Buzul kaşifi yeni bilim seferlerine hazırlanıyor

TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Burcu Özsoy’un gündeminde, Türk bilim insanlarıyla kutuplara yeni bilim seferleri var. Yerli ve milli ekipmanları kutuplarda kullanmaya başladıklarını açıklayan Özsoy,  “deniz buzlarının” bilinmezine de bir Türk uydusunun ışık tutmasını umut ediyor.
12.04.2022 12:40 GÜNCELLEME : 12.04.2022 12:40

PARA RÖPORTAJ/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Türkiye'nin Ulusal Kutup Seferleri'nin başında yer alan Prof. Dr. Burcu Özsoy, 17 yıldır "Beyaz Kıta" olarak bilinen Güney Kutbu'na yönelik bilimsel çalışmalarıyla dikkat çekiyor. "Buzulların kaşifi" olarak bilinen Prof. Dr. Özsoy'un araştırma konularının başında, iklim değişikliğinden en hızlı etkilenen ve bu etkisiyle iklim değişikliğini hızlandıran deniz buzları geliyor. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kutup Araştırmaları Enstitüsü (KARE) Müdürü, TÜBİTAK MAM Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Özsoy; 2017'den sonra gerçekleştirilen 1, 2, 3, 5 ve 6. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'nin lideri, 4, 5 ve 6. Ulusal Antarktika Bilim Seferi'nin koordinatörü…

Şu günlerde Özsoy'un öncelikli gündeminde Haziran-Eylül 2022 tarihleri arasında gerçekleşecek ikinci Ulusal Arktik Seferi'nin ve Ocak-Nisan 2023'te gerçekleşmesi planlanan Yedinci Ulusal Antarktika Bilim Seferi'nin hazırlıkları var. Yedinci Antarktika Bilim Seferi ile ilgili bilimsel proje çağrısının hala başvuruya açık olduğunu belirten Özsoy, projeleri desteklenen bilim insanlarıyla bu seferi gerçekleştireceklerini söyledi. Her yıl birbirinden çok farklı disiplinlerden projelere ev sahipliği yaptıklarını ifade eden Özsoy; tıp, eczacılık, biyoçeşitlilik, jeoloji, buzul bilim, deniz buzları, uzay araştırmaları gibi çok farklı alanlarda projelerin de gelecek yılki seferde yer alacağını kaydetti. Kutup Araştırmaları Enstitüsü olarak, yerli ve milli ekipmanların kutup bölgelerinde test edilmesini ve kullanılmasını sağladıklarını açıklayan Özsoy, bu kapsamda ASELSAN, HAVELSAN, TÜBİTAK SAGE gibi yerli teknoloji üreticilerinin ekipmanlarının kutup bölgelerinde kullanıma alındığını söyledi. Uyduların deniz buzlarının kapladığı alan konusunda tatmin edici veriler ortaya koyarken, kalınlığı konusunda yeterli bilgiyi sunamadığını belirten Özsoy, "Bu konuda hayalim, bir Türk uydusunun bu bilinmeze ışık tutacak şekilde çalışması" dedi.

Prof. Dr. Özsoy ile kariyer yolculuğu, kutup çalışmaları ve hedefleri üzerine söyleştik.

Sizi tanıyabilir miyiz? Çocukluk ve ilk gençlik yıllarınızdaki kariyer hayalleriniz neydi?

Gaziantep'te, mühendis bir baba ve mimar bir annenin ilk çocukları olarak dünyaya geldim. Bir kız bir de erkek kardeşim doğduktan sonra beş kişilik bir aile olduk. Gaziantep'te o zamanlar "İstanbul'da okumak" herkesin imrendiği bir şeydi. Benim ise kafamda askeri okullara girmek veya İstanbul'a gelip mühendislik okumak vardı.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği bölümünü kazandım. Bilimle uğraşmak istediğimi biliyordum, ancak hangi konuyla hangi alanla ilgili çalışacağımı bilmiyordum. Lisans eğitimim sırasında aldığım Uzaktan Algılama dersi, benim ilgimi çekmişti. Dünyayı uydulardan görmek, laboratuvarda çalışarak Ay'ı, Mars'ı araştırma fırsatı vardı. Yüksek lisans eğitimime uzaktan algılama konularında çalışmak için başladım. Danışman hocamın yönlendirmesiyle öncelikle uydu verilerini kullanarak denizlerde oluşan kirliliği araştırdım.

