İlk çeyrekte ılımlı büyüme

GİRİŞ TARİHİ: 05.06.2025 GİRİŞ TARİHİ: 11:37 SON GÜNCELLEME: 05.06.2025 11:37
Türkiye ekonomisi 2025 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2 büyüdü. Böylece kesintisiz büyüme süreci 19 çeyreğe ulaştı. İlk çeyrekte lokomotif inşaat olurken, tarım ve sanayi sektöründe ise daralma yaşandı.

HÜLYA GENÇ SERTKAYA/ Türkiye ekonomisi 2025 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2 ile beklentilerin altında büyüdü. Kesintisiz büyüme süresi 19 çeyreğe ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 1 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2025'in birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2.7 arttı. Üretim yöntemiyle GSYH tahmini, 2025'in birinci çeyreğinde cari fiyatlarla 2024'ün aynı çeyreğine göre yüzde 36.7 artarak 12 trilyon 125 milyar 173 milyon lira oldu. GSYH'nin birinci çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 335 milyar 504 milyon olarak gerçekleşti. GSYH'yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2025'in ilk çeyreğinde yıllık bazda zincirlenmiş hacim endeksi olarak; inşaat sektörü toplam katma değeri yüzde 7.3, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 6.1, diğer hizmet faaliyetleri yüzde 4.7, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 4, gayrimenkul faaliyetleri yüzde 2.4, ürün üzerindeki vergiler eksi sübvansiyonlar yüzde 1.8, hizmetler yüzde 1.3, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 0.5 ve kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 0.3 arttı. Tarım sektörü yüzde 2, sanayi ise yüzde 1.8 azaldı.

"ANA KAYNAK İÇ TALEP"

Yerleşik hanehalklarının nihai tüketim harcamaları 2025 yılının birinci çeyreğinde yıllık bazda zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 2 arttı. Bu dönemde, devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 1.2, gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 2.1 artış gösterdi. Mal ve hizmet ihracatı, 2025'in birinci çeyreğinde yıllık bazda zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 0.01 azalırken ithalatı yüzde 3 arttı.

A&T Bank Baş Ekonomisti Ayşe Özden, yılın ilk çeyreğinde büyümenin ana kaynağının yine iç talep olduğuna dikkat çekti. Özel tüketim harcamaları güçlü kalmaya devam etse de, bu katkının geçen yılın aynı döneminde 5.5 puandan 1.6 puana gerileyerek önemli ölçüde azaldığını vurgulayan Özden, yatırımların büyümeye sadece 0.5 puan katkı sağladığının altını çizdi. Özden, net ihracatın büyümeyi 0.56 puan aşağıya çekerek dış talep kaynaklı baskının sürdüğünü ortaya koyduğunu söyledi. Özden, sıkı para politikasının birikimli etkilerinin, finansman koşullarındaki daralma ve reel gelirlerdeki sınırlı artışla birlikte ikinci çeyrekte iç talepte yavaşlamanın daha belirgin hissedilmesinin muhtemel olduğunu dile getirdi.

"İHRACATIN TEKNOLOJİ YOĞUNLUĞU ARTIRILMALI"

Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Kabaklarlı ise, sanayi ve tarımın ilk çeyrekte küçülmesinin, büyümenin organik niteliğine ilişkin soru işaretler yarattığını ifade ederek, özellikle sanayideki daralmanın üretim tabanında kırılganlık sinyali verdiğini kaydetti. Dış ticaretin büyümeye net negatif katkı verdiğine işaret eden Kabaklarlı, "2025 birinci çeyrek verilerine yansıyan dış şoklar, Trumponomics sonrası yaşanan korumacı ticaret politikalarının dünyada yaygınlaşması ile ihracatta azalma devam edebilir. Türkiye'nin organik büyüme sürecinde yapısal sıçrama yapabilmesi, sadece ihracatın miktarını değil, niteliğini de dönüştürmesine bağlı. 2025'in geri kalanında açıklanacak veriler, bu dönüşüm için ne kadar yol alındığını daha net gösterecek. Yüksek teknoloji ürünlerinin ithalat içindeki payının yüzde 11.3 olması, Türkiye'nin bu alandaki dışa bağımlılığını gösteriyor. Organik sürdürülebilir büyüme ve kalkınma için ihracatın teknoloji yoğunluğunun artırılması (Polonya- Güney Kore örneği), dış ticaret dengesinin iyileştirilmesi açısından da önemli. Dış ticaret kompozisyonu Türkiye'nin sanayi üretiminde daha çok orta-düşük teknoloji düzeyine sıkıştığını ve yüksek katma değerli üretimin halen sınırlı kaldığını gösteriyor. Kısa vadede bu yapı büyümeye destek sunsa da, uzun vadede sürdürülebilir organik büyüme için üretim ve ihracatın teknoloji yoğunluğunun artırılması kritik" diye konuştu.

