Organik gıda ihracatı Asya-Pasifik’e ulaştı

Sağlıklı beslenme ve sürdürülebilir üretim, organiz gıda pazarını büyüttü. Bu alanda üretim yapan firmaların sayısındaki artış, iç pazarı canlandırırken ihracatta da ciddi büyüklüğe ulaşıldı. Avrupa ve Amerika'dan sonra, Asya-Pasifik ülkelerinden gelen talepte de artış var.
29.09.2025 10:48 GÜNCELLEME : 29.09.2025 10:48

İREM GÜL/ Doğa, insanın en eski dostu ve yaşam kaynağı kuşkusuz. İnsanın mutlu ve sağlıklı yaşaması için her şey doğada var aslında. Ancak modern çağın koşuşturması içinde uzun bir süre doğayı göz ardı ettik. Fakat son yıllarda doğaya ve doğal ürünlere ilgi artmaya başladı. Sürdürülebilir üretim kavramı firmaların vizyonlarının en önemli parçası oldu. Bugün, sağlıklı yaşamın ve sürdürülebilir geleceğin anahtarını elinde tutan organik gıda sektörü hem üretim hem de tüketim alanında umut vaat eden bir ivme yakalamış durumda. Ancak bu pazarda gidilecek daha çok yolun olduğu da ortada.

POTANSİYEL ÇOK YÜKSEK

Elite Naturel CEO'su Çağrı Eşmekaya, organik gıda sektöründe üretim ve tüketimde güçlü bir ivme yakalandığını, sağlıklı yaşam ve sürdürülebilirlik bilincinin bunu desteklediğini söylüyor. Ancak iç pazarın hâlâ potansiyelin gerisinde olduğunu belirten Eşmekaya, üretici altyapısı güçlü olsa da erişilebilirlik ve bilinirlik için daha fazla yatırım gerektiğini vurguluyor.

Türkiye'nin organik üretimde Avrupa ile rekabet edebilecek kalite, sürdürülebilirlik ve sertifikasyon altyapısına sahip olduğunu söyleyen Eşmekaya, iklim ve coğrafi avantajların ülkeye güç kattığını ifade ediyor. Elite Naturel olarak 20'den fazla ülkeye ihracat yaptıklarını ifade eden Eşmekaya, özellikle Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'da Türk organik ürünlerine talebin hızla arttığını aktarıyor.

TÜKETİCİ BİLİNCİ HÂLÂ GELİŞME AŞAMASINDA

Türkiye'deki tüketicilerin organik ürünlere ilgisinin arttığını dile getiren Eşmekaya, ancak büyük bir kesimin hâlâ bu ürünleri yeterince tanımadığını ya da bunları ulaşılabilir bulmadığını ifade ediyor. Bu nedenle fiyat algısının iyileştirilmesi ve doğru bilgilendirme çalışmalarına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Eşmekaya, üretici kimliğinin yanında bir bilinçlendirme paydaşı olmaya da önem verdiklerini belirtiyor.

Türkiye'nin en büyük avantajının zengin biyoçeşitlilik ve dört mevsimi kapsayan iklim yapısı olduğunu söyleyen Eşmekaya, bu koşulların çok çeşitli ürünlerin organik yöntemlerle yetişmesine olanak sağladığını aktarıyor. Öte yandan, sürdürülebilir destek politikalarının eksikliğini temel engeller arasında sayan Eşmekaya, küçük üreticilerin sertifikasyon süreçlerine erişimde yaşadıkları zorluklara dikkat çekiyor.

KAPASİTESİNİ YÜZDE 50 ARTIRDI

Tarladan fabrikaya kadar izlenebilirlik sağlayan dijital tarım teknolojilerine yatırım yaptıklarını ve sekiz binden fazla sözleşmeli çiftçiyle çalıştıklarını aktaran Eşmekaya, bu sayede yerel üreticilerin gelirlerini arttırdıklarını ve Türkiye'nin tarımsal ihracatına katkı sağladıklarının altını çiziyor. Polatlı'daki tesislerinde bu yıl yüzde 50 kapasite artışı gerçekleştirdiklerini hatırlatan Eşmekaya, yıllık 220 ton kuru meyve-sebze üretimi ve 30 bin ton yaş meyve işleme hedeflediklerini belirtiyor. Eşmekaya ayrıca, Freeze-Dry ve Air-Dry hatlarıyla bireysel ve endüstriyel pazara yönelik ürün çeşitliliğini artıracaklarını ifade ediyor.

