İkinci bahar için model hazırlığı
HÜLYA GENÇ SERTKAYA/ Türkiye hızla yaşlanıyor. Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan "demografik dönüşüm" evresinde olan Türkiye'de, çocuk ve genç nüfus oranı hızla azalırken, yaşlı nüfus oranı ise hızla artış gösteriyor. Son 10 yılda doğurganlık hızındaki yıkıcı azalmanın da tesiriyle Türkiye, "çok yaşlı ülkeler" sınıfına dahil olmuş bulunuyor. İşte böyle bir tabloda, ikinci baharın refahı için sağlıktan sosyal hizmetlere, sigortacılıktan emeklilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine kadar birçok alanda çalışmalar yapılıyor, yeni uygulamalar devreye alınıyor. Yaşlı bakımında sağlık ve sosyal hizmetleri bir araya getiren bakış açısıyla yeni bir modelin geliştirilmesi hedefleniyor. Yaşlılara yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetler güçlendirilirken, yaşlı sağlığı (geriatri) ve palyatif bakım hizmetleri sunan merkezlerin sayısı artırılıyor. Sigortacılık sektörü de demografik dönüşüme ayak uyduruyor. Yaşlı bakım sigortasına yönelik çalışmalar devam ederken, sürdürülebilir bir emeklilik modeli oluşturmak için öne çıkan konuların başında bu yılın son çeyreğinde uygulamaya geçmesi beklenen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) geliyor. Hızla yaşlanan Türkiye'de yaşlılık ekonomisinde öne çıkacak alanların, evde bakım, gündüz bakım, kurumsal bakım ve emekli köyleri, sağlıklı ve uzun yaşam (longevity) sektörü, yapay zeka, bilişim ve yeni ürünler olduğu vurgulanıyor. Yaşlı bireylerin konforunu ve güvenliğini artıran akıllı ev sistemleri ile yaşlı dostu kentsel altyapılara ilgi artarken, teknolojik gelişmelerle entegre edilen tele-sağlık sistemleri, uzaktan izleme çözümleri, giyilebilir sağlık cihazları ve mobil uygulamalara yönelik yatırımlar hızlanıyor.
PARA Dergisi olarak biz de, demografik dönüşümün yarattığı bu değişimi ve geliştirdiği ekosistemi haberleştirdik.
YAŞLI NÜFUS SON BEŞ YILDA YÜZDE 20.7 ARTTI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2019'da 7 milyon 550 bin 727 kişi iken son beş yılda yüzde 20.7 artarak 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019'da yüzde 9.1 iken, 2024'te yüzde 10.6'ya yükseldi. TÜİK nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13.5, 2040 yılında yüzde 17.9, 2060 yılında yüzde 27, 2080 yılında yüzde 33.4 ve 2100 yılında yüzde 33.6 olacağı öngörülüyor.
"GEÇ KALINMIŞ DEĞİL"
Peki yaşlı nüfus artarken Türkiye yaşlanmaya ve yaşlıların hayatlarını iyileştirmek için gerekli olan hususlara yeteri kadar hazır mı? Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2024 yılında yüzde 10.6'ya yükseldiğine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şentürk, Türkiye'de yaşlı nüfusun son on yılda yüzde 49 arttığını vurguladı. Sağlık alanındaki güçlü yatırımların hazırlıklar açısından önemli olduğunu vurgulayan Şentürk, ancak yaşlanmaya yönelik güçlü bir hazırlık için iktisadi açıdan iyileşmelere ve daha iyi bir ekonomiye ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Şentürk, "Yaşlıların temel ihtiyaçları iktisadi yeterlilik, toplumda saygın bir statü, topluma katılımdaki engellerin ortadan kaldırılması, (konut ve kamusal mekanlar) mekansal erişilebilirliğin sağlanması, istihdam piyasasındaki konumlanmanın gözden geçirilmesi, gönüllü faaliyetlere daha fazla katılım sağlanması vb. konularda görülüyor. TÜİK'in verilerine göre Türkiye'nin aktif yaşlanma endeksi AB ortalamasının altında yer alıyor. Dolayısıyla henüz tam anlamıyla hazır değiliz, hazırlanmak için zamanımız az, ancak geç kalınmış değil. Yaşlanma hızımız erken sanayileşen ve modernleşen toplumlara kıyasla çok daha kısa zamanda gerçekleşiyor" dedi.
"KAYITSIZ KALINAMAZ"
Uzun bir süredir Türkiye'nin yüksek genç işsizliğini çözmek ve istihdamı artırmak üzere politikalar geliştirdiğine dikkat çeken Şentürk, bu politikaları devam ettirirken yaşlanmaya da kayıtsız kalınamayacağının görüldüğünü kaydetti. 2019 yılındaki Birinci Yaşlılık Şurası, On İkinci Kalkınma Planı'nda 'Aktif Yaşlanma' adlı bir Özel İhtisas Komisyonu kurulması ve Türkiye Yaşlılık Profili araştırması vb. çalışmaların yaşlanmaya yönelik politika düzeyindeki önemli adımlar olduğunu vurgulayan Şentürk, "Ancak emeklilikle ilgili iyileştirmelere, bakım hizmetlerinin kapsamının genişletilmesine, kentsel mekanların yaş dostu yaklaşımla düzenlenmesine, ailelerin ve yaşlanmakta olanların yaşam boyu eğitim perspektifiyle yaşlılığa hazırlanmasına vb. hususlara yönelik bütüncül bir biçimde ve farklı paydaşların katılımıyla geliştirilen politikalara ve uygulamaların sürekli gündemde tutulması ve önceliklendirilmesi gerekiyor" dedi.
AKTİF YAŞLANMA ENDEKSİ 29.7
Yeri gelmişken, TÜİK'in 25 Nisan'da ilk defa milli politikalara yön verebilmesi amacıyla resmi istatistik olarak yayımladığı aktif yaşlanma endeksi (AYE) 2024 sonuçlarına bir göz atalım. Bilindiği üzere AYE, yaşlı nüfusun yaşlılık sürecini ne kadar etkin geçirdiğinin tespit edilebilmesi adına, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu'nun (UNECE) katkılarıyla geliştirildi. Dört bileşenden oluşan AYE, yaşlı bireylerin istihdama katılabilme, topluma katılabilme, bağımsız, sağlıklı ve güvenli yaşayabilme ve aktif yaşlanma için kapasite ve elverişli ortama sahip olabilme seviyelerini ölçüyor. AYE ve bileşenleri 0 ila 100 arasında bir değer alıyor. Endeks ve bileşen değerlerinin yüksek olması toplumdaki yaşlı bireylerin daha etkin bir yaşlılık hayatı geçirdiklerine işaret ediyor. UNECE tarafından en son 2018 yılı için AB üye ülkeleri için yayımlanmış olan AYE değeri 36.8. TÜİK verilerine göre, Türkiye'nin AYE genel endeks değeri ise 2023'te 28.7 iken 2024'te 29.7 oldu. Türkiye'nin endeks değerinin, bu düzeyi ile AB üye ülkeleri ortalamasından düşük olduğu görüldü. AB üyesi 28 ülkenin değerleri incelendiğinde, 2018'te AYE genel endeks değeri en yüksek olan ülkelerin sırasıyla 47.8 ile İsveç, 43.7 ile Hollanda, 43.3 ile Danimarka olduğu görüldü. Endeks değerinin en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla 28.4 ile Yunanistan, 30.5 ile Hırvatistan, 31.2 ile Romanya olarak kaydedildi. Endeks, Türkiye'nin hızlı bir demografik dönüşüme girmesiyle beraber aktif yaşlanma konusunda politika geliştirilmesine ve ilerlemenin sağlanmasına ihtiyaç olduğunu gösteriyor. AYE değerleri cinsiyete göre AB üye ülkeleri ile mukayese edildiğinde, erkeklerde AB ortalaması 38.5 iken Türkiye değeri 34.5 oldu. Kadınlarda ise AB ortalaması 35.3 iken Türkiye değeri 25.3 olarak hesaplandı.
