Asgari ücrette herkesin beklentisi farklı
HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Milyonları ilgilendiren asgari ücret için ilk adım atıldı. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Üçlü Danışma Kurulu, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı ve işleyişini ele almak üzere 21 Ekim'de bir araya geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıda, taraflar Asgari Ücret tespit Komisyonu'nun temsil dengesi ve karar süreçleri üzerine görüş alışverişinde bulundu. Toplantıya, hükümet temsilcilerinin yanı sıra Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Akansel Koç ile Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) temsilcileri de katıldı. Edinilen bilgiye göre, görüşmede Aralık ayında başlayacak yeni dönem asgari ücret pazarlıkları öncesi komisyonun temsil dengesi ve karar süreçleri üzerine görüş alışverişinde bulunuldu.
BAŞKANLAR KURULUNDA GÖRÜŞÜLECEK
Bilindiği üzere Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun aralıkta toplanması ve ay sonuna kadar 2026 yılında uygulanacak asgari ücreti belirlemesi bekleniyor. Her yıl olduğu gibi "asgari ücret artış oranının" önümüzdeki günlerin en çok konuşulan başlıklarından biri olması öngörülürken, bu yıl TÜRK-İŞ'in "komisyon yapısı değişmeden" masada olmayacağına ilişkin kararının da tartışmaların odağında yer alacağı ifade ediliyor. Hatırlanacağı üzere, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, 25 Aralık 2024'te düzenlediği basın toplantısında 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücreti rakamını eleştirerek, "Adil olmayan bir komisyonda maalesef 50 sene durduk. Bu saatten sonra adil bir düzenleme yapılmadığı müddetçe bir daha biz TÜRK-İş olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na katılmayacağız" şeklinde açıklama yapmıştı. Mevzuata göre, Komisyon'da işçi tarafını en çok üyeye sahip TÜRK-İŞ temsil ediyor. TÜRK-İŞ'in katılmaması halinde komisyonda işçi tarafı temsil edilmeyecek. Aradan geçen süreye karşın TÜRK-İŞ'in bu tavrında değişiklik olmazken, Üçlü Danışma Kurulu sonrasında hükümetten de mevcut yapının değişmesine yönelik bir sinyal gelmedi.
PARA Dergisi'nin sorularını yanıtlayan TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye Yol-İş Sendikası Başkanı Ramazan Ağar, bu zamana kadar Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda 6 defa mutabakat sağlandığını, onun dışında işçi temsilcisi olan TÜRK-İŞ'in sürekli muhalefet olduğunu anımsattı. Adil olmayan masada adil ücret belirlenemeyeceğinin altını çizen Ağar, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun daha adil bir yapıya dönüştürülmesini istediklerini yineledi.
"TOPLUMSAL MEŞRUİYETİ CİDDİ ŞEKİLDE TARTIŞILIR"
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 5'i devleti, 5'i işveren kesimini, 5'i de işçileri temsil eden toplam 15 üyeden oluşuyor. Mevzuata göre komisyonun toplanabilmesi için en az 10 üyenin katılımı yeterli. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Güray Bülbül, işçi kesimi katılmasa dahi, devlet ve işveren temsilcilerinin bir araya gelerek toplantı yapabildiğini vurguladı. Komisyonun kararlarını toplantıya katılan üyelerin oy çokluğuyla aldığına dikkat çeken Bülbül, "Bu nedenle yalnızca devlet ve işveren kesiminin katıldığı bir toplantıda, asgari ücretin belirlenmesi teorik olarak mümkün. Ancak bu şekilde belirlenecek asgari ücretin toplumsal meşruiyeti ciddi şekilde tartışılacak. Çünkü bu durumda, çalışanları doğrudan ilgilendiren bir karar, çalışanların temsilcileri olmadan alınmış olacak. Öte yandan, işveren kesiminin her yıl gündeme getirdiği 'asgari ücret desteği' gibi taleplerin de asgari ücretle birlikte belirlendiği düşünüldüğünde, işçi tarafı olmadan alınacak bir kararın ekonomik ve sosyal tepkileri daha da güçlü olabilir" diye konuştu.
