GES yatırımları için ilana çıkılıyor
HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Güneş enerjisinin küresel "yıldızları" arasında yer alan Türkiye, 2024 yılında 8.5 GW (gigavat) güneş enerjisi kurulumu yaptı. Güneş enerjisi santralleri (GES) kurulumlarının yüzde 90'ını çatı GES'ler oluşturdu. 2035 yenilenebilir enerji yol haritasına göre Türkiye, güneş ve rüzgarda toplamda mevcut kurulu gücünü 10 yılda dört kat artırmayı öngörüyor. 43 bin MW'ı (megavat) rüzgar, 76 bin 900 MW'ı güneş olacak şekilde, 2035'te rüzgar ve güneşte kurulu gücünü 120 bin MW'a çıkarmayı hedefliyor. Bu kapsamda 80 milyar dolarlık yatırım alanı oluşturulması öngörülüyor. Bu hedef için her yıl en az 2.000 MW yenilenebilir enerji kaynak alanları (YEKA) yarışması düzenlenmesi öngörülüyor. Bilindiği üzere 2024 yılı YEKA yarışmaları gerçekleştirilmişti. Önümüzdeki günlerde ise 2025 yılı YEKA yarışmalarının ilanına çıkılması bekleniyor. Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, enerji bağımsızlığı arayışı, sürdürülebilirlik hedefleri ve düşen GES maliyetlerinin etkisiyle, yeni GES yatırımlarının büyük bir bölümünü yine öztüketim amacıyla kurulan lisanssız santrallerin oluşturması bekleniyor. Ancak son yıllarda hızla büyüyen pazarın cazibesini sürdürmesi için, "trafo bağlantı kapasitesi" kısıtı ve bürokratik engeller başta olmak üzere sektörün önünü tıkayan sorunların hızlıca çözülmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Tüketimlerini karşılamak üzere GES yatırımı yapmak isteyen işletme sahiplerinin, son dönemde trafo kapasite kısıtı nedeniyle yatırımlarını gerçekleştiremediğine dikkat çeken sektör temsilcileri, trafo kapasitelerinin açılması, mesken başvurularındaki evrak işleri ve prosedürlerin hafifletilmesi, 5.1.j olarak adlandırılan "öz tüketim modelinin" hayata geçirilmesi ve yeni finansman imkanlarının olgunlaştırılmasıyla sektörün yeniden eski canlılığına kavuşacağını vurguluyor. Regülasyonlar tarafındaki hızın yatırımlarla başa baş olmasının kritik önemde olduğuna işaret eden sektör temsilcileri, daha çok tüketicinin enerji sektörüne üretici olarak çekilmesinin, enerjide dışa bağımlılığı azaltacağını ifade ediyor. Yeni bağlantı şekli "öz tüketim modelinin" yaz sonuna kadar çıkarılmasını bekleyen sektör temsilcileri, bu düzenlemenin sektörü hareketlendireceğini, ihracatçı firmalara rekabet avantajı sağlayacağını, 1 Ocak 2025 itibarıyla 2 bin metrekare üzeri yeni binalarda enerji ihtiyacının en az yüzde 10'unun yenilenebilir kaynaklardan karşılanmasını zorunlu tutan düzenlemenin uygulamasını kolaylaştıracağını ve şebeke güvenliğini artıracağını ifade ediyor. "Süper izin" ve "öz tüketim modeli" gibi adımların atılmasının heyecanla beklendiği bu dönemde, çatı GES sektörünü masaya yatırdık.
"KÜRESEL ELEKTRİĞİN ÜÇTE İKİSİ ÇATIDAN KARŞILANABİLİR"
Önce dünyada ve Türkiye'de çatı/cephe GES potansiyeline bir göz atalım. Dünya genelinde çatı ve cephe GES potansiyeli pek çok kurum tarafından düzenli ölçülüp, takip ediliyor. Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cem Özkök, Solar Power Europe tarafından 2025 yılında yapılan "Market Outlook" çalışmasında tüm çatıların kullanılması durumunda, küresel elektriğin üçte ikisinin (yaklaşık 19.500 TWh/yıl) karşılanabileceğinin söylendiğine dikkat çekerek, burada küresel çatı alanının yaklaşık 286 bin kilometrekare olarak tahmin edildiğinin altını çizdi. Özkök, aynı çalışmaya göre Doğu Asya en yüksek potansiyele sahipken, Kuzey Amerika ve Avrupa'nın birleşik potansiyelinin 4.300 GW'ın üzerinde olduğunu ifade etti. Özkök, Afrika'nın ise mevcut çatı GES kurulumlarının yalnızca yüzde 1'ini oluşturduğunun altını çizdi.
TÜRKİYE, "GÜNEŞİN" KÜRESEL YILDIZLARINDAN
Solar Power Europe'ın Güneş Enerjisi İçin Küresel Pazar Görünümü 2025-2029 raporuna göre, 2024'te 597 GW ile rekor seviyede güneş enerjisi kapasitesi kurulurken, toplam küresel kapasite 2.2 TW'a (terewatt) çıktı. 2024'te Çin, bir kez daha küresel güneş enerji pazarına hakim oldu. 329 GW'la, ikinci sıradaki ABD'nin eklediği kapasitenin altı katından fazla olan kurulum gerçekleştirdi. Pazarın ilk 10'unda ikinci sırada yer alan ABD, yüzde 54'lük bir artışa işaret eden 50 GW kurulum ekledi. 2023'te beşinci sıraya gerileyen Hindistan ise geçen yıl yüzde 145 artışla 30.7 GW'a çıkarak ilk 10 listesinde üçüncülüğe yerleşti. Brezilya ve Almanya'yı ise sırasıyla 18.9 GW ve 17.4 GW'lık yıllık kurulumlarla listede birer sıra geriletti. 2024'te küresel güneş enerjisi yatırımlarında ilk 10'a Türkiye ve Fransa girdi. 2024'te yıllık kurulumlarını beş kat artırarak 8.5 GW'a ulaştıran Türkiye, yedinci sıraya güçlü bir sıçrama yaptı. 8.5 GW'ın yüzde 90'ını çatı tipi GES'ler oluşturdu. Türkiye'nin güneş enerjisi kapasitesi 19.6 GW'a ulaştı. Bu büyüme, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması (YEKDEM) ve olumlu düzenleyici değişiklikler de dahil olmak üzere destekleyici hükümet teşvikleriyle sağlandı. Rapora göre, Fransa yüzde 49 artışla 4.7 GW'a ulaşarak 10. sıraya yerleşti. İspanya, İtalya ve Japonya, sırasıyla 8.7 GW, 6.8 GW ve 6.2 GW'lık kurulumlarla sıralamayı altıncı, sekizinci ve dokuzuncu sırada tamamladı. Toplamda, ilk 10 Pazar, küresel güneş PV kurulumlarının yüzde 81'ini gerçekleştirmiş oldu.
GÜÇLÜ SIÇRAMA BEKLENİYOR
Rapora göre, küresel güneş PV'nin 2023'teki yüzde 85'lik, 2024'teki yüzde 33'lük büyümesinin ardından 2025'te yüzde 10 büyümesi ve orta senaryo kapsamında 655 GW yeni kuruluma ulaşması bekleniyor. Bu senaryoda, küresel güneş enerjisi pazarının 2029 yılına kadar yukarı yönlü yörüngesini sürdürmesi öngörülüyor. 2029 yılına kadar, yıllık küresel güneş enerjisi kurulumlarının orta senaryoda 930 GW'a, yüksek senaryoda 1.2 TW'yi aşabileceği tahmin ediliyor. Büyümenin bu şekilde devam etmesi halinde, 2030 yılına kadar yılda 1 TW ekleyen bir küresel güneş enerjisi pazarı ulaşılabilir görünüyor. Hindistan, 2025-2029 yılları arasında "en fazla güneş enerjisi kurulumu ekleme" konusunda ABD'yi geride bırakmaya hazırlanıyor. Orta senaryoda Türkiye'nin, ilk 10'daki varlığını pekiştirerek güçlü bir sıçrama yapması ve 45 GW kurulum tahminiyle altıncı sıraya tırmanması bekleniyor.
TÜRKİYE'NİN ÇATI GES POTANSİYELİ 20-60 GW ARASINDA
Türkiye'nin çatı/cephe GES potansiyeline yönelik farklı rakamlar telaffuz ediliyor. Asunim Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Umut Gürbüz, ülkedeki tüm elverişli çatıların GES ile donatılması halinde toplamda 120 GW'lık bir çatı GES potansiyelinden bahsedilebileceğini vurguladı. Bu alanların içerisinde fiziksel olarak GES kurulamayacak çatılar, bağlantı noktasına uzak ve feasible olmayan projeler, tüketimi olmayan depo, atölye gibi çatılar mevcut olduğunun altını çizen Gürbüz, "Gerçek çatı GES potansiyelimiz 30 GW'lara tekabül ediyor. Bu rakam ülkemizdeki toplam enerji kurulu gücünün dörtte biri gibi çok ciddi bir potansiyele işaret ediyor" dedi.
