Enerjide oyun yeniden kuruluyor -2-

Rusya’nın vanaları kısmasıyla Avrupa “soğuk ve zorlu bir kışa” hazırlanırken, enerjide dengeler değişiyor. Savaşın tetiklediği enerji arz güvenliği sorunu, “yerli ve yenilenebilir enerji” kaynaklarına yönelme yarışını hızlandırıyor. (İkinci Bölüm)
26.09.2022 20:58 GÜNCELLEME : 27.09.2022 00:00

PARA ENERJİ/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Enerjide oyunun kuralları yeniden yazılıyor. Rusya'nın doğalgaz vanalarını kısmasıyla Avrupa zorlu bir kışa hazırlanırken, savaşın tetiklediği "enerji arz güvenliği" sorunundan tarihi dersler çıkarılıyor. (İkinci Bölüm)

"BÜYÜMEYİ YAVAŞLATABİLİR"

Tera Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, Avrupa'da enerji krizinin Türkiye'yi de olumsuz etkileyeceği görüşünde. Türkiye'nin ekonomik yapısı gereği ihracat gelirinin euro, ithalat sonucu masrafının dolar olduğunu vurgulayan Erkan, bu durumun Türkiye'nin net ihracatını olumsuz etkilediğini kaydetti. Dış talep ve net ihracattan gelen katkının azalmasının ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olabileceğine değinen Erkan, "Küresel arz şoklarından gelebilecek fiyat riskleri, enflasyon tahminlerini halen temkinli zemine oturtmamıza neden oluyor. Doğalgaz ve elektrik zamlarının TÜFE üzerinde direkt etkisi olacak ve üretici fiyatları üzerinden de aylara yayılan bir etkisi görülecek" dedi.

3. Göz Danışmanlık CEO'su Hikmet Baydar, Avrupa'daki enerji krizinin Türkiye'de üretime ve ihracata olası yansımalarını değerlendirdi. Avrupa'daki firmaların enerji krizi nedeniyle ara malı talebinin daralacağını ve bu çerçevede Türkiye'den Avrupa'ya yapılan ara malı ihracatının olumsuz etkileneceğini dile getiren Baydar, "Ancak ülkemizin KOBİ tarzı üretim yapması, butik tarzda siparişlere cevap vermesi ve lojistik fırsatlar nedeniyle durgunluk ve üretim düşüşü yaşayan Avrupa'nın daha çok orta segment ürünlere yönelik talebini çekebilir. Türkiye bu ürünleri ürettiği için krizden karlı olarak çıkabilir" diye konuştu.

"TALEP KAYMASI OLABİLİR ANCAK…"

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Avrupa enerji krizi sebebiyle çelik ürünlerinde talebin Türkiye'ye kaymasının söz konusu olabileceğini ifade etse de bunun için Avrupa Birliği (AB) tarafından halen uygulanmakta olan kotalarda esneme yapmasına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Mevcut durum itibarıyla kotaların büyük kısmı açıldıktan sonraki bir hafta içerisinde dolduğunu vurgulayan Yayan, "Dolayısıyla böyle bir fırsatın olup olamayacağı, Avrupa Komisyonu'nun göstereceği esnekliğe bağlı. Ayrıca yüksek enerji maliyetleri sebebiyle ihracat piyasalarında rekabetçi şartlarda teslimat yapabilmek için, Türk çelik sektörünün vereceği fiyatların piyasanın kabul edeceği seviyelerde olup olmayacağı hususu da şu anda çok net görünmüyor. Bunun için özellikle elektrik fiyatlarına yapılan yüzde 50 zam sonrasında, yeni fiyat dengelerinin oluşmasına ve bu fiyat dengeleri kapsamında piyasalarda yer bulunmasına ihtiyaç duyuluyor. Her ne kadar Avrupa'da bazı çelik üreticileri faaliyetlerini durduruyor ise de başta otomotiv sektörü olmak üzere, çelik tüketicisi kuruluşlarda da bir yavaşlama ya da üretimi durdurma yaklaşımı gözleniyor. Çelik üreticilerinin üretimi durdurmalarının, piyasada ne kadar arz yetersizliğine yol açacağı henüz belli değil. Benzer durum Türkiye için de söz konusu. Dolayısıyla bunu hemen bir fırsat olarak yorumlamak gerçekçi görünmüyor" dedi.

