Denizlerden gelen zenginlikler (3)

'Denizlerden Gelen Zenginlikler' yazı dizisinin üçüncü ve son bölümünde yine ilginç konulardan söz etmeye devam ediyoruz. Bu hafta ülkemiz denizlerinde de uygulamaya değer iki tuzlu su kültür ürününü ele alacağız: 'Tuzlu Su İncisi' ve 'Besinsel Deniz Yosunları'...
21.12.2022 13:10 GÜNCELLEME : 23.12.2022 00:01

NUR DEMİROK/ İlk konumuz olan 'Tuzlu Su İncisi Yetiştiriciliği' son yıllarda dikkat çeken bir hızda tüm dünyada yeniden ilgi uyandırıyor. Geçmişte genellikle tropikal bölgelerde 'İnci Avcılığı' yöntemiyle elde edilirken, bugün piyasadaki incilerin neredeyse yüzde 99'u 'kültür incisi' olarak tuzlu ya da tatlı su çiftliklerinde üretiliyor! Biz bu yazımızda 'Tuzlu Su İncileri'ne odaklanmaya çalışacağız.

İnci, bilindiği gibi bazı istridye ve midye türü kabuklu türlerine küçük boyutlarda herhangi birşey girdiğinde (genellikle kum tanesi kadar küçük parazitler), bu kabuklular defans mekanizması sonucu onu sedef katmanıyla (nakre) kaplıyor, buna da 'İnci' deniyor.

Bunlar genellikle yuvarlak olsa da değişik şekillerde ya da 'amorf' da (biçimsiz) olabiliyor.

Bugün kültürü yapılan tuzlu su incilerinin en ünlüleri arasında 'Japon Akoya', 'Tahiti' ve 'South Sea' türleri var.

İnciler geçmişte olduğu gibi günümüzde de süs ve dekorasyon unsuru olarak takılardan mobilyaya; tekstilden sanat eserlerine kadar birçok alanda kullanılan en değerli su ürünü.

Hatta içeriğindeki doğal kasiyum, mineral ve aminoasit türleri sayesinde ileri düzeyde 'anti- aging' (gençleştirici) etkileri olduğu biliniyor.

İnciden elde edilen pudra özellikle cilt kozmetiğinde ve besin takviyesi ürünlerinde de kullanılıyor. Ayrıca 'pearlescent' da denilen incinin kendine özgü 'inci ışıltısı'nı sağlamak için makyaj malzemelerine, duvar boyalarına ve sanatsal boyalara da ekleniyor.

Genellikle 'Pinctada Margaritifera' türü istridyelere 'nukleus' denilen küçük bir nesnenin (çoğunlukla diğer kabuklu hayvanların kabukları) yerleştirilmesiyle 'aşılanan' istridyeler hızla doğal inci oluşturmaya başlıyor.

Bu canlılar günümüzde dünyanın birçok yerinde çiftliklerde de yetiştiriliyor.

Önemli olan 'İnci İstridyesi Çiftlikleri'nin etik değerlerle doğayı kirletmeden, ekolojik ve sürdürülebilir şekilde kurulması ve işletilmesi...

Uygun ekipman ve lokasyon sağlandığında kaliteli ürünlerin getirisinin de epey fazla olabileceği bu çiftliklerin Akdeniz Bölgesi'nde ve ülkemizin diğer denizlerinde uygun istridye türleriyle (özellikle 'Pinctada Radiata' türüyle) rahatça kurulabileceği görülüyor.

Ancak devamlı ürün hasatı için biraz sabretmek gerekiyor; Akdenize uygun 'Pinctada Radiata' türü çok değerli doğal inciler altı ay ila iki yıl arasında rahatça elde edilebiliyor.

Gerekli yasal ve bölgesel prosesleri de gözden geçirip sürdürülebilir ('sustainable'), etik ('eco-friendly') çiftlikler kurulması için bu konudaki araştırmalara ve eğitime de önem verilmesi gerekiyor.

Ayrıca incilerin alındığı istridyelerin etleri de gurme sayılan bir besin olarak değerlendirilebiliyor. Kabukları ise 'doğal sedef' olarak kullanılabiliyor. 'Tuzlu Su İncisi' yetiştiriciliğinde çok yönlü ürün elde edilmesi, aranan önemli bir unsur.

Bu konuda dünyanın birçok bölgesinde ve şimdilerde özellikle İtalya gibi bazı Akdeniz ülkelerinde de birçok uygulama ve çalışmalar yapılıyor. Ülkemizde de küçük çapta çalışmalar yapılsa da bu konuya daha çok önem verilmesi gerekiyor.

BESİNSEL YOSUNLARA DİKKAT!