GÜYAD Başkanı Cem Özkök, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi'nin raporlarına göre, Türkiye'nin toplam çatı GES potansiyeli 20 ila 60 GW arasında değişebildiğine dikkat çekti. Özkök, "Ne yazık ki bu potansiyelimizin henüz çok küçük bir kısmını hayata geçirmiş durumdayız. Son yıllarda, artan farkındalık ile bireysel ve endüstriyel çatı GES kurulumlarında önemli bir artış gözlemlenmekte. Özellikle sanayi tesisleri ve kamu bazı bölgelerde evsel öz tüketim amaçlı çatı GES projelerinin yaygınlaşmakta olduğunu gözlemliyoruz. Cephe GES uygulamaları ise mimari entegrasyon ve maliyet gibi faktörler nedeniyle daha yavaş ilerlemekle birlikte, estetik ve fonksiyonel çözümler sunması açısından gelecekte potansiyel taşıyor. Gelecekte, Türkiye'de çatı ve cephe GES uygulamalarının artarak devam etmesinin kaçınılmaz olduğuna inanıyoruz. Burada temel senaryo, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, enerji bağımsızlığı arayışı, sürdürülebilirlik hedefleri ve düşen GES maliyetlerinin ülkemizdeki bu artışın temel dinamiklerini oluşturacağıdır. Özellikle 'Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği' kapsamındaki düzenlemelerin ve yeni finansman imkanlarının olgunlaşmasıyla, bu pazarın ülkemiz için en gözde alan olacağına inanıyoruz" diye konuştu.
"YATIRIMCILAR YAKINDAN İZLİYOR"
Türkiye'nin yenilenebilir enerjide en yüksek potansiyele sahip kaynağının güneş enerjisi olduğunu vurgulayan Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı, 2025 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla Türkiye'nin lisanslı ve lisanssız projeler toplamında güneş enerjisi kurulu gücünün 22 bin MW seviyesine ulaştığını kaydetti. Yılın ilk dört ayında devreye alınan kurulu güneş enerjisi kurulu gücünün 2.100 MW seviyesinde olurken, bu artışın oransal karşılığının ilk dört ayda yüzde 10.5 olduğunu ifade etti. Ulusal Enerji Eylem Planı'nda 2035 yılı için güneş ve rüzgar enerjisi toplamında 120 bin MW kurulu güç hedefi belirlendiğini anımsatan Kalaycı, bu hedeflerin küresel ölçekte heyecan yarattığını kaydetti. Güneş enerjisinde dünyanın en yüksek potansiyeline sahip ülkeleri arasında yer alan Türkiye'nin ulusal hedeflerinin, dünyadaki yatırımcılar ve EPC şirketleri tarafından yakından izlendiğinin altını çizdi.
Bu arada 2025 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla 118 bin 721 MW olan Türkiye toplam kurulu gücü, 2025 Mayıs'ta 118 bin 935 MW'a ulaştı. TSKB'nin aylık enerji bültenine göre, Mayıs'ta bir önceki aya göre, net 213.7 MW ilave kurulu güç devreye alındı. Bunun 207.8 MW'ı güneş enerjisi santrallerinden sağlandı.
Bilindiği üzere 2023 sonunda yaklaşık 11.3 GW düzeyinde olan güneş enerjisi kurulu gücü 2024 sonunda 19.6 GW'a yükselmişti. Yeni kurulumların yüzde 90'ını öztüketim amacıyla kurulan lisanssız santraller oluşturmuştu.
"ŞEBEKE ALTYAPISI DAĞITIK ÜRETİME ADAPTE EDİLMELİ"
GÜYAD Başkanı Özkök, yapılan teorik çalışmalarda Türkiye'nin çatı tipi GES potansiyelinin (~60 GW), Türkiye'nin 2022 yılındaki toplam elektrik tüketiminin yüzde 25'ini karşılayabileceğinin hesaplandığını dile getirdi. Bunun yıllık yaklaşık 74 TWh üretime denk geldiğini kaydetti. Özkök, "Ancak bu oranın gerçekleşebilmesi için; şebeke altyapısının dağıtık üretime adaptasyonu ve akıllı şebeke teknolojilerinin entegrasyonun sağlanması, enerji depolama çözümlerinin yaygınlaşması ve özellikle bataryalı sistemlere bazı ayrıcalıklar tanınması gerekiyor. Ayrıca talep tarafı katılımı ve enerji verimliliği uygulamalarının etkinleştirilmesi, toplayıcılık faaliyetlerine evsel bataryalı sistemlerin de dahil edilmesi, mevzuatın öngörülebilirliğinin ve yatırım ortamının iyileştirilmesinin gerektiğini vurgulamakta fayda var" dedi.
FİYATLAR GES YATIRIMLARININ CAZİBESİNİ ARTIRDI
Elektrik fiyatları, lisanssız üretim imkanları, Yeşil Mutabakata uyum ve sürdürülebilirlik çatı GES yatırımlarına ilgiyi artırıyor. Sistemin, elektrik maliyetlerinden ciddi bir tasarruf sağlamanın yanı sıra üretilen fazla enerjinin şebekeye verilerek mahsuplaşma yapılabilmesine de olanak tanıdığını söyleyen Üçay Mühendislik Güneş Enerji Sistemleri (GES) Koordinatörü Oğuzhan Yıldız, sistemin uzun ömürlü olması sebebiyle kullanıcıların elektrik fiyatlarındaki artışlardan yıllar boyunca etkilenmemeleri ve bakım maliyetlerinin de düşük olması sebebiyle GES'lere olan talebin her geçen gün arttığını kaydetti. Yıldız, "Ayrıca toplumda hızla artan çevre bilinci ve Avrupa Birliği'nin (AB) sınırda karbon düzenlemesi de GES'lere olan talep artışında önemli rol oynuyor. İhracatçıların ürettikleri emisyona göre vergilendirileceği bu uygulama, karbon kaçağı riski yüksek olan; demir-çelik, alüminyum, hidrojen, elektrik, çimento ve gübre sektörlerini kapsıyor. Bu sektörlerde faaliyet gösteren üreticiler, çevresel ayak izlerini azaltarak, rekabet güçlerini korunmak amacıyla üretim tesislerine GES kurulumu yaptırıyorlar" dedi.
KÖKLÜ DÖNÜŞÜM BAŞLADI
Çelik sektörünün, yüksek enerji tüketimi nedeniyle uzun yıllar boyunca karbon emisyonlarının en yoğun olduğu sanayi kollarından biri olarak öne çıktığına dikkat çeken Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, ancak son yıllarda yaşanan çevresel, ekonomik ve politik gelişmelerin sektörde köklü bir dönüşümün başlamasına yol açtığını kaydetti. Özellikle Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakat kapsamında getirdiği karbon emisyonu azaltım hedeflerinin, Türkiye dahil birçok ülkenin endüstriyel sektörlerinde sürdürülebilirlik odaklı stratejiler geliştirilmesini zorunlu hale getirdiğini belirten Yayan, bu çerçevede, çelik üreticilerinin kendi elektrik enerjilerini üretme ve yenilenebilir kaynaklara yönelme eğiliminin giderek arttığını kaydetti.
Yayan, "Elektrik ark ocakları (EAO) ve entegre tesislerde çelik üretim ve hadde proseslerinde, fosil yakıtlara dayalı enerji kaynakları bertaraf edilerek daha fazla yenilebilir düşük karbonlu enerji kaynakları kullanılmaya başlandı. Ülkemizde birçok çelik üreticisi kendi GES, HES ve RES vb. yatırımlarını tamamlayarak elektrik ihtiyacını bu tesislerden karşılamaya başladı. Halen devam eden onlarca yenilebilir enerji yatırım projesi de Türkiye'nin farklı bölgelerinde devam ediyor. Bu dönüşüm sadece çevreyle uyumlu üretim sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda dışa bağımlılığı azaltarak enerji güvenliğini de artırıyor ve cari işlem dengesi açığının kapatılmasına katkı sağlıyor. Özellikle elektrik fiyatlarının dalgalandığı ve enerji maliyetlerinin yüksek olduğu dönemlerde, kendi enerjisini üreten firmalar önemli bir rekabet avantajı elde ediyor" dedi.
"ÖNEMLİ BİR MALİYET AVANTAJI ELDE EDECEKLER"
Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Yeşil Mutabakat'ı makine sektörü için sadece bir çevre düzenlemesi değil, rekabet koşullarını yeniden şekillendiren bir yapı olarak değerlendirdiklerini söyledi. SKDM gibi uygulamaların, çevreci üretim yapmayan firmalar için ciddi ticari dezavantajlar doğuracağını vurgulayan Karavelioğlu, "Türkiye'de bu süreçlere hazırlıklı olan ve karbon nötr olmanın gereklerini yerine getiren firmaların sayısı azımsanmayacak düzeyde. Bu firmalar, gerekli sertifikasyon ve ticaret sistemlerinin devreye girmesiyle önemli bir maliyet avantajı elde edecekler. Türkiye'nin yenilenebilir enerji hedeflerindeki ilerlemenin, makine sektörünün hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda sürdürülebilirlik ve maliyet avantajı elde etmesine zemin hazırlayacak bir unsur olduğuna inanıyorum" diye konuştu.
Küresel karbon projesi verilerine göre 2020'de dünya genelinde 34.8 milyar ton karbon salımı gerçekleşmişken, Türkiye'nin toplam karbon salınımının 393 milyon ton gibi sınırlı bir seviyede gerçekleştiğine dikkat çeken Karavelioğlu, "Dünyada mevcut üretim süreçleriyle yılda 35 gigaton karbon salınımının yüzde 70'inin makine ve üretim yöntemlerinin dönüşümü ile giderilebileceği, bunun yarısının ise mevcut makinelerin enerji verimliliklerinin artırılması ile sağlanabileceği hesaplanıyor. Sadece küresel elektrik enerjisinin yüzde 22'sinin tüketen pompaj sistemlerinin optimizasyonu ile bile sarfiyatta yüzde 35 oranında bir enerji tasarrufu mümkün" dedi.
