Ekonomistlerin 2024 yılı beklentileri -2-

Ekonomistlere göre 2024, geçiş ve dengelenme yılı olacak. Büyüme yavaş seyredecek, enflasyon artışı yerini düşüşe bırakacak. Özellikle enflasyonda düşüşün beklendiği yılın ikinci yarısında yatırımlar hareketlenecek. ABD ekonomisi için yumuşak iniş senaryoları güçlenirken, Avrupa ülkeleri için ekonomik durgunluk tartışmaları devam edecek. İşte 28 akademisyenden 2024 öngörüleri... (İkinci Bölüm)
15.01.2024 13:02 GÜNCELLEME : 16.01.2024 00:01

PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Ekonomistlere göre 2024, "geçiş ve dengelenme" yılı olacak. Küresel ekonomide büyüme yavaş seyredecek, enflasyon artışının yerini düşüş alacak. ABD ekonomisi için yumuşak iniş senaryoları güçlenirken, Avrupa ülkeleri için ekonomik durgunluk tartışmaları devam edecek. 2024'e ilişkin öngörülerini "ilk altı ay" ve "ikinci alt ay" olarak ayrıştırarak aktaran ekonomistler, ülkelere göre ayrışmakla birlikte yılın ikinci yarısında enflasyonda düşüş sürecinin hızlanmasını bekliyor.

"Küresel ekonomide belirsizlik azalacak"

Prof. Dr. M. Necat COŞKUN / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024 yılı küresel ekonomide belirsizliklerin azaldığı yıl olacak. Başta ABD olmak üzere AB ve diğer gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının izledikleri para politikasının enflasyon hedefine yaklaştırma süreci netleşecek. ABD'de enflasyonun gerileme sürecinde iş gücü piyasasında gelişmeler ve ekonominin beklentilerin dışında canlılığı, yumuşak iniş senaryolarını güçlendirdi. Ekonomide bu gelişmelerin devam etmesi durumunda 2024'ün ikinci yarısından sonra FED in faiz indirimlerine gidebileceği düşüncesi ağırlık kazanacak. 2024'te Avrupa ülkeleri için ekonomik durgunluk tartışmaları devam edecek. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın seyri Avrupa ekonomileri için daha büyük tehdit yaratmayacak. Benzer biçimde İsrail-Hamas çatışmasının bölgesel yayılma eğilimi göstermeden sona ermesi küresel ekonomide gerilimi ve olumsuz beklentileri azaltacak. Türkiye ekonomisinde uygulanmaya konulan istikrar programı yerel seçimler sonuçlandıktan sonra daha katı biçimde uygulanacak. 2024 yılı Mart'tan sonra parasal sıkılaştırma, daraltıcı maliye ve gelirler politikası iç talebi baskılayarak enflasyonu düşürme hedefine uygun olarak ekonomik büyüme yavaşlayacak ve işsizlik oranı tekrar çift hanelere yaklaşacak. 2024'te enflasyonun yüzde 45'e yakın, ekonomik büyümenin yüzde 3 ve işsizliğin yüzde 9-10 aralığında olması muhtemel. Cari işlemler açığının 35 milyar dolar civarında gerçekleşmesi bekleniyor.

"Yapay zeka, siber saldırılar riskleri artırabilir"

Prof. Dr. Murat YÜLEK / OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü

Küresel ekonomide Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail ordusunun katliamları ve Tayvan krizi gibi jeopolitik çatışmalar, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir. Enerji piyasalarında dalgalanmalar, ticaret akışlarındaki kesintiler ve finansal piyasalardaki belirsizlikler risk oluşturabilir. Yüksek enerji ve ham madde fiyatları, tedarik zinciri sorunları ve üretim maliyetlerindeki artışlar, enflasyon baskılarına neden olabilir. Her ne kadar merkez bankalarının 2024 eğilimi faiz sabitleme ve indirimi yönünde olsa da gelişmeler neticesinde sıkılaşma politikaları gündemden tamamen çıkmış sayılmaz. 2023 boyunca gerçekleşen parasal sıkılaşma, şirketleri ve küresel ekonomiyi riskle karşı karşıya getirdi. Bunun etkisi 2024'te de devam edecek. Diğer yandan yapay zeka, siber saldırılar ve veri güvenliği gibi teknolojik zorluklar, şirketlerin ve devletlerin karşılaşabileceği riskleri artırabilir. Türkiye'nin çevresindeki jeopolitik gerilimler, özellikle Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler, ekonomiyi olumsuz etkileyebilir. Bölgesel çatışmalar, ticaret akışlarına ve dış yatırımlara zarar verebilir. Yüksek enflasyon oranları ve faiz oranları, Türkiye ekonomisinin istikrarını tehdit ediyor. Bu durum, tüketici harcamalarını azaltabilir ve şirket maliyetlerini artırabilir. En çok ihracat yaptığımız Euro Bölgesi'nin 2023'ün son çeyreklerinde küçülme yaşaması ve bunun 2024'te de devam etme riski ihracatımız açısında önemli bir risk. 2024 yılı için emtiadaki artış öngörüsü gerçekleşirse Türkiye'nin enflasyonist bir baskıyla karşı karşıya kalabileceği unutulmamalı.

