ALEV RİGEL/ Önce Roma'da G20 zirvesi yapıldı. Sonra İskoçya'nın Glasgow kentinde iklim krizi konuşuldu. İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin haberine göre G20'de pek çok vaat sunuldu ama çok az taahhütte bulunuldu. ABD Başkanı Joe Biden, Roma'da bir dizi verimli toplantı yapıldığını ama çevreyi en çok kirleten iki ülke olan Çin ve Rusya'nın hiç bir toplantıda yer almadığını, bunun da hayal kırıklığı yarattığını vurguladı. 19 ülke (ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye) ve Avrupa Birliği'nden oluşan G20, dünyanın toplam emisyonlarının yüzde 80'inden sorumlu. İki günlük toplantıların ardından yapılan resmi açıklamada ise liderlerin, 2050 yılında net sıfır emisyonun başarılacağı yönünde herhangi bir açıklamaları olmadı (Net sıfır, fosil yakıt kullanan motorlu araçların, fabrikaların ve enerji santrallerinin emisyonlarının sıfıra ya da sıfıra çok yakın bir seviyeye indirgenmesidir).
Ev sahibi olan İtalya Başbakanı Mario Draghi, 21'inci yüzyılın ortalarında bu hedefi tutturmanın zorunluluk olduğunu, aksi halde bir iklim felaketiyle karşı karşıya kalacağımızı, bu konuda her ülkenin hemfikir olduğunu belirtti. Çin ve Rusya zaman zaman yaptıkları açıklamalarda hedef yıl olarak 2060'ı göstermişti. Üye olmalarına rağmen ne Çin ne de Rusya, Roma toplantılarında yer almadı. Onun yerine Şi Jinping ve Putin, video görüntüleriyle bağlanıp görüşlerini aktardılar. Bu tutum, herhangi bir anlaşmaya varılamayacağı konusundaki endişeleri artırdı. Hindistan ise 2070'i hedef aldı (Aslında G20, üye ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının katıldığı toplantılardır. Ülkelerin başkanları veya başbakanları da toplantılarda hazır bulunabilir).
Başbakan Draghi, hedefe ulaşmak için her yıl en az 100 milyar dolarlık yatırım yapılması gerektiğini sözlerine ekledi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Roma'dan ayrılırken attığı tweet'te İtalya'dan umutla döndüğünü ve umutların henüz hayal kırıklığına dönüşmediğini ifade etti.
Liderler, Roma'da kısa bir turistik tur atmayı da ihmal etmedi. Özellikle Aşk (Trevi) Çeşmesi'ne gidip, havuza para attılar (Bir inanışa göre havuza arkanızı dönüp bozuk para attığınızda ileri bir tarihte tekrar Roma'ya geliyorsunuz).
"4 milyar insan mağdur"
G20 üyeleri, daha sonra İskoçya'nın Glasgow kentine geçtiler. Burada dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinin (120'den fazla ülke) liderlerine katıldılar ve iklim krizini görüşmeye başladılar. ABD'li yetkililer, G20'nin Glasgow'da bir momentum oluşturmaya yardım edeceğini belirtirken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, pazar günleri çıkan haftalık Fransız gazetesi "Journal du Dimanche"a verdiği demeçte, Glasgow öncesi ortada yazılı hiç bir belgenin olmadığını hatırlattı.