SÜRDÜRÜLEBİLİR FİNANSAL KAYNAKLARA İHTİYAÇ VAR
Şimdi de dünyada yaşlı nüfusa yönelik yaratılan ekosistemde öne çıkan uygulamalara bir göz atıyoruz. Prof. Dr. Murat Şentürk, öncelikle yaşlanmaya hazırlık açısından ulusal bütçelerde daha fazla kaynak ayırıldığını vurgulayarak, "Bireysel hazırlıklar için bakım sigortası gibi uygulamalardan söz edebiliriz. Bireyler yaşlanma sürecinde ihtiyaç duyacakları finansal destek için tasarruf etmeye teşvik ediliyorlar ya da zorunda bırakılabiliyorlar. Hem devletin hem de bireylerin yeni fonların oluşmasında birlikte katkı vermesi önemli görülüyor. Sağlık, emeklilik, bakım vb. giderler dikkate alındığında sürdürülebilir finansal kaynaklara ihtiyaç olduğu görülüyor. Türkiye'nin ekonomik açıdan güçlenmeye ve istihdamı artırmaya dönük politikaların yanı sıra gelecekte kullanılacak yeni fonlar oluşturması gerekiyor. Bu konuda kamu ve özel sektörün birlikte yeni kaynaklar geliştirmeye yönelik politikalar geliştirmesi önemli" diye konuştu.
"SAĞLIKLI YAŞAM FONU OLUŞTURULMALI"
İbn-i Sina Enstitüsü ve Dünya Yaşlanma Konseyi Başkanı Gerontolog Dr. Kemal Aydın da sürdürülebilir finansal kaynakların önemine dikkat çekiyor.
"Sağlıklı Yaşam Fonu oluşturulmalı" diyen Dr. Kemal Aydın, "Dünya örneklerinde olan tecrübe aktarım merkezleri, 3. Yaş Üniversiteleri, Yaşlılar Bakanlığı, Yalnızlık Bakanlığı, Bakanlıklararası Yaşlılık Kurulu, Yaşlılık İdaresi Başkanlığı, Bölge Yaşlılık Kurumları, aktif, sağlıklı, pozitif ve başarılı yaşlanma eylem planları takip edilmeli ve ülkemizde de uygulanmalı. Yaşlılıkla ilgili dernek, federasyon, konfederasyon, sendika, bakım sandığı, fonlar ve bankalar kurulmalı. Sağlıklı yaşam vadileri, köyleri kurulmalı" diye konuştu. .
Dr. Aydın, Türkiye'nin hızlı yaşlanmaya hazırlanması için, Yaşlılık Şurası'nın her yıl yapılarak yerel, bölgesel ve ulusal kararlar alınması ve en iyi uygulamaların tanıtılması gerektiğini kaydetti. Aydın, "Ulusal Yaşlılık Konseyi, yıllık 81 il ve yedi bölgeyi temsilen toplanmalı ve Cumhurbaşkanlığı ve ilgili bakanlık ve kurumlara Türkiye Yaşlılık Raporu'nu sunmalı. Evde bakım, gündüz bakımı, kurumsal bakım mastır planları yapılmalı ve Ulusal Yaşlılık Konseyi tarafından takip edilmeli" dedi.
ÖNE ÇIKACAK YATIRIMLAR
Dr. Aydın, hızla yaşlanan Türkiye'de yaşlılık ekonomisinde öne çıkacak alanları; evde bakım, gündüz bakım, kurumsal bakım ve emekli köyleri, sağlıklı ve uzun yaşam (longevity) sektörü, yapay zeka, bilişim ve yeni ürünler olduğunu söyledi.
Aydın, Türkiye'de yaşlılık ekonomisinin büyümesiyle bakım hotelleri, longevity klinikleri, yerinde yaşlanma modellerinde gerontoloji, geriatri, kür hekimleri, fizyoterapi, ergoterapi, müzik terapi, sanat terapi, tıbbı ekoloji ve hidroklimatoloji uzmanları ile evde, gündüz ve kurumsal yöneticileri ve bakım uzmanlarına ihtiyaç olacağını kaydetti. Aydın, "Mevcut genç nüfusumuz bu alanlarda yüksek lisans, mastır ve doktora çalışmalarına yönlendirilmeli" ifadelerini kullandı.
"DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİNDEN BİRİYİZ"
Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş. (USHAŞ) Genel Müdürü Behlül Ünver, dünyada ve Türkiye'de yaşlı nüfusun giderek artmasının, sağlık ve bakım hizmetlerinde yeni ihtiyaçların doğmasına ve belirli alanlarda hızlı bir büyüme yaşanmasına neden olduğunu kaydetti. Özellikle evde bakım uygulamaları, fiziksel rehabilitasyon hizmetleri, uzun dönemli bakım merkezleri ve dijital sağlık çözümleri gibi alanların ön plana çıkarken; yaşlı bireylerin konforunu ve güvenliğini artıran akıllı ev sistemleri ile yaşlı dostu kentsel altyapılara olan ilginin de giderek arttığını vurguladı. Ünver, "USHAŞ olarak, sağlık turizmi ve sağlık hizmetlerinin planlanması, yönlendirilmesi ve denetlenmesinde üstlendiğimiz sorumlulukla bu dönüşümün önemli aktörlerinden biriyiz. Artan yaşlı nüfusun ihtiyaçlarına uluslararası standartlarda yanıt verebilecek sağlık tesislerinin gelişimini teşvik ediyor, yaşlı bakımına yönelik hizmet kalitesini artırmayı amaçlayan çalışmaları destekliyoruz. Aynı zamanda, bu hizmet alanlarında uygulanabilir mevzuatların geliştirilmesi ve sektörün etik, nitelikli bir çerçevede ilerlemesini sağlamak adına standart belirleyici rolümüzü sürdürüyoruz. Amacımız, Türkiye'nin sağlık ve bakım alanındaki düzenleyici yapısını daha da güçlendirerek, küresel sağlık turizmi pazarında rekabet gücünü artırmak ve yaşlı bireylerin kaliteli, erişilebilir sağlık hizmetlerine ulaşmasını sağlamaktır" dedi.
Hatırlanacağı üzere Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, yaptığı bir açıklamada Health Türkiye markasıyla yürüttükleri sağlık turizmi faaliyetleri ile önceki yıllarda 3 milyar dolar gelir seviyesine ulaşıldığını vurgulayarak, sağlıklı yaşam, geriatri, termal turizmi gibi alanlarda atılan yeni adımlarla birlikte önümüzdeki dört yılın sonunda yıllık 20 milyar dolarlık bir gelir hedeflediklerini dile getirmişti.
