Markaların ‘bin’ hedefi!

PARA Dergisi’nin düzenlediği ‘Yuvarlak Masa’ etkinliğinde markaların hedefleri ele alındı. Sektör temsilcilerinin globaldeki büyüme stratejilerini aktardığı toplantıda; Redstone’un globalde bin ofis şubesi, Zen Pırlanta’nın bin kişi istihdamı, Mado’nun Çin’de bin şube ve CarrefourSA’nın bin bayiye ulaşma hedefleri dikkat çekti. Sekiz ülkede şubesi bulunan BigChefs ise 29 Ekim’de Türkiye’de 100 şubeye ulaşacak.
10.10.2023 15:58 GÜNCELLEME : 10.10.2023 15:58

PARA YUVARLAK MASA/ AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT ZOR Turkuvaz Medya Grubu bünyesinde bulunan haftalık ekonomi dergisi PARA'nın Redstone sponsorluğunda düzenlediği 'Yuvarlak Masa' franchise toplantılarının ikincisi, 26 Eylül günü gerçekleşti. Sektör temsilcilerinin Turkuvaz Medya Center'da bir araya geldiği ve franchise dünyasındaki son gelişmelerin masaya yatırıldığı etkinlikte, markaların global yolculuğu ve büyüme hedeflerinden bahsedildi. Masanın moderatörlüğünü Global Franchising Danışmanı İsmail Haznedar yürüttü. Konuklar, Redstone Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Kırmızıtaş, Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Akgün, Mado Yurtiçi Franchise Direktörü Engin Toraman, CarrefourSA Genel Müdür Yardımcısı Bulut Batum, BigChefs Yurtdışı Büyüme Direktörü Abdurrahman Özyavaş ve Medyafors Fuarcılık Kurucusu, Erem Yayıncılık Yönetim Kurulu Başkanı Özhan Erem oldu. Ana teması 'franchise sektörünün gelişimi ve markaların global yolculuğu' olurken, firmaların markalarını daha iyi noktalara taşımak için yaptıkları çalışmalardan söz edildi.

"İLK SATIŞ DAP YAPI'YA"

Redstone Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Evrim Kırmızıtaş'ın markayı kurma hikâyesi, 2021 yılının Ağustos ayında başlamış. Aslında İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisi olan ve Ahmet Ercan, Naci Görür ve Celal Şengör gibi ünlü deprem bilimcisi ve jeofizik alanında uzman akademisyenlerden eğitim alan Kırmızıtaş, girişimciliği sayesinde kurduğu marka ile başarıdan başarıya koşmuş. Mezun olduktan sonra çeşitli şirket ve holdinglerde çalışmaya başlayan ancak bunun kendisine yeterli gelmeyeceğini düşünerekten yola kolları sıvamış. "İstediğim parayı kazanarak zamanı benim yönetmem gerektiğini düşündüm ve ne yapmalıyım diye kendime defalarca sordum. Şu anki rakibim olan ve Amerika'nın da en büyük emlak şirketlerinden biri RE/MAX ile yolum kesişti. Kısa bir dönem Kıbrıs'tayken o sırada beni görüşmeye davet ettiler. Ben üst düzey birini aradıklarını düşünürken, idealist bir tavırla sundukları şartlar konusunda pek tatmin olmamıştım. Bir, iki, üç, dört derken görüşmemizin sonunda işi kabul ettim. Ama tam olarak ne yapacağım konusunda pek fikrim yoktu" diyerek çalışma hayatındaki serüvenini anlatan Kırmızıtaş, ailesinin "Sigortalı bir işe girmelisin, emlakçı olup ne yapacaksın" demesi üzerine yine de denemeye karar vermiş. İki ay gibi kısa bir sürede Kıbrıs'ta dokuz satış gerçekleştiren Kırmızıtaş, İstanbul'da firmanın eğitimlerine katılmış. Çalışma arkadaşları, "İstanbul'a gel de görelim, orada nasıl satış yapacaksın" derken çalışma azmiyle önce Kıbrıs'ta yedi ayda 70-80 gayrimenkul satışı yaparak bilmediği bir ülkede zoru başarmış. İstanbul'a geldiğinde ise Anadolu Yakası Çamlıca bölgesindeki gayrimenkul boşluğunu görerek bu bölgeye yoğunlaşan Kırmızıtaş, buradaki başarısını ise şu sözlerle özetliyor:

"Çamlıca'daki ilk satışımı 2010 yılında DAP Yapı firma sahiplerinden Rafet Yılmaz'a yaptım. 3 milyon dolarlık bir satıştı.100 bin dolarlık bir hizmet bedeli vardı. İstanbul'daki ilk satışım olduğu için özgüvenim oldukça yükselmişti. Ben işi tam anlamıyla ciddiye aldım. İnsanlar nerede yatırım yapmam gerekiyor dediklerinde karşılarına çok ciddi fizibilite bir çalışmalarıyla çıktım. Ben sizin yerinizde olsam noktasında hareket ettim. Daha sonraki satışlarım yine Taner Karamollaoğlu gibi iş adamları, siyasetçiler, sanatçılar oldu. İkinci üçüncü satış derken 10-15 milyon dolarlık işlem hacmini üç-dört ayda yakalamış oldum. 2010 yılında başlayan RE/MAX hikâyesi 2021'e kadar sürdü. Çamlıca'da sadece 100'ün üzerinde villa satarak 500 milyon dolarlık işlem hacmiyle gelmiş geçmiş en yüksek skoru yakaladım."

"HEDEFİMİZ NASDAQ BORSASI"

2021 yılına geldiğinde pandemi döneminde RE/MAX ile yollarını ayıran ve kendi işini kurmanın hazırlığı içerisinde olan Kırmızıtaş'ın en büyük hedefi, Türkiye'den dünyaya açılan bir marka yaratmak. 2021 yılının Ağustos ayında ilk Instagram platformundan reklam yayınlayarak bine yakın franchise başvurusu aldıklarını söyleyen Kırmızıtaş, ilk olarak Gebze'ye verdiklerini anlatıyor:

"Tekfen Tower'da hazır bir ofise geçtik. Şu anda yedi ülkede 43 franchise şubemiz bulunuyor. Türkiye'de 100'e yakın şubemiz var. Londra ve New York'ta şubelerimiz mevcut. Hedefimiz dünya Nasdaq borsası. Türkiye'den dünyaya açılan ilk ve tek gayrimenkul markasıyız. Güzel ve kontrollü ilerliyoruz. 180 farklı noktada billboard ve raketlerdeyiz. Önümüzdeki 'Bayim Olur musun?' fuarında da 10 tane daha franchise vermeyi düşünüyoruz. Markamı büyümek geliştirmek istiyorum. İşi bilen biri olduğum için yatırımcıları seçme konusunda çok zorlanmıyorum. Doğru yerlerde doğru zamanda iş yapmaya çalışıyoruz. Kazakistan'da yakın zamanda 40 şubemiz açılacak. Çin pazarında da yer almak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Globalde bin ofis şube hedefimiz var."

"TÜRKİYE'DE 5 BİN KUYUMCU EĞİTTİK"

Yuvarlak Masa'nın katılımcıları arasında bulunan ve perakende markası olan Zen Pırlanta'nın hikâyesi, 1997'de altı-yedi kişinin bir araya gelmesiyle 15 metrekarelik bir atölyede başlıyor. O dönemde amaç ürünleri yapıp yurtdışına göndermek olurken, 2000 yılında Zen Pırlanta adıyla resmiyet kazanıyor. O yıl itibarıyla yurtdışı fuarlarında boy gösteren marka, profesyonel olarak sektöre adım atmış oluyor. Zen Pırlanta Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Akgün, "2006'ya kadar yılda ortalama 35-36 tane yurtdışı fuarına katılıyoruz. Bu fuarların bize getirmiş olduğu bir büyüme fırsatı var" diyerek markanın büyüme yolculuğuna giriş yapmış oluyor. Kurulduğu yıllarda o dönemdeki en büyük mücevher fabrikasına sahip olan ve 300 kişiye istihdam sağlayan marka, üretimiyle ön plana çıkan bir marka haline gelmeyi başarıyor. Yurtdışına ihracat başlarken, Türkiye'nin en büyük mücevher ihracatçısı olma yolunda da başarılara imza atarak 2003-2005 yılları arasında üç yıl üst üstte ihracat şampiyonu oluyor. Akgün, 2003 yılı sonlarında Türkiye pazarına daha çok yönlenmeye başladıklarını ve pazarda yüzde 5 gibi bir ciroya sahip olduklarını anlatıyor. Ayrıca kuruluşundaki zorlu süreçleri ise Akgün, şöyle anlatıyor:

"Zen'in doğuşu bizim için zorlu bir süreçti. Bütün alanlara dağılarak kuyumculara pırlanta satmaya başladık. Kuyumcular altın satmaya alışık olduğu için bu konuda zorlandık ancak 9 Eylül Üniversite Gemoloji bölümü (değerli taşlar bölümü) ile beraber bir akademi kurduk. Türkiye'de 5 bin tane kuyumcuyu eğittik. Pırlanta nasıl satılır, nelere dikkat etmek gerekir, nasıl alınır gibi soruların cevabını anlattık. Böyle olunca bir pırlanta pazarı oluşmaya başladı. 2005 yılında satış noktaları olmaktan çıkıp mağazalaşmamız gerekiyor diyerek kolları sıvadık. 2006 yılında ilk mağazamızı kendimiz bir AVM içinde açtık. Hatta Amerika'da görsel tasarım ödülü alan bir mağaza oldu. 2012'ye kadar tabiri caizse sürünerek büyüdük. Zen Yönetim Kurulu Başkanımız Emil Güzeliş ile sahaya inerek açtığımız mağazalarda çalıştık ve eksikleri gördük. Şu anda da dünyanın en büyük pırlanta fabrikasını kuruyoruz. İlk etapta bin kişiye istihdam sağlayacak. Sonrasında ise bunu 2 bine çıkaracağız. 2012 yılından bu yana aralıksız reklam çalışmaları yapıyoruz."

Türkiye'nin yüzde 50 mücevher ihracatını yapan Zen Pırlata'nın şu anda dünya genelinde 334 şubesi bulunuyor. Zen Pırlanta dışında Blue Diamond ve D Diamond adı altında iki farklı markası daha var. Markaların hepsi de farklı segmentlere hitap ediyor. 2019 yılından bugüne Blue Diamond markası 130 şubeye ulaşırken, Dia Diamond ise 71 şube ile hizmet veriyor. 10 yıl içinde hedef ise tüm markalarla toplamda bin mağazaya ulaşmak.

"ÇİN'DE HEDEF BİN ŞUBE"

100 yıllık tescilli bir marka olan ve şu anda beşinci jenerasyonu olan Mehmet Sait Kambur'un Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Mado'nun dondurma ile başlayan serüveni, 1960'lı yıllarda yerel bir marka olarak Yaşar Pastanesi'ni kurmasıyla başlıyor. 1980'li yıllara gelince de Kahramanmaraş'taki SEK fabrikası özelleştirmeden alınarak endüstriyel üretime geçmesiyle Kahramanmaraş'taki serüven İstanbul'a taşınıyor. 1993 yılında ilk şubesini İstanbul Anadolu Yakası'ndaki Bağdat Caddesi'nde açıyor. Mado Yurtiçi Franchise Direktörü Engin Toraman; "Altı ay içinde 20 şubeye ulaştık. Talep çok olunca hızlı bir büyüme yakaladık. Bugün geldiğimiz noktada yurtiçinde 53 şehir 304 şube, yurtdışında 21 ülkede 81 şube ile çalışan global uluslararası bir markayız. Çok geniş bir ürün yelpazesi bulunuyor. İnşaatı devam eden 12-13 dükkânımız var" diyerek markanın globalde ve yereldeki büyümesine dikkat çekiyor. 2002 yılına gelindiğinde 9-10 yıllık bir tecrübeye sahip olan ve ağırlıklı olarak Mado Dondurma konseptiyle bilinen marka, bugün zincirleşmiş şubeleriyle büyümeye devam ediyor. Özellikle pazar araştırması konusunda çok fazla titiz davranan Mado, nitelikten ziyade niceliğe önem veriyor. Toraman; "Yılda açtığımız şube sayısı 22 civarında seyrediyor. Amaç doğru yerde doğru yatırımı yapmak. Tüm sektörlerden bayilik talebi alıyoruz. Yatırım maliyetlerimiz oldukça yüksek. Bu nedenle işin başında duran ve disiplinli kişiler olmasına özen gösteriyoruz. Deprem nedeniyle çok fazla kaybımız olsa da toparlanmaya çalıştık. Küçük konseptlerle daha fazla noktaya ve ara arter yerlere girmeye çalışıyoruz. Ortalama dükkân metrekarelerimiz 400 civarında. Havalimanı, caddeler, AVM'ler, üniversiteler ve yat limanları gibi uygun olan noktalarla ilgileniyoruz" diyerek büyüme noktasındaki hedeflerden bahsediyor.

