Devrim yaratacak çalışmalarıyla Türk bilim kadınları

Onları her gün televizyonlarda ya da yazılı medyada göremiyoruz. Bu durumdan onların bir kaybı yok ama onları tanımıyorsak bizim kaybımız çok. Dünya çapında ün kazanmış bilim kadınlarımız, bilim tarihine köşe taşı olacak çalışmalarıyla bize gurur veriyor.
11.03.2024 11:43 GÜNCELLEME : 11.03.2024 11:58

PARA BİLİM/ ÜRÜN DİRİER Dünya çapında başarılarıyla dikkat çeken çok sayıda Türk kadını var. Bilim kadınlarımız da bu anlamda göğsümüzü kabartıyor. Uzaydan bilgisayar bilimlerine, kimyadan parçacık fiziğine, savunmadan beyin araştırmalarına, sağlıktan malzeme bilimlerine kadar onlarca farklı kategoride çok sayıda bilim kadınımız, uluslararası arenada tanınıyor, saygı görüyor. Onları her gün televizyonlarda ya da yazılı medyada göremiyor olmamız onlar için değil belki ama bizler için büyük bir kayıp. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle her biri kendi alanında iddialı araştırmalara imza atan bilim kadınlarımızı araştırdık. Uzay görevleri için radyasyon testleri yapan da var, tüm dünyadaki süper bilgisayarlara yön veren de dünyayı kurtaracak projeler yürütenler de. Akıllı ilaç geliştiren de tıpta devrim niteliğinde olacak çalışmalarıyla dünyada saygınlık kazanmış olanlar da var, sıra dışı çalışmalara imza atanlar da… Biz her biri bilim tarihine köşe taşı olabilecek bilim kadınlarımızın belki çok azını yazabildik ama onlardan daha yüzlercesi var. Yüzlercesi de yolda.

UZAY İÇİN RADYASYON SAYACI GELİŞTİRİYOR

PROF. MELAHAT BİLGE DEMİRKÖZ

Türkiye'de ilk uzay radyasyon testlerinin yapıldığı ve CERN Openlab'e Türkiye'den üye olan ilk merkez olma özelliğini taşıyan, ODTÜ Uzay ve Hızlandırıcı Teknolojiler Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin (İVME-R) kurucusu. Uzay bilimleri ile parçacık fiziğini bir araya getirme merakı, lisede katıldığı Avrupa Matematik Yarışması sonrası ödül olarak okul yönetimi tarafından CERN'ü ziyarete götürülmesiyle başladı. Burada adeta büyülenen Demirköz, üniversite için yurtdışında karanlık madde çalışmaları yapan dört üniversiteye başvurdu. MIT tarafından tam burslu olarak kabul aldı. Burada fizik ve matematik okudu, akademik araştırmalar kapsamında NASA ile çalıştı. Doktorasına da MIT'de başlamasına rağmen Columbia uzay mekiği kazası nedeniyle projesini tamamlayamadı ve Oxford Üniversitesi'ne başvurdu. Doktorasını İngiltere Enerji Bakanlığı'nın yılda sadece beş kişiye verdiği Dorothy Hodgkin bursunu alarak CERN'de ATLAS deneyinde tamamladı. 2011 yılında ODTÜ Fizik Bölümü'nde doçent olarak göreve başladı. Uzay ve parçacık fiziğini birleştirme misyonuyla, Savunma Sanayi Başkanlığı ve Kalkınma Bakanlığı desteğiyle, ülkemizde ilk uzay radyasyon testlerinin yapıldığı İVME-R'i kurdu. İVME-R'de şu an Havelsan, Aselsan ve TÜBİTAK gibi kurumlara yönelik radyasyon sayaçları geliştiriyor ve radyasyon testleri yapılıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki Alfa Manyetik Spektrometresi Deneyi kapsamında, yüksek enerjili parçacıkları yapay zeka ile analiz eden bir algoritma üzerinde çalışıyor. Bu çerçevede Davos'ta bu yıl düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda "Uzayda Yapay Zeka" konusunda bir konuşma da gerçekleştiren Demirköz, aynı zamanda ODTÜ Fizik Bölümü öğretim üyesidir. Kısa süre önce Eisenhower Fellowships 2024 programı kapsamında, beş kıtadaki 22 olağanüstü kariyer sahibi lider arasına seçildi.

