Denizleri koruyan adam

Akdeniz foku, kum köpekbalıkları, vatozlar ve deniz çayırlarının nesli tükenmeye başladı. Küçük balıkçılık ise gün geçtikçe azalıyor. Akdeniz Koruma Derneği (AKD) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ali Kızılkaya, Gökova Körfezi, Datça-Bozburun, Köyceğiz-Dalyan, Patara ve Kaş-Kekova bölgelerinde koruma çalışmalarını sürdürüyor.
30.03.2024 14:01 GÜNCELLEME : 01.04.2024 00:00

PARA RÖPORTAJ/ AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT ZOR Kıyı ve Liman Mühendisi olan Akdeniz Koruma Derneği (AKD) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ali Kızılkaya, Pasifik Okyanusu'nda on yılı aşkın süre, deniz koruma alanları projelerinde araştırmacı ve sualtı fotoğrafçısı olarak çalışmış. Özellikle Akdeniz Bölgesi'nde hem yerel, hem de uluslararası düzeyde çeşitli projelere imza atan Kızılkaya, Goldman Environmental Prize olarak bilinen dünyanın en büyük çevre ödülü "Yeşil Nobel"in de sahibi. 2012 yılında Akdeniz Koruma Derneği'nin kurucuları arasında yer alan ve uzun süredir de Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapan Kızılkaya, Gökova Körfezi Balıkçılığa Kapalı Deniz Koruma Alanları Projesi ile yerel halka koruma ve izleme konusunda inisiyatif verilen "Deniz Koruma Alanları" ve "Balıkçılık Yönetimi" üzerinde geniş paydaşlı ortak yönetim modelleri üzerinde projeler yürütüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'yla birlikte çalışmalar yürüten derneğin şu anda 400'e yakın üyesi var. Datça-Bozburun, Fethiye-Göcek, Kaş-Kekova sınırları içerisinde hassas türlerin korunabileceği alanların oluşturulabilmesi için çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Kızılkaya, Akdeniz foku, köpekbalıkları, vatozlar ve deniz çayırları gibi hassas türlerin yaşadığı alanların koruma altına alınması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Akdeniz Koruma Derneği (AKD) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ali Kızılkaya ile bir araya gelerek, Türkiye'nin Akdeniz Bölgesi'ndeki canlıların korunması, iklim değişikliğinde yaşanan sorunları, koylarda keşfedilen canlıları ve bunları nasıl koruma altına aldıkları gibi pek çok konuyu konuştuk…

Akdeniz Koruma Derneği (AKD) ne zaman kuruldu? Ne gibi sosyal sorumluluk işleri yapıyorsunuz?

Akdeniz Koruma Derneği (AKD), 2012 yılında İzmir'de kuruldu. Deniz ve kıyısal ekosistemlerin ve özellikle nesli tehdit altındaki türlerin korunması için ülkemizde deniz koruma alanlarının oluşturulması ve etkin bir şekilde yönetilmesi amacını güden çalışmalar yapıyoruz. Kurulduğu günden bu yana dernek başkanlığını yürütmekteyim.

Özellikle Akdeniz'in korunması adına pek çok çalışma gerçekleştiriyorsunuz. Bu çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

AKD öncelikle Gökova Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) içerisinde balıkçılığa kapalı koruma alanlarının sağlanması ve bu alanların korunması konusunda çalışmalarla işe başladı. Derneğin kurduğu "Deniz Koruyuculuğu" sistemi, korunan alanların aktif şekilde hızlı botlar ve koruyucularla korunması görevini de üstlendi. Bu sayede korunan alanlarda çok ciddi miktarda balık artışı ve ekosistemin iyileşmesi başladı.

Boncuk Koyu, Karia Yolu gibi önemli korunan noktalar var. Bunun gibi Akdeniz'de korunan başka yerler de var mı?

Boncuk Koyu, Gökova ÖÇKB içerisinde koruma altına alınan ve sonrasında genişletilen, kum köpekbalıklarının üremek için geldikleri çok özel bir alan. Koyda sualtı ve su üstündeki izleme kameralarımız ile köpekbalıkları, deniz çayırları ve balık popülasyonlarını izliyoruz. Her yıl bir öncesine göre daha fazla köpekbalığının bölgeye geldiğini gözlemekteyiz. Gökova Körfezi projemizin başarıları ve aldığı ödüllerden sonra, Datça-Bozburun ÖÇKB, Fethiye-Göcek ÖÇKB ve Kaş-Kekova ÖÇKB sınırları içerisinde de hassas türlerin korunabileceği alanların oluşturulması için çalışmalar yürütmekteyiz.