YATIRIMLAR ÇEŞİTLENEREK ARTIYOR
Ünver, sağlık ve bakım hizmetlerinde yaşlı nüfusa yönelik öne çıkan yatırımlara da ilişkin açıklamalarda bulundu. Gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfusa yönelik sağlık ve bakım hizmetlerinin giderek daha fazla öncelik kazandığını dile getiren Ünver, bu alana yapılan yatırımların çeşitlenerek arttığına işaret etti. Özellikle evde bakım sistemleri ve dijital sağlık teknolojilerinin bu dönüşümün başını çektiğini belirten Ünver, yaşlı bireylerin kendi yaşam alanlarında kaliteli hizmet alabilmeleri için hemşire ziyaretlerinden kişisel bakım desteğine kadar geniş bir yelpazede çözümler sunulduğunu kaydetti. Teknolojik gelişmelerle entegre edilen tele-sağlık sistemleri, uzaktan izleme çözümleri, giyilebilir sağlık cihazları ve mobil uygulamalar sayesinde yaşlı bireylerin sağlık verilerinin anlık olarak takip edildiğini, olası risklere karşı zamanında müdahale imkanı doğduğunu söyledi. Ünver, "Uzun süreli bakım merkezleri de bu alandaki önemli yatırımlar arasında yer almakta; yaşlı bireylerin hem fiziksel hem de sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı, yaşam kalitesini artırmaya odaklanan ortamlar yaratılıyor. Öte yandan, palyatif bakım ve hospice hizmetleri gibi yaşamın son dönemlerine yönelik destek sistemleri de giderek daha fazla kaynak çekiyor. Bu hizmetler, ileri evre hastalıklarla mücadele eden bireylere hem fiziksel rahatlama hem de psikolojik destek sunmayı amaçlıyor. Ayrıca, yaşlı dostu şehir altyapıları ve akıllı yaşam teknolojileri gibi yenilikçi uygulamalar, bireylerin daha bağımsız, güvenli ve konforlu bir yaşam sürmelerine olanak tanıyor. Tüm bu gelişmeler, yaşlı nüfusun ihtiyaçlarına sürdürülebilir çözümler üretmeyi ve onların yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen bütüncül bir yaklaşımın parçası olarak değerlendiriliyor" diye konuştu.
"YAŞAM SİGORTALARI DAHA FAZLA ÖNEM KAZANACAK"
Şimdi de hızla yaşlanan Türkiye'de sigortacılık sektörünün nasıl bir değişim göstereceğine bir göz atıyoruz. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreteri Özgür Obalı, Türkiye'deki sigortacılık sektöründe son yıllarda gerçekten hızlı değişimler yaşandığını vurgulayarak, özellikle teknolojinin hızla ilerlemesi ve tüketici beklentilerinin değişmesiyle birlikte sektörün adapte olma hızının da arttığını kaydetti. Dijitalleşme, müşteri deneyimi odaklı yaklaşımlar, veri analitiği gibi alanlarda önemli gelişmeler yaşandığını ifade eden Obalı, ayrıca, sigorta ürünlerinin çeşitlenmesi ve kişiselleştirilmesinin de bu değişimin bir parçası olarak öne çıktığını vurguladı. Obalı, bunun yanı sıra, sürdürülebilirlik ve risk yönetimi konularının da sigortacılık sektörünün gündemini etkileyen önemli faktörler arasında yer aldığını belirterek, iklim değişikliği gibi küresel risklerin yönetimi ve buna bağlı olarak sigorta ürünlerinin yeniden şekillendirilmesinin de sektördeki değişimin bir diğer boyutunu oluşturduğunu kaydetti. "Yaşlılık ya da yaşlanılıyor denildiğinde ilk akla gelen sigorta ürünü sağlık sigortaları" diyen Obalı, yaşlanan nüfusun sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı arttıkça, sağlık sigortalarının daha yaygın hale gelebileceğinin altını çizdi. Obalı, "Özellikle yaşlıların özel sağlık hizmetlerine erişimini sağlayacak poliçeler önem kazanabilir. Sağlık sigortaları ile birlikte anılan hastalık sigortaları da öne çıkacaktır. Yaşlılıkla birlikte kronik hastalıkların görülme sıklığı artar. Bu durum, özellikle bu tür hastalıklar için özel olarak tasarlanmış sigorta ürünlerinin talep görmesine neden olabilir. Ülkemiz finans sisteminin en önemli başarı hikayelerinden olan ve bu yıl 22'inci yılını geride bırakmaya hazırlanan bireysel emeklilik. Uzun ömürlü bir nüfusla birlikte bireysel emeklilik planları ve yaşam sigortaları daha fazla önem kazanacaktır. İnsanlar geleceklerini güvence altına almak için bu tür ürünlere yönelebilir. Genel olarak baktığımızda ise sigortaya genel olarak talep artacaktır. Hayatımız, sağlığımız, varlıklarımız, birikimlerimiz hepsini genel olarak düşünerek bu yöndeki her türlü riske güvence verilmesi ilgi görecektir" dedi.
"GİDECEK ÇOK YOLUMUZ VAR"
Obalı, hızla yaşlanan gelişmiş ülkelerde sigortacılık sektörünün, demografik değişimlere paralel olarak önemli dönüşümler geçirdiğine dikkat çekerek, bu ülkelerde öne çıkan sigorta branşları ve prim üretimi verilerinin, Türkiye gibi benzer demografik eğilimler gösteren ülkeler için de yol gösterici olabileceğini kaydetti. "Ülke bazında bizim gidecek çok yolumuz var" diyen Obalı, hedefleri belirlediklerinin altını çizdi. Obalı, sigortacılığın ekonomideki ağırlığını artırıp, kamunun üzerindeki yükü hafifletmek adına yapılacaklardan birkaçını, "Sigorta sektörünün finansal sistemdeki payını yüzde 5'ten yüzde 10'a çıkarmak. 10 trilyon lira prim üretimi. Kişi başı prim üretimini 350-400 dolara çıkarmak. Penetrasyonu ilk beş yılda yüzde 5'e akabinde yüzde 7'ye çıkarmak …" şeklinde sıraladı. Obalı, "Bu hedefleri gerçekleştirdiğimizde hayal edin ekosistemimiz nerelerde olur..." ifadelerini kullandı.
HİBRİT ÜRÜNLER POPÜLERLİK KAZANIYOR
Nüfusu genç olan toplumlarda ekonomik hayatın büyük oranda genç ve orta yaş nüfus kesimlerinin ihtiyaçlarına göre düzenlendiğine dikkat çeken Obalı, nüfusun yaşlanması ile birlikte bir dönüşümün kaçınılmaz olacağını vurguladı. Obalı, "Sektörler kendilerini toplumların yeni nüfus dağılımlarına göre yeniden yapılandıracak, toplumun yaşlı nüfusunun ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlere doğru bir kayma olacaktır. Bunu somutlaştıracak en iyi örnek herhalde Japonya'daki yaşlı bezi satışı örneğidir; bugün Japonya'da yaşlı bezi satış rakamları çocuk bezi satışlarından 2.5 kat fazladır. Demografik yapıdaki bu değişimden tüm sektörler gibi sigortacılık sektörümüz de etkilenecektir. Sektörümüz yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamaya dönük ürünler geliştirecektir. Hızla yaşlanan ülkelere baktığımızda öne çıkan ürünlerden biri, 'yaşam ve emeklilik sigortaları'. Gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte, yaşam ve emeklilik sigortalarına olan talep yükseliyor. Tabi ki, 'sağlık ve uzun dönem bakım sigortaları' da. Yaşlı nüfusun sağlık hizmetlerine olan ihtiyacının artması, sağlık ve uzun dönem bakım sigortalarının önemini artırıyor. Bunun yanında 'hibrit sigorta ürünleri'. Bazı ülkelerde, yaşam sigortası ile uzun dönem bakım sigortasını birleştiren hibrit ürünler popülerlik kazanıyor. Bu tür ürünler, yaşlı bireylerin hem yaşam hem de bakım ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor" diye konuştu.