Uzaktan algılama konusunda belki de en bilinen organizasyon ABD'de bulunan NASA. Rotamı bu sebeple ABD'ye çevirdim. Doktoramı Teksas Üniversitesi'nde yaptım. Danışmanımın "Mars mı, Antarktika mı?" sorusu kariyerimde bir dönüm noktası oldu. Mars'a gitmek tabii ki ilgimi çekerdi, ancak bu olayın ömrüm boyunca gerçekleşmeme ihtimali daha yüksekti. Uzaktan algılama verileri yersel doğrulamayla kesinlik kazanabiliyor. Bu sebeple Antarktika başlığını seçerek buraya odaklandım.

Akademik başarı öykünüzün devamını da bizimle paylaşır mısınız?

Doktora çalışmamda NASA tarafından fırlatılan uyduların verilerinden faydalanarak Antarktika'yı inceliyordum. Bu çalışmam sırasında uyduların verileri planlandığı gibi alamadığını fark ettim. Hesaplamaları, karşılaştırmaları defalarca yaptıktan sonra da emin oldum. Bir konferansta bu bulgularımı, o uyduları üreten duayen insanlarla paylaştım. Yaptığım sunumu dinleyen yetkililer de haklılığımı fark edip beni NASA'ya davet ettiler. Bu başarı, 2006'da Antarktika'ya gitme fırsatımı yarattı. ABD'nin McMurdo istasyonuna giden ekipte yer aldım ve uydu verilerini yersel olarak doğrulamak için çalışmalarımı gerçekleştirdim. Antarktika ile fiziken ilk tanışmam da böyle gerçekleşti.

Peki yurt dışında devam etmeyi hiç düşünmediniz mi?

ABD'de geniş araştırma imkanları ve birçok fırsata erişim imkânım oldu. Ancak bunları sadece kendime saklamak veya ABD'de kullanmaktansa, çok sevdiğim ülkeme dönüp, bilgi birikimimi, öğrendiklerimi, bağlantılarımı kullanarak ülkeme faydalı olabileceğimi düşündüm. Türkiye'ye dönüş yaptım. O zaman tanıştığım birçok yabancı araştırmacıyla hala iş birliğiyle çalışmalar yapıyorum. Ancak Türkiye'de bugüne kadar 100'e yakın bilim insanımızı Antarktika'ya ulaştıracak yolu, Cumhurbaşkanlığımız, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, İstanbul Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK ile açmış olmaktan gurur duyuyorum.

İTÜ PolReC'in kurulma amacı ve daha sonra Cumhurbaşkanlığı himayelerine geçiş sürecinden bahseder misiniz?

İstanbul Teknik Üniversitesi Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (İTÜ PolReC), Türkiye'de kutup araştırmaları konusunda bir çatı kuruluş, bir iletişim noktası olması için kuruldu. Bu görevini de 2015'ten 2019'a kadar başarıyla sürdürdü. İlk üç Antarktik bilim seferi ve ilk Arktik bilimsel araştırma seferi de İTÜ PolReC koordinasyonunda gerçekleştirildi. Tüm zorlukları ve tecrübe eksikliğini gece gündüz demeden çalışan, yorulmayan, öğrenmeye açık ve cesur bir ekip ile aştık. 2016 ve 2017'de ise Cumhurbaşkanlığımızın ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve birçok kurum ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı toplantılarda, çalışmalarımız milli çıkarlarımız doğrultusunda yürütülecek "Antarktika Bilimsel Araştırma Üssü Projesi" adıyla devletin en üst seviyesi olan Cumhurbaşkanlığımızın himayelerine alındı. Bu, ülkemizin kutup araştırmaları konusunda dönüm noktası oldu. O tarihten günümüze kadar altı Ulusal Antarktika Bilim Seferi gerçekleştirildi, Antarktika'da kamp yerleşkemiz konuşlandırıldı, süreklilik ve başarı daimi kılındı.

Antarktika'ya kaç kez gittiniz ve her bir seyahat süresi ortalama kaç gündü? Ekipler genelde kaç kişi oluyor?

İTÜ PolReC ulusal koordinasyon görevini 2019'da, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü'ne (KARE) devretti. Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Ulusal Antarktika Bilim Seferleri de KARE tarafından koordine edildi. 2021'de pandeminin tüm zorluklarına rağmen küçük bir ekip ile seferimiz yine gerçekleştirildi. Altıncı Ulusal Antarktika Bilim Seferi Ekibi 8 Mart 2022'de Türkiye'ye döndü. 2005'ten bugüne kadar yedi defa Antarktika ve iki defa da Arktik'te bulundum. Bu seferlerimiz genellikle yaklaşık 30 günü kutup bölgesinde olmak üzere 40-50 gün civarında sürdü. Kutup seferlerimiz genellikle 20-25 kişi aralığında bir ekiple gerçekleşiyor. 2018'den beri bu ekibin çoğunluğunu TÜBİTAK tarafından açılan bilimsel proje çağrılarında desteklenmeye hak kazanan projelerin araştırmacıları oluşturuyor. Buna ek olarak, sefer lideri ve yardımcıları, sefer tıp personeli, çevre zabiti gibi lojistik/yönetim personeli de bütün seferlerimizde yer alıyor.