GES YATIRIMLARI SERACILIĞI DÖNÜŞTÜRÜYOR
Hem enerji maliyetleri hem de Yeşil Mutabakat'ın getirdiği karbon emisyonu sınırlamaları ve izlenebilir üretim zorunluluğu, seracılık sektöründe dönüşümün tetikleyicisi oldu. Vema Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, enerji maliyetlerinin, seracılık sektörünün kaderini belirleyen en kritik unsurlardan biri haline geldiğini vurgulayarak, üretim maliyetlerinin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan elektrik giderlerinin, üreticileri kendi enerjisini üretmeye yönelttiğini söyledi. Yanmaz, "Bu noktada GES yatırımları, seracılıkta verimliliği artıran ve işletme karlılığını koruyan stratejik bir çözüm olarak öne çıkıyor. Son üç yılda seracılık sektöründe GES yatırımlarına olan ilgi yüzde 70'in üzerinde artış gösterdi. Özellikle Antalya, Aydın, Manisa, Afyonkarahisar ve Şanlıurfa gibi güneşlenme süresi yüksek illerde faaliyet gösteren üreticiler, çatı ve arazi tipi GES projelerine yöneldi. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın sağladığı teşvikler, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) destekleri ve faiz avantajlı tarım kredileri bu dönüşümün hızlanmasına büyük katkı sağladı. Günümüzde 1 MW kapasiteli bir GES yatırımının maliyeti yaklaşık 700 bin ila 900 bin dolar arasında değişiyor. Bu kapasiteyle yıllık ortalama 1.4 milyon-1.6 milyon kWh elektrik üretimi sağlanabiliyor ve modern bir seranın tüm enerji ihtiyacı karşılanabiliyor. Elektrik faturalarında yüzde 60-80'e varan tasarruf elde edilirken, şebekeye enerji satışıyla ek gelir imkanı da doğuyor. Bu durum, yatırımın beş ile yedi yıl gibi bir sürede kendini amorti etmesini mümkün kılıyor" diye konuştu.
Yeni nesil cam seralarda, çatı ve yan cephelere entegre edilen şeffaf güneş panelleri sayesinde çift yönlü kullanımın mümkün hale geldiğini söyleyen Yanmaz, güney ve batı cephelerde aynı konstrüksiyon ile hem enerji üretimi sağlandığını hem de sera içinde bitki yetiştiriciliğinin kesintiye uğramadığını kaydetti. Bu teknolojinin, özellikle yüksek ışık geçirgenliği gerektiren bitkiler için verimli ve sürdürülebilir bir çözüm sunduğunu kaydetti.
"ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AÇISINDAN DA KRİTİK"
Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın getirdiği karbon emisyonu sınırlamaları ve izlenebilir üretim zorunluluğunun, seracılıkta yenilenebilir enerji kullanımını zorunlu kıldığına dikkat çeken Yanmaz, GES sistemlerinin, bu bağlamda sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik açısından da kritik öneme sahip olduğunu kaydetti. Jeotermal veya biyokütle enerjisiyle entegre edilen hibrit sistemlerin, enerji verimliliğini artırırken karbon ayak izini de önemli ölçüde azalttığına dikkat çeken Yanmaz, "GES yatırımları artık yalnızca enerji giderlerini düşürmekle sınırlı değil; aynı zamanda ihracat potansiyeli yüksek üreticilere yeşil sertifikasyon, uluslararası rekabet avantajı ve uzun vadeli enerji güvenliği sunuyor. Bu nedenle GES, tarımda sürdürülebilir büyüme hedefleyen her yatırımcının ajandasında stratejik bir başlık olarak yer almalı" şeklinde konuştu.
ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNE BİREYSEL KATILIM İMKANI
GES sistemleri kurmanın tüketiciye, sanayiciye, tarımsal üretim yapan üreticiye enerji faturalarını hafifletmenin yanı sıra sağladığı birçok avantaj da bulunuyor. Özkök, çatı GES'lerin tüketiciye avantajlarını "Enerji faturalarında azalma ve kendi elektriğini üretme, enerji arzı üzerinde daha fazla kontrol sahibi olma, şebekeye olan bağımlılığın azalması, enerji dönüşümüne bireysel katılım imkanı ve geniş çaplı veya lokal kesintilerde elektrik üretimine devam edebilme" şeklinde sıraladı.
Özkök, sanayiciye avantajlarını ise, enerji ihtiyacının önemli bir kısmının karşılanması ve böylece en önemli gider kalemi olan enerji maliyetini finansal anlamda daha öngörülebilir hale gelmesi, enerji bağımsızlığına ve verimliliğine katkı, sınırda karbon uygulamalarına entegrasyonu tamamlama olarak ifade etti. Özkök, GES'lerin tarımsal üreticiye avantajlarını (AgriPV-Tarımsal GES) ilişkin ise şunları söyledi:
"Aynı arazide hem elektrik üretimi hem de ürün yetiştirme imkanı. Ürünlerin zorlu hava koşullarından korunması, elektrik maliyetlerinin optimize edilmesi. Çiftçiler için gelir çeşitliliği. Bitkilerin serinletici etkisiyle modül performansının artması ve su kaybının azalması. Artan enerji ihtiyaçlarının karşılanması ve daha verimli tarımsal üretim sağlanması."
YATIRIMCILARA KDV MUAFİYETİ
Şimdi de çatı/cephe GES'lerin ilginin artmasında önemli faktörlerden biri olan teşviklere kısaca göz atalım. Türkiye'de çatı/cephe GES kurulumlarının ağırlıklı olarak "Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği" (LÜY) ve ilgili tebliğler çerçevesinde düzenleniyor. GÜYAD Başkanı Özkök, temel mekanizmanın, tüketim noktası ile aynı ölçüm noktasında olmak kaydıyla, sözleşme gücünü aşmayacak şekilde kurulan tesislerde üretilen enerjinin öncelikle öz tüketime yönlendirilmesi ve ihtiyaç fazlasının aylık mahsuplaşma neticesinde şebekeye satılması şeklinde düzenlendiğini kaydetti. Büyük kurulumlarda evsel sistemlerde olmayan KDV muafiyetleri ve kurumlar vergisi indirimlerinden yatırımcıların yararlanabildiğini vurguladı.
Yıllık kazanç ve geri dönüş sürelerinin genel olarak Türkiye'de var olan elektrik ve gaz sübvansiyonlarından doğrudan etkilendiğini belirten Özkök, 2025 itibarıyla son kaynak tüketim tarifesinin (SKTT) uygulamaya girdiği ve bu sübvansiyonların yavaş yavaş kaldırılmaya başlandığını kaydetti. Türkiye'de 1 kWp'lik bir GES'in kabaca ortalama 1.600 kWh-yıl elektrik ürettiğini vurgulayan Özkök, bunun finansal karşılığının ise SKTT uygulaması için yaklaşık 7 bin 200 lira kazanç anlamına geldiğini söyledi.
5 KW'LIK KURULUMUN MALİYETİ YAKLAŞIK 300 BİN LİRA
Şimdi de çatı GES sisteminin maliyetlerine bakıyoruz. Üçay Mühendislik Koordinatörü Yıldız, konut, sanayi ve ticari işletmelerde yaygın olarak kullanılan çatı GES'lerin maliyetlerinin de oldukça uygun olduğunu ifade ederek, 5 kW'lık bir sistem için kurulum maliyetinin yaklaşık 200 bin-300 bin lira, 10 kW'lık bir sistem için 350 bin-450 bin lira olduğunu kaydetti. Yıldız, 200 kW'lık bir sistem için 80 bin dolar, 500 kW'lık bir sistem için ise yaklaşık 175 bin dolar olduğunu vurguladı. Çatı GES'ler için amortisman süresinin ise konutlarda dört ila yedi yıl iken, sanayi ve ticari işletmelerde iki buçuk ile dört yıl arasında değiştiğini kaydetti.
Arazi GES'lere de değinen Yıldız, sanayi kuruluşlarının Lisansız Elektrik Üretim Yönetmeliğinin 5.1.h maddesi kapsamında elektrik tüketimlerini karşılamak amacıyla arazi üzerine GES kurulumu yaptırabildiğini vurguladı. Çatı GES'e nazaran daha optimize ve verimli olan arazi GES uygulamaları ile aynı tüzel kişiye ait birden fazla tüketim noktasının ihtiyaçlarını karşılamanın mümkün olduğunu dile getiren Yıldız, verimsiz, tarıma elverişli olmayan arazilerin enerji santrali olarak değerlendirildiği bu uygulamalarda sanayicilerin, gerekli koşullar sağlandıktan sonra proje özelinde KDV istisnası ve gelir vergisi muafiyeti gibi devlet teşviklerinden yararlanılabildiğini belirtti.
Yıldız, "Ayrıca arazi GES uygulamalarının işletme giderleri de oldukça düşük oluyor. Elektrik üretim santralini işletmek için bir veya iki veri izleme personeli ile santral güvenliğini sağlayacak bir bekçi çalıştırmak yeterli oluyor. Arazi tipi 1 MW'lık bir güneş enerjisi santralinin maliyeti ortalama 15-20 milyon lira olurken, amortisman süresi ise üç ile beş yıl arasında değişiyor" dedi.