SÜPER BİLGİSAYARLARA YÖN VERİYOR

DR. DİDEM UNAT

Tersine beyin göçü kapsamında 2014'te yurda dönen Dr. Unat, Avrupa Komisyonu'nca desteklenen projesiyle yazılım dünyasını bekleyen kaosa çözüm geliştiriyor. Unat'ın "BeyondMoore / Moore Yasası Ötesinde Paralel Programlamaya Öncülük Etmek" isimli çalışması, Türkiye'den bilgisayar bilimleri alanında Avrupa Komisyonu'nca fonlanan ilk proje oldu. Unat, Avrupa Komisyonu'ndan 1.5 milyon euro değerinde ERC desteği alarak Bilgisayar Bilimleri alanında ERC fonu alan Türkiye'den ilk araştırmacı olma unvanına sahip oldu. Bununla birlikte 2.6 milyon euro'luk EuroHPC ortaklı projesinin koordinatörüdür ve 2021 yılında ACM SigHPC tarafından "Emerging Woman Leader in Technical Computing" ödülüne layık görüldü. Moore Yasası'nın, işlemci performansının her iki-üç senede bir, iki katına çıkmasını öngördüğünü belirten Unat, "Günlük hayatımızda kullandığımız birçok teknoloji Moore Yasasının sağladığı ucuz ve düzenli olarak artan bilgisayar performansına bağlıdır. Ancak son yıllarda işlemci üretiminin doğası gereği ve artan enerji tüketimi nedeniyle Moore Yasası artık geçerliliğini yitirmeye başladı. Projemiz, yazılım geliştiricilerinin imdadına yetişen yenilikçi programlama modeli ve gerekli araçları dizayn ederek yazılımcıları bu kabustan kurtaracak. BeyondMoore projesinde geliştirdiğimiz yazılımlar sadece süper bilgisayar için uygulama geliştirmede değil, ileride sağlık, eğitim, hatta benim bile hayal edemeyeceğim birçok alanda kullanılacak" diyor. Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde öğretim üyesi olan Unat, paralel mimariler için yazılım tasarımı üzerine yoğunlaştı ve süperbilgisayarlar konusunda uzman. Doktora derecesini University of California San Diego'dan alan ve post-doktorasını Lawrence Berkeley National Laboratory'nda çok prestijli bir burs olan Luis Alvarez Doktora Sonrası Araştırma Bursunu alarak tamamlayan Unat, lisansüstü eğitiminden sonra ülkesi için fark yaratmak üzere kariyerini Türkiye'de sürdürmeye karar verdi. Unat, GPU'ları bilimsel simülasyonları hızlandırmak için ilk defa kullanan az sayıdaki araştırmacıdan biri. Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı'nda süper bilgisayarlar için performans modelleme çerçevesi geliştiren Unat'ın bu modeli, Intel, AMD, Nvidia, IBM gibi birçok donanım firması tarafından Exascale süper bilgisayarların dizaynında kullanıldı.

SERA GAZINI AZALTACAK ÇALIŞMALAR YAPIYOR

PROF. DR. SEDA KESKİN AVCI

Küresel ısınmaya sebep olan karbondioksiti yakalayan Metal Organik Kafesli Yapı (MOF) adlı malzemelerin geliştirilmesi, böylece atmosfere salınan sera gazının azaltılmasına yönelik çalışmaları ile tanınıyor. 2022'de Chemical Engineering Research and Design (ChERD) dergisinin ilan ettiği "Dünyanın En Seçkin 20 Bilim Kadını" listesinde yer aldı. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde okuduktan sonra Georgia Teknoloji Enstitüsü Kimya ve Biyomoleküler Mühendisliği Bölümü'nde doktorasını tamamladı. Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seda Keskin Avcı, yeni nesil nano-gözenekli malzemelerin potansiyeli üzerine atomik düzeyde araştırmalar yapıyor. Avcı'nın Avrupa Araştırma Konseyi'nden (ERC) 2 milyon Avro değerinde hibe almaya hak kazanan TÜBİTAK destekli yeni projesi STARLET, kanserle mücadele ve küresel ısınmanın yavaşlatılması gibi kritik konularda ümit vadediyor. Avcı, MOF'lar olarak da bilinen metal organik kafesli yapılar üzerine yaptığı çalışmalarla biliniyor. Yaklaşık 10-15 yıl önce keşfedilen sünger benzeri bu gözenekli yapılar, görece genç bir teknoloji. Bilim insanları bugün, çölde su molekülünü yakalamaktan araçlarda elektriği daha verimli dağıtmaya, atmosfere salınan karbondioksiti hapsetmeye kadar birçok alanda kullanılabilecek bu molekülleri geliştirmeye ve yeni kombinasyonlarla sayılarını artırmaya devam ediyor. Bu bilim insanlarından biri de Avcı. Avcı'nın "STARLET: Gelişmiş Gözenekli Malzemelerin Enerji, Çevre ve Biyomedikal Uygulamalar için Atomistik Modellenmesi" adlı projesi, MOF'lar aracılığıyla kanser tedavileri, temiz enerjinin depolanması, zehirli gazların yakalanması ve küresel ısınmayla mücadele için en uygun malzemelerin keşfedilmesini hedefliyor. Bu proje kapsamında dünyanın temel toplumsal sorunlarını ele almak adına 10 kritik moleküle odaklanacaklarını ifade eden Avcı, "Projenin küresel çapta en büyük kazanımlarından biri, bu alanda dünyanın ilk veri tabanının kurulması olacak. Bu veri tabanı milyonlarca MOF'un konuk molekülleri depolama ve taşıma özelliklerini içerecek. STARLET kapsamında ayrıca yüksek performanslı MOF'lar için tasarım kılavuzları oluşturularak yeni malzemelerin keşfi teşvik edilecek" diyor.

