Yeni sorunumuz: Dijital gecekondular
ÜRÜN DİRİER/ Türkiye'nin yıllardır konuştuğu çarpık kentleşme, şimdi dijital dünyada da karşımıza çıkmaya başladı. Stratejisiz atılan her teknolojik adım, şirketleri güvenlik açıkları ve milyarlarca liralık teknik borçla baş başa bırakıyor. Kurumların küresel rekabetteki yerini belirleyen dijital dönüşüm, doğru bir strateji ile yönetilmediğinde verimsizlik, güvenlik açıkları ve entegrasyon sorunlarını beraberinde getiriyor. Uzmanlar, anlık ihtiyaçlara yönelik aceleci yatırımların, birbiriyle konuşmayan yazılımların ve geleceği öngörmeyen teknoloji adımlarının şirketleri verimsizlik, güvenlik açıkları ve yüksek entegrasyon maliyetleriyle karşı karşıya bıraktığı konusunda uyarıyor. Plansız şehirleşmeye benzetilen bu olguya artık 'çarpık dijitalleşme' deniyor. Özellikle kısıtlı kaynaklara sahip KOBİ'lerin günü kurtarmak adına başvurduğu, birbiriyle entegre olmayan, düşük maliyetli ve güvenlik açıklarına sebep olan çözümler bu tanıma giriyor. Bu yapılar, verimlilikten uzak olmalarının yanı sıra, şirketlerin en değerli varlığı olan verilerini de riske atıyor.
TEMEL SORUN, YÜKSEK MALİYETLER
IAS CTO'su Bahtiyar Tan, "Yıllarca plansızlığın bir sonucu olan 'çarpık kentleşmeyi' konuştuk. Bugün ise aynı plansızlık, şirketlerimizi 'çarpık dijitalleşme' sorunuyla yüz yüze bırakıyor. Stratejiden yoksun atılan her dijital adım, bugünü kurtarıyor gibi görünse de aslında geleceğin yönetilemez dijital enkazlarını inşa ediyor. Bu çarpık yapının iki temel yansıması var. Bunlardan ilki dijital gecekondular… Madalyonun diğer yüzünde ise büyük bütçelerle inşa edilen ama aynı strateji yoksunluğunu taşıyan dijital gökdelenler yer alıyor" diyor.
Tan'ın aktardıklarına göre, çarpık dijitalleşme tablosunun ardında yatan temel dinamikler, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2024 tarihli verileriyle de netlik kazanıyor. Yapay zeka gibi ileri teknolojilerden uzak duran işletmelerin yüzde 78,9'unun 'ilgili uzmanlık eksikliğini', yüzde 74,2'sinin ise 'yüksek maliyetleri' gerekçe göstermesi, bu sorunun temelini oluşturuyor. Bu iki kritik engel, şirketleri bir yol ayrımına sürüklüyor: Bir yanda maliyet baskısıyla kurulan, güvensiz ve verimsiz 'dijital gecekondular'; diğer yanda ise yönetimi için yeterli iç uzmanlığın bulunmadığı, karmaşık ve hantal 'dijital gökdelenler' yer alıyor. Dijitalleşmenin püf noktasının yazılımlar kurmak değil, geleceği doğru kurgulamak olduğunu vurgulayan Tan, "Teknoloji yatırımında atılan yanlış bir adımın maliyeti, yıllar sonra misliyle ödenen teknik borçtur. Bizim çarpık dijitalleşme olarak adlandırdığımız kavram, aslında şirketlerin farkında olmadan kendilerini bu tuzağa sürüklemesidir.
ÇÖZÜM DİJİTAL OMURGA
Çarpık dijitalleşmenin temelinde yatan en önemli faktörün strateji eksikliği olduğunun altını çizen Tan şu bilgileri aktarıyor: "Şirketler, dijital dönüşümleri için bir yol haritası çizmek yerine bir alışveriş listesi yaparak bu hataya düşüyor. Bu stratejisizlik, kendini genellikle birkaç temel hatada gösteriyor. KOBİ'ler ve küçük ölçekli işletmelerde, kaynak ve uzman eksikliği öne çıkıyor. Teknoloji seçimi çoğu zaman kişisel deneyim, popülerlik veya kısa vadeli ihtiyaçlara göre yapılıyor. Farklı çözümler birbirine entegre edilmediği için şirketler büyüdükçe bunlar maliyetli, güvensiz ve yönetilmesi güç yapılar haline geliyor. Büyük ölçekli kurumsal yapılarda ise sorun genellikle departmanların bağımsız hareket etmesi ve her birimin kendisi için en iyi çözümü aramasıyla ortaya çıkıyor. Bu durum, birbiriyle entegre olmayan devasa ama izole sistemlerin oluşmasına yol açıyor. Bazen de bir iş problemini çözmek yerine, sadece popüler olduğu için yapay zeka ve blok zinciri gibi teknolojilere yatırım yapılabiliyor ve bunlar atıl kalıyor. Bu plansız büyük yatırımlar da entegrasyonu imkansız yapıları doğuruyor."