GÜYAD Başkanı Özkök ise, 2014 itibarıyla 1 MW üzeri endüstriyel anahtar teslim projelerin fiyatlarının bin EUR/kWel'in altına düştüğünü vurgulayarak, "Buradaki en önemli kriterin fiyattan ziyade doğru proje ve ekipmanlar sayesinde sağlıklı bir sisteme sahip olunmasıdır" ifadelerini kullandı.
GES YATIRIMLARIYLA ÖNE ÇIKACAK SEKTÖRLER
2024-2025 yıllarında GES yatırımları ile öne çıkan sektörler; demir-çelik fabrikaları, kimya ve petrokimya tesisleri, otomotiv fabrikaları, çimento fabrikaları, plastik ve cam sanayi, kağıt üretim tesisleri, lojistik ve depolama tesisleri, tekstil fabrikaları, soğuk hava depoları, oteller, alışveriş merkezleri, eğitim ve sağlık kurumları oldu. Üçay Mühendislik Koordinatörü Yıldız, önümüzdeki dönemde GES yatırımları ile öne çıkacak sektörleri; kesintisiz enerji ihtiyacı nedeniyle veri merkezleri, büyük çatı alanlarına sahip olan lojistik ve depolama tesisleri ile sulama maliyetlerini düşürmek için agrovoltaik sistemlere yatırım yapacak olan tarım sektörü şeklinde sıraladı.
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde, Trendyol ile BAE'li şirket Castle Investment Ankara'da son teknolojiye sahip bir veri merkezi geliştirmek ve işletmek üzere toplam yatırım bedeli 500 milyon dolar olan işbirliği anlaşmasına imza atmıştı. Yapılan açıklamalarda, merkezin çatısına güneş enerjisi panelleri konulup, merkezin enerjisinin bir bölümünü buradan karşılayacağı ifade edilmişti. Ankara Temelli'de inşaatı süren veri merkezinin ilk fazı 2026 yılının üçüncü çeyreğinde tamamlanacak ve 9.6 megavat BT kapasitesiyle faaliyete geçecek. Tesisin tamamı ise 48 megavat BT kapasitesine ulaşacak.
YÜKSEK BAŞLANGIÇ YATIRIM MALİYETLERİ SORUNU
Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, başta hazır beton tesisleri olmak üzere firmaların özellikle GES yatırımı yaparken karşılaştıkları zorluklara dikkat çekti. Bu zorlukların, kendi enerjisini üretmenin teorik maliyet avantajını pratik uygulamada ulaşılması daha güç bir hedef haline getirdiğini kaydetti. Önce, sektör ayırmaksızın, GES yatırımı yapmak isteyen firmaların karşılaştıkları sorunlara göz atıyoruz. Bunlardan ilki yüksek başlangıç yatırım maliyeti. Işık, GES kurulumları için gereken ekipman ve kurulum hizmetlerinin önemli bir sermaye gerektirdiğini kaydetti. Birçok firma için bu peşin maliyetin yüksek bir finansal bariyer olduğunu vurguladı. Yüksek başlangıç maliyetine karşılık yatırımın geri ödeme süresinin, firmaların mevcut ekonomik koşullarda finansmana erişimini ve yatırım önceliklendirmesini etkileyebileceğine belirtti. Işık bir diğeri sorunun bürokratik süreçler ve izinler olduğunu dile getirdi. Dağıtım şirketleriyle yapılan anlaşmalar, mevzuattaki değişiklikler veya idari zorluklar yatırım sürecini yavaşlatabileceğini vurgulayan Işık, elektrik şebekesi bağlantı kapasitesi sorununun da altını çizdi. Işık, "Tesisin bulunduğu bölgedeki elektrik şebekesinin GES'ten üretilen enerjiyi kabul etme kapasitesi veya teknik gereksinimleri yatırımın boyutunu veya yapılabilirliğini etkileyebilir" dedi.
ALAN KISITLILIKLARI SORUN YARATIYOR
Işık sektöre özel sorunlara da değindi. Işık'ın açıklamalarına göre bu sorunlardan ilki alan kısıtlılıkları. Hazır beton tesisleri genellikle yoğun ekipman ve malzeme stok alanları gerektiriyor. Çatı alanlarının yeterli olmaması veya zemin üstü kurulum için santral yakınında uygun ve yeterli büyüklükte arazi bulunmaması önemli bir kısıtlama. Bir diğeri toz ve çevresel koşullar. Beton üretiminin doğasında bulunan ortamdaki yoğun toz, panellerin yüzeyinde birikerek verimliliği önemli ölçüde düşürebiliyor. Bu durum, daha sık ve maliyetli temizlik gerektiriyor. Karşılaşılan bir diğer sorun tesisin yeri ve durumu. Bazı hazır beton santralleri şantiye bazlı veya geçici kurulumlar. Sabit bir altyapı yatırımı gerektiren GES kurulumu, kalıcı olmayan tesislerde hiç gündeme gelmeyebilir.
"EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ TRAFO KAPASİTE KISITI"
Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Genel Sekreteri Hakan Erkan "trafo bağlantı kapasitesinin", sektörde yaşanılan en önemli sorunlardan biri olduğunu vurguladı. Erkan, tüketimlerini karşılamak üzere GES yatırımı yapmak isteyen işletme sahiplerinin, trafo kapasite kısıtından dolayı yatırımlarını gerçekleştiremediğini belirtti.
Sorunu çözmek adına, GENSED olarak Temmuz 2024'te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na (ETKB) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK) önerdikleri yeni bağlantı şeklinin, aynı ölçüm noktasında tamamen öz tüketim esasına dayandığını ve mevcut şebeke kapasite kısıtlarına takılmadan GES projeleri için özel kapasite tahsisini mümkün kıldığını kaydetti. Erkan, bu bağlantı şekli ile üretimin şebekeye verilmeden, mahsuplaşma yapılmadan doğrudan tüketim için kullanıldığının altını çizdi.
"ÇAĞRI MEKTUBU ALINAMIYOR"
Erkan, Türkiye'de yaşanan trafo kapasite sıkıntısı nedeniyle, özellikle küçük-orta işletmeler ve ihracatçı firmaların uzun süredir GES projeleri için çağrı mektubu alamadığını, bu durumun sektörde ciddi bir yavaşlamaya neden olduğunu kaydetti. Erkan, "Oysa 2026'da yürürlüğe girecek olan Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamında, ihracatçı firmaların karbon ayak izlerini düşürmeleri büyük önem taşıyor. Bu bağlantı şekli, firmalara hem karbon emisyonlarını azaltmak hem de enerji maliyetlerini düşürmek için kritik bir çözüm sunuyor. Ayrıca bazı yatırımcılar, 'şebekeye enerji vermiyoruz' gerekçesiyle izinsiz GES kurulumları yapıyor. Ancak mevzuat gereği her şebeke bağlantılı GES kurulumunda üretim tesisi için çağrı mektubu almak zorunlu. Yeni bağlantı şekli, bu tür uygulamaları yasal çerçeveye alarak şebeke güvenliğini ve sistem bütünlüğünü korumaya yardımcı olacak."
"YAZ SONUNA KADAR ÇIKMASI ÖNGÖRÜLÜYOR"
1 Ocak 2025 itibarıyla, 2 bin metrekare üzeri yeni binalarda enerji ihtiyacının en az yüzde 10'unun yenilenebilir kaynaklardan karşılanmasının zorunlu hale geldiğine dikkat çeken Erkan, "Ancak trafo kapasite sıkıntıları bu yükümlülüğün uygulanmasını zorlaştırıyor. 5.1.j yeni bağlantı şeklinin hayata geçmesi, hem yatırımcıların bu zorunluluğu karşılamasını hem de binalarda GES uygulamalarının yaygınlaşmasını sağlayacak. GENSED, bu öneriyi 5 Temmuz 2024'te ETKB'ye sundu, 21 Ekim 2024'te Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından açıklanan Türkiye Enerji Dönüşüm Yol Haritası içinde yer almasıyla birlikte önemli bir kazanım elde edildi. Yeni bağlantı şekli; sektörü hareketlendirecek, ihracatçı firmalara rekabet avantajı sağlayacak, yeni bina uygulamalarını kolaylaştıracak ve şebeke güvenliğini artıracak önemli bir çözüm olarak öne çıkıyor. Bu yeni bağlantı şekli 5.1.j'nin hayata geçmesi için ilgili kurum ve kuruluşlarla görüşmelerimiz devam etmekte olup, ilgili düzenlemelerin yaz sonuna kadar çıkması öngörülüyor" diye konuştu.
"ATIL ÇATILAR GÜNEŞ SANTRALİNE DÖNÜŞEBİLİR!"
