Çevreye duyarlı tüketici “Greenwashing” ile kandırılıyor mu?

Tüm dünyada her geçen gün artan çevre sorunları, iklim krizi, doğal yaşam alanlarının bozulması ve buna bağlı olarak gelişen çevre bilinciyle birlikte artan bilinçli tüketim, birçok alışkanlığın da yeniden oluşmasına, tüketim şekillerinin değişmesine yol açtı. Geri dönüştürülebilen, çevre dostu ürünlerinin kullanımına dair önemli bir farkındalık gelişirken diğer yanda şirketler büyümek, marka imajını güçlendirmek ve rakiplerinden ayrışmak için aslında kökeni eskilere dayanan “Yeşil Aklama” (Greenwashing) kavramını yeniden gün yüzüne çıkardı.
06.12.2022 13:53 GÜNCELLEME : 07.12.2022 00:00

Yeşil aklama; şirketlerin ve çeşitli kuruluşların eksik veya yanlış beyanlarda bulunarak çevreye duyarlı mal ve hizmet ürettikleri konusunda kamuoyunu yanıltmaları olarak tanımlanıyor. Bu "ekoloji sömürüsü" nün bir sonucu olarak tüketiciler, sürdürülebilir, organik ya da geri dönüştürülebilir tercihler yaptıklarına inanırken aslında durum tam tersi şekilde gelişebiliyor. Çevre duyarlılığı olan tüketiciler anılan ürünlere, daha yüksek rakamlara ulaşırken, büyük ve bilindik şirketlerin çevreye duyarlı üretim yaptıkları yönündeki gerçeğe aykırı iddiaları, gerçekten yeşil üretim yapan küçük ve orta boyuttaki şirketlerin bu avantajını elinden alarak yeşil ekonomiye de darbe vurmakta. Sonuç olarak yeşil aklama hem tüketicilerin güvenini zedelemekte hem yeşil ekonominin gelişmesini engellemekte hem de çevresel problemlere karşı duyarlılık oluşmasının önüne geçmekte.

YAK Avukatlık Ortakları Hande Yayla Oğuzülgen, Buket Altufan Ulu ve Özge Konukçu'nun aktardıklarına göre, bir açıklamanın yeşil aklama çerçevesine girip girmediğinin tespiti uzun yıllar tartışılmış, buna rağmen sınırları tam olarak belirlenememiştir. Bu husustaki çalışmalardan birini gerçekleştiren ABD Federal Ticaret Komisyonu, aldatıcı çevresel reklamların tespitine yönelik değerlendirme ölçütleri yayımlamıştır. Söz konusu kıstaslara göre yeşil aklama: hakikatle örtüşmeyen, biri yanlış olan birden fazla yoruma dayanan, ilgili bilgileri hariç tutan, asıl itibarıyla doğru olmakla birlikte yanlış izlenim yaratan sahte kanıtlamalara dayanan açıklamalar şeklinde karşımıza çıkabilmekte. Örneğin bir markanın eskisinden yüzde 50 daha fazla geri dönüştürülebilir ürün ürettiğini iddia etmesi fakat gerçekte geri dönüştürülebilirdik oranının %2 den %3'e çıkması, teknik olarak doğru olsa da yanıltıcı niteliği gereği yeşil aklama kapsamına girer.

Türk hukukuna baktığımızda da Avrupa Birliği, İngiltere ve Amerika'da olduğu gibi yeşil aklamaya yönelik özel bir düzenlemenin yer almadığını görmekle beraber konunun Tüketici Hukuku ve Şirketler Hukuku kapsamında incelenmesi mümkündür.

Zira 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 61.maddesinde ticari reklamların doğru, dürüst, genel ahlaka ve kamu düzenine uygun olması gerektiği belirtilmiş; tüketiciyi aldatıcı, onların tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar edici reklam yapılması yasaklanmıştır.

Türkiye'nin iklim kriziyle mücadeleye ciddiyetle yaklaşmaya başlaması, daha net ve zorlayıcı müeyyidelerin uygulanması "Greenwashing"i durdurmakta birincil aracımız olabilir. O zamana kadar tüketiciler olarak ürün tercihlerimizi gerçekleştirirken ürünün görünüşünü değil içeriğini göz önüne almamız, markayı tek yönüyle değil fiziksel, ekonomik ve sosyokültürel yönleriyle de değerlendirmemiz önem arz edecektir.

BİZE ULAŞIN