İkinci konumuz yine bir 'Akuakültür Ürünü' olan besinsel yosunlar...

Daha önceki yazılarımda birçok kez söz ettiğim besinsel yosunlara, bugün bilim insanları tarafından 'geleceğin besini' gözüyle bakılıyor.

Nüfus artışı, ekolojik sorunlar, endüstriyel atıklar, çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi küresel olaylar, alternatif etik besin kaynaklarını da gündeme getiriyor ve gelecek nesiller için çok daha önemli kılıyor.

Bugün yenilebilir yosun çiftlikleri, dünyanın hemen tüm denizlerine yayılmış olsa da daha çok bu tür besinleri asırlardan beri tüketen toplumların olduğu Uzakdoğu Asya, İskandinavya ve İrlanda kıyı bölgelerinde yoğunluk kazanıyor.

Ne ilginçtir ki, 'Denizel Sebze' olarak nitelendirebileceğimiz yenilebilen yosun türleri, sadece tuzlu su ortamında yetiştiriliyor ve çok büyük ilgi çekiyor. (Çünkü tatlı su yosunları genellikle toksik unsunlar içeriyor ve besinsel tüketime uygun değil.)

Ülkemizde de bazı ufak girişimler olsa da bu konuya yeterli ilgi gösterilmiyor.

Uzmanların görüşüne göre denizlerimiz birçok besinsel yosun yetiştiriciliği için dünyada en uygun ortama sahip.

Eski ve kullanılmayan balık çiftlikleri ile deniz tuzu üretim yerlerinin de 'Yosun Çiftlikleri'ne kolaylıkla dönüştürülebileği dahi söyleniyor.

Besinsel yosuna olan ilgi ve talep, yosun çiftliklerinin artmasını sağlayan en önemli unsur.

Akdeniz ülkelerinden özellikle Portekiz, İspanya, Fas ve İtalya'da üretimi ve hasadı yapılan yosun türleri çoğunlukla ihraç edilirken, birçok mutfakta (özellikle vejetaryen ve vegan şefler tarafından) büyük ilgi odağı oluyor.

Tüketilebilir yosunlar arasında 'Japon Mutfağı' başta olmak üzere, dünyanın birçok mutfağında da kullanılan ve çok aranan türler var: 'Nori', 'Wakame', 'Kombu', 'İrlanda Yosunu', 'Deniz Üzümü', 'Hijiki', 'Laver Yosunu' bunlardan sadece çok küçük bir bölüm.

BUNLAR ADETA BİRER İKSİR!

Besinsel yosunların bir diğer özelliği de içerdikleri özellikle iyot gibi birçok mineral, vitamin, lif ve bazı türlerin zeaxanthin gibi antioksidanlar...

Sağlığa olan katkıları ise tartışılmıyor. Kozmetik ve besin takviyesi olarak ekstraktları kullanılan birçok besinsel yosunun gençleştirici özelliği olduğu da düşünülüyor.

Bazı yosunlardan jelatin alternatifleri (carrageenan gibi), bazılarından ise 'iyot ekstraktları' dahi üretiliyor.

Hatta gelecekte yosunlardan biyogaz ve biyoyakıt elde edilmesi için yoğun araştırmalar var.

Ayrıca 'Taxiformis' türü yosunların da dünya atmosferine zarar veren metan gazı emisyonunu azaltabileceği bilim insanları tarafından belirtiliyor.

Yine bu konuda önemli olan çevre kirliliği olmayan sularda etik ve sürdürülebilir şekilde üretim yapmak.

Unutmayalım ki, besinsel yosunlar kirli ortamlarda 'cadmium' ve 'arsenik' gibi ağır metal unsurları ve toksinler de içerebiliyorlar. Bunun önlenmesi için temiz ve uygun deniz sularının sağlanması gerekiyor.

Yosun çiftlikleri için ülkemiz denizleri ideal konumda ve dünya yosun endüstrisine yön verebilecek niteliklere sahip.

Çok önemli bir ihracat malzemesi olan bu tür yosunlar besin alışkanlıklarımıza da rahatça entegre olabilir.

Önemli olan şey yeni deneyimlere hazır, açık görüşlü bir yaklaşımla yosunların da mükemmel 'sağlıklı sebzeler' olduğunu insanlara göstermek ve bu konuda bilinç geliştirmek.

Yenilikçi ve yaratıcı şeflerimiz de bugün yosun tüketme konusunda insanların ufuklarını açabilecek yeteneğe sahipler.

Umuyoruz ki, bu konudaki çalışmalar hiç vakit kaybetmeden başlar ve devam eder. Yosun tüm gelecek nesillerin beslenmesi için çok önemli!

BİZE ULAŞIN