Sosyal girişimler 35 yaş altı kadınlara emanet

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Itır Erhart, Türkiye'deki sosyal girişimcilerin yüzde 55’inin 35 yaş altı kadınlardan oluştuğunu söyledi.
15.07.2021 12:18 GÜNCELLEME : 15.07.2021 12:20

Yapı Kredi'nin Geleceği Konuşalım podcast kanalında sosyal girişimcilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuşuldu. Cüneyt Toros moderatörlüğünde gerçekleşen programda, Adım Adım oluşumunun kurucusu ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Itır Erhart, Türkiye'de ve dünyada sosyal girişimcilik trendleriyle birlikte, sosyal girişimciliğin faydalarını ele aldı.

Sosyal girişimin, sosyal ve ekolojik faydayı önceliklendirdiğini belirten Erhart, "Sosyal, toplumsal ya da ekolojik bir sorunun çözümüne katkı sağlamak için dernek veya vakıf kurmadan, ürün ya da hizmet satarak bu sorunun çözümüne katkı sağlamaya çalışmaya sosyal girişim deniyor. Sosyal girişimlerin iş yapış şekillerin adil olması gerekiyor. Bu bağlamda emek sömürüsü, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, doğaya zarar verme gibi durumların olmaması gerekiyor" dedi.

Türkiye'deki sosyal girişimcilerin yüzde 55'i kadın

Sosyal girişimlerin pandemi öncesinde de yükselişte olduğunu söyleyen Erhart şunları kaydetti: "Artık yalnızca kâr odaklı, emek sömürüsü yapan girişimlere karşı mesafeli olmaya başladık. Bu konuda bilinç arttıkça tüketici tercihlerinin sosyal girişimcilerden yana olmaya başladığını görüyoruz. Tedarik zincirinde de adil, ekolojik satın alma isteği artınca bu konudaki talep çoğaldı. Pandemi döneminde tüketiciler, gezegene zarar vermeyen işletmeleri destekledi. Bu bağlamda sürdürülebilirlik, su, hayvan hakları meselelerinin önceliklendirildiğini görüyoruz. Ülkemizin sosyal girişim bağlamında nerede olduğunu, British Council'in desteklediği bir araştırma için sahaya çıktığımızda gördük. Türkiye'de dokuz bin sosyal girişim bulunuyor. Ülkemizdeki sosyal girişimcilerin yüzde 55'i kadın ve birçoğu 35 yaş altı. Bunun sonucunda kadınların ve gençlerin sosyal girişimci olmaya hevesli olduklarını anlıyoruz."

Şirketler dönüşmek zorunda

Şirketlerin eski iş yapış biçimleriyle devam ederlerse sürdürülebilir olmayacaklarını fark ettiklerini vurgulayan Erhart, "Şirketlerin yalnızca kâr maksimizasyonunu kurgulayamayacakları, çalışanına mümkün olduğunca az maaş veremeyeceği, kimyasal kullanamayacağı, madeninin verdiği tahribatı görmezden geleyim diyemeyeceği bir noktaya geliyoruz. Şirketler bu noktada kendi devamlılıkları için mecburen dönüşmek ve şeffaf olmak zorundalar" dedi.

Eşitliğin sağlanması hepimizi özgürleştirecek

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin çok boyutlu bir mesele olduğunu söyleyen Erhart, "Kadın ve erkek olarak tüm fırsatlara erişebiliyorsak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabiliriz. İşe alım sürecinden, erkeğe verilen doğum iznine kadar bir eşitlik başlatmak önemli. Biz erkeğin de bakım yükünü paylaştığı, kadının yönetici pozisyonunda çalışabilmek için kendini eşit şartlarda hissettiği bir dünya istiyoruz. Tabii televizyon dizileri, reklam içerikleri, oyun dünyası... Bunların hepsinde birey olarak tepki göstermeliyiz. Çocuklarımızla, birlikle çalıştığımız iş arkadaşlarımızla eşit bir dünya yaratmaya çalışmalıyız. Tersini gördüğümüzde de tepki göstermeliyiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği meselesi kadını olduğu kadar erkeği de ilgilendiriyor" dedi.

BİZE ULAŞIN