Bülbül, Türkiye'de asgari ücret ve asgari ücretin yüzde 5'i kadar fazla ücret alanların oranının yüzde 47.8 olduğunu belirterek, bu nedenle belirlenecek asgari ücretin toplumun büyük bir kesimini etkileyeceğini dile getirdi.
Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Çelik de, işçi kesimi temsilcisi olmadan toplanacak komisyonun ve alacağı kararın teknik olarak mümkün olsa da tartışma yaratacağı, meşru olmayacağı görüşünde. Komisyon toplantılarına işçi kesiminin katılmamasının ciddi bir krize işaret ettiğini dile getiren Çelik, "Asgari ücret tespit süreci yeni baştan ele alınmalı ve demokratikleştirilmeli" ifadelerini kullandı.
KISA VADEDE YAPILABİLECEKLER
Peki nasıl bir model olmalı? Doç. Dr. Bülbül, Türkiye'de bu yapının kökten değişmesi için zamana ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, bu değişikliğin 2026 yılı görüşmelerine kadar yetişmesinin kolay olmadığının altını çizdi. Bülbül, ancak kısa vadede yapılabilecek bazı düzenlemelerle süreci daha adil ve şeffaf hale getirmenin mümkün olduğuna dikkat çeken Bülbül, "Bu da komisyona farklı kurumlardan teknik rapor alınması ve teknokratların komisyonda söz sahibi olduğu bir ara yapı geliştirilebilir. Diğer yandan görüşmelerde şeffaflık sağlanması adına her görüşme sonunda kısa bir sunum kamuoyuyla paylaşılabilir. İşçi ve işveren kesiminin tek taraflı değil çok taraflı temsili sağlanabilir. Yalnızca TÜRK-İŞ yerine temsil esasına dayalı olarak birden çok konfederasyondan temsilci katılabilir. Ayrıca işveren tarafında da TİSK ile birlikte farklı işveren temsilcilerinin de komisyonda yer alması sağlanabilir. Elbette ki en önemli olan da asgari geçim için herkesin ikna olabileceği ve veriye dayalı bir rakam belirlenebilmesi" diye konuştu.
Prof. Dr. Çelik ise, Komisyonun Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içine alınmasının Cumhurbaşkanı'nın komisyonun yapısını değiştirmesine olanak tanıdığına işaret ederek, "Cumhurbaşkanı istediği biçimde komisyon yapısını belirleyebilir. İsterse bütün konfederasyonlarını katılımını sağlayabilir. Bunu öngörmek zor. Ancak komisyon yapısındaki revizyonlar çözüm olmaz" dedi.
DÜNYADA FARKLI YÖNTEMLER KULLANILIYOR
Asgari ücretin tespitinde dünyada farklı yöntemler kullanılıyor. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Çelik, Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) göre 186 ILO üyesi ülkenin yüzde 90'ında yasalar veya toplu iş sözleşmeleriyle uygulanan bir asgari ücret sistemi olduğuna, yüzde 10'unda ise asgari ücret sistemi olmadığına dikkat çekti. Asgari ücretin belirlenmesinde dünyada üç temel yöntem uygulandığını belirten Çelik, bunları asgari ücretin doğrudan hükümet tarafından belirlenmesi, hükümet ve sosyal taraflar arasında müzakere veya danışma yoluyla belirlenmesi ve asgari ücretin ulusal veya sektörel toplu pazarlık yoluyla belirlenmesi şeklinde sıraladı. Asgari ücretin aralarında ABD, Brezilya, Hollanda, Yunanistan'ın da olduğu bazı ülkelerde hükümet tarafından doğrudan tespit edildiğine dikkat çeken Çelik, asgari ücretin sosyal tarafların müzakere ve danışma yoluyla belirlendiği modele ise Almanya, Fransa, İngiltere Portekiz, Polonya ve Türkiye örneklerini verdi. Çelik, Avusturya, Finlandiya, İtalya, İsveç, İsviçre İzlanda ve Norveç'te ise yasalarla düzenlenmiş bir asgari ücreti sistemi olmadığının altını çizdi. Asgari ücretin sektörel veya ulusal ölçekli toplu iş sözleşmeleriyle belirlendiği bu modelin, sendikalaşmanın yaygınlığına ve gücüyle işçi ve işverenler arasında uzun süredir devam eden anlaşmalara dayalı olduğunu kaydetti.
