Tasarladığı yatlar James Bond'da bile kullanıldı

Bugüne kadar çok özel tasarımlara imza atan Ark Yat, şimdi de imalatta uluslararası iş birlikleriyle büyümeyi planlıyor. Sektörün gelişimine de katkıda bulunmayı hedefleyen Ark Yat’ın kurucu CEO’su Ayberk Apaydın, kurduğu TUV Austria Marine şirketi için “Bu şirketle temel amacımız, yatçılık alanında küresel bir otorite olmak” diyor.
14.09.2022 22:03 GÜNCELLEME : 15.09.2022 00:00

PARA RÖPORTAJ Üniversite bitirme tezini hazırlamak için Türkiye'nin tüm kıyılarını gezmiş. Nerelere liman, nerelere çekek yapılır, tek tek not tutmuş. Balıkçı barınakları yapılabilecek yerleri not etmiş. Kısaca binlerce kilometrelik sahil bandını adeta resmetmiş. Tez çalışması daha sonra birçok kamu kurumunda rehber olarak kullanılmış. Ders olarak okutulmuş. Liman projeleri için rehber alınmış. Gemi inşa mühendisi Ayberk Apaydın'dan söz ediyoruz. Apaydın, daha sonra bugünkü işi olan yat üretim tersanesini kurarken kendisi de yaptığı tezden faydalanmış. Ören kıyılarında 2005 yılında ücra bir koyda temellerini attığı o tersane, bugün alanında dünyanın sayılı yat üretim üslerinden biri olarak kabul ediliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu Apaydın'ın başarı hikayesi, alanında örnek gösterilecek bir öykü. En başından anlatalım…

Apaydın, üniversiteyi bitirir bitirmez soluğu Aydın ve Kuşadası'nda müteahhitlik yapan babasının yanında almış. Yat üretme fikrini babası ile paylaşmış. Babasından izni aldıktan sonra işe koyulmuş… Bugün sahibi olduğu Muğla'daki 52 bin metrekarelik tersanesinde ağırlıklı Avrupa ve ABD'den müşterileri için 10 metreden 70 metreye kadar yelkenli yat üretimi gerçekleştiriyor. Ayberk Apaydın, önümüzdeki dönemde seri üretim tarafında uluslararası markalarla iş birliği yapmayı planlıyor.

Apaydın, kısa süre önce yine denizcilik sektöründe farklı bir stratejik ortaklığa da imza atmış. Avusturya merkezli TÜV Auitria ile ortak TÜV Austria Marine şirketini kuran iş insanı, "Bu şirketle temel amacımız; dünyada her geçen gün hızla büyüyen yatçılık alanında, küresel bir otorite olmak, yat üreticileri, tekne sahipleri ve devletlerin her konuda çözüm ortağı olarak hizmet verebilmek, denizcilik sektöründeki gri alanlarda hakemliğe soyunmak" diyor.

Ark Yat CEO'su Ayberk Apaydın ile hikayesini, sektörü ve yeni dönem hedeflerini konuştuk:

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Sektöre girişiniz nasıl oldu?

Ben küçük yaşlardan itibaren ticaret hayatındayım. Babam, Aydın bölgesinin ilk inşaat yüksek mühendislerinden... Aile işimizde ana sektörümüz müteahhitlikti, onun yanında gıda dağıtım, otomotiv ve akaryakıt bayiliği, inşaat malzemeleri üretimi ve turizm gibi birçok farklı sektörde faaliyet gösteriyorduk. Çocukluğumdan üniversite eğitimimi tamamladığım sürece kadar, aile şirketlerimizde çalıştım. Üniversitede gemi mühendisliği eğitimimi tamamladıktan sonra sektörü analiz etmek için Aydın'dan Bodrum'a geldim. Bir yıl içinde de sıfırdan kendi şirketimi kurdum. 17 yıl önce, 22 yaşımda ilk şirketimi kurduğumda amacım yat sektöründe fark yaratmaktı. Fark yaratmak için işin her detayını öğrenmem gerekiyordu. Bu nedenle tekneyle ilgili proje çiziminden tekne tamiratına kadar her alanda ve her kalemde hem müşterilere hem bu alanda çalışan şirketlere hizmet vermeye başladım.

