Çarklar dönüyor…

GİRİŞ TARİHİ: 16.10.2025 GİRİŞ TARİHİ: 12:55 SON GÜNCELLEME: 16.10.2025 12:55
Sanayi üretimi ağustosta aylık yüzde 0.4, yıllık yüzde 7.1 arttı. Orta-yüksek teknoloji üretimi yıllık yüzde 19 artış gösterdi. Eylülde en çok “külçe altın” kazandırdı. “Altın”, geçen haftanın en çok konuşulan gündem maddelerinden oldu.

HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Büyümenin öncü göstergesi sanayi üretimi ağustosta arttı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sanayi üretimi ağustosta yıllık yüzde 7.1 artarken, aylık yüzde 0.4 artış gösterdi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2025 Ağustos'ta bir önceki aya göre; madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi yüzde 0.1, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 2.5 azalırken, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 0.7 arttı. Sanayinin alt sektörleri yıllık bazda incelendiğinde ise madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi yüzde 2.6, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 7.7 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 6.1 artış gösterdi. Ağustosta ara malı endeksi aylık yüzde 0.9, yıllık yüzde 6.2 artarken, sermaye malı üretim endeksinde aylık yüzde 0.7 azalış, yıllık yüzde 21 artış gerçekleşti. Ağustosta yüksek teknoloji üretiminde aylık yüzde 16.3 gerileme, yıllık yüzde 8.5 artış yaşandı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yaptığı paylaşımda ağustosta sanayi üretimindeki kompozisyonun programda arzu ettikleri şekilde gerçekleştiğini vurgulayarak, orta-yüksek teknoloji ürünü üretiminin yüzde 19 oranında, yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminin ise yüzde 8.5 oranında artışla sanayi üretiminin sürükleyicisi olduğunu vurguladı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ise, ağustos ayı sanayi üretim endeksinin yıllık yüzde 7.1, imalat sanayi sektörü endeksinin yıllık yüzde 7.7 yükseldiğine işaret ederek, "Teşvik ve desteklerimizle sanayide çarklar hızla dönmeye, katma değerli üretim büyümeye devam edecek" dedi.

TOPLAM CİRO AĞUSTOSTA AYLIK YÜZDE 2 ARTTI

Geçen hafta ciro endeksleri ve ticaret satış hacim endeksi de açıklandı. TÜİK verilerine göre, sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi, ağustosta yıllık yüzde 36.7, aylık yüzde 2 arttı.

Ağustosta ticaret satış hacmi yıllık bazda yüzde 6.9 artarken, aylık bazda ise yüzde 1.4 azaldı. TÜİK verilerine göre ağustosta perakende satış hacmi ise aylık yüzde 0.9, yıllık yüzde 12.2 artış gösterdi.

Geçen hafta açıklanan verilerden bir diğeri ise dış ticaret beklenti anketi oldu. Türkiye'de dış ticaret yön veren firmaların 2025 yılı son çeyreğinde ihracat beklentisi azalırken, ithalat beklentisi artış gösterdi. Ticaret Bakanlığı tarafından üçer aylık dönemler halinde uygulanarak resmi istatistik programı kapsamında yayımlanan dış ticaret beklentisi anketine göre, 2025 yılı dördüncü çeyrek ihracat beklenti endeksi bir önceki çeyreğe göre 0.2 puan azalarak 105.3 oldu. 2025 yılı dördüncü çeyrek ithalat beklenti endeksi bir önceki çeyreğe göre yüzde 0.3 puan artarak 115.1 düzeyinde gerçekleşti.

Geçen hafta İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi de açıklandı. Buna göre; ihracat iklim endeksi eylülde 51.7 düzeyinde gerçekleşti. Ağustosta son 15 ayın tepe noktası olan 51.9'a yükselen endeks hafif bir düşüşe rağmen dış talep koşullarında ılımlı iyileşme sinyali vermeye devam etti. Böylece mevcut güçlenme eğilimi 21'inci aya ulaştı.

AYLIK EN YÜKSEK REEL GETİRİ KÜLÇE ALTINDA

Eylülde aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9.14, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 8.39 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. TÜİK verilerine göre, eylülde yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı BIST 100 endeksi oldu.

3 aylık değerlendirmede BIST 100 endeksi, 6 aylık ve yıllık değerlendirmede ise külçe altın en çok kazandıran finansal yatırım aracı olarak kaydedildi.

Bu arada 46 yılın en yüksek değer artışını yaşayan altın geçen haftanın en çok konuşulan gündem başlıklarından oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, yatırımcılara "Ekonominin genel ve temel kuralıdır; bir varlıktaki yükseliş veya düşüş sürekli devam etmez" uyarısında bulundu.