Siz ve ekibiniz fiziksel olarak kutup koşullarıyla nasıl başa çıktınız? Orada, en çok özlediğiniz şey ne oldu?

Zorlu koşullara hazırlığın belki de en önemli boyutu, zihinsel hazırlık. Zihinsel hazırlık süreci, bireysel olmasına rağmen bu konudaki tecrübesi olan ekibimiz ve Ege Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümünün destekleri ile hazırlanıyor.

Yine sefer ekibi, Türkiye Dağcılık Federasyonu tarafından organize edilen bir eğitime tabi tutuluyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin tecrübeleriyle sağlık kontrolleri yapılan ekip, sağlık açısından sefere uygunluğu tespit ediliyor ve yine buradan bir sağlık personeli, sefer boyunca ekibe eşlik ediyor. Uzun yıllardır edinilen tecrübelerle ekibin tüm kıyafetleri Türkiye'de üretiliyor. Yine ekibin donanım, sarf, gıda gibi diğer lojistik ihtiyaçları da imkanlar dahilinde bölgeye ulaştırılıyor.

Her türlü zorluğuna rağmen oraya gidip, Türk bayrağını göndere çekmek, orayı bize ev gibi hissettiriyor diyebilirim. Ekibin birbiriyle uyumu, yardımlaşması da saha çalışmalarını daha kolay hale getiriyor. Ben bir anne olarak orada olduğum günlerde en çok oğlumu özlüyorum. Sanırım birçoğumuz için de aile en çok özlenen şey diyebilirim. Seferlerde ailemizle iletişimimiz genellikle haftalık 5-10 dakika ile sınırlı olacak şekilde, uydu telefonu bağlantısıyla gerçekleşiyor. Gecikmeli ve düşük kalitede bir görüşme bile bize mutluluğu getirebiliyor.

Hedefleriniz, projeleriniz, alanınızla ilgili hayallerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Önceliğim; tabii ki sürdürmekte olduğumuz "Antarktika Bilimsel Araştırma Üssü Projesi" kapsamında istasyonumuzu kurmak, Türkiye'yi Antarktika Antlaşması'nda "danışman üye ülke" statüsüne çıkarmak ve her yıl düzenlenen seferlerle Türk bilim insanlarına kutup bölgelerinde araştırma imkanı sağlamak.

Araştırma konularımın başında, iklim değişikliğinden en hızlı etkilenen ve bu etkisiyle iklim değişikliğini hızlandıran deniz buzları geliyor. Yüksek enlemlerde denizin donmasıyla oluşan deniz buzları, hem yansıtıcılığıyla hem okyanus ve atmosfer arasında bir bariyer olmasıyla hem de donarken deniz suyunun fiziksel parametrelerini etkileyerek oluşturdukları akıntılarla küresel iklim sisteminin çok önemli bir parçası. Bu oluşumlar ayrıca denizcilik ve deniz dibi kaynaklarına erişim konusunda da belirleyici rol oynuyor. Bilimsel çalışmalar deniz buzlarının kapladığı alanın ve kalınlıklarının her yıl azaldığını gösteriyor. Ancak çok büyük bir alana yayılan deniz buzlarının tamamını yersel olarak incelemek mümkün değil. Bu sebeple uydu verilerine başvuruluyor. Uydular ise deniz buzlarının kapladığı alan konusunda tatmin edici veriler ortaya koyarken, kalınlığı konusunda yeterli bilgiyi sunamıyor. Doktoramdan bu yana çalışmalarımın temelini de bu bilinmezlik oluşturuyor. Bu konudaki hayalim ise bir Türk uydusunun bu bilinmeze ışık tutacak şekilde çalışması.

Açıklamalarınızda Güney Kutbu'nda yapılan araştırmaların dünyanın geçmişine de ışık tutacağını belirtiyorsunuz. Tam olarak neyi kastediyorsunuz?

Antarktika üzerindeki buzullar, bir yıllık (almanak) gibi ve her geçen yıl bu yıllığa yeni sayfalar ekleniyor. Aynı bir ağacın yaş halkaları gibi buzulların üzerine eklenen katmanlar, o yıla dair atmosferik verileri, atmosferdeki parçacıkları ve iklim koşullarını içinde barındırıyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda elde edilen en eski buzulun yaklaşık 2.7 milyon yıl öncesine dair kayıtları barındırdığı biliniyor. Yani, modern insandan 2.4 milyon yıl öncesi. İklimin geçmiş ve güncel parametrelerine bakarak geleceği modelleyerek tahmin edebiliyoruz.