KAZA SONRASI HAYATTA KALMA OLASILIĞINI ARTIRIYOR

PROF. DR. ÖZLEM YALÇIN

Fizyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Yalçın, mühendis arkadaşıyla birlikte hayata geçirdiği Mikronos girişimi ile pıhtılaşma bozukluklarının tespitine yönelik analiz algoritmaları geliştiriyor. Trafik ve iş kazaları, kesici aletlerle yaralanma ve düşme gibi travma durumlarında, travma hastalarının yaklaşık üçte birinde kanama ile birlikte pıhtılaşma problemi ortaya çıkıyor. Her sene dünya çapında 2 milyon kişi bu nedenle hayatını kaybediyor. Travma sonrası pıhtılaşma problemlerinin tespiti için tavsiye edilen geleneksel testler ise sadece pıhtılaşmanın başlangıcını test ettiği için, kritik hastaların pıhtılaşma sorunlarını belirlemede yetersiz kalıyor. Daha detaylı bilgi için viskoelastik testler olarak sınıflandırılan testlerin kullanılması gerekiyor. Bu testlerin pahalı ve uzman personel gerektirdiği için yaygın olarak kullanılamadığını belirten Dr. Özlem Yalçın, "Bizim geliştirdiğimiz mikroakışkan tabanlı mikroTEM sistemi, çok daha düşük maliyetlerde hasta kanının viskoelastik özelliklerini otomatik olarak ölçerek, kanamalı ve kanama bozuklukları olan hastalarda doğru tedavi için pıhtılaşma bozukluklarının ayrıntılı şekilde değerlendirilmesini mümkün kılmakta. Ayrıca pıhtılaşma bozukluklarının tespitine yönelik analiz algoritmaları kullanarak tedavi tavsiyesi sunuyor" diyor. Yalçın, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı'ndan doktorasını aldı. Kaliforniya Üniversitesi San Diego'da Prof. Paul Johnson, Prof. Pedro Cabrales ile doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı ve halen Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fizyoloji Bölümü'nde Yardımcı Doçent olarak görev yapıyor. Araştırma alanları arasında; kan bankacılığı, mikrodolaşım, pıhtılaşma bozuklukları, mikroakışkanlar ve tıbbi uygulamaları, hemoreoloji, hemodinami ve kanla ilgili proteomik bulunuyor.

BEYİN HASTALIKLARININ GENETİĞİ ÜZERİNE ÇALIŞIYOR

PROF. DR. A. NAZLI BAŞAK

ALS, Parkinson, ataksiler ve demanslar gibi nörodejeneratif beyin hastalıklarının genetiği ve nörodejeneratif süreçlere neden olan mekanizmaların anlaşılması üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Başak, ALS hastalığına yönelik çalışmalarıyla 2005 yılında Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından Boğaziçi Üniversitesinde kurulan Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı'nın (NDAL) direktörlüğüne atandı. NDAL 2018 yılında Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın fonu ve tüm ekibiyle birlikte Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırma Merkezi bünyesine dahil oldu. NDAL bugün Türk toplumunu temsil eden 2100'ü aşkın WES örneği ile paha biçilmez bir büyük-veriye sahip ve yukarıda sayılan değerleriyle birlikte, nörodejeneratif hastalıklarla ilgili uluslararası konsorsiyom projelerinin aranılan partneri oldu. NDAL, ALS'nin en büyük projesi olan MinE'ın Türkiye partneri, ALS'ye neden olan tüm genlerin tanımlanarak hastalık mekanizmalarının anlaşılması hedeflenen MinE Projesi çerçevesinde bin 200'ü aşkın ALS ve kontrol örneği ile Türkiye bu projeye en yüksek katkı yapan ülkelerden biri. Göttingen Georg August Üniversitesi'nden mezun olan Başak, doktora ve doktora sonrası çalışmasını Max Planck Institute for experimental Medicine'de tamamladıktan sonra Türkiye'ye döndü. Boğaziçi Üniversitesi'nde Türkiye'de sık görülen kalıtsal kan hastalıklarının moleküler yapısı üzerine araştırmalarını başlatan Prof. Nazlı Başak, ülkemizde ilk tam kapsamlı moleküler biyoloji ve genetik laboratuvarının kurulmasında etkin rol oynadı. Başak'ın araştırma laboratuvarı, T.C. Sağlık Bakanlığı ile yapılan iş birliği çerçevesinde, kalıtsal kan hastalıklarına engel olmak için, DNA analizine dayalı tam kapsamlı ve ülke çapında ilk defa bir doğum öncesi erken tanı programını geliştirdikten sonra, Başak'ın ilgi alanı kompleks genetiği olan multifaktöryel beyin hastalıklarına doğru genişledi.