"İklim değişikliği ve yapay zeka gündemde olacak"

Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024'ün, dünya ekonomisinin resesyondan yumuşak inişe doğru geçeceği bir dönem olması bekleniyor. Bu durum gelişmiş ülkelerde daha net izlenebilirken, gelişmekte olan ülkelerde aynen enflasyondaki küresel seyirde olduğu gibi gecikmeli olarak gözlenebilecek. Merkez bankalarının kararlarının öneminin arttığı bir dönemde para ve maliye politikalarının eşanlı bir şekilde yürütülmesinin gerekliliği çok daha fazla önümüze çıkacak. Bu küresel ve ulusal ölçekte de üzerine durulması gereken bir husus. Ülkemizde belli ölçüde rasyonel ekonomi politikalarına geçiş süreci sağlansa da yapısal reformların gelişimindeki yavaşlık ekonomimizin istenilen düzeye erişimini engellemekte. Dolayısıyla 2024 yılı özellikle seçimden sonra başlayacak seçimsiz dönemin iyi değerlendirilmesi, rasyonel politikaların yapısal reformlarla buluşturulduğu bir ekonomi yönetiminin başlatılması için bir fırsat yılıdır. Bu fırsat etkin bir şekilde değerlendirilirse Orta Vadeli Program'daki hedeflere erişim olasılığı artacak. 2024'te iklim değişikliği ve bununla mücadele alanları tüm ülkelerin önemli başlıklarından olmaya devam edecek. 2024'te gıda ve enerji alanında herhangi bir şok etkisi yaşanmazsa enflasyonun azalmaya başladığını görebileceğiz. Bu durum küresel ölçekte daha net gözlenirken, ulusal ölçekte gecikmeli olarak hissedilecek. İklim değişikliği ile birlikte daha fazla gündemimize girecek olan bir diğer olgu yapay zeka olacak. Üssel bir artışla yapay zeka ve etkilediği sektörler hem ekonomik hem de sosyal hayatı belirlemeye ve yön vermeye devam edecek.

"Türkiye'ye yönelik portföy yatırımları hız kazanabilir"

Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

2024, dünya için daha iyi bir yıl olacak. Enflasyonun kontrol altına alındığı, buna bağlı olarak faiz oranı indiriminin olduğu ve sonuç olarak da büyüme oranının daha da iyi olacağı bir yıl bekliyorum. Savaşlar sürse bile bunun ekonomilere olan olumsuz etkilerinin daha azaldığı bir yıl yaşayacağız. Bunun ilk emarelerini ABD ekonomisinde şu an görmekteyiz. Biz de ise 2024 daha zor bir yıl olacak. Yerel seçim sonrasında kurlarda ve faizde daha yüksek değerleri göreceğiz. Bu ekonomik büyümeye olumsuz yönde etkide bulunacak ama büyük ekonomilerin büyümeye başlaması ve gerçekçi kur politikası ile iç piyasadaki daralmayı ihracattaki artışla telafi etme imkanımız olabilir. 2024'ün risk ve fırsatlarına da bakalım. Küresel ekonomideki risk devam eden savaşların beklenenin tersine dozunu artırması ve bunun yarattığı olumsuz sonuçlar riskler arasında olabilir. Büyük ekonomilerin gelecek sene olası faiz indirimleri ihracata yönelik sektörlere yeni fırsatlar yaratır. Faiz ve kurda piyasa beklentisi yönünde gelişmeler olursa ülkemize yönelik portföy yatırımlarının hız kazanacağını düşünüyorum. Yılın ikinci yarısında yabancı para girişine bağlı olarak borsada ciddi bir yükseliş olabilir. Belki bu ikinci çeyrekte de gerçekleşebilir. Sıcak para girişinin piyasaları rahatlatacağını, buna bağlı olarak piyasa faizinde ve kurlarda düşüş kaydedileceğini tahmin ediyorum. Doğrudan yabancı sermaye girişinde de yıl sonunda olumlu gelişmeler yaşanabilir. Bu tahminlerin gerçekleşmesi piyasa ve ekonominin beklediği yönde kararların alınmaya devam etmesine bağlı olacak.

"Küresel büyüme yavaşlayacak"

Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU / Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel ekonomide çoklu krizler tabir edilen enflasyon, savaş ve jeopolitik gerginlikler, küresel iklim değişikliği, şimdi Covid pandemisi geride kalsa da salgınlar ve enerji-gıda krizleri gibi sorunlar var. 2024 küresel büyümenin yavaşlayacağı, enflasyonu önlemeye yönelik sıkı para politikalarının üretim ve büyüme üzerinde olumsuz etkilerinin hissedileceği bir yıl olmaya aday. ABD'de seçim yılındaki ekonomik politika açılımları, Euro Bölgesi'ndeki resesyon tehlikesi, Çin'deki düşük talebe ve emlak fiyatlarındaki düşüşe bağlı deflasyon riski yakından izlenmesi gereken gündemler. Türkiye ekonomisinde de keskin faiz artışları kaçınılmaz biçimde büyümeyi yavaşlatacak, işsizliği artıracak. İç talep çekişli büyüme hem yüksek faiz ortamında mevduatların cazibesi hem de bireysel krediler başta gelmek üzere kredilerin yavaşlamasıyla hız kesecek. Son zamanlarda GSYH içinde iş gücü ödemelerinin payının düşmesiyle kendini gösteren gelir ve servet dağılımı adaletsizlikleri derinleşecek. En büyük tehdit ise durgunluk ile enflasyonun bir arada yaşanacağı stagflasyon.

"Ülkemiz bu dönemi fırsata çevirebilir"

Abuzer PINAR / Ankara Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel salgın döneminde gevşetilen para politikası yüksek enflasyona neden oldu. Küresel ve ulusal düzeyde yükselen enflasyon sıkı para politikasını kaçınılmaz hale getirdi. ABD ve AB merkez bankaları politika faizini tarihi yüksek seviyelere çıkardı. TCMB de yedi aylık bir zaman diliminde politika faizini yüzde 8.5'ten yüzde 42.5'e çıkardı. Bu politikalar sonucu enflasyonda bir ölçüde gevşeme olsa da henüz sonuçları tam olarak alınmış değil. Dolayısıyla 2024'te hem küresel hem de ulusal düzeyde enflasyonda bir gevşeme göreceğiz. İktisadi faaliyetlerde ise bir yavaşlama olacak. Ulusal düzeyde yaşadığımız 'normal' ekonomik sorunlar, jeopolitik gelişmeler nedeniyle beklenenden daha yüksek olumsuz etki yarattı. 2024'te düşen enflasyon ile beraber büyümenin makul düzeylerde tutulması ve istihdamın korunmasını konuşacağız. Ayrıca cari ödemeler dengesi gündem olmaya devam edecek. Dalgalı kur politikası dış ticaret dengesini bir ölçüde rahatlatacak. Ancak ihracattaki mal kompozisyonumuz yüksek teknolojiye doğru dönüşmedikçe esaslı rahatlama olmaz. Sıkı para politikaları nedeniyle ekonomilerde küresel düzeyde gözlemlenebilecek soğuma da dış ticareti bir ölçüde baskılayacaktır. Ancak gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve ihracat potansiyeli hala olumlu yönde seyrediyor. Özellikle Asya ekonomilerinin ve ülkemizin bu dönemi fırsata çevirme imkanı mevcut.