İŞGÜCÜ ÖDEMELERİ YÜZDE 42.9 ARTTI

TÜİK verilerine göre, işgücü ödemeleri, 2025'in birinci çeyreğinde yıllık yüzde 42.9 arttı. Net işletme artığı/karma gelir yüzde 31.2 artış gösterdi. İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın birinci çeyreğinde yüzde 41.7 iken, bu oran 2025'in ilk çeyreğinde yüzde 43.7 oldu.

Bu arada söz işgücünden açılmışken, geçen hafta açıklanan işgücü verilerine de bir göz atalım. TÜİK verilerine göre, Nisan'da aylık bazda mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı 203 bin kişi artarak 3 milyon 63 bin kişi, işsizlik oranı 0.6 puan artarak yüzde 8.6 oldu. Bu dönemde istihdam edilenlerin sayısı 316 bin kişi azalarak 32 milyon 359 bin kişi, işgücü 114 bin kişi azalarak 35 milyon 421 bin kişi olarak gerçekleşti. Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı Nisan'da aylık 3.4 puan artarak yüzde 32.2 olarak gerçekleşti.

EKONOMİK GÜVENDE YATAY SEYİR

Kısaca geçen haftanın öne çıkan bazı yurtiçi verilerine de göz atıyoruz. TÜİK verilerine göre, ekonomik güven endeksi Mayıs'ta bir önceki aya göre yüzde 0.05 artarak 96.6'dan 96.7 değerine yükseldi.

Türkiye'nin ihracatı Nisan'da yıllık yüzde 7.8 artışla 20.8 milyar dolara, ithalatı yüzde 12.7 artışla 32.9 milyar dolara yükselirken, bu dönemde dış ticaret dengesi yüzde 22.3 artışla 12.1 milyar dolar açık verdi. TÜİK ile Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle genel ticaret sistemi kapsamında üretilen dış ticaret verilerine göre, 2025'in ilk dört ayında yıllık bazda ihracat yüzde 3.7 artışla 86 milyar 113 milyon dolar, ithalat yüzde 6.6 artışla 120.7 milyar dolar olurken, dış ticaret dengesi yüzde 14.7 artışla 34.6 milyar dolar açık verdi.

ENFLASYON VERİSİ AÇIKLANACAK

Mayıs ayı enflasyon verisi ise 3 Haziran'da açıklanacak. TÜİK verilerine göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Nisan'da aylık yüzde 3 artarken, yıllık enflasyonu 0.24 puan gerileyerek yüzde 37.86 düzeyinde gerçekleşti. Enflasyon verisinin açıklanmasının ardından, gözler 19 Haziran'daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına çevrilecek. A&T Bank Baş Ekonomisti Ayşe Özden, enflasyondaki düşüş eğiliminin belirginleşmesiyle birlikte Merkez Bankası'nın Temmuz ayı itibarıyla kademeli faiz indirimlerine başlayabileceği beklentisinin güçlendiğini vurgulayarak, "Ancak bu politik alanın büyümeyi desteklemesi, yalnızca faiz indirimiyle değil; büyümenin sürmesi için fiyat istikrarı ile üretim gücü arasındaki dengeyi iyi kurmak, kredi kanalının yeniden çalışması, risk iştahının artması ve güven ortamının güçlenmesiyle mümkün olacak" dedi.

Türkiye'nin en büyük sanayi şirketleri belli oldu

İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) hazırladığı "Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2024" araştırması İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan tarafından açıklandı. Araştırmaya göre, Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. (TÜPRAŞ), üretimden satışlarda 651 milyar 643 milyon lirayla en büyük sanayi kuruluşu olma unvanını korudu. İkinci sırada 356 milyar lira ile Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. yer aldı. Star Rafineri A.Ş. 201 milyar 650 milyon lirayla üçüncü olurken, önceki yıl beşinci sırada bulunan Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye A.Ş, 169 milyar lirayla dördüncülüğe yükseldi. Toyota'yı 166.6 milyar lirayla İstanbul Altın Rafinerisi A.Ş., 159.4 milyar lirayla Oyak-Renault Otomobil Fabrikaları A.Ş., 133.3 milyar lirayla Arçelik izledi. 2023 yılına ilişkin araştırmada 12'nci sırada yer alan İskenderun Demir ve Çelik, geçen yıl 110 milyar liralık üretimden satışla sekizinciliğe yükseldi. Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş. 103.7 milyar lirayla dokuzuncu, Hyundai Motor Türkiye Otomotiv A.Ş. ise 103 milyar lirayla onuncu oldu.