AKILLI NANO-İLAÇLAR GELİŞTİRİYOR

PROF. RANA SANYAL

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Rana Sanyal, hedefli ilaç tarayıcı sistemler üzerine yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınıyor. Sanyal, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nden lisans ve Boston Üniversitesi'nden doktora derecesini aldı. Kariyerine Kaliforniya'da, biyoteknoloji şirketi Amgen'de araştırmacı olarak başladı. Kazandığı donanım ve deneyimle Türkiye'de ilaç geliştirmek ve ekosistemin kurulmasına katkıda bulunmak hedefiyle 2004 yılında ülkemize dönerek Boğaziçi Üniversitesi akademik kadrosuna katıldı. Burada Sanyal Lab'ı kurarak hedefli ilaç taşıyıcı sistemler üzerine çalışmalarına odaklandı. Sanyal, çalışmalarının umut veren sonuçları üzerine kansere karşı yenilikçi tedaviler geliştirmeye yönelik adımları atmak için ortağı Sena Nomak ile 2015 yılında biyoteknoloji girişimi RS Research'ü kurdu. Şirket hedefli kemoterapiyi mümkün kılan akıllı nanoilaçlar geliştiriyor. RS Research'ün ilaç taşıyıcı platform teknolojisi sayesinde kemoterapinin etkin maddesi vücutta paketli formda hareket ediyor ve sağlıklı hücrelere zarar vermiyor. Böylece tedavinin etkililiği artarken, yan etkilerinin önüne geçilmesi mümkün oluyor. Bu şekilde geliştirilen ilaç adaylarının ilki, ülkemizin geliştirme adımları Türkiye'de atılarak kliniğe ulaşan ilk yeni ilaç adayı oldu. Bu ilaç adayının iki merkezde devam eden Faz 1 klinik araştırması hastalar için yenilikçi tedavilere erken erişim olanağı sunuyor. RS Research 2017 yılında ana yatırımcısı Avrupa Yatırım Fonu olan ACT'den 2 milyon Euro çekirdek yatırım, 2021 yılında da GEN İlaç liderliğinde, Eczacıbaşı Momentum ve İstanbul Portföy fonlarının katılımı ile 12 milyon dolar Seri-A yatırımı aldı. Seri-A yatırım turu ile RS Research, Türkiye'nin 2021 yılında en fazla yatırım toplayan 10 startup arasına giren tek derin teknoloji girişimi oldu. 2013 yılı itibarıyla Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin müdürü olan Sanyal, 50'yi aşkın uluslararası tescilli patent ve patent başvurusunda buluş sahibi olarak yer alıyor. Sanyal, 2021 yılında Cartier Women's Initiative programı tarafından dünya çapında Bilim & Teknoloji Öncüsü kategorisinde ödül kazanan üç kadın girişimciden biri oldu. Sanyal, "Ülkemizden çıkan yenilikçi tedavilerimiz dünyada birçok hasta ve hasta yakını için umut olacak. Ve bu yeniliğin arkasında yüzde 80'i kadınlardan oluşan dinamik ve tutkulu bir ekip var" diyor.

TÜRKİYE'NİN İLK MİKROBİYOM ŞİRKETİNİ KURDU

DR. AYCAN GÜNDOĞDU

Türkiye'nin ilk mikrobiyom şirketi Enbiosis Biyoteknoloji'yi kuran Dr. Aycan Gündoğdu, doktorasını aldığı Avustralya'da mikrobiyom ve bakteriyofaj terapi üzerine çeşitli uluslararası projelerde görev aldıktan sonra Türkiye'ye dönerek Erciyes Üniversitesi Genom ve Kök Hücre Merkezi'nde bu alandaki çalışmaları yürütmek üzere metagenom birimini kurdu. 2019 yılında mikrobiyom alanında Türkiye'nin ilk biyoteknoloji şirketi olan Enbiosis Biyoteknoloji'nin kurucularından oldu. Enbiosis, kısa sürede yapay zeka temelli mikrobiyom analizi ve kişiselleştirilmiş beslenme teknolojisini üretebilen dünyadaki sayılı firmalardan biri haline dönüştü. Bugün 30'dan fazla ülkeye ihracat yapıyor. Bununla birlikte, antibiyotiklerle tedavi edilemeyen enfeksiyon hastalıklarında alternatif bir çözüm olarak ortaya çıkan bakteriyofaj (patojen bakterileri öldüren virüsler) terapileri alanında Sağlık Bakanlığı'nın onayıyla Türkiye'deki ilk klinik deneyleri başlatmış olan Gündoğdu, "Bu faz denemelerinin başarılı olması durumunda, şu an tedavisi çözümsüz görülen bakteriyel enfeksiyon vakalarının önüne geçecek bir tedavinin ülkemizde gerçekleştirilmesi mümkün hale gelecek. Türkiye'nin biyoteknoloji alanında, özellikle de katma değerli yüksek teknoloji alanında olması gereken konuma ulaşması imkansız değil. Bir şeyin imkansız olmadığını anlatmaya çalışmanın pek bir faydası yok, en etkilisi onu yapıp öncü ve örnek olmaya çalışmak" diyor. Gündoğdu, doktora derecesini Avustralya'nın Sunshine Coast Üniversitesi'nde Tıbbi Mikrobiyoloji alanında tamamladıktan sonra doktora sonrası araştırmacı olarak görev yaptı. Queensland Sağlık Bakanlığı, The Commonwealth Scientific and Industrial Research Organisation (CSIRO), Eliava Enstitüsü ve Federal Risk Değerlendirme Enstitüsü (BfR) gibi kurumlarda metagenomik, mikrobiyom ve bakteriyofaj projelerinde aktif olarak yer aldı. 2015 yılında Türkiye'ye dönen Gündoğdu, 2021'den bu yana TÜBİTAK Genel Yürütme Kurulu üyesi olarak görev yapmakta.