Alçın, "Küresel risk devam ettiği sürece elbette ki altın güvenli liman olma özelliğini sürdürecektir. Pandemi döneminde Merkez Bankaları 35 trilyon dolarlık parasal genişlemeye gitti. Bu genişlemenin sonucu altın dışında gümüş, paladyum, kripto gibi farklı varlıkların geliştiğini, var olmaya devam ettiğini görüyoruz. Şu anda olduğu gibi, yeni varlık balon alanları olduğu sürece, her risk koşulsuz şartsız olarak altına yarayacak demek gerçekçi olmaz. Şu anki fiyatlar belki de kısa vade için altının yüksek fiyatları da olabilir" diye konuştu.

DEZENFLASYON SÜRECİNDE YAVAŞLAMA

Altın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan'ın da gündemindeydi. Geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda sunum yapan ve milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Karahan, bir programda "yastık altı altınla" ilgili yaptığı konuşmanın sosyal medyada yanlış aktarıldığını ifade etti. Konuşmasında doların değişen rolüne, dolardaki son dönemde ortaya çıkan değer kaybına ve bunun sonucu oluşan dünyadaki altın talebine, bunun sebep olduğu altın fiyatlarındaki hızlı artışa vurgu yaptığını anımsatan Karahan, dolardaki düşüşün gelişmekte olan ülkelerde enflasyonu düşürürken büyümeyi güçlendirdiğini söylediğini aktardı. Konuşmasında; bu dönemde dolardaki hareketin Türkiye için farklı etkilerinin olabileceğinden bahsettiğini dile getiren Karahan, çünkü yastık altında önemli bir altın stoku olduğunun (400-500 milyar dolar) tahmin edildiğini söyledi. Yaptığı konuşmada hiçbir şekilde vatandaşları enflasyondan sorumlu tutmadığının altını çizdi.

Karahan yaptığı sunumda, sıkı para politikasının sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ettiklerini vurgulayarak, 2024 Haziran'dan bu yana devam eden dezenflasyon sürecinin yavaşlasa da atacakları adımlarla enflasyonun ara hedeflerle uyumlu şekilde seyretmesini sağlayacaklarını dile getirdi. Karahan, ana eğilim göstergelerinin dezenflasyon sürecinin yavaşladığına işaret ettiğinin altını çizdi.

FAİZ KARARI 23 EKİMDE

Bu hafta konuşulacak başlıklardan biri TCMB'nin 23 ekimdeki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı olacak. Bilindiği üzere TCMB, 11 Eylül'deki PPK toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 43'ten yüzde 40.5'e indirmişti. Eylül ayı enflasyonunun beklentilerin üzerinde çıkmasının ardından, TCMB'nin faiz indirimlerinde daha temkinli olacağı, 250 baz puanlık indirim beklentilerinin zayıfladığı, her ne kadar farklı görüşler olsa da TCMB'nin ekimde faiz indirimini pas geçebileceği görüşleri ağırlık kazandı.

Ahlatcı Portföy Genel Müdürü Tonguç Erbaş, eylül enflasyonunun beklentilerin üzerinde gelmesi sonrasında TCMB Başkanı Fatih Karahan'ın "sıkı para politikası duruşu devam edecek" mesajıyla dezenflasyon sürecine yönelik kararlılığın altını çizdiğini vurguladı. Bu çerçevede, PPK toplantısında 150 baz puanlık bir faiz indirim beklediklerini söyleyen Erbaş, "Sanayi üretimi ve öncü göstergeler, üçüncü çeyrekte büyüme hızında bir miktar yavaşlama sinyali veriyor. Üçüncü çeyrek büyümesini yaklaşık yüzde 1.2, yıl genelinde ise yüzde 3.5 civarında öngörüyoruz" dedi.

İntegral Yatırım Araştırma Müdürü Seda Yalçınkaya Özer ise, beklentinin üzerinde gelen eylül enflasyonunun Merkez Bankası'nın faiz indirimlerine yönelik elini zorlaştırdığını vurguladı. Özer, "TCMB, enflasyondaki aylık artışın geçici olduğunu ifade etmişti. PPK sonrası TCMB'nin vereceği mesajlar ebetteki önemli olacaktır ancak Merkez Bankası bu enflasyon artışını görmezden gelemez. TCMB'nin bu toplantıyı pas geçip yıl sonunda faiz indirimlerine devam etmesini beklerim. TCMB, son enflasyon raporunda ara hedefler konusunda bir iletişim oluşturdu. Merkez Bankası bu iletişimi koruyacaktır" dedi.