FRANSA'DA ENFLASYON EŞİĞİ ARTIŞI VAR
Birçok ülkede asgari ücret belirleme mekanizmasının yalnızca siyasi bir karar olmadığına işaret eden Doç. Dr. Bülbül, İngiltere'de Low Pay Commission adıyla kurulan bağımsız yapının, akademisyenler, işveren ve işçi temsilcilerinden oluştuğunu; her yıl ayrıntılı ekonomik analizler yapıldığını, tavsiye raporu hazırlandığını vurguladı. Bülbül, "Hükümet bu raporun dışına çıkarsa gerekçesini kamuoyuna açıklıyor. Fransa'da asgari ücret, belirli bir enflasyon eşiği aşıldığında otomatik olarak artıyor; ayrıca yılda bir kez sosyal tarafların önerileriyle yeniden değerleme yapılıyor. Almanya ve Portekiz gibi ülkelerde ise sosyal tarafların yanı sıra bağımsız uzmanların yer aldığı üçlü yapılar yaygın. Bu modellerin ortak özelliği, asgari ücretin 'temel geçim göstergeleri, verimlilik ve istihdam etkileri' gibi ölçülebilir kriterlerle belirlenmesi ve sürecin şeffaf olması" dedi.
"HÜKÜMETLER MASADA OLMAMALI"
Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısına yönelik kurulduğu günden bu yana itirazları olan HAK-İŞ, hükümetlerin bu masada olmaması gerektiği görüşünde. HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, kamuda asgari ücretli işçi varsa bile istisna olduğuna dikkat çekerek, yeni model arayışlarında Almanya'daki örneğe bakılabileceğine işaret etti. Almanya'da işçilerin sendikalarla, işverenlerle, işveren sendikasıyla masaya oturduğunu belirleten Arslan, "Almanya'da 45 milyona yakın çalışan var. Orada asgari ücretin belirlenmesinde hükümet yok. Hükümet yerine bir kamu görevlisi var. Kamu görevlisi de taraflar isterse seçiyorlar. Otomatik seçilmiyor. Bu yapıya benzer bir yapının Türkiye'de olması gerektiğini savunuyoruz. Asgari ücretin batıda olduğu gibi, çağdaş ve demokratik olarak işçi işveren arasındaki bir diyalog konusu olması gerektiğini ifade ediyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda ağırlıklı işçiler ve işverenler olmalı. Temsil konusunda bütün işçi hareketi, işçi örgütleri üye sayısı oranında orada temsil edilmeli. Bir kriter oluşturulmalı. Bir Genel Sekreterlik olmalı. Bu komisyon 12 ay çalışmalı. Bu yapılan çalışmalarda elde edilen veriler, ortaya konan kriterlere uygun düzenlemeler yapılmalı. O bağımsız kuruluş asgari ücretin alt tabanını oluşturmalı ve buna göre bir asgari ücret belirlenmeli" diye konuştu.
İSKANDİNAV MODELİ ÖNERİSİ
Prof. Dr. Aziz Çelik ise Almanya sisteminin Türkiye'de işlemesinin neredeyse imkansız olduğu görüşünde. Almanya sisteminde komisyona tarafların üzerinde anlaştığı tarafsız bir uzman kişinin (teknokrat) başkanlık ettiğini ve oyların eşitliği halinde başkanın oyunun belirleyici olduğunu kaydeden Çelik, "Hükümetin müzakerelere katılmadığı bu sistemde, tarafların mutabakatla seçtiği başkan belirleyici oluyor. Böylece tarafların anlaşamaması halinde asgari ücretin kaderi bir teknokrata bırakılıyor" dedi.