ORGANOİDLER ÜZERİNE SIRA DIŞI ÇALIŞMALARA İMZA ATIYOR

DR. SEVDE ALTUNTAŞ

Dr. Sevde Altuntaş ABD'deki Harvard Tıp Fakültesi'nde Nefroloji Bölümü'nde böbrek organoidleri üzerine çalıştığı görevinden tersine beyin göçü kapsamında Türkiye'ye döndü. Altuntaş, Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesinde İlaç Tarama ve Organoid Modelleme Laboratuvarı'nı kurdu. Dünyada henüz üç-dört yıllık bir araştırma geçmişi olan organoidler üzerine sıra dışı çalışmalara imza atan Altuntaş, kişiselleştirilmiş ilaç araştırmaları yapan Vitro-M şirketinin de kurucusu. Altuntaş, Gazi Üniversitesi Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde Mikro ve Nanoteknoloji alanında yüksek lisansını tamamladı. Devamında TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği'nde doktora çalışmalarını tamamladı. Doktoranın son yılında TÜBİTAK bursu kazanarak Northeastern Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde kemik ve deri doku mühendisliği alanlarında doktora tez çalışmalarını yürüttü. Ardından Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bölümü'nde böbrek organoidleri üzerine çalıştı. Tecrübelerini ülkesi yararına kullanmak için tersine beyin göçü başvurusu yaparak yurda dönen Altuntaş, şu an Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Doku Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor, kurduğu organoid laboratuvarında da sıra dışı çalışmalara imza atıyor. SBÜ Deneysel Tıp Uygulama Araştırma Merkezi bünyesinde yer alan laboratuvarda, doku mühendisliği, nanobiyomalzemeler, ilaç tarama sistemleri ve organoidler alanında çalışıyor. Organoidler üzerine çalışmaların dünyada henüz yeni başladığını ve devrimsel nitelikte olan bu yeni bilim dalı üzerine Türkiye'de bir laboratuvar kurmaktan dolayı gururlu olduğunu ifade eden Altuntaş, organoidlerin yakın gelecekte organ nakli kavramını ortadan kaldıracak türden bir tıp devrimi olduğunu belirterek, "Türkiye olarak organoid devrimini henüz başındayken yakalamış olmak mutluluk verici. Organoidleri 2017 yılında Nature Protocols dergisi tarafından yılın tekniği olarak ilan edilmiş üç boyutlu doku benzeri yapılar şeklinde tanımlanabilir. Yani dokuların benzerini üretebiliyoruz" diyor.

BEYİN ARAŞTIRMALARIYLA TANINIYOR

PROF. BAHAR GÜNTEKİN

Beyin araştırmalarıyla tanınan Prof. Bahar Güntekin, doktora çalışmalarını 2006 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik anabilim dalında Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Birincilik Ödülü'nü alarak EEG-Beyin Osilasyonları konusunda tamamladı. İstanbul Kültür Üniversitesi'nde Beyin Dinamiği Kognisyon ve Karmaşık Sistemler Araştırma Merkezi'nin kuruluşunda yer aldı ve merkez müdür yardımcısı olarak atandı. 2010 yılında Biyofizik Doçentlik unvanını aldı. 2016 yılında İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim dalında Profesörlük unvanını alarak anabilim dalı başkanı olarak göreve başladı. 2019-2022 tarihleri arasında TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma grubu danışma kurulu üyesi olarak görev aldı. Bahar Güntekin; 2015 yılında TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı ödülüne, 2016 yılında, ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı Araştırma Teşvik Ödülü'ne, 2023 yılında ise uluslararası "EEG and Clinical Neuroscience Society" tarafından verilen "Roy John" ödülüne layık görüldü. Beynin elektriksel sinyallerini Elektroensefalografi (EEG) yöntemi ile incelemekte ve bu yöntem ile sağlıklı kişilerde kognitif sinirbilim araştırmaları yürütüyor. Sağlıklı kişilerde açığa çıkan EEG beyin osilasyonlarının farklı nöropsikiyatrik hastalıklarda nasıl değiştiğini araştırıyor. Son yıllarda yaptığı çalışmalar ile işitsel-görsel duyusal uyaranlar ile EEG beyin osilasyonlarının modüle edilip edilmeyeceğini inceliyor, edilebiliyorsa bu modülasyonun kognitif fonksiyonları nasıl değiştirdiğini araştırıyor. Özellikle Alzheimer hastalarında EEG beyin osilasyonlarının nasıl bozulduğunu araştırdığı çalışmaları bulunuyor. Bu araştırmaları sebebiyle Alzheimer's Association' bağlı ISTAART Elektrofizyoloji Profesyonel çalışma grubunun 2023-2025 tarihleri için seçilmiş başkanı. Bahar Güntekin, İstanbul Medipol Üniversitesi SABİTA Sinirbilim araştırmaları merkezi müdürü görevini yürütüyor ve 2023 yılında TÜBA Asosye üyesi olarak seçildi.