Bir nevi yat üreticilerinin tedarikçisi ve iş ortağı gibi mi çalıştınız?

Evet, bu şekilde hem sektörü tanıdım hem her türlü detaya hâkim oldum. Hiçbir zaman kendi markamla teknenin tamamını yapan bir isim olarak ön plana çıkmaya odaklanmadım. Bu da o dönem istediğim farkı yaratmamı sağladı. Yat sektöründe işin yüzde 20'si mühendislik, yüzde 30'u ticaret ise yüzde 50'si de insan psikolojisini yönetmek. Bugüne kadar birçok tekneyi kendi şirketimde proje çiziminden tersane çıkışına kadar ben ürettim. Ancak bireyler değil, şirketler benim müşterim olduğu için tekneler farklı şirketlerin üretimi olarak müşterilerine ulaştı.

Büyümede en önemli dönemleri ne zaman yaşadınız? Bugün geldiğiniz noktada nasıl bir büyüklüğünüz var?

Ben sektöre adım attığım ilk günlerden itibaren sektörün kritik anlarına da tanıklık ettim. Bu dönemlerden biri 2008'de yaşandı. Küresel krizin tüm dünyayı etkilediği bu dönemde Türkiye ekonomisi her ne kadar krizi teğet geçse de yat sektörü bu krizden etkilendi. Krize dayanamayan şirketler oyundan elendi. O dönem önemli büyümeler yaşadım. Bu büyümeyi de finansal dayanıklılık ve müşteri memnuniyeti getirdi. İlk olarak Bodrum'da başladığımız üretime bugün Muğla Ören'deki tersaneler bölgesinde 52 bin metrekarelik bir alanda devam ediyoruz. Yat sektöründe imalat süresi ebat ve çeşidine göre ortalama 18-30 aydır. Bu nedenle genelde iki yıllık rakamları paylaşırız. Bir tesis için de iki yılda 8-10 tekne üretimi büyük bir rakamdır. Ben genelde beş-altı teknede kalmayı tercih ederim. Süreçlere yetişmek ve projelere hâkim olmak adına böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Ama iki yılda 8-10 tekneye çıkacak kapasitemiz de var.

Ağırlıklı hangi ülkeler için ne tür yatlar üretiyorsunuz?

Müşterilerimiz daha çok Avrupa ve ABD'den. Tersanede 10 metreden 70 metreye kadar teknelerin üretimi için gerekli altyapıya sahibiz. Ark Yat olarak sektörde entegre bir yapıyla faaliyet gösteriyoruz. Üretimin yanında her türlü yatın bakım ve onarımını yapıyor, çekek hizmeti veriyoruz. 150'ye kadar yata bakım onarım hizmeti verebilecek konumdayız.

Önümüzdeki dönem için nasıl bir büyüme planınız var?

İlerleyen dönemde üretim tesisimize ek 30-40 bin metrekare daha eklemeyi planlıyoruz. Marka olarak birçok konuda rüştümüzü ispat ettiğimiz için yakın zamanda dünya markalarıyla iş birliği yapmayı hedefliyoruz. Bu konuda da bazı projelerimiz mevcut. Seri üretim tarafında iş birliği yapmak amacıyla şu an üç-dört markayla görüşüyoruz.

Dünyada yat pazarında nasıl bir yapı var? Pazarda rekabet hangi ülkeler arasında yaşanıyor? Türkiye'nin pazardaki konumu nedir?