Çözümün planlı dijitalleşme olduğuna vurgu yapan Tan, "Bu yaklaşım, bir şirketin tüm departmanlarını ve süreçlerini kapsayan entegre bir 'dijital omurga' kurmaktan geçiyor. Bu sağlam omurga genellikle bütünsel bir platform üzerine kuruluyor ve şirketin tüm teknoloji birikimi de bunun üzerine birbirleriyle entegre biçimde inşa ediliyor. Aksi halde birbiriyle konuşmayan sistemler arasında veri aktarmak için harcanan insan kaynağı maliyeti, manuel işlemler sırasında yapılan hataların maliyeti, entegrasyon için sonradan ödenen yüksek danışmanlık faturaları ve en önemlisi, rakipleriniz veriye dayalı anlık kararlar alırken sizin bu kaosta boğulmanızın yarattığı fırsat maliyeti yaşayacağınız sıkıntılardan bazıları olacaktır" diye konuşuyor.
VERİ STANDARDİZASYON EKSİKLİĞİ
Salesforce EMEA Gelişen Pazarlar Başkan Yardımcısı Sinan Erkiner'in aktardıklarına göre, bugün birçok kurum, dijital dönüşümü hâlâ bir teknoloji projesi olarak görüyor. Ancak bu yaklaşım, uzun vadede sistemlerin birbiriyle konuşamadığı, verinin dağınık ve güvensiz olduğu bir tablo yaratıyor. Bu sorunu üç ana başlık altında toplayabileceğimize işaret eden Erkiner, "Birincisi, veri standardizasyonu eksikliği. Çoğu kurumda veriler farklı sistemlerde, farklı formatlarda tutuluyor. Bu da yapay zekânın sağlıklı öğrenmesini engelliyor. İkincisi, kısa vadeli düşünmek. Kurumlar genellikle bugünün ihtiyacına göre çözüm alıyor, ama yarının sistemleriyle entegrasyonu düşünmüyor. Üçüncüsü ise insan unsurunun geri planda kalması. Çalışanları sürecin dışında bıraktığınızda, teknolojik direnç oluşuyor" diyor. Peki çözüm ne olmalı? Erkiner'e göre dijital dönüşüm, teknik bir süreçten çok bir yönetişim meselesi. CIO'ların en önemli rolü, teknolojiyi stratejinin merkezine koymak. Bunun için önce veri temiz, tutarlı ve erişilebilir hale gelmeli. Yapay zekânın gücünün, beslendiği verinin kalitesiyle sınırlı olduğunun altını da çizen Erkiner sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Veri yönetişimi olmadan güvenilir sonuç üretmek mümkün değil. Ama sadece veriye odaklanmak da yeterli değil. İnsan unsuru bu dönüşümün aklı ve vicdanı. Kurumlar, çalışanlarını yalnızca kullanıcı değil, veri ekosisteminin aktif bir parçası olarak konumlandırmalı. Veri okuryazarlığı, prompt engineering ve yapay zekâ ile birlikte düşünme becerisi artık her seviyede kritik. Günü kurtarmak için atılan aceleci adımlar ise astarı yüzünden pahalıya mal oluyor. Çünkü teknolojiyi sadece kurmak değil, yaşatmak da gerekir. Strateji olmadan alınan sistemler hızla eskiyor, entegrasyon maliyetleri artıyor ve çalışanların güveni azalıyor. Kısa vadeli çözümler, uzun vadede sürdürülemez hale geliyor."
FİYAT ODAKLI KARAR HATASI
Dijital dönüşümün, özellikle hizmet sektöründe, bunun da içinde turizm ve otelcilik alanlarında yoğun bir şekilde yaşandığına işaret eden Elektraweb CEO'su Kemal Oral ise, "Bu sektörler, müşteri deneyiminin merkezde olduğu dinamik yapıları sayesinde dijitalleşmeden en fazla fayda sağlayabilecek alanlar arasında. Ancak KOBİ ölçeğindeki oteller, butik işletmeler ve aile otelleri, dijitalleşme süreçlerinde büyük bir potansiyel taşısalar da, genellikle kaynak ve vizyon sınırlılıkları nedeniyle süreci kademeli olarak ilerletiyorlar. Bu da aslında öğrenme ve gelişim için önemli bir fırsat yaratıyor. Doğru yönlendirme ve stratejik planlama ile bu işletmeler kısa sürede hem verimlilikte hem de müşteri memnuniyetinde önemli ilerlemeler kaydedebiliyor" diyor. Dijitalleşme sürecinde karşılaşılan zorlukların genellikle birkaç temel noktadan kaynaklandığını belirten Oral'a göre ilk sırada stratejik plan eksikliği yer alıyor. Dijital dönüşüm adımları, kurumsal hedeflerle bütünleştiğinde çok daha güçlü sonuçlar doğuruyor. Yanlış ürün seçimi de kritik. İşletme ihtiyaçlarına tam uymayan yazılımlar bazen süreci yavaşlatabiliyor. Doğru analizle bu kolayca önlenebilir. Bir diğer temel nokta ise, entegrasyon ihtiyacı. Sistemlerin birbiriyle konuşması, iş verimliliğini artıran en önemli faktörlerden biri. Eğitim ve adaptasyon eksikliği ile fiyat odaklı kararlar da temel sebeplerden bazıları.
