Enflasyonda artış beklentinin altında
HÜLYA GENÇ SERTKAYA / Enflasyon, Nisan'da piyasa beklentilerinin altında kalırken, yıllık enflasyon son 40 ayın en düşük seviyesini gördü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) Nisan'da aylık yüzde 3 artarken, yıllık enflasyon bir önceki aya göre 0.24 puan gerileyerek yüzde 37.86 düzeyinde gerçekleşti. Aylık enflasyonda beklentiler yüzde 3.20, yıllık enflasyonda yüzde 38'in biraz üzerinde yoğunlaşıyordu. Enflasyon beklentilerin altında kalsa da, Nisan'da çekirdek enflasyon aylık bazda manşetin üzerinde arttı, mal ve hizmet enflasyonu hızlandı. Enerji, gıda, içecek, tütün, altın hariç TÜFE (C endeksi) Nisan'da yüzde 3.34 oranında arttı. Çekirdek enflasyonun ana alt kalemlerinden temel mallar grubu fiyatları yüzde 3.74 oranında artarken, hizmet grubu fiyatları yüzde 3 oranında yükseldi. Çekirdek enflasyon yıllık artış oranı ise yüzde 37.12'ye geriledi.
Bu arada mevsim etkisinden arındırılmış verilerle TÜFE Nisan'da aylık yüzde 2.65 artarken, temel mallar aylık yüzde 2.87, hizmet yüzde 3.15 artış gösterdi.
TÜİK verilerine göre, konut, ulaştırma, gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları, Nisan ayı enflasyonunun temel belirleyicisi oldu. Nisan'da yüzde 4.66 oranında artan konut grubu fiyatlarının enflasyona katkısı 0.74 puan olarak kaydedildi. Nisan'da yüzde 3.80 oranında artan ulaştırma grubunun enflasyona katkısı 0.57 puan, yüzde 2.01 oranında artan gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatlarının enflasyona katkısı ise 0.51 puan oldu. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ise Nisan'da yüzde 2.76 oranında arttı ve Yİ-ÜFE yıllık artış oranı yüzde 22.50 oldu.
"DEZENFLASYON SÜRECİ DEVAM EDİYOR"
Enflasyon verilerini değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yıllık enflasyonun 11 aydır gerilediğini, dezenflasyon sürecinin devam ettiğini kaydetti. Şimşek sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, petrol fiyatlarındaki ılımlı seyir, sıkılaşan yurt içi finansal koşullar ve maliye politikasının önümüzdeki dönemde dezenflasyona katkı sağlayacağını vurgulayarak, yıl sonu enflasyonunun tahmin aralığı içinde kalmasını öngördüklerini kaydetti.
Bilindiği üzere yılın ilk enflasyon raporunda, 2025 yılı sonunda orta noktası yüzde 24 olmak üzere, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla yüzde 19 ile yüzde 29 aralığında gerçekleşeceği öngörülmüştü. TÜİK verilerine göre, yılın ilk dört ayında TÜFE artışı yüzde 13.36 düzeyinde gerçekleşti. Bu çerçevede, yılsonunda yüzde 24 enflasyon hedefinin tutması için bundan sonra her ay enflasyonun en fazla yüzde 1.33 düzeyinde gerçekleşmesi gerekiyor. Enflasyona yönelik risklere dikkat çeken ekonomistler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) 22 Mayıs'ta açıklanacak olan yılın ikinci enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon tahminlerinin yukarı yönlü güncelleyeceği beklentilerini dile getiriyor. Enflasyon aralığı korunarak, daha önce olduğu gibi orta noktanın değişebileceğini ifade ediyorlar.
Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda TCMB'nin faaliyetlerine ilişkin bilgilendirme yapan ve soruları yanıtlayan TCMB Başkanı Fatih Karahan, bir soru üzerine enflasyon tahminlerinin güncellenmesine değinerek, "2025 yılı sonu için belirlediğimiz tahmin ve belirsizlik aralığı beklentilerle şu anda uyumlu. Mevcut veriler itibarıyla ciddi bir bozulma olmadığını değerlendiriyoruz" ifadelerini kullandı.
ZİRAİ DON VURGUSU
Dezenflasyon sürecinin devam ettiğini vurgulayan Karahan, enflasyondaki gidişatı daha sağlıklı görebilmek amacıyla oluşturdukları ana eğilim göstergelerini yakından takip ettiklerinin altını çizdi. Yıllık olarak bakıldığında düşüş eğilimini sürdüren gıda fiyatlarının, Mart'ta ramazan ayının da etkisiyle yükselmesinin ardından Nisan'da daha ılımlı artış kaydettiğini belirten Karahan, geçen ay yurt genelinde gerçekleşen zirai don olayının önümüzdeki dönem için başta meyve olmak üzere işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını vurguladı. Karahan, zirai donun enflasyona etkisinin ise 0.4 puan kadar olabileceğini kaydetti.