Koruma altına alınması gereken başka alanlar nereler?

Bütün Akdeniz'in kâğıt üzerinde korunan miktarı yüzde 8.3. Gerçekte bizim gibi botlarla ve korucularla korunan kısmı ise yüzde 0.04, yani çok ama çok az bir alan. Öncelikle Akdeniz foku, köpekbalıkları, vatozlar ve deniz çayırları gibi hassas türlerin yaşadığı alanların koruma altına alınması gerekiyor. Bu alanların etkili olabilmesi için bilimsel olarak belirlenmiş en küçük boyutunun 4 kilometrekare olması öneriliyor. Yine farklı habitatların bulunduğu alanların birbiriyle de çok uzak olmaması gerekiyor ki bir koruma koridorundan bahsetmek mümkün olsun.

Sadece deniz değil, karasal alanda da koruma çalışmalarınız var. Marmaris Semenderi, Likya Orkidesi gibi... Bunlardan da bahseder misiniz?

Türkiye'de kıyı bölgelerimizde 1988 yılında kurulmaya başlanan Özel Çevre Koruma Alanları var. Gökova Körfezi, Datça-Bozburun, Köyceğiz-Dalyan, Patara ve Kaş-Kekova gibi. Bu alanlar genel itibarıyla kıyısal peyzajın korunması amacıyla kurulmuş. AKD, denizel alanlarda yaşayan canlıların da korunabilmesi için deniz alanlarında insan aktivelerinin kısıtlandığı koruma alanları yaratılması amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'yla birlikte çalışmalar yürütüyoruz.

Türkiye denizler adına çok önemli bir coğrafyaya sahip. Ancak küresel ve iklim koşullarının değişmesi, doğanın dengesini bozmaya başladı. Bu durum bizi nasıl tehdit ediyor?

Doğu Akdeniz, dünyanın diğer bölgelerine göre çok daha hızlı ısınıyor. Her sene yaz aylarında gelen aşırı sıcaklık dalgaları ve deniz suyundaki sıcaklık artışları bunu çok net gösteriyor. 2019 yılında yaşadığımız orman yangınları, ileriki yıllarda da benzerlerine tanık olacağımızın bir göstergesi. Yangınlarla mücadele konusunda Türkiye, 2019'a göre çok daha tedbirli ve eğitimli bir noktada. Deniz suyu sıcaklıklarını yüzeyden 40 metre derinliğe kadar izliyoruz. Her yıl yaz aylarında derinlere doğru sıcaklık artışları devam ediyor. Özellikle 2023, bir önceki seneden dört derece daha sıcak geçti suların altında… Bu çok sayıda Kızıldeniz kökenli istilacı türün yaşayabildiği alanların daha da artmasına sebep oluyor.

Balıkların tüketilmesi konusunda çalışmalarınız halen devam ediyor mu?

Son beş yıldır Kaş-Bodrum arasında küçük ölçekli balıkçılarla yaptığımız çalışmalarda ortaya çıkan önemli bir sonuç var. Balıkçıların yakaladığı balığın yüzde 36'sı Kızıldeniz kökenli istilacı balıklar. Bu rakamın önümüzdeki yıllarda daha da artmasını bekliyoruz. Bu balıkların çoğu mesela aslan balığı gibi yenebilir lezzetli türler. 2015 yılından bu yana bu balıkların tüketilmesi konusunda çalışmalar yürütüyoruz. Son iki yılda 15 tondan daha fazla istilacı balığı balıkçılardan satın alıp restoranlarda tüketilmesini sağladık. Bu balıklar, Akdeniz'in yerel balıkları üzerinde ciddi baskı yaratıyor. Dolayısıyla bu türleri tüketmemiz doğa açısından çok önemli.

Peki, denizleri nasıl korumalıyız? Nelere dikkat etmeliyiz?