Asunim Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Umut Gürbüz de sektördeki kapasite sorununa dikkat çekerek, beklentilerinin 5.1.j yönetmeliğinin bir an önce ve üst limit olmadan çıkması olduğunu söyledi. Türkiye'nin 2021-2024 seneleri arasında çatı GES alanında ciddi gelişme gösterdiğini vurgulayan Gürbüz, öz tüketime yönelik projelerin hız kazanması ve arazi GES projelerindeki bürokrasinin uzun ve çetrefilli olması sebebiyle çatı üzeri GES kurulumlarının tercih edildiğini vurguladı. Gürbüz, "Tahminimiz hali hazırda ülkemizde toplamda 3 ile 4 GW büyüklüğünde çatı GES kurulu gücü olduğudur. Lakin 2024 senesinden itibaren kapasitelerde yaşanan daralma yüzünden çatı GES yatırımları neredeyse durma noktasına geldi. Çatısında yer olan ve tüketimi olan sanayiciler maalesef çatılarına GES kuramaz haldeler. Beklentimiz kapasiteden bağımsız, yalnızca tükettiğini üreten ve ihtiyaç fazlası elektriği şebekeye vermemeyi taahhüt eden sanayiciler için tasarlanan ve hazırlık aşamasında olan 5.1.j yönetmeliğinin bir an önce ve üst limit olmadan çıkmasıdır. Bu sayede atıl çatılar birer güneş santraline dönüşerek hem sanayicimizin enerji maliyetlerini aşağı çekerek küresel rekabetçiliğini artıracak hem enerjideki cari açığımızın düşmesinde rol oynayacak hem de arazi ihtiyacı olmadan mevcut alan değerlendirilecektir" diye konuştu.
"SÜPER İZİN MEKANİZMASI HIZLICA HAYATA GEÇİRİLMELİ"
Sektörün daha da büyümesi için atılması gereken çeşitli adımlara ve mevzuat değişikliklerine ihtiyaç olduğunun altını çizen Özkök, bunlardan birkaçını şöyle sıraladı:
"Düzenleyici çerçeveler basitleştirilmeli ve idari yükler azaltılmalı. 5 kW veya 5 MW bir sistem kurulsa da izin süreçleri hemen hemen birbirine çok yakın. Her ne kadar 10 kW altı için bazı mevzuatsal kolaylıklar sağlanmaya çalışılsa bile bunlar efektif olarak hayatımıza giremedi ve yatırımcılar mağdur edilmekte. 'Süper izin' mekanizması hızlıca hayata geçirilmeli. Geliştirilmiş üretici-tüketici (prosumer) modelleri, Yeşil Enerji Satın Alma Anlaşmaları (PPA) ve ihalesiz, teşviksiz lisanslı modeller toplayıcılık lisansı altında toplanıp basitleştirilmeli.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 2 bin metrekarenin üzerindeki yeni inşa edilen binalar için güneş enerjisi kullanımının yanı sıra binalardaki elektrikli şarj istasyonları ile güneş enerjisinin entegrasyonu için hat koridorlarının açılmasının zorunlu tutması çok yerinde ama kapasite sorunları nedeniyle ilerleyemeyen adımlar bataryalı öz tüketim santralleri için süper izin ile trafo kapasitelerinden bağımsız değerlendirilmeli. Toplayıcılık lisansı altında PPA hakları tanımlanmalı."
"FAİZ ORANLARI CAZİP DEĞİL"
Özkök, tüketicilerin yenilenebilir enerjiye geçişini kolaylaştırmak için uygun şartlarda kredi imkanları gibi yeni yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı. Çatı GES projeleri için finansman imkanlarına değinen Özkök, konutlar ve KOBİ'ler için bankalar ve finans kuruluşlarının, beş ile 10 yıl arasında vadelerle özel krediler sunduğunu, ancak faiz oranları ve yatırım ortamı şu an bunun için çok cazip gözükmediğini dile getirdi. Özkök, hatta bazı bankaların ipotek veya kefil talep ettiklerini duyduklarını söyledi.
Özkök, özellikle KOBİ'lerin finansmanı için ekipman mülkiyetinin leasing şirketinde kaldığı, yatırımın kira öder gibi finanse edildiği ve KDV avantajı sunabilen modeller kullanılabildiğine dikkat çekti.
MEVZUAT EKSİKLİKLERİ GİDERİLMELİ
Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı, Türkiye'nin yüzer GES'ler için süreci hızlandırması gerektiğini kaydetti. Mayıs 2024'te TBMM'de kabul edilen yasa değişikliğine göre; denizler, baraj gölleri, suni göller ve tabii göllerde yüzer GES kurulumunun önünün açıldığını anımsatan Kalaycı, ancak bu alandaki mevzuat eksiklerinin tamamlanarak belirlenen su kaynaklarının bir an önce yatırımlara açılmasının sağlanamadığını vurguladı. Türkiye'de özellikle geniş su toplama havzalarına sahip sığ derinlikteki baraj ve göletlerdeki buharlaşmanın su kaynaklarını tehdit ettiğine dikkat çeken Kalaycı, "Yüzer GES'ler bu noktada durgun sulardaki kayıpları büyük oranda engelleyen bir işlev yükleniyor. İçme suyu amaçlı kullanılan barajlar dışındaki göl, gölet ve barajlarda potansiyel yüzer GES kurulu gücümüz 80 bin MW seviyesinde ve santraller karada kurulan GES'lere oranla daha yüksek verimlilikte enerji üretebiliyor. Böylece buharlaşma yoluyla kaybettiğimiz su kaynaklarımızı korumamız, korurken de temiz enerji üretebilmemiz mümkün. Bu sistemler, tüm gelişmiş ülkelerde hızla yaygınlaşıyor. Kişi başına kullanılabilir su potansiyelimize baktığımızda, su stresi yaşayan ülkeler arasında yer aldığımız görülüyor. Önlem almazsak, su yoksulu ülkeler kategorisine düşmemiz sürpriz olmayacak" diye konuştu.
Cem ÖZKÖK / Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Yönetim Kurulu Başkanı
"Bayilik modeliyle çalışan firma sayısı artıyor"
Türkiye GES sektöründe özellikle son beş-yedi yılda, pazarın büyümesine paralel olarak bayilik modeliyle çalışan firma sayısında ve mevcut firmaların bayi ağlarını genişletme eğiliminde belirgin bir artış yaşandı. Genellikle, global veya yerli panel markalarının Türkiye distribütörleri veya doğrudan üreticileri, ürünlerinin satış ve dağıtımı için bayi ağları kuruyor. Benzer şekilde, inverter markaları da yetkili satıcı ve servis noktaları oluşturuyor. Bazı büyük EPC firmaları, daha küçük ölçekli projelerde veya belirli bölgelerde kendi markaları altında faaliyet gösterecek alt yüklenici/bayi ağları geliştiriyor. Sadece GES değil, aynı zamanda enerji depolama, EV şarj istasyonları gibi entegre çözümler sunan firmalar da bayilik modellerini benimsiyor. Net bir sayı vermek güç olmakla birlikte, sektördeki rekabetin artması, teknoloji maliyetlerindeki düşüş ve tüketici bilincinin yükselmesi, firmaları daha geniş kitlelere ulaşmak için bayi ağlarını stratejik bir araç olarak görmeye itti. Bu artış, aynı zamanda hizmet kalitesinde ve müşteri odaklılıkta da bir iyileşmeyi beraberinde getiriyor. Ancak, son kullanıcıların bayi seçimi yaparken, bayinin teknik yeterliliğinin yanı sıra arkasındaki ana firmanın güvenirliğini, ürün kalitesini, garanti koşullarını ve referanslarını detaylı bir şekilde araştırması büyük önem taşıyor. GÜYAD olarak, sektörde etik ve kaliteli hizmet standartlarının korunması adına bu tür yapıların gelişimini yakından takip etmekteyiz.
Fuat TOSYALI / Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı
"Öz tüketimimizin yüzde 50'sini GES'ten sağlayacağız"
Yeşil çelik üretiminde global ölçekte faaliyet gösteren bir şirket olarak, özellikle yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına yaptığımız yatırımlarla üretim tesislerimizin karbon salımını daha da azaltma hedefi doğrultusunda çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Daha önce aynı anda tüm tesislerimizde başlattığımız GES projesi ile 235 MW kurulu güce ulaşarak dünyanın en büyük çatı üstü GES'ine sahip şirketlerden birisi olduk. Bir süre önce de 1.2 GW kapasiteli ülkemizin en büyük öz tüketim GES projelerinden biri için ilk adımı Osmaniye'deki ilk faz çalışmalarıyla attık. Güneş panellerimizi Osmaniye'de kendimiz üretiyoruz. İlk projeyle başlayarak bu panelleri sekiz farklı ildeki GES sahalarına kuracağız. Böylece öz tüketimimizin yüzde 50'ye yakınını GES'ten sağlayacağız. Bununla birlikte, tesislerimizde temiz bir enerji kaynağı olan hidrojene odaklanmayı sürdürüyoruz. Cezayir'deki ikinci DRI tesisimiz, kullandığı ileri teknoloji sayesinde hem doğal gaz hem de küçük bir modifikasyonla yüzde 100 hidrojenle çalışabilme özelliğiyle dünyada ticari üretime başlayan ilk tesis oldu. Hidrojen uyumlu DRI tesislerimiz dışında üretimde hidrojen kullanımına dair farklı teknolojilere yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarımız da devam ediyor. Tüm bu yatırımlarımız bizi enerji kullanımında daha güçlü ve bağımsız hale getirirken aynı zamanda dünyanın sayılı yeşil çelik üreticilerinden biri olma konumumuzu daha da güçlendirecek.