"TEŞVİKLER ARTIRILMALI"

Organik üretimin maliyetinin sertifikasyon, düşük verimlilik ve denetimden kaynaklandığını belirten Eşmekaya, doğru ölçekle bu maliyetlerin sürdürülebilir hale geleceğini vurguluyor. Yatırımın geri dönüş süresi uzun olsa da markalaşma, katma değerli ürünler ve ihracatla organik gıdanın uzun vadede kârlı olduğunu ifade ediyor. Teşviklerin artırılması ve süreçlerin kolaylaşmasıyla sektöre daha fazla yatırımcının çekilebileceğini belirten Eşmekaya, Tarım Bakanlığı, KOSGEB ve TKDK desteklerinin önemini hatırlatıyor.

TALEP PANDEMİDEN SONRA BÜYÜDÜ

Göknur Gıda Yönetim Kurulu Danışmanı ve TOBB Ankara Kadın Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı Merve Yıldız ise, Türkiye'de organik gıda sektörünün pandemi sonrası hızlı bir dönüşüm ve talep artışı yaşadığına dikkat çekiyor. Bunun üretim ve tedarik zincirlerini daha da genişlettiğini ifade eden Eşmekaya, günümüzde sürdürülebilirlik, sertifikasyon ve dijitalleşmenin daha fazla önem kazandığını belirtiyor.

Yıldız, organik gıdanın sadece sağlıklı değil, çevreye duyarlı bir tercih olduğunu söylüyor. Şeffaf bilgi paylaşımı ve ürün etiketlemenin güven oluşturduğunu anımsatan Yıldız, dijital platformlar ve sosyal medyanın bilinçlendirmede son derece etkili olduğunu ifade ediyor. Yıldız, okulların, seminer ve çiftçi-tüketici buluşmalarının da alışkanlık değişiminde rol oynadığını ekliyor.

"FİYATLAR DAHA ERİŞİLEBİLİR HALE GELEBİLİR"

Yıldız, sektörde üretim hacminin artması, sertifikasyon süreçlerinin dijitalleşmesi ve devlet desteklerinin yaygınlaşmasıyla fiyatların daha erişilebilir hale gelmesini öngörüyor. Özellikle de kooperatifleşme, sözleşmeli tarım modelleri ve yerli üreticinin güçlendirilmesinin bu konuda önemli rol oynayacağına dikkat çekiyor.

Önümüzdeki 5-10 yılda sektörün teknoloji odaklı dönüşüm yaşayacağını söyleyen Yıldız, IFS sistemiyle kurumsal süreçleri dijitalleştirdiklerini, meteorolojik veri istasyonları ve xFarm uygulamasıyla tarımda anlık veri ve karar destek sistemleri kullandıklarını anlatıyor.

SEKTÖRDE GELECEĞİN TRENDLERİ

Yıldız, organik gıda sektöründe dijital tarım, izlenebilirlik, katma değerli ürünler, mevsimsel tüketime dönüş ve sürdürülebilirliğin başlıca trendler olacağını vurguluyor. Sensör teknolojileri, yapay zekâyla sulama planlaması ve veri analitiği gibi uygulamaların organik üretime hızla entegre olacağını ifade ediyor. Blockchain tabanlı izlenebilirlik sistemlerinin önem kazanacağını aktaran Yıldız, tüketicilerin sadece organik ürün değil; bağışıklık güçlendirici, antioksidan zengini ya da probiyotik içerikli ürünler talep edeceğini söylüyor. Küresel tedarik zincirindeki kırılmaların, yerel ve mevsimsel ürünlere yönelimi artırdığını belirten Yıldız, ürün kadar ambalajda da sürdürülebilirlik beklentisinin yükseleceğine dikkat çekiyor. Yıldız, geri dönüştürülebilir ve doğa dostu paketlemenin sektör için zorunluluk haline geleceğini ekliyor.

TALEP, GELİR DÜZEYİNE PARALEL

İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Levent ise, organik gıda talebinin yaklaşık yüzde 85-90'ının ABD ve Avrupa'dan geldiğini belirterek, pazarın hızla büyüdüğüne dikkat çekiyor. Gelir düzeyi arttıkça organik ürünlere olan talebin de yükseldiğini vurgulayan Levent, bu nedenle önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik ülkelerinde de organik pazarın önemli ölçüde genişlemesini bekliyor.

Organik ürünlerin yüksek katma değer taşıdığını ifade eden Levent, bu durumun Türkiye açısından önemli bir potansiyel sunduğunu ancak tarım sektöründeki yapısal sorunlar nedeniyle bu potansiyelin hayata geçirilmesinde zorluklar yaşandığını söylüyor.

Levent, FiBL'in 2025 raporunu anımsatarak, küresel organik pazarın 2023'te 136 milyar Euro'ya ulaştığını; bunun neredeyse yarısının ABD'de gerçekleştiğini, Almanya, Çin ve Fransa'nın da bu alanda öne çıkan ülkeler olduğunu belirtiyor.