Öncelikle yeteri derece büyüklükte deniz koruma alanlarının kurulması, işaretlenmesi ve kullanıcılarda farkındalık oluşturulması gerekiyor. Yaz sezonunda çok sayıda özel ve ticari teknenin denizler üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Öncelikle teknelerin demir ve zincirleri dipteki deniz çayırlarına ve diğer canlılara çok zarar veriyor. Teknelerden kaynaklı sıvı ve katı atıkların yarattığı sorunlar artık turizmi baltalayacak boyutlara kadar geldi. Aşırı ve yasadışı balık avcılığı stokları ve türleri yok olma sınırına kadar gelmiş durumda. Koruma alanları, türlerin nefes alabileceği son alanlar. Akdeniz'de açık denizlerde koruma alanları ilan edilen yerler var. Türkiye'nin de Finike açıklarında Finike Deniz Dağları ÖÇKB'si var. Ama diğer açık deniz alanları gibi buralarda herhangi bir yönetim, yasaklama veya koruma faaliyeti bulunmuyor. Gözlerden uzak kalan aklımızdan da uzakta kalıyor maalesef.

Akdeniz coğrafyasında keşfedilen canlılar oldu mu?

Akdeniz foku, dünyanın en nadir deniz memelilerinin başında geliyor. Bu türün yaşam alanları uluslararası kanunlarla koruma altında. Yine çok sayıda köpekbalığı ve vatoz türünün de nesli kritik derecede tehdit altında ve avlanmaları yasak. Türkiye'de sadece Boncuk Koyu kum köpekbalıklarının korunması için koruma altına alındı. Diğer türlerin yaşadığı belirli alanların da korunması gerekiyor. Yine orfoz Akdeniz'e özgün bir balık ve sayısı her geçen gün azalıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'mız bu türün her türlü avcılığını, satışını ve tüketilmesini kanunen yasakladı.

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) ile işbirliği çerçevesinde mi çalışıyorsunuz?

IUCN ile izlediğimiz türler ile ilgili verilerimizi paylaşıyoruz. IUCN tarafından geliştirilen istilacı türleri takip eden bir telefon uygulamasını Türkçeleştirdik.

Korunan alanların içerisinde ve dışarısındaki balık türlerinin biyokütlesini, izlediğimiz Akdeniz foklarını, kum köpekbalıklarını, deniz çayırlarını ve sosyo-ekonomik verilerin hepsini raporluyoruz.

Kadın balıkçılar için güzel bir araştırmanız var. Kaç kadın Türkiye'de balıkçılık yapıyor? Balıkçılık mesleği Türkiye'de artıyor mu?

Gökova Körfezi ve Datça-Bozburun bölgelerinde profesyonel olarak balıkçılık yapan kadınlarımız var. Eşlerine yardım etmek için bu mesleğe başlayan kadınlarımız sonrasında profesyonel belgeye sahip olarak balıkçılık yapmaya başlamışlar. Bu kadın balıkçılara destek vermek aşamasında projeler gerçekleştirdik. İstilacı balıkları onlardan satın alarak buna devam ediyoruz. Türkiye'nin diğer alanlarında da sayıları çok az da olsa kadın balıkçılar var. Her geçen sene balığın azalmasıyla birlikte kadın balıkçılarımızın sayısı da azalıyor. Aslında bu sadece kadınlara özgü bir durum değil. Küçük balıkçılık gün geçtikçe azalıyor. Çoğu yerde yaş ortalaması 50'nin üzerinde.

Sivil Toplum Kuruluşu olarak görev yapıyorsunuz. Bir destekçiniz, sponsorunuz veya iş ortaklarınız var mı?

İngiltere'de Fauna Flora Vakfı kurulduğumuz günden beri ortağımız ve destekçimiz. Onun dışında Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve başka uluslararası fon veren kurumlardan da farklı dönemlerde projeler alıyoruz.

Derneğe nasıl üye olunur? Gönüllülük esasında mı yapılıyor? Şu anda kaç üyeniz var?

Derneğimize web sitemizde yer alan üyelik formu üzerinden üye başvurusunda bulunulabiliyor. Üye başvurusunu takiben yönetim kurulu onayı sonrasında üyelik süreci tamamlanıyor. Üyelik aidatı ise senelik 100 TL. Gönüllü başvuruları da aynı şekilde web sitesi üzerinden alınıyor. Saha çalışmalarımız alanında uzman ekip arkadaşlarımızla gerçekleşiyor. Uzmanlık gerekmesinin yanı sıra çoğu zaman riskin olduğu ortamlarda çalışıyoruz. Gönüllü desteğini daha çok ofis işlerinde ve farkındalık etkinliklerinde değerlendirebiliyoruz. Şu anda 400'e yakın üyemiz bulunuyor.