Asgari ücret kararını fiilen hükümet işveren bloğunun verdiği bu yapının kesinlikle değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, ideal yolun İskandinav ülkelerindeki gibi asgari ücretin işçi ve işveren arasında sektörel veya ulusal düzeyde toplu pazarlıkla belirlenmesi olduğunu söyledi. Türkiye'de özel sektörde sendikaların zayıflığı nedeniyle bu yolun güç ve zaman alıcı gözüktüğünü belirten Çelik, "Kısa vadede bu yolun kabul edilmesi de etkin biçimde işletilmesi de zordur. Ancak yine de asgari ücret tespit sürecini fiilen toplu pazarlığa bağlamak mümkündür. Bu konuda bana en uygulanabilir gelen yol şudur: Kamu işçileri çerçeve protokolü ile belirlenen kamu işçisi asgari ücretinin belirli bir oranının asgari ücret olarak saptanması. Kamu çerçeve protokolü sendikalı işçilere yönelik olduğu için özel sektörde sendikasız işçilere tümüyle uygulanması yerine belirli bir oranının uygulanması söz konusu olabilir" diye konuştu.
ASGARİ ÜCRET NE OLACAK?
İş göremezlik ve işsizlik ödenekleri başta olmak üzere asgari ücrete endekslenen çok sayıda yardım, ödenek, gelir, idari para cezaları ile diğer ödemeler ve işverenlere maliyet boyutuyla önem taşıyan asgari ücrete, 1 Ocak 2026 itibarıyla yapılacak artışın ne olacağı, önümüzdeki günlerin önemli başlıklarından biri olacak. Asgari ücret artışına ilişkin uluslararası kuruluşlar ve uzmanlar çeşitli oranlar telaffuz ediyorlar. 2025 yılı asgari ücret zammı yüzde 21'lik enflasyon hedefinin 9 puan üzerinde yüzde 30.01 düzeyinde gerçekleşti. Ancak 2026-2028 Orta Vadeli Program'da (OVP) 2025 yılı sonu enflasyon hedefinin yüzde 28.5 olarak revize edildiğini açıklayalım. 2026 yılı sonu enflasyon hedefi ise yüzde 16 düzeyinde olduğunu, ancak Eylül'de yükselen enflasyonun ardından piyasaların beklentilerinde yukarı yönlü güncellemelere gidildiğini hatırlatalım. Böyle bir tabloda, 2026 yılında yüzde 25'in altında bir artış olmayacağı beklentisinin güçlendiğinin altını çizelim. İyimser senaryoda yüzde 40'a çıkanlar oluyor. JP Morgan, 2026 yılında asgari ücrete yüzde 20 artış öngörüyor. 2025 sonunda enflasyonun yüzde 30'a, 2026 sonunda ise yüzde 21'e gerileyeceğini öngören Morgan Stanley ise, yeni yılda asgari ücrete yüzde 20-25 aralığında zam bekliyor.
Asgari ücrete yapılacak artışın yüzde 20 ile sınırlı olması halinde 2026 yılında asgari ücretin 26 bin 525,6 lira, yüzde 25 ile sınırlı olması halinde 27 bin 632 lira olması söz konusu. Bu rakamların, Eylül'de TÜRK-İŞ'in 27 bin 970 lira olarak açıkladığı açlık sınırın altında olduğuna dikkat çekelim.
Orta Vadeli Program'da 2025 yılı enflasyon beklentisinin yüzde 28.5 olduğu dikkate alındığında, net asgari ücretin bu gerçekleşmeye göre belirlenmesi halinde; 2026 yılı asgari ücretinin 28 bin 407 lira olacağı hesaplanıyor. Yüzde 30'luk artış ise 28 bin 740 liraya işaret ediyor. Sırasıyla yüzde 35, yüzde 40 ve yüzde 50'lik artışlar ise 29 bin 847 lira, 30 bin 94 lira, 33 bin 167 lira şeklinde.
"YÜZDE 25'LİK ARTIŞ DAHA OLASI"
Ekonomist Ayşe Özden ise, Türkiye'de asgari ücretin artık sadece bir ücret düzenlemesi değil, enflasyon beklentilerini ve ekonomik dengeleri etkileyen önemli bir gösterge haline geldiğini vurgulayarak, Bu nedenle 2026 yılı için belirlenecek artış oranının hem çalışanların alım gücünü koruyan hem de dezenflasyon sürecine zarar vermeyen dengeli bir çerçevede şekillenmesinin büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Özden, "Asgari ücretteki her yüzde 10'luk artışın enflasyona ortalama 1.5 puan etkide bulunabildiği dikkate alındığında, piyasalarda konuşulan yüzde 20 seviyesindeki artış yaklaşık 3 puanlık ek enflasyon baskısı yaratabilir. 2026 yılı için enflasyon beklentim yüzde 22 civarında gerçekleşebilir. Bu tablo ışığında, ücret politikasının yalnızca hedeflere değil, aynı zamanda gerçekleşme risklerine de duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede 2026 yılı başında asgari ücrette yaklaşık yüzde 25'lik bir artışın daha olası ve dengeli bir senaryo olduğunu değerlendiriyorum" diye konuştu.