Ayşe ÖZDEN / A&T Bank Baş Ekonomisti

"İkinci çeyrek büyümesi yüzde 1'in altına inebilir"

TÜİK tarafından açıklanan yüzde 2'lik ilk çeyrek büyümesi, ekonominin pozitif bölgede kalma kabiliyetini koruduğunu gösteriyor. Ancak bu oranın gerisindeki bileşenlere bakıldığında, ekonomik faaliyetin dinamiğinin ciddi bir dönüşüm sürecine girdiği görülüyor. Reel sektörün finansal sağlığı zayıflarken, hem içeride hem de dışarıda talep cephesindeki soğuma bu büyümeyi destekleyen dinamiklerin zayıfladığını gösteriyor. Öncü göstergeler ikinci çeyrek büyümesinin yüzde 1'in altına inebileceğine işaret ediyor. Reel sektör güven endekslerinde gözlenen gerileme, sanayi üretimindeki ivme kaybı ve yatırım eğilimlerindeki zayıflık bu tahmini destekliyor. 2025'in ilk çeyreğinde sanayi şirketlerinin borç ödeme kapasitelerinde gözle görülür bir bozulma söz konusu. Faaliyet kar marjlarının gerilemesi, fon yaratma gücündeki azalma ve hızla yükselen finansman maliyetleri, firmaların bilançolarını baskı altına alıyor. Tahsili gecikmiş alacaklardaki güçlü artış, sadece finansal stresin değil, aynı zamanda nakit döngüsünün kırılganlaştığının da göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Tüketim ağırlıklı, ithalata dayalı ve dış talep desteğinden yoksun bir büyümenin sürdürülebilirliği sınırlı. Bu noktada üretim yapısında verimliliği artıran, ihracat kapasitesini çeşitlendiren ve reel sektörü bilançolar üzerinden destekleyen yapısal dönüşüm adımlarının daha fazla öne çıkması gerekiyor.

Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

"İstihdam yaratan bir büyüme modeli hedeflenmeli"

Ekonomik güven endeksi Mayıs'ta sınırlı bir artış göstererek ekonomide temkinli bir iyimserliğe işaret ediyor. Özellikle inşaat, hizmet ve perakende sektörlerindeki güven artışları, iç talep ve yatırım beklentilerinde kısmi bir toparlanma olduğunu gösteriyor. Ancak reel kesim güvenindeki düşüş, üretim tarafında belirsizliklerin sürdüğünü ve sanayi sektörünün temkinli olduğunu ortaya koyuyor. Nisan ayı dış ticaret verileri, ihracattaki artışa karşın ithalatın daha güçlü bir yükseliş gösterdiğine işaret ediyor. Ocak-Nisan döneminde de benzer bir görünüm söz konusu. 2024 son çeyrekte büyümede bir toparlanma gözlenmiş olsa da 2025 ilk çeyrek sonuçları bir önceki çeyrekle karşılaştırıldığında düşüş olduğunu gösteriyor. Geçen yılın ilk çeyreğine göre ise bu farkın daha da açıldığı anlaşılıyor. İkinci çeyrekte de birinci çeyreğe benzer bir seyrin devam edeceğini düşünüyorum. Yıl sonu büyüme performansını ise enflasyonla mücadeledeki başarı, para ve maliye politikalarının uyumlu bir şekilde yürütülmesi, küresel ekonomik ortamın seyri ve yapısal reformlarda kaydedilecek ilerlemeler belirleyecek. Enflasyonist olmayan, cari açığı derinleştirmeyen ve istihdam yaratan bir büyüme modeli hedeflenmeli.

Dr. Harun Türker KARA /Ankara Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Selektif kredilerle büyümeye ivme kazandıracak sektörler desteklensin"

Yüzde 2 düzeyindeki büyüme, beklentilerin kısmen altında. İnşaat başta olmak üzere bazı hizmet sektörlerindeki büyüme, manşet büyümeye katkı vermiş görülüyor. Dezenflasyon sürecinde büyümenin düzeyi ve kompozisyonu oldukça önemli. Geçtiğimiz yıl özellikle büyümenin kompozisyonu açısından önemli bir mesafe kat edilmişti. Dış talep, büyümeye yeniden katkı sağlamaya başlamıştı. Ancak önümüzdeki dönemde dış talep açısından sıkıntılı bir seyir görülebilir. Küresel ekonomik belirsizliklerin yanında Euro Bölgesi'ndeki büyüme eğilimleri de performansımızı etkileyebilir. Örneğin Almanya'da, 2025 yılı büyümesinin sıfır düzeyinde gerçekleşebileceği öngörülmekte. Bu durum hem büyümenin düzeyi hem de kompozisyonu açısından aşağı yönlü bir risk oluşturmakta. İşgücü ödemelerinin milli gelir içindeki payı artarken, reel sektör açısından bakıldığında net işletme artığında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yaklaşık 1.5 puanlık bir düşüş görüyoruz. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin öncü veriler de imalat sanayinde zayıf seyrin sürdüğüne işaret etmekte. Bu durumda, kredi hacmindeki gelişmeler yakından takip edilmeli; selektif kredi politikaları ile büyümeye ve istihdama ivme kazandıracak sektörler desteklenmeli.