Dünyada yat pazarının büyük kısmını Akdeniz çanağı ve ABD oluşturuyor. Akdeniz çanağında Afrika kıyıları özellikle güvenlik açıkları nedeniyle çok tercih edilmiyor. Avrupa kıyılarında Yunanistan, Hırvatistan, İtalya, İspanya ve Fransa kriterleri açısından regülasyonlara boğulmuş, maliyetleri ciddi anlamda yükselmiş bölgeler. Türkiye özellikle pandemiyle lojistik zincirinin kırılmasından sonra birçok sektörde olduğu gibi yatçılık piyasasında da daha önemli bir konuma geldi. Güvenlik ve maliyet avantajının yanında lojistik avantajlarıyla da rakipler arasından sıyrılıyor. Türkiye yat imalatı bakımından birçok avantaja sahip. Öncelikle yatçılığın küresel ölçekte en çok geliştiği bölgelerden bir olan Akdeniz çanağında sekiz bin kilometreden fazla kıyı şeridine sahip. Bir başka unsur da işçilik avantajı. Yat imalatının aradığı nitelikli iş gücü Türkiye'de mevcut ve işçilik maliyetleri Akdeniz Bölgesi ölçeğinde uygun. Biz çok sayıda Avrupa markasının ürettiği ekipmanları kullanıyoruz. Yat imalatı ilmek ilmek dokunan, her noktasıyla emek verilen bir el işçiliği. İşçilik konusunda çok iyi bir konumdayız. Özellikle 2000'li yılların başından itibaren sektör hızla gelişiyor. Başta Akdeniz ülkeleri ve Körfez ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok bölgesine Türkiye'deki şirketlerden yat ihracatı gerçekleştiriliyor.

Türkiye'den yapılan ihracatın hacmi nedir?

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre bu yılın ilk beş ayında gemi ve yat ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26.3 artarak 577 milyon 86 bin dolara ulaştı. Aynı dönemde Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 0.6'sını bu iki kalem oluşturdu. Ancak sadece yat ihracatına ilişkin bir istatistik yok. Türkiye'deki şirketlerin gemi ve yat ihraç ettiği ülke sayısı 125. Görüldüğü gibi pazar çeşitliliği oldukça fazla. Tabii Türkiye'deki şirketlerin birçok alanda olduğu gibi yat imalatında da markalaşmayla ilgili sorunları var.

Sektör burada nasıl bir sorun yaşıyor? Sizin çözüm öneriniz nedir?

Markalaşmak için sektörün sadece kendisini geliştirmesi yetmiyor. Her parametreyi değerlendirmek gerekiyor. Ama bu konuda bizim elimizi güçlendirecek olan tasarımlarımızı daha fazla ön plana çıkartmak. Çünkü yat imalatında uluslararası rekabette en belirleyici faktörler arasında tasarım ön plana çıkıyor. Özgün tasarımlar şirketlerin küresel pazarda farklılaşmasını sağlıyor. Bir de unutmamamız gereken nokta işçiliğin Türkiye'nin bu alanda önemli bir avantajı olduğu. Bu avantajı sürdürülebilir kılmanın yolu da nitelikli işgücünü artırmaktan geçiyor. Ama birçok alanda sektörde olduğu gibi yat endüstrisinde de nitelikli işgücüyle ilgili sorunlar var. Sektörün büyüme hızıyla kalifiye insan gücü yetiştirme hızı paralel gitmiyor. Bu nedenle bize teknik okullar, meslek okulları lazım. Amacımız mühendis sayısını artırmak değil, teknik olarak çalışacak kalifiye insan gücü yetiştirmek olmalı. Bugün üniversite mezunlarının altında çalışacak yeterli sayıda usta yok. Bu nedenle bir usta, mühendisin iki katı ücret alıyor. Ancak ustayı yönetecek kişiye ustaya verdiğinizin yarısı kadar ücret verirseniz de bu sistem yürümez.

Peki sektörde yerlilik oranı nasıl?