DİYABET KÖRLÜĞÜNÜ ENGELLEMEYİ HEDEFLİYOR

TUĞBA HAKLI

Babasının diyabet hastası olduğunu öğrenen Biyomedikal Mühendisi Tuğba Haklı, diyabet körlüğünü engellemek amacıyla yapay zeka destekli retinal kamera geliştirdi. Hedefi, cihazı aile sağlığı merkezlerine yerleştirmek. Biyomedikal Mühendisi Tuğba Haklı, babasının diyabet hastası olduğunu ve hastalığın körlüğe yol açabildiğini öğrendikten sonra, diyabet körlüğünü engellemek amacıyla yapay zeka destekli retinal kamera geliştirdi. Bu projesiyle TÜBİTAK 2242 proje yarışmasında ikincilik kazanan Haklı, aldığı TÜBİTAK hibesiyle dört mühendis arkadaşını bir araya getirerek, Ankara Üniversitesi Teknokent'inde cihazını geliştirdi. Haklı, "Cihazımız genel anlamıyla diyabetten kaynaklanan körlük riskini engellemeye yönelik geliştirilen yapay zeka destekli bir retinal kamera. Bu cihaz sayesinde hastanın retina dediğimiz bölümünün fotoğrafını çekiyoruz ve buradaki komplikasyonu yapay zeka desteğimiz sayesinde tespit edip anında raporlama yapabiliyoruz" diyor.

SAĞLIK ALANINDA TİCARİ AR-GE PROJELERİ YÜRÜTÜYOR

DR. EMEL SOKULLU

Dr. Emel Sokullu, İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümü mezunu. Yüksek lisansını İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümünden aldıktan sonra Ege Üniversitesi Biyomühendislik bölümünden doktora derecesi ile mezun oldu. Alabama A&M University Research Institute ve Lawrence Berkeley National Laborotory'nin içinde bulunduğu projelerde biyomalzemeler, polimerler, sinir hücre kültürü ve iyon implantasyonu ile yüzey modifikasyonu konularında çalışan Sokullu, 2012 senesinde doktora sonrası araştırmalarını sürdürmek üzere TÜBİTAK bursu ile M.I.T. Harvard Medical School Health Science and Technology bünyesindeki Biyoakustik MEMs in Medicine Labs'de çalışmalarına devam etti. Üç boyutlu HidroJeller içinde sinir hücre kültürü, üç boyutlu beyin dokusu çalışmaları içinde yer alan Sokullu, 2019'dan bu yana Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyofizik Bölümü ve Koç Üniversitesi Translasyonel Tıp Araştırmaları Merkezi (KUTTAM) kapsamında araştırma çalışmalarına devam ediyor. Royal Academy of Engineering Leaders of Innovation programına seçilen Sokullu, SOLAB Ar-Ge şirketinin de kurucusu ve sağlık alanında ticarileşebilecek Ar-Ge projeleri yürütüyor.

SAHTE İLAÇ DENETLEME TEKNOLOJİSİ GELİŞTİRDİ

DR. DERYA CEBECİ

Tersine beyin göçü kapsamında 2017 yılında ABD'den yurda dönüş yapan analitik kimyager Dr. Derya Cebeci, dünyanın bulut tabanlı ilk sahte ilaç denetleme teknolojisini geliştirdi. Sahte ilaçları kimyasal işlem kullanmadan saniyeler içerisinde tespit edebilen analiz teknolojisi, dünyanın bulut tabanlı ilk sahte ilaç denetleme sistemi. Laboratuvar ortamı ve uzman personel ihtiyacı olmadan, yakın kızıl ötesi ışık (NIR) ile sahada analiz yapabiliyor. Cebeci, Türkiye'ye dönmeden önce Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nde (FDA) ithal ilaçların gümrük kapılarında hızlı kontrollerinin yapılmasına yönelik, yapay zeka tabanlı akıllı analiz sistemleri geliştiriyordu. Araştırmalara göre sahte ilaç pazarı büyüklük olarak narkotik pazarıyla başa baş gidiyor. Her yıl 1 milyondan fazla insanın sahte ilaçlar nedeniyle öldüğü ve küresel sahte ilaç pazarının yıllık 390 milyar euro'luk bir pazara sahip olduğu tahmin edilmekte. Bu da sahte ilaç pazarının, yaklaşık 395 milyar euro'luk narkotik-uyuşturucu pazarı ile aynı seviyede olduğu anlamına geliyor. Cebeci tarafından tamamen özgün metot ve algoritmalar ile geliştirilen bulut tabanlı kimyasal analiz platformu Medi-Eval, 500'den fazla ilacı tanıyor.