"YILLIK GELİR SİGORTASI HAYATIMIZA GİRECEK"
Yaşlanan nüfusun eksiğini en fazla hissedeceği konunun gelirindeki azalma olduğunu belirten Obalı, çalışma hayatından çekilme ile birlikte gelirdeki azalmanın yaşam kalitesinde ciddi kayıplara yol açabildiğini vurguladı. Obalı, "Bugün dünyada emeklilik döneminde oluşan bu açığın 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam bireylerin büyük doğal afetler karşısında ihtiyaç duyacağı koruma açığının yaklaşık 7 katı. Bu konuda ülke olarak bir açıdan şanslıyız; erken davrandığımız ve epey yol aldığımız bireysel emeklilik sistemine sahibiz. Önümüzdeki dönemde gündeme gelecek olan TES için çok iyi bir taban ve tecrübe oluşturmuş durumdayız. TES ile birlikte katılımcıların tasarruf yapma dönemine ilişkin tüm geliştirmeler tamamlanmış olacak. Artık sırada tasarrufların emeklilik için kullanımı ön plana çıkacak. Burada da yıllık gelir sigortası hayatımıza girecek. Bireysel emeklilik sisteminden emekli olacaklara sunulacak yıllık gelir sigortası ile BES emeklileri, kamu emeklilik sisteminin üzerine tamamlayıcı mahiyette ikinci bir emekliliğe sahip olacaklar. İşte bu yıllık gelir sigortası ile sağlanacak ikinci emeklilikteki tamamlayıcı gelirin ihtiyacı ne kadar karşılayacağına direkt etki eden unsurlardan biri de uzayan ömür. Uzayan ömürle birlikte bireylerin emeklilik dönemindeki zamana yayılı düzenli gelir ihtiyaçları daha da artmış olacak" şeklinde konuştu.
YAŞLI BAKIM SİGORTASI
Obalı, demografik yapıdaki dönüşümün emeklilik gelirleri üzerinde yarattığı gelirin haricinde diğer bir önemli sonucu da toplumda bakıma muhtaç kişi sayısında yol açacağı artışın oluşturduğuna işaret etti. Bireylerin BES sistemi ile emeklilikte tamamlayıcı mahiyette ilave gelirlere sahip olsalar bile bakıma muhtaçlık durumunda bu gelirlerin yine yeterli olmayacağına değinen Obalı, şunları kaydetti:
"Bakıma muhtaçlık özel bir durumdur ve maliyeti yüksek bir olgudur. Bu sebeple bugünden hem hizmet sunumu hem de hizmet sunumunun finansmanı anlamında bir ekosistem yaratılma ihtiyacı söz konusudur. Almanya 1995 yılında, Japonya ise 2000 yılında yaşlı bakım sigortası sistemlerini kurarak yaşlanan nüfusları için erkenden önlem alma yoluna gitmişlerdir. Hem Almanya hem Japonya bu sistemleri kurarken bugün ülkemiz için geçerli nüfus yaşlılığı oranlarına sahiptiler. Ülkemizde bugün yüzde 10.2 olan yaşlı nüfus (65+) oranının 2040'da yüzde 17'ler seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Biz de bugünden yapılması gerekenleri yapıp 2040'lı yıllar geldiğinde yaşlı bakım sigortasını iyi ki kurmuşuz diyebilmeliyiz."
"ÇOĞUNLUKLA KAMU SİGORTA SİSTEMİ"
Obalı, yaşlı bakım sigortasının Almanya ve Japonya da dahil olmak üzere gelişmiş ülkelerde çok büyük çoğunlukla bir kamu sigorta sistemi olduğunun altını çizdi. Özel sektörün öncülük ettiği ABD modelinin ise bir örnek olarak sunulabilecek başarı gösteremediğine işaret eden Obalı, "Bu sebeple sigorta emeklilik sektörünün yaşlı bakım sigortasında misyonunun tamamlayıcı/destekleyici mahiyette olması bekleniyor. Kamu tarafından yürütülen ve yönetilen Alman yaşlı bakım sigortası modelinde dahi bakım harcamalarının ancak yüzde 63'ü yaşlı bakım sigortası tarafından finanse ediliyor. Japonya'da da yaşlı bakım hizmetlerinde hizmet aşamasında bireylerden yüzde 20-yüzde 30 arasında katılım payı alınıyor. Sigorta emeklilik sektörümüz aynen bugün nasıl kamu emeklilik ve kamu sağlık sistemlerinin tamamlayıcısı/destekleyicisi konumunda ise, yaşlı bakım sigortasında da benzer şekilde tamamlayıcı/destekleyici bir rol üstlenebilecek, bireylerin kamu sisteminden hizmet alımı aşamasında karşılaşabilecekleri katılım paylarının ya da kamu sisteminin sunduğu bakım hizmetinin üzerinde hizmetlerin finansmanı için özel sigortacılık ürünleri geliştirebilecektir" diye konuştu.
MODEL ÇALIŞMALARI YAPILIYOR
Bilindiği üzere 12. Kalkınma Planı'nda, yaşlı bakım hizmetlerinin finansmanına yönelik bakım sigortası kurulması hedefi yer alıyor. Hükümetin 2025 yılı yol haritasını ortaya koyan 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda da yaşlı bakım hizmetlerinin finansmanına yönelik oluşturulması planlanan bakım sigortası için model çalışmalarına devam edileceği yer alıyor. Yaşlı bakım sigortasının, hemşire, hasta bakıcı fizik tedavi gibi evde bakım hizmetlerini, huzurevi veya yaşlı bakım merkezlerinde konaklama, beslenme, kişisel hijyen ve gibi giyinme gibi günlük yaşam destekleri demans, Alzheimer, Parkinson benzeri nörolojik hastalıkların takibi, psikolojik danışmanlık ve terapi hizmetleri ile medikal cihaz ve ekipman desteklerini kapsaması bekleniyor.
"TOPLUMSAL YAŞLANMA SÜRECİ HIZLI SEYREDİYOR"
Türkiye'de yaşlılık alanındaki ulusal politikanın hayata geçirilmesinin teşvik edilmesinden sorumlu odak kurum Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı. PARA Dergisi'ne açıklamalarda bulunan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye'nin yaşlanma alanındaki temel yaklaşımını; "yaşlı bireylerin aileleri ve yakınlarıyla birlikte, bulundukları çevrede, aktif ve sağlıklı yaşlanma süreci geçirmelerini sağlamak ve huzurlu bir yaşam sürmelerine destek olmak" şeklinde aktardı. Yapılan araştırmalar neticesinde, Türkiye'nin nüfusunun hızla yaşlandığını ve yaşlı nüfusun genel nüfusa oranla hızlı bir artış gösterdiğini tespit ettiklerini vurguladı. Artık Türkiye'de de, dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, yaşlı nüfusunun giderek arttığı demografik bir değişim yaşandığını belirten Bakan Göktaş, "Öyle ki, yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve üzeri yaştaki nüfusumuz, 2019'da 7 milyon 550 bin 727 kişi iken 2024'te bu oran yüzde 20.7 artarak, 9 milyon 112 bin 298 kişiye ulaştı. Yaşlı nüfusumuzun toplam nüfusumuz içindeki oranı ise 2019'da yüzde 9.1 iken, 2024'te yüzde 10.6'ya yükseldi. Diğer yandan çalışma çağındaki kesimin bakmakla yükümlü olduğu yaşlı birey sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranımızın ise 2024'te yüzde 15.5'e yükselmiş olduğunu görüyoruz. Oranlara baktığımızda gelişmiş ülkelerin çoğunda 100-150 senelik zaman diliminde gerçekleşen toplumsal yaşlanma sürecinin, ülkemiz için çok daha kısa sürede ve hızlı seyrettiği görülmekte" dedi.