Denizcilik sektöründe ekipman üreticisi az. Bunun nedeni de seri üretimin olmaması. Bu nedenle üretimde Avrupa'daki belli markalara bağlı çalışmak durumunda kalınıyor. Ark Yat olarak bizim imal ettiğimiz yatlarda yerlilik oranı yüzde 60'lardan yüzde 40 seviyesine geriledi. Bu durumun nedeni ise bu alanda yabancı markaların yıllar içinde daha fazla ön plana çıkması ve hem şirketler hem müşteriler tarafından tercih edilmesi.

ÖDÜLLÜ TASARIMI JAMES BOND'DA KULLANILDI

"Biz Ark Yat olarak rekabette farklılaşma noktasında tasarım kasımıza güveniyoruz. Bugüne kadar tasarım konusunda birçok uluslararası ödülün sahibi olduk. Örneğin bizim tasarımımız olan Regina isimli tekne, 2012 yılında Dünya Süper Yat Ödülleri yarışmasında dünyadaki yedi tekne arasına girdi ve finalist oldu. Bu tekneyle 'charter' sektöründe fizibiliteleri değiştirip sektöre farklı bir vizyon kattık. Tekne, 'James Bond Skyfall' filminde kullanıldı. Çekimler Marmaris civarında yapıldı, ancak filmdeki sahneler sanki Singapur'da geçiyor gibi gösterildi. Yine bu tekne dünyanın en prestijli yat yarışmalarından biri olan 'The World Superyacht Awards 2012'de finalistlerden biri olmaya hak kazandı. Bir diğer tasarımımız Chronos da sektörde fark yaratmayı başardı. Normalde yatlar en fazla 12 yolcu taşıyan deniz taşıtlarıdır. 12 yolcunun üzerindekiler, yolcu gemisi statüsüne geçer. Yolcu gemisi statüsünde de üretimle ilgili farklı kurallar çıkar. Chronos'ta da hayalim; hem 12 yolcu üzerinde taşıması hem yat görünümlü olmasıydı. Hollandalı bir şirket tarafından, benim de içinde yatırımcı ortak olarak yer aldığı şekilde bunu gerçekleştirdik. Bundan da üç tane o firmaya yaptık. Şu anda dünya denizlerinde dolaşıyorlar. Bu yatın tasarımı da 2014 yılında Dünya Süper Yat Finalistleri ödüllerinde ilk beş proje içinde yer aldı."

"REGÜLE EDİLMESİ GEREKEN ÇOK FAZLA ALAN VAR"

"İki yıl önce Aydın Doğan, Mehmet Erol Çamur ve Barış Coşkun tarafından kurulan Bodrum Denizcilik ile TÜV Austria ortaklığında TÜV Austria Marine şirketini kurdum. Bu şirketle temel amacımız; dünyada her geçen gün hızla büyüyen yatçılık alanında, küresel bir otorite olmak, yat üreticileri, tekne sahipleri ve devletlerin her konuda çözüm ortağı olarak hizmet verebilmek, denizcilik sektöründeki gri alanlarda hakemliğe soyunmak. Burada çıkış noktamız; böylesine gelişmeye açık ve katma değerli bir sektörde, herhangi bir otoritenin bulunmaması oldu. Regüle edilmesi gereken çok fazla alan olduğunu düşünüyoruz. TÜV Austria da bu ortaklıkla birlikte ilk kez denizcilik alanına girmiş oldu.
TÜV Avustria Marine küresel ölçekte sektörü regüle etmenin yanı sıra yatçılığın en önemli eksiklerinden biri olan veriyi de sağlayacak. Bizim için önemli bir konu da ikinci el ekspertizi. Alıcı ve satıcı arasında en sağlıklı koşullarda işlemlerin yapılması için tespit raporu vereceğiz. Burada kendi yazılımımızı kullanacağız. Ekipman analiz test sonuçlarını laboratuvar testine gönderip onları da rapora ekleyeceğiz. Bunun kapsamını da sürekli olarak genişleteceğiz."

BİZE ULAŞIN