DİKEY TARIM İÇİN TEKNOLOJİ GELİŞTİRİYOR

BİLGE AKGÜN

Hextech Green Makine'nin kurucusu olan Bilge Akgün, 37 yıllık ziraat mühendisliği tecrübesinin ardından kendi işini kurdu. İç mekan tarım teknolojileri alanına odaklanan Akgün, topraksız ve güneşsiz tarım teknolojileri geliştiriyor. Geliştirdiği teknolojiler ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında birçok ödül alan Akgün, yüksek verimde temiz gıda üretebilen, aynı anda 7 bin fideyi aynı anda yetiştirebilen konteynerler üretiyor. Avrupa Komisyonu ve TÜBİTAK gibi kurumlarca desteklenen dikey tarım konseptinde teknolojiler geliştiren Akgün'ün kimyasal olarak kirletilmemiş gıda üretimi yapan makinelerinin, 85 ülkede tescili bulunuyor. Güneş ışığı ve toprak gerekmeden, yüzde 90 daha az su ile birim alanda 200 kat fazla sayıda bitki yetiştirilmesine ortam hazırlayan teknolojiyle, tarımsal üretim kırsal alanlar ve seralar dışında, şehirlerde de mümkün hale geliyor. Akgün, şu an dünyanın farklı bölgelerindeki HTG seralarının tek merkezden yönetilmesini sağlayacak Merkezi Endüstriyel İzleme ve Otomasyon yazılımı projesi ile HTG seralarda bitkisel ürün yanında eş zamanlı olarak biyoenerji üretimi yapılmasını sağlayacak iki yeni projenin Ar-Ge çalışmaları başlamış durumda. İkinci projeye ilişkin Avrupa Birliği'nden ilk onayı da aldı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden mezun olan Akgün, şirketi 2016 yılında kızı Tanay ile birlikte kurarak çalışmalarına başladı.

HÜMANİZE DENEY FARESİ ÜRETECEK

BEGÜM BUĞDAYCI

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Kobay Deney Hayvanları Laboratuvarı'nı kurdu. Laboratuvar, Türkiye'deki ilk ve tek özel deney hayvanları üretim laboratuvarı. Türkiye'de ilk defa Merkezi Etik Kurul'a bağlı "Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurul" kurulması için izin aldı. TÜBİTAK Kobi Ar-Ge Projesi sayesinde almış olduğu destek ile birlikte Türkiye'nin ilk bağışıklık sistemi baskılanmış farelerini üretmeye başladı. Laboratuvar hayvanı ihracatı da yapıyor. ODTÜ OSTİM Teknokent'te faaliyet gösteren Kobay Laboratuvarı, Türkiye'nin preklinik çalışma gerçekleştirme standartlarına uygun, yani GLP uygunluk beyanı bulunan ilk ve tek özel laboratuvarı. 1501 TÜBİTAK projesi kapsamında hümanize fare üretimine başlayacakları bilgisini veren Açıkkol, "Hümanize dediğimiz insanlaştırılmış fareler ile bilim insanları, geliştirdikleri aşı ve ilaçları kobay fareler üzerinde denediklerinde tıpkı insanda denenmiş gibi yanıt alabiliyorlar. Projemiz ülkemizdeki bilimsel araştırma ekosistemi ve hem aşı hem de ilaç çalışmaları için çok önemli. Şu anda bu fareler yurtdışından ithal ediliyor. Artık kendi hümanize farelerimizi üreteceğiz" diyor.

YAPAY ZEKA ÇALIŞMALARIYLA BİLİNİYOR

ECE KAMAR

Ece Kamar, ABD Redmond'da (Washington) bulunan Microsoft Research Ortak Araştırma Alanı Yöneticisi ve Yardımcı Laboratuvar Direktörü. Aynı zamanda Mühendislik ve Araştırmalarda Yapay Zeka Etiği ve Etkileri (AETHER) Komitesi'nin Sorumlu Yapay Zeka alanındaki teknik danışmanı olarak görev yapıyor. "Misyonum yapay zekayı toplumun ve bireylerin yararına kullanmak ve aynı zamanda bu teknolojinin getirebileceği riskleri en aza indirmek" diyen Kamar, 13 yıldır Microsoft Research'de çalışıyor. Bu süre boyunca Microsoft bünyesinde yapay zeka alanında önemli çalışmalara imza atan Kamar, Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu. Doktorasını ise Harvard Üniversitesi'nde bilgisayar mühendisliği üzerine yapan Kamar, tez çalışmalarında etkili insan-bilgisayar takım çalışması için modeller ve algoritmalar üzerine odaklandı. Kamar'ın öğrenimi süresince kazandığı Robert L. Wallace Ödül Bursu ve Microsoft Araştırma Lisansüstü Araştırma Bursu gibi önemli başarıları bulunuyor.