AWS'DEN ÜÇ YENİ GÜVENLİK ÖZELLİĞİ
AWS Türkiye Genel Müdürü Berrin Özselçuk'un aktardıklarına göre, şirketlerin öncelikle kendi gereksinimlerini net biçimde tanımlamaları ve bu ihtiyaçları karşılayarak büyümelerini destekleyecek doğru bulut sağlayıcısını seçmeleri kritik önem taşıyor. Bulut teknolojisi, kullanıcıların hizmetleri daha hızlı, hatasız ve doğru zamanda hayata geçirmesini sağlayarak çeviklik kazandırıyor. "AWS olarak, bulut bilişim hizmetlerine erişimi nasıl demokratikleştirdiysek, bugün de üretken yapay zekâ teknolojilerinin oluşturulması ve kullanılmasını demokratikleştiriyoruz. Bu sayede her ölçekte ve sektördeki şirketin, geliştiricilerinin beceri düzeyi ne olursa olsun, bu dönüşüme katılarak işlerini büyütmesini mümkün kılıyoruz" diyen Özselçuk, şunları anlatıyor:
"Bu yıl Ağustos ayında müşterilerimizin operasyonlarını sadeleştirmesine ve büyütmesine destek olacak üç yeni güvenlik özelliğini duyurduk. AWS Security Hub, AWS Shield ve Amazon GuardDuty (Akıllı Tehdit Algılama) gibi araçlar, müşterilerimizin dijital varlıklarını daha etkin korumasına, kritik güvenlik sorunlarını tespit etmesine ve siber saldırılara karşı önlem almasına yardımcı oluyor. AWS, güçlü güvenlik yetenekleri ve hızla ölçeklenmeyi kolaylaştıran güvenli yapı taşlarıyla, müşterilerinin daha az çabayla daha yüksek güvenlik standartlarına ulaşmasını sağlıyor. Böylece kuruluşlar, asıl işlerini büyütmeye daha fazla kaynak ayırabiliyor. Şirketler, AWS gibi dijital dönüşümün her alanında altyapı ve hizmet sunan bulut sağlayıcılarla çalışarak hem hataları hem de artan maliyet riskini en aza indirebiliyor."
ÇÖZÜM İÇİN NELER YAPILMALI?
Başarılı dijital dönüşümün doğru planlamayla hayata geçirilebileceğini aktaran Elektraweb CEO'su Kemal Oral, çözüm maddelerini şöyle sıralıyor:
- İhtiyaç analizi: Her işletme, öncelikle kendi süreçlerini gözden geçirerek hangi alanlarda dijitalleşmenin en çok katma değer sağlayacağını belirlemeli.
- Uzman rehberliği: Deneyimli danışmanlardan destek almak, yatırımın en doğru şekilde yönlendirilmesini sağlar.
- Entegre sistem tercihleri: Parçalı çözümler yerine modüler ve entegre platformlar hem zaman hem kaynak tasarrufu sağlar.
- Eğitim ve kullanıcı desteği: Personelin yeni sistemlere hızlı adaptasyonu, başarı oranını artırır.
- Sürdürülebilir yaklaşım: Dijitalleşme bir hedef değil, sürekli gelişen bir yolculuktur. Düzenli güncellemeler ve iyileştirmelerle işletme hep bir adım önde kalır.