YÜKSEK ZAMLAR SANAYİYİ ZORLUYOR

Avrupa'daki enerji krizinin talebin Türkiye'ye kayması noktasında fırsat sağlamayacağı görüşünde olan Denizli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Keçeci, Avrupa'nın özellikle know-how gerektiren işlerini Türkiye'ye veya başka ülkelere transfer edeceklerini düşünmediğini söyledi. Türkiye'de enerji krizi, doğalgaz ve elektrik ile gelen yüksek zamların Türkiye sanayini zor günlere ittiğini vurgulayan Keçeci, "Enerji zamları ve enerji fiyatları düzeyi ile üretim yapmak ve yapılan üretimi müşteriye pazarlamak çok zorlaştı. Müşterimiz haklı olarak, üretici olan bizlerden gerek ara malı gerek sanayi ürün olsun, kendine göre bir takım fedakarlıklar istiyor. Haklı olduğumuzu bildiği halde bu taleplerinde ısrar da ediyorlar. Biz üreticiler bu talepleri karşıladığımız takdirde yapılan zamları kendi bünyemizden, bütçemizden karşılamakla büyük zararlara uğrayacağımız muhakkak. Bunu da uzun süreli yapma şansımız yok" diye konuştu.

"YENİLENEBİLİR ENERJİ HAMLEMİZ TÜRKİYE'YE BÜYÜK İMKANLAR SAĞLAYACAK"

Prof. Dr. Kerem ALKİN / Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Yönetim Kurulu Başkanı

Enerji arz güvenliği' cephesinde Rusya'dan önümüzdeki sonbahar ve kış hiç gaz alamama riskiyle karşı karşıya olan Avrupa, tüm kurumları ve ülke hükümetleri aracılığıyla hem AB'yi hem de ülke içi ekonomik ihtiyaçları karşılayacak çok yönlü çalışmalar ve pazarlıklar yürütüyor. Türkiye de kendi enerji arz güvenliği adına, 'yenilenebilir enerji' ağırlıklı çalışmalarını, enerji arzında çeşitliliği güçlendirecek ve derinleştirecek adımları daha da hızlandırmış durumda. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nın güneş ve rüzgar enerjisindeki maliyetleri de detaylı olarak paylaşan son raporu, yenilenebilir enerjideki 'maliyet avantajının' katlanarak devam ettiğini gösteriyor. 2010-2021 döneminde, yeni devreye alınan şebeke ölçekli güneş PV projelerinin küresel ağırlıklı ortalama seviyelendirilmiş elektrik maliyeti (LCOE) yüzde 88, karada rüzgar yüzde 68, CSP yüzde 68 ve açık deniz rüzgarı yüzde 60 geriledi. 2022'nin sadece ilk beş ayında dahi, Avrupa'da güneş ve rüzgar enerjisiyle üretilen enerji, tek başına 50 milyar dolarlık fosil yakıt ithalatından kaçınılmasını sağladı. Küresel olarak, 2021'de eklenen yeni yenilenebilir enerji kapasitesi ile tüm maliyet sıçramalarına rağmen, yenilenebilir enerji 2022'de elektrik üretim maliyetlerini en az 55 milyar dolar azaltacak. Bu nedenle, 'yenilenebilir enerji hamlemiz' Türkiye'ye küresel rekabette büyük imkanlar sağlayacak.

"ENERJİ FİYAT ARTIŞLARININ ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİ ARTIRILMALI"

Zeki KIVANÇ / Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Enerji fiyatlarında uluslararası piyasalarda yaşanan anormal artışlar ve döviz kurlarındaki yükseliş nedeniyle hükümetimiz de ister istemez enerji fiyatlarında artış yapıyor. Bu artışlar biz sanayicileri zorlayacak. Artışları zaman içerisinde fiyatlara yansıtmak zorunda kalacağımız için bu durum enflasyona da neden olacak ve rekabet gücümüzü de olumsuz etkileyecek. Birçok sektörde Uzakdoğulu üreticilerle rekabet ediyoruz. Dünyada navlun fiyatlarının hızla düştüğü gözlemleniyor. Bu durum bazı sektörlerimizi ciddi sıkıntıya sokabilir. Sanayiciler olarak devletimizden beklentimiz, rekabetçiliğimizin ölmemesi için bazı maddi desteklerin verilmesi, rekabetçiliğimizin yoğun olduğu ürünlerde koruma önlemlerinin uygulamaya konması. Sanayicilerimizin ana hammaddesi olan bazı ürünlerde uygulanmakta olan korumaların da kaldırılması ve finansmana erişim işinin çözülmesidir. Doğalgaz ve elektrik artışlarının dünya genelinde de yaşandığını göz önünde bulundurduğumuzda ülke olarak bizler Avrupa'dan daha cazip fiyatlara enerjiyi kullandığımız için, bunu fırsata çevirmeliyiz. Rekabetçiliğimizi koruyabilirsek, Avrupa'nın ve ABD'nin daha fazla tedarikçisi olmayı başarırız. Buradaki en önemli konu enerji fiyat artışlarının öngörülebilirliğinin artırılması. Bu artışlar daha önceden bildirilir ise sanayicilerimiz ihracat sözleşmelerini yaparken bu fiyat artışlarını da öngörüp ona uygun fiyat politikası belirleyebilir.