COP26 olarak bilinen ve iki hafta (1-12 Kasım) sürecek olan Glasgow iklim krizi toplantıları; ölümcül sıcak dalgaları, hızla değişen ekosistem, hayatın sürdürülebilir hale getirilmesi ihtiyacı, yükselen denizler, şiddetli esen fırtınalar gibi korkutucu bilimsel gerçeklerin ışığında başladı (COP26, BM İklim Değişikliği Konferansı'nın 26'ncısı. COP da "Conference of the Parties – Tarafların Konferansı" anlamında). Amerikan The New York Times gazetesinin haberine göre Başkan Biden, konferansın ilk gününde, "İklim değişikliği zaten dünyayı kasıp kavuruyor. İnsanların hayatı altüst oluyor, ekonomiler zarar görüyor. İnsanlık, yaşantısını yeniden şekillendirmeli ve doğa ile daha uyumlu olmanın yollarını bulmalı" dedi. Guterres ise daha somut örnekler verdi ve şöyle söyledi: "Dünya tarihinde bir kırılma noktasındayız. Küresel ısınma, okyanusların dibinden, dağların zirvelerine kadar her yerde hissediliyor. 30 yıllık bir dilimde su seviyesindeki yükselme, ikiye katlandı. Okyanuslar, her zamankinden daha sıcak. Dünyanın ciğerleri olarak bilinen Amazon yağmur ormanları daha fazla karbon ememiyor. Hatta, bir karbondioksit kaynağı haline geldi. Değişen iklimden dolayı dört milyar insan, mağdur durumda. Kendi mezarlarımızı kazıyoruz"
Yeşil oyuk
Glasgow, COP26 için rastgele seçilmiş bir kent mi acaba? Glasgow, buhar makinesinin mucidi İskoç mühendis James Watt'ın memleketi. Kendisi, maden ocaklarının sık sık su baskınlarına uğradığını görmüş, buhar makinesini icat ederek suyun daha kolay, daha çabuk tahliye edilmesini sağlamıştı. Bir Sanayi Devrimi başlattığının farkında bile değildi. İnsanlığın başta Birleşik Krallık olmak üzere bütün dünyada sanayileşmesine yardım etmişti. Bu kadar çok kömür, petrol, gaz yakılacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Keltçe, "yeşil oyuk" anlamına gelen Glasgow, şimdi sanayileşmenin frenlenmesini, daha az fosil yakıt kullanılmasını özendiren kent görünümünde.
Amerikan televizyonu CNN International, konferansın ikinci gününde, dünya orman varlığının yüzde 85'ine sahip 100'den fazla ülkenin, 2030'da orman kıyımına son verip, milyonlarca fidanla yeni yeşil alanlar oluşturacaklarına dair fikir birliğine vardığını duyurdu. Kanada, Rusya, Brezilya, Kolombiya, Endonezya, Kongo Demokratik Halk Cumhuriyeti bu anlaşmada öncü oldu. ABD ve Çin de taraf olacaklarını açıkladı. Ormanlar, iklim değişikliğini durdurup tersine çevirecek ortam sunmaları açısından oldukça önemli. Dolayısıyla yapılan anlaşma da önemli. Dünyanın en büyük finansal kurumları (ki sayıları bir düzineden fazla), ormansızlaşmaya yol açacak proje ve yatırımları artık finanse etmeyeceklerini duyurdular. Ormanları korumak ve geliştirmek için 12 milyar dolarlık bir fon oluşturulması için karar alındı. Bu paranın yarıdan fazlası, özel şirketlerden gelecek (Bilim insanları, Milattan Önceki dönemde dünyada 2.5 trilyon adet ağaç olduğunu tahmin ettiklerini, bugün 1 trilyondan biraz fazla ağaç olduğunun belirlendiğini açıklamışlardı. Dünya yüzeyindeki ağaçlar, özel bir bilgisayar yazılımıyla sayılıyor. Hata payı yüzde 10).
"Aksi halde yok oluruz"
Norveç Yağmur Ormanları Vakfı, anlaşmayı ve fon oluşturulmasını memnuniyetle karşıladı. Ancak fondaki paranın, somut adımlar atmış olan ülkelere verilmesi gerektiğini vurguladı. Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo da, "Gelecek kuşaklar için ormanlarımızı korumak zorundayız. Aksi halde yok oluruz" şeklinde bir açıklamada bulundu. Endonezya neden önemli? Ülke, dünyanın en büyük karbon zengini toprakları olması nedeniyle kötü bir üne sahip. Dünyanın en çok orman yangını çıkan ülkelerinin başında geliyor. Bunun sebebi, hiç bir maddi getirisi olmayan ağaçların yakılarak yerine ticari gelir getirecek palmiye fidanlarının dikilmesi. Bu ağaçlardan dünyanın en çok kullanılan sıvı yağı elde ediliyor. Ucuz olan palm yağı, hem restoranlarda kızartma yağı olarak hem biyodizel yakıtı elde edilmesinde kullanılıyor. Endonezya, yağ üretimi için verimli olan palmiye türünün yüzde 90'ına sahip. Çevreci kuruluşlar, dünyada saat başına 300 futbol sahası genişliğinde yağmur ormanlarının palm yağı üretimi için yok edildiğine işaret ediyor. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, uydular yardımıyla, Endonezya'da geçtiğimiz yıl, bir günde 240 değişik noktada orman yangını çıkarıldığını saymıştı. İnanılmaz bir rakam.