Alper KALAYCI / Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı
"Güneşte 200 bin MW kurulu güce ulaşmamız mümkün"
Güneş enerjisi sektöründe, regülasyonlar tarafındaki hızımızın yatırımlarla başa baş olması kritik önemde. Potansiyelimizin harekete geçirilmesi için bireysel olarak güneş enerjisinden elektrik üretimi ve bunun şebekeye aktarılmasına yönelik kamusal düzenlemelerin rahatlatılması ve güneş enerjisine yönelim hızının artırılması kritik önem taşıyor. Enerji sektörüne ne kadar çok vatandaşımızı üretici olarak çekersek, enerjide dışa bağımlılığımızı o derecede azaltacak ve kalkınmamızı bir o kadar fazla gerçekleştireceğiz. Yapılan teknik hesaplamalara göre Çatı GES'lerde ülkemizin 120 bin MW kurulu güç potansiyeli bulunuyor. Henüz sıfır noktasında olduğumuz Yüzer GES'lerde sahip olduğumuz 80 bin MW düşünüldüğünde güneş enerjisinden 200 bin MW kurulu güç seviyesine ulaşmamız rahatlıkla mümkün olabilecek. Sadece bu kurulu güç potansiyeli, ülkemizin Nisan ayı sonu itibarıyla ulaştığı 118 bin 344 MW kurulu gücün çok üzerine işaret ediyor. Sektörün dinamiklerini bilenler için bu hedeflerin dahi yetersiz olduğunu söylememiz gerekiyor. Sadece rüzgar ve güneş enerjisinde dört Türkiye'nin enerjisini karşılayabiliriz. 2035 yılına kadar güneş enerjisinde her yıl en az 5.000 MW, rüzgar enerjisinde 2.000 ile 3.000 MW kurulu gücü devreye alacağız. Geç çıktığımız bu yolda hızla ilerliyoruz ve gelişmiş ülkelerle arayı kapatıyoruz. Türkiye'nin yüzer güneş enerji santrallerinde ise aynı hızda olmadığımızı belirtmemiz gerekiyor.
Oğuzhan YILDIZ / Üçay Mühendislik Güneş Enerjisi Sistemleri Koordinatörü
"Öz tüketim modeli hayata geçirilmeli"
Türkiye'nin güneş enerjisi kurulu gücü, Nisan 2025 itibarıyla 21.974 MW seviyesine ulaştı. Toplam elektrik üretiminin yüzde 11.19'u güneş enerjisinden elde ediliyor. Güneş enerjisinin Türkiye'nin elektrik üretiminden aldığı pay her geçen gün artıyor. Bu artışta depolamalı GES ve YEKA ihaleleri önemli rol oynuyor. Ancak şu an gelinen noktada lisansız üretim santrallerinin başvuruları, trafo kapasitelerinin yetersiz olması nedeniyle olumsuz sonuçlanıyor. Sanayi kuruluşları ve ticarethaneler, 1 yılı aşkın süredir bu başvurulardan onay alamıyor. Bu durum, GES sektöründeki EPC firmalarını ve yatırımcıları olumsuz etkiliyor. GES sektörünün yeniden eski hareketli zamanlarına kavuşması için; trafo kapasitelerinin açılması, mesken başvurularındaki evrak işleri ve prosedürlerin hafifletilmesi, 5.1.j olarak adlandırılan öz tüketim modelinin hayata geçirilmesi gerekiyor.
Üçay Mühendislik olarak, Türkiye genelindeki 34 şubemiz ile doğrudan satış ve kurulum hizmeti veriyoruz. Meskenlere, sanayi tesislerine ve tarımsal sulama amacıyla güneş enerjisi sistemlerine veya off grid sistemlere ihtiyacı olan müşterilerimize, ücretsiz proje danışmanlığı (ücretsiz fizibilite) ve anahtar teslim GES kurulum hizmeti sunuyoruz. Ayrıca şube bazlı olarak teknik destek hizmetimiz de bulunuyor.
Dr. Veysel YAYAN / Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri
"Uzun vadede önemli tasarruf sağlıyor"
Yeşil Mutabakat çerçevesinde, 2030 ve 2050 yıllarına yönelik belirlenen karbon nötr hedefleri, çelik sektörünü düşük emisyonlu üretim tekniklerine geçmeye zorluyor. AB Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKDM) uygulamasında ithal edilen ürünlerin karbon ayak izi de dikkate alınacağından, Türkiye'de faaliyet gösteren çelik firmalarının Avrupa pazarına ihracat yapabilmek için bu dönüşümü gerçekleştirmeleri hayati önem taşıyor. Bu bağlamda, karbon emisyonlarını düşürmeye yönelik teknolojilere yatırım yapmanın yanı sıra, dijitalleşme ve enerji verimliliği projeleri de önem kazanıyor. Kendi elektrik üretimini yapan firmalar, karbon emisyonu hesaplamalarında avantaj sağlarken aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da öne çıkıyor. Kendi enerjisini üreten çelik firmaları, uzun vadede enerji maliyetlerinde önemli tasarruf sağlıyor ve özellikle büyük kapasiteli üreticiler için, GES ve RES gibi yatırımları, çok kısa bir süre içinde, kendini amorti ediyor. Söz konusu yatırımlar, elektrik fiyatlarındaki belirsizliklere karşı sigorta işlevi de görüyor, enerji maliyetlerinin üretim maliyetleri içindeki payı göz önüne alındığında, bu durum firmaların hem iç piyasada, hem de ihracatta, daha rekabetçi fiyatlar sunabilmelerine imkan sağlıyor. Sonuç olarak, çelik sektöründe enerji üretiminde yaşanan dönüşüm, sadece çevresel zorunluluklardan değil, aynı zamanda stratejik ve ekonomik gerekliliklerden kaynaklanıyor. Gelecekte küresel ölçekte rekabet edebilmek için kendi enerjisini üreten, düşük karbonlu ve verimli üretim yapan bir çelik sektörü kaçınılmaz hale geldi. hidrojen ve karbon yakalama, depolama (CCS) teknolojilerinin de gelişimi tamamlanıp, makul maliyetlere inildiğinde, çelik sektörümüz bu alternatif prosesleri de kullanacaktır.
Kutlu KARAVELİOĞLU / Makine İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
"Üretimin sürdürülebilirliği için somut adımlar atıyoruz"
2050 yılı itibarıyla elektrik üretiminin yüzde 66'sının yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmasının öngörüldüğü Türkiye'de, yeni yatırımların yüzde 44'ünü güneş enerjisi santralleri oluşturuyor. Fotovoltaik sistemlerin batarya teknolojileriyle birlikte kullanılmasıyla artan iç karlılık, sanayi genelinde kendi elektriğini üretmenin cazibesini artırıyor. Bu gelişmeler doğrultusunda, yapısı gereği en inovatif sektörlerin başında gelen ve elektrik gideri toplam maliyetleri içinde yüzde 3'ü aşmayan makine sektörü de dışa bağımlı üretim modelinden uzaklaşarak kendi enerji ihtiyacını karşılayabilen bir yapıya dönüşüyor. Özellikle çatı tipi güneş panelleri gibi sayaç arkası kurulumlarla, firmaların hem enerji maliyetlerini düşürdüklerini hem de karbon emisyonlarını azaltmaya çalıştıklarını görüyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarından beslenen üretim altyapısına sahip firmaların, dalgalanan enerji fiyatları karşısında daha dayanıklı ve rekabetçi konuma geldiklerini ekleyebiliriz. Rusya-Ukrayna krizinin ilk zamanlarında Avrupalı firmaların kesintili üretime mecbur kalmaları da imalatçılarımızın hafızalarında yer etmiş bir başka tehdit. Büyük firmaların yanı sıra KOBİ'lerin de bu alanda yatırım planları yapıyor olmalarını, dönüşümün yatay bir yayılım gösterdiğini, bunun da bir tercih değil zorunluluk haline geldiğini ortaya koyduğunu düşünüyorum. Çünkü yenilenebilir enerji yatırımları artık yalnızca çevreci bir yaklaşımı değil, enerji arz güvenliğini, esnekliği ve ekonomik rekabet avantajını da temsil ediyor. Bu sebeple sektörümüz, yalnızca üretim biçimlerini değil, üretim altyapısını da sürdürülebilir hale getirme yolunda somut adımlar atıyor. Fosil yakıt kullanan santrallerin uzun süre işletmede kalması sebebiyle Türkiye'nin şebeke emisyon faktörünün yüksek kalmaya devam etmesi, sektörümüzün ihtiyaç duyduğu enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan sağlamasını daha da önemli kılıyor.
Umut GÜRBÜZ / Asunim Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı
"Bakım, onarım ve toptan satışta partnerliklere açığız"
Avrupa merkezli bir uluslararası şirketler grubu ve dünyada ilklerden birisi olarak sektörde 20. yılımızı doldurduk. Hemen hemen Türkiyenin her noktasında projelerimiz ve 96 kişilik bakım onarım ekiplerimiz mevcut. Servis şirketimiz olan Maxima Enerji ülkemizin en ücra köşesine 2 saat gibi kısa bir zamanda ulaşıp arızalara müdahale etme yeteneğine sahip. Bir taahhüt şirketi olarak bayilik ağımız mevcut değil fakat uzun yıllardır süre gelen partnerliklerimiz var. Bakım onarım ve toptan satış alanında partnerliklere açığız ve bu alanda büyüme hedefimiz var.