GENİŞ YELPAZEDE HİZMET SUNUMU
Bakan Göktaş, Bakanlık olarak, yaşlıların toplumsal hayata katılımını ve sağlıklı yaşlanmasını destekleyici çeşitli çalışmalar hayata geçirdiklerini kaydederek, "Büyüklerimize geniş bir yelpazede hizmet sunarak, her birinin sağlıklı ve üretken bir ömür sürmelerini amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı. Göktaş, ulusal düzeyde politika ve stratejilerin belirlenmesi, yaşlı bireylere yönelik sosyal hizmetlerin sunulması amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği ve koordinasyonun sağlanmasına yönelik çalışmalar yürüttüklerini vurguladı. Engelli ve yaşlı bakım hizmeti alanında; hak temelli, aile odaklı, mahremiyet ile güvenliği önceleyen ve memnuniyeti hedefleyen Engelli ve Yaşlı Bakım Hizmetlerinde Kalitenin Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönerge'yi 16 Aralık 2019'da yayımladıklarını anımsattı. Göktaş'ın açıklamalarına göre, Bakım Hizmeti Kalite Standartlarında (BHKS) engelli ve yaşlı bireylere yönelik 289 standart ve bunlara bağlı 718 değerlendirme ölçütü belirlendi. Uygulama Rehberi, 2020'de yayınlanarak 81 ildeki engelli ve yaşlı bakım kuruluşlarına gönderildi. Bakım Hizmetleri Kalite Standartları kapsamında 2020'de başlayan eğitimlerde, toplam 2 bin 500 personele eğitim düzenlendi. 2021'de BHKS değerlendirme süreci başlatıldı ve 2024 Aralık ayı itibarıyla 610 resmi /özel engelli ve yaşlı bakım kuruluşunun değerlendirmesi tamamlandı. Değerlendirme sonrası kuruluşlarda eksik olan alanlara ilişkin iyileştirme çalışmalarında rehber olması amacıyla da "Engelli ve Yaşlı Bakım Kuruluşlarında Kalite İyileştirme Süreç Yönetimi Rehberi" hazırlandı ve Şubat 2022'de Bakanlığın web sayfasında yayınlandı. Bu kapsamda kuruluşlarda iyileştirme çalışması yapıldı.
AKTİF VE ÜRETKEN YAŞLANMA
Göktaş, Bakanlığın aktif ve üretken yaşlanma noktasında yaptıkları çalışmalara da değindi. Yaşlıların gereksinimlerini karşılamak için verdikleri hizmetleri yaygınlaştırdıklarını söyleyen Göktaş, "Bu alanda bakımdan sağlığa, istihdamdan erişilebilir çevreye, hayat boyu öğrenmeden sosyal koruma sistemine, tüm alanlarda haklarını etkin kullanmalarını sağlayarak, yaşam kalitelerini arttırmaya yönelik hizmetler geliştiriyoruz. Çalışmalarımızda, ihtiyacı olan yaşlılarımıza kurumsal bakımın yanı sıra, evde bakım yardımı, sosyal yardım ve gündüzlü bakım hizmetleri gibi toplum temelli bakım hizmetlerimizi birbirini tamamlayacak şekilde bütüncül olarak sunmaya gayret ediyoruz. Yaşlı Destek Programı'mız (YADES) bu alanda oldukça kıymetli bir hizmetimiz. 2016'da ülkemizde ikamet eden ve sosyal hizmete ihtiyaç duyan, 65 yaş üstü yaşlıların korunması ve desteklenmesi amacıyla, biyo-psiko sosyal bakıma ihtiyacı olanların yaşadıkları mekanlarda gerekli olan bakımlarının yapılarak yaşamlarını kolaylaştırması amacıyla başlattığımız YADES ile evde bakım, gündüzlü bakım, evde sağlık, manevi destek, gönüllülük faaliyetleri gibi çeşitli hizmet modelleriyle bütünleşik bakım hizmetleri geliştiriyoruz. Bu kapsamda 2024 yılı YADES projeleri dahil dokuz yılda toplam 64 milyon 333 bin lira finansman desteği sağlayarak 54 farklı belediyede 91 farklı proje ile 101 bin 591 hanede 153 bin 98 yaşlı vatandaşımıza ulaştık. İhtiyacı olan yaşlılarımıza evde bakım, psiko-sosyal destek ve kültürel faaliyet hizmetleri sunduk" dedi.
Bakanlığa bağlı huzurevlerinde bakım altında bulunan yaşlıların dijital okuryazarlıklarını geliştirmek için 19 ide 21 Dijital Bahar Odası oluşturduklarını vurgulayan Göktaş, dijital bahar odalarında hizmet alan yaşlı bireylerin teknolojik yaklaşımları tanıma, yeni aletlerin kullanımını öğrenme ve farklı teknolojileri kullanarak bağımsız yaşam becerilerini ve yaşam kalitelerini arttırma olanağına sahip olduğunu kaydetti.
Bu arada Bakanlığa bağlı huzurevlerinden hizmet alan yaşlıların aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri için çeşitli spor turnuvaları ve fiziksel hareketlilik organizasyonları da gerçekleştiriliyor. Huzurevlerinde yaşamını sürdüren yaşlıların aktif katılımlarıyla her yıl Bocce Turnuvaları düzenleniyor.
Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ /Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı
"Özel destek programları hayata geçiriyoruz"
Ülkemizin her yerinde, yaşlılarımız ve aileleri için özel destek programları hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda sunduğumuz hizmetlerimizden biri olan evde bakım desteğimizle Türkiye'nin her köşesinde yaşlılarımızın, büyüklerimizin hayatlarına dokunuyor, ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Bütünleşik Bakım Hizmetleri Modeli kapsamında yaşlı bireylerin aileleri yanında bakım hizmeti almalarını sağlamak üzere evde bakım yardımına öncelik veriyoruz. Bu kapsamda Mart 2025 itibarıyla 123 bin 463 yaşlımız halen bu yardımdan faydalanıyor. Önümüzdeki süreçte ise yaşlılarımıza yönelik evde bakıma destek ve gündüzlü bakım hizmetlerimizi geliştirmeyi ve yaygınlaştırmayı amaçlıyoruz. Böylece geleneksel aile yapısının güçlendirilmesi, yaşlıların toplumsal hayata aktif katılımı ve psiko-sosyal açıdan daha sağlıklı olmaları ile kurumsal bakıma olan ihtiyacın azaltılarak/geciktirilerek ailelerin de istihdama katılımlarının arttırılmasını hedefliyoruz.