Milletvekillerinin rezervlere ilişkin sorularına yönelik olarak Karahan şunları söyledi:
"Eksi 60 milyardan pozitif seviyelere geldiğimiz rezerv söz konusu. Merkez Bankası olarak olası şoklara karşı gerekli döviz likiditesini bulundurmak amacıyla rezerv tutuyoruz. Son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu. Önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Birkaç günlük veriye baktığımızda rezervdeki erimenin bittiğini hatta ters yönlü hareketin başladığını görüyoruz."
DÖVİZ REZERVLERİNE KATKI SAĞLAYACAK
Hatırlanacağı üzere TCMB, son dönemde Türk Lirası'na geçişi teşvik etmek amacıyla bir dizi yeni adım attı. TCMB'nin attığı adımları değerlendiren A&T Bank Baş Ekonomisti Ayşe Özden, döviz cinsinden mevduatlar için bankalardan talep edilen zorunlu karşılık oranlarının 2 puan artırılmasının, TCMB'nin döviz rezervlerine yaklaşık 4.5 milyar dolarlık katkı sağlamasının beklendiğini kaydetti. İhracat gelirlerinin Merkez Bankası'na döviz bozdurma zorunluluğunun yüzde 25'ten yüzde 35'e yükseltildiğine, ayrıca, bu dövizlerin TL'ye çevrilmesine yönelik destek oranının yüzde 2'den yüzde 3'e çıkarıldığına dikkat çeken Özden, "İhracatçının dövizini daha fazla Merkez Bankası'na satması sağlanarak yine rezervler artırılmak isteniyor. TL'ye dönüşüm teşviki de dövizden kaçışı destekliyor. Firmalar için kur riski yönetimi önem kazanacak" dedi.
Tüzel kişi TL mevduat oranı yüzde 60'ın altında kalan bankalara aylık yüzde 0.3'lük artış hedefi konduğunu dile getiren Özden, şunları kaydetti: "Şu anda bu oran yüzde 58 seviyesinde ve bu düzenleme ile piyasa beklentisine göre yaklaşık 3.4 milyar dolarlık dövizin TL'ye çevrilmesi bekleniyor. Bankalara verilen bu hedef, kur korumalı ya da klasik TL mevduatın artırılması için baskı oluşturuyor. Ayrıca TL mevduat faizlerinde artışa neden olacaktır. Bu arada; bankaların TL mevduat için ayırdığı zorunlu karşılıklara ödenen Merkez Bankası ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti artırılarak yüzde 84'ten yüzde 86'ya çıkarıldı. Bu küçük ama sembolik artış, TL mevduatın cazibesini artırmayı ve bankaların bu alandaki maliyetlerini biraz telafi etmeyi amaçlıyor. Atılan adımların ortak noktası, sistemdeki döviz talebini baskılayarak TL'ye yönelimi hızlandırmak. Aynı zamanda rezervleri güçlendirme hedefi de net bir şekilde görülüyor."
SANAYİ ÜRETİMİ ARTTI
Geçen hafta büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretim endeksi verileri de açıklandı. TÜİK verilerine göre, sanayi üretimi Mart'ta aylık yüzde 3.4, yıllık yüzde 2.5 artış gösterdi. Mart'ta madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi aylık yüzde 8.2, yıllık yüzde 4.9, imalat sanayi sektörü endeksi ise aylık yüzde 3.7, yıllık yüzde 2 artış kaydetti. Elektrik, gaz, buhar endeksi aylık yüzde 3.5 azalırken, yıllık yüzde 6.1 artış gösterdi. Mart'ta sermaye malı endeksi aylık yüzde 12.7, yıllık yüzde 8.2 artarken, ara malı endeksi ise aylık yüzde 1 artış, yıllık yüzde 1.7 azalış gösterdi. Şimdi ise gözler 30 Mayıs'ta açıklanacak GSYH büyüme verisine çevrildi.
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, her ne kadar yavaşlama başlasa da Türkiye ekonomisinin 2025 yılı ilk çeyreğinde yüzde 3-3.5 oranında büyüyeceği görüşünü dile getirdi. Arzova, bu oranın Türkiye'nin daha önceki büyüme performansının altında olsa da, genel küresel şartlarda olumlu bir büyüme performansı olacağının altını çizdi.
Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın ise, 2023 Mart'ından bu yana sanayinin kendini toparlayamadığı bir tablo ile karşı karşıya olunduğuna dikkat çekerek, kredinin pahalanması ve ticari krediye ulaşma önündeki engeller de dikkate alındığında, benzer bir gelişmenin önümüzdeki süreçte de devam edebileceğini kaydetti. Sanayi sektörünün büyüme üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığına işaret eden Alçın "2024 yılı büyüme karakterine ve 2025 yılı ilk çeyrekteki eğilimlere baktığımızda ağırlıklı olarak inşaat ve finans sektörü tarafından çekilen bir büyüme gözleniyor" dedi.