"Temmuz 2024'te enflasyonda hızlı düşüş bekliyorum"

Doç. Dr. Savaş ERDOĞAN / Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi

Enflasyonu düşürmek adına yapılan politikaların başında yer alan faiz artırımı sonucu 2024'te ülke ekonomisinde tüketim ve üretim (yatırım) harcamaları aşağı yönlü bir seyir izleyecek ve buna bağlı olarak ekonomik büyümede bir yavaşlama meydana gelecek. 2023'ün son döneminde cari açıktaki olumlu seyir bir müddet daha devam edecek ve buna bağlı olarak ithalatın daralması ekonomik büyümeye olumlu katkı sağlayacak. Ayrıca finans ve sigortacılık sektöründe meydana gelen güçlü karlar bu sektöre ait ekonomik büyümeyi destekleyici nitelikte olacak. 2023'te alınan tedbirlerle 2024 Temmuz'da ortaya çıkacak baz etkisi ile yıllık enflasyonda hızlı bir düşüş bekliyorum. Fakat 2024'te kontrol edilemeyen 'gıda ve enerji' fiyatları nedeni ile enflasyon baskı altında da olabilir. 2023 yılının son dönemlerinde cari işlemler açığı azalma eğilimine girdi. Altın ve enerji fiyatlarında oynaklığın cari açığı belirlediğini söylemek yanlış olmaz. Türkiye açıcısından bu iki etmene ilave olarak gıda fiyatlarındaki oynaklık da eklenmiş gibi gözüküyor. Ayrıca Türk lirasında faiz oranlarındaki yükselmeye bağlı olarak yavaş yavaş oluşmaya başlayan değerlenme durumu da cari açığı olumsuz yönde etkileyecek unsurlardır.

"Cari açık 2023'e göre daha düşük bir seyirde ilerler"

Prof. Dr. Nurullah GÜR / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024 yıl sonu için Merkez Bankası'nın enflasyon tahmini yüzde 36 olsa da piyasalar yüzde 40'ın hafif üzerini fiyatlıyor. Mevcut koşullarda enflasyonun Mayıs'ta zirveyi gördükten sonra aşağıya ineceği öngörülüyor. Türkiye'de sıkı para politikası koşulları, yaz sonu veya sonbahar başına kadar devam edebilir. Sıkı para politikasının iktisadi aktivite üzerindeki daraltıcı etkilerinin esas itibarıyla Nisan-Eylül döneminde yaşanması muhtemel. Sene başındaki ücret artışları ve yerel seçimler, iktisadi aktivitenin yılın ilk üç ayında belli bir temponun altına düşmesini engelleyecektir. Yılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde ekonomik büyüme zayıflayabilir. Eğer küresel piyasalarda ve Türkiye'de yılın ikinci yarısı itibarıyla faizler inmeye başlar ve jeopolitik riskler kontrol altında kalırsa, son çeyrekte Türkiye ekonomisi daha hızlı bir büyüme performansı sergileyebilir. 2023'te ihracat performansı 2022'ye kıyasla cılız gerçekleşmişti. 2024'te ihracatın canlanması muhtemel. Dünya Ticaret Örgütü de 2024'te küresel mal ticaretinin 2023'e kıyasla daha güçlü gerçekleşeceğini öngörüyor. Türkiye'de sıkılaşan finansal koşullarla birlikte ithalattaki büyüme eğilimi ihracatın altında kalabilir. Bu senaryoda cari açık 2023'e kıyasla daha düşük bir seyirde ilerleyecektir. Jeopolitik risklere dair şu an için fiyatlanmayan büyüklükte bir şok gelmediği takdirde, 2024'te enerji fiyatlarının da Türkiye'nin lehine seviyelerde dalgalanacağı öngörülüyor. Bu senaryo da cari açığın yönetilebilir seviyelere gelmesi açısından olumlu.

"Belirsizlik ve risk algısı devam edecek"

Prof. Dr. Murat ÇETİNKAYA / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024'e girerken, sorular yeni yılda bir resesyonla karşılaşıp karşılaşmayacağımız ve merkez bankalarının ne gibi adımlar atmasını gerektireceği etrafında şekilleniyor. Ukrayna ve Filistin çatışmalarının yanında makro-politik belirsizliği de eklersek, piyasalarda belirsizlik ve risk algısının 2024 yılıyla devam edeceğine işaret ediyor. 2024'te hem enflasyon verilerinde iyileşme hem de küresel merkez bankalarının faiz indirimlerini göreceğimiz bir yıl beklentisi var. Küresel ve ulusal bazda 'enflasyon ve yavaş büyüme' en önemli gündem maddesi olacak gibi gözüküyor. Küresel ekonomide, yüksek faiz oranları ve yüksek enerji maliyetleri toparlanmayı olumsuz yönde etkileyebilir. Küresel büyümede son dönemdeki yavaşlamadan ekonomiler önemli ölçüde rahatsız. Büyümede ivme kaybı merkez bankalarını faiz oranlarını değiştirecek. Merkez bankalarının faiz oranlarını düşürme yönünde bir aksiyon alacaklarını düşünüyorum. Faiz indirimleri beklentiler ölçüsünde yılın ikinci yarısından sonra düşüş gerçekleşirse ekonomik aktivitelerde bir canlanma beklentisi güçlenebilir. En önemli risk algısı enflasyonda bir katılaşmanın ortaya çıkması.