Özgür OBALI / Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri
"Önümüzdeki 20 yıl, tasarruf birikimi açısından fırsat penceresi sunuyor"
Önümüzdeki 20 yıl, tasarruf birikimi açısından Türkiye özelinde çalışma çağındaki üretken nüfusun artmasına bağlı olarak demografik fırsat penceresi sunuyor. Bu hususu hem değişen demografik yapı hem de emekliliğe dönük tasarruf açığı açısından incelemek uygun olacak. Giderek yaşlanan nüfus trendi, yaşlılık döneminde yeterli gelire sahip olamamak gibi çoğu kişiyi etkileyebilecek ciddi bir risk barındırıyor. Yaşlanan nüfus kadar bir diğer önemli konu da tasarruf açıkları. Değişim ve belirsizliğin yüksek risk getirdiği günümüz dünyasında kişiler varlık ve gelirlerini yeterince koruyamaz hale geliyor. Tasarruf açıkları kişi ve toplumların refahını ve ekonomik zenginliğini tehdit eden en önemli unsurlardan biri oldu. Globalde 2.8 trilyon dolara ulaşan tüm koruma boşluklarında en büyük payı 1 trilyon dolar ile tasarruf açıkları (emeklilik) alıyor. Emeklilik sistemlerinin sürdürülebilirliği üzerinde demografik değişikliklerin ciddi baskısı var. Artan yaşam beklentisiyle sisteme giren kişiler daha fazla kişiye bakmak zorunda kalıyor. Düşük doğum oranları ve yükselen yaşam standartları emeklilik maaşları üzerinde baskı yaratıyor. Tasarruf açığı, makul yaşam standardını (mevcut gelirin yüzde 65-70'i) sağlayacak birikimlerle sisteme mevcut durumdaki para akışı arasındaki farktan oluşur. Türkiye gibi nüfusun hızla yaşlandığı ülkeler başta olmak üzere önümüzdeki dönemde bu açığın daha da artması bekleniyor. Çalışanların otomatik katılımı veya kurumsal katılımı teşvik için işverenlere vergi avantajları sağlanabilir.
Dr. İhsan ŞAHİN / Sağlık Yatırımcıları Derneği Başkanı
"Akılcı politikalar ve stratejiler geliştirilmeli"
Ülkemizde son yıllarda doğum sayısının azalması, nüfus yaş ortalamamızın hızla yükselmesine sebep oluyor. Diğer yandan gelişen sağlık hizmetleri, ilaç ve medikal endüstri insanlarımızın ortalama yaşını daha ileri yaşlara doğru çekiyor. Bu iki önemli etken ve daha birçok faktör sebebi ile artan yaş ortalamamız farklı ihtiyaçları, yeni yatırımları gündeme taşıyor. Artan yaşlar beraberinde daha fazla sağlık harcaması, daha çok paliyatif bakım ve daha fazla rehabilitasyon ünitelerini gerekli kılıyor. İlerleyen yaşlardaki vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu ilaç ve bakım hizmetlerinin geliştirilmesi, bu yaş grubuna uygun geriatrik rehabilitasyon merkezlerinin kurulması, evde bakım ve takip hizmetlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Son yıllarda ülkemizde özellikle Aile Hekimliği sisteminin geliştirilmesi ve evrilmesi ile bu hizmetler daha ciddi boyutta veriliyor, kayıt ve takip altına alınıyor. İleri yaş grubundaki vatandaşlarımızın ilaca ve sağlık hizmetlerine hızlı ve kolay erişiminin saplanabilmesi için Aile Hekimliklerinden başlayan ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine uzanan sistematik bir sağlık hizmet zinciri kuruluyor. Özel sektörün daha çok rol üstlendiği paliyatif bakım merkezleri ya da huzurevleri komplekslerinin sayıları planlama kapsamında her geçen gün artıyor. Medikal alandaki ihtiyaç ve yatırımlar yanı sıra sosyal tesis ve ilaç sanayindeki yatırımlarda bu yaş ortalamaları dikkate alınarak kurgulanmalı.
Prof. Dr. Veysel BOZKURT/ İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Yaşam boyu öğrenme olmazsa olmaz hale gelecek"
Türkiye hızla yaşlanan ülkeler arasında yer alıyor. Kadın başına doğum oranı 1.51'e düşmüş olup, büyük şehirlerde bu oran 1.2'ye kadar geriledi. Modernleşme sürecine erken başlayan ülkeler benzer bir süreci daha önce yaşamışlardır, ancak Türkiye'deki bu demografik geçiş inanılmaz bir hızla gerçekleşiyor. Nüfusun bu şekilde hızlı gerilemesi ekonomiden sağlığa, güvenlikten emekliliğe kadar geniş bir alanda etki yapacaktır. Yaşlanma arttıkça toplum dinamizmini kaybedecektir. Bu trend, yakın gelecekte Türkiye'nin 'demografik fırsat penceresi'nin kapanacağını gösteriyor. Yani 'çalışma çağındaki nüfusun' toplam nüfus içindeki oranı düşecek ve işgücü piyasası radikal biçimde değişecek. Yapay zeka ve otomasyon teknolojileri belirli bir ölçüde üretim açığını kapatmaya yardımcı olabilir. Ancak giderek sayısı ve oranı azalan genç nüfusun iyi eğitimi ve toplumun/ekonominin inovasyon kapasitesinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Diğer taraftan ortalama yaşam süresi de uzuyor. Dolayısıyla emek piyasasında yaşlı nüfusun daha fazla yer aldığına tanık olabiliriz. Ayrıca yaşlanmaya bağlı kalp hastalıkları, hipertansiyon, Alzheimer vb. hastalıkların artması da bekleniyor. Yaşlı bakımı muhtemelen en hızlı büyüyen sektörlerden birisi haline gelecektir. Sağlık harcamaları ve bunların finansal sürdürülebilirliği önemli bir sorun olabilir. Bununla birlikte, teknolojik gelişmelerle dijital sağlık hizmetlerinin de yaygınlaşması bekleniyor. Muhtemelen sosyal güvenlik sistemlerinin sürdürülebilirliği en önemli sorunlarımızdan birisi olacak. Tamamlayıcı emeklilik sistemleri yaygınlaşabilir.
Behlül ÜNVER / Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş. (USHAS) Genel Müdürü
"Türkiye'nin sağlıkta marka olma çalışmalarını destekliyoruz"
Gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfus, sağlık politikalarının merkezine yerleşmiş durumda. Bu çerçevede evde bakım hizmetlerinden dijital sağlık izleme çözümlerine, uzun süreli bakım merkezlerinden yaşlı dostu şehir planlamalarına kadar birçok alanda yatırımlar hız kazanıyor. Aynı zamanda, fizik tedavi, rehabilitasyon ve palyatif bakım gibi yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik hizmetler de sağlık sistemlerinde daha geniş yer bulmaya başladı. Türkiye ise bu küresel eğilimleri yakından izleyen ve uygulamaya geçiren ülkelerden biri. Güçlü sağlık altyapımız ve uzman sağlık kadrolarımız sayesinde, ileri yaş grubundaki birçok yabancı hasta sağlık ve bakım hizmetlerinden yararlanmak üzere ülkemizi tercih ediyor. Özellikle ortopedi, fizik tedavi ve rehabilitasyon ile kronik hastalıkların yönetimi gibi alanlarda yoğun bir talep gözlemleniyor. Yaşlı bireyler, Türkiye'de sunulan entegre ve insan odaklı sağlık hizmetlerinden duydukları memnuniyeti sıklıkla dile getiriyor. USHAŞ olarak biz de bu artan ilgiyi fırsata dönüştürmek, Türkiye'nin sağlıkta küresel bir marka olma yolculuğunu desteklemek ve yaşlı bireylere yönelik kaliteli hizmetlerin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla çalışmalarımıza kararlılıkla devam ediyoruz.