EN YÜKSEK REEL GETİRİ KÜLÇE ALTINDA
Geçen hafta finansal yatırım araçlarının reel getiri oranları da açıklandı. TÜİK verilerine göre Nisan'da aylık en yüksek reel getiri, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 8.80, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8.54 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. Üç aylık, altı aylık ve yıllık değerlendirmelerde de külçe altın en çok reel getiri sağlayan finansal yatırım aracı olarak kaydedildi. En çok kaybettiren finansal yatırım aracı ise aylık, üç aylık, altı aylık ve yıllık değerlendirmelerde BIST 100 endeksi oldu.
Geçen hafta açıklanan verilerden biri de Türkiye imalat sektörünün ana ihracat pazarlarındaki faaliyet koşullarını ölçen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi oldu. İhracat İklimi Endeksi Nisan'da 50.8 olarak gerçekleşti ve dış talep koşullarında ılımlı bir iyileşmeye işaret etti. Böylece Ocak 2024'te başlayan güçlenme eğilimi devam etse de Nisan verisi son beş ayın en düşük ivmesine karşılık geldi.
Prof. Dr. Burak ARZOVA / Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Gıda fiyatlarındaki artış temel belirleyici olacak"
Nisan ayı enflasyonu piyasanın en iyimser beklentilerinin bile altında geldi. Esas problem hem mal enflasyonunun hem hizmetler enflasyonunun artıyor olması. Bir diğeri, çekirdek enflasyon göstergelerinin manşet enflasyonundan yüksek gerçekleşmesi. Bu da TCMB'nin yıl sonu enflasyon tahminine ulaşımının biraz güç olacağını gösteriyor. Her ne kadar Bakan Şimşek enflasyonun 'TCMB'nin tahmin aralığı (yüzde 19-29) içinde kalacağını' ifade etse de benim beklentim 22 Mayıs'taki yılın ikinci enflasyon raporu toplantısında TCMB'nin tahmin aralığını tekrardan güncelleyebileceği yönünde. Enflasyonun TCMB tahminleri çerçevesinde gelmesi için yılın geri kalanında aylık enflasyon ortalamasının yaklaşık olarak aylık yüzde 1.33 civarında olması gerekiyor. Bunu yakalayabilmek çok kolay değil. Artı riskler de var. Ancak yurt dışına bağlanmış olan bir olumlu senaryo da var. Özellikle petrol fiyatlarının düşeceği yönünde ama içeride yaşanan don olayı felaketinin etkilerini bilemiyoruz. Turizm sezonu geliyor. Dolayısıyla içeride gıda ürünlerine olan talep artacak. En son et üretimine baktığımızda et üretiminde de ciddi bir düşüş olduğunu gördük. Bunun hepsinin fiyatlara olumsuz yansıma ihtimali kuvvetli. Dolayısıyla gıda fiyatlarındaki artış temel belirleyici unsur olacak gibi duruyor.
Prof. Dr. Erhan ASLANOĞLU / İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte yüzde 2-2.5 bandında büyüyebilir"
Enflasyon piyasa beklentilerinin altında kaldı. İç talepte yavaşlamanın verilere bir miktar yansıdığı görülüyor. Gıda sektörü, enflasyonu olumlu etkilemiş gibi gözüküyor. Bu iki unsur, enflasyonun düşük gelmesinin ana nedenlerinden. Yılın ilk dört ayında yüzde 13.36 düzeyinde bir enflasyon oldu. Kalan sekiz ayda, TCMB'nin yıl sonu için yüzde 24 enflasyon hedefine ulaşması için yaklaşık 10 puanlık bir marj var. Çok kolay değil bu hedefe ulaşmak. Muhtemelen daha yukarılara gidecektir. Enflasyonda yukarı yönlü riskler olsa bile, iç talepteki yavaşlama baskıyı azaltacaktır. 22 Mayıs'taki enflasyon raporunda TCMB, yılsonu enflasyon hedeflerinde yukarı yönlü revizyona gitmek zorunda kalabilir. Yılsonunda orta noktası yüzde 24 olan enflasyon hedefini yüzde 27-28'e çekebilir. Riskler var. Zirai don olayının enflasyona etkileri olacak. Erken faiz indirimi olursa buradan gelebilecek bir talep enflasyonu riski var. Ayrıca kur geçişkenliği konusunda riskler bulunuyor. TCMB'nin bu raporda olmasa da yılın üçüncü raporunda bir güncellemeye gitmesi kaçınılmaz. Tahminim, yılsonunda yüzde 30-35 bandında bir enflasyon. Bu ay sonunda yılın ilk çeyrek büyüme performansı da belli olacak. Türkiye ekonomisinin yılın ilk çeyreğinde yüzde 2-2.5 bandında büyüyeceğini düşünüyorum. İkinci çeyrek de bu civarda görünüyor. Mevcut tablo böyle devam ederse, yılı yüzde 2 büyüme ile kapatabiliriz. Ama faiz indirimleri veya Kredi Garanti Fonu gibi destekler devreye girerse yüzde 3 ve üzerine çıkabiliriz.