"Finansmana erişim daha zorlu olacak"

Prof. Dr. Doğan CANSIZLAR / Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi

2023 yılı küresel finansal piyasalarda dalgalanmanın yüksek, küresel ticaret ve ekonomik aktivitenin ise zayıf gerçekleştiği bir yıl oldu. Finansal piyasaları şekillendiren en önemli ekonomi olan ABD'de işlerin nispeten iyi gittiği söylenebilir. ABD Merkez Bankası FED'in yılın son para politikası toplantısında aldığı kararlar da finansal piyasalar açısından olumlu idi. Öncelikle, bu karar ile Amerika'da şu anda yüzde 5.25–5.50 aralığında bulunan faizlerin zirveye ulaştığı ve muhtemelen 2024 yılı yaza doğru faiz indirimlerine başlanabileceği ve yıl sonuna kadar 75 baz puanlık bir indirim olabileceği tahmin ediliyor. Bu hem küresel finansal piyasalar hem de küresel ticaret için olumlu bir gelişme. FED'in para politika kurulundan çıkan bir diğer olumlu haber de Amerikan ekonomisine ilişkin tahminlerinde baz senaryonun 'yumuşak iniş' senaryosu olması oldu. Öte yandan, belirtilmesi gereken önemli konulardan biri de faiz oranlarının azalmakla beraber uzun bir süre yüksek seyredecek olması. FED, faiz oranlarını 2026 yılı sonuna kadar kademeli bir şekilde ve yavaş bir tempo ile azaltacağını söylüyor. Bu da küresel finansal krizden Covid pandemisine kadar süregiden yaklaşık 15 yıllık ultra düşük faiz oranı penceresinin kapandığını gösteriyor. Bu arada ECB de beklentilere paralel olarak faizi yüzde 4.50 seviyesinde korurken, bilançosunu daha hızlı küçültmeye karar verdiğini ve faiz indirimi için çok erken olduğunu belirtti. Küresel finansal piyasaların dümeninde olan başta Amerikan ekonomisi ile Avrupa ekonomisine ilişkin bu öngörülerin gelişmekte olan ülkelere yansıması ise; küresel likidite bolluğunun bitmesi ve finansmana erişimin daha zorlu olacağı anlamına geliyor.

"Daha fazla birleşme ve satın alma görebiliriz"

Prof. Dr. Ali HEPŞEN / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

Orta Doğu'daki gelişmelerin hepimizi ne kadar riske maruz bırakacağı ciddi bir soru işareti; ayrıca gelişmelerin özellikle petrol fiyatları ve enerji maliyetleri üzerindeki etkisi ise ayrı bir sorun yumağı. Her ne kadar Amerika tarafından gelen sinyaller 2024'te nispi bir faiz indirim sürecini ve parasal sıkılaşmanın sona ereceğini bizlere gösterse de Avrupa tarafında hala resesyon korkuları devam ediyor. Özellikle Avrupa tarafındaki gelişmeler bizler açısından önemli. İhracatımızın önemli partnerlerinin Avrupa ülkeleri olduğu düşünüldüğünde, ayrıca olası enerji maliyetlerindeki artış ödemeler dengesi açısından da sorun yaratmaya devam edebilir. Dolayısıyla, 2024'ü 'kaybetmemenin kazanım olacağı bir yıl' şeklinde tanımlasak sanırım yanlış olmayacaktır. Sanırım önümüzdeki yıl elimizdekini nasıl koruyabiliriz sorusuna yanıt aramaya çalışacağız. Şirketler açısından baktığımızda ise nakit akış süreçlerini doğru yönetmek elzem; görünür gelecekte faizlerin yüksek kalmaya devam etmesi şirketler açısından finansmana erişimin zor ve maliyetli olacağını gösteriyor. Diğer taraftan, elde nakit olan şirketler açısından ise bu dönem bir alım fırsatı yaratabilir; dolayısıyla yeni yılda daha fazla oranda birleşme ve satın alma süreci görebiliriz.

"2024, yeni dönemin başlangıcı olabilir"

Prof. Dr. Sinan ALÇIN / Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024, bir taraftan 2023'ün yüklerini taşırken bir taraftan birçok alanda hızlı değişimlerin yaşanacağı bir yıl olmaya aday. 2023'ten devralınacak Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail'in Gazze Şeridi işgaline olası bir Çin-Tayvan çatışması da eklenebilir. Ayrıca İsrail'in Gazze Şeridi işgalinin bir bölge savaşına dönüşme ihtimali de 2024'ün siyah kuğusu olabilir. 2024'ün başta ABD ve Rusya Başkanlık seçimlerine sahne olacak olması ve yapay zeka konusunda çığır açabilecek yeni gelişmelerin ortaya çıkma potansiyeli bu yılı yeni bir dönemin başlangıcı yapabilir. Gerek FED, gerekse ECB'nin 2023'teki güçlü parasal sıkılaştırma adımlarının 2024'te yerini, adım adım bir parasal genişlemeye bırakma ihtimali oldukça güçlü. Bu adımların ne kadar hızlı olacağı diğer risklerin gerçekleşmesine bağlı olarak güçlü bir küresel resesyonun ortaya çıkıp çıkmayacağına bağlı.