Prof. Dr. Esra KABAKLARLI/ Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi

"2025 yılı GSYH büyümesi yüzde 2.5-3 bandında şekillenebilir"

İşgücü istatistikleri, sanayide meydana gelen daralmanın istihdam yaratma kapasitesindeki düşüşü gösterirken; bu hafta beklenen enflasyon verisi dezenflasyon sürecinin büyüme hedefleriyle uyumunu test edecek kritik bir kilometre taşı olacak. Yüksek enflasyon ve yaşam maliyetleri, reel ücretlerin satın alma gücünü azaltarak istihdamın sosyal refaha dönüşmesini sınırlayabilir. İmalat sanayi kapasite kullanım oranınında (KKO) yıllık bazda yaşanan azalış ve Türkiye imalat satın alma yöneticileri endeksinin (PMI) 50'nin altında olması büyüme tarafında yüksek bir beklentiyi sınırlamakta. Faiz iniş patikasına girmesi beklenen Türkiye ekonomisinde sanayi ve inşaat sektöründe yaşanacak iyileşmelerin büyümeyi olumlu yönde etkilemesini beklemekteyim. Para politikasındaki sıkı duruş, iç talebi baskılamaya devam ederken kurda istikrar ve dezenflasyon süreci belirleyici olacak. İhracat pazarlarındaki durgunluk ve jeopolitik riskler ise ikinci çeyrekte dış talep kanalı üzerinden büyümeyi sınırlayabilir. İlk çeyrek verisi, yılın tamamında Orta Vadeli Program hedefi olan yüzde 4'ün altında kalabileceğine işaret ediyor. Eğer sıkı para politikası yıl boyunca devam ederse ve küresel talep zayıf kalırsa 2025 yılı GSYH büyümesi yüzde 2.5-yüzde 3 bandında şekillenebilir.

Doç. Dr. Filiz ERYILMAZ / Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi

"TCMB'den faiz indirim beklentisi artacak"

İlk çeyrek büyümesi, yıllık ve çeyreklik olarak beklentinin altında. Minimum medyan beklenti yıllık yüzde 2.2, çeyreklik yüzde 1.4'ler civarındaydı. Ekonomi yönetiminin yol ayrımına geldiğine dair bir bakış açısı var. Enflasyonun tam anlamıyla istenilen düzeyde düşmediği bir süreçte, bundan sonra enflasyon mu tercih edilecek, yoksa büyüme canlandırılmaya mı çalışılacak? Bu büyüme datasıyla TCMB'den faiz indirimin beklentisi artacaktır. Büyümenin alt kaynaklarına baktığımızda sanayi ve tarım tarafında negatif büyüme var. Sanayici zaten 'TL'de reel değerlenme var, faiz yüksek, indirilmiyor' diyerek yakınıyordu. Dolayısıyla bu yine ekonomi yönetimi üzerinde baskı yaratacak unsurlardan biri olacak. Hizmet tarafında diğer sektörlere göre daha fazla büyüme olsa da, sektörün büyümeye katkısı yüzde 1.3. Türkiye'de hizmet enflasyonu güçlü olduğu için, hizmet tarafının baskılanması olumlu. Yüzde 7.3 ile inşaat kaynaklı büyümüşüz. Kentsel dönüşüm, deprem harcamaları ve özellikle geçen sene faiz indirimlerinin etkisinin en çok bu sektörde canlılık yarattığını biliyoruz. Büyümenin harcamalar cinsinden baktığımızda en vurucu taraf net ihracatın büyümeye katkısının negatif olması. Net dış talebin büyümeye katkısı enflasyonla mücadele kompozisyonu açısından sinyal veriyor. Dolayısıyla kur tartışmalarını gündeme getirecektir. İlk çeyrek büyüme datası ile birlikte, faiz indirim beklentilerinin arttığı, TL'de reel değerlenme momentumunun yavaşlaması gerektiği yönünde baskıların arttığı bir süreç yaşanır diye düşünüyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.