Suha ONAY/ Dia Yazılım Genel Müdürü
"Teknoloji yatırımı değil, dönüşüm süreci"
Çarpık dijitalleşme en çok KOBİ ölçeğindeki işletmelerde ve özellikle perakende, üretim ile hizmet sektörlerinde kendini gösteriyor. Bu işletmeler dijital dönüşümün önemini fark etse de, süreci bütünsel bir stratejiyle yönetemedikleri için parça parça çözümlerle ilerliyorlar. Sonuçta birbirine entegre olmayan yazılımlar, dağınık veri yapıları ve kontrolsüz büyüyen dijital altyapılar ortaya çıkıyor. Özellikle kaynak planlaması yapılmadan dijitalleşmeye gidilmesi, teknolojiyi verimlilikten çok karmaşaya dönüştürebiliyor. Bu sorunda en temel etmen, dijitalleşmenin bir "teknoloji yatırımı" olarak görülüp bir "dönüşüm süreci" olarak ele alınmaması. Şirketler genellikle anlık ihtiyaçlarını çözmek için farklı sistemleri bir araya getiriyor, fakat bu sistemlerin uzun vadede nasıl entegre çalışacağına odaklanmıyorlar. Yönetimsel vizyon eksikliği, çalışan eğitimine yeterli yatırım yapılmaması ve verinin stratejik değerinin anlaşılmaması da sorunu büyütüyor. Ayrıca dijitalleşmeyi sadece maliyet düşürme hedefiyle başlatmak, sürecin sürdürülebilirliğini zedeliyor. Gerçek dijital dönüşüm; strateji, süreç ve kültürün birlikte dönüşmesidir. Uygulamada ise merkezi ve bütünleşik sistemler tercih edilmeli.
Volkan DUMAN/ vMind CEO'su
"Teknik borcun faizi, fonlama maliyetinden yüksektir"
Amaca bağlanmamış projeler, birbirini görmeyen uygulamalar, kısa vadeli yama çözümler… Bunlar ilk bakışta ihtiyaç giderir; fakat ölçeklendiğinde verimsizlik, güvenlik açığı ve entegrasyon maliyeti olarak geri döner. Risk, "teknoloji yoğunluğu yüksek ama yönetişimi zayıf" olan her yerde büyür. Bu sebeple kamu, özel sektör ya da özellikle bu sektör diye bir tanım yapmak doğru olmayacaktır. Her alanda bu durumla karşılaşıyoruz. Özellikle de çok lokasyonlu, geniş pazarlara hitap etmesi gerekli işletmeler, hızla değişen talebi olan, karmaşık tedarik zinciriyle süreçlerini çözmesi gereken kamu ya da özel şirketler, bu listenin başında yer alıyor. Üretimde, eski OT (Otomasyon Teknolojileri) sistemleriyle yeni bulut servislerinin yan yana yaşadığı orta-üst ölçekli fabrikalar kırılgan. Finans-dışı kurumsallar ve büyük KOBİ'ler, farklı ekiplerin ayrı ayrı SaaS seçtiği, veri bütünlüğünün dağıldığı ortamlarda aynı sorunu derinleştirmekte. Kamu ve regüle sektörlerde ise geçici çözümler, ve bir süre sonra kalıcı hâle gelebiliyor bu da teknik maliyetleri daha da büyütüyor. Sorunun kök nedenleri nedir derseniz, strateji ve amaç-belirsizliği, veri ve entegrasyon mimarisi eksikliği, yönetişim ve yetkinlik açığı diyebilirim. Çözüm için ürün listesi değil, mimari ve işletim modeli konuşmalıyız. Günü kurtaran çözümler ise bize yarın entegrasyon vergisi, güvenlik açığı riski, lisans şişmesi ve operasyonel karmaşa olarak geri döner. Teknik borcun faizi, fonlama maliyetinden yüksektir.
Mustafa Bahadır ÖZGÜVEN / TD SYNNEX Teknik Satış Öncesi Müdürü
"KOBİ'lerde ve kamu kurumlarında daha sık karşımıza çıkıyor"
Plansız, entegre olmayan ve geleceği öngörmeyen dijital yatırımlar; tıpkı fiziksel dünyadaki gecekondu yapılaşmalar gibi, kurumların dijital altyapısında kırılganlıklar yaratıyor. Bu sorun, özellikle KOBİ'lerde ve kamu kurumlarında daha sık karşımıza çıkıyor. Sınırlı kaynaklar, kısa vadeli hedefler ve stratejik danışmanlık eksikliği, bu kurumları günü kurtarmaya yönelik çözümlere yöneltiyor. Ancak büyük ölçekli şirketlerde de departmanlar arası koordinasyon eksikliği, benzer sorunlara zemin hazırlayabiliyor. Dijital dönüşüm sürecinde karşılaşılan sorunların temelinde, genellikle iyi planlanmamış stratejiler ve yanlış uygulama adımları yer alıyor. Kurumlar teknolojik yatırımlara yönelirken büyük resmi gözden kaçırdıklarında, bu durum sürdürülebilir başarı yerine karmaşık ve verimsiz bir yapı ortaya çıkarıyor. Dijital dönüşümde kalıcı başarı için bütüncül bir vizyon ve planlı bir yaklaşım büyük önem taşıyor. Kurumların bu süreci kısa vadeli bir proje olarak değil, sürekli gelişen bir yolculuk olarak görmesi gerekir.