Prof. Dr. Sinan ALÇIN / Kırklareli Üniversitesi Öğretim Üyesi
"Ham petrol fiyatlarındaki düşüş devam eder"
Nisan'da gıda grubu fiyat artışı bir önceki aya göre yavaşladı. Ancak, önümüzdeki aylarda, özellikle Haziran ve Temmuz'da, geçen ay don olayına maruz kalan yaş sebze, meyve ve kuru meyve üretiminde mahsul rekoltesi büyük ölçüde azalacak. Bunun da işlenmemiş gıda fiyatlarını artırıcı etkisi gözlenecek. Diğer yandan, Yİ-ÜFE Nisan'da bir önceki aya göre 1 puan azalışla yüzde 22.50'ye geriledi. Bunun da gerisinde dünyadaki ham petrol fiyatları yatıyor. Önümüzdeki süreçte OPEC+ grubunun ham petrol üretimini artırma yönündeki kararı ve Çin'de bulunduğu söylenen yüksek rekolteli yeni petrol yatakları hesaba katıldığında, ham petrol fiyatlarındaki düşüş devam edebilir. Ancak burada Gazze, Ukrayna-Rusya gerilimi, ABD'nin Grönland ile ilgili yaptığı yeni aktif operasyon sinyali içeren açıklamaları, v.b gelişmeler, enerji arz güvenliği konusunda bir şüphe yaratıyor. Eğer bunlardan bir veya bir kaçı hayata geçerse, ham petrol fiyatlarında yaşanacak yükselişle Yİ-ÜFE tekrar yükselişe geçebilir. Bu noktada, yıl sonunda TÜFE'nin yüzde 19-29 aralığında olacağı beklentisi için erken olabilir. Öte yandan, geçtiğimiz yıldan farklı olarak fiyat ısrarı konusunda kullanılacak araçlar noktasında, TCMB'nin elindeki alternatifler azalmış durumda.
Ayşe ÖZDEN / A&T Bank Baş Ekonomisti
"Yıllık enflasyonda kademeli gerilemenin devamı bekleniyor"
Mart'ta yaşanan siyasi gelişmelerin ardından döviz piyasasında yaşanan dalgalanma enflasyon üzerindeki yukarı yönlü baskıyı artırmış olsa da, küresel petrol fiyatlarındaki düşüş, TCMB'nin rezerv satışlarıyla kur müdahalesi ve toplamda 700 baz puanlık faiz artırımı ile uyguladığı güçlü parasal sıkılaşma bu baskının daha da derinleşmesini sınırladı. Önümüzdeki aylarda baz etkisinin daha belirgin hale gelmesiyle birlikte yıllık enflasyonda kademeli bir gerileme sürecinin devam etmesi bekleniyor. Gıda fiyatlarında mevsimsel gevşeme ile birlikte iç talepte belirginleşen zayıflamanın sürmesi, dezenflasyon sürecine destek verecektir. Ancak Türk lirası üzerindeki baskılar, fiyat artışlarının ikincil etkileri ve olası yeni siyasi ya da jeopolitik riskler bu süreci kırılgan tutmaya devam ediyor. TCMB cephesinde, enflasyonla mücadelenin hala oldukça hassas bir zeminde yürütülmesi nedeniyle sıkı duruşun sürdürülmesi muhtemel görünüyor. Faiz artırım döngüsünün teknik olarak sona yaklaşmış olduğu söylenebilir; ancak fiyatlama davranışlarındaki bozulma ve enflasyonun yapışkan doğası, faizlerin bir süre daha yüksek seviyelerde kalmasını gerektirecektir. Aylık enflasyonun yüzde 2'nin altına inmesi ve döviz talebinin kontrol altına alınması durumunda, Temmuz'da ilk faiz indirimi sinyali gelebilir. Manşet enflasyonun baz etkisiyle daha hızlı gerilemesi durumunda ise politika faizinin yıl sonuna kadar her ay 250 baz puanlık adımlarla yüzde 36-38.5 aralığına çekilmesi olası. TCMB yılın ikinci enflasyon raporunda yüzde 24 olan yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 30'a yükseltebilir. 2025 yıl sonu itibarıyla enflasyonun yüzde 32 civarında gerçekleşmesini bekliyorum.