"YERLİ VE MİLLİ EKİPMANLAR KUTUP BÖLGESİNDE TEST EDİLİYOR"

TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü'nün (KARE) asli işlerinden biri dünyanın en izole, en zorlu, en ücra bu bölgelerinde yapılacak çalışmaların hazırlanması. Türkiye'nin kutuplar konusunda temsil edildiği tüm organizasyonların takibini de 11 kişilik KARE ekibi diğer paydaşlarla birlikte gerçekleştiriyor.

Türkiye içinde sürdürdüğümüz toplumda farkındalık çalışmaları ise yılın tamamında neredeyse tüm şehirlerimizde devam ediyor. KARE olarak kutup bölgelerinde uzun süreli bilimsel gözlem projelerimizi sürdürürken, yurt içi ve yurt dışındaki proje çağrılarından faydalanarak araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Bir diğer önemli görevimiz ise yerli ve milli ekipmanlarımızın kutup bölgelerinde test edilmesi ve kullanılmasını sağlamak. ASELSAN'ın ürettiği el telsizleri, sabit merkez telsizi ve modüler telsiz tekrarlayıcı sistemi ile kampımızın bulunduğu Horseshoe Adası ve çevresinde büyük bir kapsama alanı elde ettik. Böylece bilimsel çalışmalarımızı kesintisiz olarak sürdürürken, anlık olarak tüm ekiple haberleşebilme kabiliyeti yakaladık. HAVELSAN'ın ürettiği Küresel Konumlandırma Sistemi ise bu yıl Antarktika'da ilk defa test edildi. Ortamın zorlu koşullarına rağmen sürekli olarak konum bilgisini sağlayan bu ekipmandan elde edilen veriler, aynı zaman küresel iklim değişikliğinin atmosferdeki ve buzullardaki etkileri konusunda da bize bilgiler sunuyor. TÜBİTAK SAGE'nin ürettiği ısıl piller ise kampımızda acil bir durumda kullanılmak üzere konuşlandırıldı. Bu uzun ömürlü piller, hem ürettikleri elektrik enerjisi hem de bu sırada açığa çıkan ısı ile Antarktika'da acil durumlarda elektriğin yanı sıra kar ve buz eriterek içme suyu üretilmesine ve kampın ısıtılmasında kullanılacak.

"TÜRK ANTARKTİK ARAŞTIRMA İSTASYONU'NUN TEMELİ 2023'TE ATILACAK"

Pandeminin lojistik ve ekonomik olumsuz etkilerine rağmen 2023'te Türk Antarktik Araştırma İstasyonu'nun temellerini atmak üzere hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. 2021'de istasyonun kapsamlı çevre etki değerlendime raporunu, Antarktika Antlaşması taraf ülkelerine sunmuş ve olumlu görüşlerini almıştık. Bu yıl da çevre etkisiyle ilgili planladığımız bazı ölçümler ve örneklemeler gerçekleştirildi. Antarktika'da şu an aktif olarak çalışan 29 ülkeye ait 76 istasyon mevcut. 1904'ten beri aktif olan istasyonlardan, 2020'de yenilenen modern istasyonlara kadar geniş bir yelpaze bu. Türk Antarktik Araştırma İstasyonu da teknolojinin son imkanlarından faydalanılan, örnek bir tesis olarak karşımıza çıkacak.

"ARTAN SERA GAZLARI DÜNYANIN ISISINI ARTIRIYOR"

Jeolojik araştırmalar dünyamızın şu ana kadar beş büyük buzul çağının yaşadığını ortaya koyuyor. Yani 4.5 milyar yıl içerisinde birçok buzul maksimumu yaşandı. Ancak araştırmalarda atmosferin içeriğine dair en eski kayıtlar buzullardan sağlanan 800 bin yıl öncesine dair olanlar. Son 800 bin yılda ise karbondioksitin en yüksek olduğu dönem maalesef günümüze denk geliyor. Yapılan modellemelerde ise bu miktarın daha da artacağı tahmin ediliyor. Son 800 bin yıllık verilerde dünyanın ısısının ise bu karbondioksit miktarı ile doğru orantılı ilerlediğini görebiliyoruz. Artan sera gazlarının dünyanın ısısını artırdığını söylememiz mümkün. Ancak dünyanın konumu, eğikliği gibi insan kaynaklı olmayan diğer etkileri göz ardı etmememiz gerekiyor. İklim değişikliğiyle ilişkili olarak gelecek yıllara dair modellere baktığımızda, değişen sadece hava sıcaklığı değil; yağış rejimleri, rüzgarlar, akıntılar ve tarımsal faaliyetler gibi birçok şey.

BİZE ULAŞIN