Mado, 2024 yılının sonuna kadar 25 şube açmayı planlarken, özellikle son yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ciddi anlamda çalışmalarını yoğunlaştırmış durumda. Cizre'de bin metrekarelik bir anlaşmaya imza atan marka, Diyarbakır gibi illerde de şube ağını büyütmeye hazırlanıyor. Amerika ve Çin gibi 21 farklı ülkede hizmet veren Mado'nun asıl hedefi, Çin pazarında tek başına bin şubeye ulaşmak. Master franchise sistemiyle ilerleyen ve 10 yıldır Çin pazarında yer edinen marka, Bosna Hersek ve Balkanlar'da da büyümeyi hedefliyor.

"BORSAYA GİREN İLK RESTORAN ZİNCİRİYİZ"

2007 yılında Ankaralı bir kadın girişimci olan Gamze Cizreli tarafından kurulan ve şu an yerel başta olmak kaydıyla globalde de hizmet veren BigChef's, yüzde 100 yerli sermaye ile kurulan bir marka. Kurulduğu dönemlerde kredi almanın zorluklarıyla başlayan hikâye bugün 29 Ekim'de 100. şubesiyle büyük bir başarı noktasına ulaşıyor. Yuvarlak Masa toplantısında yer alan BigChefs Yurtdışı Büyüme Direktörü Abdurrahman Özyavaş, markanın kuruluş hikâyesinden bahsederken, bugün geldiği noktayı da şu sözlerle anlatıyor:

"Markalaşma ve franchise gibi iki konu da bambaşka bir iş modeli. Bizim yatırımlarımızda en büyük 750 metrekare alanlardan oluşuyor. Yatırımlarımız Türkiye'de 750 bin dolar olurken yurtdışında bu rakam 1.5 milyon dolarları buluyor. Tabii metrekareye ve ile lokasyona göre bu durum değişebiliyor. Biz ürün satışı yapmadığımız için her şeyi yerinde ve bulunan ilde personellere öğretmeye çalışıyoruz. Her yörenin kendine özgü gelenekleri var. Oranın usulüne göre yapmaya çalışıyoruz. İlk Diyarbakır'a açtığımız restoran 3 bin metrekarenin üzerindeydi. Bazı şehirlerde lokal olmamız gerekiyor. Daha iyi yönetebileceğini düşündüğümüz yerlerde franchise modeline geçtik."

Özyavaş'ın değindiği konulardan biri de Türkiye'nin yeme-içme alanındaki çarpıcı rakamları oldu. "220 çeşit baklava, 291 çeşit köfte, 100 farklı çeşit kebabı bulunuyor. Ama biz sadece kebap ve döner olarak biliyoruz. İtalya, yeme-içme alanında dünya lideri olurken, Japonya iki, Türkiye ise üçüncü sırada yer alıyor. Yeme-içme pazarı yıllık 9 trilyon dolar. Önümüzdeki üç yıl içerisinde de büyümesi öngörülüyor. Dışarıda tüketim azalmaya başladıkça bu da pazarın büyümesine sebep oluyor. Bizim en büyük önceliğimiz Türk mutfağını baz alarak ilerlemek" diye anlatıyor.

BigChefs'in sekiz ülkede 11 şubeyle hizmet verirken 29 Ekim itibariyle Ankara'ya açılacak şube ile 100 şubeye ulaşıyor. Özyavaş; "Şu anda 1.8 milyon ortağımız var. Altı yıl önce hayatımıza özel bir iştirak fonu girdi. Tabii fon girmesiyle başka bir mali disiplin yapısı oluştu" diyor.