"Bölgesel çatışmaların küresel boyuta taşınma riski var"

Prof. Dr. Haluk YERGİN / Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel ekonomi, bölgesel entegrasyonların giderek önemini kaybettiği bir döneme girerken, coğrafi yakınlığın yerine amaç birlikteliğini esas olan yeni oluşumlara kapı aralayacak. Yeni ve güçlü oluşumların etkilerinin artmasıyla dünya çok kutuplu bir düzene doğru evrilecek. 2023'te özellikle Avrupa kaynaklı olarak dünya beklenen büyümeyi gerçekleştiremedi. Özellikle, Avrupa'nın lokomotifi konumundaki Almanya'nın ekonomik daralması bu zayıflamaya öncülük etti. Gelişmekte olan ekonomiler ise daha yüksek büyüme oranları ile beklentileri karşıladı. Rekabetçi faiz politikaları ve zayıflayan talep koşulları nedeniyle enflasyon oranlarında genel olarak bir düşüş eğilimi görülse de enerji maliyetlerinde ve gıda ürünlerinin fiyatlarında olası artış küresel enflasyon için potansiyel bir tehdit. Uzun yıllar enflasyonu gündeminden düşüren Türkiye için yüksek oranlı enflasyon 2024 yılı için en önemli sorunlardan biri. İstihdamı ve büyümeyi olumsuz olarak etkilemeden enflasyonu düşürebilmek politika belirleyicileri açısından büyük bir sorunsal. Dünya, her an bölgesel çatışmaların küresel boyuta taşınması riskini taşıyor. Bu risk, beraberinde geleceğe dair beklentileri olumsuz etkileyen maliyet olarak piyasalara yansıyacak. Asıl soru, dünyanın bu kadar gerilimi sürdürüp sürdüremeyeceği ile ilgili. Türkiye, her zaman jeopolitik önemini korudu. Bununla birlikte son dönemde bu konumunu yapılan yatırımlar ve politikalarla çok daha önemli bir duruma taşıdı.

"Küresel ekonomide iyileşme beklentisi hakim"

Doç. Dr. Hakkı Arda TOKAT / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

2024 için küresel ekonomide genel anlamda bir iyileşme beklentisi söz konusu. FED ve Avrupa merkez bankaları, enflasyonun kontrol altına alınması ile ikinci çeyrek sonunda faiz politikasında bir değişim olabileceği sinyalini vermeye başladılar. Bu durumda, özellikle yılın ikinci yarısından itibaren, sıkılaştırma politikalarının sonuna gelindiği ve bu politikaların sonuçlarının kademeli olarak görülmeye başlandığı bir dönem olacak. Buna paralel olarak Goldman Sachs'ın 2024 ekonomik değerlendirme raporunda küresel ekonomide yüzde 2.6'lık bir büyüme, OECD raporunda da benzer olarak yüzde 2.7'lik bir büyüme öngörülüyor. Öte yandan, jeopolitik gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşı ve Ortadoğu'daki gerilim ve bu gerilimlerin yayılma olasılığı küresel ekonomideki olumlu beklentiler üzerinde riskler oluşturuyor. Ayrıca, genel anlamda ülkelerin kamu borçlarının rekor seviyede olması ve iklim değişikliği ile mücadele, alternatif enerji kaynaklarına olan ihtiyacın artması gibi ek maliyetler de ekonomiler üzerinde riskleri artırıyor. Türkiye ekonomisine baktığımızda, birinci ve ikinci altı ayın ayrı ayrı değerlendirilmesi daha doğru olacak. 2024'ün ilk çeyreğinde, mevsimsel etkilerin de sonucu olarak beklenen yüksek enflasyon ile devam eden sıkı para politikası, harcamalar ve büyüme üzerinde olumsuz etkilerini devam ettirecek. Yılın ikinci yarısında ise Merkez Bankası'nın sıkılaştırma politikalarının sonuçlarının görülmeye başlanması bekleniyor.

"İşsizlikle mücadelenin yolu enflasyonu düşürmekten geçiyor"

Prof. Dr. Berrin Ceylan ATAMAN / İstanbul Topkapı Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi

Küresel düzeyde ekonomik olduğu kadar jeopolitik risklerin yarattığı belirsizlik kuşkusuz yatırım kararlarını da etkileyerek işsizlik seviyelerinde belirleyici rol oynuyor. Bu tabloda işsizlik verileri düşük kalmaya devam ediyor. Halihazırda sıkı para politikaları iş gücü piyasalarını özel tüketim ile desteklemeye devam ediyor. OECD ülkelerinde işsizlik oranları 2024'de yüzde 5.1 seviyesinde beklenirken, Japonya ve Euro Bölgesi'nde işsizliğin mevcut yüzde 6.5 seviyesini koruyacağı tahmin ediliyor. Ancak yüksek faiz oranlarının özel yatırımları aşağı çekebileceği beklentisi ile işsizliğin ABD, Birleşik Krallık, Kanada ve Avustralya'da bir miktar artacağı tahmin ediliyor. Türkiye iş gücü piyasalarında ise işsizlik verileri yüzde 10 civarında yapışkanlık gösteriyor. TÜİK 2023 Ekim verilerinde mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 8.5 seviyesinde gerçekleşerek bir düşüş kaydedildi. Ancak ülkemizde işsizlikte sorun nicelikten çok nitelikte yatıyor. Bir yandan cesareti kırıldığı için iş gücü piyasasından çekilen ve Ekim 2023 itibarıyla yüzde 21.3 oranında olan potansiyel bir işsiz kitlesi var. Öte yandan ücret artışlarının bir süre sonra enflasyona yenik düşmesi nedeniyle alım gücünün azalması sonucu ortaya çıkan çalışan yoksulluğu var. Bu süreç Türkiye'de sürekli bir ücret artış talebi yaratırken fiyat kontrollerinin yapılmaması bir ücret-fiyat sarmalı yaratarak maliyet enflasyonunu körüklüyor. Bu bakımdan işsizlikle mücadelenin enflasyonu düşürmekten geçtiğini belirtmek gerekir."

