“Ucuz ürünlerde rekabet modeli iflas etti”

GİRİŞ TARİHİ: 01.10.2025 GİRİŞ TARİHİ: 12:00 SON GÜNCELLEME: 01.10.2025 12:00
Ülkeler büyüdükçe emek yoğun işlerin birer birer terk edildiğini ve onların yerini katma değeri yüksek olan üretimlerin aldığını ifade eden Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, “Sektördeki sıkıntılar sadece ‘yüksek faiz, düşük kur, yüksek enflasyon’ üçlemesinden kaynaklanmıyor. Ucuz ürünlerde rekabet modeli bizim ülkemiz için iflas etti” dedi.

ÜRÜN DİRİER/ Samsung aslında bir ayakkabı fabrikası olarak değil, bir ticaret şirketi olarak kurulmuştu. 1938'de Güney Kore'de Lee Byung-chul tarafından küçük bir bakkaliye ve kurutulmuş balık-tahıl ihracatı firması olarak kuruldu. 1950'lerden sonra tekstil, sigorta, gıda, perakende gibi farklı sektörlere girdi. 1970'lerde Kore'nin sanayileşme hamlesiyle birlikte ağır sanayi, kimya, gemi inşası gibi alanlara da yöneldi. Aynı dönemde Samsung'un ayakkabı üretimiyle ilgili iştirakleri de oldu. Ayakkabı ve giyim sektöründe yatırımlar yaptı. Hatta spor ayakkabı üretimi yapıp ihraç eden yan şirketleri bile vardı.

Bugün bildiğimiz elektronik devinin temelleri ise 1969'da Samsung Electronics şirketinin kurulmasıyla başladı. Zaman diğer sektörleri eleyerek, Samsung'u emek yoğun alanları bırakıp akıl yoğun bir çizgiye geçmeye mecbur bıraktı. Bugün dünya devinin, zamanında kurutulmuş balık ve ayakkabı sattığını bilen çok az insan var.

Bu sözler, Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı'ya ait. Salıcı "Ülkeler büyüdükçe emek yoğun işler birer birer terkediliyor ve onların yerini katma değeri yüksek olan üretimler alıyor. Türkiye şu an tam da bu aşamada" diyor. Bu durumun kendi sektörleri için de geçerli olduğunu, inovasyon ve Ar-Ge ile katma değeri yüksek ürünler üretemeyen sektör paydaşlarının bir gün yolu değiştirmek zorunda kalacaklarına işaret eden Salıcı şunları söylüyor:

"Artık haldır haldır üretim, ucuz üretim diye bir şey yok bizim için. Buradaki rekabetçilik modeli iflas etti. Bundan böyle katma değeri yüksek ürünlere yönelmek zorundayız. Pandemide ani ve geçici bir arz artışı nedeniyle sektörümüzdeki işletmeler büyüdü ve istihdamı artırdı. Fakat bu geçici bir dönemdi. Şimdi yaşanan sorunlar karşısında yapılması gereken, önce yavaş yavaş pandemi öncesi döneme gitmek. Sonra da o noktadan yeniden başlayarak yeni dünya düzenine entegre olmaya çalışmaktır. Bu yeni düzende bizim kapasitemizdeki bir ülke ucuza bol bol üretim yapamaz. Bu işler üçüncü dünya ülkelerine doğru kaydı. Biz rekabet edemeyiz. Türkiye'de ucuza çalıştırılabilecek işçi sayısı yeni nesille beraber tamamen yok olmak üzere. Biz ülke olarak başka bir klasmana geçtik ve o klasmanın maliyetini karşılayabilecek, yani katma değeri yüksek ürünler üretmek zorundayız…"

Sektördeki sıkıntıların sadece "Yüksek faiz, düşük kur, yüksek enflasyon" üçlemesinden kaynaklanmadığının altını çizen Salıcı, sarsıcı bir hakikatten bahsediyor: Yani üretim alanında değişmek zorunda olduğumuzdan…

-Rekabetçilik modeli iflas etti derken tam olarak ne demek istiyorsunuz? Sizce üretimde yeni yolumuz ne olmalı?

Türkiye'nin ayakkabı ve yan sanayide uzun yıllardır uyguladığı "ucuz işçilik + yüksek montanlı üretim" formülüyle rekabet etme modeli artık iflas etti. Bu modelin çalışmamasının nedeni, işçilik ve enerji maliyetlerimizin artık ucuz olmaması ve döviz kurundaki baskının ihracatı zorlaştırmasıdır. Daha da önemlisi, ucuz üretim arayan alıcılar zaten Mısır, Bangladeş, Vietnam gibi daha düşük maliyetli ülkelere yönelmektedir. Bu nedenle eski "ucuz ürünle rekabet" stratejimiz sürdürülebilirliğini yitirmiştir. Üretimde yeni yolumuz, ucuzluk yerine kalite, çokluk yerine farklılık, maliyet rekabeti yerine değer rekabeti üzerine kurulmalıdır. Bu, daha az ancak yüksek kâr marjlı ürünler üretmek, özel taban teknolojileri, ortopedik çözümler ve geri dönüştürülmüş hammaddeler gibi katma değerli üretim unsurlarına yönelmek anlamına gelmektedir. Yeni yolda sadece üretici değil, aynı zamanda

tasarımcı ve marka olmalı, "Made in Turkey" algısını kaliteli ve güvenilir bir seviyeye taşımalıyız.