Gerontolog Dr. Kemal AYDIN / İbn-i Sina Enstitüsü ve Dünya Yaşlanma Konseyi Başkanı
"Ulusların, önemli demografik değişikliklere hazırlanmaları gerekecek"
Küresel nüfus yaşlanıyor, ancak büyüme yüzyılın sonuna kadar zirveye ulaşabilir. Dünya nüfus beklentileri 2024'e göre dünya nüfusunun önümüzdeki 50 veya 60 yıl boyunca artmaya devam etmesi, 2024'teki 8.2 milyardan 2080'lerin ortasında yaklaşık 10.3 milyara ulaşması ve ardından 2100 yılında kademeli olarak 10.2 milyara düşmesi bekleniyor. Bu zirvenin yüzyıl içinde gerçekleşme olasılığı oldukça yüksektir. 2100'deki nüfusun, özellikle Çin olmak üzere büyük ülkelerde beklenenden düşük doğurganlık oranları nedeniyle, önceki tahminlerden yaklaşık 700 milyon daha az olması bekleniyor. 2070'lerin sonuna doğru, 65 yaş ve üzeri küresel nüfusun 2.2 milyara ulaşarak 18 yaş altı çocuk sayısını geçeceği tahmin ediliyor. 2030'ların ortalarına doğru, 80 yaş ve üzeri 265 milyon kişi olacak ve bu sayı bebekleri geride bırakacak. Hızla büyüyen uluslar bile önümüzdeki 30 yıl içinde yaşlı nüfusta bir artış yaşayacak. Bu ulusların sağlık ve uzun vadeli bakım sistemlerini güçlendirerek, sosyal koruma sürdürülebilirliğini sağlayarak ve yeni teknolojilere yatırım yaparak önemli demografik değişikliklere hazırlanmaları gerekecek. Kadınların genellikle erkeklerden daha uzun yaşadığı göz önüne alındığında, politikaların emeklilik haklarına eşit erişimi sağlaması, cinsiyete özgü sağlık hizmetleri ihtiyaçlarını ele alması ve bakım yükünü hafifletmek için sosyal destek sistemlerini güçlendirmesi gerekir.
Doç. Dr. Okan Güray BÜLBÜL / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Bireylerin aktif yaşlanmasını sağlayacak işler üretilmeli"
Türkiye'nin yaşlanması sosyal güvenlik sistemi açısından önemli bir riske işaret ediyor. Ortalama ömür uzadıkça, emekli aylıklarının ödenme süresinin de uzaması sosyal güvenlik sisteminin finansmanında ciddi bir sorunla karşılaşma riskini artırıyor. Diğer yandan emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesi, özellikle 43, 45, 50 yaşlarında emeklilerin olmasını ortaya çıkardığı için, bu riskin aslında çok daha uzun yıllar önümüzde olacağına işaret ediyor. Bu riski ortadan kaldırmak adına iş gücü piyasasına girişleri arttırmak, yani istihdamı artırmaya ihtiyacımız var. Ortalama ömür süresinin uzamasıyla birlikte iş gücü piyasasında kalma süresinin de uzaması gerekiyor. İkinci şans eğitimler, ikinci bir meslek sahibi olma ya da bireylerin aktif yaşlanmasını sağlayacak nitelikte işler üretmek bu anlamda kritik. Sağlık sistemimiz, nüfusun neredeyse yüzde 90'ını kapsıyor. Nüfusun yaşlanmasıyla birlikte, sağlık harcamalarında da artışlar olacak. Bu artışların etkisini de önleyebilmek adına sosyal güvenlik sistemine gelir kazandırmak gerekecek. Bu da tabii primle olur. Primin dışında bütçe transferleri tabii ki devreye girebilir ama 'bütçe transferi' kamu bütçesinin de aşınması anlamına geliyor. Dolayısıyla sağlık sisteminin bu haliyle korunabilmesi, emekli aylıklarının finansmanının sağlanabilmesi için istihdamı artırmaya, daha çok prim gelirine ihtiyacımız var. Aksi takdirde yaşlanma ne yazık ki hem sosyal güvenlik sistemine hem de ekonomiye ciddi bir yük getirecek.
Yeni bir model oluşturulacak
Yaşlılık bakımında sağlık ve sosyal hizmetleri bir araya getiren bakış açısıyla yeni bir model oluşturulacak. 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. Kalkınma Planı'na göre, bu kapsamda kurumlar arası koordinasyon sağlanacak. Yaşlılara yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin güçlendirilmesi sağlanacak. Yaşlı sağlığı (geriatri) ve palyatif bakım hizmetleri sunan merkezlerin sayısı artırılacak, evde sağlık ve bakım hizmetleriyle entegrasyonu sağlanacak ve yaşlıların sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaştırılacak. Yaşlılara yönelik eğitim ve yaşam boyu öğrenme olanakları geliştirilecek. Yerel yönetimlerin özellikle yalnız yaşayan yaşlı bireyleri izlemesi ve destek hizmetleri sunması sağlanacak.. Bu hedefler çerçevesinde; 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'na bakıldığında, yaşlılık bakımında geliştirilecek yeni modelin oluşturulması, kurumlar arası koordinasyonun sağlanması noktasında adım atılacak. Aile sağlığı merkezi ve Sosyal Hizmetler Merkezleri tarafından kullanılan bilişim sistemleri arasındaki entegrasyon güçlendirilecek. Yaşlılara yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin güçlendirilmesi noktasında, aktif ve sağlıklı yaşlanma hakkında toplumun farkındalığı artırılacak. Hastalık Yönetimi Platformu kapsamında yer alan çok yönlü yaşlı değerlendirmesi ve izlemi modülünün aile hekimliği birimleri tarafından yaygın ve etkili bir şekilde kullanılması sağlanacak. Bu arada evde sağlık hizmetleri kapsamında uzaktan sağlık hizmet sunumuyla, evinde veya yerinde hizmet sunumlarının entegrasyonu sağlanacak. Palyatif bakım merkezlerinin sayısı artırılacak. Bu arada plan döneminde yaşlı bireylerin ekonomik koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak adımlar atacak. Hatırlanacağı üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, çalışma ve sosyal güvenlik başta olmak üzere emeklilerin yaşamlarına katkıda bulunacak birçok projeyi hayata geçirmişti.
Sosyal güvenlikte aktif/pasif dengesi 2024'te 1.61'e geriledi
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) Aralık 2024 istatistiklerine göre, adına prim yatırılan aktif sigortalıların bir yıl önce 25 milyon 358 bin 22 olan toplam sayısı, geçen yıl 267 bin 728 kişi artarak 25 milyon 625 bin 750 oldu. Buna karşılık Kurum'dan aylık alan emekliler ile malullük, ölüm, sürekli iş görmezlik aylık ve geliri alanların dosya bazında toplam sayısı geçen yıl 633 bin 724 artarak 15 milyon 869 bin 846'ya yükseldi. Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Obalı, "EYT düzenlemesinin etkisiyle 2023 yılında 1 milyona yakın azalan sigortalı çalışan sayısı 2024'teki artışa rağmen iki yıl önceki düzeyinin çok altında kalırken, iki yılda emekli sayısındaki toplam artış 3 milyona yaklaştı. Sosyal güvenlikte aktif/pasif dengesi geçen yıl 1.61'le tarihi dip seviyeye indi. Bu oran SGK'nın tek çatı altında toplandığı 2007'den bu yana en düşük düzeyi ifade ediyor. Bir sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı işlemesi için ideal aktüeryal denge olarak 'ortalama 4 aktif çalışana 1 emekli' düşmesi gerektiği genel kabul görmekle birlikte, birçok ülkede bu dengenin çok daha düşük seviyede olduğu görülüyor" dedi.