"İNDİRİM İÇİN REEL FAİZDE HALA BİR PENCERE VAR"

Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Akkoç da, son iki ay enflasyon verisinin, enflasyonun plato yapıp yapmadığını tartıştırdığını vurguladı. Buna rağmen, faiz indirimi için reel faizde hala bir pencere olduğunu dile getiren Akkoç, "Ancak, üretim ve dış ticaretteki iyimser tabloyla beraber düşünüldüğünde merkezin bu pencereyi kullanmak için acele etmeyeceğini düşünüyorum. Faiz indirim patikasına bir mola verme ihtimali güçlenmiş gözüküyor" dedi.

İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın ise TCMB'nin faiz indirim iştahının devam ettiğini, TCMB'nin faiz indirimlerine aralıkta ara verme ihtimalinin daha güçlü olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Alçın, "Merkez Bankası, mevcut finansal istikrarı destekleyecek biçimde faiz indirimi konusunda iştahlı. Özellikle eylül ayı enflasyonunun beklentinin üzerinde gelmesi ve gıda enflasyonundaki katılığın devam etmesi sebebiyle 23 Ekim'deki toplantıda, piyasa beklentilerinin biraz daha altında, 150-200 baz puan civarı faiz indiriminin olabileceğini düşünüyorum. TCMB'nin pas geçme hakkını bu toplantıda kullanacağını düşünmüyorum. Beklenen enflasyonla gerçekleşen enflasyon birbirine karışacağı için belki aralık ayında pas geçebilir" diye konuştu.

Bu arada 2026 yılı merkezi yönetim bütçesi, 17 Ekim'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulacak. Böylece Meclis'te yaklaşık iki ay sürecek bütçe maratonu başlayacak.

MESLEKİ EĞİTİM ÇALIŞMALARI GÖRÜŞÜLDÜ

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısı gerçekleştirildi. Yapılan açıklamaya göre; EKK toplantısında potansiyel işgücünün ekonomiye aktif katılımını teşvik etmeye, eğitim-istihdam-üretim ilişkisini güçlendirmeye ve nitelikli istihdamı artırmaya yönelik mesleki eğitim çalışmaları ve ilave öneriler görüşüldü. Yeni nesil çalışma modellerine ilişkin mevzuat hazırlıklarında gelinen aşama ele alındı. İhracattaki son dönem gelişmeleri ve Türk Eximbank'ın ihracat destekleri değerlendirildi.

Dinçer KURT / Ahlatcı Portföy Araştırma Uzmanı

"Portföyü dengede tutmak için yatırımlar çeşitlendirilmeli"

Küresel piyasalarda risk iştahı, enflasyon verileri ve merkez bankalarının yönlendirmeleriyle şekilleniyor. Fed tarafında faiz indirimlerinin kademeli şekilde devam etmesi, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışını destekleyebilir. TL varlıklar bu süreçte göreceli olarak pozitif ayrışma potansiyeli taşıyor.

Yurt içinde ise sıkı para politikasının etkileri belirginleşiyor. Mevduat faizlerindeki yüksek seyir, kısa vadeli fonlara ve para piyasası araçlarına ilgiyi canlı tutarken; hisse senetleri üçüncü çeyrek bilançolarındaki güçlü görünüm beklentisiyle destek bulmaya çalışıyor.

TÜİK'in son verileri, yıllıkta olduğu gibi eylülde de en yüksek reel getirinin külçe altında gerçekleştiğini ortaya koydu. Bu durum, merkez bankalarının ve yatırımcıların belirsizlik dönemlerinde yeniden güvenli liman arayışına yöneldiğini gösteriyor. Hisse senetleri tarafında ise alternatif getiri baskısı sürüyor. Ancak diğer yatırım araçlarında yaşanabilecek olası düzeltmeler, yeniden borsa tarafına geçişleri beraberinde getirebilir.

Önümüzdeki dönemde enflasyondaki eğilim, kredi koşulları ve küresel faiz görünümü finansal araçların yönünü belirleyecek. Bu çerçevede stratejilerde çeşitlendirme, hem fırsatları değerlendirmek hem de dalgalanmalara karşı portföyü dengede tutmak açısından önemini koruyor.

Eral KARAYAZICI / İnveo Portföy Fon Yönetim Müdürü

"Altının risk düzeyi önemli ölçüde yükseldi"

Altının tüm destekleyici faktörlere karşın artık güvenli liman olmadığını aksine artık risk düzeyinin önemli ölçüde yükseldiğini düşünüyorum. Çünkü pozitif şartlara karşın fiyatı artık çok pahalı ve 4150-4250 dirençlerini de aşacak olursa balon fiyat mı değil mi tartışmalarının yerinde olacağı görüşündeyim.