Şu anda özellikle üzerinde çalıştığınız konular var mı? Çalışmalarınızı yabancı ülkelerle de paylaşıyor musunuz?

Üyesi olduğumuz Akdeniz Deniz Koruma Ağı (MedPAN) ve diğer fon sağlayan kurumlarla çalışmalarımızı paylaştığımız gibi, belirli aralıklarla bilimsel ve popüler yabancı makaleler ile de yaptığımız çalışmaları uluslararası platformda paylaşıyoruz. Kazandığımız ödülleri aldığımız kurumların da iletişim ağı içerisinde, diğer uluslararası STK'lar ile sürekli iletişim ve işbirliği içerisindeyiz. Yıl içerisinde farklı ülkelerde düzenlenen forumlar ve toplantılarda sunumlar yapıyoruz. Her sene çok sayıda yabancı sivil toplum örgütü ve yöneticilere ev sahipliği yapıp projelerimizi de gösteriyoruz.

Bu işe bir de ekonomik açıdan bakmak isteriz. Yapılan çalışmalar, gerekli malzemeler, bunları nereden temin ediyorsunuz?

Her projenin alındığı fonda malzemeden çalışmalara kadar detaylı bütçe kalemleri var. Yapılan çalışmalar bu bütçelerden karşılanıyor. Projelerin süreci 2 ila 5 yıl arasında değişiyor. Bu dönemlerin sonuna doğru yapılan işlerin kesilmemesi için yeni projeler ve fonlar yaratmaya çalışıyoruz.

Yeşil Nobel'in sahibi

Yeşil Nobel her yıl ABD'de verilen ve Goldman Environmental Prize olarak bilinen dünyanın en büyük çevre ödülü. 2023 yılında ilk kez Türkiye'den Akdeniz Koruma Derneği (AKD) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ali Kızılkaya'ya verildi. Sosyal sorumluluk çerçevesinde yürüttüğü projeler sadece Türkiye'de değil, dünyada da ses getiriyor.

Nedir bu deniz koruyuculuğu sistemi?

Türkiye'de ilk kez AKD tarafından geliştirilen bu sistem, Gökova Körfezi'ndeki Balıkçılığa Kapalı Alanların (BKA) koruma etkinliğinin artırılması için 2013 yılında uygulamaya başlandı. Deniz Koruyuculuğu Sistemi yereldeki kıyı balıkçısını korumanın ön saflarına yerleştirilen bir uygulama. Küçük ölçekli kıyı balıkçıları, denizel biyoçeşitliliğin ve balıkçılığa kapalı alanların korunmasında ve sürdürülebilir balıkçılık faaliyetleri konusunda kilit paydaş olarak konumlandırılmış. Bu sayede balıkçıların geçim kaynaklarına sahip çıkabilmesi ve yönetim sürecinin önemli bir parçası olması sağlanıyor. Balıkçılığa Kapalı Alanlarda karşılaştıkları yasa dışı faaliyetleri (avcılık, uygunsuz tekne bağlama, denize atık boşaltma, vb.) kaydederek, tutanaklarıyla birlikte oluşturulan iletişim ağı üzerinden İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yerel birimlerine rapor ediliyor.

Yenilebilir balık türlerini keşfediyor

Akdeniz Koruma Derneği, 2015 yılından bu yana istilacı olarak da adlandırılan yeni balık türlerinin izlenmesi için çalışıyor. Orfoz, lahos gibi alan savunma özelliği bulunan, denizlerimiz için önemli türlerin korunması, popülasyonlarının artması için Balıkçılığa Kapalı Alanlarda Deniz Koruyuculuğu Sistemi'ni uyguluyor. Yenebilir yeni balık türlerinin sofralara dâhil olması için Türkiye'nin farklı yerlerinden gönüllü şeflerle birlikte hareket ediyor. Böylece Aslan balığı başta olmak üzere yenebilir olan yeni türler, birbirinden farklı tariflerle İstanbul, İzmir, Ankara, Bodrum, Akyaka, Göcek ve Kaş'ta bulunan restoran menülerinde yer almaya başladı. Yeni balık türlerinin dağılım hızı ve popülasyonu hakkında bilgi edinmek için üniversitelerle iş birliği kurarak stok analizi ve aslan balığının beslenme davranışını belirlemek için çalışıyor.

BİZE ULAŞIN