"TES, emeklilikte oluşacak gelir kaybını telafi edecek"
Değişen demografik yapı ve artan yaşam beklentisi karşısında, sürdürülebilir bir emeklilik modeli oluşturmak için en öne çıkan konuların başında Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) geliyor. Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreteri Özgür Obalı, TES'in hayat bulması ile birlikte tasarrufların tabana yayılarak çok daha hızlı bir şekilde artacağını dile getirdi. Obalı, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Birlik olarak hazırladığımız sektör model önerisinde TES, Otomatik Katılım Sistemi'ni (OKS) dönüştürecek şekilde, çalışana ek olarak işveren katkılı ve kapsamdaki tüm çalışanların mücbir sebepler dışında emeklilik şartlarını sağlayana kadar sistemde kalmalarını sağlayacak şekilde gerçek anlamda ikinci basamak olarak konumlandırıldı. TES, ek emeklilik geliriyle emeklilikte oluşacak gelir kaybını telafi edecek ve çalışma dönemindeki yaşam standartlarını korumayı sağlayacak bir sistem olarak kurgulandı. TES'in operasyonel altyapısı ve kurgusu ile fon yapısına ilişkin çalışmalar başta olmak üzere hazırlıklar Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (SEDDK) liderliğinde, ilgili kamu kurumları ve sektörümüzle istişare halinde devam ediyor. Vatandaşların uzun vadeli finansal güvenliğini sağlamak üzere sektör, BES'ten emeklilik hakkı kazanan katılımcıların emeklilik gelir planı veya yıllık gelir sigortası gibi çözümlerle sistemde kalmalarını teşvik eden aksiyonları da almakta. Bu ürünlerin daha cazip hale gelmesi hususunda çalışmalar takip ediliyor."
Tazelenme Üniversiteleri'nde 6 bin 320 yaşlı eğitim gördü
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, yaşlıların aktif ve sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkı sunmayı amaçladıkları çalışmalardan bir diğeri de Tazelenme Üniversiteleri. Türkiye'de farklı üniversitelerin kampüsleri bünyesindeki Tazelenme Üniversiteleri ile 60 yaş ve üzeri bireylerin ihtiyaçlarına özgü oluşturulmuş eğitimler verildiğini söyleyen Bakan Göktaş, "Hayat boyu öğrenme ile aktif ve sağlıklı yaşlanma perspektifiyle bu eğitim programlarının yaygınlaştırılması Bakanlığımızca desteklenmekte olup bu konuda üniversitelerle iş birliği protokolü imzalıyoruz. Bakanlığımızla iş birliği halinde 26 Tazelenme Üniversitesi bulunuyor. Bunların 17'si aktif olarak eğitim veriyor, dokuzu ise önümüzdeki dönemlerde eğitime başlamak üzere hazırlıklarını sürdürüyor. Bugüne kadar Tazelenme Üniversiteleri'nden 6 bin 320 yaşlı vatandaşımız eğitim gördü" dedi.
Yaşlı dostu toplum inşa edilecek
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinasyonunda ve ilgili paydaşların katkılarıyla hazırlanan "Yaşlı bireylerin haklarını gerçekleştirebildikleri, yaş dostu toplum inşa etmek" vizyonunu ortaya koyan "Yaşlanma Vizyon Belgesi" ve ilk uygulama aracı olan "Yaşlı Hakları Ulusal Eylem Planı" 29 Nisan 2023'te kamuoyu ile paylaşıldı. Yaşlı Hakları Ulusal Eylem Planı, 16 hedefe yönelik 51 eylem alanını içeriyor. Bakan Göktaş'ın açıklamalarına göre, Eylem Planı'nda belirlenmiş olan faaliyetlerin sorumlu taraflarca hayata geçirilmesiyle, yaşlılık konusunun her sektörde ve her düzeyde göz önünde bulundurulması sağlanacak.
Göktaş, Bakanlık tarafından Türkiye'de yaşlı bireylere yönelik hizmetleri ve yaşlıların ihtiyaçlarını bütünsel olarak ele alan sosyal göstergelerin oluşturulması, kanıta dayalı verilerin elde edilmesi, elde edilen veriler doğrultusunda koruyucu ve önleyici faaliyetlerin planlanması amacıyla TÜİK iş birliğinde Türkiye'de ilk defa 2023'te Türkiye Yaşlı Profili Araştırması'nı gerçekleştirdiklerine dikkat çekerek şunları kaydetti:
"Bu araştırma ile yaşlılarımıza sunduğumuz hizmetlere ilişkin göstergelerin bütüncül olarak değerlendirilmesini sağlayacak bir sistem alt yapısı oluşturmayı hedefledik. Araştırma; hızla yaşlanan ülkemizde geleceğe yönelik tedbirlerin alınmasında, politika ve hizmetlerin belirlenmesinde, özellikle koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesi konusunda kritik öneme sahip."
VEFA Programı'ndan 2024'te 128 bin kişi yararlandı
Yaşlı bireylere yönelik hayata geçirilen gündüzlü hizmet merkezlerinde psiko-sosyal destek ve gündüzlü bakım hizmeti ile sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler yürütülüyor. Bakan Göktaş'ın verdiği bilgiye göre, 2025 yılı Mart ayı itibarıyla Bakanlığa bağlı 41 gündüzlü bakım ve aktif yaşam merkezi bulunuyor.
Evde bakım yardımı ve gündüzlü bakım hizmetimizin yanı sıra Bakanlığa bağlı yaşlı bakım kuruluşlarında yaşlı bireylere yönelik barınma, bireysel öz bakım, sağlık, psiko-sosyal destek, rehabilitasyon, sosyal aktivite, beslenme, temizlik gibi hizmetler sunuluyor. Bu kapsamda, 2025 yılı Mart ayı itibarıyla Darülaceze Başkanlığı da dahil olmak üzere Bakanlığa bağlı 170 resmi huzurevinden 14 bin 834 yaşlıya; 18 diğer kamu kuruluşlarına ait huzurevlerinde bin 935 yaşlıya hizmet veriliyor. Ayrıca, 275 özel huzurevinden 14 bin 590 yaşlı hizmet alıyor. Kamu ve özel sektör dahil olmak üzere toplamda 463 yaşlı bakım kuruluşundan da 31 bin 359 yaşlı yatılı bakım hizmeti alıyor. 2022 yılında yaşlılar için hayata geçirdikleri VEFA Programı'na değinen Bakan Göktaş, "VEFA Programı'mız ile temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanan yaşlı, engelli ve ağır kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşlarımızın sosyal hayata daha aktif katılmalarını sağlamayı ve bunu ülke çapında yaygınlaştırmayı amaçladık. Bu amaç doğrultusunda da kendi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan yaşlı, engelli ve ağır kronik rahatsızlığı olan vatandaşlarımızı belirli aralıklarla ziyaret ederek onlara yalnız olmadıklarını hissettiriyor; ayrıca ev ve kişisel bakımlarını yapmalarına destek oluyoruz. VEFA Programı'mızdan 2024 yılında yaklaşık 128 bin vatandaşımız yararlandı" dedi.