-Sektörünüzün uzun vadede ayakta kalabilmesi için ne gibi önlemler alınması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Sektörün uzun vadede ayakta kalabilmesi için kapsamlı önlemler alınmalıdır. Öncelikle, finansman ve destek politikaları ile uygun maliyetli kredi ve KOBİ'lere özel finansman paketleri oluşturulmalı. İhracatçıya kur istikrarı sağlanmalı ve Eximbank benzeri destekler sunulmalı. Ayrıca reel sektörü rahatlatmak için "Çek yasası" ve tahsilat sorunlarına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Üretimde ise standart ucuz ürünler yerine tasarım, teknoloji ve inovasyona dayalı ürünler geliştirilmelidir. Sürdürülebilirlik öncelikli hale gelmeli; AB Yeşil Mutabakatına uyum için karbon ayak izi düşük, çevre dostu malzemeler kullanılmalı ve bu alanda devlet destekli sertifikasyon programları hayata geçirilmelidir.

İhracat stratejisi geleneksel pazarlara ek olarak Afrika, Güney Amerika ve Uzak Doğu pazarlarına açılım yaparak çeşitlendirilmeli. Önemlisi, "Türkiye pahalı" algısını kırmak için markalaşma ve kalite hikayesi öne çıkarılmalı ve yüksek hacimli değil, yüksek katma değerli ihracat teşvik edilmelidir.

Dijitalleşme ile ERP, otomasyon ve yapay zekâ destekli planlama gibi sistemlerle hız ve maliyet avantajı yakalanmalı, e-ticaret ve B2B platformları üzerinden doğrudan alıcıya erişim artırılmalıdır. Son olarak, nitelikli iş gücü yetiştirmek için mesleki eğitim okulları ve üniversitelerle işbirliği yapılmalı, göçmen işçi yerine kalifiye yerli iş gücü yaratacak programlar hazırlanmalıdır22.

-Üretim alanında değişimden söz ediyorsunuz? Nasıl bir değişim olmalı? Türkiye artık neden ucuz üretim yaparak dünyada rekabet edebilecek bir ülke olamaz?

Ayakkabı sektörünün hem iç piyasada hem de ihracatta ayakta kalabilmesinin yolu,

maliyet rekabetinden değer rekabetine geçiş yapmak, yani ucuzluk yerine kalite ve farklılık üretmektir. Üretim alanında konuşulan değişim, miktardan değere geçiştir. Bu, "Ne kadar çok üretirsek o kadar iyidir" mantığından çıkarak daha az ama katma değeri yüksek, farklılaşmış ve kaliteli ürünler üretmektir. Değişimin diğer unsurları, otomasyon, robotik sistemler ve yapay zekâ destekli planlama ile verimliliği artırmak, büyük partiler yerine küçük partilerde esnek ve hızlı üretim yapmak ve niteliksiz iş gücünden ziyade teknik bilgiye sahip, eğitimli kadroya geçiş yapmaktır. Bu dönüşüm tek tek değil, yan sanayici – imalatçı – perakendeci arasında ortak planlama ve işbirliği ile kolektif güçle yapılmalıdır.

Türkiye'nin artık ucuz üretim yaparak dünyada rekabet edemeyeceğinin temel nedeni, işçilik ve enerji maliyetlerinin ucuz olmaması ve ucuz üretim isteyen alıcıların çok daha düşük maliyetli ülkelere kaymasıdır. Bunun yerine kalite, farklılık, tasarım ve teknoloji koymalıyız.

-Şu an için devletten beklentileriniz nelerdir?

Şu an için devletten beklentiler; KOBİ'lere özel uygun maliyetli finansman sağlanması, ihracatçıya kur istikrarı, Eximbank benzeri destekler sunulması ve çek yasası gibi tahsilat sorunlarına çözüm getirecek düzenlemeler yapılmasıdır. Ayrıca, AB Yeşil Mutabakatı'na uyum için katma değerli ve sürdürülebilir üretime yönelik devlet destekli sertifikasyon ve dönüşüm programlarının hayata geçirilmesi beklenmektedir.

-Sektörünüzde ne kadarlık bir istihdam var ve bu istihdam önümüzdeki yıllarda da devam edebilir mi, büyür mü yoksa daralır mı?

Pandemi döneminde ani ve geçici bir arz artışı yaşandı ve bununla birlikte sektördeki işletmeler bu dönemde büyüyerek istihdamı artırdı. Ancak ne yazık ki bu durum geçici oldu. Şimdi yapılması gerekenin önce yavaş yavaş pandemi öncesi döneme dönmek, sonra da katma değeri yüksek ürünler üreterek yeni dünya düzenine entegre olmak. Gelecekteki iş gücü dönüşümü ise niteliksiz iş gücünden ziyade teknik bilgiye sahip, eğitimli kadrolar yönünde olacaktır. KOBİ'lerin tek başına bu dönüşümü yapamayacağını da eklemek isterim. Bu nedenle sektörün ayakta kalması için yan sanayici–imalatçı–perakendeci arasında ekosistem işbirliği ve kolektif güçle rekabet şarttır.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.