3. Göz Danışmanlık CEO'su Hikmet Baydar da, asgari ücret görüşmelerinin konulan ama tutmayan enflasyon hedeflerine göre yapıldığına dikkat çekerek, "Enflasyon eğer bir gösterge olacaksa geçmiş yıl sapmalarındaki kayıpları da telafi edecek modeller geliştirilmeli" dedi.
Mahmut ARSLAN / Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı
"Komisyon yapısı değişmediği sürece HAK-İŞ de orada olmayacak"
TİSK'le hükümet oturup asgari ücreti belirleyecek. Burada da TİSK inisiyatif alacak. Maalesef TİSK'in arzu ettiği bir asgari ücreti önümüze getirecekler. Bu işçiler için büyük bir kayıp. Hükümet'e de büyük bir sorumluluktur. Türkiye endüstri ilişkiler sisteminde ciddi bir geriye gidiş var. Hassasiyetler, öncelikler değişmiş durumda. Bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Asgari ücret tespit komisyonu, asgari ücretin belirlenme şekli ve komisyonun yapısıyla ilgili ciddi eleştirilerimiz var. Bu eleştirilerimiz birkaç yıldır biraz karşılık bulmuştu. TÜRK-İŞ tek başına temsil etmesi hakkına rağmen birkaç yıldır asgari ücret tespit komisyonunda yer almasak bile bizimle istişare etmeye başladı. Zaman zaman görüşlerimize başvurdu, eleştirilerimiz oldu, onları değerlendirdik ve bir konsensüs sağlamıştık. TÜRK-İŞ, geçen yıl yaptığı açıklamada 'Komisyon yapısı değişmediği sürece asgari ücret tespit komisyonuna katılmama kararı' aldığını açıkladı. Bu yapı değişmediği sürece HAK-İŞ de orada olmayacak. Hem kriter yoksulluğu hem temsil yetersizliği hem de orada işçileri temsil eden kesimin yetersizliği bizim komisyona itirazımızın gerekçeleri arasında. Komisyonun değişimi ile ilgili olarak defaatle konunun muhatapları ve hükümetle görüşmeler gerçekleştirdik. Maalesef bunu bir türlü anlatamadık ve bugün içinde bulunduğumuz kriz ortaya çıktı. Hükümetin yapması gereken sosyal tarafların taleplerini dikkate alarak komisyon yapısını daha demokratik, daha katılımcı, daha çoğulcu bir yapıya getirmek, işçi ve işverenlerin süreci yürütmesini sağlamak.
Prof. Dr. Berrin Ceylan ATAMAN /İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektör Yardımcısı
"Sendikalar her şeye rağmen masada olmalı"
Ulusal asgari ücreti olmayan Danimarka, İtalya, Avusturya, Finlandiya, İsveç, İzlanda, Norveç ve İsviçre asgari ücret olmadan işçi haklarının iyi bir şekilde korunduğu ekonomik sistemleri toplu sözleşme yoluyla kuruyor. Bu çerçevede toplu sözleşmeler teşmil yoluyla tüm çalışanları kapsıyor ve sektörel düzeyde işin niteliğine göre ücretler farklı düzeylerde belirleniyor. Asgari ücretin belirlendiği Avrupa ülkelerinde ise pazarlık edilen saat ücretidir. Bu modelde kritik olan pazarlık sürecine hükümetin dahil olmaması, pazarlık sürecinin işçi-işveren arasında geçmesidir. Sendikaların güçlü olması ve daha önemlisi sendikalaşmadan bağımsız toplu sözleşme kapsamında olan çalışan sayısının yüksek olması ücret belirlenme sürecinde önemli bir rol oynar. Türkiye için Avrupa modelinden örnek alınacaksa asgari ücretin yeterliliği ve ücret belirleme konusunda toplu pazarlığın teşvik edilmesi eksenlerinde çalışmalar yapılabilir. Ancak Türkiye'de ücretler konusunda dikkate alınması gereken çok fazla dinamik var. Örneğin asgari ücretin çok altında çalışanlar var. Ayrıca eksik beyan çok fazla. Avrupa'da asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 5 ila 10, Türkiye'de ise yaklaşık yüzde 50 civarında, hatta sektörel bazda bakıldığında bu oran yüzde 70'lere kadar çıkıyor. Ülkemizde ortalama ücret neredeyse asgari ücrete indirgenmiş durumda. Bu çerçevede bakıldığında işçi sendikalarının pazarlık sürecinde masaya oturmama söylemleri haklı bir tepki hatta bir eylem biçimidir. Ancak sonunda sendikaların masada olacaklarına ve her şeye rağmen olmaları gerektiğine inanıyorum. Zira işçi kesiminin temsil edilmediği bir pazarlık sürecinde asgari ücret artış oranının daha da düşük kalması söz konusu olabilir.