Altın cephesinde iki ayrı risk var. İlki dolar bazında yüzde 25 kadar kayıp yaşaması ki bu hiç zor değil. İkinci ve çok daha önemli risk ise yüzde 37 kayba sahne olduğu 2013-2015 parkuruna benzer uzun sürecek zayıf kalacağı bir döneme yelken açması. Bu risk favori senaryo olmasa da masadaki seçeneklerden biri.

Prof. Dr. Sinan ALÇIN / İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi

"Sanayi üretimi dalgalı seyrediyor"

Sanayi üretimindeki dalgalı seyir ağustosta da devam etti. Sanayi üretimi ağustosta aylık yüzde 0.4 artışa işaret ederken, temmuzda 1.7 puanlık geri çekilme yaşanmıştı. Sanayi üretiminde yıllık yüzde 7.1'lik artış dikkat çekici. Bunun içerisinde imalat sanayinin yüzde 7.7'lik artışla öne çıktığını görüyoruz. Alt kırılımlara baktığımızda; sermaye malları üretiminde yıllık yüzde 21'le ciddi bir artış gözleniyor. Sanayi üretiminde orta-yüksek teknoloji alanında daha tutarlı bir artış izlenirken, yüksek teknoloji üretimi hala kararsız. Yıllık bazda yüzde 8.5 oranında artışa rağmen, aylık bazda yüzde 16'lık geri çekilme var. Tutarsız seyirde, ileri teknolojinin yeteri kadar tüm sektörlere penetre olamamasının etkisi hissediliyor. Yoğunluk artışları daha çok savunma sanayi ve makine sanayinin çekişiyle yaşanıyor. Kalıcı artış için savunma sanayiindeki, yine yüksek teknoloji konusunda öne çıkan sektörlerdeki gelişimin diğer alt sanayi sektörlerine de yansıması gerekir.

Dış ticarette iki zorluk var; ilki göreli değerli Türk lirası. İhracatçı sektörler üzerinde rekabet baskısı yaratıyor. İkincisi küresel riskler ve özellikle küresel ticaret savaşının seyri. Bu tablo ister istemez dış ticaret iştahında, ihracat ikliminde temkinli bir beklentinin ortaya çıkmasını tetikliyor.

Doç. Dr. Uğur AKKOÇ / Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi

"2026'da vergi gelirlerinin enflasyonun üzerindeki artış patikası sürecek"

2026 yılı bütçesini, son iki yılda olduğu gibi Türkiye ekonomisinin ikili açmazı şekillendirecek. Türkiye ekonomisi, Orta Vadeli Program (OVP) ile hem fiyat istikrarını yeniden tesis etmeye hem de büyümenin devamlılığını aynı anda sağlamaya çalışıyor. Enflasyonu düşürmek ve ekonomik büyümeyi sürdürmek gibi birbiriyle çelişen iki hedefi birden gerçekleştirmek çok zor bir görev. Bunu başarmak için, hem yurtiçi ve yurtdışında elverişli bir ekonomik iklim hem de kararlı uygulanan detaylı bir program gerekiyor. 2026 yılı bütçesi de bu açmazla şekillenecek. 2026-2028 OVP'de enflasyonun tek haneye düşürülmesi ve arz yönlü büyüme ile 2026 büyümesinin 3.3 olması hedefleniyor. Son üç ay enflasyonu, 2026 bütçesinde sıkı duruşun sürmesinin önemini ortaya koyuyor. OVP ile birlikte bütçe açığının GSYH'ya oranı hedefinin yüzde 3'e çıpalandığını görüyoruz. 2026 bütçesi daha fazla vergi ve reel olarak daha düşük kamu harcaması ile gelecek. Resmin iyimser tarafında ise, büyüme ve sanayi üretimi var. 2025 ikinci çeyreğinde büyüme yıllık yüzde 4.8 ile OVP'nin güncellenen hedefinin üzerinde. Ayrıca, ihracat iklim endeksinin 50'nin üzerinde olması dış ticaret için umut verici. Öncü göstergeler; kredilerde ve kamu yatırımlarında artış ile güçlü bir üçüncü çeyrek büyümesine işaret ediyor. Ekonomik büyümede istikrar kalıcılığını sürdürüyor ama enflasyon maliyetine rağmen. Bu çerçeve para politikası tarafında sıkı duruştan vazgeçilmemesi gerektiğini vurguluyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.