"TÜRKİYE UZUN VADEDE BU KRİZİ FIRSATA ÇEVİREBİLİR"

Prof. Dr. Volkan EDİGER / Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü

Ülkemizde enerjiyi devlet büyük oranda sübvanse ediyor. O nedenle Avrupa'nın en ucuz elektrik ve gazı Türkiye'de. Ülkemiz, uzun vadede bu krizi fırsata çevirebilir. Rus gazını ve petrolünü daha düşük fiyatla alabilmek için pazarlık şansı olabilir. Çünkü Avrupa'da, Almanya'dan sonra en büyük alıcı Türkiye. Almanya'ya satış azaldığına göre Rusya'nın en büyük müşterisi biz olduk. Dolayısıyla burada ciddi bir pazarlık şansı yakaladık. Bu durum iyi bir şekilde kullanılabilirse fırsat olabilir. Enerji verimliliğini ve etkinliğini artıracak tedbirlere yönelmeliyiz. Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızı temiz ve verimli şekilde kullanmalıyız. Mümkün olduğunca yerli kaynaklarımızı yerli teknolojiyi geliştirerek devreye sokmalıyız. Yerli teknoloji geliştirici teşvikler, destekler ve programlar oluşturulmalı. TÜBİTAK desteklerinde bu konulara ağırlık vermeli. Sanayimizin verimliliğini artırıcı, karbondioksit emisyonunu düşürücü tedbirler alınmalı.

"TEMİZ ENERJİ KURULU GÜCÜ EN AZ 50 BİN MW'YE ÇIKARILMALI"

Alper KALAYCI / Enerji Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı

Yenilenebilir ve temiz enerji sektörü, bugün ülkemizde en çok yatırım yapılan alanların başında geliyor. Başlıca gündem maddelerimiz; tüm temiz enerji dallarında lisanslı ve lisanssız yatırımların önünün daha çok açılması, gece yarısı karşımıza gelen ve geriye doğru işleyen mevzuat değişikliklerinden vazgeçilmesi ve tüm kararların sektöre danışılarak alınması yönünde… Aslına bakarsanız tüm teşviklerden çok daha etkili olan mekanizma, öngörülebilir ve sürprizlere kapalı bir piyasa ve yatırım iklimi. 2010-2021 yılları arasında uygulanan ve ülkemizin yenilenebilir ve temiz enerjide adeta çağ atlamasını sağlayan YEKDEM mekanizması, diğer tüm teşviklerden daha etkili sonuç doğurdu. Buradaki başarının temeli, öngörülebilir ve uzun vadeli bir piyasa mekanizması sistemi kurgulanmasıydı. YEKDEM'deki değişimin, yatırımların ivmesinde dikkat çekici bir düşüşe neden olduğunu söylememiz gerekiyor. Ülkemizin hidroelektrik haricindeki temiz enerji kurulu gücünün bugünkü 22 bin MW seviyesinden en az 50 bin MW seviyesine çıkarmamız gerekiyor. Arz güvenliği kadar önemli bir başka konu, fiyat istikrarıdır. Bu noktada iyileştirmeye açık alanlarımız olduğu muhakkak. Formülümüz çok karmaşık değil aslında… Ne kadar çok yenilenebilir ve temiz kaynağı, o kadar dışa daha az bağımlı ve istikrarlı bir fiyat seviyesi…

"2030'A KADAR YERLİ AKSAM TEŞVİKİ SÜRMELİ"

Fahrettin Amir ARMAN / Hidroelektrik Santralları Sanayi İşadamları Derneği (HESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı

Ülkemizde HES yatırımlarının cazibesi, finansman bulmadaki zorluklar, tesis yatırımlarının geri dönüş sürelerindeki uzamalar, YEKDEM fiyatları, küresel ısınmaya bağlı su rejiminde yaşanan bozulma ve kuraklık, hızlı şehirleşme ve artan su ihtiyacı, sistem kullanım ücretlerindeki ciddi artışlar, izin süreçlerindeki sıkıntılar gibi nedenlerle kayboluyor. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için yerli ve yenilenebilir kaynaklardan yeni yatırımların yapılmasının teşvik edilmesi gerekli. Özel sektör, bu enerji yatırımlarında kullanılan finansı, ancak döviz bazlı yurtdışı kredileri ile temin edebiliyor. Bu nedenle uygulanacak teşviklerin, kullanılan kredi geri ödemesinde kur riski olmadan gerçekleşebilmesine imkân verecek şekilde olabilmesi gerekiyor. Bu santrallerin teşvik süreleri bittiğinde, üretim hammadde maliyetleri olmadığı için, piyasada oluşacak elektrik enerjisi fiyatlarında aşağı yönde bir katkı sağlayacağı kesin. HES'lerde 2030 yılına kadar, 3 bin 500 MW ilave kapasitenin devreye alınıncaya kadar, yerli aksam teşvikine devam edilmesi, HES'lerden alınan harç ve bedellerin düşürülmesi gerekiyor.

"YEKDEM YATIRIMCI LEHİNE REVİZE EDİLMELİ"

Ufuk ŞENTÜRK / Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye'nin jeotermal kaynaklar açısından büyük bir potansiyeli olduğunu biliyoruz, ancak ülke potansiyelini belirlemek için yapılmış kapsamlı bir fizibilite çalışması henüz yok. Potansiyelimiz şu diyemesek de sahip olduğumuz potansiyelin çok azı ile yetindiğimizi söyleyebiliriz. Yatırımların finansal anlamda hız kazanması için öncelikle bürokratik engellerin, mevzuatsal problemlerin kaldırılması, uzun vadeli kredi olanaklarının yaratılması ve jeotermale ilişkin bir genel müdürlüğün kurulması gerekli. Bunun yanında arama risklerinin minimize edilebilmesi için yüksek maliyetli ve riskli bu bölümün öncelikle teşvik ve desteklerle güçlendirilmesi ile YEKDEM'in yatırımcı lehine revize edilmesi ve elektrik santrali sonrası reenjeksiyon öncesi kaynak kullanımı için ek YEKDEM olanaklarının ikincil yatırımlardaki teşvik oranlarının arttırılarak yatırımcının bu alanlara heveslendirilmesi gerekiyor.

"MİLLİ VE YERLİ ENERJİ POLİTİKAMIZA DÖRT ELLE SARILMALIYIZ"

Cem ÖZKÖK / Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye ekonomisinin hedeflediği rakamlarla istikrarlı bir şekilde büyümesinin yolu, cari açığın azaltılmasından geçiyor. Enerji kullanmaktan vazgeçemeyeceğimize göre, milli ve yerli enerji politikamıza dört elle sarılarak ucuza enerji üretmenin yollarını bulmalıyız. Yerel sermaye birikimi veya lokal kredi havuzlarındaki miktarlar ihtiyacımız olan lisanslı yenilenebilir enerji yatırımı için yeterli gözükmüyor. Bu nedenle yabancı doğrudan yatırımcıya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var ve lisanslı üretim modellerini geliştirmemiz lazım. Ek olarak hem sistem hem de fiyat güvenliğini sağlamak için enerji tedarik anlaşması (PPA) bazlı yatırım modelinin de önünü açmamız gerekiyor. Öte yandan lisanslı proje havuzunun gittikçe erdiğini de kayda geçirmeliyiz. Öncelikle piyasanın temel taşı olan lisanslı projelere yatırım iştahının azalma sebeplerine odaklanmak gerekir. Şu anda Türkiye dolaylı yabancı yatırımcının ilgisini çekiyor. Bu ilgiyi doğrudan yatırımlara çekmemiz gerek. Bunun için öngörülebilirlik ve piyasaya güven olgularının çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Aşmamız gereken tereddütler var. Bunları çözebildiğimiz an ülkemize çok hızlı bir şekilde 20-30 bin MW PPA bazlı lisanslı güneş ve rüzgar kurulu gücü kazandırmamız çok kolay olacaktır.

BİZE ULAŞIN