Doç. Dr. Okan Güray BÜLBÜL / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi
"TÜRK-İŞ'in itirazı, 'reform çağrısı' olarak görülmeli"
TÜRK-İŞ uzun süredir mevcut komisyon yapısına eleştiri getiriyor. Eleştirinin merkezinde, 'iki tarafın onayıyla asgari ücretin belirlenebilmesi' sorunu yer alıyor. Yani sosyal diyalogun üç ayağından biri olan işçi tarafı olmadan da karar alınabiliyor. TÜRK-İŞ'e göre bu durum hem demokratik meşruiyeti hem de adil bölüşümü zedeliyor. Bu nedenle geçen yılki görüşmelerden sonra ortaya koydukları 'masaya oturmama' kararı, bir tepkiden çok bir reform çağrısı olarak görülmeli. Çünkü mevcut sistemde yalnızca devlet ve işveren tarafının uzlaşması yeterli; bu da asgari ücretin iki taraflı bir mutabakata dönüşmesine yol açıyor. Bir bölüşüm meselesi olarak bakıldığında, asgari ücret, yalnızca gelir düzeyini belirleyen bir ekonomik gösterge değil; aynı zamanda bir bölüşüm politikası aracı. Bir ülkede asgari ücretin seviyesi, çalışanların ücret hiyerarşisini ve gelir dağılımını doğrudan etkiler. Eğer bu bölüşümün belirlenmesinde işçi tarafı etkisiz kalıyor veya masada yer almıyorsa, ortaya çıkan kararın 'adil' olarak algılanması zordur. Bu nedenle sorun yalnızca komisyonun yapısında değil, tarafların pazarlık gücü ve karara etkisinde. Asgari ücretin belirlenmesi süreci, teknik bir hesaplamadan ziyade sosyal diyalogun sahnesidir; ancak Türkiye'de bu diyalog son yıllarda giderek zayıfladı.
Çalışanlar gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmı için vergi ödemiyor
Asgari ücret belirleme süreci genel uygulama olarak en fazla 4 toplantıda, aralık ayı bitmeden tamamlanıyor. İlk toplantıda sonraki toplantının tarihi ve yeri belirleniyor. İkinci ve üçüncü toplantılar TİSK ve TÜRK-İŞ ev sahipliğinde gerçekleştirilebiliyor. Komisyonun son toplantısı ise Çalışma ve Sosyal Bakanlıkta gerçekleştiriliyor. Aralık ayı içinde gerçekleştirilen son toplantıda Komisyon tarafından belirlenen asgari ücret kamuoyuna duyuruluyor. 2025 yılı Ocak-Aralık dönemi için uygulanacak asgari ücret yüzde 30.01 oranında artışla net 22 bin 104,67 lira olarak belirlenmişti. Net asgari ücret 2024 yılında 17 bin 2,12 liraydı. Bu arada 2023 yılı asgari ücretinin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2022'den itibaren asgari ücretten gelir vergisi ve damga vergisi kaldırılarak tarihi bir adım atıldı. Böylece tüm çalışanlar gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmı için vergi ödemiyor.