YAKIT PİLLERİNİN ÖMRÜNÜ UZATIYOR

PROF. DR. SELMİYE ALKAN GÜRSEL

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, polimer elektrolit membranlı (PEM) yakıt pilleri, lityum-iyon piller, lityum-hava piller, katı-hal piller, grafenin enerji çevrim ve depolama sistemlerinde kullanımı, radyasyon başlatmalı aşılama, elektroaktif ve iletken polimerler alanında çalışmalarıyla tanınıyor. Avrupa'nın en yüksek bütçeli projelerinden olan ve "Yüzyılın Projesi" olarak adlandırılan Grafen Flagship projesinde, grafenin çeşitli yöntemlerle modifiye edilerek, yakıt pillerini daha verimli hale getirmek üzere geliştirilmesi çalışma grubunda yer alan Prof. Gürsel, Türkiye'den proje yürütücüsü ve ulusal irtibat noktası olarak yer alan tek bilim insanı oldu. Malzeme bilimi alanındaki en önemli dergilerden biri olan Elsevier bünyesindeki Carbon dergisi, Nisan 2021 sayısının kapağında Gürsel'in araştırmalarından birine yer vermişti. ODTÜ Kimya Bölümü'nden mezun olduktan sonra aynı bölümde master ve doktorasını tamamlayan Prof. Dr. Selmiye Alkan Gürsel, doktora yaptığı sırasında bir yıl University of Florida'da çalışmalarına devam etti. İsviçre'de Paul Scherrer Institute'de beş yıl doktora sonrası araştırmacı ve uzman araştırmacı olarak çalışan Gürsel, 2008'den bu yana Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor.

GIDA TEKNOLOJİLERİ ALANINDA UZMAN

DR. ELİF GÜNGÖR REİS

Gıda katkı maddeleri alanında uzman olan Dr. Elif Güngör Reis, doğal gıda koruyucuları alanında uzmanlaşmış bir girişim kurdu. Çok sayıda ülkeye ihracat yapan Reis, bu alanda sayısız ödül aldı. Reis, 2022 itibarıyla ekosisteme katkı sağlamak amacıyla İstanbul Arel Üniversitesi'nde Rektör Danışmanı ve Girişimcilik İş Geliştirme Uzmanı olarak görev yapmaya başladı. FoodHack Istanbul'un temsilcisi olan Reis, gıda teknolojileri alanında dünya çapındaki girişimcilere rehberlik ediyor. Bu bağlamda ekosistemde paydaşları bir araya getirerek girişimcilere destek oluyor. Ayrıca ulusal ve uluslararası birçok üniversite ve hızlandırıcı programda mentorluk yapıyor. Doktora eğitimini, gıda katkı maddelerinde temiz etiket üzerine gerçekleştiren Reis, bu doğrultuda daha fazla farkındalık oluşturarak sektörde etkisini artırmayı amaçlıyor. Dr. Elif Güngör Reis, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği alanında tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi'nde Kimya Mühendisliği alanında yüksek lisans ve doktora derecelerini elde etti.

BİTKİSEL DERİ ÜRETİYOR

DUYGU YILMAZ

Duygu Yılmaz, bitkisel deri üretimi gerçekleştiren Biolive'ın kurucu ortağı. Dünyada ilk kez zeytin çekirdeği atıklarından yeni bir biyopolimer üretimi gerçekleştirdi. 2020 yılında Tuzla Deri Sanayi'nin içinde bir üretim tesisi kuran Yılmaz, gıda kaynaklı olmayan birçok bitkisel atıktan yeni malzeme türleri geliştiriyor. Bitkisel deri üretimini, hem hayvan hakları hem de deri üretimi prosesinin çevreye verdiği zararlara alternatif bir çözüm olarak gerçekleştirdiğini ifade eden Yılmaz, ülkemizi geçtiğimiz yıllarda Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde Birleşmiş Milletler'de de temsil etmişti.

BİYOLOJİK TEHDİT TEŞHİSİ YAPIYOR

ZEYNEP ÖKTEM

Zeynep Öktem, Nanobiz Teknoloji'nin kurucusu. Biyolojik tehditlerin algılanmasına yönelik bir biyoteknoloji şirketi olarak ODTÜ Teknokent'te kurulan Nanobiz, kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer tehditler kapsamında uzaktan tespit teşhise yönelik ürün odaklı Ar-Ge projeleri yürütüyor. Ağırlıklı olarak savunma sanayi için projeler geliştiriyor. Covid-19 için hızlı test kiti geliştirdiği haberleriyle basında dikkat çeken Öktem, aynı zamanda Teknokent Savunma Sanayi Kümelenmesi (TSSK) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısıdır.

KANSERE KARŞI AKILLI SÜTYEN GELİŞTİRDİ

ZEYNEP AKÇASIZ

Zeynep Akçasız, kadınların meme sağlıklarını takip edebilecekleri, genel sağlık kontrolleri konusunda asistanlık yapacak yazılım, donanım ve tasarımı bir araya getiren mobil uygulama entegreli bir akıllı sütyen olan TRIWI'ın kurucusu. Şirketi kızı Alara ile beraber kuran Akçasız, kadınların meme muayene süreçlerini daha konforlu ve kontrollü hale getirip erken teşhis sürecinde tutmaya çalışıyor. Örneğin meme kanseri olmasa bile meme yüzeyinde oluşmuş bir fibrokisti bile kullanıcının fark etmesini sağlayarak erkenden doktora başvurabilmesini hedefliyor.

BİZE ULAŞIN