Yavuz IŞIK / Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
"Maliyet avantajı sunuyor"
Hazır beton, üretim süreçlerinde elektrik enerjisine ihtiyaç duyan bir sektör. Beton santrallerindeki karıştırıcılar, agrega ve çimento taşıma ve tartım sistemleri (bantlar, helezonlar), pompalar, aydınlatma, ofis binaları ve diğer yardımcı ekipmanlar elektrik enerjisi kullanıyor. Toplam üretim maliyetleri içinde enerji giderlerinin payı, özellikle son yıllardaki artışlarla birlikte, firmalar için önemli bir kalem haline geldi. Kendi enerjisini üretme, özellikle kendi elektriğini temin etme noktasında sektörümüz. potansiyeli keşfetme ve değerlendirme aşamasında. Son yıllardaki dönüşüm, büyük ölçüde artan enerji faturalarına bir reaksiyon olarak başladı ve temel olarak enerji verimliliğini artırmaya, ekipmanları modernize etmeye ve operasyonel süreçleri optimize etmeye odaklandı. Kendi elektriğini yenilenebilir kaynaklardan üretme (özellikle GES) konusunda ise firmaların fizibilite çalışmaları ve az sayıda firmanın gerçekleştirdiği yatırımlar mevcut. Sektör genelinde yaygın bir GES yatırım dalgasından bahsetmek için henüz çok erken. Dönüşüm, bir zorunluluk bilinciyle birlikte adım adım ilerlemesi gereken bir hedef olarak görülmekte. Kendi enerjisini üretmek, hazır beton firmaları için potansiyel olarak önemli maliyet avantajları sunar. En temel avantaj, özellikle dalgalı piyasa koşullarında sürekli artan enerji maliyetlerinden bağımsızlık kazanarak operasyonel giderleri düşürme imkanı. Sabit yatırım maliyeti dışında, tesisin kendi ürettiği enerjinin birim maliyeti genellikle şebekeden alınan enerjiden uzun vadede daha düşük, ancak hazır beton tesislerinin özellikle GES yatırımı yaparken karşılaştığı pratik zorluklar, bu potansiyel avantajın kolayca elde edilmesini engellemekte. Sektör firmaları, yatırım kararlarında engelleri ve riskleri dikkatle değerlendiriyor. Bununla birlikte, hazır beton üreticileri ek bir iş kolu olarak farklı lokasyonlarda GES yatırımları yaparak mahsuplaşma yoluyla elektrik maliyetlerini düşürebilirler. Bazı hazır beton firmalarının bu alanda yatırımları mevcut.
Müslüm YANMAZ / Vema Enerji A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
"Seracılığın sigortası haline geldi"
Bugün seracılıkta en büyük risklerden biri, enerji maliyetlerindeki öngörülemezlik. Özellikle elektrik ve ısıtma giderleri, üretim planlamasını doğrudan etkiliyor. GES yatırımları bu anlamda seralar için yalnızca bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda finansal bir sigorta işlevi görüyor. Türkiye genelinde güneşlenme süresi yüksek bölgelerde çatı ve arazi tipi uygulamaların hızla yaygınlaşması, tarımsal üretimin geleceği açısından son derece olumlu bir gelişme. Vema Enerji olarak biz de bu dönüşümün öncülerinden biri olmayı hedefliyoruz. Kendi enerjisini üreten, çevreye duyarlı üretim tesisleriyle tarımda sürdürülebilirliği destekliyoruz. Doğru mühendislik ve sistem kurulumu ile cam seraların üst ve yan çatılarına şeffaf güneş panelleri entegre ederek, hem ürün yetiştirmek hem de enerji üretmek mümkün. Bu yaklaşım, seracılığın geleceğinde çevreyle uyumlu, yüksek teknolojili ve kendi kendine yeten sistemlerin önünü açıyor.
Şevki TUNCER / Migen Enerji ve Elektrikli Araç Şarj Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü
"Dört ilde yeni santraller için çalışmalara başladık"
Migros'un enerji üretim yolculuğu, 2022'de kurduğumuz Migen A.Ş. ile hız kazandı. Başlangıçta amacımız dünyada ve Türkiye'de hız kazanan elektrikli otomobil dönüşümü sürecinde müşterilerimize şarj hizmeti sağlamaktı. Bu çerçevede Miggo markası ile Türkiye'de otomobil şarj lisansı alan ilk perakendeci olduk. Bugün geldiğimiz noktada Migen 2024 yılında aldığımız 'Elektrik Tedarik Lisansı'nı Migros'tan gelen enerji yönetimi tecrübesi ile birleştirip enerji alanında, temiz enerji de dahil olmak üzere uçtan uca hizmet verebilecek bir noktaya geldik. 2025 yılı ilk çeyreğinde Kırşehir'de 321 dönümlük arazi üzerinde kurulu ilk arazi tipi güneş enerjisi santralini devreye aldık. Yaklaşık 63 bin adet çift yönlü yerli üretim panelin kullanıldığı bu santral, yıllık 56.280 MWh enerji üretim kapasitesine sahip. Buna ek olarak, daha önce devreye aldığımız toplam 11.000 MWh kapasiteli dört çatı GES projesi ile birlikte, Migros'un toplam GES projelerinde ürettiği enerji, şirketin yıllık enerji ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak seviyeye ulaştı. Özellikle 600'den fazla Migros mağazası, bu temiz enerji kaynaklarından faydalanıyor.
Migros 2024 yılında, TMS 29 enflasyon muhasebesi etkisi ile tüm GES projeleri de dahil olmak üzere toplamda 9.9 milyar lira yatırım yaptı. 2026 yıl sonu itibarıyla şirketin toplam enerji tüketiminin 1/3'ünün Migros'un kendi sahip olduğu güneş enerjisi santrallerinden karşılanmasını hedefliyoruz.
2025 yılında da Migen olarak, 'uçtan uca enerji çözümleri' mottosuyla bir taraftan enerji verimliliği projelerine odaklanırken, diğer taraftan daha fazla mağazamızın temiz enerjiye ulaşması için çalışacağız. Dört ilimizde daha toplam 97.000 MWh enerji üretecek yeni santraller için çalışmalara başladık. Bunun yanında 67 olan elektrikli araç şarj istasyonu sayımızı, 2025'te 150'ye çıkarmayı hedefliyoruz.
Haluk DORTLUOĞLU / BİM CEO'su
"Farklı illerde yeni GES'ler kuracağız"
Güneş enerjisi yatırımlarımıza 2020 yılında başladık, bu alanda kararlılıkla yatırımlarımızı sürdürüyoruz. 'Kalbimizden Geleceğe' söylemiyle çıktığımız bu yolculukta hem operasyonel verimliliğimizi artırmayı hem de karbon ayak izimizi azaltmayı hedefliyoruz. Şu an için Türkiye genelinde 26 güneş enerjisi santralimiz (GES) bulunuyor. Bunların 21'i çatı üzerine, 5'i ise arazi üzerine kurulu. Arazi tipi GES yatırımlarımıza 2024 yılında başladık. Bu yılın başından itibaren devreye aldığımız Antalya Döşemealtı, Erzurum Hınıs, Şanlıurfa Viranşehir ve İstanbul Ömerli santrallerimiz ile toplam kurulu gücümüz 96 MW'a ulaştı. Daha da önemlisi, bu projelerle karbon salımında yıllık yaklaşık 70 bin ton azalma sağlamayı hedefliyoruz. Enerji tüketimi açısından bakıldığında, 2025 sonuna kadar Türkiye operasyonlarımızın elektrik ihtiyacının yüzde 25'ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı planlıyoruz. Bu kıymetli hedefe emin adımlarla ilerliyoruz. Öte yandan yeni yatırımlar konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Önümüzdeki dönemde farklı illerimizde yeni GES yatırımlarını hayata geçirmeyi planlıyoruz. Perakende sektöründe yenilenebilir enerji kullanımında öncü konumdayız ve bu konumumuzu sürdürerek yaşanabilir bir çevre ve sürdürülebilir bir gelecek için çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz.
Zeynep GÜNEY ALTINTAŞ / Philip Morris Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü
"2040'a kadar tüm tedarik zincirimizde net karbon sıfıra ulaşacağız"
Philip Morris Türkiye olarak sürdürülebilirlik vizyonumuzu iddialı hedeflerimiz doğrultusunda, somut yatırımlarımızla destekliyoruz. Global şirketimiz Philip Morris International (PMI), Paris İklim Anlaşması'nda belirlenen yol haritası çerçevesinde, ayrıntılı bir 'Düşük Karbona Geçiş Planı' oluşturdu ve dünya genelindeki tüm fabrikalarında 2025'e kadar doğrudan ve dolaylı emisyonlarda karbon nötr olmayı hedeflediğini duyurdu. Bu kapsamda Philip Morris Türkiye olarak, İzmir Torbalı'daki üretim tesisimizde enerji ihtiyacımızı, yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı hedefleyen üç aşamalı bir plan oluşturduk. Bu plan çerçevesinde bugüne kadar toplamda yaklaşık 11 milyon dolarlık yenilenebilir enerji ve buna bağlı tesis yatırımı yaparak üretim tesisimizde, 45 bin metrekarelik bir alanda güneş enerjisi panellerinin kurulumunu gerçekleştirdik. Bu paneller sayesinde fabrikamızda yaklaşık 10 GWh enerji üretmeye başladık. Bu üretim kapasitesi, tesisimizin yıllık enerji tüketiminin önemli bir bölümünü karşılarken enerji maliyetlerini öngörülebilir hale getirerek uzun vadede operasyonel verimliliğimize de katkı sunuyor. Bu alanda yaptığımız tüm yatırımlar ve gerçekleştirdiğimiz tüm projelerimiz neticesinde, dünyanın önde gelen doğrulama kuruluşlarından SGS United Kingdom Ltd. tarafından yapılan kapsamlı incelemelerde Kazakistan, Filipinler ve Güney Afrika'da yer alan PMI üretim tesisleri ile birlikte değerlendirilen Philip Morris Türkiye Fabrikamız, 2024'te hedeflediğimiz tarihten bile önce Karbon Nötr Sertifikasını almaya hak kazandı. Yenilenebilir enerjiye geçişi sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda yeni nesil sanayi anlayışının bir parçası olarak görüyoruz. Bu çerçevede, yalnızca kendi operasyonlarımızda değil, tarladan son tüketiciye kadar karbon emisyonlarını azaltma hedefimiz doğrultusunda çalışıyoruz. Bu yolculukta 2040'a kadar tüm tedarik zincirimizde net karbon sıfıra ulaşmayı planlıyoruz. Enerji üretiminde yenilenebilir kaynaklara yönelmek, ekonomik sürdürülebilirliğimize de katkı sağlıyor.