"2025 SONUNDA BİN BAYİ OLACAĞIZ"

BULUT BATUM / CARREFOURSA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

Dünyada 60 yıldır, Türkiye'de ise 30 yıldır faaliyet gösteren bir şirketiz. Gıda sektöründe dünyada ilk üç içerisinde yer alıyoruz. Fransız perakende devi Carrefour ile Türk Sabancı Holding iştiraki bir firmayız. Yüzde 10'luk oranıyla da halka açık bir şirketiz. Son yıllarda gıda sektöründeki rekabet, farklı birçok konuyu da hayatımıza soktu diyebiliriz. Türkiye, perakende sektöründe lojistik, üretim ve ulaşım anlamında dünyadaki en iyi ülkeler arasında olduğunu söylemek isterim. Bizim mini, süper, hiper ve gurme dediğimiz dört farklı konseptimiz bulunuyor. Ancak biz franchise olarak sadece mini ve süper konseptlerinde bayilik veriyoruz. Tabii bu konseptlerin içerisine zaman içinde çeşitlendirmeler yaptık. E-ticaret, toptan satışlar gibi hizmetlerimiz oldu. Franchise modelimize iki buçuk sene önce başladık. Şu anda 970 mağazamız bulunuyor. Bunlarda 280'i franchise mağazası olarak işletiliyor. Her sene yaklaşık bine yakın talep alıyoruz. Yılda 200 şube büyüme hedefimiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde de artacağını düşünüyorum. Küçük esnafı da biz bu sistemin içine dâhil etmek istiyoruz. 14 depomuz ve 11 bin çalışanımız var. 2025 sonunda bin bayi olacağız. Örneğin, Belçika'daki şubelerin yüzde 90'ı franchise olarak işletiliyor. Fransa'da yüzde 50'yi geçti.

"YURTDIŞI FUARLARI DA TEŞVİK KAPSAMINA ALINMALIDIR"

ÖZHAN EREM / MEDYAFORS FUARCILIK KURUCUSU, EREM YAYINCILIK YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Türkiye'nin franchise alanında parlayan yıldızlarını dünya çapında tanıtmayı hedefliyoruz. Ancak en önemli yurtdışı franchise fuarlarının Türkiye resmi satış acentesi olmamıza rağmen, devletimizin yurtdışı fuar teşvik mevzuatında yer alan bir engel, markalarımızın bu etkili fuarlara katılmasının önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Mevcut durumda, yurtdışı fuarlar için devlet teşviklerinden faydalanamayan birçok marka, uluslararası pazarlarda hak ettiği yere gelemiyor. Ticaret Bakanlığımızın, Türk markalarının franchising temalı yurtdışı fuar teşviklerinden faydalanabilmesi için, ilgili mevzuatta bir ek madde düzenlemesi gerekli. Bu düzenlemenin yapılması halinde markalarımızın dış pazarlarda daha etkili ve yaygın bir şekilde yer alması mümkün olacak. Sorunun temel kaynağı, Ticaret Bakanlığımızın franchise/bayilik fuarlarını genel ticaret fuarı olarak nitelendirmesi ve dolayısıyla bu fuarları teşvik kapsamına almamış olmasıdır. Franchise ve bayilik fuarları, markalarımız için en verimli ve stratejik fuarlardır. Dolayısıyla bu yurtdışı fuarları da teşvik kapsamına sektörel fuarlar olarak alınmalıdır. Franchise sektörü, Türkiye'nin ekonomik büyümesine önemli ölçüde katkıda bulunabilir. Yurtdışı franchise fuarları, markalarımız için eşsiz fırsatlar sunmakta ve global pazarlarda daha geniş bir kitleye ulaşmalarını sağlıyor. Bu nedenle Ticaret Bakanlığımızın yurtdışında düzenlenen franchise ve bayilik fuarlarına yönelik teşvik politikalarını gözden geçirerek, Türk markalarının global pazarda daha etkin ve rekabetçi hale gelmelerine yardımcı olmasını bekliyoruz. Ayrıca önümüzdeki yıl iki fuar düzenleyeceğiz.

BİZE ULAŞIN