"2024'ün ikinci yarısına ilişkin beklentiler pozitif"

Prof. Dr. Ersan ÖZ / Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024'ün ikinci çeyreğinde ABD'de ve Euro Bölgesi'nde olmak üzere gelişmiş ekonomilerde faiz indirimine gidileceği beklentisi güçlendi. Dolayısıyla 2024'te Türkiye'nin ihracatı dış talep koşullarında göreli iyileşmeye bağlı olarak toparlanma eğilimine girebilir. Cari işlemler dengesinde kademeli iyileşmeler görülebilir. 2024 yıl sonu itibarıyla Türkiye cari dengesinin 40 milyar dolar civarında bir açık vermesi beklenebilir. Türkiye'nin bu ve ileriki süreçte cari işlemler dengesinde kademeli ve kalıcı iyileşme sağlayabilmesi için yerli ara mamul, yarı mamul üretimleri yanında milli teknolojiler geliştirmeye devam etmesi, dış satıma yönlendirerek dışa bağımlılığını azaltıp ithalatı düşürmesi, ihracatta hem iç hem de dış faktörlerden ortaya çıkan sorunlara odaklanması gerekiyor. Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artırması için yüksek teknolojili katma değerli ürün ihracatına geçişi sağlaması gerekmekte. Bunun yolu ise bilim, teknoloji ve inovasyon alanlarındaki düzenlemelerin geliştirilip güncellenmesinden, eksik olan gerekli düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesinden ve ihracatın nitelik yönünden gelişimini sağlayacak üretimin desteklenmesinden geçiyor. Sıkı para politikalarının 2024'te de devam edeceği yüksek bir ihtimal. 2024 Türkiye için ekonomide dengelenmenin yaşanacağı bir yıl olacak. Mayıs'ta baz etkisi ile enflasyonun yüzde 65-70 düzeyine tırmanmasının ardından sıkılaşma adımlarıyla birlikte özellikle 2024'ün ikinci yarısından sonra dezanflasyonist sürecin başlaması beklenebilir. 2024'ü enflasyonunun yüzde 39-42 arasında tamamlaması olası. Türkiye ekonomisinin 2024'te yüzde 2.7-3 oranında büyüyeceği, 2024 yıl sonunda işsizlik oranının ise yüzde 10-10.5 aralığında gerçekleşmesi beklenebilir.

"Yapay zeka kullanımı yaygınlaşacak"

Prof. Dr. Erhan ASLANOĞLU / Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024'te iklim değişikliği ve iklim değişikliklerinin ekonomi, üretim biçimi ve tüketim davranışlarına etkileri konuşulacak. Jeopolitik risklerin artmayacağını varsayarak, 2024 yılında küresel ekonomide yapay zekanın daha yaygınlaştığını, büyümenin yılın ikinci yarısında toparlanmaya başladığını, bazı ülkelerde enflasyonu bazı ülkelerde ise deflasyonu konuşacağız. Jeopolitik risklerin artması tabloyu tersine çevirir. Büyüme düşer, enflasyon yükselir. Ulusal ekonomide ayrıca jeopolitik gelişmeler ve onun ekonomiye yansıtmalarını konuşabiliriz. Türkiye ekonomisini ilk beş ay enflasyon kalan yedi ay ise dezenflasyon bekliyor. Büyümede, iç talep ağırlıklı bir yavaşlama söz konusu. Jeopolitik gelişmelerin dış ilişkileri, özellikle AB ile ilişkileri belirlediği bir süreç öne çıkacak gibi. İklimle ilgili karbon vergisi ve diğer yeni uygulamalar, Türkiye'de eleman bulma zorluğunun gittikçe teknolojiye ilgiyi artıracağını, robot ve yapay zeka kullanımının yaygınlayacağı bir yıl olacak. Eleman bulma zorluğu ve ücret artışları buna neden olacak. Yapabilenler teknolojiye yönelecek.

"Enflasyon, Türkiye'nin potansiyelini göstermesine engel"

Prof. Dr. Murat FERMAN / İstanbul Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi

Genel anlamda 2024 geçiş ve dengelenme yılı, özellikle ücretli ve sabit gelirli kesim açısından fedakarlık ve ödün verme yılı olacak. 2024, yeni yatırımların, büyük kararların alındığı bir yıl olmayacak. Özellikle ilk yarıda 'bekle gör' yaklaşımının hakim olduğu bir yatırım ve ekonomi iklimi olacak. Özellikle döviz kazandırıcı ihracat ve turizm başta olmak üzere rekabetçi politikaların ve yatırım portföyünün yeniden düzenlenmesi ve stratejilerin köktenci bir şekilde masaya yatırılması lazım. Gümrük Birliği revizyonunun ilerlemesi, buna paralel olarak serbest ticaret anlaşmaları ve ticaret anlaşmaları revizyonu çok önemli olacak. Türkiye yükselen bir pazar olarak çok büyük bir potansiyele sahip. Ancak enflasyon; bu potansiyeli örtüleyen bir şal, görünümü bozan bir mercek. Bu düzeyde bir enflasyonla ekonominin potansiyelini göstermesi, cevherini ortaya koyması mümkün değil. Onun için Türkiye'nin enflasyon meselesini mümkün olduğu kadar kısa sürede halletmesi gerekiyor.

"Değerli TL iklimi portföy yatırımlarını cezbedebilir"

Prof. Dr. Yusuf DİNÇ / İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi

Küresel ticaret geçtiğimiz yıl 32 trilyon dolar seviyesinden 30 trilyon dolara geriledi. Bunda Ukrayna-Rusya savaşı gibi faktörler etkili oldu. Yeni istikrarsızlıkların küresel ticarete olumsuz etkisi devam edecektir. Tedarik zincirinde güzergahlardaki krizler nedeniyle de kırılmalar olabilir. Bu şartlar altında başat merkez bankalarının şahin olması beklenmez. Türkiye bu konjonktürde hem kur kaynaklı kısmıyla enflasyonist etkileri yönetmek hem dış ticaret performansıyla cari açığı finanse etmek bakımından avantajlı olabilir. Mevcut politikaların değerli TL iklimi oluşturmaya başlayacağı ve bu durumun portföy yatırımlarını cezbedeceği de 2024 yılı için değerlendirilebilir. 2025'e tarihlenen dengelenmenin bu yılın ikinci yarısı itibarıyla bir patika oluşturmaya başladığı görülecektir. Bankacılık ve sigortacılık sektörüne de bir bakalım. 2024 yılı istikrarsız bir yıl olarak görülecekse doğası gereği bankacılık kesimin karlılığını sürdüreceği beklenebilir. Sektör içinde net faiz marjları üzerinden bir performans yarışı görülebilir. Sigortacılık sektörü ise katastrofik hasarların olduğu bir yılı geride bıraktı. Diğer taraftan sabit getiri arayışında yılın ikinci yarısı itibarıyla sektörün görünümü değişti. Reasürans kapasiteleri yeterli seviyelere ulaştı. Varlık değerlerinin artması sigortalıları sistemde tutarken artan prim gelirleri sektörün mali yapısını güçlendirdi. Hayat tarafında özel sağlık hizmetlerinin kalitesindeki gelişim sigortacılık sektörünün performansına olumlu yansıdı. Tasarrufların ön plana çıkmaya başladığı bir yıl geride kalırken bireysel emeklilik tarafı da üstün bir performans sergiledi. 2024 sektörün istikrarının artacağı bir yıl olacak. Sektör 2024'ü risk yönetimi anlamında öngörülerin arttığı bir periyod olarak görecek.