Sabri ÜNLÜTÜRK / Ekoten Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
"Örgü fabrikamızın elektrik ihtiyacının yüzde 40'ı GES'ten karşılanıyor"
Sun Tekstil'in yüzde 97'lik ortaklığa sahip olduğu Ekoten Tekstil, 2000 yılından bu yana gelişen teknoloji ile uyumlu, doğa ve çevre duyarlılığı içerisinde kumaş üretiminde öncü bir konumda yer alıyor. 2018'de kapasite artışına yönelik gerçekleştirilen yatırımlarla, Ekoten Tekstil'in İzmir Torbalı'da yeni tesisi faaliyete geçti. Ekoten Tekstil, iplikten kumaşa üretim sürecinde yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi yüksek teknoloji uygulamalarını kullanıyor. Örgü fabrikasında, yıllık elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'ı, 1.200 kWh gücündeki güneş enerjisi santralinden karşılanarak enerji verimliliğine büyük katkı sağlıyor. 2019 yılı itibarıyla devreye alınan GES sistemi ile yıllık ortalama 1.2 milyon kWh elektrik enerjisinin üretilmesi, yaklaşık 690 ton CO2e sera gazı emisyonunun azaltılmasına olanak tanıdı. Ayrıca, 2020-2024 yılları arasında şebekeden gerçekleştirilen tüm elektrik enerjisi tüketiminin I-REC sertifikalı yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynaklarıyla dengelenmesi, şirketin çevreci yatırımlarının önemli göstergelerinden biri olarak öne çıkıyor. Sürdürülebilir üretim hedefleri doğrultusunda 2022 yılında yenilikçi arıtma teknolojisine sahip atık su geri kazanım tesisi devreye alındı. 2023 yılında gerçekleştirilen fizibilite çalışmaları kapsamında, saha uygulamalarından elde edilen veriler doğrultusunda sistem belirli kapasitelerde 45 gün süreyle aktif hale getirilmiş olup, bu süreçte toplam 48 bin 366 metreküp atık su başarıyla geri kazanılarak kumaş boyama operasyonlarında kullanıldı. Geri kazanılan su sayesinde boyahane operasyonlarının günlük su ihtiyacının yüzde 65'i karşılanarak, hem doğal kaynak kullanımı azaltıldı hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlandı. Ekoten Tekstil, 2030 yılına kadar tüm şebeke elektriği kullanımını I-REC sertifikası ile dengelemeyi taahhüt ediyor. Ayrıca, 2025 yılı sonunda atık su geri kazanım oranını yüzde 90'ın üzerine çıkarmayı hedefliyor.
Mehmet Ali ÜNAL / Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği (TZYMB) Yönetim Kurulu Başkanı
"Ülkemiz tarım arazilerinde 15.000 MW GES potansiyeli var"
Türkiye'nin toplam 24 milyon hektar tarım alanı mevcut. Mevzuat tarım ve sulama yapılan arazi parçasının yüz ölçüm olarak yüzde 1'i miktarında ve tarımı etkilemeyecek şekilde enerji yatırımları yapılmasını düzenliyor. Buna göre gelecekte 15.000 MW GES potansiyeli var gözüküyor. Coğrafyamız güneş ışığı süre ve kalitesi açısından avantajlı. Son yıllarda tarımsal sulama, sera ısıtma, soğuk hava soğutma, hayvancılık işletmelerinin enerji ihtiyacını karşılamak için GES'lere ilgi arttı. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın verdiği kırsal kalkınma destekleri bu alanda yatırımı destekliyor. Enerji hattı olmayan tarımsal alanlarda (meyve, sebze bahçeleri) su pompasında yakıt motor jeneratör yerine kullanıldığında geri dönüş altı ay, enerji hattı olanlarda beş yıl. Girdi maliyetlerini düşürüyor. Gelecekte tarım faaliyeti; GES ile planlanır ve tarım sektörü için dikkatli bir planlama, yasal düzenleme yapılır, tarımsal alanlardaki toplulaştırma gibi özel alanlar belirlenir ise geleceğin modern ve yenilikçi başrol oyuncusu olur.
Altı adımda konutlara GES kurulumu
Evlerinin çatısına güneş enerjisi sistemi kurdurma karara alan tüketicinin kurulum sürecinde ve sonrasında zorluklarla karşılaşmaması için bazı hususlara dikkat etmesi gerekiyor. Üçay Mühendislik Güneş Enerjisi Sistemleri Koordinatörü Oğuzhan Yıldız, mesken tipi güneş enerjisi sistemlerinin kurulum aşamasında süreci başarılı bir şekilde yönetmek için izlenmesi gereken adımları altı başlıkta şöyle anlattı:
"İlki, keşif ve ihtiyaç analizi. Öncelikle meskenin çatı yapısının uygunluğu ve kullanılabilir alan tespit ediliyor. Daha sonra elektrik tüketim verileri analiz edilip, sistem büyüklüğü hesaplanıyor. Ancak bu noktada yatırımın büyüklüğünü ev sahibinin ihtiyacı ve bütçesi belirliyor. Teklif aşamasından sonra sıra firma seçimine geliyor. Bu noktada, yetkili ve tecrübeli bir EPC (mühendislik, tedarik, kurulum) firması ile sözleşme yapılmalı ve teklif içeriğindeki kullanılacak malzeme bilgileri ile işçilik ve garanti şartları hassasiyetle değerlendirilmeli. Keşif ve teklif süresi bir ile üç gün şeklinde düşünülebilir. Firma ile sözleşme yapıldıktan sonra sıra 'Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği' kapsamında ilgili dağıtım şirketine çağrı mektubu başvurusu yapılıyor. Başvuru, dağıtım şirketi tarafından değerlendiriliyor. Başvurunun uygun bulunması halinde dağıtım şirketi, 'Bağlantı Anlaşmasına Çağrı Mektubu' düzenliyor. Çağrı mektubu başvuru ve onay süreci 15 ila 45 gün sürüyor. Çağrı mektubuna istinaden kurulması planlanan GES'e ait proje çizilip, onaya sunuluyor. Proje de onaylandıktan sonra 'Bağlantı Anlaşması' imzalanıyor. Proje onayını yaptırabilmek içinse statik proje çizilmesi, üniversite onayı ve ilgili belediyeden GES uygunluk belgesi alınması gerekiyor. Bu belgelerin temini ve sonrasında projenin onaya sunulup bağlantı anlaşması imzalanması da yaklaşık 25 ila 40 gün sürüyor. Proje onaylandıktan sonra sistem kurulumu gerçekleştiriliyor. Bu süreç bir ile üç günde tamamlanıyor. Süreyi, kurulan sistemin kapasitesi belirliyor. Montaj tamamlandıktan sonra ise kabul başvurusu yapılıyor. Son olarak da kabul, devreye alma ve test aşamaları geliyor. Dağıtım şirketi, saha kontrolü ve kabul işlemini yaptıktan sonra sistem, şebekeye bağlanıyor ve enerji üretimi başlıyor. Kabul ve devreye alma, kabul başvurusunu takip eden 10 ila 20 gün içerisinde tamamlanıyor."
"Süper izin" teklifi TBMM'de
Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandıracak düzenlemeler de içeren kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunuldu. Kamuoyunda "süper izin" olarak bilinen düzenlemelerin de yer aldığı teklifle, yenilenebilir enerji projelerine ait izin süreçlerinin, daha sade, daha yalın ve süratli bir hale getirilmesi öngörülüyor. Teklifle, Türkiye Ulusal Enerji Planı'nda belirlenen yenilenebilir enerji hedeflerine gecikmeksizin ulaşılmasını teminen, halihazırda 48 ayı bulan izin ve onay süreçlerinin sadeleştirilerek 24 ayın altına düşürülmesi hedefleniyor ve ülkenin enerjide yeşil dönüşümünün hızlandırılması ve emisyonların azaltılarak sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması amaçlanıyor. Madencilik sektörüne yönelik düzenlemelerin de olduğu teklifle, elektrik arz güvenliği ve fiyat istikrarı için büyük öneme sahip mevcut yerli kömür yakıtlı termik santrallerin, hammadde arz sorunları nedeniyle kapanma tehlikelerinin bertaraf edilmesine yönelik geçici mahiyette düzenleme yapılması amaçlanıyor. Teklifle madencilikte izin süreçleri yeniden düzenleniyor. Ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari standartlarda üretim faaliyeti şartı getiriliyor.