoruz. Bilgi üretme hızımız, insan beyninin anlamlandırma kapasitesini çoktan geçti. Artık düşüncelerimiz de algoritmalarla yarışıyor. Dikkat, bu yarışta en değerli kaynak haline geldi. Pazarlamanın dili de buna göre evriliyor: uzun anlatılar yerini birkaç saniyede duygu yaratabilen mikro hikâyelere bırakıyor. Yeni dönemde başarı, bağıran markaların değil, anlam yaratan markaların olacak. Çünkü tüketici artık sadece bir izleyici değil, kendi dikkatini yöneten bir zihin. Onunla bağ kurmanın yolu; kişiselleştirilmiş, samimi, duygusal ve insana dokunan bir iletişimden geçiyor. Yapay zekâ belki insandan daha hızlı düşünebilir, ama hissedemez. Dikkat ekonomisinin geleceğini belirleyecek fark tam da burada yatıyor. Teknolojiyle hız kazanan ama insanla derinleşen markalar kazanacak.

Başak ZERMAN/ Adjust Orta Doğu, Türkiye ve Afrika Satış Direktörü

"Dikkat süresi azalıyor, pazarlama stratejileri hızlanıyor"

Geleneksel uzun metinler, detaylı anlatımlar ve uzun biçimli içerikler artık eskisi kadar etkili değil. Bunun yerine hızlı, çarpıcı ve kişiselleştirilmiş içerikler öne çıkıyor. Videolar kısa ve net, mesajlar hızlı anlaşılır ve deneyimler interaktif hâle geliyor. Temel prensipler değişiyor, hızlı etkileşim, kişiselleştirilmiş deneyim ve ölçülebilir sonuçlar öncelik kazanıyor. Bu yeni dönemde veri ve analiz platformları kritik bir rol üstleniyor. Adjust, reklam ve kampanya performansını gerçek zamanlı ölçümleme ve optimize etme imkânı sunuyor. Özellikle Yapay Zekâ destekli Growth Copilot özelliği, kullanıcı davranışlarını analiz ederek doğru hedefleme, bütçe dağılımı ve kişiselleştirilmiş mesaj önerileri sunuyor. Böylece markalar, sınırlı dikkat süresinden maksimum verim alabiliyor ve kampanyalarını gerçek zamanlı optimize edebiliyor. Dikkat ekonomisi sadece içerik formatlarını değil, pazarlama stratejilerinin tüm yapı taşlarını etkiliyor. Sosyal medya platformlarında kısa video odaklı içerikler yükselirken, uzun biçimli içeriklerin etkisi azalıyor. E-posta pazarlamasında bile başlık ve ilk satırlar artık okunma oranlarını belirleyen kritik unsurlar hâline geldi. Ayrıca markalar, kullanıcı davranışlarını anlamak için psikoloji ve nörobilimden de yararlanıyor. İnsan beyninin kısa dikkat süreleri, görsel ve duygusal uyarıcılara hızlı tepki verdiğini gösteriyor. Bu nedenle reklam kampanyalarında renk, hareket, müzik ve hikâye anlatımı gibi öğeler daha fazla ön plana çıkıyor. Kısacası, dikkat süresi azalsa da fırsatlar aynı oranda artıyor. Dikkat süresi azalıyor, pazarlama stratejileri hızlanıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.