"Faiz indirimleri için bir süre beklemek gerekecek"

Doç. Dr. Ata ÖZKAYA / Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi

2024'te küresel ekonomide hem genişleme hem de daralma gözlenecek. Genişleme ağırlıklı olarak ABD ve Asya-Pasifik ekonomilerinde yüksek teknolojili sektörlerdeki üretim artışı ve sermayenin işgücü esnekliğinin yükselmesiyle sağlanacak. Yüksek teknolojili sektörleri başlıca elektronik-haberleşme, elektrikli araç üretimi, yazılım olarak değerlendirebiliriz. Bu bölgesel ekonomik aktivite genişlemesi aynı zamanda bu bölgeler arasında ve içerisinde ticaret hacmini yükseltecektir. Küresel finansal piyasalarda bu sektörel büyüme beklentilerinin etkilerini de göreceğiz. Özellikle bu sektörlerin başat şirketlerine talep artacak. Bu süreç, aynı zamanda küresel merkez bankalarının faiz patikasında tepe değerde ne kadar kalacağını belirleyecek. Enflasyon baskıları azalsa bile, sermayenin ikame esnekliğindeki artış büyüme konusunda bu ekonomileri dirençli kılacağı için, faiz indirimleri ve küresel sıcak para akışının hızlanması için bir süre beklemek gerekecek. Bekleme aralığı finansal piyasaların öngördüğünden daha uzun sürecek. Türkiye ekonomisi, gelişmekte olan ülkeler arasında ortalama veya ortalama altı talep görecek bir ekonomi olarak konumlanacak. Üretim tipi ve yenilik geliştirme açısından küresel yatırımlara sunabileceği farklı ürünler ve sektörel gelişim süreçleri henüz olgunlaşmadığı için Brezilya, Hindistan, bazı Doğru Avrupa ve Körfez ülkelerine göre daha arka planda kalacak. Kredi büyüme hacmi daralan Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri harcama yönüyle yavaşlayacak ve aynı zamanda AB ekonomik büyüme hızındaki azalmanın etkileriyle de net-ihracat katkısı negatif sürecek. Türkiye ekonomisinde inşaat sektörü desteklerinin büyümeye katkısı olacağını, yoğun dış göç etkisiyle harcama seviyesinin belirli bir sınırın altına inmeyeceğini, enflasyonist katılık oluşturacağını değerlendiriyorum.

"Gümrük Birliği yeniden gözden geçirilmeli"

Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA / İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi, İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı

Türkiye-AB serüveninde önemli bir dönüm noktası olan Gümrük Birliği Anlaşması, Türkiye'nin ekonomik çıkarlarıyla tezat arz ediyor. Anlaşma çerçevesinde emeğin serbest dolaşımı gibi Türkiye'ye söz verilen konularda vaatlerin gerçekleşmediği görülüyor. Bugün geldiğimiz aşamada iş insanlarına, öğrencilere vize verme noktasında problemler çıkarılıyor. AB tarafının olağan dışı önlemleri nedeniyle ekonomik büyümeye ket vuran Gümrük Birliği Anlaşması'nın yeniden gözden geçirilmesi ve tadil edilmesi gerekiyor. Geldiğimiz süreçte Türkiye'nin AB-ABD ilişkilerinde askeri ve teknolojik olmak üzere birçok mesele siyasi ve ekonomik rekabetin birer unsuru. Rekabetin sonraki aşamalarının sıcak çatışma ve ambargo gibi sonuçlar doğurması çok uzak bir senaryo değil. Türkiye için jeopolitik risklerin arttığı ve kaçınılmaz olduğu bir on yıl içerisindeyiz. Uzak Doğu, Pasifik tarafında koşulların ne getireceği belirsizliğini koruyor. Akdeniz'de yoğunlaşan ABD ve Birleşik Krallığa ait askeri unsurların yoğunlaşması oldukça düşündürücü. Türkiye için Yunanistan'ın Amerikan askeri üssüne dönüşmüş olması endişe verici. Küresel rekabetin yoğunluğu daha önce ifade edildiği üzere sıcak çatışmalara yol açabilir. Türkiye ekonomisi için 2024'e ilişkin beklentilere baktığımızda, ekonomi yönetiminin sıkılaştırıcı para politikası uygulamaları çerçevesinde fiyat istikrarını hedeflediği görülüyor. PPK'nın faiz artırım kararları ekonomi çevrelerince olumlu karşılanıyor. Para politikasında öngörülebilirlik makroekonomik değişkenler üzerinde olumlu etkide bulunuyor.