Türkiye'nin ise kişi başına tüketimde oldukça geride yer aldığını, 310 bin hektarlık organik tarım alanıyla dünya genelinde dokuzuncu sıraya yerleştiğini belirtiyor. Tarım Bakanlığının 2023 verilerine göre değerlendirmelerde bulunan Levent'e göre, organik tarım ürünü ihracatında 136 milyarlık piyasa içinde sadece 164 milyon dolarlık ihracatın yapılmış olmasının bu alanda alınacak çok yol olduğuna işaret ediyor.

KIRSAL KALKINMA İÇİN ŞANS

Levent, organik tarımın küçük çiftçiliğe dayalı yapılar için büyük avantajlar sunduğunu ancak mevcut sorunlar nedeniyle beklenen gelişme sürecine giremediğini belirtiyor. Kurumsal reorganizasyon, yerel paydaşların güçlendiren ve karar süreçlerine dahil eden yaklaşımın hakim kılınması halinde büyüyen pazarda güçlü bir atak yapabileceğimizin altını çizen Levent'e göre, organik tarımdaki gelişme konvansiyonel tarımı da olumlu etkileyerek kırsal alanda artan yoksulluk, eşitsizlik ve fırsat adaletsizliği gibi toplumsal sorunların çözümüne önemli bir katkı sunacak.

Atila ERTEM / OTS Kurucu Ortak

"Yalnızca bir tercih değil, geleceğe yatırım"

Organik sektörüne sadece gıda açısından değil; tekstil, kişisel bakım ve temizlik ürünleri gibi gıda dışı alanlardan da bakmak büyük önem taşıyor. Çünkü organik, yalnızca bir tüketim şekli değil; sürdürülebilirlik temelli bir yaşam tarzı olmalıdır. Bu yaklaşımla birlikte sektör son yıllarda çeşitlenmeye başladı. Tüketicilerin alışveriş tercihleri de bu değişime paralel olarak evriliyor. Geleneksel satış kanalları olan ulusal zincirlere ve online platformlara yönelim giderek artıyor.

Organik ürünlerin, konvansiyonel ürünlere kıyasla daha yüksek fiyatlara sahip olması dikey büyümeyi sınırlasa da yatay büyüme eğilimi göze çarpıyor. Dikey büyüme ise daha çok bireylerin alım gücünün yükselmesine ve enflasyonun kontrol altına alınmasına bağlı olarak gelişiyor. Ancak organik ürünlerin tüketimi arttıkça, fiyat farkları da göreceli olarak azalacaktır. Sağlıklı kalmak için sağlıklı beslenmek bir gereklilik. Bu nedenle organik ürünlere yapılan harcamaları, sağlık giderlerinde ve iş gücü kayıplarında tasarruf sağlayacak orta ve uzun vadeli bir yatırım olarak değerlendirmek gerekiyor.

Sonuç olarak, konuya sadece organik gıda tüketimi olarak değil; sürdürülebilir yaşam çerçevesinde yaklaşmak gerekiyor. Bu konu gelecek nesiller ve doğa açısından hayati bir mesele olduğu için yalnızca üretici ve tüketicilere bırakılmaması ve hükümet politikalarının içinde yer alması gerekiyor.

Organik gıdalarda dikkat edilmesi gerekenler

  1. Sertifika ve Etiket Kontrolü: Üründe mutlaka organik ürün sertifikası olmalı. Etiket üzerinde Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşun adı, logosu, kod numarası ve sertifika numarası bulunmalı. Organik ürün logosu (yeşil, mavi, siyah veya beyaz renklerde) etikette mutlaka yer almalıdır.
  2. İçindekiler Listesi: "Doğal", "hormonsuz", "köy ürünü" gibi ifadeler tek başına organik ürün anlamına gelmez, içerik listesi kontrol edilmeli. Organik ürünler, GDO'suz, hormonsuz ve kimyasal ilaç kullanılmadan üretilir.
  3. Üretim ve Denetim Süreci: Organik ürünler, üretimden tüketime kadar Bakanlık tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlarca kontrollü ve sertifikalı şekilde takip edilir. Ürünlerin her aşaması kayıt altındadır, izlenebilirlik sağlanır.
  4. Satış Noktası: Organik ürünler güvenilir yerlerden alınmalı: Organik pazarlar, sertifikalı marketler, özel mağazalar, çiftçi bahçeleri ve resmi internet satış kanalları tercih edilmeli.
  5. Fiyat Farkı: Organik ürünlerin fiyatı konvansiyonel ürünlere göre daha yüksektir; bu normaldir çünkü üretim maliyetleri ve sertifikasyon ücretleri daha yüksektir.
  6. Şikâyet ve Bilgi: Şüpheli veya sorunlu ürünlerde etiket üzerindeki sertifika numarası ile Tarım ve Orman Bakanlığı İl/İlçe Müdürlüğüne veya Alo 174 Gıda Hattına şikâyet bildirilebilir.
BİZE ULAŞIN