"Katma değerli üretime ağırlık verilebilir"

Prof. Dr. Üstün DİKEÇ / Ekonomist

Görünüşte ABD ve Çin arasında dış ticaret savaşları gerçek anlamda ise bloklar arasında jeopolitik gerginlikler, ambargolar ve süre gelen bloklaşmalar gibi siyasi ve ekonomik temel sorunlar 2024'te de devam edecek gibi görünüyor. Ulusal ekonomide yüksek enflasyon, bütçe açığı, cari açık, işsizlik 2024'te de devam edecek. Ancak izlenen politika ve icraatlar sonucu piyasalarda iyimserlik hakim ve küresel piyasalardaki olumlu havaya iç piyasalarında uyum sağladığı görülmekte. Uluslararası değerlendirme kuruluşları da hazırladıkları raporların da olumlu görüşler belirtiliyor. Örneğin S&P ülkemizin görünümünü yükseltmiş ve ödemeler dengesinde iyileşme olması, yurtiçi tasarrufların artması, kullanabilir döviz rezervlerinin artması ve TL'nin değer kazanması durumunda kredi notunun yükseltileceğini belirtmiştir. Morgan Stanley enflasyon görünümüne bağlı olarak gerekmesi halinde faiz artırımının olabileceğini, manşet enflasyonunun gerilebileceğini ve sıkılaştırmanın 2024'ün ilk aylarında sona erdirilebileceğini raporlayarak ılımlı bir yaklaşımı ortaya koymuştur. Kısaca bu kuruluşlar ilk kez olumsuz yaklaşımlarından vazgeçmişlerdir. Ülkemiz 2020 yılının ikinci çeyreğinden sonra üst üste 13 çeyrektir büyümeye devam ediyor. 2023'ün ilk dokuz ayında ekonomimiz yüzde 4.7 büyüdü. Son çeyrekte de yüzde 4.4 büyüyeceği hesaplanıyor. Her ne kadar 2024'te ekonomide yavaşlama konuşuluyorsa da büyüme oranı yüzde 4'ün altına düşmeyecek. Sanayi sektörüne daha fazla önem verilmeli ve desteklenmeli. Genç nüfusun eğitimi ve iş gücüne dönüştürülmesi üzerinde durulmalı. Katma değerli üretime ağırlık verilmeli.

"Hedeflerle uyumlu yol haritası gerekli"

Prof. Dr. Volkan EDİGER / Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Müdürü

2024'te dünyada en çok konuşulacak konuların başında fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş olacak. Bunun ipuçlarını (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) COP28'de gördük. Ülkeler, COP28 sonuç bildirgesinde ilk kez fosil yakıtlar kömür, petrol ve gazın adını geçirdi. Fosil yakıtlardan artık çıkılmasının gerekli olduğu vurgulandı. Bu gelişme çok önemliydi. Tamamen fosil yakıtların yarattığı sorunlar üzerine 2015'te imzalanan Paris Anlaşması'nda hiç fosil yakıtlardan bahsedilmemişti. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde enerji sektöründe en önemli dinamik, fosil yakıtlardan kurtulup tamamen yenilenebilir enerjiye geçmek isteyenlerle, geçmek istemeyen, mevcut düzeni mümkün olduğu kadar devam ettirmek isteyenlerin mücadelesi olacak. Yenilenebilir enerjiye bir an önce geçmek isteyenler arasında Almanya'nın başını çektiği AB ve Çin yer alırken, mevcut fosil yakıt düzenin devam ettirmek isteyenlerin başında ise Rusya, ABD ve diğer Arap ülkeleri geliyor. 2053 net sıfır hedefini koyan Türkiye, bunu gerçekleştirecek planlamalar yapmalı, stratejiler belirlemeli. Hedeflerle uyumlu bir yol haritası gerekli. Yenilenebilir teknolojilerini Ar-Ge'sine ve know how'ına sahip olacak adımlar atılmalı. Petrol fiyatlarında mutlaka bir takım iniş ve çıkışlar olacak. Yıllık ortalama fiyatlarında, bu geçiş tamamlanana kadar dönemsel konjonktüre bağlı olarak iniş çıkışlar yaşanacak. Genel trend yükseliş yönünde olacak.

"Türkiye'nin küresel ticarette rolü aralıksız yükselecek"

Prof. Dr. Kerem ALKİN

2024'te, küresel enflasyon riski, maliyet enflasyonu-talep enflasyonu sarmalı ve önde gelen merkez bankaları açısından 'fiyat istikrarı' ile 'büyüme' beklentileri arasında sıkışma sorunu aynen devam edecek. Hatta artacak. Bu tablonun en zorlu yanlarından birisi ise, 'keyifsiz' ve 'güçsüz' bir büyümenin aynı zamanda 'sürdürülebilir kalkınma' sorununu da derinleştirdiği gerçeği. Bu nedenle ülkeler, olabildiği ölçüde ihracat hacimlerini sürdürmeye gayret edecek. Türkiye'nin 2023 yılını yeni bir mal ve hizmet ihracatı rekoru ile tamamlamış olması, Türkiye'nin 'güvenilir liman ülke' kabiliyetleri ile birlikte, ülkemiz için fırsatların dış ticarette olduğunu teyit ediyor. Bugün, dünyanın önde gelen ülkelerinin tümü tarım-gıda, enerji, dijital teknolojiler, temiz-yenilenebilir enerji, ulaştırma-lojistik gibi stratejik alanlarda 'kendine yetebilen ülke olma' hedefini önceliklendirmiş durumdalar. Çünkü önde gelen ülkeler, enerji başta olmak üzere, artık dışa bağımlı olmak istemiyorlar. Hiçbir önde gelen ülke yazılım, donanım, kritik mineraller ve metaller, gıda, yeni nesil üretim teknolojileri, enerji üretimi alanlarında bir başka ülkeye bağımlı olmak istemiyor. Enerjide temiz ve yenilenebilir enerjiye geçiş hızlanacak ve Türkiye'nin iddialı yatırımları önemli bir avantaj sağlayacak. Çin ve Asya ekonomilerine bağımlılıktan kurtulma çabaları (decoupling), yakın coğrafyadan ve müttefik, dost ülkelerden tedarik 2024'te de dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin öncelikli gündem maddesi olacak. Türkiye'nin de, son 20 yılda 'güçlendirdiği' üretim, tedarik ve lojistik ağı, beceri ve kabiliyetleri sayesinde, küresel ticaretteki rolünün aralıksız yükseldiğine birlikte şahit olacağız.

BİZE ULAŞIN